22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2008 PAZARTESİ 4 HABERLER AKP ve AB türban, laiklik, azınlıklar ve Kıbrıs gibi konularda aynı tutumu paylaşıyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Dikkat çeken birliktelik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’nin kapatılması konusunda ortak strateji izledikleri Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) bildirisinin ardından ortaya çıkan AKP ve AB’nin türban, laiklik, azınlıklar ve Kıbrıs başta olmak üzere çok sayıdaki konuda neredeyse aynı tutumu paylaşmaları dikkat çekiyor. AKPM Başkanı Lluis Maria de Puig, geçen hafta AKP’nin kapatılması istemiyle açılan davaya Türk heyetinin kendilerinden bildiri yayımlamalarını istediğini açıklamıştı. Puig, bir televizyon programında “Bilmenizi isterim ki bu talep Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi”ndeki Türk heyetinden geldi” demişti. Puig’in açıklamalarının ardından AKP’nin istediği bildiri, 370 parlamenteri bulunan AKPM’den yalnızca 21 imzayla 23 NİSAN 2008... Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Atatürk’ün çocuklara emanet ettiği ‘Ulusal Egemenlik’ bayramı. Okullarımızla ilçenin tören alanına giderdik. Hepimiz, göğüs kabartan bir gururla yürürdük. Bizdik, Cumhuriyet çocuklarıydık. Sapanca, Kandıra, Gebze. 23 Nisanlarda biz çocuklar, o gün için kaymakam, başöğretmen olurduk. Kandıra’da bir günlük kaymakam oluşumu anımsıyordum. Bütün arkadaşlarımı çağırıp ‘Kaymakam Bey’in çikolatalarını bitirmiştik. İlçelerin yeşil korularında, tozlu sokaklarında özgür ve bağımsız çocuklardık. Gerçek bir çocukluk yaşadığımızı düşünüyorum. Eğitimimiz ‘Atatürk döneminin ilkeleriyle’ donatılmıştı. Akılcı, insancıl, ulusal kişilikli, dünya insanı kimlikli. Hem kişisel özgüvenimiz yüksekti, hem de ulusal hedeflerimiz. Hepimiz çalışmak, ülkemizi yüceltmek için hazırlanırdık. Dünyanın zor yarınlarına hazırlanırdık. İngiltere’yi öğrenirdik, Fransa’yı, İtalya’yı, Rusya’yı, Amerika’yı... Sömürgeciliği öğrenirdik. İngiliz Hindistanı’nı, Fransız Kongosu’nu, İtalya’nın Habeşistan savaşını. Çanakkale savaşını öğrenirdik. Anzakları, İngilizler’i, dretnotlarını, direnmeyi, Mustafa Kemal’i. Kurtuluş Savaşı’nı öğrenirdik, Sakarya Meydan Savaşı’nı. Trikopis’in, kılıcını Mustafa Kemal’e uzattığını öğrenirdik. Mustafa Kemal’in, yenik generalin gururunu kırmadığını. Yunanlılara artık düşman dememeyi öğrenirdik. Savaşlar biterdi, ülkeler dost olurlardı. Yunanlılar da, Bulgarlar da artık dostlarımız olacaklardı. Hasan Âli Yücel Milli Eğitim Bakanı idi. Klasikler yayımlanıyordu. Ortaokulu da böyle okuduk. Kültür ve eğitim birbirinin içindeydi. Kabataş Erkek Lisesi ile eğitimimizi sürdürdük. Zeki Ömer Defne, Hıfzı Tevfik edebiyat öğretmenimizdi. Necati Cumalı da sonra okulumuza katıldı. Matematik, fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, İngilizce, Almanca, Fransızca. Ama hepsinin üstünde Atatürk Cumhuriyeti. Ülkesini kanla, terle kurtarmış, kurmuş devrimcilerin ülkesi. Paylaştığımız ulusal gurur hepsinin üstündeydi. Yıllarımız böyle birbirini izledi. Sonra üniversitelere girdik... ??? 23 Nisan 2008’i kutluyoruz. Kutlu Doğum Haftaları ile karşılanıyor 23 Nisan’lar. Çocuklara yönelik yeni toplantılar, yeni yazı yarışmaları, yeni konular... Diyanet İşleri Başkanlığı bütün illere, ilçelere bu haftanın işlerini tek tek sıralıyor. Peygamber Efendimiz konulu konferanslar. Kuran kursu öğrencileri için ‘Kırk Hadis Ezberleme Yarışları’. Peygamberim, Hazreti Muhammed konulu yarışmalar. Ülke genelinde 13 bin 268 etkinlik. Vaazlar, yarışmalar, ziyaretler. Büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Ulusal kimlikten dinsel kimliğe dönüşüm yaşanıyor. En önemli kaldıraç elbette eğitim. En büyük hedef kitle elbette çocuklar. Sonra da ülkede kaygı duyulacak bir şey yok. Sonra da laiklik ilkesinden ayrılan bir şey yok. Türkiye eksenini değiştirdi. Bu yeni eksende hızlanarak yol alıyor. 23 Nisan 2008. Tarihe bir not düşelim. Unutulmasın. erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ? AKP iktidarı, birçok konuda olduğu gibi türbanla ilgili anayasa değişikliğinde de AB’ye sığınmıştı. Ali Babacan, Kriter dergisinde türbanla ilgili anayasa değişikliğini AB reformu olarak göstermişti çıkmıştı. AKP iktidarı ve AB, başta laiklik olmak üzere bugüne kadar pek çok konuda ortak strateji izlemişlerdi. Bir süre önce Türkiye’ye gelen AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso laiklikle ilgili endişeler konusunda şunları söylemişti: “Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması önemli. Teokrasiye karşıyız. Devletin değil, ama halkın dini olacaktır. Bireyler ateist de olabilir. Burada bireyin haklarına saygı gösterilmesi önemli. Herkesin inancına saygı gösterilecek. Laiklik bir dinmiş gibi insanlara empoze edilemez. Laiklik, dinin yerini alamaz.” Barroso, AKP hakkında açılan kapatma davasına da şaşırdıklarını belirterek “Hukukun üstünlüğü ve demokrasi çerçevesinde karar verilmesini umuyoruz” diyerek Anayasa Mahkemesi’ne telkinde bulunmuştu. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn de Anayasa Mahkemesi’nin iddianameyi kabul etmesinden kaygı duyduğunu belirterek “Bu davada haklı bir durum görmüyorum” demişti. Rehn’in bu açıklamayı, AB gayri resmi dışişleri bakanları toplantısı için Slovenya’ya giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile görüşmesinden sonra yapması dikkat çekmişti. Ayrıca bu toplantıda da AB Dışişleri Bakanları’nın “Yasal bir değişiklik yapıp yapmayacaklarını” sormaları üzerine, geniş kapsamlı bir anayasa değişikliğinin Türkiye’nin gündeminde bulunduğunu anımsatmış ve “Siyasi partilerin kapatılması ve diğer konularla ilgili olarak Kopenhag Kriterleri ile uyumlu bir anayasa hedefliyoruz” ifadesini kullanmış, Babacan’ın bu sözleri AB yetkilileri tarafından da oldukça olumlu karşılanmıştı. Türbanda da AB’ye sığındılar AKP iktidarı, türbanla ilgili anayasa değişikliği konusunda da AB’ye sığınmıştı. Ali Babacan, Kriter dergisine verdiği söyleşide türbanla ilgili anayasa değişikliğini AB reformu olarak göstermişti. Lluis Maria de Puig İshak Alaton, ülkemizin deneyimli işadamlarından birisi olmanın yanı sıra sosyal demokrat düşünceleriyle de dikkat çeker. Alaton’un sosyal demokratlığı, evrensel sosyal demokrat düşüncelere yakınlık anlamına gelir. Yoksa Türkiye’de kendisini sosyal demokrat diye tanımlayıp da milliyetçiliği, otoriter yönetimi savunanlarla onun düşüncelerinin bir ilgisi yoktur. Alaton, önceki gün katıldığı Turkcell’in düzenlediği “İşTcell Liderler Konferansı”nda iş dünyasına serbest pazar ekonomisini anlatan General Electric’in CEO’su Jack Welch’ e ilginç bir soru yöneltti. Sorunun özü, işadamı İshak Alaton’un serbest piyasa ekonomisine yönelttiği sert eleştiriydi. Gazetelere yansıyan bu sorusunda Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Alaton şunları söylüyordu: Körfez başta olmak üzere petrol üreticisi ülkelere yılda 1.5 trilyon dolarlık bir kaynak gitti ve artan enerji fiyatları nedeniyle gıda fiyatları da anormal oranda yükseliş kaydetti. Bu durum binlerce insa ‘Marx Yeniden Keşfedilmeli mi?’ nın açlık ve yoksulluk çekmesine ve hatta ölümüne yol açıyor. Serbest piyasa ekonomisi artık işlevini yerine getiremiyor mu? Adam Smith öldü sanırım. Çözüm için insanlığın Karl Marx’ı yeniden keşfetmesi mi gerekiyor. Alaton’un sorusu salonda bulunanlardan yoğun alkış aldı. Bunun üzerine konuşmacı Welch, “Sanırım salonda bulunanlar sorunun içeriğine değil de akıllıca ve komik olmasına alkış tuttular. Kapitalizm birtakım eksikliklerine rağmen iyi bir sistem. Marx’ı mevcut sorunlara bir çözüm yolu olarak görmenin saçma olduğunu düşünüyorum” yanıtını verdi. ??? Kapitalizmin ve özellikle de serbest piyasa ekonomisinin sorunlara çözüm üretemediğini benim gibi birisi söylese çok da önemi yok. “Komünistin teki” deyip geçerler. Ancak bu sözlerin sahibi ülkemizin önemli işadamlarından birisi. Üstelik dünya çapında da saygın bir işadamı. Ne diyor Alaton, “Çözüm için insanlığın Marx’ı yeniden keşfetmesi mi gerekiyor?” Bu soruyu bir CEO’nun “komik” bulmasını da anlayabiliriz. Başka ne diyebilir ki! Ancak ortada bir gerçek var, kapitalizmin dizginsiz gelişmesinin bir ürünü olan kökünden sarsıcı bir krizler dizisi ile yüz yüzeyiz. Dünya, hakkı yenenlerin, açlık çekenlerin çoğaldığı bir dünya haline geliyor. Marksizm, insanlığın bu haksızlığa ve eşitsizliğe itirazıydı, bir çözüm önerisiydi. Ancak yaşanan sosyalizm deneyleri, Marksizmin öngördüğü eşitliği ve adaleti gerçekleştiremeyince kapitalizmin savunucuları psikolojik bir üstünlük elde ettiler. ??? Bu psikolojik üstünlük, “hak”, “hukuk”, “adalet”, “eşitlik” gibi kavramların küçümsenmesine neden oldu. Sendikalar yok edildi, işçilerin örgütlenmesinin önüne akıl almaz engeller çıkarıldı. Demokrasinin en çok emekçilerin örgütlenmesi için kaçınılmaz olduğu gerçeği göz ardı edildi. Mortgage ve finans krizleriyle paralel olarak gıda kriziyle de yüz yüze gelen dünya, dizginsiz kapitalizmi yeniden sorguluyor. Her şeyi sadece “kâr” ın belirleyebileceği serbest rekabetçi anlayış masaya yatırılıyor. İshak Alaton gibi önemli bir işadamının “serbest piyasa ekonomisi”ni sorgulaması yeni bir aşamaya geldiğimizin işareti. Marksizmin kapitalizme yönelttiği eleştirileri hatırlatması anlamlıdır. ??? Sonuç olarak, küreselleşme ikili bir etki yapıyor. Bir etkisi dünyayı büyük bir köy haline getirmesi. İnsanlığın birbirinden haberdar olacağı, birbirinin hakkını hukukunu arayacağı bir sistemin içine girmesine neden oluyor. Bir başka etkisi ise yoksul ülke lerle zengin ülkeler arasındaki uçurumu arttırıyor ve ülkeler içindeki sınıfsal dengesizliği daha da pekiştiriyor; adaletsizliğin katmerleşmesine yol açıyor. Bir başka önemli sonucu ise doğal kaynakları acımasızca tüketmesi ve sınırsız bir sömürü dünyasını meşru hale getirmesi. İshak Alaton’un sorduğu soru, artık sorunun yalnızca ezilen ülkeler, hakkı yenen sınıflar açısından değil, aklı başında, sosyal demokrat işadamları tarafından da sorulduğu bir döneme girdiğimizi gösteriyor. Seattle’da, ortaya çıkan ve küreselleşmenin yıkıcı etkileriyle mücadele eden akımlar açısından şimdi yeni bir dönem başlıyor. Geçenlerde ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, Enternasyonal’den bir parçayı TBMM’de bir nedenle okumuştu: “Hem fabrikalar, hem de toprak/Her şey emekçinin malı/Tufeyliye tanımayız hak/Her şey emeğin olmalı.” Marx’ı sanırım önümüzdeki dönemde yeniden tartışacağız… KURULUŞUNUN 88. YILI TBMM’de kutlama hazırlığı ? TBMM Genel Kurulu’ndaki özel oturumun ardından, TBMM Başkanı Toptan 5 yıl aradan sonra ilk kez “eşli” olarak 23 Nisan resepsiyonuna ev sahipliği yapacak. Akşam düzenlenecek 23 Nisan resepsiyonuna ise askerin DTP’yi protesto etmek amacıyla katılmaması bekleniyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM bu hafta, açılışının 88. yıldönümünü coşkuyla kutlayacak. TBMM Genel Kurulu’nun “özel gündem”le toplanacağı kutlamalar çerçevesinde TBMM Başkanı Köksal Toptan akşam da “23 Nisan resepsiyonu” verecek. Askerlerin “terör örgütünü kınamayan DTP’yi” protesto etmek için “sınırlı etkinliğe katılım” kararı alarak akşamki resepsiyona katılmamaları bekleniyor. TBMM’nin 88. Kuruluş Yıldönümü kutlamaları, TBMM’deki Atatürk Anıtı’na çelenk konulması ve saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayacak. TBMM Başkanı Köksal Toptan, Meclis’te kutlamaları kabul edecek. Genel Kurul, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle çarşamba günü saat 14.00’te özel gündemle toplanacak. Toptan’ın açış konuşmasının ardından, TBMM’de grubu bulunan ve temsil edilen siyasi partiler adına konuşmalar yapılacak. Bu çerçevede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ve DSP Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı birer konuşma yapacak. Bu yılki kutlamalardaki önemli bir değişiklik ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün siyasi parti liderlerine vereceği yemek olacak. Cumhurbaşkanları normalde Cumhuriyetin kuruluş yıldönümü olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında “ev sahipliği” rolü üstlenerek öne çıkarken, 23 Nisan kutlamaları TBMM Başkanı’nın ev sahipliğinde gerçekleştiriliyor. TBMM Genel Kurulu’ndaki özel oturumun ardından, TBMM Başkanı Köksal Toptan 5 yıl aradan sonra ilk kez “eşli” olarak 23 Nisan resepsiyonuna ev sahipliği yapacak. Geçmişteki “türbanlı eş” krizi nedeniyle 2003 yılındaki 23 Nisan resepsiyonuna katılmayan askerlerin bu kez ise “terör örgütünü kınamayan” DTP’ye tavır koyacağı belirtiliyor. DTP’nin Meclis’e girmesinden sonra törenlere sınırlı katılım kararı alan TSK, 23 Nisan’da da bu tavrını sürdürecek. Buna göre Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve komutanların Ulus’taki Birinci Meclis’teki törenlerde ve TBMM’deki kutlama kabullerinde hazır bulunmaları bekleniyor. Haşim Kılıç’ın mutlu günü ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kızı Ayşe Tuba Kılıç, işadamı Mustafa Çubuk ile evlendi. Sheraton Oteli’nde gerçekleştirilen düğün töreni için yoğun güvenlik önlemleri alındı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP hakkında kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın katılmadığı törene TBMM Başkanı Köksal Toptan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, bazı bakanlar, milletvekilleri, yargı ve iş dünyasından birçok ünlü isim katıldı. 38 yıllık linyit rezervi bulundu ? ANKARA (AA) Maden Tetkik Arama (MTA) Genel Müdürü Mehmet Üzer, MTA’nın son 3 yıldır yürüttüğü arama çalışmalarının sonucunda 2,3 milyar tonluk yeni linyit rezervini ortaya çıkardığını bildirdi. Üzer, kömürün tonu en düşük fiyat olan 30 dolardan hesaplandığında rezervin ekonomik değerinin yaklaşık 70 milyar dolar civarında olduğunu kaydetti. 20 seneden sonra ilk kez kömür rezervinin arttığını belirten Üzer, “rezerv Türkiye’nin bugünkü tüketim seviyesiyle 38 yıllık kömür ihtiyacını karşılayacak düzeyde” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle