03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2008 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER ARADA BİR ÖMER DEMİRCAN Mirî Travma Nerede? Bir partinin başkan yardımcısı sayın Dengir Mir Mehmet Fırat,"/\fafür/c Devrimleri travma (yapı I doku bozu- mu) yarattı. Bir gece önceki okuma yazma oranı sıfıra düştü" dedi. Böyle olması için devrimler öncesinde in- sanca bir düzenin bulunması gerek- mez mi? Oysa, öyle bir düzen var mıy- dı? Yoktu. Atatürk'ten önce travma yaşayanlar kimlerdi? Halk. Bunu sö- mürücülerle birlikte halka yaşatanlar kimlerdi? Ağalar ile benzerleri. 1920'le- rin başında yurt düzeyinde okuryazar oranı yüzde 5 dolayında. Kimi doğu il- lerinde okur-yazar tek kişi bile yok. Halkın yazısı var mıydı? Hayır, yok- tu. Okur-yazar olanların bir bölümü ya- bancıdil öğrendikleri için Latin abe- cesini zaten bilen kişiler. Yabancıdil öğrenmeyen medreseli- ler ise askerden kaçmak için o ku- rumlara devam ediyor. Okuryazar ol- dukları ise kuşkulu. Sözgelimi bugün Türk dili ve edebiyatı öğrenimliler bi- le yüz sayfalık bir metni bir yılda oku- yabiliyorlarsa, o günkü medreseli oku- ması nece okumadır? Atatürk'e sal- dıran kişi, demek ki olmayan bir okur- yazarlıktan soz ediyor. Doğrusu, "Yazı Devrimi"ne ulaşıla- bilmesi için başvurulan şu zorunlu 17 değişikliğe bir bakın: 1) 1920, padişah egemenlîğinin Meclis'e devredil- mesi; 2) Anayasa yapılması; 3) 1. Madde ile egemenliğin kayıtsız şartsız millete devredilmesi; 4) Cumhuriyetin ilanı: 29 Ekim 1923; 5) Şeriye ve Evkaf ve Erkân-ı Harbiye- i Umumiye Vekâleti'nin kaldırılma- sı: 3 Mart 1924; 6) Hilafetin kaldırıl- ması: 3 Mart 1924. Medreselerin ka- panması; 7) Tevhid-i Tedrisat (Öğ- retim Birliği) Kanunu'nun yürürlüğe girmesi; 3 Mart 1924. 8) Tekke ve zaviyelerin kapatılması ve birtakım unvanların men ve ilgası: 30. 11. 1925; 9) Saat ve takvimin değişti- rilmesi: 26.12.1925; 10. Türk Mede- ni Kanunu'nun kabul edilmesi: 4.10.1926; 11) Din adamlarının yö- netimden uzaklaştırılması; 12) Ikti- sadi müesseselerde mecburi Türk- çe kullanma: 10.4.1926; 13) 1926 yı- lında okullarda öğretim-eğitimin parasız olması; 14. Saltanata ait tuğ- ra ve methiyelerin müzeye kaldırıl- ması: 28.5.1927; 15) 1927'de okulda Arapça, Farsça öğretimine son ve- rilmesi; okullarda Osmanlıca öğre- timine son verilmesi; 16.1927 yılında Millet Mekteplerinin açılması; 17) Beynelmilel rakamların kabul edil- mesi: 20.5.1928; *18. 1928. Harf Devrimi 1 Kasım 1928. On yılda öğrenilemeyen eski yazı ye- rine bir ayda öğrenilebilen bir abece'ye geçilmesi nasıl bir travma yaratabilir? Halk için getirilen her yeniliği yıkan kim- seler ancak öyle düşünebilir. Atatürk döneminde travmayı kimler yaşadı? Canından başka kaybedecek bir şe- yi kalmayan halk mı? Hayır, halkı sö- müren ağalar. Kimin travması son buldu? Hitit sabanıyla toprağı işle- meye, üretmeye çalışan halkın. Yö- netim bugün ne üretiyor? Gerçekdışı sözler ile halkın varlığını paylaşan yandaşlar ve ortaklar. Işinden, aşından edilen halka ne veriyor? Sadaka. Okkır'ın Ölümünden Kim Sorumlu? Bir emniyet tedbirinin eza-cefa ya dönüşmesine, hatta yaşam hakkıııın yitirilmesine sebep olmasını toplum vicdanı esefle karşılamaktadır, sorumlular hakkında gerekli işlem yapılmah toplum bu hususta bilgilendirilmelidir. Aksi bir durum, şüphelilerin, yargılama sırasında yaşam haklarının hiçe sayılacağı düşüncesine kapılmalarına sebep olur. Aydın TORAMAN Avukat Y argıcın yargıla- ma yaparken gerçeğe varma- sını engelleyecek değişiklikleri ön- lemesi için yasa koyucu birta- krm tedbirlere gerek gömıüştür. Bunlara hukukumuzda koru- ma tcdbirleri denilmektedir. Bu koruma tedbirlerinden biri de tutuklamadır. Tutuklamaya ancak mahkemenin yapılama- ması (şüphelinin kaçma ihti- mali) veya yapılsa bile gerçe- ği yansıtamama (şüphelinin delilleri karartnıası, tanıklan et- kilemesi) ihtimali mevcut ise başvurulabilir. Modern hu- kukta tutukJama sırf bu amaca yöneliktir ve yasalarımızda bu hususta oldukça hassas hü- kümler mevcuttur. Ancak bu sayede sanığın sorgusu yapı- labilecektir. Duruşmalarda bu- lundurulabilecektir. Yabancı devlet metnurlanna teslim edi- lebilecektir (suç yabancı dev- let aleyhine işlenmiş ise). Bu olayda sanığın sorgusu yapıl- mıştır. Yabancı devlet aleyhi- ne işlenmiş bir suç da yoktur. Diğer hususlara gelince, yar- gılama sonuçlanıp sanığın fıi- li subut bulduğunda verilecek ceza kâğıt üzerinde kalacak ise elbette yargılama anlamsız bir uğraş olacaktır. Yargılama sonunda verilecek beraat karan karşısında da özgürlüğü ve ya- şam hakkı kendisine anayasal hak olarak verilmiş kişi mağdur edilmiş, dolayısıyla anayasa ihlal edilmiş olur. tnsan hakları Ceza hukuku ile himaye al- tma ahnan haklar 300-500 yıl- lık zaman süreci içinde çeşitli derecelendirmelere tabi tutul- muştur. Örneğin 200 yıl önce kralın veya padişahın hakkı devletin hakkından önce ge- lir diye düşünülürken, orta- çağ sonrasında devletin ko- runnıası kralın korunmasın- dan önce gelir denilmiştir. Yirminci yüzyıl başlarında ise yalnız faşist idarelerde devle- 8-11 Temmuz 2008 tarihleri arasında yıldızh ürünler %50'ye varan avantajlarla sepette! tin korunması bir süre önce çık- mış, modern hukukumuzda ise iıısaıı hakları ilk sıraya alınmıştıı. Yaşam hakkı... UlNlLE Alişverîşin en çeşıtlis», en keyiflîsL MIGROS Avrupa Birliği'ne uyum ya- salarında da bu husus kanun koyucu tarafından hassasiyet- le göz önünde bulundurul- muştur. Anayasal bir hak olan yaşam hakkı söz koıııı- su olduğunda cürüm devlet aleyhine işlenmiş olsa bile, birden çok mağduru olsa bi- le yaşam hakkına öncelik ta- nınmıştır. Hapis cezası ve gü- venlik tedbirleri temel ilkelerini düzenleyen 13.12.2004 tarih 5275 sayılı kanunun 16. mad- desinin 2. fıkrasında sanığın hastalığı nedeniyle uygulana- cak prosedür şöyle düzenlen- miştir: "... diğer hastalıklar- da cezanın infazına rcsnıi sağlık kuruluşlarının ıııalı- kûmlara ayrılan bölümle- rinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis ceza- sıııııı infazı mahkûmun ha- yatı için kesiıı bir tehlike teş- kil ediyorsa, cezasının infazı iyileşinccye kadar geri bıra- kılır." Madde 16/3, "Yukarı- daki fıkralarda belirtilen ge- ri bıraknıa karan adli tip ku- rumunca düzcnlenen ya da Adalet Bakanlığı'nca bclir- lenen tam teşekküllü lıasta- hanelerin sağlık kurulların- ca düzenlenip adli tıp kurumunca onayla- nan rapor üzerine iıı- la/ııı yapıldığı yerin cumhuriyet başsavcı- lığınca verilir." Yine CMUY'nın 101/2 maddesine göre de, "Tutuklamaya, tu- tuklamanın devamına veya bu husustaki tahliye talebinin red- dine ilişkin kararlar- da hukuki ve fîili ne- denler ile gerekçeler gösterilir" denilmek- tedir. Kuddisi Okkır'ın tutukluluk halinin han- gi safhasında hastalı- ğının teşhis edildiğini bilmiyoruz. Ancak bu teşhisin ölümünden bir gün önce yapılmadığı ortadadır. Bu hususta eğer varsa avukatının, "tedavisinin hapisha- ne şartlarında nıüııı- kün olmadığı"nı ilgi- lilere bildirip bildir- mediğini, hastalığı fark edip rutukluyu sağlık kuruluşuna gönderen infaz savcısının bu hu- susta yasaların kendi- sine yüklediği sorum- lluğu yerine getirip ge- tirmediğini, getirdi ise bu husustaki talebinin hangi hâkim tarafın- dan hangi gerekçe ile reddedildiğinin Adalet Bakanhğı'nca kamuo- yuna açıklanması şart- tır. Bir emniyet tedbiri- nin eza-cefa ya dönüş- mesine, hatta yaşam hakkının yitirilmesine sebep olmasını toplum vicdanı esefle karşıla- maktadır, sorumlular hakkında gerekli işlem yapılmah toplum bu hususta bilgilendiril- melidir. Aksi bir du- rum, şüphelilerin, yar- gılama sırasında ya- şam haklarının hiçe sa- yılacağı düşüncesine kapılmalarına sebep olur. Yargılamaya gü- venleri sarsıhr, savcı- lardan, kolluk kuvvet- lerinden kaçarak yag- rılamanın sonuçsuz kalmasına sebep olabi- lirler. Siyasi iktidar yanlılarının bir yıldır- ma, sindirme operas- yonuna dönüştürdük- leri Ergenekon soruş- turması nedeniyle bu soruşturmada dahli olan tüm yargıç, savcı ve avukatlar yara al- mışlardır. Insan hakkı ihlalinden sorumlu- durlar. Hepsinin adil bir karar vereceklerin- den şüphe doğmuştur. Soruşturmadan çekil- melidirler. PENCERE Teşhis ve Tedavi... Sanıyorum bir süreden beri gerçeği yakalamaya çalışan köşe yazıları, olayların gerisinde kalma- ya başladı... Neden?.. Çünkü Türkiye bir süreden beri 'normal' iç po- litika ortamından çıkmış; tüm demokratik kural- ları, hukuk devletini, yasa üstünlüğünü çiğneyen bir savaşım ortamına sürüklenmiştir... • ABD'nin ünlü gazetelerinden Wall Street Jo- urnal'de çıkan bir yazının özeti dünkü Cumhuri- yet'te yayımlandı... Yazının başlığı: "Türkiye Türkiye'ye karşı..." 'Teşhis' yerindedir... Nasıl bu duruma düştük?.. Yanıt kesin ve açık: Türkiye'de öğretim düzeni uzun yıllardan beri birbirine düşman sayılabilecek iki tür insan ye- tiştiriyor... Şimdi bu iki insan karşı karşıya... Harp Okulu ile imam okulu çıkışlı iki yurttaş, bir- birine karşıt... Peki, ne olacak?.. Wall Street Journal'de yazıldığına göre "...Tür- kiye laik, liberal, demokrat Italya gibi değil, daha çok otohteryarı laik Ürdün gibi olacak..." Karmaşık gibi görünen kavganın, kafaları ka- rıştıran keşmekeşin basit özü bu... • Ne yazık ki Cumhuriyet gazetesi yine haklı çık- tı... Cumhuriyet, yıllardan beri bu tehlikeyi açıkla- maya çalışıyordu... Öylesine ki, bu yolda bir de slogan oluşturmuş, uyarıyı manşetten çarpıcı bir grafik düzen içinde vermiştik: "Tehlikenin farkında mısınız7" Keşke tehlike olmasaydı... Keşke biz yanılmış olsaydık... Keşke haksız çıksaydık... Evet, ne yazık ki geleceğimizi geçmişimizde gör- müşüz... Bugün Amerika'nın Wall Street Joumal'ında çı- kan yazı ne anlam taşıyor?.. Bu yayın, çok gecikmiş bir teşhisin iş işten geç- tikten sonra açıklanması mı?.. • Hiçbir zaman 'geç' değildir... Tarih Baba 1919'da da Türkiye'yi sollamış gi- biydi... O zaman dış ve iç güçlerin ülkemizin aleyhine irtifakını boşa çıkaracak atılımı yapmayı bildik... Bugün "Türkiye Türkiye'ye karşı mı?.." öyleyse kurtuluş için Türkiye'nin bütünleşme- si gerek... Demokrasilerdeki çağdaş sağ-sol tartışması bu- gün Türkiye'de yok!.. Çağdaş sağ yerine şeriatı oturtarak ülkeyi ılımlı Islam modeline dönüştürmeye çalışmak ise düpedüz demokrasi düşmanlığıdır... Cumhuriyet bu tehlikeyi çok önceden görmüş ve uyarılarını yapmıştı.. Evet, ne yazık ki yine haklı çıktık... • Bugün yaşadığımız keşmekeşi aşmak için ne yapılması gerekiyorsa yapmak gerek... Bir hastalığı iyileştirmek için önce 'teşhis'i koymak gerekir... Teşhis kondu... 'Tedavi' ancak 'teşhis' konduktan sonra gün- deme girer... *Aİ* ffllST APi BAUUY DEVLET Musiaîa Balbay, resmi beigeieri inceledi; ılımlısından redikaline dinci gruplann gayri resmi tarilıini yazdı. AfKU A L F A Yıyıı-Dıiıtıı DAÖITIM C<Cumhuriyet Kitapları Merkcz: Prol. Nureltin Mazhar Öklcl Sokak No: 2 Şişli Tel: 0 212 343 72 M Ankaraşube: Ahmel Rasım Sokak No:)4 Çankaya Tel: 0 312 442 30 50 izmlrŞube: H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasapoıt Tel: 0 232 441 12 20
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle