Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 HAZİRAN 2008 PAZARTESİ
10 dishab@cumhuriyet.com.tr
AB ile Moskova amsındaki müzakere sürednin uzamasına Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri neden olabilir
'Yeni Avrupa' Rusya'ya karşı
ANDRE Y FED YAŞİN
B
rüksel nihayet Moskova
ile yeni stratejik
ortaklık anlaşması
yapma karan aldı. Karar, 26
Mayıs'ta AB Konseyi'nde
Dışişleri Bakanlan
toplantısında kabul edildi.
Buna göre müzakereler bir ay
kadar sonra Avrupa Birliği
(AB) ile Rusya'nm Hantı-
Mansiysk'te yapacaklan olağan
toplantıda başlayacak. Fakat
anlaşmalar için müzakerelerin
yapılmasına ilişkin karann
alınmış olması, her şeyin
sorunsuz biçimde
çözülebileceği anlamına
gelmiyor. Bu anlaşmanın
imzalanması ve onaylanarak
yürürlüğe girmesi (ki bunun
için 27 üyenin hepsinin onayı
gerekiyor) birkaç yıl sürebilir.
Nitekim Brüksel'deki çevreler,
Fransa Dışişleri Bakanı
Bernard Kouchner'in, bütün
bu sürecin en fazla 12 ile 18 ay
arasında çözüleceğini
söylemesini fazla aceleci bir
tavır olarak değerlendiriyorlar.
Müzakere sürecinin uzamasına
neden olabilecek olanlar,
AB'nin eski üyeleri değil,
"yeni Avrupahlar" olarak
adlandırılan ve yakın zaman
önce AB üyesi olmuş Doğu
Avrupa ve Baltık
ülkeleridir. Bu
ülkeler, son
zamanlarda
Büyük Avrupa ile
"Rus komşu"
arasındaki
ilişkilerin
gelişmesine karşı,
kendi aralarında
ittifak kurdular.
Eğer bu ülkeler
olmasaydı, biz
büyük bir
ihtimalle, şu ana
kadar çoktan yeni
anlaşmayı
imzalamış
olurduk.
AB ile Rusya
arasındaki
müzakerelerin
başlamasına karşı
ilk engeli Polonya
çıkarmış ve
Rusya, 2005
yılında Polonya'dan gelen
kaçak domuz etinin önüne
geçtiği için, neredeyse 1.5 yıl,
müzakerelerin başlamasmı veto
etmişti. Bunun ardından
Letonya ortaya çıktı ve
Rusya'yı "Gürcistan ve
Moldova'daki etnik
çatışmaları provoke ettiği
için cezalandırmak"
amacıyla, bu mayıs aymın
ortalanna kadar, müzakerelerin
başlamasına şiddetle karşı
çıktı. Brüksel sonunda,
müzakerelere başlama karar
metnine Letonya'nın bölgesel
etnik çatışmalardan duyduğu
rahatsızlığa yer veren bir ek
koyarak sorunu çözebildi.
AB'nin "yetişkin ve olgun
üyelerinin", komünist
sistemden çıkan küçük ve yeni
AB üyelerinin bu sürekli veto
etme tutumundan artık
bıküklannı da belirtmek
gerekiyor.
Eskiden farklı...
Şimdi artık ortada yeni bir
Rusya var ve gerek Brüksel'in
gerekse Doğu Avrupa ve Baltık
ülkelerinin bu ülkeye,
eskisinden daha farklı şekilde
davranmalan gerekecek. Artık
söz konusu olan, kendisinin
demokrasiye bağhlığının ve
Avrupa kimliğine aidiyetinin
(Jrtada yeni bir
Rusya var... Artık
söz konusu olan,
kendisinin
demokrasiye
bağhlığının ve
Avrupa kimliğine
aidiyetinin sürekli
sorgulanmasından-
üstelik de
kendilerinin
demokrasiye ve
Avrupa kimliğine
bağhhklarımn
şüphe götürdüğü
ülkeler tarafmdan
sorgulanmasından-
bıkmış olan bir
Rusya'dır.
sürekli sorgulanmasından -
üstelik de kendilerinin
demokrasiye ve Avrupa
kimliğine bağlıhklannın şüphe
götürdüğü ülkeler tarafmdan
sorgulanmasından- bıkmış olan
bir Rusya'dır. Mesela Polonya
Dışişleri Bakanı Yadoslav
Sikorskiy, Brüksel'de yaptığı
konuşmada şunlan söyledi:
"Hiç şüphe yok ki sorunlar
olacaktır. Biz, Rusya'nın hem
bizim hem de pek çok Rusun
istediği şekilde, Büyük
Batı'nın ve kuzey
yarımkürenin normal bir
parçası olması gerektiğini
düşünüyoruz."
İhtiyarlar takımı'
mşkllerl destekllyor
Hemen hatırlatalım, söz
konusu olan müzakereler,
Rusya ile AB arasında 1997
yılında yürürlüğe girmiş olan
anlaşmanın yerini alacak
anlaşmaya ilişkin müzakereler.
1997'de yürürlüğe giren
anlaşma, 1994 yılında Boris
Yeltsin tarafmdan Korfu
Adası'nda imzalanmış, ancak
Çeçen savaşı yüzünden,
yürürlüğe girmesi üç yıl sonra
olmuştu. O anlaşmayı yapanlar,
başka bir Rusya ve başka bir
Avrupa Birliği idi. Biz o
zamanlar,
Sovyetler'in
çöküşünün
ardından
kendimize
gelmekle
meşguldük ve
şimdi razı
olmayacağımız pek
çok şeye, o
zamanki anlaşmada
razı olmuştuk. O
anlaşmanın süresi,
2007'nin aralık
ayında doldu.
Yeni anlaşmayı
yapmak,
Rusya'dan çok, AB
için gerekli. Zira
AB, pek çok
alanda, dünyanın
yegâne enerji devi
olan bir ülke ile
ilişkilerini
düzenlemeye, her
şeyden çok önem
verir. Batılı bazı uzmanlann
söylediği üzere, bazı
değerlerin, şartlann AB
tarafmdan yaratılarak bunlann
Rusya'ya yukandan empoze
edildiği devir artık geride kaldı.
En şaşırtıcı olan gelişme ise
Rusya ile yeni ilişkiye
girilmesini savunanlann AB'nin
"ihtiyarlar takımı" ile sınırlı
olmaması. Eskiden hayatta
Rusya yanlısı tutum
takınabileceğini
düşünemeyeceğimiz ülkeler bile
şimdi Rusya ile ilişkilerin
geliştirilmesini savunuyorlar.
Mesela, Ingiltere'de Lordlar
Kamarası'nın AB ile llişkilerden
Sorumlu Komitesi'ne,
Moskova'da görev yapmış
lngiliz büyükelçilerinin
hazırladığı bir rapor sunuldu.
Raporda, büyükelçilerin tamamı,
Rusya ile ilişkilerin George
Bush yönetimi ile Orta ve Doğu
Avrupa ülkeleri tarafmdan
kullanılan duygusal ve ideolojik
biçimden kurtanlması
gerektiğini vurguluyorlar. lnsan
haklan konusunda Rusya ile
yapılan diyaloglar da onlara
göre, diyalog olarak kalmalı ve
kesinlikle "ders verme"ye
dönüşmemeli.
Rusçadan çeviren: Deniz
Berktay (Rus Resmi Haber
Ajansı RIA Novosti, 27Mayıs.)
O
Scoot McElellan'dan sonra
Bush'un köpegi de konuştu
Pöeorge Bush'u ûsla
sevmedim
Ch^AtTt
30 Mayıs 2008
International Herald Tribune
Alman Telekom 'unda dinleme skandalı
Suça hazır ve küstahça
MORITZDÖBLER
H
enüz verilmiş bir karar
yok. Ama doğrusu
öfkelenmek için çok da
erken sayılmaz. Telekom,
sahip olduğu en hassas verileri
kötüye kullanıyor ve sistematik
bir biçimde, çalışanlar,
denetleme kurulu üyeleri ve
gazeteciler hakkında casusluk
yapıyor. Bütün bunlardan
kriminal bir enerji ve
sonsuz bir küstahlık çıkıyor.
Telekom, yasalara ve kendi
müşterilerine karşı yeterince
saygılı değil.
Bunun böyle olmasmın ise
öncelikle iki nedeni var.
Birincisi, dev şirketlerin
kamuoyu korkusudur. lşletnıe
sırlarımn uluorta
konuşulmaması gerektiği,
anlaşılabilir bir şeydir.
Ama bir şirketin dışarıdan
görünüşüyle ilgili
tüm ince farkları
denetlemek istemesi
saçmalıktır, kendini
bcğenmişliktir ve demokrasi
dışı bir şeydir. Diyalog,
özgürlüktür ve özgürlük yoksa,
piyasa da yoktur.
îkincisi; Alman üst düzey
yöneticiler, etkili bir
denetlemeyle karşılaşmış
değiller. Denetleme
kurullannda, bu yöneticilerin
herhangi bir şeyi durdurduğu
pek nadir, ama durmadan kafa
sallayıp onay verdikleri çok sık
duyulur.
Hep, seçilmiş işçi
temsilcilerinin katılımıyla olup
biten bütün bunlar, işçi
çıkarmalardan başlayarak
bugün artık ahlaksız boyutlar
kazanmış menajer maaşlarına
kadar uzatılabilir.
Telekom'da, gelişmelerin
merkezinde, cezai
sorumluluğuyla Telekom'un
eski Genel Müdürü Kai-Uvve
Ricke ve yine bu şirketin
yıllarca denetleme kurulu
başkanlığı yapmış Klaus
Znıııvvinkel duruyor. Ricke'nin
veliahtı Rene Obermann'ın
kendisi bu işlere bizzat
kanşmamış bile olsa, ki şu anda
öyle kabul edilmelidir, o yine
de bütün bunlardan politik
olarak sorumludur. Kaldı ki,
onun da bu olup biten her şey
hakkmda bir yıldır en azından
başlangıç itibanyla
bilgilendirildiği biliniyor.
Buna rağmen, şu anda
Obermann'ın istifasını istemek,
yanlış ve miyopça bir tavır olur.
Obermann'ın görevden alınması
durumunda, Telekom, geçmişin
bu dev devlet şirketini
gerçekten ileriye götüren bir
yöneticiyi kaybetmiş olacaktır.
Telekom, hızla sabit hat
müşterilerini elinden kaçınyor.
Ve bu yüzden on binlerce
çalışanına çıkış veriyor; bu
olayların suçu Obermann'a
yüklenemez.
Bu acılı süreç, piyasa
liberalleşmesinin doğasında
yatmaktadır ve bu
liberalleştirme, politik bir
karardı. Gerçi düşen telefon
masraflan sayesinde bu işten
herkes kazançlı çıkmaktadır.
Ancak, Telekom, bunun
ötesinde bir şeyler yaparsa,
Almanya veya başka yerlerde,
Obermann'ın bilançosu işte
odur.
Skandallar dlzisl
Çok daha önemli olan bir şey
var: Obermann istifa etseydi
bile, bu hiçbir sorunu
çözmeyecekti.
Çünkü Telekom olayı, tekil
bir olay değildir.
Büyük Alman şirketlerinde art
arda skandallar patlak
vermektedir. Volksvvagen,
işyeri işçi temsilcisinin,
yönetimin her dediğini yapması
için, dışarıdan uçakla fahişeler
getirtiyor. Siemens tüm
dünyada ihale sahiplerine
rüşvetler dağıtıyor ve bu şirket
içinde yolsuzlukla mücadele
edenler ise anlaşılan rüşvet
işinin en iyi bir biçimde
yürümesi için yararlı işaretler
veriyor.
Demiryollan, borsaya girmesi
için havayı uvr-^ı hale getiren
bir ulaşti.^a bakanmı ve aradan
iki yıl geçtikten sonra da,
işçilen ozelleştirme çizgisine
çeken bir demiryolu
sendikacısını yönetim kuruluna
alıyor.
Skandallar listesi
sürdürülebilir. Bütün bunlar
"Corporate-Governance-
Kodex" dediğimiz iş
dünyasmdaki gönüllü kurallar
bütününün nasıl sonuçsuz
kaldığını gösteriyor.
Yani, yasa koyucuya yapılan
çağnlar anlaşılabilir.
Cumhurbaşkanı Horst
Köhler bile fınans piyasalarmı
bir canavar gibi görüyor ve
"işletme yönetimi için yasal
düzenlemeler" talebinde
bulunuyor.
Gerçekten de ceza
ölçütlerinden olaylann somut
tanımına kadar geniş bir alanda
yapılacak bazı işler de yok
değildir.
Ama eksiklik, bütün olarak
baktığımızda, yasalarda değil,
ahlaktadır. Yönetici
katlarındaki Obermann kuşağı,
sorumluluğunun gereklerini
yerine getirmeli ve pislikleri
temizlemelidir.
Ancak bu işte başarısız
kalanın, görevinden
çekilmesine izin verilebilir.
Almancadan çeviren: Osman
Çutsay (Der Tagesspiegel,
Almanya, 30 Mayıs 2008)
SARAY ÎCRA MÜDÜRLÜĞtTNDEN GAYRtMENKULÜN AÇIK ARTIRMA ÎLANI
DOSYANO: 2008/165 E.
Satılmasma karar verilen gayrimenkulün, adedi, cinsi, evsafı, kıymeti ve önemli nitelikleri:
1- Tekirdağ Saray ilçesi, Büyükyoncah Beldesi, Harmanhk mevkii ada 1477 - parsel 1 de kayıtlı, 10604,60 yüz ölçümlü, ruhsatlı alan 10604,60 m2 lik tapu kaydında arsa ve üzerindcki kat irtıfakı 3/640 arsa paylı, B2 Blok, 6. kat, 26
No'lu bağımsız bölüm cinsi: mesken, S.S Yoncalı Koııut Yapı Kooperatiiî adına kayıtlıdır; B2 Ölok, 6. kat, 26 No'lu bağımsız bölüm. 3 oda, 1 salon, 1 mutfak, 1 banyo, 1 wc den ibarettir. Bu daire tamam durumdadır. Belediye imar pla-
nı dahilinde iskân alanı içerisindedir. Belediye hizmetlerinden ve altyapı hizmetlerinden faydalanmaktadır. Bu Taşımazın B2 Blok. 6. kat. 26 No'lu bağımsız bölümün bulunduğu semt mevkii; şehir imar planı içerisinde oluşu, Belediye alt
ve üst yapı hizmetlerinden faydalanma durumu mahallin raiç bedelleri emsal taşınmazlarm, serbest piyasadaki alım ve satım bedelleri, mevcut bağımsız bölümündeki kullanılan malzernenin ve işçilik kalitesi, inşaatın maliyetli değerine te-
sir edecek olumlu ve olumsuz tüm faktörler ve günün raiç değerleri göz önüne alındığmda, Saray ilçesi, Büyükyoncah Beldesi Harmanlık mevkiinde 1477 ada - 1 No'lu parselde, kat irtifaklı B2 Blok, 6. kat, 26 No'lu bağımsız mesken
3/640 arsa payı dahil tamamı 70.000.00 YTL (Yetmişbin yeni türk lirası)dir. Bu taşınmaz ipoteklidir. Taşmmaz 11.07.2008 saat: 11.15- 11.25 ; 21.07.2008 saat 11.15- 11.25 satış günlerinde açık arttırma suretiyle satılacaktır. İMAR DU-
RUMU: Büyükyoncah Belediye Başkanlığı'nın, 17.04.2008 tarih ve 826 sayılı imar yazısmda. Saray İlçesi Büyükyoncah Beldesi, Harmanlık mevkii ada - 1, parsel 1477 No'lu parselin 1/1000 ölçekli imar planı içinde, TAKS.0.40 emsal:
3.50 H:30.50 m'dir. SATIŞ ŞARTLAR1: 1- Birinci satış 11.07.2008 günü; saal 11.15- 11.25'e kadar, Saray lcra Müdürlüğü'nde açık arttırma suretiyle yapılacaktır, bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60'ın ve rüçhanh alacaklılar var-
sa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartıyla ihale olunur. böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıramn taahhüdü baki kalmak şartıyla 21.07.2008 günü aynı yer ve saatlerde ikinci arttırmaya çtkanlacaktır, bu arttırma-
da bu miktar elde edilememişse, gayrimenkul en çok arttıramn taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen nıüddet sonunda, en çok arttırana ihale edilir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edine kıymetinin %40'nı
bulması ve satış istcyenin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplammdan fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştınııa masraflannı geçmesi lazımdır, böyle bir bedelle alıcı çıknıazsa salış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya
ıştirak edeceklerin.tahmin edilen kıymetin %20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu venneleri lazımdır, satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir, tel-
laliye, damga resmi, KDV ile tapu harç masraflan alıcıya aittir, birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacakhlarla, diğer ilgililerin (+) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialan-
nı, dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır, aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- lhalcye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle, ihalenin
feshine sebep olan tüm alıcılar kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrül faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve teınerrüt faizi aynca hukme hacet kalmaksızm,
dairemizce tahsil olunacak, bu fark,varsa öncelikle leminat bedelinden alınacaktır. 5- Şarmame ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafî verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gönderilebilir. 6- Satı-
şa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteycnlerin 2008/165 E sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvumıalan ilan olunur. 22.05.2008 (+) ilgililer tabirinc irtifak
hakkı sahipleri de dahildir. İş bu satış ilanı tapu kaydında, ad ve adresleri geçip de tebliğ edilemeyen ilgililere, tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 30121
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Tanm ve ûda Masın
••
Dünyamız; Birleşik Devletler'de patlak veren ta-
şınmaz krizinin finans dünyasında yarattığı trav-
ma sona ermeden bu kez doğrudan insan sağ-
lığını tehdit eden çok daha yıkıcı bir beslenrne kri-
ziyle karşı karşıya görünmektedir.
Finans krizi ile açlık ve yoksulluğu dayanılmaz
boyutlara taşıyacağından kimsenin kuşkusu ol-
madığı tarım ve gıda krizinin gezegenin kapısına
gelip dayandığı bilinmiyor değildi. Kapıya daya-
nan bu çifte krizden, kuşkusuz, azgelişmiş ülke-
ler için çok daha yıkıcı olmak üzere tarım ve gı-
da politikalannı Dünya Bankası ve IMF'nin dayattığı
reçetelere bağlayarak ulusal tanm politikalannı ra-
fa kaldıran çok sayıda ülke de payına düşeni ala-
cak, yanlış gıda ve tanm politikalan benimsemenin
ağır faturasını ödemek zorunda kalacaktır.
Gerçek şu ki IMF ve Dünya Ticaret Örgütü'nün
(OMC) yoksulluğu ve açlığı sona erdireceğini sav-
ladığı 'malların serbest dolanımı' bugün kelime-
nin tam anlamıyla iflas etmiş, tarım ve ona bağ-
lı olarak gıda darboğazın eşiğine gelerek, savla-
nanın aksine, dünyadaki açlık sorununu misliyle
katlamıştır.
Gıda ve tarım krizi kuşkusuz, gökten zembille
inmedi. Uluslararası kuruluşlar ve uzmanlar ge-
çen yıldan bu yana yayımladıkları bilimsel rapor-
larla yaklaşan tehlikeyi çareleriyle birlikte ortaya
koymuşlardır. Kalkınma ve Işbirliği örgütü'nün
(OECD) geçen 5 Mart'ta yayımladığı rapor ve ör-
gütün genel sekreteri Angel Gurria uluslararası
topluluğu uyararak iklimsel ısınma ve gezegenin
kaynaklannın tehlikeli ölçüde azalmasına karşı ön-
lemler almaya çağırmış, Çevre'nin 2030'lardaki
acınası geleceğini bilimsel verilere dayanarak 500
sayfalık bir raporla ortaya koymuştur.
Genel Sekreter Gurria yakın gelecekteki tehli-
keye dikkat çekerken sözünü esirgemiyor: "Sizi
uyanyonım. 2030'da gezegenimizin görûnümü hiç
de iç açıcı olmayacak" diyerek, "Bugünkü eko-
nomik refahın üzerine temellenen çevresel ko-
şullann geri dönülmez bir biçimde değiştirilmeden
yakın gelecekteki riskleri önlemek mümkün de-
ğildir" uyarısını yinelemiştir.
2030'da gezegenin nüfusu bugünkü 6.5 mil-
yardan 8.2 milyara ulaşacaktır. Eğer dünya eko-
nomisi son yıllarda görülen gelişme hızını sür-
dürürse, cüssesi bugünkünün iki katı düzeyine ula-
şacaktır. Bu ise ham madde talebini (tarım ürün-
leri, maden, fosil enerji, orman ürünleri, su), sa-
nayileşmiş ülkelerde yüzde 60 artırırken, geliş-
mekte olan ülkelerde (Brezilya, Rusya, Hindistan,
Çin) yüzde 160 artmasına yol açacaktır. Ortaya
çıkacak bu dengesiz durumu ortadan kaldırmak
için OECD dört alanda acil önlem önermektedir.
İklimsel değişiklikler, biyoçeşitliliğin çeşitliliğin yok
olması, su yoksunluğu ve hava kirlenmesinin in-
san sağlığını tehdit eder boyutlara tırmanması. An-
cak bu alanlarda şimdiye değin dişe dokunur ön-
lemler alınamamış, Kyoto anlaşmasının ardından
geçen uzun yıllar, söz konusu önlemlerin mali-
yetleri arttırarak rekabet güçlerini zayıflatacağı kay-
gısıyla, başta ABD olmak üzere çok sayıda sa-
nayileşmiş ülke bu konuda ayak sürümüşlerdir.
Dünya Gıda ve Tanm örgütü FAO'nun Genel Di-
rektörü Jacques Diouf'a göre kriz, inatla sür-
dürülen yanlış tarım politikalarından kaynaklan-
maktadır. Genel Direktör, 23 Nisan 08'de Paris'te
düzenlediği basın toplantısında, gıdadaki fiyat ar-
tışlarının, kimi ülkelerde, 2005'ten bu yana bazı
temel gıda maddelerinde yüzde 80'i bulduğunu
belirtmiştir. BM'lerin yeni Beslenme Hakkı Ra-
portörü Olivier de Schutter, "Düşük fiyatlı gıda
maddesi dönemi geride kalmıştır. Yirmi yıllık
yanlış tarım politikalarının bedelini ödüyoruz" de-
mektedir. Nitekim daha şimdiden çok sayıda Af-
rika ve Karayip ülkesinde halk bir parça ekmek
için sokaklara dökülmüştür. İklimsel değişikliklerin
bir numaralı sorumlusu nasıl atmosfere karbon sa-
lınımı ise tarımın da köküne kibrit suyu eken
IMF'nin yoksul ve borçlu ülkelere dayattığı ihra-
cata dönük üretimi destekleyen buna karşılık tü-
kettikleri gıda ihtiyaçlarını ithalatla karşılamaları-
nı dayatan yapısal uyum planlandır. (O. de Schut-
ter, Le Monde, 3 Mayıs 08)
•*.*Jacques Diouf'un çizdiği tablo daha da umut-
suz. FAO'ya göre 80'li yıllardan bu yana stokla-
rın düzeyi en aza inmiş durumdadır. Dünya nü-
fusundaki artışa koşut olarak gıdaya talep de art-
maktadır. Tarım üretiminin saptırılarak biyoener-
jinin ihtiyaçlarına yönlendirilmesinin de katkısıy-
la, her zaman olduğu gibi pusuda bekleyen yırtı-
cı spekülatörlerin devreye girerek daha hasadı ya-
pılmamış ürünleri sonradan fahiş fiyatlarla satmak
üzere çoktan kapattıklan gerçeğini de hesaba kat-
mak gerekmektedir. Bu, yakın gelecekte beslen-
me ihtiyaçlannı karşılamanın kolay olmayacağı, ol-
sa biie fiyatının altından kalkılamayacak ölçüde fa-
hiş olacağı anlamına gelmektedir.
Tanm ve gıda konusundaki krizin temel nedeni,
bu sektöre yıllar boyu ilgisiz kalınmasıdır. 1980-
2000 yılları arasında tarım sektörüne destek yüz-
de 50 oranında azalmıştır. Üretim aşamalarına
yatırım yapılmamış; sulama, üreticilerin bağım-
lılığını arttıran ulaşım altyapısı ve stoklama ola-
naklarının yokluğu bazı ülkelerde üretimde yüz-
de 40 ila yüzde 60 oranında kayıplara yol açmıştır
J. Diouf'un dikkat çektiği yaşamsal önemdeki bir
başka nokta ise "yoksul ülkelere dayatılan, hak-
kaniyetten uzak" serbest piyasa politikalarıdır. Bu-
na göre yoksul ülkeler, tanmlarına milyarlarca do-
lar yardım sağlayan, ne var ki aynı hakkı yoksul
ülkelere tanımayan zengin ülkelerle rekabete zor-
lanmaktadır. Ama yolun sonuna gelinmiştir.
Dünyadaki açlık ve yoksulluk geriletilememiş..
tam tersine, misliyle katlanmıştır. Sosyal patla-
malar kapıdadır. IMF reçetelerinin kuyruğunata-
kılan yönetimler şimdi yanlış politikalarının ağır
faturasını nasıl ödeyeceklerini kara kara dü-
şünmektedir...
"Gazilerimize Yaşam Sevlncf
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ
ELELE VAKFI
Halk Bankası Ankara K.Esat Ş.
16 0000 13YTL
Tel: 0312 431 99 36
www.elele.org.tr
4-