Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 MAYIS 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J l i J Y O I I O J r l l ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
ATO: Türkiye ekonomisinde büyüme tüketime, tüketim ise borçlara endekslendi
Ne para var ne de üretimANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Ankara Ticaret Odası (ATO),
Türkiye'de gerçekleşeıı hanehalkı tü-
ketim harcamalannın tnilli gelir için-
dcki payının dünya ve Avrupa orta-
lamalannın üzerinde olduğunu he-
sapladı. Türkiye'de yaratılan gayri sa-
fi yurtiçi hasılanın (GSYtH) yüzde
71 'i hanehalkının tüketimiyle olu-
şurken, bu oran Avrupa ortalaması
olan yüzde 57 ile dünya ortalaması
olan yüzde 61 'in üzerinde çıktı. ATO
Başkaııı Sinan Aygün, borçlar öde-
nirken harcamalann azalacağını be-
• Avrupa'da yüzde 57, dünya ortalamasında yüzde 61 olan milli gelirdeki tüketimin payı
Türkiye'de yüzde 71 'e dayandı. Geçen yıl tüketim harcamaları yüzde 13 artarken, kullanılan
kredi miktan yüzde 43 yükseldi. Bu rakamlan değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün,
"Büyüme de olumsuz etkilenecek. Tüketime dayalı büyüme sürdürülemez" diye konuştu.
lirterek "Bu da ister istemez biiyü-
meye olumsuz bir şekilde yansıya-
cak Tüketim harcamalanna dayalı
büyüme sürdürülebilir bir büyüme
değildir" değerlendinnesinde bu-
lundu. ATO'nun açıklaniasında şu tes-
pitler yer aldı:
• Ekonominin yüzde 4.5 büyü-
düğu 2007'de 605 milyar YTL tü-
ketim gerçekleştiren haneler, yap-
tıkları bu tüketim sonucu büyüme-
ye 3.2 puanla en büyük katkıyı
sağladı.
• 2007'de cn yüksek kişi başı ge-
lire sahip Lüksemburg'da milli ge-
lirin sadece yüzde 36'sı haneler ta-
rafından harcanıyor.
• Türkiye'deki hanehalkının,
2007 yılı sonunda bir önceki yıla gö-
re tüketim harcamaları yüzde 13.2
artarken, kullandığı kredi miktan ise
yüzde 42.6 artış gösterdi.
• Hanehalklannın 2006 yılı so-
nunda bankalardan vefinansmanşir-
ketlerinden aldıkları, konut kredisi
hariç bireysel kredi miktan 27.8 mil-
yar YTL iken, 2007 yılı sonunda bu
rakam 39.6 milyar YTL'ye ulaştı.
^ Hanelerin borçlanmalannda
en yüksek artış yüzde 65.6 ile da-
yanıklı tüketim mallan, mesleki
amaç, eğitim, tatil gibi amaçlarla
kullanılan ihtiyaç kredilerinde ya-
şandı.
• Geçen yıl 11.5 milyar YTL ar-
tarak 29.2 milyar YTL'ye ulaşan bu
krediler, toplam kredilerin yüzde
75'ini oluşturdu.
BİRLEŞİK METAL-IŞ:
3 aylık işsizlik
yüzde 24 'e
dayandı
Dört kişiden
biri işsiz
YIL 4J
IŞS
2000
2001 <**'.
2002 W
2003 H B
2004 1 "
2005 1 $
200$Qj
2007 |
20Û&M
İlk3ay ,
3ERÇEK
2LİK (%)
14.02
p6;15 r
ka n
0^3(23
/T9.19
19,96
L 18,97
| 23,69
Ekono-
mi Scrvisi
Metal-lş
tarafmdan
y a p ı l a n
araştmna-
da, yılın
ilk 3 ayın-
da işsizlik
oranının
yaklaşık
yüzde 24
düzeyine
ulaştığı
ileri sürül-
dü. İş bul-
ma umudu
olmayan,
iş arayıp
son 3 ay içinde iş arama kanalları-
nı kullanmayan ya da işe başlamaya
hazır olup iş aramayanlar ve "mev-
simlik işsizlerin" de dikkate alın-
dığında 2008'in ilk 3 ayı için iş-
sizlik oranının yaklaşık yüzde 24
düzeyine ulaştığı öne sürülen araş-
tırmada, "Toplam işsiz sayısı da
5 milyon 403 bin dii/eyine ulaşı-
yor" denildi. Araştırmada, iş bul-
ma umudunu kaybettiği için iş
aıamayanların oranının 2002'den
bu yana 10 kat arttığı belirtildi.
Perakendeciler: Taksit olmazsa satış yapamayız, Bankacılar: Taksiti yürütemeyiz
Karta taksit riske girdi
NECDET ÇAL1ŞKAN
BERLİN - TBMM gündemine
getirilcn 'kredi kartlarının faizini
mevduat faizinin iki katıyla sı-
ıtırlavaıf yeni düzenleme pera-
kendecileri ayağa kaldırdı. Son yıl-
lardaki pozitif büyüme rakamla-
nnın gelirlerine aynı oranda yan-
sımamasmın sıkıntısmı yaşayan
perakande sektörü, bu kez de kre-
di kartı faizlerinin düşmesiyle
taksit imkânının ortadan kalkma-
sı olasılığının endişesini yaşıyor.
Soysal Danışmanlık tarafmdan
bu yıl 3'üncüsü düzenlenen Pera-
kendc Liderler Konferansf na gi-
yim başta olmak üzere yaklaşık
110 perakendeci, kart faizlerinin
düşürülmesi duruımında taksit uy-
gulmasına son vermeye hazırlanan
bankacılarla görüştü.
Sektör olarak satışlannın yüzde
75'inin taksitle yapıldığını vur-
gulayan Kiğılı Yönetim Kurulu
Başkanı Abdullah Kiğılı, "Ban-
kacılarla birlikte hareket ede-
ceğiz, çünkü hepimiz aynı ge-
mideyiz. Bu tüketiciyi koruma-
ya yönelik bir düzenleme, ama
perakendecilerin cirolarını çok
düşürür" diye tepki gösterdi.
Mudo Yönetim Kurulu Başkanı
Mustafa Taviloğlu, "Taksit kal-
karsa bizim gelirlerimiz de yak-
• Satışlannın yaklaşık dörtte üçünü taksitle yapan
perakende sektörü, kredi kartı faizleri oranlanna getirilmesi
düşünülen sınırın şokunu yaşıyor. Düzenleme yasalaşırsa,
kredi kartıyla yapılan gömlek ve pantolon gibi giyim
eşyasından ayakkabı ve cep telefonuna kadar birçok
üründeki 3-6-12 ay gibi taksit uygulamaları sona erebilir.
laşık yüzde 35 düşer" derken,
YKM Genel Müdürü Jaklin Gü-
ner ise "Bu hafta tstanbul'da
dernekler ve bankacılarla bu-
luşarak konuyu değerlendire-
ceğiz" dedi. Berlin'deki peraken-
de zirvesine katılan bankacılann
görüşleri ise şöyle:
Hakan BinbaşgU (Akbank Pe-
rakende Bankacılıktan Sorumlu
Genel Müdür Yardımcısı): Kredi
kartlanyla ilgili çalışma, piyasa-
ya zarar verecek. Taksit uygula-
ması, tüketicinin alım gücünü
arttırdığı için olumlu bir etkisi var.
Ama bu sistemin yaşayabilmesi
KAOİIEVE HAPSEDEREK
ÇÜZÜM OLMAZ
Berlin'deki perakende zirvesine katılan
Avrupa Kalkınma Bankası (EBRD) Kurucu
Başkanı Jacques Attali, Başbakan
Erdoğan'ın "En az 3 çocuk doğurun"
sözleriyle başlayan tarhşmalara ilişkin bir
soruyu şöyle yanıtladı: "Kadınlar da
işgücüne katılabiliyorsa, evde sıkışıp
kalmıyorsa, o zaman nüfusunuzu arttırın.
Ama bu konuda şüphelerim var. EBRD
olarak Türkiye'de bu yıl başlattığımız
mikrofınans uygulamaları, kadınlar eve
kapalı kalmayacaklarsa çözüm olabilir."
için bankalann kredi kartından ge-
lir üretmesi lazım. Siz yasalarla
geliri kısarsanız, bunun olumsuz
etkileri sadece bankacılık sektö-
rüyle kısıtlı kalmaz. Tüm pcra-
kendecilik sektörünü de olumsuz
etkiler.
Hülya Altay (İş Bankası Bi-
reysel Bankacılıktan Sorumlu Ge-
nel Müdür Yardımcısı): Kanunla
faiz oranı düşmez. Serbest piyasa
ekonomisinin işleyişine aykırı.
Kredi kartı bireysel krediyle kar-
şılaştınhyor. Oysa çok farklı, kre-
di kartının maliyeti çok yüksektir.
Ödeme ve harcama arasında 40
gün süre vardır. Bu bankalar için
bir finansman külfetidir. Pera-
kendede satışlar önemli ölçüde
kredi kartıyla yapılıyor. Bankalar,
maliyetleri kaldıramaz bir nokta-
ya getirilirse alışverişler yeniden
nakte mi dönecek?
Mehmet Sezgin (Garanti Öde-
me Sistemleri Genel Müdür Yar-
dımcısı): Bu tasan geçerse bizim
perakendecilere bugün olduğu
gibi, artı 3 taksit gibi tckliflerle gi-
debilmemiz çok zor. Perakende-
cinin kaç taksit olduğundan haberi
yok, sektörü bankalar fonluyor.
Herkesin bir araya gelip bunun tü-
keticinin yaranına değil, zaranna
bir uygulama olduğu mesajını
vermesi lazım.
DÜNYA EKONOMİStNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Petrolün varil fiyatındaki hızlı ar-
tışlar ve bu artışların nedenlerine iliş-
kin bir mutabakat, petrol piyasala-
rında bir köpüğün oluştuğunu dü-
şündürüyor.
200 dolar olması
beklenlyor
Geçen hafta petrolün varil fıyatı,
günlük piyasada 135 dolara, beş yıl-
lık kontratlarında 140 dolara ulaştı.
Böylece, fiyatlar yıllık yüzdei 00 art-
mış ve bir önceki zirve noktası olan
1979 düzeyini, sabit fiyatlarla yüz-
de15 geçmiş oluyordu. Financial
Times, The Economist, Wall Street
Journal gibi önde gelen gazeteler fi-
yat artışlarını arz yetersizliğine ve ta-
lep artışına bağlıyorlardı.
Hafta sonuna doğru medya Ulus-
lararası Enerji Ajansı'nın (IEA),
dünya petrol stoklarının sanılandan
daha önce tükeneceğini ileri süren
bir çalışmasını aktarıyordu. CNN
pazar günü, IEA Baş Ekonomisti Fa-
tih Birol'a atıfla "enerjide bir yeni
dünya düzeni"r\\n şekillenmekte ol-
duğunu haber veriyordu.
Bunlar petrol piyasalannın uzun yıl-
lar direndikten sonar aniden "zirve"
teorisini benimsediğini, lEA'nın da
benzer bir çizgiye geldiğini gösteri-
yor. "Zirve teorisine" göre petrol
bir gün mutlaka bitecek ama, önce
petrol üretimi bir zirve noktasına ula-
şacak, ondan sonra giderek azala-
cak. Zirveden sonra petrol giderek
daha kıt ve daha pahalı bir mal
olacak. Benim de büyük ölçüde
katıldığım bu teze göre 20 yıldır
dünyada zirve yapan büyük petrol
kuyularının sayısı gittikçe artıyor,
buna karşılık yeni büyük kuyu bul-
ma oranı büyük bir hızla düşüyor.
Dünya petrol piyasalanna Çin ve Hin-
distan'dan gelen yeni talep, "zirve"
tezinin öngördüğü arz-talep den-
gesizliğinin çok daha büyük bir hız-
da ve şiddette şekillendiğini göste-
riyor.
Petrolün kıt bir kaynak olması gi-
bi yapısal, kalıcı etkenlerin yanı sı-
ra, dünyada rafineri ve tanker kapa-
sitesi yetmezliği, yetişmiş eleman kıt-
lığı gibi sorunlar da üretimi ve dağı-
tımı olumsuz etkileyerek fiyatları
Petrol Piyasalarında Kriz ve Köpük
arttırıyor. Nihayet, si-
yasi ve jeopolitik ne-
denlerle piyasalarda
oluşan risk primi de
fiyatı yukan çeken bir
başka kısa dönemli
etken.
Tüm bunlar göz
önüne alındığında,
petrol fiyatındaki ar-
tışları açıklamak zor
değil. Bu yüzden pet-
rol fiyatının yıl sonuna
kadar 150 dolara, bir
yıl içinde de 200 do-
lara ulaşacağına iliş-
kin öngörüler ilk ba-
kışta akla yakın geli-
yor.
Ama
mutabakat
kuşku verlcl
Her türlü toplumsal
"mutabakata", özel-
likle de ekonomi teo-
rileri ve piyasa hare-
ketleri söz konusu ol-
duğunda kuşkuyla
yaklaşmak gerekir.
Nitekim, geçen hafta
petrolün yıl başından
bu yana yüzde 40 ar-
tarak 135 dolara ula-
şan varil fiyatına iliş-
kin açıklamalardaki
mutabakat, bu "kuş-
kuyla yaklaşmak ge-
rekir" tavsiyesini des-
tekliyor. Birincisi, "z/rve" teorisinde,
petrolün fiyatına ilişkin yapısal ve kı-
sa dönemli etkenlerde iki yıldır,
özellikle de bu yılın başından bu ya-
na yüzde 40 artışa yol açabilecek bir
değişiklik olmadı. Aksine, mali krizin
etkisiyle ABD'de ekonomik yavaş-
lama, bunun, geçen hafta aktardı-
ğımız gibi giderek dünya ekonomi-
sini resesyon düzeyinde etkilemeye
başlamış olması, emtia ve enerji
piyasalarında talebin gerileme eği-
limine girmesini beklememiz ge-
rektiğini söylüyor. Nitekim, son ay-
larda pirinç, gıda, buğday ve domuz
eti piyasalarında yüzde 20 - yüzde
30, sanayide girdi olarak kullanılan
birçok metalde yüzde 40-60'a varan
gerilemeler görülüyor (The Times,
22/05; The Asia Times, 23/05).
Aynı gözlemciler, ABD tüketicisi-
nin petrole yönelik talebinde, Çin'in
petrol ithalatında gerileme olduğu-
na işaret ediyorlar. Diğer bir deyiş-
le, fiyatların yukarı doğru sıçraması
değil, en azından artış hızının ya-
vaşlaması gerekirdi.
Finansal analiz ve
haber portalı Pru-
dentbear'in yorum-
cularından Martin
Huthchinson da,
halen petrol piyasa-
larındaki günlük 85
milyon varillik üre-
timle, 87 milyon do-
larlık talep arasında
ki açığa dikkat çe-
kerek fiyatların art-
masının doğal oldu-
ğunu; ancak, yüzde
10'luk fiyat esnekli-
ğiyle, açığın, yüzde
60'lık değil, yüzde
24'lük bir artışa yol
açması gerektiğini
vurguluyor(23/05).
Gerek yapısal ge-
rekse de kısa dö-
nemli özellikleri, pet-
rol piyasalarındaki fi-
yat artışlarını açıkla-
maya yetmiyor. Fiyat
artışlarını açıklamak
için bu etkenlere ya-
pılan ısrarlı vurgular
da ister istemez kuş-
ku yaratıyor.
'Canavarlar' ve
slmyacılar
ABD ve dünya
ekonomisi bir reses-
yona girerken bu
vurgulan kim yapıyor
diye sorduğumuzda
da karşımıza, T. Bo-
on Pickens gibi ünlü spekülatörler,
Financial Times'm aktardığına göre
Goldman Sachs, Merrill Lynch,
Barclays Capital, Deustche Bank
Morgan Stanley, Societe General
gibi finans kurumları geliyor. Bu ku-
rumların bir ortak özellikleri, ABD ev
piyasasında başlayan mali krizde,
son derecede karmaşık ve riskli ya-
tırım enstrümanlarıyla oynarken el-
lerini kötü yakmış olmaları. Ikinci
özellikleriyse başta Goldman Sachs
olmak üzere, petrol ve emtia piya-
salarında oynuyor olmaları. Kısaca-
sı bunlar menkul kıymetlere dayalı
olarak üretilen kredi piyasalarında
yarattıkları köpük patlayınca, oluşan
kayıplarını şimdi emtia piyasaların-
da bir köpük yaratarak telafi etme-
ye çalışıyorlar. Çünkü, bu piyasa-
larda da 1/10, 1/16 gibi kaldıraç
oranlarıyla (1 lira koyup 16 lira borç-
lanarak) çalışmak olanaklı hale gel-
miş durumda. Bu nedenle, türev pi-
yasalarının hacmi (kredi köpüğü)
kredi krizi yaşanırken daralacağına
artmaya devam ederek yıl başında
510 trilyon dolardan, şimdi 590 tril-
yon dolara ulaşmış durumda. (Mo-
ney Week, 23/05)
Financial Times'a göre, eskiden
petrol fiyatlarının kaderi Suudi Pet-
rol Bakanı'nın iki dudağının arasın-
daydı, "şimdi New York ve Londra
merkezli biranalistler çetesinin de-
meçleri ve raporlan belirliyor" (21/05).
Bu analistlerin kimlere çalıştığını da
sanırım tahmin ettiniz. Petrol ve
emtia piyasalarındaki işlemler için-
deki payı yüzde 60'a ulaşan Gold-
man Sachs'ın Jefferey Curie ve Ar-
jun Murti gibi analistlerinin demeç -
lerinin özellikle etkileyici olduğunu
yazıyor. 200 dolar varil fiyatı öngö-
rüsünü yapanlar da bunlar. Dün
köpüğü FED körüklüyordu.. bugün
de bu görevi galiba 'IEA' üstlenmiş
durumda...
Bu finans kurumlarının spekülatif
etkinlikleri dünya ekonomisinde bir
resesyon başlatırken, bir de enflas-
yon tehlikesine yol açıyor. Çünkü, ki-
mi analistlere göre son fiyat artışla-
rının en az yüzde 6O'ı spekülatif ta-
lepten kaynaklanıyor (Engdahl, The
Asia Times 23/05). Böylece ekono-
miyi yönetmek durumunda olanlar,
birbirine ters iki rüzgârın altında ne
yapacaklarını şaşırıyorlar. Reses-
yon; faizleri düşürmeyi, talebi can-
landırmayı gerektiriyor.. enflasyon ise
faizleri arttıımayı, talebi daraltmayı...
Bu yüzden, Almanya Devlet Baş-
kanı ve IMF eski başkanı Horst
Köhler, küresel mali piyasalan, var-
lıkları yok eden bir canavara; spe-
külatif bankerleri de simyacılara
benzetiyor (International Herald Tri-
bune, 23/05).
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Zavallı Siyaset!
Seçimlerden bu yana on ay geçmiş olmasına
karşın yeni bir genel seçim gündemdedir. Gelinen
bu nokta tek başına siyasetin yerlerde süründü-
ğünü gösterir. Sorunlara çözüm üretmesini geç-
tik bir tarafa, siyasetin kendisi çözümü gerekli bir
sorundur.
Siyaseti sorunlu yapan, partilerin iç işleyişinin,
tek kişiye, genel başkana bağımlılığıdır. Iktidarı ve
muhalefetiyle partiler demokratik işleyen bir ya-
pıdan yoksundur.
Bu durumun iktidar partisi için sonucu, yürüt-
me ve yasama güçlerinin tek elde toplanmasıdır.
Yüksek oranda seçmen desteğini ve buna daya-
lı Meclis çoğunluğunu elinde tutan Başbakan, ken-
dini, Arapça deyimiyle kadir-i mutlak, yani herşe-
yi yapabilen sayıyor. Hükümet, bağımsız çalışması
gereken kurumları ele geçirme savaşına giriyor. Ül-
ke demokrasisinin geleneksel ve AKP uygula-
malarıyla yeniden ağırlaşan hastalığı budur.
•••
Tek kişiye bağlı hastalıklı yapılanma "asılyıkımını"
muhalefet partilerinde yapıyor. Çünkü muhalefet
bu niteliği nedeniyle, ülke sorunlarının çözümüne
ilişkin politikalar oluşturamıyor; bu nedenle de ik-
tidar seçeneği olamıyor. AKP iktidarına karşı, de-
ğişik şiddette "yapma, etme" demenin ötesinde
bir muhalefet bulunmayışı, bugünün siyasal dep-
reminin temel nedenidir. Ülke siyasetinin zavallı-
laşmasının birincil kaynağı muhalefetin yetersiz-
liğidir.
Muhalefet seçimler öncesinde olduğu gibi son-
rasında da demokratikleşme konusunda hiçbir so-
mut öneri geliştirmiş değildir.
Demokratik biranayasa, siyasi partiler ve seçim
yasalarının demokratik bir yapıya kavuşturulma-
sı; sendikal hakların güçlendirilmesi vb. demo-
kratikleşme konuları muhalefetin gündeminde
değildir. Örneğin, milletvekili adaylarının saptan-
masında önseçim yöntemi önerilemiyor, çünkü
parti genel başkanlan bu tür bir demokratikleşmeyi
istemiyor; genel başkanlar siyasi güçlerini bu yet-
kiden alıyor.
Oysa bir partinin gerçek gücü, örgütünü, yetkili
kurul ve organlannı çalıştırarak ve halkın sorunlanna
katılımcı bir anlayışla ve çağdaş ve bilimsel çözüm
üretme yetenek ve becerisinden kaynaklanır.
Kişiye bağlı yapılar, kaçınılmaz sonucunu veri-
yor; siyasi partiler, ne kadrolarını yenileyebiliyor ne
de düşüncelerini. Böyle olunca da başarısızlıkla-
rını kanıtlamış olan "eskiler" baştacı ediliyor; bü-
yük bir yanlış yapılarak "keramet" onlardan bek-
leniyor.
* • •
Hükümet ile yargının üst kurumlan arasında ya-
şanan ve özü Cumhuriyet'in değerlerine inen ta-
rihsel tartışma, aslında muhalefetin yetersizliğinin
doğrudan birsonucudur. Muhalefet, "yargının ar-
kasına sığınarak" hükümete ateş ediyor; daha doğ-
rusu yargıya "alkış tutmakla" muhalefet yaptığını
sanıyor. Asıl muhalefeti yargının yapması, muha-
lefet için "utanç verici" sayılmalıdır. Kaldı ki bu ko-
num ve tutumuyla muhalefet kendi varlık nedenini
yok ediyor. Cumhuriyetin değerlerini korumak ve
kollamak dahil, muhalefet görevi, dün Silahlı
Kuvvetler'in e-postalarına, bugün de yargıya ka-
lıyorsa, o zaman sormak gerekiyor: Muhalefet ne-
rede ve ne iş yapıyor?
•••
Yargı kararları AKP hükümetinin kimi uygula-
malarını sınırlayabilir ya da onları durdurabilir. Alı-
nacak yargı kararları nasıl olursa olsun, yaşanan
sürecin yaratacağı siyasal, ekonomik ve top-
lumsal "sonuçlar" nasıl ele alınacaktır?
Bu "sorunun yanıtı" yargıda ya da başka bir kay-
nakta aranamaz. "Muhalefet görevini yargıya bı-
rakan" muhalefet, neden bu büyük sorunlara na-
sıl çözüm bulacağını kamuoyunda tartışmaya
açamaz?
Kaldı ki toplumun gereksinimi hükümetin dur-
durulması değildir, sorunlanna çözüm bulunma-
sıdır. Bu da yargı kararlarıyla değil, siyasi partilerle
sağlanır.
Kendisi demokratik olmayan partilerden ne
demokratik iktidar oluyor ne de demokratik ve "ye-
terli" bir muhalefet. Gerçek çelişki buradadır.
Ülke siyaseti, şimdiki parti yapılarını demokra-
tikleştirmedikçe, sorunlara çözüm üretemeye-
ceği gibi kendisi de bunalımdan ve zavallılıktan kur-
tulamaz. Yapılması gereken ilk iş, siyasi partilerin
demokratik bir iç işleyişe kavuşturulmasıdır.
yakupkepenek06@hotmail.com
K I S A . . . K I S A . . .
Maden tşleri Genel Müdürlüğii'nün
vözel sektöre ihale yoluyla açtığı maden
tampon bölge aramalanyla ilgili ihale
progranıı belirlendi. Buna göre Amasya,
Elazığ, Rize, Samsun, Zongıüdak ve Kırıkkale'de
toplam 8 sahanın işletme ve arama çalışmalan ya-
pılacak ihalelerle özel sektöre verilecek. Samsun ve
Zonguldak'ta ikişer arama ve işletnıe sahasıyla bir-
likte toplam 8 maden sahasmda yapılacak aramalar
34 hektarhk bir alanı kapsayacak. Maden sahası dev-
ri ve işletme ihaleleri, 16 Haziran'da yapılacak.
Goldaş Kuyumculuk hisse senedinde 22-23 Ara-
lık 2004 tarihlerinde yapay fiyat oluşturma suçu iş-
lendiği belirlendi. Ser-
nıaye Piyasası Kurulu bu
nedenle Ali Kercm Ya-
yalar, Hasan Yalınkaya ve Mehmet Sedat Yalınkaya
hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda
bulunulmasına karar verdi.
Garanti Bankası'nın çıkanlmış serma-
ye s ı n
' bedelli olarak 2.1 milyar YTL'den
4.2 milyar YTL'ye çıkarmasına izin
Mf V çıktı. 7 milyar YTL kayıtlı sermaye la-
vanı bulunan Garanti Bankası, çıkanlmış
sermayesini 2.1 milyar YTL'den 4.2
milyar YTL'ye çıkarmak için Sermaye Piyasası Ku-
rulu'ndan aldığı onay çerçevesinde 2.1 milyar
YTL'lik arttınm nakit olarak karşılanacak.
Denizbank, 400 milyon YTL tutannda sermaye art-
tırımı için Sermaye Piyasası Kuru-
lu'na başvurdu. Türk Ekonomi Ban- DetlİzE
kası da 345 milyon YTL tutannda
nakit sermaye arttırımına gidecek.