28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 2008 CUMARTESİ 20 Sınırlar arasında Bir program niye yayından kaldırılır? Yetersizdir. Düzeysizdir. Bilgi vermez. Banu Avar'ın TRT'de yayından kaldırılan "Sınırlar Arasında" programı için "Yetersizdir" diyemezsiniz, "Düzeysizdir" diyemezsiniz, "Bilisizdir" diyemezsiniz. Deseniz deseniz "Taraflıdır" diyebilirsiniz. Izlediğimiz programlar açısından baktığımızda "Sınırlar Arasında " kimden yana taraftı? Türkiye Cumhuriyeti'nden... Banu Avar, en büyük yanlışı orada yapmıştır işte... Heyet raporu Recep Tayyip Erdoğan'ın göz rahatsızlığı gerekçesiyle 19 Mayıs törenlerine Katılamadığı gündü. Tiyatro sanatçımız Macide Tanır aradı. Devlet Tiyatrosu'nda görevden kaçtıklarında heyet raporu getirmek zorunda kaldıklarını anımsattı: "Sayın Başbakan'a geçmiş olsun der, milletçe heyet raporunu bekleriz..." IŞIK KANSU :umhuriyet.com.tr Suçlu Kim? Hem suçlu hem de güçlü... Sanık olan AKP değil sanki. Cumhuriyeti yıkım ekibinin mız- mızlanmadığı gün, yargıyı suç- lamadığı saat yok neredey- se... Avrupa'ya gidiyor ağlaşı- yor, büyük biraderinin omzuna yaslanıp sızlanıyor... Enseye şaplağı yiyince de efeleniyor: Vay efendim, yargı konuşur muymuş... Konuşur... Emekli Anayasa Mahkeme- si Başkanı Yekta Güngör Öz- den de konuşabileceğinin ana- yasal temellerini sıralıyor zaten: "Anayasanm başlangıcının 4. paragrafı kuvvetler arasında astlık-üstlük savının olmadığını söylüyor. Bu, bir. Anayasanm 6. maddesi, egemenliğin yetkili organlar eliyle kullanılacağını söylüyor. Yani 1961 Anayasa- sı'ndan önce olduğu gibi TBMM tek başına milli ege- menliği temsil etmiyor, iki. Ana- yasanm 9. maddesi yargı or- ganlarının ulus adına egemen- lik yetkisini kullanmakla dona- tıldığını söylüyor. Bu da etii üç..." Yargıtay Cumhuriyet Baş- savcısı'nın iddianamesi ile suç- lanan Başbakan, bakanlar, AKP önde gidenleri açacaklar ağız- larını, yargı ise yumacak gözü- nü, öyle mi? Yıkım, yağma yok artık... Yekta Güngör özden'in dedi- ği gibi: "Yargı ulus adına konuşur. Kendisini ilgilendiren bir ko- nuda sataşma olursa yanıt ver- mesi en doğal hakkıdır. Yargı- ya saldınlann giderek azgınlaşan boyutu, içerideki işbirlikçilerle, dışanda sözde dost görünen Türkiye karşıtlarının dayanış- ması, yargıyı suçlu gibi göster- me çabalan giderek ölçüyü ka- çırdı. Bu saygısızlıklar karşısın- da Yargıtay çok haklı olarak duygulannı, düşüncelerini bir uyan niteliğinde dile getirmiştir. Hükümet tarafmdan buna kar- şı verilen tepkilerin ise hukukla, gerçekle ve de terbiyeyle hiç il- gisi yoktur..." Neden? Yazar Ergün Poyraz yaklaşık on aydır, gazeteci Hacı Boğatekin de bir ayı aşkın süredir tutuklu... Ankara Aydınlığı Girişimi, "Neden" diye soruyor: "Gerek hükümet yandaşı 'aydınlarca' gerekse AB ve ABD komiserierince, 'ifade özgürlüğü' ve 301. madde konulannda gösterilen duyarlılık, yukarıda anılan tutuklamalar ve haksız süreçler için gösterilmemekte; aksine, tutuklamalar pervasızca desteklenmekte, adeta buyurulmaktadır. Cezaevindeki yazarian dayanaksız savlaha suçlayan kitaplann ve yazılann yayımlanmasına göz yumulmaktadır. Ergün Poyraz ve Hacı Boğatekin başta olmak üzere, iktidara karşı düşüncelerini açıkladıklan için tutuklanan tüm aydınlar hemen serbest bırakılmalıdır." Geçmişte Eğitim-lş Sendikası, kamu çalışanlarının sendikalaşması önündeki tüm engelleri kaldırabilmek için zorlu bir hukuk savaşımı yürütmüştü. Bugün memurlar örgütlenebilmiş, konfederasyonlar kurabilmişlerse eğer, bunun temelinde Eğitim-lş kurucularının artığı sağlam harç yatar. Geçen hafta Üzüm-Sen, Tütün-Sen, Fındık-Sen, Ayçiçek-Sen, Hububat- Sen, Zeytin-Sen ve Çay-Sen'in bir araya gelerek kurdukları Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi- Sen) da tarım üreticilerinin ve emekçilerinin sendikalaşma uğraşısında önemli bir kaldıraç olacağa benzer. Çiftçi-Sen kuruldu Konfederasyon Başkanı Abdullah Aysu'nun "Son 20 yılda çiftçilere yönelik uygulanan politikalar sonucu çiftçilerin uğradıklan hak yoksunluklannı giderme, haklannı koruma ve geliştirme açısından yeniden düzenlenecek Sendikalar Yasası'nda çiftçi sendikalanna yönelik iç hukuk düzenlemesinin de yapılması bir hakkın teslimi açısından gerekliliktir" demesi de bir yeni mücadelenin başladığının göstergesi... Konfederasyon, "sözleşmeli tanm" uygulamaları ile üreticinin bırakınız "bağımsız çalışan" olmayı, kendi tarlasında bir firmanın "sigortasız elemanı" haline geldiğinden hareketle çiftçilerin haklannı savunabilmeleri için sendika kurmalarının zorunluluğunu savunuyor: "Anayasamızın sendika kurma hakkını tüm çalışanlara tanımış olmasına ve anayasamızın 90. maddesi gereği esas alınması gereken uluslararası anlaşmalarda sendika kurma hakkının herkese tanınmış olmasına rağmen Dünyada ve Türkiye'de Margarin SADIK ÇELİK * Ülkemizde 1960'a kadar in- sanlarımız dengesiz, yetersiz beslenme ve zor yaşam koşul- larından dolayı daha çok ve- remden hayatlarını yitirirlermiş. 1960'tan sonra ise sağlıksız ve endüstriyel gıdalann kullanımının yaygınlaşması, toplumun mar- garin ile tanıştırılmasıyla (daha ucuz ve daha kolay ulaşılabilir- liklerinden dolayı) ve sigara tü- ketiminin de artmasıyla kanser vakalarının çığ gibi büyüdüğü, kanserin vurmadığı Türk ailesinin kalmadığı bir gerçektir. Yatıp kalkıp, haklı olarak, fiziksel ve görsel, çağdışı, ilkel gıda terö- rünü ağızlarından düşürmeyen- ler, genetiği değiştirilmiş, doğal yapısıyla oynanmış gıdalardaki insan hayatına kastetmiş, sabı- kalı endüstriyel ürünlere sıra gel- diğinde ne hikmetse ya gör- mezlikten geliyorlar, ya farkında değiller ya da işlerine gelme- mektedir. Meseleye bu pers- pektiften bakarak açıklık getir- meye çalışacağız. Margarin, gliserol ve yağ asit- lerinden oluşan trigliseritlerin hâkim olduğu bileşikler grubu- dur. Bu bileşikler suda çözün- mediği halde pek çok organik çözücüde çözünür. Sudan daha düşük yoğunluğa (dansidite) sa- hiptirler. Oda sıcaklığında katı formda iseler katı yağlar, sıvı formda iseler sıvı yağlar olarak tanımlanırlar. 1 gr. yağ vücuda 9 kalori verir. Günlük yağ tüketi- minin, günlük tüketilen toplu ka- lorinin yüzde 35-40'ı civannda ol- duğu bilinmektedir. Yetişkin bir insanın günlük faaliyetlerini sür- dürebilmesi için en az 2 bin ka- loriye ihtiyacı vardır. Bu miktarın ise 650-700 kalorilik kısmı yağ- lardan karşılanmaktadır. Bir in- sanın günde ortalama 75 gr. yağa ihtiyacı vardır. Bu yağın 1/3'ü sıvı olarak yemeklerie alın- makta, geri kalan 1/3'ü katı yağ olarak kahvaltılarda ve 1/3'ü de peynir, süt, fındık gibi çeşitli gı- dalardan karşılanmaktadır. Ye- meklerie ve kahvaltıda alınması gereken toplam yağ miktan yak- laşık 48 gr'dir. Bu ise kişi başı- na yılda 17.5 kg'dir. Evet, yağlar bu kadar önem- li; hayatımızı bu kadar çok ya- kından ilgilendiriyor. O zaman özellikle margarin üreticilerinin, satışlarını daha çok arttırmak için gazete, TV'lere verdikleri ilanlar vesilesiyle biz de marga- rin gerçeğine ışık tutmak istedik; margarin teknolojik olarak, ho- mojen bir karışım oluşturmayan su veya süt fazı ile yağ fazının meydana getirdiği emülsiyondur. Margarinde su fazı, sürekli olan yağ fazı içerisinde dağılmış hal- de bulunur. Margarinde esas olarak iki faz mevcuttur. Yağ fa- zı, çeşitli sıvı ve katı yağların ka- rışımı olup, margarin, tüketildiği sıcaklıkta, uygun katıhğı sağla- yabilecek katı yağ oranına sahip olmalıdır. Margarinler için en önemli ka- lite faktörleri, kristal yapı, kı- vamlılık ve plastiklik gibi fiziksel özelliklerdir. Bu faktörler, verilen herhangi bir sıcaklıkta bileşimde bulunan gliseritlerin erime nok- talarına, toplam katı veya kristal gliserit miktarına, bu katı kısım- ların belirli sıcaklık değerleri ara- sındaki dağılımlarına ve marga- rinin üretildiği çalışma şartlarına ve kullanılan hammadde cinsine, kalitesine, depolanmasına ve üretim teknolojisine bağlıdır. Margarin kelimesi Yunanca "inci" anlamındaki "margo- ron"dan gelmektedir. 1869 yı- lında 3. Napoleon, askerlerine yedirecek yeterli tereyağı bula- madığı için açtığı yarışmada te- reyağı benzeri ve emülsiyon ha- linde bir ürün üretilmesini iste- miştir. 1870 yılında Hippotyte Mege-Mouries tarafmdan mar- garinin formülü bulunmuştur. Mouries, formülünde hammad- de olarak hayvansal yağlardan elde edilen "oleomargarin" kul- lanılmıştır. Oleomargarin emül- siyonu yapılmıştır. Dünyada ve Türkiye'de daha çok bitkisel margarin üretilmektedir. Böyle- ce margarinler şöyle gruplana- bilir: 1. Bitkisel kökenli bitkisel margarinler, 2. Hayvansal ve bitkisel kökenli hayvansal mar- garinler (kasaplık hayvan yağla- rı, balık yağları). Sonuç olarak, margarinler kimyasal işlemler sonucu suni olarak elde edilir. Bunun için hayvansal iç yağlar, bitkisel yağlar ve balık yağlan te- reyağına benzer görünüm ve tat elde etmek için çeşitli kim- yasal işlemlerden geçirilir. Bir di- ğer ifade ile, margarinler bitkisel ya da hayvansal yağların hidro- jen yapısının, doğasının değişti- rilmesi ile elde edilir. Sonuçta, ül- kemizde margarinin "merdiven- altı" olarak üretiminin var oldu- ğu gerçeğine rağmen hangi ile- ri teknolojik yöntemler kullanıldığı konusu belli değildir. Günümüzde tıp adamlannın ve dünyaca ünlü beslenme uz- manlarının görüş birliği içinde ol- duğu temel görüş, belli bir yaş sonrasında sağlık sorunu olan bi- reylerin günlük beslenmelerinde yağ kullanım miktarını kalp-da- mar sağlığı açısından azaltmaları, başta zeytinyağı ya da bitkisel sı- vı yağ tüketimini tercih etmele- ri yönündedir. Dünyada bilinçli ve bilgili, ekonomik durumu uygun tüketicilerin yağ tüketimi ile bil- diği gerçekleri bir kenara bıra- karak margarin kullanımını teş- vik edici hiçbir bilimsel veriye da- yanmaksızın söylenilen sözleri kabul etmek mümkün değil. Yi- ne "Margarin gönül rahatlığı ile tüketilebilecek birbesindir, yağ- larA, E.DveK vitaminleri içerir, mideye doygunluk hissi verir, margarini tavsiye ederiz" şeklin- deki reklam ve açıklamalar ise bi- limsellikten uzak, talihsiz bir ifa- dedir. Ülkemizde, içinde hidro- jenize yağ bulunan gıdalann pa- ketinde bu "nebati yağ" olarak ifade ediliyor. Buna bile çok az ambalajda rastlanıyor. Yapılma- sı gereken, tüketicinin daha da bilinçlenmesi, sorgulamasıdır. * KEYVENİ Yönetim Kurulu Başkanı Yargıtay, karariannda 'üreticilerin sendika kurma haklarının iç hukukta düzenlenmemiş olduğu' gerekçesi ile tanmsal üretim yapan üreticilerin kurmuş olğu sendikalan kapatma yönünde verilen kararlan onaylamaktadır. Böylece büyük kısmı sözleşmeli üretim yapmakta olan ülkemiz üreticileri, serbest piyasa kurallannca düzenlenen birpazarda, örgütlü tanm şirketlerine karşı öz savunma örgütlerini kuramayacak bir hale getirilmektedir." Çiftçi-Sen taşlı, dikenli bir yolda koşmayı yeğledi. Yara, bere alsa da sonunda hedefe varmayı amaçlıyor, tıpkı Eğitim-lş gibi... - - • KİM KİME DUM DUMA BEUIÇAK rcUT*AYA BTMİS o£üfiL o ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACJ [email protected] ; ' • HARBİ SEMİH POIÎOY (ÇÖPLÜK ÇOCDKLARI) TAYYARÖZKAN www.junkfdz.com BIZIM DUNYA ŞAPŞAL! TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2-4 Mavts www.mumtaz-arlkan.com MÎTfNG UABERriASVİR-/EFMUfDA 19İ9'I>A eUGÜKI, BÜYÜK SULTAMAHMET MİTİNGİYLE İLGİLI HABER, İSrAMSUL'PA yAYIMLAMAkJ İ EFtCÂ/Z GAZETESİNDE ÇltCTI. (SAgDA) İS MAYISTA rVNASILILAR'lM IZMİS'e Ç A YAPABAK. £GE SĞLGESM /ŞGALE BAÇLAMA - LAKINA TEPKİ OIA/BAK P>aZ£NLEMEN MİTJNSOE AZOhlUŞAAACllAR, OLAYI NEFBeTLe M/Ç, MİU-ET/N BUMU ONAYLAMAYACAĞINl SÖY- LBMİŞLERJ>!. KOMUÇK*AClLAIZf>AN SİKİ OE UALİ- OS BOİP 'rİ(APIVAR) . t/ALKA ATSŞLİ S/R SÖY- L£V re/Z/P, /MSANLIH VS ADALETE SA6LI KAL~ M/3K ISE KOşrtJL+Aje Aie OLU/ZSZ4 OLSUN KUS/USTB BOYLIM EĞMEMBtC /ÇIN ANr 'Ç.HZ- M/<rr/.. SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU Sivas '93 "llkelerime ters düşen bir insan ve kötü bir ör- nek...." Sivas'ın üçüncü, Nesin'in ölümünün birinci yıldö- nümünde kendisine yönelttiğim bir soruyu Erdoğan, Is- tanbul Belediye Başkanlığı döneminde böyle yanıtla- mıştı... Soru şuydu: "Aziz Nesin 'in adını cadde, meydan adı olarak bu şeh- re sokmam demişsiniz. Neden?" "Tasanyfum altında olan herhangi biryerde Aziz Ne- sin ismini vermem. llkelerime ters düşen bir insan ve kö- tü bir ömek. Istanbul halkmın yüzde 51' isarhoş olmak istiyor diye, sarhoş olmak için imkân hazırlamam ben..." "Sarhoşlukla Aziz Nesin'e itibaraynı şey mi?" "Aynı şey. Ben onu inanç itibanyla halkımı sarhoş edip farklı yöne getirme durumunda bir insan olarak görü- yorum..." "Oğlu babasmın Taksim Meydanı'ndan geçerken al- kışlandığını söylüyor. Nesin'ialkışlayan Istanbullulan hi- çe mi sayacağız?" "Bunu siz söylüyorsunuz. Aziz Nesin' i alkışlayanla- ra inanmıyorum..."(Bknz. "Demokrasi Amaç Değil, Araçtır..." Annem Batıya Gidin Dedi, s. 138) 33 kişinin yaşamını yitirmesiyle son bulan o yobaz kat- liamdan kurtuluşundan iki yıl arayla yitirdiğimiz yaza- rın ardından, Erdoğan'ın seçtiği bu akıl almaz sözler; sergilediği ısrarlı hınç ve öfke karşısında donup kal- mıştım. "Şiddeti lanetlemek" adına bir fırsat olur umuduyla tekrartekraryinelediğim sorulara Erdoğan inatla "Kö- tü ömekti!" karşılığını vermişti... İşte bir "değişim kanıtlama" fırsatı... Istanbul Tiyatro Festivali vesilesiyle nihayet görmek fırsat elde ettiğim "Sivas '93"ü izlerken, yıllarca aklımdan çıkmayan bu sözleri düşündüm. RTE bugün Başbakan. Erdoğan, o günden bu yana geliştirdiği "Değiştim. De- ğiştik. O gömleği çıkardık, bu gömleği giydik. Demok- rasiyi bugün en çok savunan, sahip çıkan parti biziz!" söylemi adına; acaba gidip bu belgesel oyunu görmeyi düşünür mü? Dillere perseng olan o "değiştik" söylemine temel oluş- turacak somut bir tavır almayı, sergilemeyi -kırk yılın ba- şı- göze alır mı? Sivas katliamının 15. yılında Genco Er- kal ve DostlarTiyatrosu'nun sahneye koyduğu bu et- kileyici oyun, işte şimdi altın bir fırsat. Başbakan bu temsili izlesin. Ve gazetecilere dönüp: "Bu korkunç Talibanlığı lanetliyoruz. Türkiye' de bir da- ha asla böyle bir şey olmayacak!" desin... 1996 Temmuz'unda yaptığımız o meşhur "Demok- rasi Amaç Değil Araçtır" söyleşisinde kullandığı ifade- lerie arasına bugün Sayın Başbakan elle tutulur bir me- safe koyabiliyor mu? Dünden farklı şeyler söyleyebi- liyor mu? Böylesine korkunç bir insanlık trajedisi kar- şısında farklı tavır alabiliyor mu? Tek "değişim kriteri" budur. "Bellek ödevi "ni yalnız sanatçı mı yapacak? Sıvas'tan bu yana dünya değişti. Araya "11 Eylül" gir- di. Türkiye New York'taki Talibanlığı yüksek sesle la- netledi. Niye kendi içindeki Talibanlığı lanetlemiyor? Ikiz Ku- leler'i yıkan Talibanizmle, ozanları Sivas' ta ateşe ve- ren Talibanizm arasında herhangi bir fark var mı? Ni- ye kendi Talibanizmi ile yüzleşmiyor? "Allah ileAldatmak" isimli son kıtabında bu çanalıcı konuya döne döne parmak basan Yaşar Nuri Öztürk: "Sivas'ta sergilenen Neronik ve histerik dincizulüm, 11 Eylül'de New York kulelerinin vuruluşundan, anlamı ve önemi bakımından daha önde ve daha dikkat çekicidir. Türkiye o tarihizulümden sonra... düşüşe geçti. Hep aşağı yuvarianıyor. Yuvarianma sürecektir. Ta, toplu bir tövbe yapılıncaya dek" diyerek şu saptamayı yapıyor: "Diyanet Işleri Başkanlığı böyle bir çağrıyı kurumsal anlamda yapabilir; gündemine alabilir; bu çağrının an- lam ve önemini anlatabilirdi. Ne yazık ki bugüne değin sesi sedası çıkmamıştır." Siyasi sınıfımızın, kunımlarımızın bu gözü dönmüş vahşet karşısında senelerdir başını kuma gömdüğü ül- kede, bu "föVbe" ve "yüzleşme çağrısını" sanatçı du- yariılığı ile Genco Erkal yapıyor. Izleyicilerin yaşlı gözlerle dakikalarca ayakta alkışla- dığı oyunun anahtar cümlesi şu: "Hiçbirşey eyleme geçen cehalet kadarkorkutucu ola- mazl" Baştan sona mahkeme tutanakları ve o cehennem gününü yaşayanların tanıklıkları üzerine oyunu kuran Genco Erkal'a; böylesine zorlu ve zorunlu "bir bellek görevine" bizi davet ettiği için ne kadar teşekkür et- sek azdır. Sivas '93'ü mutlaka görmelisiniz. [email protected] 5 6 7 8 9 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Adıyaman ilin- de, Roma döne- minden kalma ün- lüköprü. 2/Yunan abecesinde bir harf... Yağlı gü- reşte pehlivanla- rın aynldığı beş derecenin en alt basamağı. 3/ Ban- kacılıkta bir he- saptan başka bir hesaba para akta- nmı... Tümör. 4/ Zaman, çağ... Dört Halife'nin so- nuncusu. 5/ Cinsiyet... Is- kambilde koz. 6/ Savaşta ölen yeniçerilerin erkek çocukJanna verilen ad... Italya'nın en uzun ırmağı. II Bir yerde oturma. 8/ Eski dilde su... Isa Pey- gamber'in doğum yeri olan köy. 9/ Malzeme... Sat- rançta özel bir hareket. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Müslümanlıkta bazı kişilerin kaza ve belaya karşı bo- vunlannda taşıdıklan, içinde dua bulunan deri kılıf... Gü- müş elementinin simgesı. 2/ Hitit... Bir şeyden kalan kötü iz. 3/ Nar, erik, kızılcık gibi yemişlerden yapılan pekmez. 4/" — mukassi görünür taşradan aınma / Bir başka feralı başka letafet var içinde" (Ncdim). 5/ Üzerı kımıızı parafınlc kaplanan bir rür peynir... Maksat. 6/ Evcıl bir geyik... Yu- nan mitolojisinde savaş tannsı. II Notada durak işareti... Bey- gir... Uluslararası alanda karayoluyla yapılan mal taşıma- cılığında kullanılan büyük kamyon. 8/ Atılmış, cğrilmeye hazırlanmış top biçiminde yün ya da pamuk... Romany'nın plaka imi. 9/ Ccviz büyüklügündc bir domates cinsi... Do- nuk renkli otomobil boyalan için kullanılan sözcük. R 1 N 0 L 0 J i • 1 M A R E r•T A 1 A V •3 A H T T A J A N | R A h K 1 L •R A D i K A L 1 B 1 Z A | U r A N U N IV A R | Y •C •M F- L A S • P A R A r0 N E R
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle