19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2008 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP lideri Baykal, Ergenekon soruşturnıası kapsamında gerçekleştirilen gözaltılan değerlendirdi 'Başbakan'ın kişisel davası' • CHP Genel Başkanı Baykal, "Böyle toplu gözaltilar ancak darbe dönemlerinde olur" dedi. Baykal, '"Başbakan sanki bu davanın basın sözcüsü" diye konuştu. ANKARA (Cumhuriyet Biiıo- su) - CHP Gcnel Başkanı Deniz Baykal, aralannda Ankara temsilci- miz Mustafa Balbay'ın da bulıındıı- ğu bazı kisjlerin gözaltma alııımasıyla ilgili olarak "Başbakan sanki bu da- vanın basın sözcüsü. Olay Ergene- kon davası değil, Başbakan'ın ki- şisel davası" dedi. "Böyle toplu gözaltıların ancak darbe dönemle- rinde yaşandığını" vurgulayan Bay- kal, "Cumhuriyet ilan edildikten sonra da laik cumluıriycti beniın- semeyenleri etkisiz kılnıak için bu üiı olaylar yaşandı. Şimdi ise Ata- türkçüler ve laik cumhuriyete ina- ııaıılar bu saldırının hedefi lıaline geldi" görüşünü dile getirdi. AKP'li- lerin yargı bağımsızlığından dem vTinnasını da değerlendiren Baykal, "Bu operasyoıuın en sevimli olaııı. bütün AKP'lilcrin yargı bağımsız- dır açıklaması yapnıaları. AKP'ye kapatma davası üzerine dalıa düne kadar Avrupa Parlamentosu'nda, Avrupa'da, Aıııcrika'da kapı kapı gezdiniz. Dalıa düne kadar her türlü iftirayı attınız" dedi. 'Darbe dönemlerinde olur' Partisinin grup toplantısında gözaltıları değerlendiren Baykal, olayı darbe dönemlerine benzetti. (Fotoğraf:AA) Baykal, gnıp toplantısında son göz- altılan değerlendirirken, "Türkiye tarihi bir kırılnıa yaşıyor. Toplu gözaltılar, toplumun çok saygıdeğer insanlarının birden bire gözaltına alınması ve bunun sistematik bir şe- kilde sürdürülmesi normal hukuk devletinde yaşanmayacak bir olay- dır" dedi. Bu sürecin 1 yıldır iddia- name konulmadan sürdürüldiiğünün altını çizen Baykal, "Hukuk devle- tinde bu olur niu? Ergenekon ko- nusunda siyasi bağlantılara dik- katinizi çekmeye çalışıyorum. Bu olay, Ünıraniye'deki o çete ile baş- ladı. Bu iş başlayınca, siyasal dü- zeyde hemen Danıştay saldınsıyıla irtibatlandırılmak istendi. Başbakan çıktı, 'Bu derin konıplodur, içiııde Baykal da vardır' dedi. Dışişleri Ba- kanı Abdullah Gül, 9 Tenımuz 2007'de 'Ümraniye soruşturmasına dikkat edin, o iş çok büyüyecek' de- di. Bir büyük ilgi, bir biiyiik telaş, konuyu komploya dönüştürme doğ- rultusunda siyasi yönlendirıne ça- baları... AKP yandaşı, dinci nıed- yada bu konunun pompalanmaya başlandığını, tutuklamalardan ön- ce açıklanıalar yapıldığını görüyo- ruz. Yargı süreci AKP yandaşı bir kısım nıedya ile işbirliği içinde yü- rütülüyor. Şimdi, Başbakan, id- dianamenin hazırlanma sürecinin sonuna geldik, diyor. Başbakan sanki bu davanın basın sözcüsü. Ne zanıan, ne olacak, savcı adına tali- mat veriyor. Beıı, AKP derin dev- letini kuruyor, demiştim. Normal kadrolaşma dönemi bitti, kuşatılma dönemi geldi" dedi. Toplumun saygıdeğer insanlarının böyle gözaltına alınmasının ancak darbe dönemlerinde yaşandığını kay- deden Baykal şöyle devam ctti: 'Nazi Almanyası gibi' "Darbelerin öncesinde ya da son- rasında ya da tarihi rejinı kesinti- leri döneminde de böyle toplu öç- ler, sürgünler, gözaltılar yaşanır. Mesela Nazi Almanya'sıııda Hitler iktidara geldi. 30 Haziran'ı 1 Tem- ııuı/.'a bağlayan gece bir saldırı yaptı, tutuklamalar oldu. Sovyet Rusya'da Stalin döneminde, İran'da böyle olaylar yaşandı. Böy- le dönenılerde; birilerinin gözünde toplumun saygıdeğer insanları say- gıdeğer olmaktan çıktıysa, onlar ERDOĞAN'DAN GÖZALTI YORUMU 'İddianamenin tamamlanmasına yönelik bir adım' ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Başba- kan Tayyip Erdoğan. Ergenekon soruşturması çerçevesinde gazetemiz Ankara temsilcisi Mus- tafa Balbay'ın da arala- nnda bulundıığu çok sa- yıda kişinin gözaltına alınmasının, "iddiana- menin tamamlanması- na yönelik bir adım" olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, ga- zetecilerin konuyla ilgili sorulan üzerine, devam etmekte olan bir sürecin soruşturma içerisinde bir ııygulanıası olduğunu be- lirterek, "Tabii bizler de iddiananıenin bir an ön- ce hazırlaıımasını bekli- yoruz. Herhalde yargı- nın (iddianameyi) ta- mamlamasına yönelik bir adımı diye düşünü- yorunı. Sayın savcının, İ0. Ağır Ceza Mahke- mesi kararıyla atılmış olan bir adım. Emniyet teşkilatımız da nıalıke- ıncniıı aldığı kararı, bu sabalı uygulamaya koy- muş. Tabii bizim bir an öııce bunun bir ncticeye kavuşturulması beklen- timiz de vardır. Tenıen- niıniz odıır ki, bu soruş- turmalar ııeticesinde, ka- ranlıklarda aydınhğa çıkmış olur" dedi. Vekilleri uyardı Erdoğan, partisinin grup toplantısmın basına ka- palı bölümünde de Erge- nekon soruşturmasına de- ğindi. lçişleri Bakanı Be- şir Atalay'dan bilgi al- dıktan sonra soruşturma kapsamında 20 kişinin gözaltına alındığını, 4 ki- şinin de arandığrnı belir- ten Erdoğan, milletvekil- lerini uyardı. Erdoğan, "Gündem çok nazik. Hem Ergenekon soruş- turması hem kapatma davası. Rastgele konuş- mayın. Aleyhimize ııe- den olacak açıklama- lardan kaçınmak lazım. Partiyi sıkıntıya sokma- yın, dikkatli olun" dedi. Ergenekon soruşturması ile AKP arasında bağlan- tı olduğunu iddia edenler bulunduğunu kaydedeıı Erdoğan, "Faturayı bize kesmek isteyenler olabi- lir. Bizinıle alakası yok. Nasıl bir başsavcı AKP hakkında Anayasa Mahkemesi'ne dava aç- mışsa bir başka başsav- cı da bu soruşturmayı yürütüyor. Bildikleri bir şey vardır" diye konuştu. Muhalefet partilerinin AKP'yi tahrik ettiğini ile- ri süren Erdoğan, "Gerek CHP, gerekse MHP tah- rik ediyor. Talıriklere gelmeyin" dedi. CHP'ye yüklenen Er- doğan, Anayasa Malıke- mesi'nin CHP'nin hesap- larında usulsüzlük sapta- masına değinerek,"Kendi hesabını düzgün tuta- nıayanlar, bu halkııı hakkını hukukunu ko- ruyamaz. Kendi hesabı- nı veremeyenler, bu nıil- let adına hiç kinıseden hesap soramaz." dedi. CHP lideri Deniz Bay- kal'm Sosyalist Enternas- yonal toplantısına katıla- madığmı belirten Erdo- ğan, Baykal'ın "Gider- sek demokratik olmadı- ğımızı söylerler, bugün- kü CHP'nin otoriter bir yönetimden yana oldu- ğunu söylerler" diye dii- şünerek Atina'ya gitme- diğini ilcri sürdü. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin siyasi, sosyal ve ekononıik anlanıda tanı bir bunalını yaşamaya başladığım" söyledi. (Fotoğraf: AA) 'îktidar zafıyet içerisinde' MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP 'nin temel yönetim anlayışlannı dumura uğrattığını söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Baş- kanı Devlet Bahçeli, kapat- ma davası sonrası gelişme- lerin, iktidarın zafîyetlerini ortaya çıkardığını bclırterek "Yaşananlar, AKP'nin de- mokrasi. hukuk devleti, ıııilli irade, vatan sevgisi, il- keli siyaset ve onurlu dış politika gibi temcl yönetim anlayışlannı nasıl dumura uğrattığını ve Türkiye'nin kimlcriıı elinde yıllardır nasıl heba edildiğini gös- termesi açısından ibret ve- rici olmuştur" dedi. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuş- mada, siyasi meşruiyetin, ik- tidar partisinin "yozlaşmış anlayışı sonucıında" sorgu- lanmaya ve tartışılmaya baş- landığını ifade ederek "AKP Türkiyesi'nde, his- sedilen derin buhran ve kargaşa nedeniyle devlete ııizam vercn bütün ölçü vc ayarlar kaçmış, siyasetin, güvenliğin, ekonominin, yö- netimin bütün çivileri yer- lerinden çıkmıştır" dedi. AKP'nin hakkındaki ka- patma davası sonuçlanma- dan, en körü olasılık üzerin- den bir çözüm yolıı bulma- sı gcrektiğini vurgulayan Bahçeli, "AKP her şeye rağmcıı demokrasinin işler halde devamını sağlaya- cak asgari basireti göster- melidir. Bizim önerimizin esası budur." dedi. "Cîaflet yolculuğu' Bahçeli, yaptıklan öneri- lerin Başbakan Recep Tay- yip Erdoğan'da başka has- sasiyetlere neden olduğu- nun anlaşıldığını vurgula- yarak şöyle devam ctti: "Türk adaleti önünde hesap vermek korkusu ile rasyonel düşünme kabili- yctini tamamen kaybeden Başbakan dcmokrasiyi, parlamenter rejiıni ve par- tisini ateşe atacak ve siya- si ihtiraslarına kurbaıı edecek bir gaflet yolculu- ğuna çıkmıştır." Başbakan Erdoğan'ın, MHP'nin 2002 seçimlerin- de barajı geçemeyerek Mec- lis dışında kaldığı yönünde- ki değerlendinnclerine de yanıt veren Bahçeli, "Sayın Başbakan'ın örnek verdi- ği 3 Kasım 2002 seçinıle- rinin sonucıında oluşan Meclis aritmetiği, kendi- lerine taşeron arayan kü- resel güçlerin yönlendir- diği kirli siyasetin eseri olarak ortaya çıkmıştır. MHP'siz siyasetin kurgu- laııdığı bu senaryoda, baş aktörün AKP olduğu artık belli olmuştur. Miliiyetçi- lik yüzde 8.3'e inerken, teslimiyetçilik yüzde 34.3'e yiikselmiştir" diye konuştu. Kapatma davası sonrası gelişmclenn, AKP'nin zafî- yetlerini ortaya çıkardığını ifade eden Bahçeli, "Yaşa- nanlar, AKP'nin deıııok- rasi. hukuk devleti, ıııilli irade, vatan sevgisi, ilkeli siyaset ve onurlu dış poli- tika gibi temel yönetim anlayışlannı nasıl dumura uğrattığını ve Türkiye'nin kimlerin elinde yıllardır nasıl heba edildiğini gös- termesi açısından ibret ve- rici olmuştur" görüşünü dile getirdi. Bahçeli, 'Îktidar partisinin "imdat bekleyen bu davetkâr tutumu" kar- şısında "yabancı mihrak- ların, yerlilerle el ele ve- reıek Türkiye'ye karşı da- yatma ve tavsiye için kuy- ruğa girdiğini" belirtti. kendi değer yargılannı topluma ka- bul ettirmek için gözaltına alırlar, yargılama yaparlar. daha ötesini yaparlar... Bu bir kavgadır. Reji- min doku, tabiat değiştirmesi söz konusudur. Cumhuriyet ilan edil- dikten sonra böyle gözaltılar Tür- kiye'de de cumhuriyeti kökleştir- mek için yaşanınıştır. O zamanlar laik cumhuriyeti benimseıneyenleri etkisiz kılnıak çabası vardı. Şimdi artık Atatürkçüler, laik cumhuri- yete inananlar hedef haline geldi. Farklı bir gidişat var. Yok, diyen varsa oıılara Allalı rahatlık versin, uykularına devam edebilirler. Bu olay hukuk olmaktan çıktı. Bu olay Ergenekon davası değil, Baş- bakan'ın kişisel davası." 'Tuzu kurulara küpe olsun' CHP lideri Baykal, "Bu iş sadece enıekli askerlerle, gazetecilerle sı- nırlı kalır, bize gclmez, diyen İs- tanbul'un tuzu kuru çevreleri var- sa, bu olay onların kulağma küpe olsun. Ya teslim olursun, ya czer- ler geçerler ya da onları ezemez ha- le getirirsin. En güzeli de budur. Anayasayı değiştirme yetkisini AKP'ye vermek kediye ciğer teslim edip ciğer kebabı istemek demek- tir" göıüşünü dile getirdi. AKP'lilcrin yargı bağımsızlığından dem vunnasını da değerlendiren Bay- kal, "Bu operasyonun en sevimli olaııı. bütün AKP'lilerin yargı ba- ğımsızdır açıklaması yapnıaları. AKP'ye kapatma davası üzerine daha düne kadar Avrupa Parla- mentosu'nda, Avrupa'da, Ameri- ka'da kapı kapı gezdiniz. Daha düne kadar her türlü iftirayı attı- nız" dedi. Sıvas'ta öldürülenleri andı Baykal, konuşmasında Sıvas'ta 2 Tenımuz 1993 tarihinde öldürülen 37 kişiyi andı. Son günlcrdc CHP'nin mali yönetirninden sonra gündeme getirilen savlara dikkal çeken Baykal, şu açıklamayı yaptı: "CHP, bir bü- yük yalan fırtınasının hedefi hali- ne getirildi. Anayasa Mahkemesi de özel bir ilgi, duyarhhk içinde bu ko- ııuya girdi. Sayıştay'dan özel uz- manlar istedi. Arkadaşlar şetTafhk çerçevesinde elimizdeki her şeyi on- lara sundu. Kısa bir süre sonra bir baktık, onlara enıanet ettiğimiz kimsede bulunmayan bazı biİgilcr AKP yandaşı yayın organlarının manşetlcrindc. Genel sekreterimiz Anayasa Mahkemesi Başkanı'na telefon açtı, böyle şey kabul edile- nıez, dedi. Başkan da üzüntülerini ifade etti." Baykal, "CHP'nin kendine ema- net ettiği parayı kendisine en uygun şekilde harcadığından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. CHP'li ar- kadaşlarımız yurtdışına giderler, harcırah vermeyiz. Her sabalı ga- /.eU'iııi kendi paranıla kcndim alı- rını. Hiçbir zaman İstanbul'da 5-7 yıldı/.lı otellerdc kalıp oııun fatu- rasıııı CHP'ye göndermedim. Gi- derinı devletin misafirhanesinde kalırım, orada öderim. CHP'nin mali konularda veremeyecek hesabı yoktur. Başbakan, yolsuzluk de- meye çahşıyor, bunları buldu. Bir teklifim var; MeclisM, anayasa de- ğişikliğini bırak gel, sadece senin ve benim, iki kişinin dokunulmazlık- ları kaldınlsın" göıüşünü dile getirdi. Baykal, Sosyalist Enternasyonal konusunda da "yalan fırtınası" ya- şandığını söyledi. Baykal, "Gitınedik, hadi atsınlar, dedik. Sukûnetlc bek- lediL Hiçbir şey yok... Yabancı ku- ruluşlara ilişkilerde artık yeni bir alışkanlık içine girmemiz gerekiyor. AKP'yi muhafazakâr enternasyo- naline almadılar. AKP Türkiye'yi dışarıda jurnalliyor. Bizim kotn- pleksiıııiz. yok, boynumuz eğik de- ğil. Hiçbir kuruluşun Türkiye üze- rinde CHP aracıhğıyla hegemonya tesis etmesine yardımcı olmayaca- ğız" açıklamasını yaptı. 'Çok tehlikeli siyasallaşma' Baykal, grup toplantısı sonrasın- da gazetccilcrin gözaltıların zamanlamasına ilişkin sorulan üze- rine, "Konunun adli bir konu ola- rak değerlendirilmcsi imkânı kal- madığını, konunun çok tehlikeli şe- kilde siyasallaştığını" söyledi. Bay- kal, "İşin özü, temeli, siyasal etki- lere bu kadar açık olduktan son- ra, zamanlamanın da açık olıııa- sına hayret etmemek İazımdır. Gözaltı kararının, 29 Haziran'da alındığına ilişkin bilgi var. Bu, ola- yın hukuk ve yargı sistemi içinde ele alınan bir olay olmaktan çık- tığının son belirtisi olarak da dc- ğerleııdirilebilir" dedi. GLOBALl'OLlTtKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Sıvas 1993-Türkiye 2008 On beş yıl önce, bugün, Sıvas'ta Madımak Oteli'nde 37 insan yakılarak öldürüldü. Bu ola- yın, "hakikatini" doğru anlamaya çalışmak son derecede önemli. Özellikle de, şu günlerde, ül- kede şekillenmekte olan yeni "toplu durum"ur\ içerdiği riskler açısından... Sıvas katliamının 'hakikati' Sıvas katliamının "hakikatini" düşünmeye üç saptamayla başlayabiliriz: Birincisi, Sıvas kat- liamı bir "meczubun", bir grup radikal militanın planının ürünü değildi. Katliam "kitlesel" bir linç atmosferinde gerçekleştirildi; kitlesel birolay- dı. Ikincisi, bu linç olayını yaşayan kitle, belli bir dünya görüşünü benimsemiş, belli bir "haki- kat rejimine" ait insanlardan oluşuyordu. Üçüncüsü, olayın gerçekleştiği 1993 yılı, AKP olayı ile ivme kazanan siyasal Islamın yükseliş dalgasının başlangıç noktasına denk düşü- yor. Bu saptamalardan hareketle, Sıvas'ın "haki- katinin" öncelikle siyasal Islamın özelliklerinde, "dini hakikat rejiminin" içinde aranması gerekir. Dini "hakikat rejimleh", "gerçeğinin mutlaklı- ğı" ve bireyin bir yüce varlığın kulu olduğu var- sayımlarına dayanır. Bu rejimin mutlak gerçe- ği, başka gerçekliklerin varlığını, bunları dü- şünme önerilerini dışlar. Diğer bir deyişle, her din, öteki dinlerin hakiki olmadığını (yücenin me- sajını yansıtmadığını), ya da "artık" hakiki ol- madığını varsayar. Kulluk varsayımı ise, otonom öznellik, bi- reysel özgürlük kavramlarını, demokratik ku- rumlaşmayı dışlayan çok özel bir gerçekliğe yol açar. "Yüce" varlık mesajını her "kuluna" doğ- rudan, açık bir ilişki içinde ulaştırmaz. Bu ne- denle son tahlilde, mesajın yorumlayıcıları, uy- gulatıcıları, karşımıza bireyin bu dünyada kul- luk edeceği merci olarak çıkar. Bu gerçeklik için- de bireyin otonomi, özgürlük talebi, yücenin me- sajına uygun olduğunu iddia eden "düzenin" reddi anlamına gelir. Diğer taraftan, yücenin me- sajının anlamıysa, kaçınılmaz olarak, demokratik bir sürecin sonucunda saptanamayacak, Fet- hullah Bey'in dile getirdiği gibi yaşamını bunu anlamaya adamış olan uzmanların, seçkinlerin yorumlarına bağlı olacaktır. Siyasal Islam, bu iki varsayım üzerinden devleti yönetmeye aday bir harekettir. Bu an- lamda, siyasal Islam sürekli bir, "öteki" yarat- ma ve dışlama, dışlayamaz, dönüştüremez ise imha etme mantığı üreten siyasi, kültürel bir "makinedir". Sıvas 1993'ün "hakikati", bir di- ni "hakikat rejimiyle" siyasal Islamın kesiş- tiği yerdedir. Bu, benzer olaylara her zaman ge- be bir "hakikattir". Bugünkü 'toplu durum' ve Sıvas 1993 Bugün de siyasal Islamın temsilcileri, yayın or- ganları kendi projelerini benimsemeyen herke- si, "öteki" ilan eden "makineyi" ısrarla çalıştırı- yorlar. Bu "öteki", ya dinsizdir, ya demokrasi düşmanıdır, ya da darbeci, ulusalcı, hatta ba- zen de Yahudi yanlısıdır, hatta Yahudidir. Da- hası, siyasal Islam salt kendi projesini değil, ya- şam tarzını benimsemeyenleri de "öteki" ilan eder, dışlar, gücü yettiği oranda ve yerde bas- tırmaya çalışır. Demokrasiyi bir "oy verme" işlemine indir- geyen, burjuva liberal gelenek, işine gelmedi- ğinde, seçim sonuçlarına aldırmaz, örneğin Avusturya'da Heider'i iktidardan indirir, Italya'da Berlusconi'yi indirmeye çalışır. İşine geldi- ğinde, seçim sonuçlarını, yasalar ve anayasa karşısında mutlaklaştırır, ülkenin siyasal rejimini görelileştirir. Liberallerin böyle davranması doğaldır ve "ger- çekçidir". Ama Solun büyük çoğunluğunun kapitalist düzende, özellikle "gösteri toplumu" oluştuktan sonra yönetilenlerin kendilerini yö- netecek olanları seçme sürecinin içinin nasıl bo- şaldığını unutmaya kalkmaları, halen sürmek- te olan kültürel, siyasi "mevzi savaşı içinde" si- yasal Islamın barikatlarına ek cephane taşı- maktan başka bir sonuç yaratmaz. Bugün kendilerini "darbe- demokrasi" ikile- mine hapseden, kimi solcuların trajikomik birya- nı da var. "Yasal kurumlarla denetlenmeyen" bir yürütmeyi, salt seçilmiş olmasına dayanarak de- mokrasi adına savunmaya çalışan bu arkadaşlar, kendilerini ABD'nin bölge politikalarına teslim eden, feminizmi sapıklık kabul eden, Alev Alatlı gibi yazarları bile sansür eden, Latife Te- kin'i şiddet kullanarak susturmaya çalışan, bu arada toplumsal dokuyu kendi kültürel önce- liklerine göre dönüştürmeye devam eden bir si- yasi akıma destek veriyorlar. Şimdi, Anayasa Mahkemesi'nin AKP hakkında bir dava açmasından sonra çok kritik bir "top- lu durum" oluşmaya başladı. AKP'nin kimliğinde siyasal Islamın momenti kırılmaya başladı. Bu- na karşılık siyasal Islam, kitlesel desteğine gü- venerek, tüm siyasi kurumlarının, yayın or- ganlarının, uluslararası desteklerinin yardımıy- la toplumu kutuplaşmaya itmeye başladı. An- cak, siyasal Islamın burada duramadığı, Ana- dolu'dan başlayarak, milliyetçi ve bütünselleş- tirici (ortak akıl!) bir mantıkla, kitle eylemlerine dayanan bir dinamik yaratmaya, "sivil isyan ya da yeni siyasi dalga" (Yeni Şafak, 27/06/08) ya- ratmaya niyetlendiği görülüyor. Bu sırada medyada bir dini akımın lideri, Fet- hullah Gülen'in hareketinin adeta bir toplum- sal iktidar odağı olarak görülmesi olağanlaştı- rılıyor; Fethullah Bey'in dönmesi, Humeyni'nin dönmesi gibi "bir toplumsal olaya" dönüştü- rülmeye çalışılıyor. Sıvas 1993'ün 15. yıldönümünde, karşımız- da, Meclis'te çoğunluğa, medyada büyük ağır- lığa sahip bir siyasi parti, varlığı "gösteri top- lumunda" meşrulaşmaya başlayan bir siyasi- kurumsal-mali bir dinci akım, sürgünden geri dönmeye hazırlanan bir dini liderden ve Ana- dolu'dan başlayarak, bir kitlesel dalga yaratma girişiminden oluşan bir "toplu durum" var. Bu "toplu durum" içinden gerçek anlamda bir "olayın" patlak vererek, "durumu" kökten de- ğişmeye zorlama riski giderek artıyor... [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle