22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MAYIS 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J l i J Y O I I O J r l l ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 ATO: Türkiye ekonomisinde büyüme tüketime, tüketim ise borçlara endekslendi Ne para var ne de üretimANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye'de gerçekleşeıı hanehalkı tü- ketim harcamalannın tnilli gelir için- dcki payının dünya ve Avrupa orta- lamalannın üzerinde olduğunu he- sapladı. Türkiye'de yaratılan gayri sa- fi yurtiçi hasılanın (GSYtH) yüzde 71 'i hanehalkının tüketimiyle olu- şurken, bu oran Avrupa ortalaması olan yüzde 57 ile dünya ortalaması olan yüzde 61 'in üzerinde çıktı. ATO Başkaııı Sinan Aygün, borçlar öde- nirken harcamalann azalacağını be- • Avrupa'da yüzde 57, dünya ortalamasında yüzde 61 olan milli gelirdeki tüketimin payı Türkiye'de yüzde 71 'e dayandı. Geçen yıl tüketim harcamaları yüzde 13 artarken, kullanılan kredi miktan yüzde 43 yükseldi. Bu rakamlan değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün, "Büyüme de olumsuz etkilenecek. Tüketime dayalı büyüme sürdürülemez" diye konuştu. lirterek "Bu da ister istemez biiyü- meye olumsuz bir şekilde yansıya- cak Tüketim harcamalanna dayalı büyüme sürdürülebilir bir büyüme değildir" değerlendinnesinde bu- lundu. ATO'nun açıklaniasında şu tes- pitler yer aldı: • Ekonominin yüzde 4.5 büyü- düğu 2007'de 605 milyar YTL tü- ketim gerçekleştiren haneler, yap- tıkları bu tüketim sonucu büyüme- ye 3.2 puanla en büyük katkıyı sağladı. • 2007'de cn yüksek kişi başı ge- lire sahip Lüksemburg'da milli ge- lirin sadece yüzde 36'sı haneler ta- rafından harcanıyor. • Türkiye'deki hanehalkının, 2007 yılı sonunda bir önceki yıla gö- re tüketim harcamaları yüzde 13.2 artarken, kullandığı kredi miktan ise yüzde 42.6 artış gösterdi. • Hanehalklannın 2006 yılı so- nunda bankalardan vefinansmanşir- ketlerinden aldıkları, konut kredisi hariç bireysel kredi miktan 27.8 mil- yar YTL iken, 2007 yılı sonunda bu rakam 39.6 milyar YTL'ye ulaştı. ^ Hanelerin borçlanmalannda en yüksek artış yüzde 65.6 ile da- yanıklı tüketim mallan, mesleki amaç, eğitim, tatil gibi amaçlarla kullanılan ihtiyaç kredilerinde ya- şandı. • Geçen yıl 11.5 milyar YTL ar- tarak 29.2 milyar YTL'ye ulaşan bu krediler, toplam kredilerin yüzde 75'ini oluşturdu. BİRLEŞİK METAL-IŞ: 3 aylık işsizlik yüzde 24 'e dayandı Dört kişiden biri işsiz YIL 4J IŞS 2000 2001 <**'. 2002 W 2003 H B 2004 1 " 2005 1 $ 200$Qj 2007 | 20Û&M İlk3ay , 3ERÇEK 2LİK (%) 14.02 p6;15 r ka n 0^3(23 /T9.19 19,96 L 18,97 | 23,69 Ekono- mi Scrvisi Metal-lş tarafmdan y a p ı l a n araştmna- da, yılın ilk 3 ayın- da işsizlik oranının yaklaşık yüzde 24 düzeyine ulaştığı ileri sürül- dü. İş bul- ma umudu olmayan, iş arayıp son 3 ay içinde iş arama kanalları- nı kullanmayan ya da işe başlamaya hazır olup iş aramayanlar ve "mev- simlik işsizlerin" de dikkate alın- dığında 2008'in ilk 3 ayı için iş- sizlik oranının yaklaşık yüzde 24 düzeyine ulaştığı öne sürülen araş- tırmada, "Toplam işsiz sayısı da 5 milyon 403 bin dii/eyine ulaşı- yor" denildi. Araştırmada, iş bul- ma umudunu kaybettiği için iş aıamayanların oranının 2002'den bu yana 10 kat arttığı belirtildi. Perakendeciler: Taksit olmazsa satış yapamayız, Bankacılar: Taksiti yürütemeyiz Karta taksit riske girdi NECDET ÇAL1ŞKAN BERLİN - TBMM gündemine getirilcn 'kredi kartlarının faizini mevduat faizinin iki katıyla sı- ıtırlavaıf yeni düzenleme pera- kendecileri ayağa kaldırdı. Son yıl- lardaki pozitif büyüme rakamla- nnın gelirlerine aynı oranda yan- sımamasmın sıkıntısmı yaşayan perakande sektörü, bu kez de kre- di kartı faizlerinin düşmesiyle taksit imkânının ortadan kalkma- sı olasılığının endişesini yaşıyor. Soysal Danışmanlık tarafmdan bu yıl 3'üncüsü düzenlenen Pera- kendc Liderler Konferansf na gi- yim başta olmak üzere yaklaşık 110 perakendeci, kart faizlerinin düşürülmesi duruımında taksit uy- gulmasına son vermeye hazırlanan bankacılarla görüştü. Sektör olarak satışlannın yüzde 75'inin taksitle yapıldığını vur- gulayan Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, "Ban- kacılarla birlikte hareket ede- ceğiz, çünkü hepimiz aynı ge- mideyiz. Bu tüketiciyi koruma- ya yönelik bir düzenleme, ama perakendecilerin cirolarını çok düşürür" diye tepki gösterdi. Mudo Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Taviloğlu, "Taksit kal- karsa bizim gelirlerimiz de yak- • Satışlannın yaklaşık dörtte üçünü taksitle yapan perakende sektörü, kredi kartı faizleri oranlanna getirilmesi düşünülen sınırın şokunu yaşıyor. Düzenleme yasalaşırsa, kredi kartıyla yapılan gömlek ve pantolon gibi giyim eşyasından ayakkabı ve cep telefonuna kadar birçok üründeki 3-6-12 ay gibi taksit uygulamaları sona erebilir. laşık yüzde 35 düşer" derken, YKM Genel Müdürü Jaklin Gü- ner ise "Bu hafta tstanbul'da dernekler ve bankacılarla bu- luşarak konuyu değerlendire- ceğiz" dedi. Berlin'deki peraken- de zirvesine katılan bankacılann görüşleri ise şöyle: Hakan BinbaşgU (Akbank Pe- rakende Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı): Kredi kartlanyla ilgili çalışma, piyasa- ya zarar verecek. Taksit uygula- ması, tüketicinin alım gücünü arttırdığı için olumlu bir etkisi var. Ama bu sistemin yaşayabilmesi KAOİIEVE HAPSEDEREK ÇÜZÜM OLMAZ Berlin'deki perakende zirvesine katılan Avrupa Kalkınma Bankası (EBRD) Kurucu Başkanı Jacques Attali, Başbakan Erdoğan'ın "En az 3 çocuk doğurun" sözleriyle başlayan tarhşmalara ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı: "Kadınlar da işgücüne katılabiliyorsa, evde sıkışıp kalmıyorsa, o zaman nüfusunuzu arttırın. Ama bu konuda şüphelerim var. EBRD olarak Türkiye'de bu yıl başlattığımız mikrofınans uygulamaları, kadınlar eve kapalı kalmayacaklarsa çözüm olabilir." için bankalann kredi kartından ge- lir üretmesi lazım. Siz yasalarla geliri kısarsanız, bunun olumsuz etkileri sadece bankacılık sektö- rüyle kısıtlı kalmaz. Tüm pcra- kendecilik sektörünü de olumsuz etkiler. Hülya Altay (İş Bankası Bi- reysel Bankacılıktan Sorumlu Ge- nel Müdür Yardımcısı): Kanunla faiz oranı düşmez. Serbest piyasa ekonomisinin işleyişine aykırı. Kredi kartı bireysel krediyle kar- şılaştınhyor. Oysa çok farklı, kre- di kartının maliyeti çok yüksektir. Ödeme ve harcama arasında 40 gün süre vardır. Bu bankalar için bir finansman külfetidir. Pera- kendede satışlar önemli ölçüde kredi kartıyla yapılıyor. Bankalar, maliyetleri kaldıramaz bir nokta- ya getirilirse alışverişler yeniden nakte mi dönecek? Mehmet Sezgin (Garanti Öde- me Sistemleri Genel Müdür Yar- dımcısı): Bu tasan geçerse bizim perakendecilere bugün olduğu gibi, artı 3 taksit gibi tckliflerle gi- debilmemiz çok zor. Perakende- cinin kaç taksit olduğundan haberi yok, sektörü bankalar fonluyor. Herkesin bir araya gelip bunun tü- keticinin yaranına değil, zaranna bir uygulama olduğu mesajını vermesi lazım. DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Petrolün varil fiyatındaki hızlı ar- tışlar ve bu artışların nedenlerine iliş- kin bir mutabakat, petrol piyasala- rında bir köpüğün oluştuğunu dü- şündürüyor. 200 dolar olması beklenlyor Geçen hafta petrolün varil fıyatı, günlük piyasada 135 dolara, beş yıl- lık kontratlarında 140 dolara ulaştı. Böylece, fiyatlar yıllık yüzdei 00 art- mış ve bir önceki zirve noktası olan 1979 düzeyini, sabit fiyatlarla yüz- de15 geçmiş oluyordu. Financial Times, The Economist, Wall Street Journal gibi önde gelen gazeteler fi- yat artışlarını arz yetersizliğine ve ta- lep artışına bağlıyorlardı. Hafta sonuna doğru medya Ulus- lararası Enerji Ajansı'nın (IEA), dünya petrol stoklarının sanılandan daha önce tükeneceğini ileri süren bir çalışmasını aktarıyordu. CNN pazar günü, IEA Baş Ekonomisti Fa- tih Birol'a atıfla "enerjide bir yeni dünya düzeni"r\\n şekillenmekte ol- duğunu haber veriyordu. Bunlar petrol piyasalannın uzun yıl- lar direndikten sonar aniden "zirve" teorisini benimsediğini, lEA'nın da benzer bir çizgiye geldiğini gösteri- yor. "Zirve teorisine" göre petrol bir gün mutlaka bitecek ama, önce petrol üretimi bir zirve noktasına ula- şacak, ondan sonra giderek azala- cak. Zirveden sonra petrol giderek daha kıt ve daha pahalı bir mal olacak. Benim de büyük ölçüde katıldığım bu teze göre 20 yıldır dünyada zirve yapan büyük petrol kuyularının sayısı gittikçe artıyor, buna karşılık yeni büyük kuyu bul- ma oranı büyük bir hızla düşüyor. Dünya petrol piyasalanna Çin ve Hin- distan'dan gelen yeni talep, "zirve" tezinin öngördüğü arz-talep den- gesizliğinin çok daha büyük bir hız- da ve şiddette şekillendiğini göste- riyor. Petrolün kıt bir kaynak olması gi- bi yapısal, kalıcı etkenlerin yanı sı- ra, dünyada rafineri ve tanker kapa- sitesi yetmezliği, yetişmiş eleman kıt- lığı gibi sorunlar da üretimi ve dağı- tımı olumsuz etkileyerek fiyatları Petrol Piyasalarında Kriz ve Köpük arttırıyor. Nihayet, si- yasi ve jeopolitik ne- denlerle piyasalarda oluşan risk primi de fiyatı yukan çeken bir başka kısa dönemli etken. Tüm bunlar göz önüne alındığında, petrol fiyatındaki ar- tışları açıklamak zor değil. Bu yüzden pet- rol fiyatının yıl sonuna kadar 150 dolara, bir yıl içinde de 200 do- lara ulaşacağına iliş- kin öngörüler ilk ba- kışta akla yakın geli- yor. Ama mutabakat kuşku verlcl Her türlü toplumsal "mutabakata", özel- likle de ekonomi teo- rileri ve piyasa hare- ketleri söz konusu ol- duğunda kuşkuyla yaklaşmak gerekir. Nitekim, geçen hafta petrolün yıl başından bu yana yüzde 40 ar- tarak 135 dolara ula- şan varil fiyatına iliş- kin açıklamalardaki mutabakat, bu "kuş- kuyla yaklaşmak ge- rekir" tavsiyesini des- tekliyor. Birincisi, "z/rve" teorisinde, petrolün fiyatına ilişkin yapısal ve kı- sa dönemli etkenlerde iki yıldır, özellikle de bu yılın başından bu ya- na yüzde 40 artışa yol açabilecek bir değişiklik olmadı. Aksine, mali krizin etkisiyle ABD'de ekonomik yavaş- lama, bunun, geçen hafta aktardı- ğımız gibi giderek dünya ekonomi- sini resesyon düzeyinde etkilemeye başlamış olması, emtia ve enerji piyasalarında talebin gerileme eği- limine girmesini beklememiz ge- rektiğini söylüyor. Nitekim, son ay- larda pirinç, gıda, buğday ve domuz eti piyasalarında yüzde 20 - yüzde 30, sanayide girdi olarak kullanılan birçok metalde yüzde 40-60'a varan gerilemeler görülüyor (The Times, 22/05; The Asia Times, 23/05). Aynı gözlemciler, ABD tüketicisi- nin petrole yönelik talebinde, Çin'in petrol ithalatında gerileme olduğu- na işaret ediyorlar. Diğer bir deyiş- le, fiyatların yukarı doğru sıçraması değil, en azından artış hızının ya- vaşlaması gerekirdi. Finansal analiz ve haber portalı Pru- dentbear'in yorum- cularından Martin Huthchinson da, halen petrol piyasa- larındaki günlük 85 milyon varillik üre- timle, 87 milyon do- larlık talep arasında ki açığa dikkat çe- kerek fiyatların art- masının doğal oldu- ğunu; ancak, yüzde 10'luk fiyat esnekli- ğiyle, açığın, yüzde 60'lık değil, yüzde 24'lük bir artışa yol açması gerektiğini vurguluyor(23/05). Gerek yapısal ge- rekse de kısa dö- nemli özellikleri, pet- rol piyasalarındaki fi- yat artışlarını açıkla- maya yetmiyor. Fiyat artışlarını açıklamak için bu etkenlere ya- pılan ısrarlı vurgular da ister istemez kuş- ku yaratıyor. 'Canavarlar' ve slmyacılar ABD ve dünya ekonomisi bir reses- yona girerken bu vurgulan kim yapıyor diye sorduğumuzda da karşımıza, T. Bo- on Pickens gibi ünlü spekülatörler, Financial Times'm aktardığına göre Goldman Sachs, Merrill Lynch, Barclays Capital, Deustche Bank Morgan Stanley, Societe General gibi finans kurumları geliyor. Bu ku- rumların bir ortak özellikleri, ABD ev piyasasında başlayan mali krizde, son derecede karmaşık ve riskli ya- tırım enstrümanlarıyla oynarken el- lerini kötü yakmış olmaları. Ikinci özellikleriyse başta Goldman Sachs olmak üzere, petrol ve emtia piya- salarında oynuyor olmaları. Kısaca- sı bunlar menkul kıymetlere dayalı olarak üretilen kredi piyasalarında yarattıkları köpük patlayınca, oluşan kayıplarını şimdi emtia piyasaların- da bir köpük yaratarak telafi etme- ye çalışıyorlar. Çünkü, bu piyasa- larda da 1/10, 1/16 gibi kaldıraç oranlarıyla (1 lira koyup 16 lira borç- lanarak) çalışmak olanaklı hale gel- miş durumda. Bu nedenle, türev pi- yasalarının hacmi (kredi köpüğü) kredi krizi yaşanırken daralacağına artmaya devam ederek yıl başında 510 trilyon dolardan, şimdi 590 tril- yon dolara ulaşmış durumda. (Mo- ney Week, 23/05) Financial Times'a göre, eskiden petrol fiyatlarının kaderi Suudi Pet- rol Bakanı'nın iki dudağının arasın- daydı, "şimdi New York ve Londra merkezli biranalistler çetesinin de- meçleri ve raporlan belirliyor" (21/05). Bu analistlerin kimlere çalıştığını da sanırım tahmin ettiniz. Petrol ve emtia piyasalarındaki işlemler için- deki payı yüzde 60'a ulaşan Gold- man Sachs'ın Jefferey Curie ve Ar- jun Murti gibi analistlerinin demeç - lerinin özellikle etkileyici olduğunu yazıyor. 200 dolar varil fiyatı öngö- rüsünü yapanlar da bunlar. Dün köpüğü FED körüklüyordu.. bugün de bu görevi galiba 'IEA' üstlenmiş durumda... Bu finans kurumlarının spekülatif etkinlikleri dünya ekonomisinde bir resesyon başlatırken, bir de enflas- yon tehlikesine yol açıyor. Çünkü, ki- mi analistlere göre son fiyat artışla- rının en az yüzde 6O'ı spekülatif ta- lepten kaynaklanıyor (Engdahl, The Asia Times 23/05). Böylece ekono- miyi yönetmek durumunda olanlar, birbirine ters iki rüzgârın altında ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Reses- yon; faizleri düşürmeyi, talebi can- landırmayı gerektiriyor.. enflasyon ise faizleri arttıımayı, talebi daraltmayı... Bu yüzden, Almanya Devlet Baş- kanı ve IMF eski başkanı Horst Köhler, küresel mali piyasalan, var- lıkları yok eden bir canavara; spe- külatif bankerleri de simyacılara benzetiyor (International Herald Tri- bune, 23/05). ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Zavallı Siyaset! Seçimlerden bu yana on ay geçmiş olmasına karşın yeni bir genel seçim gündemdedir. Gelinen bu nokta tek başına siyasetin yerlerde süründü- ğünü gösterir. Sorunlara çözüm üretmesini geç- tik bir tarafa, siyasetin kendisi çözümü gerekli bir sorundur. Siyaseti sorunlu yapan, partilerin iç işleyişinin, tek kişiye, genel başkana bağımlılığıdır. Iktidarı ve muhalefetiyle partiler demokratik işleyen bir ya- pıdan yoksundur. Bu durumun iktidar partisi için sonucu, yürüt- me ve yasama güçlerinin tek elde toplanmasıdır. Yüksek oranda seçmen desteğini ve buna daya- lı Meclis çoğunluğunu elinde tutan Başbakan, ken- dini, Arapça deyimiyle kadir-i mutlak, yani herşe- yi yapabilen sayıyor. Hükümet, bağımsız çalışması gereken kurumları ele geçirme savaşına giriyor. Ül- ke demokrasisinin geleneksel ve AKP uygula- malarıyla yeniden ağırlaşan hastalığı budur. ••• Tek kişiye bağlı hastalıklı yapılanma "asılyıkımını" muhalefet partilerinde yapıyor. Çünkü muhalefet bu niteliği nedeniyle, ülke sorunlarının çözümüne ilişkin politikalar oluşturamıyor; bu nedenle de ik- tidar seçeneği olamıyor. AKP iktidarına karşı, de- ğişik şiddette "yapma, etme" demenin ötesinde bir muhalefet bulunmayışı, bugünün siyasal dep- reminin temel nedenidir. Ülke siyasetinin zavallı- laşmasının birincil kaynağı muhalefetin yetersiz- liğidir. Muhalefet seçimler öncesinde olduğu gibi son- rasında da demokratikleşme konusunda hiçbir so- mut öneri geliştirmiş değildir. Demokratik biranayasa, siyasi partiler ve seçim yasalarının demokratik bir yapıya kavuşturulma- sı; sendikal hakların güçlendirilmesi vb. demo- kratikleşme konuları muhalefetin gündeminde değildir. Örneğin, milletvekili adaylarının saptan- masında önseçim yöntemi önerilemiyor, çünkü parti genel başkanlan bu tür bir demokratikleşmeyi istemiyor; genel başkanlar siyasi güçlerini bu yet- kiden alıyor. Oysa bir partinin gerçek gücü, örgütünü, yetkili kurul ve organlannı çalıştırarak ve halkın sorunlanna katılımcı bir anlayışla ve çağdaş ve bilimsel çözüm üretme yetenek ve becerisinden kaynaklanır. Kişiye bağlı yapılar, kaçınılmaz sonucunu veri- yor; siyasi partiler, ne kadrolarını yenileyebiliyor ne de düşüncelerini. Böyle olunca da başarısızlıkla- rını kanıtlamış olan "eskiler" baştacı ediliyor; bü- yük bir yanlış yapılarak "keramet" onlardan bek- leniyor. * • • Hükümet ile yargının üst kurumlan arasında ya- şanan ve özü Cumhuriyet'in değerlerine inen ta- rihsel tartışma, aslında muhalefetin yetersizliğinin doğrudan birsonucudur. Muhalefet, "yargının ar- kasına sığınarak" hükümete ateş ediyor; daha doğ- rusu yargıya "alkış tutmakla" muhalefet yaptığını sanıyor. Asıl muhalefeti yargının yapması, muha- lefet için "utanç verici" sayılmalıdır. Kaldı ki bu ko- num ve tutumuyla muhalefet kendi varlık nedenini yok ediyor. Cumhuriyetin değerlerini korumak ve kollamak dahil, muhalefet görevi, dün Silahlı Kuvvetler'in e-postalarına, bugün de yargıya ka- lıyorsa, o zaman sormak gerekiyor: Muhalefet ne- rede ve ne iş yapıyor? ••• Yargı kararları AKP hükümetinin kimi uygula- malarını sınırlayabilir ya da onları durdurabilir. Alı- nacak yargı kararları nasıl olursa olsun, yaşanan sürecin yaratacağı siyasal, ekonomik ve top- lumsal "sonuçlar" nasıl ele alınacaktır? Bu "sorunun yanıtı" yargıda ya da başka bir kay- nakta aranamaz. "Muhalefet görevini yargıya bı- rakan" muhalefet, neden bu büyük sorunlara na- sıl çözüm bulacağını kamuoyunda tartışmaya açamaz? Kaldı ki toplumun gereksinimi hükümetin dur- durulması değildir, sorunlanna çözüm bulunma- sıdır. Bu da yargı kararlarıyla değil, siyasi partilerle sağlanır. Kendisi demokratik olmayan partilerden ne demokratik iktidar oluyor ne de demokratik ve "ye- terli" bir muhalefet. Gerçek çelişki buradadır. Ülke siyaseti, şimdiki parti yapılarını demokra- tikleştirmedikçe, sorunlara çözüm üretemeye- ceği gibi kendisi de bunalımdan ve zavallılıktan kur- tulamaz. Yapılması gereken ilk iş, siyasi partilerin demokratik bir iç işleyişe kavuşturulmasıdır. yakupkepenek06@hotmail.com K I S A . . . K I S A . . . Maden tşleri Genel Müdürlüğii'nün vözel sektöre ihale yoluyla açtığı maden tampon bölge aramalanyla ilgili ihale progranıı belirlendi. Buna göre Amasya, Elazığ, Rize, Samsun, Zongıüdak ve Kırıkkale'de toplam 8 sahanın işletme ve arama çalışmalan ya- pılacak ihalelerle özel sektöre verilecek. Samsun ve Zonguldak'ta ikişer arama ve işletnıe sahasıyla bir- likte toplam 8 maden sahasmda yapılacak aramalar 34 hektarhk bir alanı kapsayacak. Maden sahası dev- ri ve işletme ihaleleri, 16 Haziran'da yapılacak. Goldaş Kuyumculuk hisse senedinde 22-23 Ara- lık 2004 tarihlerinde yapay fiyat oluşturma suçu iş- lendiği belirlendi. Ser- nıaye Piyasası Kurulu bu nedenle Ali Kercm Ya- yalar, Hasan Yalınkaya ve Mehmet Sedat Yalınkaya hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Garanti Bankası'nın çıkanlmış serma- ye s ı n ' bedelli olarak 2.1 milyar YTL'den 4.2 milyar YTL'ye çıkarmasına izin Mf V çıktı. 7 milyar YTL kayıtlı sermaye la- vanı bulunan Garanti Bankası, çıkanlmış sermayesini 2.1 milyar YTL'den 4.2 milyar YTL'ye çıkarmak için Sermaye Piyasası Ku- rulu'ndan aldığı onay çerçevesinde 2.1 milyar YTL'lik arttınm nakit olarak karşılanacak. Denizbank, 400 milyon YTL tutannda sermaye art- tırımı için Sermaye Piyasası Kuru- lu'na başvurdu. Türk Ekonomi Ban- DetlİzE kası da 345 milyon YTL tutannda nakit sermaye arttırımına gidecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle