19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 NİSAN 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER YÖK, TFF, TRT, Kızılay, Türkİş gibi kilit noktalar yakın ya da yandaş isimlere teslim edildi 5 Kurumlar AKP’lileştiriliyor ZEYNEP ŞAHİN ANKARA AKP, iktidara geldiği 2002 yılından bu yana devlet kademelerinin her katında kadrolaşmakla yetinmeyerek “özerkliği” esas olan kurumlara teker teker müdahale ediyor. AKP, kurumların özerkliğine adeta “darbe” vuruyor. Hükümet, 6 yıldan bu yana “el altından” ya da doğrudan doğruya müdahalelerle kendine yakın ya da yandaş isimleri Türkiye’nin önemli kurumlarının başına getiriyor. İşte AKP müdahalesine uğrayan ve uğrama arifesindeki kurumlardan bazıları: Türkiye Futbol Federasyonu: Federasyonu kendi güdümüne ? AKP, devlet kademelerinin her katında kadrolaşmakla yetinmeyerek “özerkliği” esas olan kurumlara teker teker müdahale ediyor. Hükümetin müdahaleleri eğitimden spora, sivil toplum kuruluşlarından sanata, basına kadar her alana yansıyor. sokmak isteyen hükümetin ilk adımı Haluk Ulusoy’u uzun bir uğraş sonucunda başkanlıktan uzaklaştırmak oldu. Yerine Hasan Doğan getirtildi. Doğan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yakın arkadaşı, YÖK: Türban ve imam hatipler konusunda AKP ile hep ayrı çizgide duran Erdoğan Teziç’in YÖK Başkanlığı’nın bitmesinin ardından yerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından akademik camianın tanımadığı ve atanmasına şaşırdığı bir isim olan Yusuf Ziya Özcan getirildi. Türkİş: AKP’ye yakınlığı ile bilinen Mustafa Kumlu, Aralık 2007’de Türkİş Başkanı oldu. Kumlu, Türkİş kendini göstermesi gereken en önemli süreç olan Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’na karşı, diğer emek örgütlerinden çok daha geride bir tavır ortaya koydu. TRT: Kurumda, önce 6 yıldır genel müdür olan Yücel Yener, AKP’nin baskısıyla 2003’te istifa etti. Ardından 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 3 kez vetosuna karşın atanmasında ısrar edilen Şenol Demiröz genel müdür yapıldı ama Demiröz yine AKP baskısıyla görevden ayrıldı. Ardından, AKP iktidarı ile birlikte Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı olan İbrahim Şahin’in genel müdür olması istendi. Şahin, Sezer’den iki kez veto yedi. Bu sırada TRT Genel Müdürlüğü vekâleten, imam Ali Güney’e verildi. Gül’ün Köşk’e çıkması ile önü açılan İbrahim Şahin Kasım 2007’de TRT Genel Müdürü oldu. Kızılay: AKP, 2004’te Bakanlar Kurulu kararıyla o dönemdeki Kızılay Genel Müdürü Dr. Ertan Gönen ve ekibini görevden aldı, yerine Talat Yılmaz getirildi. Genel müdürlük daha sonra yine AKP’nin isteğiyle halen bu görevi yürüten Tekin Küçükali’ye devredildi. Sağcılar adam öldürmez, AKP’liler adam dövmez!!! AKP’lilerin TBMM çatısı altında Tunceli bağımsız milletvekili Kamer Genç’i linç etme girişiminden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Partimin milletvekilleri hiçbir zaman şiddet uygulamaz” dedi. Bu sözler, eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Maraş katliamından sonra söylediği “Bana, sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz!” cümlesini anımsattı... Demek ki, Kamer Genç’in üzerine 4050 AKP milletvekili saldırmamış!... Araya giren CHP’li Mevlüt Aslanoğlu’nun bacakları tekmelerden kanamamış, başka bir derdi varmış! CHP’li Yaşar Ağyüz’ün dizi yaralanmamış! Genç’i otoparka kadar götüren CHP’li Mevlüt Coşkuner’in “AKP’liler Kamer Genç’i otoparka kadar takip ettiler, yanında beni görünce geri döndüler” sözleri hayal ürünüymüş! CHP’li Eşref Karaibrahim’in Genç’in önünde durarak yumrukları savuşturmaya çalıştığı fotoğraflar foto montajmış! Araya girenlerden MHP’li Ali Uzunırmak’ın “Bir defa önledik ama öfke bitmedi, tekrar tekrar teşebbüs ettiler saldırmaya” sözleri de hayal ürünüymüş! CHP’liler ve MHP’liler Kamer Genç’le birlikte toplu bir düş görmüşler!!! Sıradaki kurumlar Muhasebeci ve Mali Müşavirler: Hükümetin, Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Müşavirlik Yasası’nı değiştirme hazırlığı, Türkiye’nin her tarafından alanın çalışanlarını son derece rahatsız ediyor. Üniversiteler: Bu yıl 23 üniversitede rektörlük seçimleri gerçekleştirilecek. Birçoğu özellikle türban konusunda muhalif tavır sergileyen kilit ve büyük üniversitelerde, AKP destekli akademisyenlerin rektör olmak için kulis faaliyetleri başladı. Özgüven’den Gökçek’e belediyecilik dersi... İzmir’in Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in, büyük hayallarin küçük bir belediyede “mümkün” kılındığını gösteren deneyimi ve iktidarın bunu nasıl hemen dava açarak ödüllendirdiği (!) haberleri geçen hafta basına yansıdı. Dikili’de ayda 10 tona kadar kullanılan su için ücret alınmıyor, belediye otobüsleri ücretsiz, sağlık merkezinde muayene ücreti 1 YTL, belediyenin fırınından da ucuz ekmek satılıyor. Osman Özgüven, Dikili’deki sosyal belediyecilik modeliyle 12 Eylül 1980 öncesinin Fatsa’sına selam gönderiyor. 1979 yılında yapılan belediye başkanlığı seçimlerine bağımsız aday olarak katılan ve açık farkla seçilen “Terzi” Fikri Sönmez döneminde; “Çamura son” kampanyası ile birlikte bir hafta gibi kısa bir sürede Fatsa’nın tüm yolları yenilenmiş, fındık üreticisinin sorunları üzerinde durulmuş, karaborsacıların üzerine gidilmiş... 12 Eylül’den sonra DevYol davası sanıkları arasında yargılanan Fikri Sönmez, 1985’te hapishanede öldü. Geride Can Yücel’in dizeleri kaldı: “Terzi Fikri öyle bir giysi dikti ki Fatsa’ya/ o Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlarıyla/ Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar/ Kimseler çıkaramaz/ Fatsa’nın sırtından!/ Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını.” Dikili, Fatsa derken; Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’in açıklamaları günümüzün acı gerçeklerini anımsatıverdi. Gökçek, Dikili’de sosyal belediyecilik anlayışını anlamakta zorlanmış olmalı ki hemen tepki gösterdi: “Dikili haberleri taraflı. Biz fakire fukaraya yardım ettiğimizde ‘Seçim yatırımı, fakirlik edebiyatı yapıyorlar’ diyorlar. Ama sosyal demokrat bir belediye başkanı bu işi yaptığı zaman sosyal belediyecilik yapmış oluyor. Otobüsü bedava yapamazsınız. Ücret almaya mecbursunuz. Yardım etmeniz ise başka bir durumdur.” Gökçek’e ilk yanıt, CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’den geldi. Bingöl’ün yaptığı inceleme; büyükşehir belediye hizmetlerinin yurttaşlara en pahalı sunulduğu ilin Ankara olduğunu ortaya koydu. Tekin’in 16 Büyükşehir Belediyesi’nden edindiği rakamlara göre yaptığı araştırma sonucuna göre, su, ulaşım, cenaze hizmetleri, ilanreklam gibi hizmetler vatandaşa en pahalı Ankara’da sunuluyor. İşte, Gökçek’in belediyecilik anlayışı: Hizmeti pahalı sun, yurttaşı muhtaç et, sonra sadaka gibi yardım (!) dağıt.... CHP’DEN SSGSS PANELİ ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART ‘AKP kayıt dışını görmüyor’ ? CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlu, ‘Kara delikleri bahane eden AKP, kayıt dışı istihdamın önüne geçmeyi düşünmüyor bile’ dedi İstanbul Haber Servisi CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası’nın Cumhuriyet tarihinde ilk kez sosyal güvenlik alanını daraltan bir yasa olduğuna dikkat çekerek “AKP, sosyal güvenlik sistemindeki ‘kara delikleri’ prim ödeme süresini arttırak, emekli maaşlarını düşürerek kapatmaya çalışıyor. Kayıt dışı ekonomiden geçinen hükümet, kayıt dışı istihdamı önlemeyi düşünmüyor bile” diye konuştu. CHP İstanbul İl Başkanlığı’nca düzenlenen SSGSS konulu panele Kemal Kılıçdaroğlu, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Alparslan Işıklı, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Aksaray Şube Başkanı Songül Beydilli ve CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Zehra Eyicil katıldı. masın, AKP hükümetiyle getirilmek istenen sistem budur” diye konuştu. Songül Beydilli ise SSGSS’nin yanı sıra Kamu Hastaneleri Birliği Tasarısı’nın da hükümetin gündeminde olduğunu kaydederek kamu hastanelerinin özerklik adı altında özelleştirildiğine dikkat çekti. Beydilli, “Tasarıyla hükümet, performansı düşük olan bir hastanenin tamamını kapatabilecek, satabilecek, başkalarına kiralayabilecek” dedi. Zehra Eyicil ise hükümetin anayasaya aykırı davrandığını belirterek “Anayasada Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir devlet olduğu belirtiliyor. Hükümet işsizliğe, sağlığa çözüm bulamayacaksa neden orada oturuyor?” diye konuştu. “Çocuk doğur; halası, teyzesi olsun” CHP’li Canan Arıtman, TBMM Genel Kurulu’nda geçen hafta gündem dışı söz alarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “En az 3 çocuk yapın” sözlerini anımsattı ve hükümetin nüfus politikasını eleştirdi. Arıtman, “çağdaş ülkelerin gelecek planlamasının demografik verilere göre yapılması gerektiğini, dini referansla yola çıkılması durumunda halkın işsiz, güçsüz, yoksul, düşmanına muhtaç hale geleceğini ve insanların açlıktan telef olduğu bir Türkiye’ye neden olunacağını” vurguladı: “Doğurganlığı teşvik etmek kadın sağlığı yönünden çok tehlikeli olan riskli gebeliklerin de artmasına neden olacaktır. Ülkemizde her üç çocuktan biri yoksul ve beslenme yetersizliği var. Her beş çocuktan biri çalışıyor. Sokak çocuklarının sayısı 1 milyonu aştı. Bugün ülkemizde 430 YTL asgari ücretle 3 çocuk bakabilmek için ya hırsız ya sihirbaz olmak gerekir. Üreme ile ilgili kararlar kadının insan hakkıdır, hiç kimse hangi amaçla olursa olsun bu hakkı istismar edemez. Daha çok çocuk, daha çok yoksul, daha çok işsiz, daha çok erzak torbası ve daha çok oy içindir.” Bu eleştirileri yanıtlayan Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, bugün nüfus politikasının ülkeler tarafından “teknik bir mesele” olarak ele alındığını söyledi. Dünya nüfusunun giderek yaşlandığını vurgulayan Çubukçu, nüfusun neden artması gerektiğini BM raporlarına dayandırdı. Ancak verdiği örnekler daha çok Türkiye’ye özgüydü: “Gelecekte ortalama çocuk sayısının 1’e inmesi demek, denge nüfusunun korunamaması demek; bunun yanı sıra bir nesil sonra yetişenlerin aile bağları içerisinde aile ilişkisi içinde yapılanamamış bir nüfus demektir ki, bu yapı ailenin de zayıflaması anlamına geliyor. Yani dayı, amca, teyze, hala, yeğen, kuzen gibi yakın akrabalık ilişkilerinin neredeyse ortadan kalkacağı bir döneme gidiş demektir.” [email protected] ‘En büyük zararı kadınlar görecek’ Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmada, SSGSS Yasası’ndan en büyük zararı kadınların göreceğini belirterek AKP’nin kadınları çalışma hayatının dışında tutmak istediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Yasaya göre, evlenmemiş ve çalışmayan kız çocukları 18 yaşından sonra prim ödemek zorundalar. Kızları okula göndermiyorsunuz. Onlara iş vermiyorsunuz. Sonra da prim ödemelerini zorunlu hale getiriyorsunuz” açıklamasında bulundu. AKP’nin kayıt dışı ekonomi ve yoksul insanlarla var olduğuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Yoksulluğu önlemenin yollarından biri olan aile sigortası hakkını yasaya koymadılar. AKP yoksul insanları rüşvetle sömürüyor. Bu olumsuz icraatlarına karşın AKP’ye oy verenler ‘akıl tutulması’ içindeler” dedi. Prof. Işıklı, SSGSS Yasası’nın sosyal devlet anlayışını ortadan kaldırdığını kaydederek “Asıl hedef, sosyal devlet anlayışını benimseyen Atatürkçülüktür” diye konuştu. Adana’da geçen hafta tüp patlaması sonucu yanan çocuğa müdahale etmeyen özel hastaneyi de anımsatan Işıklı, “Kimse şaşır ‘Yükü kaldıramıyor’ DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ruh sağlığının Türkiye’nin sorunlarını kaldıramadığını gösterir noktaya geldiğini söyledi ESKİŞEHİR/İSTANBUL (Cumhuriyet) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin yükünü kaldıramaz durumda olduğunu belirterek “Başbakan’ın ruh sağlığı da Türkiye’nin sorunlarını kaldıramadığını gösterir noktaya geldi. Kendisine şifa diliyorum” dedi. Sezer, İstanbul’da yaptığı konuşmada da, Erdoğan’ın MÜSİAD’da yaptığı konuşmayı eleştirerek “6 yıldır iktidarda olan Başbakan, hâlâ sorunların sebebinin başkaları olduğunu söylüyor” dedi. Eskişehir’de Anemon Otel’de önceki gün bir basın toplantısı düzenleyen Sezer, Başbakan Erdoğan’ın “Türkiye’ye 184 milyar dolarlık yatırım yaptık” sözünü anımsatarak “Başbakan doğruyu söylemiyor. Bütçede yatırımlara ayrılan pay 70 milyar dolar. 184’ü nereden çıkarıyorsun? Herhalde sattığı Tekel’i, gelen sıcak parayı bunların içine katıyor. Başbakan, Türkiye’nin yükünü kaldıramaz durumda. Başbakanın bunu kaldıramadığı her açıdan belli, ruhsal durumuna bakıldığında çok iyi anlaşılacaktır” diye konuştu. DSP lideri Sezer dün de Okmeydanı’ndaki Kastamonulular Dayanışma Derneği (KASDER) Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Burada konuşan Sezer, Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiğini belirterek “Ulusal birliğimizi ve demokrasimizi tehdit eden girişimler var. Demokrasiyi Türkiye’yi karanlığa götürmenin aracı olarak kullanmak isteyenlerin dilinden demokrasi sözünü düşürmediği gerçeği var. Tüm bunların karşısında vatansever Türk halkı var. Sorunlarımızı, demokrasi içinde dirliğimizi ve bütünlüğümüzü koruyarak aşacağımıza içtenlikle inanıyorum” dedi. Başbakan’ın pirinç sıkıntısı ile ilgili yaptığı açıklamalara da değinen Sezer, kimin pirinç stoku yaparak hükümeti engellemeye çalıştığını sordu. Bülent Ersoy’dan şikâyet var Sanatçı Bülent Ersoy’un, jüri üyeliği yaptığı “Popstar Alaturka” programında “Çingene çalıyor, Kürt oynuyor” demesi, programa katılan izleyiciler kadar, kamuoyunun da tepkisine yol açtı. DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız da tepki gösterenler arasında yer aldı. Konuyu Meclis gündemine de getiren Yağız, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na başvurarak, Ersoy’dan şikâyetçi oldu. Komisyon Başkanı Zafer Üskül’e bir mektup yazan Yağız, günlük dilde kullanılan bu tür deyimlerin en temel insan hakkı ihlali olan hakaret ve aşağılama içerdiğini belirttikten sonra, Ersoy’un geçen günlerde söylediği sözlerininin de bunun en somut örneği olduğuna işaret etti. Yağız’ın mektubu özetle şöyleydi: “Bir sanatçımızın (Sayın Bülent Ersoy), bir televizyon programında, ‘Çingene çalıyor, Kürt oynuyor’ demesi, bu tür ifadelerin hâlâ kullanıldığının yeni bir kanıtını oluşturmuştur. Takdir edersiniz ki, Sayın Ersoy’un kullandığı söz, olumlu bir ifade değildir. Hem Kürt, hem de Çingene kökenli kardeşlerimizi aşağılayan bir içerik taşımaktadır. Sayın Ersoy’un, ‘Bunun düzeltilecek bir tarafı yoktur, bu böyle kullanılır. Bu şekilde kullanılır ve ben de öyle söylüyorum. İlk defa mı duydunuz hayatınızda?’ diyerek kendini savunması bir kastının olmadığını göstermektedir ama.. bu tür ifadelerin kullanımının doğallaştığını da ortaya koymaktadır. Ki, asıl tehlikeli olan da budur. Kaldı ki, bu tür ifadeler, bazı kimseler tarafından yayımlanan atasözleri ve deyimler sözlüklerinde de yer almaktadır. O nedenle yeni bir mektup yazarak konunun önemine dikkat çekmek istedim. Komisyonunuzun bu konuda çeşitli girişimlerde bulunması gerektiğine ve girişimlerinden de etkili sonuçlar alacağına inanıyorum.” Tekirdağ’da ulusal egemenlik mitingi CHP, DSP, SHP ve İP’nin Tekirdağ’daki il örgütleri ile sivil toplum örgütlerince düzenlenen “Ulusal Egemenlik ve Tam Bağımsızlık Mitingi’’ Tekirdağ Cengiz Topel Meydanı’nda gerçekleştirildi. İP Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, hükümetin meşruiyetini yitirdiğini ifade ederek “İşbaşındaki iktidar eğer yurtseverliği terorizm hareketleri kapsamına almışsa, uyanmanın vakti gelmiştir’’ dedi. İP Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu ise İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in haksız yere hapse atıldığını belirterek “Perinçek ve arkadaşlarımız AB’nin ev ödevi olan Ermeni soykırımını tanımadıkları için ceza çekiyor’’ dedi. Mitingin sona ermesinin ardından bir grup İP üyesi Perinçek’in tutuklu olduğu Tekirdağ F Tipi Cezaevi önüne giderek slogan attı. (AA) Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle