27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18MAYIS2008PAZAR 12 PAZAR YAZILARI [email protected] Mert| 40 yıldir şiir demliypr Ozkan Mert'in kı|naşı şair olarak dokunmuş. Dünyası şiir, rüyası şiir olar biri için ne denir(f Şair doğmuş da den:bilir tabii. 12 Mart ve 12 Eylül kurbanlan olarak yolliinmız Sto( kholm'de kesişti. Karşılaştığımız gün "Kuracağız Her Şeyi Yeniden, diy ı manifesto gibi şiir kitabı çılu rdın, kuramadığlmız gibi soluğu burada aldık" diye takılmıştım. Ama özkan'ın öyle geçici yenilgilere aldı madığı belliydi. "Kuracağız Osrıancığım acele etjme, onun da zan anı gelecek" diyerek inancmı, dunu yitirmediğim' göstermiş, ere dökerek "Diren Ey Kalbim" ltında kitaplaştınhıştı: umı dize adı Du Dir Sen Aşh en! Ey kalbim n! Yenilme benim silahımsın msın özkanMert, 1968'likrinkavgacı, direnşçi şairiydi. 1969'da yayımlanan ilk 1 itabı "Kuracağız Her Şeyi Yeriden" solcu gençjerin marşı haline gelrıişti. 12 Mart rejirıi bunu affetmedi. toplatıldı, özkalı mahkemeye di. Odayargılanmak, hapis Kita veri yatıı ıak yerine, sanki ertesi gün dönscekmiş gibiküçücbir el çantasıyla yola çıkıp Almanya'ya gitti. Gıyabında göri len davada da maıkûm oldu. Ahr anya'da gündüzleri bulaşık yıkıyor, gec< leri şiir yazıyordu bira ;mı yudumlarken. . Bir gün barda masada Isveç haklanda bir broşür büldu. Broşür hoşı ına gidince bardan çıktığı gibi tsv ç'in yolunu tuttu. Yolculuğun sonıında kendini lsveÇ'in güneydeki ünhersite kenti Lund'da buldu. Lund'da sinema okudu, oradan da Sto kholm'e göçtü. 35 yıl içinde neler yapmadı ki... Bulaşıkçılık, şoförlük, öğr yıl Tiy pro tmenlik ve îsveç Radyosu'nda 25 azetecilik. Şimdi Isveç Devlet trosu'nda ulusla ;ler yönermenliği Bun:a yıldir arkadaşlı ası kültür ve jörevinde. *ımız var, Özkan kendisini bir kez bile gazeteci olarak tanımlamadı. "Ben şairim" dedi hep ve hep çalı çalı şiir yazdı. Birçok şiirini üzerinde tığı sırada okudurı. Nasıl titizce tığını bilirim. Serfivenci ruhuyla STOCKHOLM nası şey ülkeleri aşıp kıtalan dolaştı. Gördüklerini, hissettiklerini, i ;yancı, direnişçi rıüıuyla, insanlık için yeni bir dünya umuduyla imgeler, n)ıetaforlarla lere kebilmek için uğraştığına, kalemleri nasıl tükettiğine tanığım. Estetik ve yeni bir öylemek en büyük derdiydi. Sığı ıağı yeryüzüydü; nıanevi sığmağı da dili. Sevdiği şair Cenıal Süreya 1989'da Gösteri dergisinde özkan için şöyl Î yazdı: "Şiiri, dizeyi, imgeyi, dün a konukluğunu yakiiladı!".. ."Her yahıyla gerçek bir d "şair karşısındayız." Gerr al Süreya'nm gerçek şair diye övdı anıs sözl kanı nasıl ığü özkan Mert, 2008'de onun na her yıl verilmekte olan Cemal Süreya Şiir Ödülü'nü rinin boşa söylennemiş olduğunu ladı. Dile kolay, razanarak o övgü tzkan Mert, 40 yıldir şiir demliyor. Hem de rengiyle, lezzetiyle, ruhuyla, diliyle tam kıvamında. Ve hepsi |imdi "Yeryüzü Şarkılan" adıyla raflarda. Yeryüzü şairi de 40 yıllık şiir serüvenini anla mak için düzenleiıen toplantılara koştırmakta. Sonuncusu Uppsala Üni\ ersitesi'ndeydi. Edebiyatçılar, akac emisyenler Ozkar Mert'in şiiri hakl ında konuştular. Mert de "Beı lim Dilim Benim Evim" başlığıyla ruhs ü sürgünlüğün en dirençli sığır ağını anlattı. özkın Mert'in direncibebeklik yıllarında bilendiğinden kolayca kınlımaz. îki yaşındajken babasının görev yaptığı Erzurum'da hastalanmış. Dok orlar ateşini düşürememişler. Sonıında ümidi kesmişW, babasına "geceyi çıkaramaz" demişler. Babası da SÎ bah erkenden gid|p Özkan'ın mezıtnnı kazdırmış. Mjezar kazılmış ama özkan direnmiş. Şonunda da başını kald rmış. Başı o günden bu yana diktir. Ces ırum Ey hayat Cesı rum Ey namussuzfar Genç bir yürekle Karşı çıkıyorum dünyûva Eskiı niş potinlerim be\ im Güvı miyorum sizlere. Büyı k bir coşkuyla Yürû yorum sokaklardc Yum "uklarım sıkılı Türk ü söylüyorum hay, hrarak Hayı irarak yaşıyorum] Nice 40 yıllara isyanın şaın! Bir felaketin ardından... Kadri Bey Cumhuriyet çocuğudur. 23 Nisan'ın ilk kutlandığı yıl, Istanbul'un ilk çocuk valisi olarak ortalığı karışturnış, Ankara'ya treıı kaldırtmaya kalkmış ama son anda engellemişler! Savaş yıllanna girilincc üniversite okuyamamış, ama anahtar teslim, inşaatın temelinden ince işçiliğine kadar estetik bir yapıyı sahibine "en sağlam" şekliyle teslim edecek bir kalfadır. lmza yetkisi olmadığı için sıfat olarak adının başma inşaat mühendisi ya da mimar eklenemiyor haliyle. Türkiye'de ve hatta Yalova'da da birçok inşaata imza atmış (!) birisi. Ben bilirim; inşaat işçilerine "Aman oğlum, sen şu harca bir torba daha çimento at" ya da "Aman buraya en az 6'lık demir kullanın" gibi yönlendirmeleri olurdu. Hatta müteahhit ya da mal sahibi istemese bile (tahmin edin neden istemediğini) o ne yapar cder, çaktırmadan, işçilere fazladan bir çimento torbasını daha o harca attırırdı. Yalova depreminden sonra kendisine tanıdığı bir müteahhitten telefon geliyor: "Gel sana yeni iş vereceğim. Deprem sonrasında sadece senin yaptığın bina ayakta, etrafındakilerin hepsi yıkıldı." Yalova'ya gittiğinde o müteahhit Kadri Bey'i yakalayıp "Helal olsun sana" deyip bir de alnından öpmüş... Çin'deki bu depremde telefon açmak için koltuğa orurunca (hep öyle olur ya!) başını dönmeye başladı. Arada bir yoklar beni böyle gereksiz dönmeler. O ncdenle depremin ilk 5 küsur saniyesini Çinlilerc nazaran rahat atlattım. Ne zaman ki dışandan bir şeylerin bir yerlere vunna sesleri yüksclmeye başladı ve ne zaman kafamı kaldırıp avizenin sallandığını gördüm, işte o zaman aklıma birden beklenen lstanbul deprcmi geldi. O an "Beni lstanbul'da bulamadın da burada mı buldun" diye düşündüm, başka düşünecek bir şey yokmuş gibi. Halbuki gazeteci olarak kamerayı alıp o anı çekebilsem ya. Ama o olmuyor işte, insanın aklına lıiçbir şey gelmiyor, o an sadece hayatla alışveriş inanılmaz hızla gidip geliyor. Bu benim Pekin'de bulunduğum süre içerisindeki üçüncü deprem. Diğer ikisi sadece yoklamaydı. Pekin'in iyi bir tarafı düz bir kent olması. Depremin olmayacağı düşünülcn bir yerleşim. Ama 1976'da Pckin'e çok yakm Tangşan bölgesinde 240 ila 300 bin insanın öldüğünü de hiç unutmuyoruz. Aııcak çok kısa bir süre sonra depremin Pekin civannda olan bir sarsıntı dcğil de Pekin'den 1500 km. uzakta Sıçııan eyalctinde olduğunu öğrendiğim an "Dünyanın sonu bu olsa gcrck" dedim. Pekin'den Sıçuan'daki depremi hissettiysem, PEKİN LEVENT ULUÇER vanıı Sıçuan'da olanlan siz düşünün. Sözün bittiği bir yerdeyiz. Ne yazılır, nc söylenir? Ülkemdeki her deprem sonrası nc yazılıp söylendiyse işte aynısı burada da yazılıp söylcnccck. Ama kuşkunuz olmasın, bu ülkede yapılanlar insanlann yanına kâr kalmıyor ve inanın ders çıkarmasını biliyorlar. Buraya, nasılsa bir şekilde gelenler "Çin nasıl, anlatsana" diyorlar. Ben de "Sizin ne duymak ve nereden bakmak istediğinize bağlı" diyorum kısaca. Ne diyeyım? fahmini nüfusu 1 milyar 330 milyon ile dünyanın en kalabalık ülkesi. Dünyanın en büyük 4. ülkesi. 56 etnik köken yaşıyor. "Tek çocuk politikası uyguluyorum" diyor, 20 yılın sonunda dünyadan 400 milyon boğaz eksilttiği ortaya çıkıyor. "Para birimimi yüzde 2 değerlendiriyorum" dıyor, dünya ekonomisi dalgalanıyor. "Demir ithalatını durdurdunı" diyor, dünya demir-çelik piyasaları allak bullak oluyor... lşin ilginç tarafı, Çin ile öylesine içli dışlı olmuşuz ki tarih boyunca. Belki de tarihi ilişkisi bu kadar eskiye giden dünyada başka iki ülke daha yok. Bizlerse bu ilişkinin hiç olmadığı en şanssız dönemi yaşıyoruz. Soğuk Savaş döneminde bizim için oralarda bir yerlerde komünist bir Çin vardı, o kadar! İşte bu deprem Çin'in de aynen bizim gibi bir üçüncü dünya ülkesi olduğuna en büyük kanıt oldu. Hiç kimsenin gösteremediği gerçeği doğa tüm çıplaklığıyla her zamanki gibi ortaya serdi. Çok umutlu değilim aslında ama, bu depremin bu ülkede yarattığı kötü durumu tersine döndürüp acaba iki ülke ilişkisini sağlam laştırmaya doğru bir adım atabilecek miyiz? Şimdi Çinlilerin dayanışmaya ihtiyacı var. Aynen, gözleri yaş dolarak Çin Başbakanı Ven Ciabao tarafından annesiz, babasız kalmış bir kız çocuğunu avutuşundaki durum gibi, Çin'in durumu da aynı... Tamam AB kapısından aynlmayacağız ama ne diye Asya'ya sırtımızı hâlâ dönüyoruz ki? Helc bu durumda... Kadri Bey ise amcamdır. 1923 doğumlu dedim, yaşını siz hesaplayın. Kuvvetini yeniyetmelere göstermeye ihtiyaç hissetmeyecek kadar da kendisine güvenir. Kendisi yaptığı hiçbir inşaattan bir kamyon kum, 4 torba çimento, biraz demir çahp bir kenara koymadığından, şu an başını sokacak bir evi de olmamıştır. Belki kendisine güvenen bir müteahhit daha çıkar mı diye bekliyor. Küçükken ona sorardım, o da bana şöyle derdi: "Yok oğlum, sana doğrusunu söylemiyorlar, ben o treni ta Ankara'ya kadar kaldırttım." Hortumuyla şaheserleryaratiyor ABD'ııiıı Vallejo kentindeki Six Flags Disco- very Kingdom eğlence parkı ve hayvanat bah- çesini ziyaret edenler, Taj adlı filin ender rast- lanan hünerine de tanıklık ediyor. 68 yaşmdaki III. bakıcılarının verdiği fırça ve tuvali kullanarak renkli ve neşeli resimlere imza atıyor. Hortumuyla tuttuğu fırçayı büyük bir kıvraklılda kullanan Taj'ın eserleri açık arttırma ıısulüyle satılıyor ve elde edilen gelir, hayır işlerinde kullanıhyor. (Fotoğraf: AP) Mungu ibariki Tanzania Yürüyorlar... îngiltere'den bağımsızlıklannı kazandıklan 1961 yılından bu yana, yüzlerce kilometre boyunca yürüyorlar... Siyasetçileri, ülkelerine yabancı sermayc çekmek için "her kolayhğı" sağlıyor; "Sadece Amerikaldar ve Çinliler gelmesin; Fransızı, tngUizi, Kanadalısı da gelsin, altınımız da var elmasımız da, yemyeşil topraklanmız, masmavi denizimiz de var" diyorlar... Onlarsa sadece yürüyorlar.... Aslında ekonominin dilinden bakıldığında Orta Afrika'nın Hint Okyanusu kıyısında yer alan ve kara kıtanm en barışçı toplumu olmakla övünen Tanzanya'nın durumu hiç de iç karartıcı değil. Ne de olsa Afrika'nın en zengin madcn yataklanna sahipler, altm ve elmasın yanında New York, Londra ve Paris gibi yerlerde gramı 2 bin dolardan kapış kapış giden 'tanzanit'in anavatanı da bu topraklar. Çay, kahve, pirinç, pamuk, mısır başta olmak üzere hemen hemen tüm tarımsal ürünleri yetiştirmeye müsait olan verimli topraklannda yılda dört defa ürün almabiliyor. Baharat ticareti ve bakir sahilleriyle dünya turizminin egzotik çekim merkezi haline gelcn ve aynı zamanda Queen gnıbunun solisti Freddie Mercury'nin doğum ycri olan (ki bu topraklann Mercury'nin şarkılanna bile ilham kaynağı olduğu söylenir) Zanzibar Adası da, Ernest Hemingway'in unutulmaz eseri "Klimanjaro'nun Karları" da bu ülkede. Bağımsız bir cumhuriyet yapılan var; komşulanndaki gibi siyasi çatışmalar ve iç savaşlardansa oldukça uzaklar... Ama bu "ideal" yapı da Tanzanyalılann günde 1 dolar kazanabilmesinc yetmiyor. 40 milyonluk nüfusu olan ülkede asgari ücret aylık 70 dolar. Aııcak otel, fabrika gibi büyük işyerlcrinde bile bu rakam uygulanmıyor. Nitelikli bir işçinin eline günlük 1.5 dolardan fazlası gcçnıiyor. Oysa son yıllarda Türkiye'de de kimisinin kendi aldığı, kimisinin kendi taktığı (üstelik kredi kartına 12 taksitin de başlatıldığı) "tek taş"mdan "beş taş"ma kadar DARUSSELAM tüm değerli taşlar kendi topraklannda var ama.. bu madenleri işleyen uluslararası şırketlerden sadece yüzde 3 alabiliyorlar. O da şirketler eğer vermek isterse. Hatta Tanzanya Turizm Bakan Yardımcısı Ezekil M. Maige şu sözlerle bir nevi "çaresizliklerini'' 1 dile getiriyor: "Altında dünyanın sayılı rezervlerine sahibiz. Gümüş, bakır ve elmasta çok zenginiz. Arazilerimiz çok verimli. Turizm ise bebeğimiz. 45 yıldir barış içinde yaşıyoruz... 1990'dan önce madencilik tamamen yerli şirketlerin clindeydi. Şu anda yabancılar yüzde 100'ünü bile işletebiliyor. Hükümet olarak madenlerin en azından yüzde 25'inin yerli olmasını istiyoruz. Ama kimse buna ra/.ı olmadığı için, şirketler kendi aralarında çeşitli NECDETÇALIŞKAN anlaşmalar yapıyorlar. Bizim şirketlerin payı da ancak yüzde 5'lerde kalıyor." Yerel yetkililerin verdiği bilgilere göre Tanzanya'da irili ufaklı yaklaşık 2 bin maden sahası bulunuyor. Bu bölgelerde faaliyet gösteren büyük şirketler, yeraltından çıkarttıklan altın ve elmas gibi değerli madenleri, yine maden arama sahalanna inşa ettikleri tahliye alaıılanndan işlemek amacıyla doğrudan yurtdışına göndcriyor. Tanzanya ise yabancı scmıaye çekmek için yeni yatınm yapanlardan yüzde 3'tcn fazla vergi almıyor. Tanzanyalılar bu elmaslardan habersiz, sabah 5'lerde yollara düşüp yürüyorlar. Okula giden ayakkabısız çocuklardan, başının üzerinde kilolarca yüklerle tarlaya giden kadınlara kadar, kilometrelerce yolu yürüyorlar... Ülkede ILO'sundan UNESÇO'suna, Kızıl Haç'mdan Dünya Sağlık Örgütü'ne kadar onlarca kurunıun koca koca binalarda temsilcilikleri var ama.. çocuklar poşetlerden yaptıklan toplarla oynuyorlar. Şu anda kara kıtanın bu banşçıl ülkesinde mevsim sonbahar. Hava sıcaklığı 20 derecenin altına düşmüyor.. ama dünyanın belki de en güzel sahıllcrine sahip olan ülkesinde halk, denize girmiyor. Çünkü kış yaklaşıyor... Hemingvvay'i dünyaya tanıtan "Klimanjaro"yu kendi dillerinde "Uhuru" (özgürlük) diye adlandıran ve özgürlüklerinin sembolü olarak gören Tanzanyalılar, sadece yürüyorlar... * Tanrı Tanzanya 'yı korusun (Tanzanya Ulusal Marşı 'ndan) tıgilizceye karşı Fransızca-Türkçe dayanışması Türkçeyi devlet dili yapan Karamanoğlu Mehmet Bey'in 13 Mayıs 1277'deferman yayımlayarak "Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya!" diyerek anadilimizin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtulmasını sağlamak için adım atmasından bu yana tam 731 yıl geçti. Türkçe dünyada en çok konuşulan 5. dil; konuşulduğu yerlerin yüzölçümü bakımından ise 1. dil olmasına karşın her geçen gün yabancı dillerin etkisine daha da fazla giriyor. "Diline karşı bu kadar saygısız ve özensiz başka bir ulus var mıdır" diye sormadan edcmiyorum. Ancak, dilimiz o kadar da sahipsiz dcğil. Hatta Ingilizceye karşı aynı dertten mustarip Belçikalılar da Türkiye'ye gidip Ingilizceye karşı Türkçe ile "birleşik cephe" oluşturdular. Karaman Belediyesi öncülüğünde düzenlenen 731. Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi Anma Törenleri'ne Liege Belediye Meclisi Üyesi Karaman doğumlu ressam Mehmet Aydoğdu(PS - Frankofon Sosyalist Partisi), Liege Belediye Başkanı Willy Demeyer (PS) ve Belediye Meclisi üyeleri Alain Leens (Ecolo - Frankofon Yeşiller Partisi), Nicole Anoul (MR - Frankofon Liberalleri), Jean- Pierre Goffın (PS) ve Laurence Cuipers (GDH - Frankofon Hıristiyan Demokratlan) ile katıldı. Karaman, Ankara ve lstanbul'da düzenlenen ve 5-13 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen etkinliklerde, 7 BRÜKSEL ERDtNÇ UTKU Mayıs'ta lstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen törenle "2008 Karaman Türk Dili Ödülleri" sahiplerine verildi. 10-14 Mayıs tarihlerini Karaman'da geçiren heyette, siyasiler dışında Liege Belediyesi'nin en kıdemli bürokratı Alain A. Lecoq da vardı. Liege'den Karaman Belediyesi'ne bürokratik katkı olanaklan araştmldı. Klasik "kardeş şehir" durumu değil ama iki kentin kültür ve eğitim konulannda işbirliği yapmasınm ilk adımlan atılmış oldu. Heyet eli boş gitmedi tabii ki. Valon bayrağını süsleyen meşhur horoz, Liege'in özgürlüğünü simgeleyen yan çeşme, yan anıt heykel ve Fransızca kitaplar hediye edildi görüşmelerde. Ressam Mehmet Aydoğdu'nun ismini Karamanoğlu Mehmet'ten alıp almadığını sormadım ama, Türkçe konusundaki duyarlılığı bana nedense bunu anımsattı. Aydoğdu'nun çabalan sonucu Îstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olacağı 2010 yılında Karaman'dan bir heyet Liege'e gelecek. llkokullar başta olmak üzere Türkçe tanıtımı yapacaklar. 2011 yılında ise Fransızca dilinin Karaman'da tanıtımı var planda. Ingilizce egemenliğine karşı kurulan Fransızca- Türkçe kardeşliği sevindirici. Ah bir de Belçika'nm güneyinde yaşayan ve Fransızca konuşan Valonlar aym dayanışmayı kuzeyde yaşayan ve Flamanca konuşan Flamanlarla gösterebilseler! Biz de her gün borsa endeksine bakar gibi "Acaba bugün Belçika bÖlünüyor mu?" diye haberlere bakmaktan, hop oturup hop kalkmaktan kurtulsak! [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle