Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2008 PERŞEMBE
HABERLER
CHP Genel Başkanı: Türkiye 'nin içinde bulunduğu güç durumdan çıkması için 'taşeron' aranmaması gerek
Baykal: Balbay mı çete?
Sezer: TSK
yıpratılıyor
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - DSP Genel Başkanı Zeki
Sezer, "Ne yazık ki son tartış-
malarla Silahlı Kuvvetleri-
nıiz, Türk ordusu da yıpratı-
lır hale gelmiştir ki bunu içi-
ıni/e sindiremiyoruz" dedi.
Sezer, DSP Parti Okulu'nda,
Türk Parlamenterler Birliği ve
Uluslararası Cumhuriyetçiler
Enstitüsü'nün diizenlediği
"Gençlik Meclisi 2008 Yaz
Dönemi Staj Programı"na ka-
tılan 120 üniversite öğrencisini
kabul etti. Sezer, şöyle konuş-
tu: "Demokrasiden vazgeçe-
cek değüiz. DSP, her tiirlü
darbcye karşıdır ama aynı
zamanda çok stratejik ko-
numdaki ülkemizin, çok
öııemli bir güvencesi Silahlı
Kuvvetlerimizin yıpratılma-
suıa da bir o kadar karşıdır.
Ne yazık ki son tartışmalarla
silahlı kuvvetlerimiz, Türk
ordusu da yıpratılır hale gel-
miştir ki bunu içimize sindi-
remiyoruz."
Konuşmasının ardından soru-
lan da yanıtlayan Sezer, lstan-
bul'da ABD Başkonsolosluğu
önündeki silahlı saldınyı vc bir
süre önce gazetelerde yer alan
"7 Temmuz kaos planı" iddi-
larınm anımsatılarak düşünce-
sinin soruiması üzerine, "Bunu
inceleyecek olan devlet, dev-
leiiıı kurumları. Bu tür baskı
rejimlerinde, darbe ortamla-
rında uygulanacak bir yöne-
linı anlayışının uygulanıyor
olması, Türldye'de bu tür so-
ru işaretlerini de kaygıları da
arttırıyor. Zaten bugün 7"sini
de geçti, 9 Temmuz" dedi.
HAKAN DİRİK
İZMİR - CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, Türkiyc'yi içinde
bulunduğu güç durumdan çıka-
racak bir "kurtarıcı" aranma-
ınası gerektiğini belirterck "So-
runları bizim adımıza, bi/.inı ta-
şeronumuz olarak, mütcahhi-
dimiz olarak çözüverecek bir
başka kuruluş, kurum, iktidar
odağı yoktur. Atatürk'ün dcdiği
gibi millctçe el ele vererek çö-
zeccğiz. Başka çıkış yolu yok"
dedi.
Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan'ın, "Biz çeteye mafyaya
savaş açtık" sözlerine dc tcpki
gösteren Baykal, "Ne çetesi, ne
mafyası? Kim o çete dediğin?
Cumhuriyet gazctcsinin Anka-
ra Temsilcisi Mustafa mı o çete,
mafya? Ttirk ordusuna şereiie
yıllarca hizmet ctnüş, ülkenin en
kritik topraklarında bir ömür
geçirıniş insanlar mı çete" diye
sordu.
îzmir'i isterler ama
alamazlar
lzmir'deki ÇHP'li belediyelerin
gerçckicştirdiği bir dizi tesisin
açılışı için lzmir'e gelen Baykal,
Dokuz Eylül Cumhuriyet ve De-
mokrasi Platformu'nun toplantı-
sında yaptığı konuşmada, Başba-
kan Erdoğan'ın "İzmir'i istiyo-
rum" sözünü anımsattı.
lzmir'le Türkiye'nin kaderinin
birlikte örüldüğünü vurgulayan
Baykal, "İstanbul işgal edildi-
ğinde Türkiye ayağa kalkmadı,
ama lzmir işgal edildiğinde
Anadolu halkı Türkiye'nin işgal
edildiğini anladı. 9 Eylül'de de
Anadolu'yu işgal edenler çıka-
rıldığı zaman zaferi kazandığı-
nı gördü. Türkiye'ye yöneUk he-
sapları olanlar İzmir'i isterler.
gambere sahip çıkacağız, hem
Mustafa Kemal Atatürk'e" di-
ye konuştu. Dışişleri Bakanı Ali
Babacan'm "Türkiye'de Müs-
lünıanlar baskı altında" sözle-
rini de anımsatan Baykal, "Bizim
üstümüzde baskı yok. Demek ki
onun kafasında başka İslamiyet
var. O, Başbakan'ın dizinin di-
binde oturduğu Hikmetyar'ın
tslamiyeti mi var" diye sordu.
'Mustafa mı çete?'
Dokuz Eylül Cumhuriyet ve Demokrasi Platfornıu üyeleri, Baykal'a
"efe fesi" armağan etti. (Fotoğraf: HİCRAN ÖZDAMAR)
Sen İ/mir'i kimin adına, ne
adına istiyorsun. İzmir orada la-
ik, demokratik Cumhuriyetin
kalesi olarak duruyor. İzmir'i
Mustafa Kemal 9 Eylül'de almış
bir kere. Sen neyi, kimden ala-
caksm? Mustafa Kemal'den mi
alacaksın?" diye konuştu.
Toplantıda MHP, DYP, GP,
ÎP, ANAP gibi siyasi partilerde
görev almış kişilerin de hulun-
masını olumlu karşılayan Baykal,
Türkiye'deki duruınun yalnızca
siyasi partilere bırakılamayacak
durutna ulaştığını vurguladı.
"Gün Türkiye Cumhuriyeti'ne
sahip çıkma günüdür" diyerek
herkesi el ele vermeye çağırdı.
Laik cumhuriyetle demokrasi-
nin bir arada bannamayacağı an-
layışmın yaratılmak istendiğini di-
lc getiren Raykal, "Hem pey-
Partisine katılımlar nedeniyle
Karşıyaka'da düzenlenen törende
dc konuşan Baykal, Ergenekon
operasyonu sırasında yaşananla-
nn 12 Eylül döneminde bile gö-
rülmediğini söyledi. Kuddusi
Okkır'm "ölüme tahliye edildi-
ğini" belirterek "Bunun hesabı-
nı sormayacak mıyız?" diyen
Baykal şöyle konuştu:
"Türkiye'de Atatürkçüyüm
demek suçmuş gibi bir ortam
yaratmaya çalışıyorlar. Başba-
kan bu konuda en önde. Baş-
bakan 'Biz çeteye, mafyaya sa-
vaş açtık' diyor. Ne çetesi, ne
mafyası. Kim o çete dediğin?..
Cumhuriyet gazetesinin Anka-
ra Temsilcisi Mustafa mı, o çe-
te, mafya? Türk ordusuna şe-
refle yıllarca hizmet etmiş ül-
kenin en kritik topraklarında
bir ömür geçirıniş insanlar mı
çete? Sen çete mafya diyorsan
kendi çevrene bak. Temiz Eller
kim sen kimsin. Eğer temiz el-
ler operasyonu yapılacaksa, ön-
ce senin elinin temiz olması la-
zım. Arkasında 13 tane yolsuz-
luk dosyası olan bir başbakan,
temiz eller denıe hakkına sahip
midir?"
Baykal'ın bu konuşması sıra-
smda "Laik Cumhuriyetin avu-
katı Baykal" paııkartı salonda do-
laştinldı.
MEHMET ALİ AYBAR ANILIYOR
Sosyalist hareketin öncülerinden Aybar için bugün
Aşiyan Mezarlığı'nda tören düzcnlcnecek.
tstanbul Haber Servisi - Türkiye sosya-
list hareketinin güleryüzlü önderlcrinden Tür-
kiye Işçi Partisi (TtP), Sosyalist Devrim Par-
tisi (SDP) Genel Başkanı Mehmet Ali Ay-
bar, ölümünün 13. yıldönümünde bugün sa-
at 11.00'de Aşiyan Mezarlığı'nda ailesi, dost-
ları ve mücadele arkadaşlan tarafından tö-
renle anılacak.
5 Ekim 1908'de Istanbul'da doğan Aybar,
Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Aynı zamanda
ıiıilli atlet olan Aybar, 1928-35 arası milli ta-
kımda yer aldı. Oğrcnimini sürdürmek üze-
re gittiği Fransa'dan tkiııci Dünya Savaşı'nın
başlaması üzerine Türkiye'ye döncn Aybar,
anayasa hukuku asistanı, hukuk doktonı ve
devletler hukuku doçenti oldu. Vatan ve Gün
gazetelcrindc yazdığı siyasi yazılan nedeniyle
1946'da görevine son vcrildi. 1962'de bir
grup sendikacıııın kurduğu TlP'in genel
başkanlığmı yaptı.
Aybar, 1965 yılmda yapılan genel seçimler
sonucu genel başkanlığmı yaptığı TlP'in
TBMM'ye giren 15 millctvekilinden biriy-
di. Aybar, 30 Mayıs 1975'te Sosyalist Par-
ti 'yi kurdu. Parti bir gün sonra Sosyalist Dev-
rim Partisi adını almasına karşın Aybar,
1979'da rüzük gereğince genel başkanlıktan
çekildi. 12 Eylül 1980 darbesiyle diğer par-
tilerle birlikte Sosyalist Devrim Partisi de ka-
patıldı. Aybar 1992'de Sosyalist Devrim Par-
tisi başkanlığına tekrar getirildi. "Sosyaliz-
min uzun koşucusu" Aybar'ı 10 Temmuz
1995'teyitirmiştik.
îtalyan usulü ve alaturka Temiz Eller
90'lı yıllar İtalyasının 'Temiz Eller'i, hiçbir zaman iktidarlarca yönetilen bir icraat ya da operasyon
olmadı. On üç aydır iddianamesi ortada olmayan Türk usulü Temiz Eller'de yannı kimse kestiremiyor
NtLGÜN CERRAHOĞLU
Başbakan "ttalya'da 'Temiz El-
ler operasyonu' yapıldığında hay-
ran hayran bakanlar, bizde bu
adımlar atıldığı zaman neden ra-
hatsız oluyor?" deyince Baykal ya-
nıtı yapıştırdı:
"Temiz Eller operasyonunu
yapmak için düğmeye basacak
olaıun önce kendi eli temiz olnıa-
lıdır... Sen milletvekili dokunul-
mazhğını kaldırmadan böyle bü-
yük söz söyleme hakkına sahip de-
ğilsin!"
Deniz Baykal, "Temiz Eller"in
özünü hedeften vuran iki konuyu
gündeme getiriyor.
Birincisi: "Temiz Eller için düğ-
meye basacak merci 'kim'dir ya
da 'kim olabilir'?"
Türkiye'deki süreçle ltalya örne-
ği arasında bir benzerlik kurulmak
isteniyorsa; böyle bir operasyon
için "düğmeye basan merci" asla
"siyasi iktidar" olamaz...
9O'lı yıllar İtalyasının "Temiz
Eller"i, hiçbir zaman iktidarlarca
yönetilen bir icraat ya da operasyon
olmadı.
Tersine, "bağımsız yargının"
yoz iktidarlar ve siyasi smıfa karşı
hayata geçirdiği bir süreç olarak ya-
şandı.
ltalya'nm "Temiz Eller" mace-
rasını hayranhkla izlemiş olmamı-
zın nedeni buydu.
Italya'da muhabirlik yaptığım
yıllarda konuyu yerinden takip eden
bir gazeteci olarak bunu defalarca
yazdım:
"Temiz Eller operasyonu 'pa-
dişah' ya da 'vezirin' emriyle ger-
çekleşmez. Padişah, vezir, şehza-
dclcrin yarattığı pislikler zaten bu
operasyonun hedefi..." (Sabah, 9
Ekim 1994)
"Temiz Eller", taın da işte bu ne-
deııle efsane yarattı.
"Yargı bağımsızlığı" ötesindc,
süreci mümkün kılan diğer unsur da
Baykal'ın sözünü ettiği "dokunul-
mazlıkların kaldırılmasıydı".
"Temiz Eller" savcısı Antonio
Di Pietro başta olmak üzere ope-
rasyona imza atan savcılarla çeşit-
li vesilelerle yaptığım tünı röpor-
tajlarda bu konu; sürecin "olmazs-
sa olmaz" şartı olarak lıep önc çı-
kanldı.
Di Pietro: Yargı bağımlıysa
yarın kestirilemez!
"MiUiyef'te çıkan (2/9/1998 ) bir
röportajımızda "Temiz Eller, ya-
sallığın tescili, hukuk devleti de-
mektir" demişti Di Pietro: "Hukuk
devleti olmadan demokrasi ol-
maz. Hukuk devletinin vazgeçil-
mez şartı yargı bağınısızlığıdır.
Hukuk devleti; yasama ve yargı
erklerinin birbirlerindcn fanıa-
men bağımsız olması demek. Yar-
gının yürütmeye bağlı olduğu bir
ülkede, demokrasinin katresini
göremezsiniz. Savcının yasa ye-
rine denetleyeceği kişilere ba-
ğınılı olması, belirsizlik yaratır.
Yarını kestiremezsiniz.."
"Dokunulmazlığın kaldırılma-
sı şart mı" şeklindcki soruma ün-
lü savcı şu yanıtı vermişti:
"Bunu Türkiye'ye ayak bastı-
ğım ilk gün söyledim. 'Kanunsuz
işlere son vermek istiyorsanız, sav-
cılann parlamcntcrleri soruşturma-
sma olanak vennelisiniz' dedim.
Biz bu zırhı kaldırabildiğimiz
için 'Temiz Eller'i yapabildik.
Savcılar bizde milletvekili tele-
fonlarını dinleyebiliyor, ev ve iş-
yerlerinde arama, tutuklama ya-
pabiliyor. Milletvekili etrafında
360 derecelik soruşturma yapma
imkânına sahibiz..."
Cumhuriyet'te de daha önce çok
geniş biçimde özetlediğim gibi
(Bkz. "Temiz Eller": Taklitlerinden
Sakınmız, 27 Mart 2008) benzer bir
sonıyu "Temiz Eller"in bir diğer
ünlü savcısı Gherardo Colom-
bo'ya yöneltmiştim.
"Dokunulmazlıkların Italya'da
93 yılmda kalktığını" belirten Co-
lombo da; "kredibilitesini yitiren
parlamentonun, yeniden kredi-
bilite kazanmak için dokunul-
mazlıkları kaldırmaya mecbur
kaldığım" anlatmıştı...
"HSYK bağımsız olacak"
Di Pietro'nun mesai arkadaşına
yönelttiğim sorulardan bir diğeri
şöyleydi: "Bizde iktidarlar za-
man zaman kendi kendilerine
'Temiz Eller' başlatmaktan söz
ediyor. Italya'dan ilham ahndığı
söylenerek gündeme getirilen ön-
lemler arasında dokunulmazlık-
ları kaldırmak -ki bu bir türlü ya-
pılanııyor- ve 'güçlendirilmiş yar-
gıç' (süper savcı) var. Sizde 'süper
savcı' diye bir şey var mı?"
"Yok böyle bir şey!" demişti Co-
lombo: "Italya'da 'Temiz Eller'in
bu noktaya gelebilmesinin nede-
ni, yargının bağımsızhğıdır. Yar-
gı bağımsızlığı olmadan Temiz El-
ler olmaz..." (Milliyet, 19/07/1998)
Sürekli vurgulanan bu "yargı
bağımsızlığının" pratikteki anlarnı;
"Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu'nun" Adalet Bakanı'ndan
bağımsız olması...
"îtalyan etiketi"
yapıştırmaya benzemez
Çizme'deki durıun bu. "Hâkim-
ler ve Savcılar Yüksek Kurulu"
ltalya'da özerk biçimde işliyor.
Bizde olduğu gibi Adalet Bakanı,
HSYK'ye başkanhk etmiyor...
Uzun lafın kısası, Îtalyan usulü bir
"Temiz Eller operasyonundan"
söz edebilmek için; öncelikle "hu-
kuk devleti" olmuş olmak gereki-
yor.
Havalı olsun diyerektcn halis
muhlis Türk mallarına "Îtalyan
etiketi" yapıştırmaya benzemiyor
bu iş.
Kurumsal yapıda evvela "hukuk
devletini" kuracak, güçler aynlığını
hayata geçirmiş olacaksmız ki, "si-
yasetin değil, yasanın üstünlü-
ğü" sağlanabilsin...
Tersten gittiğinizde Di Pietro'nun,
yıllar önce bana sözünü ettiği o ür-
kütücü tehdit ortaya çıkıyor ki; o da
yasanın öngörülebilir kesinliği ye-
rine "belirsizlik" getiriyor.
Vaktiyle ne demiş Di Pietro?
"Yargının yürütmeye bağlı ol-
duğu bir ülkede, demokrasinin
katresini göremezsiniz. Savcının
yasa yerine denetleyeceği kişilere
bağımlı olması, belirsizlik yaratır.
Yarını kestiremezsiniz..."
On üç aydır iddianamesi ortada ol-
mayan Türk usulü "Temiz El-
ler"de yarını kcstirebilen var mı?
Yok. Neden?
Türkiye'de güçler ayrılığı bağla-
mındaki bir "hukuk devletinden"
henüz bahsedilemediği için...
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Yurttaş Haklarını
Koruma
Kuddusi Okkır olayının aynasında, devlet ve ku-
rumları ile bu devlet aygıtını yöneten bugünkü siya-
sal iktidarın, içinde bulunduğu insan-düşmanı, insan
hak ve özgürlükleri düşmanı, hukuk ve adalet düş-
manı yüzü yansımaktadır.
Okkır'm "sağlık-yaşam günlüğü"nü, Serhat Oğuz'un
(Milliyet, 8 Temmuz, teşekkürler Serhat!) haberinde
okuduğumda doğrusu insanlığımdan, kendimden, onu
orada tutan adalet ve mahkeme sisteminden, dev-
letin sağlık sisteminin sefilliğinden, yemin etmiş
sağlık personelinden utandım!
"Okkır'ı ölüme götüren süreç", bilinçli, kasıtlı,
planlı bir cinayetin anatomisi gibidir!
Bu döngüye düşen "Mmses/z"lerin, "siyasi muha-
///"lerin, özellikle hastalandıklarında kendilerini neyin
bekleyeceğinin göstergesidir.
Kuddusi Okkır, "Ergenekon" adıyla kamuoyuna yan-
sıyan davanın tutuklusu! "Sonu", bu davanın bütü-
nüyle de ilgili! Sadece bu olay bile, davanın türü, ni-
teliği, dayanakları, adilliği, hukukiliği üzerine, ka-
muoyunda büyük sarsıntılara, yanılgılara, güvensiz-
liklere yol açmıştır!
• • •
Sistem, alet olarak kullandığı namussuz medyasıyla,
yazarı ve çizeriyle, "Ergenekon'un finansörü" olarak
daha ilk adımda, Okkır'ı kamuoyunda "suçsuz infaz"
etmişti! Kamuoyuna bu "görüntü" kazındıktan son-
ra, sıra Okkır'm "canının çıkartılmasına" gelmişti!
Tutukluluğunun 10. ayında, nisanda, Okkır'm ölüm
süreci başladı! Sistem "sandı" ki Okkır "psikolojik bo-
zukluk" yaşıyor! Onu, tek kişilik hücresinden üç kişi-
lik hücreye nakletti! Oysa Okkır kanserin pençesine
düşmüştü ve hızla zayıflıyordu!
Sistem, Okkır'ı ruh ve sinir uzmanlarına (Bakırköy)
gönderdi: Okkır "depresyon" geçiriyordu! Depres-
yonun yanı sıra bir de "zatürre" olmuştu! Sistem bu
defa onu göğüs hastalıklarına (Bayrampaşa Devlet)
gönderdi!
Orada görüldü ki, bir de akut böbrek yetmezliği var!
Doğru "Hase/c/"ye! Bir gün sonra da yeniden Bakır-
köy'e! Oradan yoğun bakımı olan tam teşekküllü bir
hastaneye! (Yedikule) Bütün bunlar 18 Nisan ile 6 Ma-
yıs tarihleri arasında gerçekleşti! Tükürük testi yapıldı
ve bir gün sonra da yine zatürre teşhisi ile Haseki'ye,
aynı gün Bayrampaşa Cezaevi'ne, oradan yeniden
hastaneye ve oradan da Tekirdağ F tipi "ev/ne"...
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde kanser teş-
hisi konduğunda, tarihler 11 Haziran'ı gösteriyordu!
Okkır bir canlı cenaze gibi sayısız hastane, sayısız dok-
tor, uzman arasında gezdirilmiş ve canına okunmuştu!
Sistem baktı ki ellerinde ölecek, Okkır'ı 1 Tem-
muz'da acele tahliye etti...
6 Temmuz'da ise sistem "göreviniyerine getinviş'V.
Bütün doktor dizi filmlerine taş çıkartacak, ödüller ka-
zandıracak bir ölüm serüveni!
Bu "cinayet" bile davayı haksız, insanlık dışı, hu-
kuksuz yapmaya yeter!
• • •
Bırakın Okkır'ı, dava, llhan Selçuk'a "fikri liderlik"
gibi ne idüğü belirsiz bir suç yükleyen yanıyla da, ifa-
de ve düşünce özgürlüğüne karşı yönünü de göste-
riyor! Ergenekon, bu niteliğiyle, AKP'ye şiddetle kar-
şı olanları sindirmeyi amaçladığı; dahası, onların si-
yasi bir merkezi partide örgütlenmelerini ve ciddi bir
seçenek olarak ortaya çıkmalannı da engellemeye yö-
neldiği izlenimini veriyor!
Muhalif herkes sanki bir "Ergenekon hapishanesi"ne
sokulmaya çalışılıyor!
Dava o kadar siyasileşti ki, AKP yandaşı basın ve
kalemşörlerin "hayattaki tek tutanağı" düzeyine yük-
seldi! İktidar sahiplerinin ve yandaş medya ve "de-
mokrat" kılıklı kalemşorlarının gözleri kararmış du-
rumda: "Vurun, kınn, öldürün" türü kan akıyor man-
şetlerinden ve kalemlerinden!
Yıllarca F tipi cezaevi manzaraları çizenler ve
"mazlumların" savunucu rolüne bürünenler, sıra Ok-
kır'a karşı işlenen bu "cinayef'e gelince, insanlıkla-
rını, demokrathklarını birşapka veya palto gibi askı-
ya asmışlar! Yüzleri gülerek, manşetlerinden, köşe-
lerinden sırıtıyorlar!
Üstelik Meclis'te insan haklarından sorumlu, "so-
rumsuz insan" bile "Bu tür olaylar her gün oluyor" di-
yecek kadar kendinden geçmiştir!
•••
Okkır olayı adeta bir suç devleti veya örgütü biçi-
mini yanımızda ve içimizde bizim nasıl yaşattığımız
sorununu gündeme getiriyor.
Iktidara, yalaka medyaya, sisteme ve suçlu kolla-
rına karşı, hemen ve derhal, Yurttaş Haklarını Koru-
ma Derneği veya vakfı kurulmalı, veya var olanlardan
biri derhal bu görevi üstlenmeli!
Türkiye, yurttaş haklarına karşı büyük saldınların
başladığı bir döneme girdi!
En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün hukuk,
adalet, insanlık suçlarını hemen izleyecek, yurttaşlık
haklarını koruyacak ve gerekli bütün yasal ve siya-
sal süreçleri hemen başlatacak böyle bir kuruluşa, bü-
yük bir şiddetle ihtiyaç var!
obursali@cumhuriyet.com.tr
Maden ocağnda kaza: 1 ü i 2 yarafe
• ZONGULDAK - (Cumhuriyet)- Türkiye Taş-
kömüıü Kurumu'na (TTK) ait Kozlu tşletmesi'ne
ait madcn ocağında önceki akşam meydana ge-
len göçükte 1 işçi öldü, 2 işçi de yaralandı. Ge-
nel Maden Işçileri Sendikası Genel Başkan Yar-
dımcısı Dursun Oğuz, işçilerin göçük tehlikesiyle
bölgeden uzaklaştınldığını, ancak ocağı sağ-
lamlaştıiTnak için döndükJerinde göçük altında
kaldıklarını ifade etti. Önceki gece sabaha karşı
meydana gelen olayda göçük tehlikesini önceden
farİc eden işçiler Hasan Çiren, Recep Arıcı ve
Satılmış Türkoğlu, kalaslarla tavanı sağlam-
laştırmaya çalıştı. Bu sırada tavanın çökmesi so-
nucu 3 işçi göçük altında kaldı. Arama kurtar-
ma çalışmalarında işçilerden Hasan Çiren'in
(31) cesedine ulaşıldı. Recep Ancı (31) ve Satılmış
Türkoğlu (31) ise yaralı olarak kurtarıldı. Aynı
madcnden Başbakan Tayyip Erdoğan incele-
melerde bulunarak işçilerle yemek yemişti.