04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MAYIS 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Göz göregöreçevrekirliliği Zonguldak'm Devrek ilçesinde belediye, iki yakasında köylülerin yaşadığı, etrafmda ormanlık alanlann bulunduğu çayın kenannı çöp döküm alanı olarak kullanıyor. Kirliliğin farkında olan yetkililer sıkıntının temmuzda biteceğini açıklıyor AYKUT KÜÇÜKKAYA ZONGULDAK - Zonguldak'm Devrek ilçesinde belediye çöpleri yemyeşil doğanın tam ortasına bo- şaltıyor. Devrek Çayı'nın kenanna bırakılan çöpler açık alanda yakılı- yor; göz göre göre çevre kirliliği ya- şanıyor. AKP'li belediye internet si- tesinde Devreklileri, "Sineksiz bir yaz geçirmek îçin haşeratla mü- cadele kampanyası kapsamında açıkta hiçbir gıda artığı ve çöp bı- rakılmaması" konusunda uyanyor. Belediye yetkilileriyse sorulanmızı "Temmuz ayında sıkıntı bitecek" şeklinde yanıtlıyor. Doğasıyla dikkat çeken Zongul- dak'm Devrek ilçesine giriştc insa- nı şaşkınlığa uğratan bir manzara kar- şılıyor. Devrek Çayı'nın geçtiği, et- rafinda ormanlık alanlann bulundu- ğu ve çayın iki yakasında köylülerin yaşadığı yerin tam ortası belediye ta- rafından çöp döküm alanı yapılmış. Belediye araçlan çöpleri boşalhrken hayvanlann çöplüğün içinde gez- dikleri görülüyor. Çöpler yakılır- ken çayın, ağaçların ve köylerin üzerinde "duman buhıtıT oluşuyor. Çöplüğe yaklaşırken keskin bir ko- ku insanı rahatsız ediyor. Köylüle- rin "Biraz yükseğe çıkın da man- Köyün güzelliği çöplerin yakılınası sonucu çıkan dumanlann altında kaybolurken hayvanlar çirkinliğin içinde gcziniyor (Fotoğraflar: AYKUT KÜÇÜKKAYA) zarayı görün" sözü üzerine Kom- şular Köyü'ne doğru yöneliyoruz. Gördüğümüz manzara köylülerin sitemlerini haklı çıkanyor. öğle sı- cağında çaym kenarına bırakılan çöpler için için yanıyor. Eskiden çay- dan balık tutan köylüler şimdilerde çöplüğün yarattığı kirlilikten çayın kenanna bile yaklaşmıyor. Devrek Belediyesi Çevre Müdür- lüğü'nün kısa bir süre önce yaptığı açıklamaysa belediyenin internet si- tesinin açılış sayfasında hâlâ yer alıyor. "Devrek Belediyesi'nden sineksiz bir yaz geçirmek için ha- şeratla mücadele kampanyası" başlığı altında yer alan açıklamada şu ifadcler dikkat çekiyor: • Yaz aylan boyunca cadde ve so- kaklara hangi amaçla olursa olsun atık su bırakılmaması... • Açıkta hiçbir gıda artığı ve çöp bırakılmaması... • Şehir içinde bulunan meyvc ağaçlarında ağaç dibine dökülen meyve atıkJarının her gün toplanarak kapalı şekilde çöpe atılması... • Temizlik işçilerinin ulaşamadı- ğı yerlerde (bahçelerde) araç lastiği, ağzı açık kaplar ve su tutabilen eş- yaların temizlik işçilerine teslim edilmesi. BELEDİYE ÜZGÜN!.. Gördüğümüz çirkin manzara ve in- ternet sitesindeki bu çelişki üzerine Devrek Belediyesi'ni arıyoruz. Ko- nuyla ilgili olarak belediyede çevre mühendisi olarak görev yapan Ay- han Kazkondu sorulanmızı yanıt- lıyor. "Olayın biz de farkındayız. Kimse istemez böyle bir yere çöp dökmeyi" diyen yetkili, sıkıntının temmuz ayında sona ereceğini söy- lüyor. Katı atık ve tıbbi atık depo- lama tesis inşaatının bittiğini; önü- müzdeki birkaç ay içinde işletme için ihaleye açılacağı bilgisini veren Kazkondu, çevredeki tüm illerin çöplerinin buraya getirileceğini ifa- de etti. Demek Yapılabilirmiş!.. MERİÇ VELtDEDEOĞLU Geçen hafta ülkemize gelen 2. Elizabeth'in ziyaretinin en il- ginç bölümü, Kraliçe'ye Bursa Yeşil Cami'de Kuran dinletil- mesiydi sanırım. Bütün gazeteler bu cami zi- yaretini görüntülerle ayrıntılı haberlerle yayımladılar; Vakit gazetesi dışında. Kraliçe'nin ülkemize üçüncü gelişi bu. llk kez ziyaret izlen- cesinde (program) bu boyutta dinsel içerikli bir bölüme yer ve- rildi. Bu düzenleme, "/a/7c"Tür- kiye Cumhuriyeti'nin artık ılım- lı bir "Islam Devletf'ne dönüş- tüğünü vurgulamak için mi ya- pıldı diye düşünüyor insan. Gerçi, Papa nasıl "Katolik Ki- //ses/"nin başıysa, 2. Elizabeth de Protestan "Anglikan Kilise- s/"nin başı; yani dinsel bir tem- sil görevi de var. Ama ülkemizi ziyaret eden "Papaları camide oturtup, Ku- ran'dan uzun bir "sure" baştan sona okunup kendilerine din- letilmiş miydi? "Oturtup" sözünün bu nok- tada çok önemi var. Ziyaretin bu bölümünü düzenleyenler epey kafa yormuşlardır sanınm. Kraliçe'nin diz kırıp yere çö- kerek oturması söz konusu olamayacağına göre, camiye "koltuk" konması uygun gö- rülmüş; ne de olsa Kraliçe, Hıristiyan... Ne ki kendisine eşlik eden kadınlı erkekli Müsiümanlar nasıl oturacaklardı? Onlan kol- tukta ve yerde oturacaklar di- ye ikiye ayırmışlar. lyice ılımlı bir "Islam Devle- f/"ne dönüştürülen laik Türki- ye'yi temsilen "Baş Mümine" Hayrünnisa Gül, çevirmen- ler, görevlilerden kimileri, Prof. llber Ortaylı ve yabancılar koltuklara kurulmuşlar. Geri kalanlar ise, Kraliçe'nin koltuğunun sağında diz çök- müş oturuyorlar. Tüm din adamları da bu kol- tukluların karşısında, yere otu- rarak dizilmişler. Bu görüntüleri, TV'de izleyip, gazetelerde gördüğümde, 1928 yılına uzanmadan ede- medim. Seksen yıl önce Haziran ayında, Ankara Üniversitesi llahiyat Fakültesi çerçevesinde kurulan ve Prof. Fuat Köprü- lü'nün başkanlığını yaptığı bir komisyon, "Dini Islah Proje ve Beyannamesi" adı altında bir bildiriyi kamuoyuna açıkla- mıştı. 0 Bildiride, ilahiyatçı, felsefeci, din tarihçisi, eğitimci on "bilim adam/"nın Prof. Fuat Köprülü ile birlikte imzaları vardı. Komisyon, Islam dininde bir "ıslahat" (düzeltim, yenileme) yapılması gereğini vurguluyor ve bunun, dinin "inanç alanı"na, "inanç ilkeleri"ne hiç dokun- madan dört bölümde gerçek- leştirilmesini öneriyordu; kısa- ca: 1) Ibadetin biçiminde, 2) Ibadetin dilinde, 3) Ibadetin görünüşünde, 4) Ibadetin ideo- lojisinde. Bu kapsamda "ezan" Türk- çeleştirllir; Türkçe Kuran ca- mide okunarak denenir; çevi- ri çalışmalarına başlanır. Dinin öz anlamına ulaşabil- mek için dine ussal (akıl) bir yaklaşım ve felsefe açısından bakma yoluna girilir. Hutbeleri çağdaş ve felsefi bir içerikle hazırlama çalışma- ları başlatılır ve sürdürülür. Camilerde ibadetin "sıralar"a oturarak yapılması, dolayısıyla Kuran'ı da böyle okuyup dinle- me önerisi ise hiç ele alınma fır- satı olmadan, 1950'de iktidara Demokrat Parti (DP) geçer. DP yönetimi ilk iş olarak "ezan"ı yeniden Arapçaya dön- dürecek ve öteki atılımları da askıya alacaktır. Bu "geriye dönüş" kararlarını alan DP'nin "Bakanlar Kurulu"nun imzala- rı içinde, Dışişleri Bakanı ola- rak Prof. Fuat Köprülü'nün de imzası vardır... Yıllarsonra, 2008'in 14 Ma- yıs'ında, Yeşil Cami'de Ku- ran'ın Rahman suresi bütü- nüyle okundu. Ve bunu insan- lar sıralara değil, ama "kol- tuk"\ara oturarak dinlediler. Demek böyle bir "düzenle- me" yapılabilirmiş. Sonuçta Kraliçe'ye bir şey olmazdı ama, görüldü ki Bayan Gül'e de, ötekilere de bir şey olmadı, çok şükür!.. Olayın ilginç yönü, "dinsel" kimlikli AKP'nin bunu gerçek- leştirmesi. Ama şaşmamalı; ne de olsa -AB'nin indinde- bü- yük "reformcu" bir parti AKP; dolayısıyla "ibadef'te yaptığı bir küçük düzenlemeyi, "şanına" uygun bir biçimde geliştirip, sürdüreceğine yürekten (!) ina- nıyoruz... Sürdürmezse, AKP'nin "din"\ "kullanma"s\n\n "utanılacak" yeni bir örneği olarak tarihe ge- çer sanırız. Ç) Bkz. M. Velidedeoğlu, La- iklikten Şeriata mı? Cumhuriyet Kitapları, 2. Bası, 2008 [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behlcak@yahoo. com. tr Sorm ÇİZGlLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HAYAT EPÎK TtYATROSU MUSTAFA BtLGtN FETHULLAH &ULEN tZMİROE BİR ŞÎRKETTE [email protected] GAVUR tZMÎR. MÜSLÛMAN TUZLAl i i i I OTOBÜSTEKlLER KEMAL URGENÇ [email protected] öhüıwxe tnş k°ynftri<ırlci /ıtrjc**/Memnuh edecfik, şey c{ck- TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN www.mumtaz-arikan. com Silivri Cumhuriyet Mahallesi'nde SATILIK ARSA 0312 31069 06 Plevne Lisesinden aldığım tasdiknamemi kaybettirn. Hükümsüzdür. Mustafa ÜNAL Nüfus Cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Silva GÜNGÖRDÜ T/XfTRONUN BÜYÛK YARAT/C/LAR/HOAN B/RJ 13O6'DA 8U6ÛM,ÜNLÜ HORVEÇL.İ OYUN YAZARt VE OZAMI (4ENBIIC IBSEU, 73 YAÇINPA ÖUHJ. ÇAĞPAŞ 7iYAr£ONUN İLK VE EN ÖNEMÜ YAZARLAetUOAU S(£i OLAN IgSEN (jPSEN'), SAZI PESe/eLENPİBME- \ LE&B GÖKS, SOPHOKLES VE SHAKSSPEAISE'LE AYNI S(RALAMAin KAEKTEDİR. ÖNCELERl f /'/« Or'L/YLS OYUN \ SAÇLAYAN IBSEN, GİPe&EK DÜZ YAZJY- S LA, GERÇEKÇi YHPirLAR VEGMEYE KoYULMUÇ f 1 TU. KİfiSEL VE TOPLUMSAL SO&UAJLARf, ) KDJOJÇMUŞ AHLAK ICltlSALLARIM, gAĞNAZ- yL/Sl, PİNŞEL SASK/y/, KAPlfJ HAKLA&lhlt {KOMU EPİNEN YA2AR 26 OYUN VERMÎÇTİ. İÇTE BAZILAISI ! "PEE/e. GYNT" "NORA.gilZ BE8EK ev't " "HORTLAICCAIS*, "(JEPPA GAB- "YAgAfil 0/e.DEĞl", "YAPI USTASI "BİH HALK PÛÇMAMI " . . . BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Bu Nasıl Kader?.. Dün Istanbul'da Ayasofya civarındaydım. Sul- tanahmet Meydanı'nın deniz tarafında, Topkapı Sarayı'na birsokak mesafede Bizans'ın impara- torluk sarayı (Başbakanımızın deyimiyle viraneleri) artıkları var. Kimisi kazıyla açığa çıkarılmış, kimi yerlerinde kazı devam ediyor. Kimi yerlerine 'yeni girişimci'\er ek otel yap- maktalar. Başka bir deyimle ve hatta Başbaka- nımızı deyimiyle 'güzelleştiriyorlar.'! Eski Sultanahmet Cezaevi olan Four Seasons Hotels, hakikaten bir güzellik abidesi olmuş. Bi- na aslını kaybetmeden fonksiyon değiştirmiş, bah- çesinde tek ağaç yokken müthiş bir peyzajla cen- net bahçesine dönüvermiş. Sabahattin Ali'nin çeşmesi bile üçe çıkmış. Mahpusluk çekenler bi- lir, volta yeri çelik portatif restorana dönüştürül- müş, başka da fazla, fuzuli işgal olmadan otele dö- nüşmüş eski mahpushane... Sultanahmet Mah- pushanesi bir dönem kabadayıların, bıçkınların, kader kurbanlarının yoksulluk ve garibanlıklarını dayanıştırdığı zindandı. 1900'lersonrasında 'ay- dmlık bahçesi' olarak kullanılmıştır. 1930'lardan sonra aydın olup da buradan nasiplenmeyen tek Allah'ın kulu yoktur. öncelikle Nâzım Hikmet'in mekânıdır, sonra sı- rasıyla say, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Yaşar Kemal gibi, yaşayanlarda dahil niceleri... Bu me- kâna konup göçmeyen yok gibi... Mahpusluk çekmeyen bilmez beyaz martının yârdan selam getirdiğini, serçeyi görünce ya- vuklusuna dokunacakmış gibi olmayı bilmez mahpusluk çekmeyen. Serçeyle konuşmak iste- ğini nerden bilsin özgür insanlar. Yakınında, yanı başında duran, özlemiyle kav- rulduğun, aklının ve yüreğinin yarısı yavukluna do- kunamamayı, kokusunu içine alırken başkaları gö- recek diye paniklemeyi, sadece gözlerinde, giz- lice, kimselere fark ettirmeden sevişmeyi, saniyelik bakışlara tutunmayı bilmez mahpus çekmeyen... Bir tek onlar bilir ayrılığın renklerini... Sökülüp alınmayı yârin koynundan, bir tek onların "cigarası karanfil kokar"... Bir tek onların "akşamları erken iner mahpushaneye"... "Ejderha olsalarkâr eyle- mez..." Akşam ve ayrılık onların gölgesidir... Yazgıdır onlara hasretlik... Bir tek onlara avludaki çeşmenin ılık suyuna karışarak dışarı kaçmayı, martıyla sevgiliye selam göndermeyi, avludaki sal taşlarını kuş tüyünden yastık yorgan döşek yap- mayı sadece onlar bilirler. Bir böyle keder, Bre şahin aman Ben bilirim ben Bu nasıl kaderl Kımıldamadan toz toprak olmak... Bir acı firak, bir kara duman, Bre şahin aman, Bu nasıl kader, Bir böyle keder, Böylesi gülüm, Bir bana malum... Nâzım dillendiriyor, kaderin ve kederin resim- lerini yapıyor. Her mahpus bilir bunları ustam, bi- lir de dillendirmez... "Acıyı bal eylemek" sana düştü ustam, hepimizin yüreği acıyla kavruldu, ondan sen "bal" ürettin. Mahpusluk önemli değil dedin, sol memenin al- tındaki kararmamış cevherin resmini de sen yap- mıştın. Sen dokunuyordun sevgiliye, bize dokunmayı bile haram ettiler... Bakışlardan dünyalar kurup fetihlere çıktık... Neyse nerden nereye geldim. Roma'yı gezen- ler bilir, 'virane' kenttir. Bütün viraneler korun- muştur, tarihle bağ kurmak, ibret almak, çoğu da övünmek için. Ama bizim Istanbul 'Âşıklan' viraneleri güzel- leştiriyorlar. Bunlar Osmanlı'nın taş binalarını boyayarak Bi- zans surlarının altını oyarak, eski sarayları, zin- danları bıçkın mekânı eyleyerek Istanbul'un yeni resmini yapıyorlar. Resim günahtı, yeni öğrendi bebeler resim yap- mayı... Haydi kolay gelsin! gurbuzcapan©eksev.org.tr/Faks: 02126727171 1 2 3 4 5 6 8 9 1 E • 2 3 • 4 5 6 M • 1I I I 7 8 9 İ1 2 3 4 5 6 7 BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hiperaktif çocukları sakin- leştinnekte kul- lanılan ilaç. 2/ Bir kimsenin ya da topluluğun başkalarında bı- raktığı ızle- nim... lzmir kentini oluştu- ran ilçelcrdcn biri. 3/ 1827'de Osmanlı donanmasınııı yenilgisiyle sonuçlanan deniz savaşı. 4/ Siper, hendek... Cilve... Eski dilde su. 5/ Kokmuş hayvan ölüsü... "Yok edin insanın insana kulluğunu / Bu — bi- zim" (Nâzım Hikmet). 6/ "Denizayısı" da de- nilen fok türii... Tele- fon sözü. II Kumru. 8/ inanç... Tavlada "üç" sayı- sı. 9/ 1942'de Çanakkale Boğazı açıklarında batan ve 39 kişilik mürettcbatının tümü ölen Türk deniz- altısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Burun ve burun boşluğu hastalıklanyla uğraşan hekimlik dalı. 2/ Yoksullara yiyecek dağıtan hayır kurumu... Tantal clementinın simgesi. 3/ En uygun zaman ya da durum... Tanık. 4/ Gizli görevli... "Bir de — şişesinde balık olsam" (Orhan Veli). 5/ Siya- sal ya da ekonomik ilkelerin kökten değiştirilmesi- ni savunan kimse ya da tutum. 6/ Akdeniz'de Is- panya'ya ait tırristik bir ada... Geleneksel Japon şar- kılarına verilen ad. II Arap abecesinde bir harf... "Yok" sözcüğünün karşıtı. 8/ Şeker üretiminde, bil- lurlaşan şeker alındıktan sonra kalan posa. 9/ Yapı- ları yıldırımdan koruyan aygıt.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle