Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2008 PAZAR
16 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
AKP’nin eski Genel Sekreteri Ertuğrul Yalçõnbayõr’dan Cumhurbaşkanõ ve hükümete ağõr çõkõşlar
AKP’yle yollarõnõ ayõran eski Genel Sekreter
Ertuğrul Yalçınbayır’la konuşuyoruz. Gündemi-
mizde Cumhurbaşkanõ Gül’ün Necmettin Erba-
kan’õ affõ, AKP Genel Başkan yardõmcõlarõndan
Şaban Dişli’nin bir milyon dolarlõk rüşvet aldõğõ
iddiasõ, üniversitelerde seçilmiş rektörlerin değil,
AKP zihniyetine yakõn olan rektörlerin Gül tara-
fõndan atanmasõ olaylarõ var. Yalçõnbayõr, Gül’ün
de Erbakan gibi kayõp trilyon davasõ sanõğõ oldu-
ğunu ve kesinlikle yargõlanmasõ gerektiğini söylü-
yor. Dişli olayõnda Türkiye’nin temiz, şeffaf siya-
sete gereksinim duyduğuna işaret eden Yalçõnba-
yõr, seçilmiş rektörlerin atanmamasõyla ilgili ola-
rak da “Demokrasilerde seçilmişlerin seçilmişli-
ğine saygı göstermek gerekir” diyor.
- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kayıp trilyon
davasından ev hapsinde olan eski genel başkanı
ve başbakanı Necmettin Erbakan’ı affetti. Ken-
disi de aynı davanın sanığı olan Gül’ün Erba-
kan’ı affetmesini siz nasıl değerlendirdiniz? Gül
bu kararıyla bir bakıma kendi kendine de af çı-
karmış olmadı mı?
E.Y.- Cumhurbaşkanõ’nõn bu konuyla ilgili af
yetkisi vardõr. Sayõn Ahmet Necdet Sezer de bu
yetkiyi kullanabilirdi. Hatta o süreçte ben Erba-
kan’õn yakõnlarõna Sayõn Sezer’in de bu yetkiyi
kullanabileceğini söylemiştim. Ama Erbakan 12
Eylül darbesinden sonra hapiste kaldõğõ için dev-
letten bir yõl alacaklõ olduğunu iddia ediyordu.
Yakõnlarõ o hukuk sürecinde benim önerime sõcak
bakmadõlar. Sayõn Gül’ün o konudaki takdirini
kullanmasõ doğrudur. Sanõk Gül de aynõ davadan
sanõktõr; hakkõnda fezleke vardõr. Ben Sayõn
Gül’ün cumhurbaşkanõ olarak dokunulmazlõğõnõn
olmadõğõ görüşündeyim. Hatta bunu kendisine
bizzat ifade ettim. “Cumhurbaşkanı seçilmeniz
halinde bu konu gündeme gelebilecektir. Parti
sizin dokunulmazlığınız olduğunu düşünebilir.
Ama siz Cumhurbaşkanı olarak bağımsız ve
tarafsız bir mevkidesiniz. Parti politikalarıyla
sizin ilişkiniz düşünülmemelidir. Fezleke önü-
nüze geldiğinde de yargılanmayı istemelisiniz”
dedim.
- Peki, Gül’ün tepkisi ne oldu?
- “Söz. Türkiye’de cumhurbaşkanlarının da
görev içinde yargılanabileceklerini gösterece-
ğim” demiştir. Daha sonra bu sözlerimin bir kõs-
mõ basõnda yer aldõ. Hakkõnda herhangi bir fezle-
ke gelirse zaten gereği yapõlacaktõr. Ama bu süreç
kendisinin dõşõnda da devam ediyor. Yerel mah-
keme dokunulmazlõğõ vardõr gerekçesiyle takip-
sizlik kararõ verdi. Ona itiraz edildi. Şimdi itiraz
süreci devam ediyor. Ama Erbakan’õ anayasadan
kaynaklanan af yetkisiyle affetmesi etik midir de-
ğil midir? Bunlarõ birbirine karõştõrmamak lazõm.
Ben Cumhurbaşkanõ olarak görevini yapmõştõr,
diye düşünüyorum. Burada bir noktayõ daha vur-
gulamak istiyorum. Bilinmelidir ki Türkiye’de
cumhurbaşkanlarõnõn dokunulmazlõğõ yoktur. Sa-
dece cumhurbaşkanlõğõ görevinden kaynaklanan
sorumsuzluklarõ vardõr. Eski zamanlarda yapmõş
olduklarõ fiillerden yargõlanabilirler.
Kayõp trilyon davasõnda Gül’le birlikte Abdül-
kadir Aksu da sanõklar arasõndadõr.
- Peki, özellikle son rektör atamalarına da
baktığımız zaman, sizce Abdullah Gül Türki-
ye’nin mi yoksa AKP’nin cumhurbaşkanı gibi
mi davranıyor?
- Toplumdaki bu tür algõlamalardan süratle
uzaklaşmak gerekir. Rektör atamalarõnda başlan-
gõçta bir kural konulup ilan edilseydi daha şõk
olurdu. Demokrasilerin en önemli niteliği, seçil-
mişlerin seçilmişliğini tanõmaktõr. Atananlar pro-
fesör. Onlarõ seçenler yine profesörler ve doçent-
ler. Profesörler ve doçentlerin seçmiş olduklarõnõn
kabulü, onlarõn seçilmişliklerinin tanõnmasõ daha
anlamlõ olurdu. Siz zamanõ gelecek, “Biz yüzde
47’yle seçildik. Bizim seçilmişliğimizi tanıya-
caksınız. Bunun dışında argüman istemem” di-
yeceksiniz ama aksini yapacaksõnõz. Olmuyor. Sa-
yõn rektörler görev süreleri içinde herhangi bir suç
işledilerse mekanizmalarõ çalõştõrõrsõnõz. Ama ora-
da demokrasinin gereğinin işlemesi ve yerleşmesi
gereklidir. Ayrõca Sayõn Gül, Sayõn Sezer’in veto
ettiği kişileri hiçbir ayrõm yapmaksõzõn tamamõyla
atamõştõr. Devletteki sürekliliği de dikkate alõrsak
bu konularda daha hassas davranabilirdi. Sayõn
Gül’ün bağõmsõzlõk ve tarafsõzlõk konusunda daha
fazla özen göstermesinde yarar vardõr.
‘Rüşvet kurumsallaştı’
- AKP iktidara gelirken rüşveti, yolsuzlukları,
partizanlığı, adam kayırmayı sona erdireceğine
söz vermişti. Ama görüyoruz ki özellikle AKP’li
yerel yönetimlerde rüşvet, yolsuzluklar almış ba-
şını gidiyor. En son patlak veren olay da genel
başkan yardımcılarından Şaban Dişli’nin 1 mil-
yon dolar tutarında rüşvet alması oldu. Parti yö-
netimi, hatta tarafsız olması gereken TBMM
Başkanı Köksal Toptan hiçbir şey yapmıyor. Bu
tutuma ne diyorsunuz?
- AKP’nin kuruluşunda çok önemli kurallar
koyduk. Parti programõnõ hazõrlarken Abdüllatif
Şener ve diğer arkadaşlarõmõzla çok önemli çalõş-
malarõmõz oldu. Programõn siyasi ilkeler bölümü-
nün 13. paragrafõnda şu hüküm de yazõlõ:
“Seçimle gelen herkesin kanunen vermek zo-
runda olduğu mal bildirimi şeffaf olarak ka-
muoyunun bilgi ve denetimine sunulacaktır.
Bunlar yasal düzenlemeyi gerektirmeden de
kendi içimizde yapılabilecek işlerdendir.”
Bu kapsamda olmak üzere parti tüzüğünün 162.
maddesinde partide görev alanlarõn mal bildirim-
lerini aynõ zamanda genel başkana vermeleri de
öngörülmüştür. Bunun nedeni böylesine iddialar
karşõsõnda genel başkanõn incelemesini sağlamak-
tõr. Yasal düzenlemelerle ilgili benim geçen dö-
nem verdiğim teklifin TBMM Genel Kurulu’nda
oybirliğiyle gündeme alõnmasõ kabul edildi. Ama
yasalaştõrõlamadõ. Ama 1984’te çõkarõlan 3069
sayõlõ milletvekilliğiyle bağdaşmayan işler hak-
kõnda bir kanun var. Ben bu kanunun uygulanma-
sõnõ Hikmet Çetin’in TBMM Başkanlõğõ döne-
minde sordum, o zamana kadar hiç kimse hakkõn-
da işlem yapõlmadõğõ ifade edildi. Demek ki bu
uygulanmayan bir kanundur.
- Yani bizde milletvekilleri, milletvekilliğiyle
bağdaşmayan herhangi bir iş yapmıyor mu?
- Bu mümkün değil. Her ne kadar AKP progra-
mõnda dokunulmazlõklarõn kamu görevlilerinin
yargõlanmalarõnõn önündeki engellerle düzenleme
yapõlacağõ yer aldõysa da daha sonra yapõlan deği-
şikliklerle kamu görevlileri için yargõ yolu açõldõ.
Ama dokunulmazlõklar milletvekilleri için sõğõnõ-
lacak yer haline geldi. Bu, Türkiye’nin önünü tõ-
kayan, milletvekillerine ayrõcalõğõn tanõndõğõnõ
apaçõk ortaya koyan bir hükümdür. 22. dönem uz-
laşmalarla ilgili en önemli sorun dokunulmazlõk-
lardan çõktõ. CHP tabii ki muhalefet hakkõnõ kulla-
narak zaman zaman bunu ön plana çõkarmõştõr.
Ama Sayõn Baykal, Sayõn Erdoğan’õn seçilmesi
önündeki anayasal ve yasal engeli kaldõrmada
yardõmcõ olurken anayasada dokunulmazlõklarla
ilgili değişiklik yapõlmasõnõ nedense önermedi.
Bunu söyleseydi Tayyip Bey bunu kabul ederdi.
- Gerçekten kabul eder miydi?
- Ederdi. Çünkü Tayyip Bey milletvekili ve
başbakan olmakla ilgili önemli çalõşmalar yapõ-
yordu. O nedenle de böyle bir isteği kabul ederdi.
Bunun yapõlmamasõ bir ayõp olmuştur. Temiz si-
yasete hizmet etmek üzere 22. dönemde yolsuz-
luklarla ilgili araştõrma komisyonu kuruldu. Çok
önemli çalõşmalar yaptõ. Ama bu takip edilmedi.
Bir hatõrlatma yapmak istiyorum. 2000 yõlõnda za-
manõn Maliye Bakanõ Sümer Oral’a 3628 sayõlõ
Mal Bildiriminde Bulunulmasõ Rüşvet ve Yolsuz-
lukla Mücadele Kanunu’nun uygulanmasõnõ, Tür-
kiye’de yolsuzluk ve rüşvetin haritasõnõ sordu-
ğumda bana verilen cevap, “Türkiye’de rüşvet
hatta kurumsallaşmıştır” olmuştu. “Hatta”yõ
artõk kaldõrdõk. Türkiye’de rüşvet kurumsallaş-
mõştõr. Bir turnike sistemi vardõr. Bu sistemin kõ-
rõlmasõ gerekir. Türkiye yolsuzluklar liginde şam-
piyonluğa oynuyor. Türkiye’de siyasetin finans-
manõ çok pahalõdõr.
Kapatma davasõ açõlmasõ bile o parti için en ağõr darbedir
- Mehmet Ali Şahin’in parti ka-
patmalarla ilgili eski bir sözü vardı.
Bunu bize anlatır mısınız?
- 2001’deki anayasa değişikliğin-
den önce Uzlaşma Komisyonu’nda
da çalõşmalarda bulundum. Komis-
yonda 1999 ve 2000’de FP’den Meh-
met Ali Şahin, Cemil Çiçek,
DYP’den şimdi AKP’li olan Ahmet
İyimaya, MHP’den şimdi AKP’de
olan Sadık Yakut, ANAP’tan da be-
nimle birlikte Bülent Akarcalı vardõ.
2000’de toplanan komisyonda Vene-
dik Kriterleri bağlamõnda parti kapat-
ma konusunu tartõştõk. Mehmet Ali
Şahin, “Bir parti hakkında sadece
kapatılması için dava açılmış olma-
sı reddedilmiş olsa bile o parti için
en büyük darbe değil midir?” dedi.
Bu sözler tutanaklarda var. Ben AKP
yöneticilerinin, Şahin’in bu sözünü
de dikkate alarak bu mahkeme kararõ-
nõ iyi okuyacaklarõnõ ve bu doğrultu-
da çalõşma yapacaklarõnõ umuyorum.
- Türkiye’de özellikle arazi rantı
ve rant kapıları işin içine girdiğinde
hiçbir biçimde yargı kararlarının
uygulanmaması konusunda neler
söylemek istersiniz?
- Cargill denilen olay Türkiye’nin
haritasõdõr. Cargill 1977’de Yüksek
Planlama Kurulu kararõyla orada faa-
liyette bulunmuştur. Zamanõn Başba-
kanõ’na, “İzin verin. Bunun aley-
hinde dava açmak istiyorum. Ka-
muoyunun hukukuyla sizin kararı-
nız burada çelişiyor. Bunu çözecek
olan yargıdır, Biz yargıya başvura-
cağız. Ama biliyoruz ki yargı ka-
rarları uygulanmayacaktır” dedim.
Nitekim de uygulanmadõ. O bir yana,
prensip kararõyla mahkeme kararõnõ
sõfõrladõlar. Onun da iptali söz konu-
su olunca geçen dönem kanun çõkar-
mak yoluyla mahkeme kararõnõ so-
nuçsuz hale getirdiler.
- Peki, siz ne yaptınız?
- Kürsüye çõkõp, “Bu Meclis her
şeyi yapmaya kadir değildir. Mec-
lis’in yetki ve görevleri anayasayla
sınırlıdır. Onun dışına çıkamazsı-
nız. Burada kuvvetler ayrılığı ihlal
edilmektedir. Apaçık suç vardır.
Türkiye yargı kararlarını uygula-
mama konusunda fevkalade sabı-
kalıdır” dedim. Şu yoğun olarak
söylendi: “Bunu 57. hükümet döne-
minde Clinton istedi. 59. ve 60. hü-
kümetler döneminde Bush istedi.”
Siz yargõnõn kararõnõ sonuçsuz hale
getirmek üzere işlemler yapõyorsu-
nuz. Başbakanlõk Müsteşar Yardõm-
cõsõ’nõn başkanlõğõnda toplanan bir
heyet, STK’lerin açacağõ davalarõ so-
nuçsuz hale getirmek için neler ya-
põlmasõ gerektiğini konuşuyor. Ka-
nun çõkarõlmasõ gereğini söylüyor.
Bu kayõtlara ulaştõk. Bunlar
TBMM’de de söylendi. Bu anlamda
Türkiye’de neredeyse bütün hükü-
metler anayasanõn 100. maddesi doğ-
rultusunda soruşturma önergesine
muhatap olmasõ gerekenlerdir. Aynõ
olaylar Yatağan’da, Bergama’da,
Cargill’de yaşanmõştõr. CHP Anaya-
sa Mahkemesi’ne gitti. Sonucu bek-
leniyor. Çevre hukuku bakõmõndan
Türkiye sonuncu ülkelerden.
‘Dişli gizlilik
kalkanõna sõğõnamaz’
- Mal bildirimi açıklığı
ilkesine MYK toplantısın-
da itiraz eden önde gelen
kişi kim?
- Ne Erdoğan ne Gül ne
de Bülent Arınç. O arka-
daşla ben yakõn zaman ön-
ce görüştüğümde, “Bu ku-
ralın uygulanmasının ge-
reğine inanıyorum” dedi.
- Niye itiraz etmiş?
- Maalesef böyle şeyler
oluyor. Anayasa Komisyo-
nu başkanõydõm. Siyasi
etik konusu görüşülüyor-
du. İktidar milletvekilleri-
nin oylarõ ve muhalefetin
tahrikiyle etik komisyon
kurulamadõ. Türkiye’de
hâlâ siyasi etikle ilgili yeni
yasal düzenlemeler yapõl-
madõ. TBMM Başkanõ,
“Ben bunu açıklaya-
mam” (Şaban Dişli’nin
mal bildirimi) diyor. Doğ-
rudur. Cumhuriyet Başsav-
cõsõ burada bir suç olduğu
düşüncesindeyse TBMM
Başkanlõğõ’ndan bunu iste-
yecektir. Ama parti genel
başkanõ bu durum karşõsõn-
da o kişinin mal bildirimini
alõr. Kişiyi çağõrõr, “Bunu
bana açıkla” der. Ondan
sonra da kamuoyuna bilgi
verir. AKP programõnõ ka-
bul etmekle Sayõn Dişli o
konudaki gizlilik hakkõn-
dan zaten vazgeçmiştir.
- AKP’ye kapatılma da-
vasında Anayasa Mahke-
mesi partiye laiklik karşıtı
eylemlerin odağı olmak-
tan sarı kart gösterdi.
Bundan sonra hükümet
ve başbakan sizce nasıl bir
siyaset izler? Erdoğan hâ-
lâ dayatmacılık yapmaya
devam edebilir mi?
- AKP’yi kurduğumuz
zaman daha önceki partiler
olan MNP, MSP, RP,
FP’ye kõrmõzõ kart gösteril-
mesini dikkate aldõk.
FP’nin kõrmõzõ kart gördü-
ğü Anayasa Mahkemesi
kararõnõ gerekçesiyle bir-
likte bütün kurucu il baş-
kanlarõna gönderdim. “Si-
yaset anayasal çerçevede
yapılacak iştir. Kim ki
bunun dışına çıkmak isti-
yor, bu partide görev al-
masın. Kim bu düşünce-
de geliyorsa bunları ara-
nıza almayın” dedim. Bu-
gün ortada şiddetli bir sarõ
kart vardõr. Anayasa Mah-
kemesi’nin parti kapatma-
mayla ilgili kararõnõ be-
nimsiyorum. Bu 2001 ana-
yasa değişikliğinin uygul-
anlamasõdõr. AKP’nin ka-
rardan ders çõkaracağõnõ
düşünüyorum. Nitekim
Edibe Sözen’in bununla
bağdaşmayan tutumu şid-
detle kõnanmõştõr.
P
O
R
T
R
E
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
1946, Kõrcaali/Eğridere, Bulgaristan doğumlu. Dört yaşõnday-
ken ailesiyle Türkiye’ye göç etti. Aile Bursa’ya yerleşti. Yükseköğ-
renimini İ.Ü. Hukuk Fakültesi’nde tamamladõ. Bir süre Bursa’da
avukatlõk yaptõ. 1980 öncesi CHP’den Bursa Belediyesi Meclisi
üyesi oldu. 12 Eylül darbesinden sonra siyasete ara verdi. 1990’lõ
yõlarda RP’ye yakõnlaştõ. RP Genel Başkanõ Necmettin Erbakan’õn
avukatlõğõnõ yaptõ. 1995 seçimlerinde RP’den Bursa Milletvekili se-
çildi. Ancak parti yönetiminin siyasetine uyum sağlayamayarak
partiden koptu. 1999 seçimlerinde bu kez ANAP’tan Bursa Millet-
vekili seçildi. Bir dönem TBMM Anayasa Komisyonu Başkanlõğõ
yaptõ. ANAP yönetimiyle de anlaşamayarak partiden ayrõldõ.
AKP’nin kurucularõ arasõnda yer aldõ. 2002 seçimlerinde AKP’den
Bursa Milletvekili olarak yeniden TBMM’ye girdi. 58. Hükümet
kurulduğunda Başkan Yardõmcõlõğõ ve Devlet Bakanlõğõ görevinde
bulundu. 1 Mart tezkeresine karşõ çõkmasõ, parti içi muhalefetin ön-
cüleri arasõnda yer almasõ nedeniyle 59. Hükümette kendine yer
bulamadõ. 22 Temmuz 2002 seçimlerinde Başbakan Erdoğan tara-
fõndan aday gösterilmedi. Şimdi AKP’nin sade bir üyesi.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
‘İddianame pehlivan
tefrikasına döndürülmemeli’
- Ergenekon davası iddianamesi ortaya
çıktı. Orada banka-siyaset-medya ilişkisi
ağırlıklı olarak görülüyor. Acaba bu
ilişkiler bugünkü iktidar savaşının
temelini mi oluşturuyor?
- Türkiye’de bütün iktidarlar açõk ya da
örtülü biçimde kendi yandaş medyalarõnõ
oluşturmak istemişlerdir. RTÜK
Kanunu’nun 29. maddesine biz itiraz ettik.
Medya sahiplerine borsada oynamalarõ,
ihalelere girmeleri, bu yolla siyaseti
etkilemeleri önemli, dedik. Bununla ilgili
epeyce mücadele verdik. Mesut Bey’le
(Yılmaz) aramõ açan en önemli hususlardan
birisi budur. Anayasa Komisyonu Başkanõ
olarak bunun çõkarõlmamasõ için elimden
geleni yaptõm. Ama bizim dönemimizde
özel gayret harcandõ. Siyasi iktidarlarõn
bunu elde etmeye çalõşmalarõ hem siyaseti
hem ticareti kirletiyor. Haksõz rekabeti
oluşturuyor. Bunun da ötesinde, sadece
basõnda çalõşanlarõn özgürlüğünü değil,
halkõn doğru bilgi edinme hakkõnõ ortadan
kaldõrõyor. Ergenekon davasõyla ilgili
kayõtlarda çok özel bilgilerin, geyik
muhabbetlerinin de yer aldõğõnõ gördük.
Bunlar iddianameyi zayõflatan, birtakõm
tereddütlere yol açan durumlar ortaya
çõkardõ. Sanõyorum bu yaşananlar
karşõsõnda Cumhuriyet Başsavcõsõ gerekli
hassasiyeti gösterecektir.
- İyi de bu iddianamenin baş sorumlusu
Savcı Zekeriya Öz değil mi?
- Evet. İddianamede hukuk tekniği olarak
fevkalade eleştirilecek yanlar vardõr. Ayrõca
bu dava çok uzun bir süreci gerektirecektir.
Bu iş pehlivan tefrikasõna döndürülmeden
yürütülmelidir.
‘Gül mutlaka yargõlanmalõ’
E
rdoğan’õn tek taraflõ bir mal bil-
dirimi yaparak kendisine verdi-
ğini söyleyen Yalçõnbayõr, “Si-
yasetçilerin her türlü eylem ve işlem-
leri halkõn önünde olmalõ. Halkõn
onlarla ilgili bilgileri didik didik et-
mesi kadar doğal bir şey yok. Bunlar
karşõsõnda ikide bir, “Hakaret edil-
di. Benim kişilik haklarõmla oynan-
dõ” diye dava açmak basõn özgürlü-
ğüyle de bağdaşmõyor. Türkiye’de
böyle bir kültür oluştu. Ecevit’in hiç-
bir basõn mensubu hakkõnda dava
açtõğõnõ görmedik. Hesap vermek en
önemli konu. Rahmetli Adnan Men-
deres’in oğlu ticarete atõlmak istedi-
ğinde babasõ engel olmuş ve “Baba-
nõ mõ pazarlayacaksõn?” demişti.
Dolayõsõyla çocuklarõn da son dere-
ce hassas davranmasõ lazõm” dedi.
S
iyasetçi çocuğunun iş hayatõna gi-
receğini ama eşitlik kurallarõnõn
önemli olduğunu vurgulayan Yal-
çõnbayõr şöyle konuştu: “Kamuoyuna
güven vermek istiyorsanõz partizanlõk
yapmayacaksõnõz. AKP programõnõn
ilk maddelerinden birisi partizanlõk
yapõlmayacağõyla ilgili. AKP, ‘Din,
õrk, bölge, parti milliyetçiliği yapma-
yacağõz’ esasõ üzerine kuruldu. Parti
milliyetçiliği yapõlmayacağõyla ilgili
kural göz ardõ edildi. Temiz siyaset
anlayõşõna ihtiyaç var. Mal bildirimi-
nin açõklõğõ ilkesi AKP programõnda
kabul edilmiştir. Ama şu anda çok
önde gelen birisinin itirazõ üzerine bu
kural hayata geçirilmemiştir. Oysa
program bunun hayata geçirilmesini
de emretmektedir. Parti içi muhalefet
ne yazõk ki yok”.