Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 TEMMUZ 2008 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Olağanlaştırma
BİR ÜLKENİN kendi anayasa düzenini olağarv
üstü, benzersiz, katlanılması zor, içinde yaşanma-
sı olanaksız sürekli bir çerçeve sayar durumda kal-
ması kadar ters ve yanlış bir durum olamaz. Her top-
lumun şu ya bu nedenle kendisine kabul ettirilmiş
bir anayasa düzenini kısa sürede asıl istediği biçi-
me sokabilmesi, bunu başararak onu içinde yaşa-
nabilir bir belge durumuna getirmesi gerekir.
Aslında, 12 Eylül 1980 sonrasındaki yıllar bo-
yunca olan da tam budur.
Şimdi uygulanmakta olan anayasanın hangi k o
şullarda yapıldığı, nasıl ve niçin büyük oyçoğunlu-
ğuyla kabul edildiği ya da ettirildigi hep biliniyor.
Ama, bilinen bir başka şey de, aynı anayasanın o
yıllardan beri büyük değişiklikler geçirdiği ve için-
de yaşanabilir duruma sokulduğudur.
Bu bakımdan, Fransa'nın geçirdiği deneyime
benzer bir yanı var bizim anayasal düzenimizin.
Orada şimdi uygulanan 1958 Anayasası, Cezayir'i
elden çıkarıyor olmanın şokunu yaşayan askerlerin
Paris'e paraşütçü işgal taburları indirmeye kadar
varan tehditleri altında General de Gaulle'e sı-
ğınmak zorunda kalan ve onun zorladığı anaya-
sayı ister istemez benimseyen birtoplumun ana-
yasasıdır. O anayasa da zaman içinde rötuşlar-
dan geçmiş, olağanlaştırılmış, hatta bazı yönleriyle
işe yaradığı anlaşılarak ileriye dönük bir yaşam çer-
çevesine dönüştürülmüştür.
Şimdi Türkiye'nin bugünkü ortamında gerilimler
doğdukça, kabul edilmez hoyratlıklar yaşandıkça
ya da seçmenlerden oy toplamayı becermiş bir ik-
tidar aynı çerçeveyi bu haliyle bile kabul edilmez gör-
dükçe, "yeni anayasa" sözü gündeme egemen ol-
maya başlamakta, çeşitli anayasa modelleri ve bun-
ları gerçekleştirme biçimleri ileri sürülmektedir.
"Sivil anayasa" yapma tutkusu diye adlandırı-
labilecek olan bu istek, elbette kendini şu sıra güç-
lü gören ve gücünü değişik bir anayasayla per-
çinleme amacı güden bir iktidarın dile getirmeden
duramadığı bir hevesten başka bir şey olamaz.
8ünkü, bu heves başkalarınca paylaşılmıyor.
yle bir ortak beklenti yok ortada. Dolayısıyla, böy-
le bir girişim toplumda yeni gerginlikler yarat-
maktan, başka çatışmalara yol açmaktan başka
bir işe yaramayacaktır.
Ohalde, Türkiye'nin şimdiki devlet düzenini
parlamentosuyla ve onu anayasaya uygunluk
denetimi altında tutan yüksek mankemesiyle,
tarihten gelen gelişmelerin ve birlikte yaşanan olay-
ların doğal sonucu saymaktan ve rötuşlarını ye-
terli görüp onunla barışık olarak bir süre daha ya-
şamaktan başka çare yoktur. Böylesine duyarlı
dengeler içinde sürüp giden bir siyasal ortamda,
gereksiz vehimlere, ucu açık suçlamalara ve
hoyratça uygulamalara yer olmasa gerek. Bunlara
başvurmak, gereksiz gerilimi daha da arttırmak-
tan başka bir sonuç vermeyecektir. Olağanlaştı-
rılması gereken, bunlar değildir.
[email protected]
EDEBIYAT-KOOP
YUSUF ZİYA BAHAD1NLI
BULUŞMASL.
"ÖYLE BİR AŞK"
2 Temmuz Çarşamba 2008
Saat: 20.00
Edebiyat Koop
Sadri Alışık sok.
Güneş Han/2 Kat: 1 Beyoğlu
0212-244 0105-244 0103
MISTAFA
BAIBAY
KlTAPLARIYLA
GOZ ONUNDE!
Prof. Mardin'e Gecikmiş Zorunlu Yanıt
Sayın Mardin, kutsal din normlarıyla çağdaş eğitim normlannı karşı
karşıya getimıektedir. Bu aslında sosyoloji alanında birinci sınıf
öğrencisinin yapmaması gereken büyük bir hatadır.
Dr. Alev COŞKUN
AiKİfl
Yayın-Dağıtım
0 212 272 45 4B
nüne gelen Cumhuriyet'e saldın-
yoı. "Vesayet demokrasisi"," Yar-
yetki gaspı", "Cumlıuriyet
travma yarattı", gerekirse "Eşek gi-
bi anırırım" diyor.
Bunlara yanıt vemıek gerekir. Önce Prof.
Mardin'in sözlerinden başlayalım. Prof. Mar-
din, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler oku-
muş, anayasa hııkuku kürsüsünde asistanlık
yapmış, din sosyolojisi üzerinde yoğuıılaşan
bir bilim adamıdır. Geçen aylarda söyledikJen
önemliydi, üzcrindc fazla dunılmadı. Konu sı-
caklığını yitirdi, şimdi sağduyu ile yanıt ve-
relim:
Sayın Mardin, bir yıl önce "mahalle bas-
kısı" kavramını ileri sürerek "Bu gidişle
Türkiye'nin Malezyalaşması kacınılma/dıı"
anlamındaki sözleriyle dinci kesimlcrden çok
tenkit almıştı.
Mayıs ayı sonunda Kemalizmin "okul, öğ-
retmen, kitap ve öğrenciye dayalı toplum
modeli" yıllardır bu harekete karşı çıkan
"mahalle modeli karşısında yenik düştü",
"Kemalizm sığ kaldı". "Laikliği netleşti-
remedi" ve böylece "Cami okulu, imaııı da
öğretmeni yendi" dedi. Bu kez belli kesim-
den büyük alkış aldı.
Mardin'in bu konuda alkış alacak sözler söy-
lemesi doğaldır. Çünkü Mardin, "Cumhuri-
yetin reform politikalarının, Türk kiiltü-
ründe hissedilir fakirleşmeye yol açtığını"
ileri sûrer. Bu fakirleşmeyi "Cumhuriyetin
sembolizminin kök salamayacak kadar
yü/.eysel olınasına bağlar. Kök salabilece-
ği tek alan okuldur; ancak okul çocukları
arasında üretilen beklentiler hep yapmacık
olıııuş. sonra da kaıvılanaıııanıışiıı" de-
mektedir. (Ş. Mardin, "Modern Türkiye'de
Din", Türkiye'de Din ve Siyaset, lletişim, 9.
Baskı, 2002, s. 81-82)
Buna göre, Mardin'in son yaptığı konuşma
aslında yıllaıdır yazdıklannın bir tekrandır. İçin
için yanan bir Cumhuriyet düşmanlığının dı-
şavurumudur. "Okuldan hangi iyiyi, güze-
li, doğruyu öğrendik" söylemi aslında Mar-
din'in kendisini inkândır.
Yanlış değcrlendirme
Sayın Mardin, kutsal din nonnlanyla çağ-
daş eğitim normlannı karşı karşıya getir-
mektedir. Bu aslında sosyoloji alanında birinci
sınıf öğrencisinin yapmaması gereken büyük
bir hatadır. Çünkü Mardin'in bu konuda en bü-
yük eksiği, siyasal iktidaıiann yaptıklannı gö-
rememesidir. Şöylc ki:
Mustafa Kcmal'in kurumlaştırdığı ömeğin:
"Mahalle mektebi ve tekkeye karşı çağdaş
okul; yobaz ve bağnaza kai"şı çağdaş öğretmen
yetiştirilmesini, laik okullar, Köy Enstitüleri
ve Halkevlerini, gerici ve din istismarcısı si-
yasal iktidar yikmadı mı? Mardin bunlan gör-
mcz. Sadece Kemalizmc yüklenir.
Eğer feodal yapıyı dcğiştinnek, toplum
yapısını yenidcn düzene soknıak için getirilcn
önlemler, özcllikle Eğitim Birliği Yasası tah-
rip edilirse, gücünü 1500 yıllık kutsal dinden
alan cami hocası, doğal olarak galip gelir.
Anıa, Mardin cami hocasının, çağdaş öğ-
retıneni alt etmesi için dış siyasal güçlerle, sağ-
cı siyasal iktidarlann nasıl bir olup yanm asır-
dır çağdaşlığın altını oyduklannı söylemiyor.
Avrupa'da başlayan Aydınlaııma düşünce-
sinin temel amacı neydi? Kilisenin otoritcsi-
ni smırlamak, aklın ve bilimin cgcmcnliğini
yüceltmek değil miydi?
Karanlık ortaçağdan çağdaş dünyaya geçişte
laikJik ilkcsinin kökleşmesi, dinle devlet alaıı-
lannın birbirinden ayrılması için yüzyıllar sü-
rcn büyiik mücadele verilmedi mi?
Batı dünyasında öğretmenin kiliscye karşı
elde ettiği başanda çağdaş eğitimin siyasal ik-
tidarlar tarafından ödünsüz desteklcndiği unu-
tulabilir mi?
Pekiyi Türkiyc'dc nc oluyor? Siyasal ikti-
darlar sağcı çağdaş öğretmenin yenilgiye uğ-
ranıası için vaıgiiçleriyle çalışmadılar mı? Sa-
yın Mardin bir sosyolog olarak neden bunla-
n görmüyor?
lnsanlık tarilıi bir bakıma akıl ve bilini ile
her türlü dogma arasındaki çatışmanın tarihi-
dir.
Bilimsel yöntemde önce sorun ortaya atılır,
tanımlanır, gerekiyorsa deney yapılır, bu ko-
nııda yazılanlar, varsayımlar ortaya çıkanlır.
Ama inançta, dinde durum farklıdır. Dinde
temel dayanak "vahiy"dir. Vahiy, "Tanrısal
bir buyruğun peygambere bildirilmesi-
dir". Vahyin yetersiz kaldığı durumda hadis
kullanılır. Hadis, peygamberin sözleri, yaptı-
ğı iş ve davranışlardır. Ama tüın bunlar "tar-
tışılanıaz, clcştirilemez, yanlışlanamaz"
zırlıına ve dokunulmazlığına sahiptir...
Birisi akıl, diğeri inancı tcmsil ediyor ve ta-
rih, akıl ile inancın çatışmasının örnekleriyle
doludur.
Sanayi devrimiyle, siyasal iktidarın "meş-
ruiyet" kaynağı dinden alıııdı, millete veril-
di. Ulusal egemenlik kavramı böyle oluştu.
Bunları bilmezler mi? Bilirler ama, Ata-
türk'ün bu yolda yaptıklanna yer vermezler.
Atatüık ne diyor: "Bir toplumda yaygın
olan düşüncdcr akla, manrığa, bilinı ve tek-
niğe a\ Uırı. saçnıa ve çağı geçmiş düşünceler
ise, o toplumun yaşamı kötürüm olur."
Cumlıuriyeti kuraıılar, aydınlanma devrimci-
lerinin yaptığı gibi, bilimi, aklı öne çıkarmak
için çalıştılar, bir seri devrim gerçekleştirdi-
ler. Bıuıun en önemlisi, "Eğitimin Birleşti-
rilmesi" devrimiydi.
Türkiye'deki tüm mcdreseler kapatıldı.
Eğitimde bölünmüşlük kalktı, Cumlıuriyet ço-
cuklannın dine dayalı ümmetçilik esasına
göre değil, bilimsel tcmcllerc bağlı olarak ye-
tiştirilmesinin yolu açıldı.
Daha sonra bir scri devrim yapıldı, en
önemlileri, Yurttaşhk Yasası, Tekke, Zaviyc
ve Türbelerin Kapatılması, Eğitimde Karma
Düzene Gcçilmesi, Yeni Rakamlar ve Haıf
Devriıni, Kadın Haklannm tanınması Köy Ens-
titüleri kurulması gibi...
Aynca çağdaş yaşamın köylere kadar gö-
türülmesi için Halkcvlcri vc Halkodalan kıı-
ruldu.
Tüm bunlar sadece 50 yıl işletilebilseydi bu-
gün bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya ola-
caktık.
Bütün bu kazanımlar nasıl birer bircr orta-
dan kaldınldı. Özellikle 1950'den sonra Men-
deres'in Türk aydınlanma devrimlerini, "Halk
tarafından kabul edüen devrimler ve kabul
edilmeyen devrimler" olarak ikiye ayırma-
sı hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Daha sonra tarikatlı, aşiretli, ticaretli birpo-
litika Türkiye'ye egemen oldu.
Köy Enstitüleri, Halkevleri, Türk Dil Ku-
mnıu, Türk Tarih Kurumu kapatıldı.
1950 ile 1974 arasında 92 imam hatıp lise-
si açılırken, 1974 - 1977 arasındaki 2.5 yılda
tam 223 imam hatip lisesi ilave edildi, daha
sonra sayılan 650'lere ulaştı.
Evreıı 1980karşıdevriminden sonra, imam
hatip liselerinden mezun olanlara üniversite-
lerin istediği bölümüne ginne hakkı tanındı.
Atatürkçüleri savunan Uğur Mumcu, Mu-
ammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner
Kışlalı, Necip Hablemitoğlu gibi niceleri vc
sonunda Danıştay yargıcı Mustafa Özbilgin
öldürüldü.
Özellikle 1980'den bu yana 30 yıldır tüm bü-
rokraside kadrolaşma yüriitülmüyor mu? Ta-
rikat ve cemaat mensupları, yeteneklerine
bakılmaksızın bütün üst bürokrasiyi ele ge-
çinniş değil midir? Bugün Türkiye'deki tüm
öğrenci yuıllarının üçte ikisı cemaat vakıfla-
nmn ve tarikatlann elinde değil mi? Milli Eği-
tim Bakanlığı tarikatlann elinde değil mi?
Prof. Mardin gibi bir sosyologdan "Cami
hocası öğretmeni yendi!" gibi sloganlar yc-
rine Türk toplumuna bu sayıda imam hatip li-
sesi çoktur, ya da gelin bu okullann makul sa-
yısını bulalım diye bir öneri hiç geldi mi?
650 imam hatip okulu yerine 25 tane Köy
Enstitüsü çok değil, 50 yıl yaşayabilseydi, Köy
Enstitüleri'nden mezun olan öğretmenler bü-
tün Türkiye'ye yayılabilseydi, köyün ve hal-
kın düşünce öndcri olan bu öğretmenler, hal-
kımızı eğitseydi, feshedildiği zaman 5000 ci-
vannda olan Halkevleri ve Halkodalan 50 yıl
faaliyetlerini yürütebilseydi, her ay yaptıkla-
n onlarca külrür etkinliğini sürdürebilselerdi.
Eğitim birliği kuralı tersyüz edilmcseydi.
Ulus devlet kavramını altüst eden tarikatlann
etkinliğine dayanan ılıınlı Islam dcvleti kav-
ramı ortaya çıkabilir miydi? Din duygulan si-
yasi alanda bu derccc kötüye kullanılabilir miy-
di? Cami hocası o zaman öğretmeni yenebi-
lir miydi?
Mardin, o zaman bu analojiyi yapabilir miy-
di? Mardin, "Cumhuriyette iyi, doğru ve gü-
zel hakkında çok derine giden bir düşün-
ce yok..." derken, Cumhuriyetin dayandığı ev-
rensel aydınlanmacı felsefenin temelleıini de
yok saymaktadır.
Mardin, dış siyasal destekler, tarikatlar ve
iç siyasal iktidarlar eliyle tüm Atatüık ku-
rumlannın birer birer ortadan kaldınldığmı bil-
miyor mu? Öğretmen tck başına ne yapsın?
Öğretmen mi yenildi, yoksa iç ve dış siyasal
ve parasal destekJer bir araya gclip, Türkiye'de
öğretmenin yenilmesi için bircephe mi oluş-
turuldıı'?.. Sosyolog Mardin bunlara neden de-
ğinmiyor?
Ancak, çağdaşlaşma sürecinin yakıcı bir
etkisi olduğunu unutmayalım. Atatürk dev-
rimleri Türklerin çağdaşlaşma yoludur. Top-
lumda yer alan kadınlar, gençler, ilenciler bu
toplumsal mücadeleyi bırakmayacaklardır.
MUSTAFA
BALBAY
HEYECAN
YAŞLANMAZ
Deneme, 232 sayfa,
3. baskı, 15 YTL
NUSTAFA
BALBAY
IRAK
BATAKLIĞINDA
TDRK-ANERfKAN
İLİŞKİLERİ
incleme, 456 sayta,
4. baskı, 20 YTL
MUSTAFA
BALBAY
çanakkale'den
Avusiralya'ya
ANZAK
TÎJRRLERİ
Gezi-lnceleme, 264 sayfa,
1. baskı, 15 YTL
NUSTAFA I
BALBAY I
j
DEVLET ;
VE İSLAM
inceleme, 236 sayfa,
3. baskı, 15 YTL K
MUSTAFA
BALBAY
BALKANLAR
Gezi-lncleme, 356 sayfa,
5. baskı, 18 YTL '
NUSTAFA
BALBAY
İİLKELERE DEĞİL
SAVAŞA
DÜŞNANIN
Gezi-inceleme, 284 sayfa,
3. baskı, 16 YTL
NUSTAFA
BALBAY
İRAN
RAPORl)
incleme, 304 sayfa,
3. baskı, 16 YTL
NUSTAFA
BALBAY
ÇİN'İN
IIZIfN
YMYDŞU
Bzi-lnceleme. 232 sayfa,
3 baskı, 14 YTL <$
NUSTAFA
BALBAY
SURİYE
RAPORl)
İnceleme, 288 sayfa,
2. baskı, 16 YTL
ALFA
DAĞ1TIM
021251153 03
Merkez:
Ankara Şube:
îzmir Şube:
Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 Şişli Tel: 0 212 343 72 74
Ahmet Rasim Sokak No:14 Çankaya Tel: 0 312 442 30 50
H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaport Tel: 0 232 441 12 20 oc Cumhuriyet
Kitapları
PENCERE
i Davanın Farkı..
Koskoca E. Orgeneral..
Ordu Komutanlığı yapmış..
Kuvvet Komutanıymış..
Saygın mı saygın..
Yeri yurdu belli..
Devlet kavramını ömrü boyunca duyumsamış...
•
Ne oluyor?..
Çağırsan, davete hemen icabet edecek, sav-
cılığa gelip ne sorsan yanıt verecek, düzgün, di-
siplinli bir yurttaşı gözaltına almak neden?..
Amaç ne?..
Ya Mustafa Balbay...
Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi...
Her gün işinin başında..
Evinde ve görevinde..
Çağırsan şıppadak gelecek, her tür soruya ya-
nıt verecek, savcının işini kolaylaştıracak Balbay'ı
sabahın köründe polisle gözaltına almak neden?..
•
Adalet perisi:
- Vallahi, diyor, ben de bu işi anlayamadım, bu
işin içinde bir iş var, ama, olayı çözemedim...
•
Ergenekon dosyası işin başından beri ne olduğu
belirsizlikle dallı budaklı, esrarlı...
Iddianame bir yıldır ortada yok...
Ama, içerde tutuklular var...
Laf çok...
Dedikodu gırla..
Söylenenlere bakılırsa, bir yanda AKP'yf ka-
patma davası varmış..
Bir yanda da Ergenekon davası...
Ama, kapatma davasının eni, boyu, dosyası, iç-
eriği, usulü, erkânı, hukuku, yasası, iddianame-
si var...
Ergenekon davası ise bir meçhul...
Tutukluları var..
Iddianame yok..
Ergenekon neyin nesi, kimin fesi kimse bilmi-
yor; aradan bir yıl geçmesine karşın tutuklulara
yeni gözaltılar ekleniyor...
•
Ülkeye kocaman bir soru işareti egemen...
Herkeste kaygı, korku..
Endişe..
Kuşku..
Soruyorlar:
- Ne olacak?..
- Türkiye nereye gidiyor?..
T.C.
DİDİM (YENİHİSAR) SULH CEZA
MAHKEMESİ'NDEN
DOSYA NO: 2006/5 KARAR NO: 2006/144
Trafik Güvenliğini Telılikeye Sokma suçundan, mahkememi-
zin yukanda esas ve karar numarası yazılı 01/06/2006 tarihli
ilamı ile 179/3;179/2; 52; 50; 52. maddeleri gereğince 500,00-
YTL AD1.I PARA ce/ası ile cezalandırılan Mehmet ve Ayşe
oğlu, 01/03/145S doğımılu. Manisa. Kııla, Zafeıiye malı/köy
nüfusuna kayıllı ALİ ÖZC'ANBAZ. tüm aramalara rağnıen bu-
lunamamış, mahkeme gerekçeli kararı tebliğ edilememiştir.
1-7201 sayılı Tebligal Kanununun 29. maddesi gereğince. lıii-
küııı özetinin RESMİ GAZETE'DH İLANEN TEBLİGİNH,
2- Hüküm fıkrasının ilaıı tarihinden itibaren, 15 gün sonra teb-
lig edilmiş sayılacağına.
3- Tebligatın yapılmış sayılacagı tarihten itibaren 7 gün içeri-
sinde. Yargıtay nezdinde tenıyiz yolıına gidilebileceğine, lem-
yiz başvurusu yapılmadığı takdirde karann kesinleijtinleceği-
ne,
Karar verilmiş olup. İLAN OLUNUR. (Basm: 36342)
!