19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2008 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Olağanlaştırma BİR ÜLKENİN kendi anayasa düzenini olağarv üstü, benzersiz, katlanılması zor, içinde yaşanma- sı olanaksız sürekli bir çerçeve sayar durumda kal- ması kadar ters ve yanlış bir durum olamaz. Her top- lumun şu ya bu nedenle kendisine kabul ettirilmiş bir anayasa düzenini kısa sürede asıl istediği biçi- me sokabilmesi, bunu başararak onu içinde yaşa- nabilir bir belge durumuna getirmesi gerekir. Aslında, 12 Eylül 1980 sonrasındaki yıllar bo- yunca olan da tam budur. Şimdi uygulanmakta olan anayasanın hangi k o şullarda yapıldığı, nasıl ve niçin büyük oyçoğunlu- ğuyla kabul edildiği ya da ettirildigi hep biliniyor. Ama, bilinen bir başka şey de, aynı anayasanın o yıllardan beri büyük değişiklikler geçirdiği ve için- de yaşanabilir duruma sokulduğudur. Bu bakımdan, Fransa'nın geçirdiği deneyime benzer bir yanı var bizim anayasal düzenimizin. Orada şimdi uygulanan 1958 Anayasası, Cezayir'i elden çıkarıyor olmanın şokunu yaşayan askerlerin Paris'e paraşütçü işgal taburları indirmeye kadar varan tehditleri altında General de Gaulle'e sı- ğınmak zorunda kalan ve onun zorladığı anaya- sayı ister istemez benimseyen birtoplumun ana- yasasıdır. O anayasa da zaman içinde rötuşlar- dan geçmiş, olağanlaştırılmış, hatta bazı yönleriyle işe yaradığı anlaşılarak ileriye dönük bir yaşam çer- çevesine dönüştürülmüştür. Şimdi Türkiye'nin bugünkü ortamında gerilimler doğdukça, kabul edilmez hoyratlıklar yaşandıkça ya da seçmenlerden oy toplamayı becermiş bir ik- tidar aynı çerçeveyi bu haliyle bile kabul edilmez gör- dükçe, "yeni anayasa" sözü gündeme egemen ol- maya başlamakta, çeşitli anayasa modelleri ve bun- ları gerçekleştirme biçimleri ileri sürülmektedir. "Sivil anayasa" yapma tutkusu diye adlandırı- labilecek olan bu istek, elbette kendini şu sıra güç- lü gören ve gücünü değişik bir anayasayla per- çinleme amacı güden bir iktidarın dile getirmeden duramadığı bir hevesten başka bir şey olamaz. 8ünkü, bu heves başkalarınca paylaşılmıyor. yle bir ortak beklenti yok ortada. Dolayısıyla, böy- le bir girişim toplumda yeni gerginlikler yarat- maktan, başka çatışmalara yol açmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ohalde, Türkiye'nin şimdiki devlet düzenini parlamentosuyla ve onu anayasaya uygunluk denetimi altında tutan yüksek mankemesiyle, tarihten gelen gelişmelerin ve birlikte yaşanan olay- ların doğal sonucu saymaktan ve rötuşlarını ye- terli görüp onunla barışık olarak bir süre daha ya- şamaktan başka çare yoktur. Böylesine duyarlı dengeler içinde sürüp giden bir siyasal ortamda, gereksiz vehimlere, ucu açık suçlamalara ve hoyratça uygulamalara yer olmasa gerek. Bunlara başvurmak, gereksiz gerilimi daha da arttırmak- tan başka bir sonuç vermeyecektir. Olağanlaştı- rılması gereken, bunlar değildir. [email protected] EDEBIYAT-KOOP YUSUF ZİYA BAHAD1NLI BULUŞMASL. "ÖYLE BİR AŞK" 2 Temmuz Çarşamba 2008 Saat: 20.00 Edebiyat Koop Sadri Alışık sok. Güneş Han/2 Kat: 1 Beyoğlu 0212-244 0105-244 0103 MISTAFA BAIBAY KlTAPLARIYLA GOZ ONUNDE! Prof. Mardin'e Gecikmiş Zorunlu Yanıt Sayın Mardin, kutsal din normlarıyla çağdaş eğitim normlannı karşı karşıya getimıektedir. Bu aslında sosyoloji alanında birinci sınıf öğrencisinin yapmaması gereken büyük bir hatadır. Dr. Alev COŞKUN AiKİfl Yayın-Dağıtım 0 212 272 45 4B nüne gelen Cumhuriyet'e saldın- yoı. "Vesayet demokrasisi"," Yar- yetki gaspı", "Cumlıuriyet travma yarattı", gerekirse "Eşek gi- bi anırırım" diyor. Bunlara yanıt vemıek gerekir. Önce Prof. Mardin'in sözlerinden başlayalım. Prof. Mar- din, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler oku- muş, anayasa hııkuku kürsüsünde asistanlık yapmış, din sosyolojisi üzerinde yoğuıılaşan bir bilim adamıdır. Geçen aylarda söyledikJen önemliydi, üzcrindc fazla dunılmadı. Konu sı- caklığını yitirdi, şimdi sağduyu ile yanıt ve- relim: Sayın Mardin, bir yıl önce "mahalle bas- kısı" kavramını ileri sürerek "Bu gidişle Türkiye'nin Malezyalaşması kacınılma/dıı" anlamındaki sözleriyle dinci kesimlcrden çok tenkit almıştı. Mayıs ayı sonunda Kemalizmin "okul, öğ- retmen, kitap ve öğrenciye dayalı toplum modeli" yıllardır bu harekete karşı çıkan "mahalle modeli karşısında yenik düştü", "Kemalizm sığ kaldı". "Laikliği netleşti- remedi" ve böylece "Cami okulu, imaııı da öğretmeni yendi" dedi. Bu kez belli kesim- den büyük alkış aldı. Mardin'in bu konuda alkış alacak sözler söy- lemesi doğaldır. Çünkü Mardin, "Cumhuri- yetin reform politikalarının, Türk kiiltü- ründe hissedilir fakirleşmeye yol açtığını" ileri sûrer. Bu fakirleşmeyi "Cumhuriyetin sembolizminin kök salamayacak kadar yü/.eysel olınasına bağlar. Kök salabilece- ği tek alan okuldur; ancak okul çocukları arasında üretilen beklentiler hep yapmacık olıııuş. sonra da kaıvılanaıııanıışiıı" de- mektedir. (Ş. Mardin, "Modern Türkiye'de Din", Türkiye'de Din ve Siyaset, lletişim, 9. Baskı, 2002, s. 81-82) Buna göre, Mardin'in son yaptığı konuşma aslında yıllaıdır yazdıklannın bir tekrandır. İçin için yanan bir Cumhuriyet düşmanlığının dı- şavurumudur. "Okuldan hangi iyiyi, güze- li, doğruyu öğrendik" söylemi aslında Mar- din'in kendisini inkândır. Yanlış değcrlendirme Sayın Mardin, kutsal din nonnlanyla çağ- daş eğitim normlannı karşı karşıya getir- mektedir. Bu aslında sosyoloji alanında birinci sınıf öğrencisinin yapmaması gereken büyük bir hatadır. Çünkü Mardin'in bu konuda en bü- yük eksiği, siyasal iktidaıiann yaptıklannı gö- rememesidir. Şöylc ki: Mustafa Kcmal'in kurumlaştırdığı ömeğin: "Mahalle mektebi ve tekkeye karşı çağdaş okul; yobaz ve bağnaza kai"şı çağdaş öğretmen yetiştirilmesini, laik okullar, Köy Enstitüleri ve Halkevlerini, gerici ve din istismarcısı si- yasal iktidar yikmadı mı? Mardin bunlan gör- mcz. Sadece Kemalizmc yüklenir. Eğer feodal yapıyı dcğiştinnek, toplum yapısını yenidcn düzene soknıak için getirilcn önlemler, özcllikle Eğitim Birliği Yasası tah- rip edilirse, gücünü 1500 yıllık kutsal dinden alan cami hocası, doğal olarak galip gelir. Anıa, Mardin cami hocasının, çağdaş öğ- retıneni alt etmesi için dış siyasal güçlerle, sağ- cı siyasal iktidarlann nasıl bir olup yanm asır- dır çağdaşlığın altını oyduklannı söylemiyor. Avrupa'da başlayan Aydınlaııma düşünce- sinin temel amacı neydi? Kilisenin otoritcsi- ni smırlamak, aklın ve bilimin cgcmcnliğini yüceltmek değil miydi? Karanlık ortaçağdan çağdaş dünyaya geçişte laikJik ilkcsinin kökleşmesi, dinle devlet alaıı- lannın birbirinden ayrılması için yüzyıllar sü- rcn büyiik mücadele verilmedi mi? Batı dünyasında öğretmenin kiliscye karşı elde ettiği başanda çağdaş eğitimin siyasal ik- tidarlar tarafından ödünsüz desteklcndiği unu- tulabilir mi? Pekiyi Türkiyc'dc nc oluyor? Siyasal ikti- darlar sağcı çağdaş öğretmenin yenilgiye uğ- ranıası için vaıgiiçleriyle çalışmadılar mı? Sa- yın Mardin bir sosyolog olarak neden bunla- n görmüyor? lnsanlık tarilıi bir bakıma akıl ve bilini ile her türlü dogma arasındaki çatışmanın tarihi- dir. Bilimsel yöntemde önce sorun ortaya atılır, tanımlanır, gerekiyorsa deney yapılır, bu ko- nııda yazılanlar, varsayımlar ortaya çıkanlır. Ama inançta, dinde durum farklıdır. Dinde temel dayanak "vahiy"dir. Vahiy, "Tanrısal bir buyruğun peygambere bildirilmesi- dir". Vahyin yetersiz kaldığı durumda hadis kullanılır. Hadis, peygamberin sözleri, yaptı- ğı iş ve davranışlardır. Ama tüın bunlar "tar- tışılanıaz, clcştirilemez, yanlışlanamaz" zırlıına ve dokunulmazlığına sahiptir... Birisi akıl, diğeri inancı tcmsil ediyor ve ta- rih, akıl ile inancın çatışmasının örnekleriyle doludur. Sanayi devrimiyle, siyasal iktidarın "meş- ruiyet" kaynağı dinden alıııdı, millete veril- di. Ulusal egemenlik kavramı böyle oluştu. Bunları bilmezler mi? Bilirler ama, Ata- türk'ün bu yolda yaptıklanna yer vermezler. Atatüık ne diyor: "Bir toplumda yaygın olan düşüncdcr akla, manrığa, bilinı ve tek- niğe a\ Uırı. saçnıa ve çağı geçmiş düşünceler ise, o toplumun yaşamı kötürüm olur." Cumlıuriyeti kuraıılar, aydınlanma devrimci- lerinin yaptığı gibi, bilimi, aklı öne çıkarmak için çalıştılar, bir seri devrim gerçekleştirdi- ler. Bıuıun en önemlisi, "Eğitimin Birleşti- rilmesi" devrimiydi. Türkiye'deki tüm mcdreseler kapatıldı. Eğitimde bölünmüşlük kalktı, Cumlıuriyet ço- cuklannın dine dayalı ümmetçilik esasına göre değil, bilimsel tcmcllerc bağlı olarak ye- tiştirilmesinin yolu açıldı. Daha sonra bir scri devrim yapıldı, en önemlileri, Yurttaşhk Yasası, Tekke, Zaviyc ve Türbelerin Kapatılması, Eğitimde Karma Düzene Gcçilmesi, Yeni Rakamlar ve Haıf Devriıni, Kadın Haklannm tanınması Köy Ens- titüleri kurulması gibi... Aynca çağdaş yaşamın köylere kadar gö- türülmesi için Halkcvlcri vc Halkodalan kıı- ruldu. Tüm bunlar sadece 50 yıl işletilebilseydi bu- gün bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya ola- caktık. Bütün bu kazanımlar nasıl birer bircr orta- dan kaldınldı. Özellikle 1950'den sonra Men- deres'in Türk aydınlanma devrimlerini, "Halk tarafından kabul edüen devrimler ve kabul edilmeyen devrimler" olarak ikiye ayırma- sı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Daha sonra tarikatlı, aşiretli, ticaretli birpo- litika Türkiye'ye egemen oldu. Köy Enstitüleri, Halkevleri, Türk Dil Ku- mnıu, Türk Tarih Kurumu kapatıldı. 1950 ile 1974 arasında 92 imam hatıp lise- si açılırken, 1974 - 1977 arasındaki 2.5 yılda tam 223 imam hatip lisesi ilave edildi, daha sonra sayılan 650'lere ulaştı. Evreıı 1980karşıdevriminden sonra, imam hatip liselerinden mezun olanlara üniversite- lerin istediği bölümüne ginne hakkı tanındı. Atatürkçüleri savunan Uğur Mumcu, Mu- ammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu gibi niceleri vc sonunda Danıştay yargıcı Mustafa Özbilgin öldürüldü. Özellikle 1980'den bu yana 30 yıldır tüm bü- rokraside kadrolaşma yüriitülmüyor mu? Ta- rikat ve cemaat mensupları, yeteneklerine bakılmaksızın bütün üst bürokrasiyi ele ge- çinniş değil midir? Bugün Türkiye'deki tüm öğrenci yuıllarının üçte ikisı cemaat vakıfla- nmn ve tarikatlann elinde değil mi? Milli Eği- tim Bakanlığı tarikatlann elinde değil mi? Prof. Mardin gibi bir sosyologdan "Cami hocası öğretmeni yendi!" gibi sloganlar yc- rine Türk toplumuna bu sayıda imam hatip li- sesi çoktur, ya da gelin bu okullann makul sa- yısını bulalım diye bir öneri hiç geldi mi? 650 imam hatip okulu yerine 25 tane Köy Enstitüsü çok değil, 50 yıl yaşayabilseydi, Köy Enstitüleri'nden mezun olan öğretmenler bü- tün Türkiye'ye yayılabilseydi, köyün ve hal- kın düşünce öndcri olan bu öğretmenler, hal- kımızı eğitseydi, feshedildiği zaman 5000 ci- vannda olan Halkevleri ve Halkodalan 50 yıl faaliyetlerini yürütebilseydi, her ay yaptıkla- n onlarca külrür etkinliğini sürdürebilselerdi. Eğitim birliği kuralı tersyüz edilmcseydi. Ulus devlet kavramını altüst eden tarikatlann etkinliğine dayanan ılıınlı Islam dcvleti kav- ramı ortaya çıkabilir miydi? Din duygulan si- yasi alanda bu derccc kötüye kullanılabilir miy- di? Cami hocası o zaman öğretmeni yenebi- lir miydi? Mardin, o zaman bu analojiyi yapabilir miy- di? Mardin, "Cumhuriyette iyi, doğru ve gü- zel hakkında çok derine giden bir düşün- ce yok..." derken, Cumhuriyetin dayandığı ev- rensel aydınlanmacı felsefenin temelleıini de yok saymaktadır. Mardin, dış siyasal destekler, tarikatlar ve iç siyasal iktidarlar eliyle tüm Atatüık ku- rumlannın birer birer ortadan kaldınldığmı bil- miyor mu? Öğretmen tck başına ne yapsın? Öğretmen mi yenildi, yoksa iç ve dış siyasal ve parasal destekJer bir araya gclip, Türkiye'de öğretmenin yenilmesi için bircephe mi oluş- turuldıı'?.. Sosyolog Mardin bunlara neden de- ğinmiyor? Ancak, çağdaşlaşma sürecinin yakıcı bir etkisi olduğunu unutmayalım. Atatürk dev- rimleri Türklerin çağdaşlaşma yoludur. Top- lumda yer alan kadınlar, gençler, ilenciler bu toplumsal mücadeleyi bırakmayacaklardır. MUSTAFA BALBAY HEYECAN YAŞLANMAZ Deneme, 232 sayfa, 3. baskı, 15 YTL NUSTAFA BALBAY IRAK BATAKLIĞINDA TDRK-ANERfKAN İLİŞKİLERİ incleme, 456 sayta, 4. baskı, 20 YTL MUSTAFA BALBAY çanakkale'den Avusiralya'ya ANZAK TÎJRRLERİ Gezi-lnceleme, 264 sayfa, 1. baskı, 15 YTL NUSTAFA I BALBAY I j DEVLET ; VE İSLAM inceleme, 236 sayfa, 3. baskı, 15 YTL K MUSTAFA BALBAY BALKANLAR Gezi-lncleme, 356 sayfa, 5. baskı, 18 YTL ' NUSTAFA BALBAY İİLKELERE DEĞİL SAVAŞA DÜŞNANIN Gezi-inceleme, 284 sayfa, 3. baskı, 16 YTL NUSTAFA BALBAY İRAN RAPORl) incleme, 304 sayfa, 3. baskı, 16 YTL NUSTAFA BALBAY ÇİN'İN IIZIfN YMYDŞU Bzi-lnceleme. 232 sayfa, 3 baskı, 14 YTL <$ NUSTAFA BALBAY SURİYE RAPORl) İnceleme, 288 sayfa, 2. baskı, 16 YTL ALFA DAĞ1TIM 021251153 03 Merkez: Ankara Şube: îzmir Şube: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 Şişli Tel: 0 212 343 72 74 Ahmet Rasim Sokak No:14 Çankaya Tel: 0 312 442 30 50 H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaport Tel: 0 232 441 12 20 oc Cumhuriyet Kitapları PENCERE i Davanın Farkı.. Koskoca E. Orgeneral.. Ordu Komutanlığı yapmış.. Kuvvet Komutanıymış.. Saygın mı saygın.. Yeri yurdu belli.. Devlet kavramını ömrü boyunca duyumsamış... • Ne oluyor?.. Çağırsan, davete hemen icabet edecek, sav- cılığa gelip ne sorsan yanıt verecek, düzgün, di- siplinli bir yurttaşı gözaltına almak neden?.. Amaç ne?.. Ya Mustafa Balbay... Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi... Her gün işinin başında.. Evinde ve görevinde.. Çağırsan şıppadak gelecek, her tür soruya ya- nıt verecek, savcının işini kolaylaştıracak Balbay'ı sabahın köründe polisle gözaltına almak neden?.. • Adalet perisi: - Vallahi, diyor, ben de bu işi anlayamadım, bu işin içinde bir iş var, ama, olayı çözemedim... • Ergenekon dosyası işin başından beri ne olduğu belirsizlikle dallı budaklı, esrarlı... Iddianame bir yıldır ortada yok... Ama, içerde tutuklular var... Laf çok... Dedikodu gırla.. Söylenenlere bakılırsa, bir yanda AKP'yf ka- patma davası varmış.. Bir yanda da Ergenekon davası... Ama, kapatma davasının eni, boyu, dosyası, iç- eriği, usulü, erkânı, hukuku, yasası, iddianame- si var... Ergenekon davası ise bir meçhul... Tutukluları var.. Iddianame yok.. Ergenekon neyin nesi, kimin fesi kimse bilmi- yor; aradan bir yıl geçmesine karşın tutuklulara yeni gözaltılar ekleniyor... • Ülkeye kocaman bir soru işareti egemen... Herkeste kaygı, korku.. Endişe.. Kuşku.. Soruyorlar: - Ne olacak?.. - Türkiye nereye gidiyor?.. T.C. DİDİM (YENİHİSAR) SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN DOSYA NO: 2006/5 KARAR NO: 2006/144 Trafik Güvenliğini Telılikeye Sokma suçundan, mahkememi- zin yukanda esas ve karar numarası yazılı 01/06/2006 tarihli ilamı ile 179/3;179/2; 52; 50; 52. maddeleri gereğince 500,00- YTL AD1.I PARA ce/ası ile cezalandırılan Mehmet ve Ayşe oğlu, 01/03/145S doğımılu. Manisa. Kııla, Zafeıiye malı/köy nüfusuna kayıllı ALİ ÖZC'ANBAZ. tüm aramalara rağnıen bu- lunamamış, mahkeme gerekçeli kararı tebliğ edilememiştir. 1-7201 sayılı Tebligal Kanununun 29. maddesi gereğince. lıii- küııı özetinin RESMİ GAZETE'DH İLANEN TEBLİGİNH, 2- Hüküm fıkrasının ilaıı tarihinden itibaren, 15 gün sonra teb- lig edilmiş sayılacağına. 3- Tebligatın yapılmış sayılacagı tarihten itibaren 7 gün içeri- sinde. Yargıtay nezdinde tenıyiz yolıına gidilebileceğine, lem- yiz başvurusu yapılmadığı takdirde karann kesinleijtinleceği- ne, Karar verilmiş olup. İLAN OLUNUR. (Basm: 36342) !
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle