28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2008 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU CMYB C M Y B Genç Yönetici ve İşadamlarõ Derneği Başkanõ Põnar Eczacõbaşõ küresel krizin Türkiye’ye etkilerini yorumladõ Ekonomikõrõlgan,etkileniriz Pınar Eczacıbaşı, ünlü İzmirli eczacõ Hasan Ferit Eczacıbaşı’nõn altõ oğlunun ikincisi Vedat Eczacıbaşı’nõn iki kõzõndan küçüğü. Önce ABD’de kimya okuduktan sonra finans sektöründe karar kõlmõş. Atak, girişimci bir iş insanõ. 2007 seçimlerinde DP’den milletvekilliğine adaylõğõnõ koyuyor. Ama bu deneyimi hüsranla sona eriyor. Genç Yönetici ve İşadamlarõ Derneği’nin (GYİAD) başkanõ. Onunla kapõya dayanan küresel ekonomik ve finansal krizde Türkiye’nin yara alõp almayacağõnõ konuşuyoruz. “Bu kadar kırılgan bir ekonominiz varsa her şeyden etkilenirsiniz” diyor. Bugünkü siyasi iradenin topluma laiklik, çağdaşlõk, AB projesi konularõnda hiç güven vermediğini söylüyor. Eksik eğitimli bir toplum oluşumuzdan yakõnõyor. Gençlere iş güvencesi konusunda hiç kimsenin parmağõnõ kõpõrdatmamasõnõ eleştiriyor. Bir de ANAP-DYP birleşmesi çalõşmalarõndan sonuç çõkmamasõyla ilgili olarak da, “Bunun cevabını Sayın Erkan Mumcu ve Sayın Mehmet Ağar vermeli. Tarih bunları bir gün yazacak” diyor. - Siz eğitimini almış olduğunuz halde neden ailenin geleneksel mesleği kimya sektöründe kalmadınız da finans sektörünü tercih ettiniz? P.E. - Ben lisedeyken fen bölümündeydim. Hep de kimya mõ ekonomi mi okuyayõm diye düşünürdüm. Kimyayõ okumayõ sevdim ama kimyager olarak çalõşmayõ sevmedim doğrusu. Kimyada kalsaydõm grupta bir yönetici pozisyonuna geçerdim diye düşünüyorum. Ama kimyager olarak laboratuvarda çalõşmayõ sevmedim. - Türkiye’nin finans sektörünün büyük bir kısmı artık yabancı sermayenin elinde. Siz finans sektöründe çalışan bir kişi olarak küresel ortamda bu durumun herhangi bir ülke için avantajları ve dezavantajlarını nasıl görüyorsunuz? - Dediğiniz gibi bunun hem avantajlarõ hem dezavantajlarõ var. Türkiye’den örnek verecek olursak, Türk bankacõlõk sistemi denetlemenin yapõldõğõ, çok daha şeffaf bilançolarõn olduğu, artõsõnõ eksisini çok daha rahat görebildiğiniz bir sektör. Dolayõsõyla finans sektörünün yurtdõşõna açõlõmõ çok daha kolay oldu. Size Türkiye’de bu akõmõn neden finans sektöründen başladõğõnõ anlatayõm. Ne yazõk ki bankacõlõk Türkiye’de siyasete kurban gitmiştir. Benim bankacõlõk sektörüne girdiğim 1986’da 10 milyon dolarlõk küçük bankalar ortaya çõkmõştõ. 10 milyon dolar sermayeli banka şaka gibidir. Böyle sermayeli bankalarõn hiçbiri ayakta duramaz. Bunun sonucunda bankacõlõk sektörü büyük gruplarõn kendilerini finanse ettikleri bir sektör haline geldi. Bu da çok yanlõştõ. Ben hem 1994 hem de 2001’de bankacõlõk sektörünün içindeydim. O süreçler çok acõlõ geçti. Sonunda sektör iskambil kâğõdõ gibi yerle bir oldu. Bugün beş-altõ büyük banka dõşõnda da banka kalmadõ ki bence iyi oldu. Bu taraftan baktõğõnõz zaman bankacõlõk sektörünün rayõna oturduğunu söyleyebilirsiniz. Ben yine de Türkiye’nin sermaye ihtiyacõ olduğundan yola çõkarak yabancõ finans sektörünün Türk bankacõlõk sektörüne girmesini sermaye ve bilgi birikimi konusunda olumlu olarak görüyorum. - Kimileri, “Türk bankacılık sektörü elden mi gidiyor? Yüzde 60 pay yabancıların eline geçti” telaşı içindeler. Siz buna katılıyor musunuz? - Bir denge olmalõ. Tabii ki Türk bankacõlõğõnõn çõkarlarõnõ koruyacak bir dengeleme yapõlmalõdõr. Bu bir arz-talep meselesi. Bakõn, bugün gündemde Tekstilbank’õn satõşõ var. Bu ufak bir bankaydõ. Zaman içinde ortaklõklarla büyüdü. Elinizdeki malõn değerlendiğini gördüğünüz zaman bunu değerlendirmek istiyorsunuz. Bir de o açõdan bakmak lazõm. Siz grup olarak satõştan elde ettiğiniz bu parayõ alõp daha iyi bildiğiniz bir işe yatõrõrsanõz aslõnda bu belki de avantajdõr. - Küresel finansal krizin yavaş yavaş bütün dünyayı etkisi altına almaya başladığı söyleniyor. Son olarak ABD yönetimi iki mortgage şirketine el koydu. Hiçbir şey ona dokunmaz gözüyle bakılan Lehman Brothers iflas etti. Bütün bu yaşananlar Türkiye’yi nasıl etkiler? - ABD’de olanlarõn bizi etkilememesi söz konusu değildir. Türkiye ekonomik olarak her zaman kõrõlgan bir ülke olmuştur. Özel sektörün çabalarõyla bir yerlere geldik. Ama hâlâ yamalõ bohça gibiyiz. Cari açõk inanõlmaz boyutlarda. Bunun 50 milyar dolara çõkmasõ bekleniyor. İhracatõmõz büyüdü, diyoruz. Ama ithalatõmõz ondan daha hõzlõ büyüyor. Ara malõ ithalatõ çok fazla. İşsizlik almõş başõnõ gitmiş. Pek çok işsizlik olayõnõ biliyoruz. Gençlerin çok ciddi sorunlarõ var. Ben o resmi rakamlarõn hiçbirini inandõrõcõ bulmuyorum. Böyle bir durumda Türk ekonomisinin kõrõlgan olmamasõ mümkün değil. Türbandõ, bilmem neydi tartõşmalarõyla asõl üstesinden gelinmesi gereken konularõ halõ altõna süpüre süpüre buralara geldik. Dolayõsõyla ABD’deki küresel kriz de her kriz de bizi etkiler. Çünkü Türkiye artõk küresel bir oyuncu. Ama sizin ayakta kalabilecek şekilde kendinizi programlamanõz lazõm. Biz bunu yapmõyoruz. Evet, bugün kamu harcamalarõ kõsmen zapturapta alõndõ. Ama hâlâ ayağõnõ yorganõna göre uzatmayanlar var, işsizlik oranõ tavana vurdu. Ekonomisi her zaman dalgalanmaya elverişli olan bir ülkede her şeyden tabii ki etkilenirsiniz. - Sizin GYİAD olarak, toplumsal güvenilirlik çok önemlidir biçiminde bir açıklamanız var. Bundan neyi kastettiniz? - Mevcut siyasi yapõdan tedirginliklerimiz var. Bunu da her fõrsatta dile getiriyoruz. Bizlerin çağdaş, laik, yüzünü Batõ’ya dönmüş bir Türkiye’nin haricinde herhangi bir alternatife sõcak bakmamõz söz konusu değildir. Dolayõsõyla bu güvencenin topluma yeteri kadar verilmediğini düşünüyoruz. Sesimizi çõkartabildiğimiz ölçüde bunun takipçisiyiz. Ayrõca bugün sivil toplum ne kadar sesini çõkartabiliyor? Bu da ayrõ bir konu. Ama biz GYİAD olarak bugün 500 aktif üyemizle, merkezimiz İstanbul olduğu için İstanbul ve Marmara bölgesindeki her şirketin temsilcisi içimizde yer alõyor, ben de onlarõn başkanõ olarak mümkün olduğunca nabõzlarõnõ tutmaya çalõşõyorum. Biz Türkiye’de topluma laiklik, çağdaşlõk, AB projesinde gerekli adõmlarõn atõldõğõ anlamõnda yeterli güvence verilmediğini düşünüyoruz. Göstermelik birtakõm işler yapõlõyor. Bir kere AB projesi konusunda ciddi hiçbir şey yapõlmõyor. Hõrvatistan bile Türkiye’den çok önce AB üyesi olacak. Siz bunlarõn üzerine gitmezseniz ne olacak? Evet, Sayõn Babacan başmüzakereci. Ama ne oluyor? Konularõn üzerine çok ciddi olarak hõzla gitmek zorundasõnõz. Sorun neyse onu çözmeniz lazõm. Biz bu gidişle hep yalpalayan, nerede olduğu belli olmayan bir ülke konumunda devam edeceğiz. O zaman biz hangi toplumsal güvenceyi vereceğiz, hangi siyasi görüşü benimsiyoruz? Ayrõca ne yapmaya çalõşõyoruz? ANAP-DYP birleşmesinin neden olmadõğõnõn cevabõnõ Ağar ve Mumcu’nun vermesi gerekiyor - Siz o nedenle mi elinizi taşın altına sokup 2007 seçimlerinde DP’den adaylığınızı koydunuz? - Evet, onun için. Türkiye’de konuşmak çok kolay. Sabahtan akşama Türkiye’yi kurtarma edebiyatõ yapõyoruz. İş dünyasõna bakõn. Seçimler oluyor. Seçimlere girmek için ne kadar talep var? Hemen hemen hiç yok. “Etliye sütlüye bulaşmayalım. Politika tu kaka” tavrõ içindeyiz. O zaman ne olacak? Kim uğraşacak? Bazõ şeyleri kim söyleyecek? Biz bugünden 10-20 yõl sonrasõnõn Türkiye’sini görebiliyor muyuz? Evet, bütün bunlarõ düşünerek adaylõğõmõ koydum. Milletvekili olup olmamam hiç önemli değildi. Orada sadece şunu yapmaya çalõştõm: İş dünyasõ bir şekilde var olduğunu göstermeli, sesini duyurmalõ ve objektif olarak bunlarõ yapmalõ. Siyasilerimiz de eleştiriye açõk olmalõ. Bu iş başka türlü olmaz. Ben yaptõm oldu, zihniyetiyle bir yere varõlamadõğõnõ gördük. Ben orada kendi çapõmda başka bir iş de yapmaya çalõştõm. GYİAD’dan genç arkadaşlar bana gelip, “Biz de ileride sizin gibi politikaya girmeyi deneyeceğiz” dedikleri zaman mutluluk duyuyordum. Benimki güzel bir misyondu. İleride yeniden dener miyim? Bilmiyorum. Tabii ki Türkiye’nin şartlarõna bağlõ. Ama sivil toplumda yapmak istediklerimle parlamentoda yapmak istediklerimiz üç aşağõ beş yukarõ aynõ. Meclis’te tabii ki daha fazla aksiyon içindesiniz. Ama sivil toplumda başkan olmak da çok önemli. Geçenlerde birisi bana şunlarõ söyledi: “Sizin GYİAD’da yaptığınız milletvekilliğinden çok daha önemli.” Orada 550 milletvekilinden birisi olacaksõnõz. Ama GYİAD’da bir sivil toplum örgütünün tek başkanõsõnõz. Tabii ki milletvekili olmak son derece gurur verici. Sivil toplumda yaptõğõmõzõ Meclis’te yapmaktõ amaç. Ama olamadõ. - ANAP-DYP birleşmesi 2007 seçimlerinden önce tam oluyordu bir türlü olamadı. Çeşitli söylentiler havada uçuştu. Birilerinin bu işi engellemek için epeyce paralar götürdüğü söylendi. Ama siz de biliyorsunuz sonuçta hiçbir şey açığa çıkmadı. Siz DP’den adaylığını koyan bir kişi olarak bu birleşmenin gerçekleşmemesini nasıl karşıladınız? - İnanõn, hiçbir şekilde bu işin içini dõşõnõ asla bilmiyorum. Bütün bu süreçte Sayõn Mehmet Ağar’la toplam beş kere el sõkõşmõşõzdõr, o kadar. - Zaten hep öyle değil midir? - Doğru. Hep öyledir. 22 Mayõs 2007’de ilk aday oluşumdan sonra toplam iki aylõk bir maceram olmuş. Bana ilk teklif geldiği zaman milletvekilliğine adaylõğõmõ koymayõ beynimin arkasõna atmõştõm. Ama ANAP-DYP birleşme projesi ortaya çõkõnca o an karar verdim. “Ben bu işin içindeyim” dedim. Bu birleşmenin olmasõndan gerçekten çok umutluydum. Beni çok güzel bir yerden de gösterdiler. İstanbul 2. bölge 3. sõra adayõ oldum. Ama o aşamada ortaklõk bozulunca çok tatsõz oldu. Ondan sonra ben de diğerleri gibi, “Madem proje bozuldu acaba ayrılsam mı?” diye düşündüm. Sonra partiye karşõ ayõp olacağõ düşüncesi ağõr bastõ. Fakat açõk söylemem gerekirse bu birleşmenin olmamasõ beni çok rahatsõz etti. Çünkü ben o amaçla o işin içine girmiştim. Bu birleşmenin neden olmadõğõnõn cevabõnõ Sayõn Erkan Mumcu ve Sayõn Mehmet Ağar’õn vermesi gerekiyor. Ama eminim ki ileride tarih bunu yazacaktõr. Önce gençleri doğru dürüst eğitin - Hangi siyasi görüşü benimsiyoruz derken neyi kastettiniz? - Türkiye’de artõk sağcõlõk solculuk ayrõmõ diye bir şey yok. Biz Türkiye’de hep şunu söylüyoruz: “Genç, ne yazık ki yeterince eğitilmemiş, iş güvencesi ve sosyal güvencesi olmayan bir toplumuz.” Biz GYİAD olarak bütün üniversitelerle işbirliği içindeyiz. Bugün çõkõn bakalõm piyasaya. Öğrencilere proje anlatmaya gidiyoruz. “Önümüzdeki on yılın meslekleri şunlar şunlar olacak” diyoruz. Bize, “Siz ne diyorsunuz? Önümüzdeki on yılın mesleklerinden söz ediyorsunuz. Biz yarın mezun olacağız. İş bulamıyoruz. Nerede bizim iş bulma güvencemiz? Bizim işe ihtiyacımız var. Siz bize neyi anlatıyorsunuz?” diyorlar. Çok haklõlar. Ben bunu onlara anlatabilmeliyim. Ama siyasi irade de bunu anlatabilecek o altyapõyõ bana hazõrlamalõ. Yani, siyasi irade, “Önümüzdeki on yıl Türkiye şu mesleklere odaklanmalıdır” diye bu altyapõ hazõrlõğõnõ verebilmeli. Plansõz, programsõz bir eğitim sistemi, üniversite kapõlarõnda yõğõlan öğrenciler… Binlerce mühendis yetiştiriyoruz. Ne işe yarõyor? Sanayide bu kadar çok mühendise ihtiyaç mõ var? Hayõr, yok. İhtiyaç kadar yetiştireceksiniz. Öte yandan tornada, tezgâhta çalõştõracak insan gücü bulamõyoruz. Dolayõsõyla biz ne yapmaya çalõşõyoruz, olay nerede? Çocuklar gösterdikleri o tepkilerde doğrusu çok haklõlar. P O R T R E PINAR ECZACIBAŞI Ortaöğrenimini Işõk Lisesi’nde, yükseköğrenimini ABD’de New Hampshire Üniversitesi Kimya Bölümü’nde yaptõ. İstanbul’a dönüşünde bir süre Eczacõbaşõ Grubu’nda kimyager olarak çalõştõ. O arada Boğaziçi Üniversitesi’nde finans mastõrõ yaptõ. İtalya’da bir banka stajõna gitmesi bankacõlõk kariyerinin başlangõcõnõ oluşturdu. Bir Amerikan bankasõ olan Manufacturers Hannover Trust’ta bankacõlõğa adõm attõ. 1998’e kadar çeşitli bankalarda çalõştõ. 1998’de Ing Bank’ta genel müdür yardõmcõsõyken ayrõldõ. Şimdi kendi şirketinde fon yönetimi danõşmanlõğõ yapõyor. Genç Yönetici ve İşadamlarõ Derneği GYİAD ve DEİK bünyesindeki Türkiye-Belçika İş Konseyi Başkanõ. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU - Üstelik böyle bir birleşmenin olma- ması Türkiye’de merkez sağ siyasetteki boşluğun doldurulacağı umutlarına çok büyük darbe indirmedi mi? - İndirmez olur mu? Bu işe ya hiç giriş- meyeceklerdi ya da girince sonunu getire- ceklerdi. O birleşmenin olmamasõyla mer- kez sağ kesimde inanõlmaz bir hayal kõrõk- lõğõ yarattõlar. “DYP kendi başına daha başarılı olurdu” diyenler var. Belki de olurdu. Ama böyle bir işe soyunup da ya- pamamak çok yanlõş oldu. Şu anda iki par- ti de yok. Bu iş kime yaradõ? - AKP’ye yaramadı mı? - ANAP ve DYP’nin DP çatõsõ altõnda merkez sağdaki boşluğu pekâlâ doldurma- larõ gerçekleşebilirdi. O zaman dengeli bir parlamento dağõlõmõ da olabilirdi. Ama bütün bunlarõ yok ettiler. Bankacõlõğõn Türkiye’de siyasete kurban gittiğini belirten Põnar Eczacõbaşõ, “Bankacõlõk sektörüne girdiğim 1986’da 10 milyon dolarlõk küçük bankalar ortaya çõkmõştõ. 10 milyon dolar sermayeli banka şaka gibidir. Böyle sermayeli bankalarõn hiçbiri ayakta duramaz. Böylece bankacõlõk büyük gruplarõn kendilerini finanse ettikleri sektör haline geldi. Bu da çok yanlõştõ. Ben hem 1994 hem de 2001’de bankacõlõk sektörünün içindeydim. O süreçler çok acõlõ geçti. Sonunda sektör iskambil kâğõdõ gibi yerle bir oldu” dedi. “Gençlerin çok ciddi sorunlarõ var. O resmi rakamlarõn hiçbirini inandõrõcõ bulmuyorum. Böyle bir durumda Türk ekonomisinin kõrõlgan olmamasõ mümkün değil” diyen GYİAD Başkanõ şöyle konuştu: “Türbandõ, bilmem neydi tartõşmalarõyla asõl üstesinden gelinmesi gereken konularõ halõ altõna süpüre süpüre buralara geldik. Dolayõsõyla ABD’deki küresel kriz de her kriz de bizi etkiler. Türkiye artõk küresel bir oyuncu. Ama sizin ayakta kalabilecek şekilde kendinizi programlamanõz lazõm. Biz bunu yapmõyoruz.” DERİN DÜŞ KIRIKLIĞI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle