03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 2008 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Her Devpim Bir Depremdir "Türk toplumu bir gecede giysilerini, dillerini değiştirmesi söylenerek travmaya uğratıldı. Dini yolları bozuldu." "Travma" nedir? "Dıştan mekanik bir etki sonucu oluşan ve bir or- ganın ya da bir dokunun yapısını, ya da biçimini bo- zan yerel yara. Canlı üzerinde beden ve ruh açısın- dan önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşan- tı." "Türkçe Sözlük", Fransızca bir sözcük, daha doğrusu sağlıksal bir deyim olan "travma"y\ böyle açıklıyor... AKP'nin başsözcülerinden Mir Mehmet Fırat bey ya da ağa, çocuk yaştan bu yana yaşadığı, yaşat- mak istediği hastalıklı ruhsal durumunu, yukarıda- ki sözlerle anlatmaya kalkışmış... Atatürk devriminin temel ilkelerinin Türk milletine seksen beş yıldan beri bir çeşit delilik, saçmalık, ıs- tırap, acı, tanınması güç bir iç yara olduğunu, du- rup dururken niye dile getirmiş? Ne de olsa bir "ağa"d\r. Pek çok aşiret reisi gibi "m/r"ler de, Ata- türk Cumhuriyeti'nin topluma kazandırdığı çağdaşlık- tan, uygarlıktan, insanlıktan zarar görmüşlerdir! Gerçi o günlerde de şu ya da bu yoldan yakayı kur- tarmışlardı. Meclis'lere de girmiş, önemli görevlere de gelebilmişlerdi. Ki, günümüzde de egemenlikle- rini hem "a$a///c"larıyla hem de iktidarda önemli yer kapmalarıyla sürdürmekteler. Her devrim toplumu sarsan, silkeleyen, toplumun aklını başına getiren bir depremdir. Osmanlılıktan Türklük'e geçiş elbet böyle bir tepki, bir korku, değişimin verdiği bir sarsıntı yaratacaktı. Devrimler bunun için yapılır: Eskimiş kabuğundan, kafasından, inanışından kopmak, koparılmak için!.. Mustafa Kemal devrimleri de bunu başardı, Türkiye'yi ve Türk halkını karanlıktan, ilkellikten, gerilikten, uyuşukluktan kurtarıp çağdaş uygarlığın aydınlığına çıkardı. Ama "m/r"ler, "ağa"\ar, çıkarlarını eski düzenin bozuk- luğunda buldukları için seksen beş yıldır sinsi sinsi Atatürk Cumhuriyeti'nin şu ya da bu yoldan değişme- si, eski köhne düzenin bu kez demokrasi, seçim, AB'ye girmek gibi yapay yollardan yararlanılarak yı- kılması için çalışmalarını hızlandırarak sürdürmek te- laşındalar... Bu, Mir Mehmet Bey aklı başında bir insan gibi gö- rünür. Yerinde, sırasında konuşmasını, bir önce de- diğine bu kez kendince düzgün açıklamalar yap- masını becerir. Bir kez bir yazım dolayısıyla telefon etmişti. Saygılı bir konuşması vardı. Şimdi birdenbire ortalığı karıştıran bu tür sözler et- mesinin nedenini düşünüyorum. "Artık vakti geldi" mi demek istiyor? Travma seksen beş yıl sür- düğüne göre bu hastalıklı duruma son vermeli mi de- meye getiriyor? Tam da partisinin kapatıldı kapatı- lacak birçetin sınavın içinde bocaladığı günlerde... "Ağa"\ar, "m/rler, halka, emeğe, çağdaşlığa, uy- garlığa karşı direnenler, devrimlerin, devrimci halk- ların ateşi karşısında sönüp gitmişlerdir. Tarihin, iyi- ye, doğruya, güzele doğru akışı önlenemez... Sorumsuz Cumhurbaşkanı Yargı önünde aklanmadan, mahkûmiyet halinde milletvekili seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran zimmet, rüşvet, sahtecilik vs. gibi suçlarla itham edilenlerin Cumhurbaşkanhğrna aday olacağını ve seçileceğini tahmin ve tasavvur etmeyen ülkelerin ve bu arada bizim de anayasalara bu yolda bir düzenleme getirmemesi doğaldır. Sabilı KANADOĞLU Yargıtcıy Omırsal Cumhuriyet Başsavcm "Tarihsel irdelenen süreçte yenilenen anayasalarda, anayasa koyucusunun iradcsinin Cunıhurbaşkanı'nın kişisel suçlanndan sorumlu olmadığı yönünde bir akış ortaya getirmiştir." Yukandaki alıntı, Ankara Cunılıuriyet Başsavcılığrmn Cumhurbaşkanı hakkında verdiği "soruşturma yapılmasına gerek olmadığına" ilişkin 17.6.2008 tarihli ka- rardan yapılmıştır. Başsavcılık, bu saptamasını dayanak yaparak 1982 Anayasasfnın görcv suçu- kişisel suç aynmı yapmaksızın sonımluluk halini sadece vatana ilıaııet suçlamasıyla sı- nırlandımiış olması karşısında, Cumhur- başkanı'nın kişisel suçlardan da soıiımlu ol- madığının rahatlıkla ileri sürülebileceği ge- rekçcsiyle ve yasal olanaksızlık nedeniy- le belirtilen kararı vermiştir. Başsavcılığın bu karanna göre cunıhur- başkanları, seçilmeden önce işledikleri suçlardan dolayı sorumsuzdurlar. Seçil- dikten sonra suç işlerlerse yine sorumsuz- durlar. Böylcce bu süre içinde suç işleme- lerine önceden sonımsuzluk belgesi veri- lebilmektedir. 1876 Kanun-u Esasi'nin 5'inci maddesinde yer alan "Zat-i Hazreti Padişahi'nin nefsi hümayunu mukaddes ve gayri mesuldur" hükmünden bugün gcldiğimiz nokta bu nııı olmalıdır? Oysa 25.4.2007 günlü Cunılıuriyet ga- zetesinde yayımlanan "Cumhurbaşka- nının Cezai Sorumluluğu" başlıklı ma- kalede belirttiğim gibi, cumhurbaşkanının görevi sırasında işlediği kişisel suçlarından sorumlu olduğuna ilişkin anayasada her- lıaııgi bir hüküm yoktur. Aııcak bu yokluk, onu sorumsuz kılmaz. Sorumluluk, ceza kurallannın eşitliğinin ve zorunluluğunun doğal sonucudur. Hukuk devletinin gereği olarak açık bir düzenle- meyle kapatılmadıkça, yargılama ve yar- gılanma esastır. 1924 Anayasasf nın 41/2 maddesinde cumhurbaşkanının kişisel suç- laruıda, yine anayasanın 17'nci maddesinde yer alan milletvekili dokunulmazlığı ile il- gili hükünılere göre hareket edileceği ön- görülmüştür. 1961 ve 1982 anayasalann- da bu konuda bir düzenleme yapılmama- sı, Cumhurbaşkanlığı makamına duyulan saygıya bağhdır. Anayasa ve ceza lıukuku öğretisinde cunıhurbaşkanının kişisel suç işlemesi ve- ya cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlediği kişisel suç ncdeniyle sorumlu tutulacağın- da açık ve kesin görüş birliği vardır. Kararda yer alan, kişisel suçlardan so- niinsuzluğa doğru bir akış olduğu yolun- daki belirleme gerçeği aksettinnemektedir. Ç'ağdaş demokrasi lcrde böyle bir görüşün yeri yoktur. Komşu ülkelerdcki ömekler göz önündedir. Sorumluluktaki görüş birliği, sorumlu- luğun uygulanması yönünde farklılık gös- temıektedir. Bazı görüş sahipleri Cum- hurbaşkanı hakkında da milletvekili do- kunulmazlığına ilişkin hükümlcrin uygu- lanması gerektiğini, bazıları ise vataııa ihanct halinde soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için nasıl TBMM karan ge- rekiyorsa, kişisel suçlarından yargılana- bilmesi içinde aynı biçimde TBMM kara- rı gerektiğini belirtmektedirler. Bu iki görüş de anayasada yer almayan hükümleriıı kıyas yoluyla uygulanması sonucunu doğurmaktadır. Bir diğer görüş ise cumhurbaşkanının görev süresi içeri- sinde herhangi bir yargı organı önüne çı- kanlamayacağını, ancak görev süresi so- nunda yargılanabileceğini ileri sürmekte- dir. Bu görüş, cumhurbaşkanının anayasal statüsüne uygun görünmckte ise de eıı bü- yük sakıncası, dava zamanaşımı konu- sunda ortaya çıkmaktadır. lşlenen bir suç- ta dava zamanaşımının nasıl ve ne zaman duracağı vcya kesileceği, anayasanın 83'ün- cü vc TCK'nin 67'ııci maddelerinde açık- ça gösterilmiştir. Anayasada veya yasalarda gösterilmeyen, cumhurbaşkanının kişisel suçlarında za- manaşımının işlemeyeceği savının hu- kuksal dayanağı yoktur. Cumhurbaşkanı- na da hukuka aykırı biçimde ayrıcalık ta- nınamaz. Başsavcılık kararı, bu üç görüşü de aşa- rak Türk Anayasa ve Ceza Hukuku'na, cumhurbaşkanının görev sırasında veya ön- cesindc işlediği kişisel suçlardan sorum- suzluğu kuralıııı getirmiştir. Bu görüşün lıu- kuksal hiçbir dayanağı yoktur. Özellikle, cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlediği ıddia olunan kişisel suçlardan dolayı, yasama dokunulmazlığı nedeniyle soruştunna veya kovuşturulması dönem so- nuna bırakılan bir milletvekilinin Cum- hurbaşkanlığı 'na seçilmesi durumunda be- lirtilen görüşün uygulamada yeri hiç yok- tur. Yargı önünde aklanmadan, mahkûmiyet halinde milletvekili seçilme yeterliliğini or- tadan kaldıran zimmet, rüşvet, salıtecilik vs. gibi suçlarla itham edilenlerin Cumhur- başkanlığı'na aday olacağını ve seçilece- ğini tahmin ve tasavvur etmeyen ülkelerin ve bu arada bizim de anayasalara bu yol- da bir düzenleme getirmemesi doğaldır. Böyle bir kişinin cumhurbaşkanı seçil- mesi halinde anayasanın 101 'inci madde- si uyannca TBMM üyeliği sona ermekte- dir. lster görevi sırasında suç işleyen cum- hurbaşkanları olsun, isterse milletvekili iken suç işlediği iddia olunan ve milletve- kili dokunulmazlığından yararlanan ve cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle doku- nulmazlığı sona ercn cunıhurbaşkanları olsun, bu hallerde haklarında sade bir va- tandaş ya da dokunulmazlığı kaldırılnıış milletvekili gibi işlem yapılması gerek- mektedir. Anayasada, kişisel suçlan hakkında mcv- cut boşluk dolduruluncaya kadar, cum- hurbaşkanları herhangi bir dokunulmazlı- ğı bulunmayan sade vatandaş kimliği ta- şırlar. Siyasal iktidarın siparişi üzerine anayasa değişiklik taslağını hazırlayan ko- misyonun, cumhıu"başkanlannı milletvekili dokunulmazhğına kavuştunna istcği dc bu nedene dayanmaktadır. Açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, so- rumsuzluğa dayalı yasal olanaksızlık so- nucu verildiği ileri sürülen "soruşturma- ya yer olmadığına ilişkin başsavcılık kararı", önccliklc anayasanın 10'uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine ve ay- nca anayasa ve ceza hukuku kurallanna ay- kırıdır. Suçtan doğrudan zarar gören Hazine'nin süresi içerisinde bu karara itiraz ctmesi, gör- evinin mutlak gereğidir. PENCERE Panrra... Latife Tekin çok değerli bir yazarımız, Ka- rabük Kültür ve Sanat Festivali'ne davet edil- miş, konuşma sırası kendisine gelince kürsü- ye çıkmış, iktidarın enerji politikasını eleştirmeye yeltenmiş... Karabük'ün AKP'li Belediye Başkanı Hüse- yin Erer hemen duruma el koymuş, mikrofon kapatılmış, Latife Tekin kürsüden indirilmiş... • Latife Tekin diyor ki: "- Madımak olayı geldi aklıma; başka yazar- lar da vardı; gerginlik olabilirdi; sessizce ye- rimden kalktım ve Karabük'ü terk ettim..." Madımak olayını kimse unutamıyor... Acı olayın üstünden 15 yıl geçti... (Atilla Aşut'un olaya ilişkin yazı dizisi bugün Cumhuriyet'te başladı...) Sıvas deyince eskiden akla ne gelirdi?.. Sıvas Kongresi... Karabük deyince çağrışım neydi?.. Demir - Çelik Fabrikası... Artık ikisi de değişti; Sıvas deyince Madımak katliamı anılıyor... Karabük deyince Latife Tekin'in başına ge- lenleri düşüneceğiz... • Ne var ki olayda en çarpıcı boyut, Karabük Belediye Başkanı AKP'li Hüseyin Erer'in tutu- mudur... Adam Latife Tekin'e diyor ki: "- Benim paramla şenlik için buraya geldin, beni eleştiremezsin..." Yineleyelim: "Benim paramla..." Parrra.. parrra.. parrra... Mantık bu... Latife Tekin gerçeği mi dile getiriyor, doğru- yu mu söylüyor?.. Önemi yok... AKP'liye göre önemli olan parrra... Yazar aldığı paraya göre konuşacak, yaza- cak... • Olay yalnız Karabük Kültür ve Sanat Festi- vali'ne özgü değildir; bir belediye başkanının münasebetsizliği de değildir... (Üstelik Latife Tekin Karabük'e kendi para- sıyla gittiğini açıkladı...) Ama olay AKP iktidarının kafa yapısını gös- teriyor, zihniyetini vurguluyor, parrrayı bastır- dın mı yazarı satın alırsın... Medya bunun örnekleriyle dolup taşmıyor mu?.. L LLvJLl-L L Bodru man Pegasus Istanbul'dan, Antalya'ya haftada 18 sefer, Bodrum'a haftada 16 sefer, Dalaman'a haftada 7 sefer, Ankara'dan Bodrum'a ise haftada 4 sefer uçuyor. Tatil aklınızdan çıkmıyorsa, aklınızda olsun, Pegasus'la denize, kuma, güneşe istediğiniz anda kaçabilirsiniz. - ^4499'n SMSyollamn. Alırsın, uçarsın. Istanbui Sabiha Gökçen'de PEGASUSAIRLINES Uçmanın kolay yolu 4440 737 www.flypgs.com PEG/KŞUSJH -AIRLINES PWA BfOVâUlMDSURtKUPRSItO - ttt ruot SOOO
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle