23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 3 MAYIS 2008 CUMARTESİ • Cumhuriyet NAFTA 'gONU Kendime üçüncübir kültüryarattım ZUHAL AYTOLUN Almanya'dan tatil için geldiği Türkiye'de kendisini bir anda televizyonda bulan Fahriye Evcen, iki kültürün de pozitif taraflarından beslendiğini söylüyor Almanya'da doğup büyüyen Fahriye Evcen, tatil ülkesi olarak değerlendirdiği Türkiye'ye geldiğinde tesadüf eseri televizyona adım atmış olsa da, bu tesadüfü bir şansa çevirerek Yaprak Dökümü dizisindeki Neda karakteriyle tanıttı kendisini tüm Türkiye'ye. Gurbetçi bir ailenin kızı olarak yaşadığı Almanya'dan Türkiye'ye döndüğünde pek çok zorlukla karşılaştığım söylüyor EJvcen. Sözlerinde kırgınlık yok ancak beklediğinden farklı bir manzarayla karşılaşmış olmanın verdiği bir yabancılaşma var. Zamanla aşmış olsa da sorunlan, tam olarak bir aidiyet hissi yaşamıyor Evcen: "Bundan sonra ne yalnızca AJmanya ne de yalnızca Türkiye. tkisi de olacak yaşamımda." Sözleri gibi duruşu da bir yanıyla her an gidebilirim, bir yanıyla da ben buraya aidim diyor. tki kültürün de pozitit taraflarından beslenerek kendine üçüncü bir kültür yarattığını söyleyen Evcen'le, hem iik sinema filmi Cennet'i hem de Almanya'dan Türkiye'ye uzanan serüvenini konuştuk. - Türkiye'de çok fazk sorun yaşadığınızı söylüyorsunuz pek çok yerde. Nasıl sorunkrla karşılaştınız? "Burada bazı şeyleri idare etmek gerçekten zormuş, bunu gördüm. Daha önceleri tatil ülkesi gibi gelirdi bana Türkiye ki o zamanlar her şey daha renkli görünürdü. Ama buraya geldikten sonra pek çok zorlukla karşılaştım. Sosyal yaşam zorladı beni en çok. Almanya'da sosyo-kültürel açıdan farklı bir sistem var. Ben ona alışmış durumdayım, öyle bir sistemle büyüdüm. Ama burada her şey farklı işliyor. 0nun dışında insan ilişkileri de çok zor kuruluyor. Burada insanlarla anlaşamadlğımı farkettim. Yavaş yavaş ahşıyorum ama başlarda çok yadırgadım." - Almanya'dan gelince burada zorluk çektiniz. Peki ya Alinanya'da Türk olmanın nasıl zorluklan var? "Ben Almanya'daki üçüncü nesilim. Almanya'da Türk olmak artık gerçekten daha kolay. Eskiden çok zormuş. tki farklı kültür... Bir takım şeyleri kabullenmezsen, ayak uydurmazsan ve aksi davranışlarda bulunursan hangi toplumda olursan ol dışlanırsın. Bu böyledir. Almanya'da çok fazla zorluk yaşadım diyemem. Uysal ve sosyal bir çocukluk geçirdim. Yuvada ve ilkokulda sınıfımda .,.; pp Sıkı bir duruşum var - Slz bir oyuncu olarak slstome karşı nasıl bir duruş serglliyorsunuz? "19 yaşımda geldim buraya. Yalntz yaşayan biri olarak burada ayakta tek başıma durabilmem bile bir mucize. Çok sayıda genç bir yerlere gidip kendilerine bir hayat kurmaya çalıştıklarında harcanıyorlar. Burada sağlam bir duruşumun olması kendimi yetiştirmeyi seviyor olmamdan kaynaklanıyor. Bunun için uğraşıyorum. Asla yerimde saymıyorum, saymam da. Nasıl Almanya'da savaş veriyorsak bazı şeyler için, burada da verlllyor savaş. Zamanla alakalı bu, dünyanın her yerinde böyle. Ben, doğru işler yaparak, bunları doğru yerlere taşımak istiyorum." •VAMPBBP tek Türk'tüm. Hep Alman çocuklarla yaşadığım için onların kültürlerini de yakmdan tanıma şansı elde ettim. O yüzden bana yabancı değildi o kültür, hiç soğuk gelmedi. Tipik Türk aileleri gibi asosyal olup, her şeye karşı gelen biri olarak yetiştirilmiş olsaydım zorluk çekerdim." - Son dönemde nasıl peki orada yaşam? "Son dönemde bunun kırıldığını düşünüyorum. Çünkü artık gençler çok akıllıca davranıyorlar. Öradaki üniversitelerde çok sayıda Türk öğrenci var. Kendilerini çok iyi yetiştiriyor ve eğitiyorlar. Alman beyaza siyah diyorsa, ona 'Sen öyle diyor olabilirsin ama benim için de böyle' diyebiliyorlar. Evet zorluk çıkarıyorlar, provakatif davranabiliyorlar. Ama biz de bu sorunlan akılhca halletmeyi öğrendik. Onlar da öğrendi. îlk zamanlardaki gibi değil ortam. Birinci nesilden orada yaşayanlar var ve onlarda hala bir gelişme söz konusu değil. Ama 3. nesile baktığınızda kendisini çok iyi yetiştiren gençler var." - Aidiyet açısından neresi diye sorma ihtiyaa hissediyor insan. "Bir dönem kendime çok sordum bu soruyu. 0nun kavgasını içinde ister istemez yaşıyor insan. Ben Alman kültürüne göre mi yaşıyorum, Türk kültürüne göre mi? Evde her şey Türk, dışarı çikıyorsun bambaşka bir hayat. Ikisine de ayak uyduruyorsun farkında olmadan. O yüzden ister istemez kendini ikiye ayırıyorsun. Yıllar sonra farkettim ki iki kültürden de pozitif şeyleri alıp kendine üçüncü bir kültür yaratıyorsun. Disiplinliyim, her şeyin olması gerektiği gibi olmasını isterim, doğruyu savunurum, olan kadarıyla yetinmem. Almanlara yakın olan özelliklerim vardır. Konuşkanlık, sıcak kanlılık, dini konular gibi Türk kültüründen aldığım örnekler var. Üçüncü bir kültür yarattım kendime ve o kültürle sürdürüyorum yaşamımı." - Ilk sinemafilminiy.Cennet'i tercih etmenizin nedeni nedir? "Bana gelen senaryolara baktığımda hikayenin ve karakterin doluluğunu anyorum. Fonksiyonu olmayan bir karakteri oynayamam. Türk Sineması'na baktığınız zaman benzer filmler yapılmaya başlandığını görüyorsunuz. Fihnlerin fragmanlan birbirine benziyor. Farklı konular işlenmez oldu artık. Türk Sineması'nda karşılaştırabileceğim Cennet gibi başka bir film yok. Çok farkh ve eğlenceli bir senaryoydu. Hiçbir gereksiz karakter yok filmde. Tüm bunlar çok etkiledi ve oynamak istedim." - Farklılık sizi korkutmadı mı? Bir projenin farklı olması her zaman iyi olacagı anlamına da gelmiyor. "Korkuttu tabii. Türkiye'de benzer şeyler insanlara güzel geliyor; çünkü ahşılmışlık var. Farkh bir şeyler denendiğinde insanlar şaşınyor. Farklı olan şeyler kolay kabullenilmiyor. Biz de konuştuk kendi aramızda. Bu fUmin belli bir izleyici kitlesi olabilir diye. îlk kez deneniyor böylesi çünkü. Ama yüzde yüz iyi ohnadığı zaman, insanlar destek değil köstek oluyor. Biraz daha destek olsalar, yeniler denense, sonrasında başarılı olabÜmek için motivasyon sağlanmış olur. İyi ve doğru olan farkhlardan ve ilklerden yanayım. Bu ilki denediğim için de kendi adıma çok mutluyum." - Cennetfilmihangi kavramlan sorgulatıyor izleyiciye? "Filmde çok farkh bir ortam yansıtıhyor. Ashnda bu gerçek yaşamda da var. Karamsarhk hepimizin yaşamında olmasına rağmen, göz ardı ediyoruz onu. Cennet A karakterinin etrafında dönüyor. Bence fümin en önemli mesajı insanların içlerinden geldiği gibi yaşamalanna izin verümesi. Bir şeyi düzeltelim derken, genehn içindeki ayrıntılar gözden kaçıyor. tnsanlar hassaslaştı artık. Dikkat etmek gerekiyor. Tüm dünyada böyle bir sorun var. Herkesin etrafında bir kabuk var ve sınırlarını koruyorlar. Birbirlerine yaklaşamıyor insanlar. Yüzeysel kahyor iletişimler." ÇikolataAmca'nın havaalanı kapatılacak Hitler'in "Bin yıl ayakta kalacak tesis" hayaliyle yapılması emrini verdiği havaalanı binasını Berlinliler istemedi HAKAN AKARSU v Jiı"-»*1 '?'*1 " •: "' "".- ,m> ••• • :: ^ * : - 1 - ^ . t f r , ' " " • " * • * < i - ••-..." - • -'' "X. - ^ ! . - • : : • • ~ . r > • • • • " • • * <.<•*» »"•• " i Amerikan Savunma Bakanhğı binası Pentagon ve Eski Romanya lideri Nikolay Çavuşesku'nun Bükreş'teki sarayından sonra dünyanın en büyük üçüncü binası olan Templehoff Havaalanı'nı Berlinİİler istemedi. Ahnanya'nın başkenti Berlin'de yapılan referandumda tarihi Tempelhof Havaalanı'nın kapatıhnasma karşı çıkanlar aradıkları halk desteğini bulamadı. Referandumda kent merkezindeki havaalanının açık kaknasını isteyenlerin oranı yüzde 25'in altında kaldı. Tempelhof Havaalanı'nın açık kalmasını isteyenler, oylamadan çıkacak güçlü bir desteğin, ekonomik ohnadığı gerekçesiyle havaalanını kapatmak isteyen belediye Başkanı'nm fikrini değiştirmesini umuyordu. Hitler'in "Bin yıl ayakta kalacak tesis" hayaliyle yapılması emrini verdiği havaalanı binası Hitler tarafından hiç kullanılamamış ve savaş nedeniyle bir türlü bitirilememiş. Mimar Ernst Sagebiel tarafından 1936 yıhnda inşasına başlanan binanın, havaalanının kenarında çeyrek daire şeklinde yapılan terminahnin uzunluğu bin 234 metre. Kapah alanın yüzölçümü ise 300 bin metrekare. 11 metre yüksekliğindeki giriş onur salonu için tasarlanan nişlere hava dünyasının ünlülerinin heykellerinin konulması planlanıyormuş. Terminalin çatısı da başlangıçta tribün olarak tasarlanmıştı. Çünkü Hitler 100 bin kişinin alanı görmek üzere çatıda oturabilmesini istiyordu. Ama binanın bitirilemeyen bir çâhşması da bu oldu. Plana göre 100 bin kişinin bulunduğu çatı tribünü, 12 dakikada boşaltıkbiliyor. Çıkış ve merdivenler de buna göre tasarlanmış. Dev havaalanı binasının rekora aday tasarımının yanında 2. Dünya Savaşı'nın sonrasında oynadığı rol de çok büyük. Savaş sonrası Almanyası, Amerikan, Sovyet, îngiliz ve Fransız işgal bölgelerine ayrılmıştt ve kendisi de dört bölgeye aynlmış olan başkent Berlin, Sovyet bölgesinin ortasında kahnışo. Sovyetler Birliği Almanya'nın birleştirihnesine karşı çıktı ve Stalin'in emriyle 23 Haziran 1948'de Sovyet birlikleri Berlin'i ablukaya ahp kenrin Batı ile tüm karayolu ve demiryolu bağlantılarını kestiler. Arnerikalı liderler, Berlin yitirüirse bunun ardından Almanya'yı ve giderek tüm Avrupa'yı yitireceklerinden korktular. Bu nedenle, Berlin Hava Köprüsü (Berlin Airlift) olarak bilinen bir oluşum başlattılar. Bu oluşum tüm Berlin'i uçaklarla yapılan nakliyatla beslemek anlamma geliyordu. Amerikan, Fransız ve Îngiliz uçaklan, besin maddeleri ve kömür dahil, yaklaşık 2 milyon 250 bin ton malzeme taşıdılar. Stalin, 231 gün geçtikten ve 277 bin 264 uçuş yapıldıktan sonra ablukayı kaldırdı. Bu 11 ayhk ucuş süresi içinde Alman çocuklarının unutamadığı bir Amerikalı pilotun ismi öne çıkıyor. Gail Halvorsen adh yardımcı pilot o dönemin Alman çocukları arasında "Çikolata amca" olarak ünlenmiş. Alman çocuklarıyla sık sık bir araya gelen Halvorsen onlara "Uçağımı gördüğunüzde el sallayın size sürpnzlerim olacak" diyerek umut aşılayıp yaşama şanslannı yükseltmiş. Sözünde duran Halvorsen eliyle yapüğı küçük paraşüdere bağladığı çikolatalan ona aşağıda el sallayan çocuklara atarak onların kahramanı haline gelmiş. Şu anda 84 yaşında olan Halvorsen her yıl Berlin'i ziyaret ederek o zaman o çocukların arasında olan Mercedes Wilde (67) adındaki küçük arkadaşını ziyaret edip onun yanında kalıyor. 1948 yüında Mercedes'in Halvorsan'a "Lütfen bana çikolata ver, küçük olduğum için benim elimden alıyorlar" diye yazdığı mektup sonrasında karşıhkh yazışmaları başlamış. Bu mektup dostluğu Mercedes Wilde'ın 1972 yılında Holversen'in görev yaptığı Tempelhof havaalanına gehnesine kadar sürmüş. O yıl tanışan ikili şimdi dostluklarrnı el ele yaşıyor. • i r • Artık geri kalanını da satın alabilirsiniz. Şimdi uygun koşullartB BMW Borusan Otomotiv'da ShMT Drtvmg Planura • +*- •••*•• Viva Zapatero! Herhalde faşist Franco'nun Ispanya'sında hamile bir kadının Savunma Bakanı olaca- ğı düşlerde bile görülemezdi. O Ispanya ki 40 yıl Franco'nun diktatörlüğünde yönetilmiş. Şimdi onun bir zamanlar generali olduğu ordunun başında 7 aylık hamile Chacon var. Bundan 30 yıl önce Ispanya'da bırakın kadın savunma bakanını, kadın ve erkeklerin el ele dolaşması ve hatta kadınların pantolon giymesi, mecaz olarak değil, suç adledirildi. Kadınlar kocalarının izni olmadan çalışamaz, banka hesabı dahi açtıramazdı. Yalnızca kadınlar değildi Ispanya'da acı çeken, binlerce Cumhuriyetçi iç savaş sonra- sı öldürüldü. Şu anda iktidar olan Sosyalistier'in partisi uzun yıllar yasa dışı olarak çalış- . v - . malannı sürdürdü. Şimdi ise Ispanya muazzam bir değişim yaşıyor; A Y (j/ A Franco döneminin acılannı bir çırpıda yok etmek istercesine, kaybettiği A l / D P I / ^'" a n y e n ' ^ e n kazanmaya çalışıyor. Al\rtl\ Bu toplumsal değişimin en önemli mimarlarından biri olan Ispan- ya Başbakanı Zapatero öncülü Gonzales'ten aldığı bayrağı ileriye ta- şıyon hem de hiç kimsenin müstehzi gülüşlerine aldırmadan, gerçekten eşitliğe, kadın hak- larına inanan biri olarak ve bunu attığı her adıma yansıtarak. Öyle ki kabinede 9 kadın var. Zapatero'nun eşitliğe verdiği önem yalnızca kabinedeki kadınlann sayısının arttırılması ile sınırlı değil. Cinsiyet eşitliği yasası ile ömeğin şirketle- rin yönetim kurullannda da belli sayıda kadının bulunması öngörülüyor. Hatta Ispanya Kra- liyet ailesinde de ilk doğan çocuğun, bu çocuk kız olsa da, tahtın veliahtı olacağı düzen- leniyor. Aile içi şiddetin önlenmesi için de yasalar çıkarılıyor. Onlarca kampahya yürütü- lüyor. Zapatero göreve geldiğinden beri kadın-erkek eşitliği alanında yaratılan büyük iv- menin dışında, Ispanya'nın tarihi ile yüzleşmesi için bir yasa çıkardı; bu yasa kapsamın- da Franco dönemi mağdurlarına tazminat ödeniyor. Zapatero'nun kendisi de ashnda o tarihin mağdurlanndan. Zapatero'nun büyükbaba- sı Juan Rodrfguez Lozano, Ispanyol İç Savaşı döneminde Franco tarafından öldürülmüş birisi. Çocuklanna hep dürüstlüğü, hoşgörüyü aşılamaya çalışmış ve hatta onlara bırak- tığı vasiyette bile çocuklarının onu öldürenleri affetmesini istemış, aynı zamanda çocuk- larının barış ve yoksulların daha iyi yaşam koşullarına kavuşması için çalışmalannı da. Zapatero büyükbabasının vasiyetine uygun olarak Ispanya'dan temizliyor geçmişin ha- yaletlerini bir bir. 2000 yılında partisinin genel sekreterliğine aday olduğunda öncelikleri- ni şöyle açıklamıştı: Yabancılan renklerine ve kültürel farklılıklarına bakmaksızın kabul eden bir toplum yaratmak; eğitime ve gençlere iyi iş olanakları yaratmaya öncelik vermek; ai- leleri, çocukları ve yaşlıları ile daha çok vakit geçirmeleri için desteklemek; kültürü eko- nomik kaygılar olmadan desteklemek; Ispanya'yı yoksullara yardım eden bir ülke haline getirmek; demokrasiyi geliştirmek ve değerleri gündelik çıkarların önünde tutmak. Gerçekten de gerçekleştirdi yukarıdaki sözlerini. O hayalleri, ufku ve cesareti olan birisi. Franco gibi bir diktatör ile öyle bir tarih yaşa- yan bir halk herhalde ancak Zapatero gibi bir lider ile ödüllendırılebilirdi. Buralarda ise hâ- lâ geçmişin hayaletlerine tutsak olanlar, meydanlan 1 Mayıs'a kapatıyor. Sonra da rakiplerini dünyaya kapalı olmakla suçluyor. Onlar bir kez de Ispanya'ya bakmalı. - .. " ," I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle