29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 ŞUBAT 2008 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN AKP, YÖK Başkanı’nı istifaya davet eden rektörlerin suç işlediğini savunarak ağır suçlamalarda bulundu Kıbrıs’ta 2009’a Kadar Çözüm Olabilir mi? Çarşamba gecesi Kanaltürk’te Merdan Yanardağ’ın “5. Boyut Programı”nda Güney Kıbrıs’taki seçim sonuçlarını, adadaki tarihi gelişmeyi ve çözüm olasılıklarını konuşuyoruz. Telefonla katkıda bulunanlar dışında stüdyoda, “Kıbrıs’ta Enosis ve Taksim Politikalarının Sonu” adlı yapıtın yazarı, Kıbrıs kökenli genç bilim adamı Mehmet Hasgüler de var. Programa telefonla katılan, Türkiye’nin dış politikasını ve dört yıl görev yaptığı Kıbrıs ile sorunlarını yakından tanıyan emekli Büyükelçi Onur Öymen’in de belirttiği gibi, Türkiye’nin “Bunu kabul edin sorun çözülür” önerilerine, nice “peki”sine karşın, çözümün gerçekleşmediği konusunda mutabakata varıyoruz. Mutabık kaldığımız noktalardan biri de, kuruluşların etiketlerine değil niteliklerine, söylemlerine değil eylemlerine bakmanın daha doğru olduğu. Programda, Marksist kökenli ya da daha doğru deyimiyle etiketli AKEL’in geçmişte nasıl şoven yolları yeğlediği dile getiriliyor, ayrıca AKEL’in, tıpkı Ortodoks kilisesi gibi adanın en büyük ekonomik güçlerinden biri olduğu da vurgulanıyor. Sonunda da ortaya, çözüm konusunda iyimserliğe neden olmadığını gösteren bir tablo çıkıyor. ??? Bütün bu gerçekler, son seçimler sonrası ortaya çıkan iyimser havanın gerekçesinin anlaşılmasını zorlaştırıyor. İyimserlik yayan çevreler, artık her iki tarafta da, barışçı çözümü isteyenlerin iş başında oldukları savına dayandırıyorlar gerekçelerini. Tabii ki bunlar, Hristofyas’ın Annan Planı’na “hayır” diyenler cephesinde yer aldığını nedense görmezden gelmeyi yeğliyorlar. Oysa Hristofyas ve partisi Annan Planı önlerine geldiğinde “evet” kampanyası yapmış olsalardı, belki de bugün bu tartışmalara gerek kalmayacak, daha ileri bir aşamada olacaktık. Hemen belirtmek gerekir ki, AKP hükümeti ve bir kısım yandaşı medya, Rum ve Yunan tezleri doğrultusunda, Denktaş’ı uzlaşmaz ilan ederek, kendi geçmiş politikalarını mahkum etmek aymazlığını gösterdiler. Şimdiye dek uzlaşmaz tarafın Türkler olduğu kampanyasına, böylelikle katkıda bulunmuş olanların hem Kıbrıs Türklerine, hem Türkiye’ye, hem de Rauf Denktaş’a bir özür borçları var. Bakalım ne zaman eda edecekler? Oysa Rum Dışişleri bakanlarından Nikos Rollandis’in açıklamalarına kulak vermiş olsalardı, Rum kesiminin çözüme nasıl karşı olduğunu kolaylıkla anlayabilirlerdi. Peki son zamanlardaki iyimser hava nereden çıkıyor? Rum kesiminde gerçekten bir değişiklik var mı? ??? Rum kesiminde seçimlere de yansıyan bir değişiklik olduğu kesin. Peki bu değişikliğin nedenleri ne ve kapsamı samimi bir çözümü içerecek kadar geniş mi? Hemen belirtelim, Rum kesiminin Annan Planı’nı reddi üzerine, uzlaşmazlığı yeğleyen tarafın kim olduğu çok çeşitli çevrelerce anlaşılmaya başlamış bulunmaktadır. Bu gerçeğin anlaşılmaya başlanması ve aynı zamanda çözümsüzlüğün, fiili bölünmüşlük durumunun sürmesinin bu statükonun sürekliliğini doğuracağı telaşı Rumları telaşlandıran neden. Ayrıca, eski Yugoslavya örneğinin son Kosova olayıyla da gösterdiği bir gerçek var. O da, etnik federal yapıların kalıcı olmadıkları. Bu gerçek de yüksek sesle dile getirilmese de, artık fark edilmeye başlanmıştır. İşte Rum tarafındaki değişikliği ateşleyen etken bu. Bu durumda, görüşmelerin başlaması beklenebilir. Bu görüşmelerde acaba Rum tarafı, gerçekten Türkleri eşit kurucu unsur olarak kabul edip, onlara azınlık statüsü dışında haklar tanımayı kabul edecekler mi? Bu tutumu benimserlerse, çözüme doğru yol almak mümkün. Ancak, çağrılara iyi niyetle karşılık verirken, 2008 sonuna kadar çözüm sağlanır diyen Sayın Mehmet Ali Talat gibi fazla iyimser olmayıp uyanık kalmakta yarar var. ‘Onlar gibi ceberut değiliz’ Haber Merkezi Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın istifasını isteyen Üniversitelerarası Kurul’a (ÜAK) tepki göstererek “Eğer siyaset yapacaklarsa cüppelerini çıkarırlar. Üniversiteler kimsenin babasının malı değildir” dedi. ÜAK üyelerinin bildiri yayımlayarak “suç işlediklerini” ileri süren Çelik, Özcan’ın bugüne kadar yaptıklarında suç unsuru görmediğini söyledi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat da türbanlı öğrencileri üniversitelere almayan rektörlerin suç işlediğini ileri sürerek “Biz onlar gibi ceberut değiliz” ifadesini kullandı. ÜAK’ın dünkü toplantısında, AKP ve MHP’nin üniversitelerde türbanın serbest bırakılması amacıyla yaptıkları anayasa değişikliğine ilişkin hukuki sürecin tamamlanmadan rektörlere yazı yazarak türbanlı öğrencilerin üniversitelere alınmasını isteyen YÖK Başkanı Özcan’ın istifaya çağrılması yönünde karar çıkmasına AKP’den sert tepki geldi. Samsun’un ? Milli Eğitim Bakanı Çelik, “ÜAK haddini bilmeli” diyerek YÖK Başkanı Özcan’a sahip çıktı. Çelik, “YÖK Başkanı’nın yaptıklarında bir suç unsuru yoktur” iddiasında bulundu. AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat da rektörlerin suç işlediğini ileri sürerek savcıları göreve çağırdı. uygulama” olarak niteleyen Çelik, aynı görüşteki erkeklerin üniversiteye alındığını, ancak kızların alınmadığını söyledi. ÜAK’ın olağanüstü toplanmasını ve yayımladıkları bildiriyi de yanlış bir tutum olarak değerlendiren Çelik, YÖK Başkanı Özcan hakkında suç duyurularına ilişkin olarak da “Sayın YÖK Başkanı’nın bugüne kadar yaptıklarında bir suç unsuru yoktur. Üniversitelere gönderdiği genelge aslında yapılması gerekenin tebliğ edilmesinden ibarettir. ÜAK üyeleri aslında kendi görevleri olmayan bir bildiri yayımlamakla suç işliyor’’ dedi. AKP’li Fırat da YÖK Başkanı’nın Bafra ilçesinde katıldığı açılışta ÜAK toplantısından sonra açıklanan bildiriyi değerlendiren Milli Eğitim Bakanı Çelik, “Türk milletinin iradesine karşı durmak gibi bir görevi kimse ÜAK’a vermemiştir. Pozisyonu ne olursa olsun hukuk devletinde herkes hakkını da haddini de bilmek zorundadır’’ dedi. türbanlı öğrencilerin üniversitelere alınması yönünde rektörlere yolladığı genelgeyi dikkate almayan rektörlerin suç işlediğini ileri sürdü. Düzenlediği basın toplantısında savcıları göreve çağırarak rektörler için, “Biz onlar gibi ceberut değiliz” ifadesini kullanan Fırat, mağdur olanların tazminat davası açabileceğini söyledi. ÜAK üyelerinin de suç işlediğini ileri süren Fırat, üniversitelerde türbanla ilgili yasak bulunmadığını ileri sürdü. RAUF DENKTAŞ ‘Türbanı üniforma yaptılar’ ESKİŞEHİR/ANKARA (Cumhuriyet) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, İran İslam Devrimi’nde yaşananları örnek göstererek “Türkiye ortaçağ karanlığına gidiyor” dedi. Talat Paşa Komitesi Başkanı ve KKTC’nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, hiçbir çağdaş ülkenin parlamentosunda giyimle ilgili bir anayasa düzenlemesi yapılmadığını belirterek “Bunları üniforma haline getirerek laikliğin üzerine yürütenlerin var olduğunu unutamayız’’ dedi. DSP Eskişehir İl Örgütü tarafından dün Büyükşehir Belediyesi Taşbaşı Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Hasan Âli Yücel’den Günümüze Köy Ensitüleri” isimli panelde konuşan Sezer, Türkiye’nin çok tehlikeli bir noktaya doğru gittiğini ifade ederek “1979 yılında İran’da, şah rejimine karşı aydınlar, liberaller, solcular, komünistler, entelektüeller Humeyni ile birlikte hareket etti. Humeyni onlara, ülkeye özgürlük getireceği konusunda söz vermişti. Bugün İran’da gelinen nokta şudur: Bir İranlı genç kız, sokakta başı açık gezebilir mi? Demokrasinin bir ülkede olması için laikliğin olması şarttır. Zenginlik de sosyal adaletde laiklik ile sağlanabilir” diye konuştu. Köy Enstitüleri’nin kurucusu Hasan Âli Yücel’in gerçek bir aydınlanmacı olduğunu ifade eden Sezer, “Hasan Âli Yücel, iyi yetişmiş bir Cumhuriyet genciydi. Batı’nın bütün klasiklerini onun sayesinde tanıdık. Üniversitelerde gerçek özerklik onun sayesinde geldi. Hasan Âli Yücel iyi yetiştiği için, Türk insanını da iyi tanıyordu” dedi. Fırat ‘Yeni kanuna lüzum yok’ Fırat, gazetecilerin, “YÖK Yasası’nın 17. maddesindeki değişiklikten vaz mı geçiliyor” sorusuna da şu yanıtı verdi: “Yeni bir anayasa, yeni bir kanun yapmaya lüzum yoktur. Benim kanıma göre, anayasanın değiştirilmesi bile gerekmemektedir. Ama belki Türkiye’deki fiili şartlar siyaseti bu noktaya doğru götürmektedir. Mutlaka hukukun bir gün bugün hukuku tanımayanlara da lazım olacağını unutmamaları gerekir kanısındayım.” Çelik, Özcan’ı savundu Bakan Çelik, anayasa değişikliğinin CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasını görmezden gelerek yasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı tarafından onanmasıyla yürürlüğe girdiğini savundu. Üniversitelerde türban yasağını, “keyfi bir Belediyelerin kapatılması ve yeni ilçelerin kurulmasını öngören tasarı komisyondan geçti Muhalefet salonu terk etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İçişleri Komisyonu’nda nüfusu 2 binin altına düşen 863 belde belediyesi ile bazı ilk kademe belediyelerinin kaldırılması ve 43 yeni ilçe kurulmasını öngören yasa tasarısı görüşülürken muhalefetin söz ve önerge hakkına sınırlama getirilince CHP, MHP ve DTP’li üyeler komisyonu terk etti. Tasarı, muhalefet milletvekilleri olmayınca hızla komisyondan geçirildi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay komisyona bilgi verirken tasarıyla Türkiye’deki 3 bin 225 belediye sayısının 2 bin 103’e düşürüleceğini, 16 büyükşehir belediye sınırları içinde de 100 ilçe ve 283 ilk kademe belediyesinin kalacağını bildirdi. CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya, kapatılacak bütün belediyelerin borçlarının Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ? AKP, yerel borcuna erişemediğine seçim öncesi il dikkat çekerken “Borç yüzünden kapatılıyorlarsa ve ilçelerdeki Ankara Büyükşehir Belesiyasi yapının diyesi’ni kapatın” dedi. değiştirilmesini MHP Gaziantep Milletveamaçlayan takili Hasan Özdemir, belesarı görüşülürdiye şirketlerinde yaşanan ken muhalefeyolsuzluklara dikkat çekerek bu şirketlere müdahale tin söz ve öneredilmesini istedi. CHP ge hakkına sıGrup Başkanvekili Kemal nırlama getirdi. Anadol tasarı ile İzmir’in siyasi yapısının değiştirilmek istendiğine dikkat çekerken “İzmir’de 7 CHP’li, 2 AKP’li belediye var. Tasarıdan sonra 6 CHP’li, 5 AKP’li belediye olacak” dedi. Komisyon görüşmelerinde AKP’lilerin milletvekillerinin her maddede sadece bir önerge verebilmeleri ve maddeler üzerinde sadece 5’er dakika konuşulması yönünde verdikleri önergelerin kabul edilmesi üzerine Anadol ile MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, milletvekillerini dışarıya çağırdı. CHP, MHP ve DTP’li üyeler komisyonu terk etti. Muhalefet milletvekillerinin salonu terk etmesi üzerine tasarı, hızla komisyonda kabul edildi. Anadol, CHP’li komisyon üyeleriyle birlikte düzenlediği basın toplantısında “içtüzük ihlali yapıldığını, antidemokratik oyuna, siyasal cinayete alet olmayacaklarını” bildirdi. Muhalefet temsilcileri, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ı ziyaret ederek AKP’yi şikâyet ettiler. AKP’nin Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı Kadıköy’de protesto edilerek geri çekilmesi istendi. Eyleme, tersane işçileri ve çok sayıda yurttaş da destek verdi. (UĞUR DEMİR) Türban yasağı zaten yok Hükümete STK protestosu İstanbul Haber Servisi Türkİş, DİSK, KESK, TMMOB, Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Odası’nın ve çok sayıda demokratik kitle örgütünün oluşturduğu “Herkese Sağlık Güvenlik Gelecek Platformu” üyesi yüzlerce kişi, AKP’nin sağlık hizmetlerine kısıtlama getiren “Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası” (SGGSS) Yasa Tasarısı’nı Kadıköy’de düzenledikleri bir yürüyüşle protesto etti. Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde toplanan yüzlerce emekçi “Savaşta, tersanede, hastanede ölen biz”, “Ne kadar para o kadar sağlık öldürür”, “Özgürlükten tasarruf zulüm, sağlıktan tasarruf ölüm demektir” yazılı dövizler taşıyarak “Mezarda emekliliğe hayır” sloganları attı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Türkİş 1. Bölge Başkanı Faruk Büyükkucak, Havaİş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin, Deriİş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Musa Servi’nin de aralarında bulunduğu grup daha sonra Kadıköy Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti. Tuzla’dan trenle Haydarpaşa Garı’na gelen Tuzla tersane işçileri de “Grev, grev!” diyerek yürüyüşe katıldı. Kadıköy Meydanı’nda platform adına basın açıklaması yapan KESK Dönem Sözcüsü Dursun Yıldız, AKP’nin tasarıyla kazanılmış haklara saldırdığını vurgulayarak “İşverenler üstündeki istihdam yükünü azaltmak için emekçilerin kıdem tazminatları da ortadan kalkacak” dedi. Yıldız, AKP’nin reform adı altında yaptıklarının yabancı sermayenin istekleri olduğunu vurguladı. asirmen?cumhuriyet.com.tr TÜRBAN TEPKİLERİ SÜRÜYOR ‘Laik değerleri değiştirecek adım’ Haber Merkezi Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması girişimlerine ve YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın açıklamalarına tepkiler sürüyor. SHP üyesi bir grup kadın, türbana ilişkin düzenlemeyi Ankara’da protesto etti. Anayasa Mahkemesi karşısındaki Anayasa Parkı’nda bir araya gelen kadınlar, türban düzenlemesine karşı ifadelerin yazılı olduğu dövizler taşıdı. SHP Kadın Meclisleri Genel Başkanı Eser Cilasun, anayasayı değiştirerek “bir hak özgürlüğü ihlalinin kaldırılmasını hedeflediklerini’’ iddia edenlerin asıl amacının “İslam cumhuriyeti kurmayı anayasal güvence altına almak’’ olduğunu vurguladı. Cilasun, üniversitelere türbanla girilmesinin eğitimin laik olması anlayışına tamamen karşıt ve Cumhuriyetin temel değerlerinin değiştirilmesine kadar varabilecek bir girişimin ilk adımı olduğunu dile getirdi. İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir yaptığı açıklamada, Özcan’ın suç işlediğini vurguladı. Erdemir, “Yargı kararlarına aykırı biçimde yükseköğretim kurumlarına yazılı buyruk gönderilerek, yargı kararlarını etkisiz ve uygulanmaz hale getirmek, genelgeyi gönderen YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan açısından TCK’nin, 257. maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçu oluşturur. YÖK Başkanı böyle yapmakla kaynağını anayasa ve yasalardan almayan bir devlet yetkisi kullanmış ve anayasanın tanımıyla konusu suç oluşturan emir vermiştir” dedi. Talat Paşa Komitesi’nin 8. toplantısı, Rauf Denktaş’ın başkanlığında Türk Metalİş Sendikası Genel Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıda, üniversitelerde türbana serbestlik getiren anayasa değişikliğiyle ilgili görüşlerini de açıklayan Denktaş, “Çağdaş ülkelerin hiçbir yerinde bir parlamentoda giyimle ilgili bir yasa yapılmış değildir’’ dedi. Türkiye’de türban yasağı olmadığını, yalnızca kamu kurumlarının kendi kuralları olduğunu söyleyen Denktaş, “Bunları üniforma haline getirerek laikliğin üzerine yürütenlerin var olduğunu unutamayız. Bizi tedirgin eden budur, memleketi bölen bunlardır’’ diye konuştu. Londra’da Türkçe konuşan genç avukatlar bir birlik kurmuşlar. Üç ay önce kurulan bu birliğin yöneticilerinden Zafer Armutlu ve Baykal Sürük’ün davetiyle Londra’dayım. Herkesin sorduğu soruyu ben de onlara sordum: “Neden Türk değil de Türkçe konuşan?” Onlar da çok haklı olarak bu birliğin içinde Türklerin yanı sıra Azerilerin, Kürtlerin, Kıbrıslıların ve Arapların da yer aldığını söylediler. Farklı etnik kökenleri olmasına karşın aynı dili konuşan bu genç avukatlar doğru bir şekilde, kendilerini birleştiren dil üzerinden tanımlamayı tercih etmişler. Londra’da Türkçe konuşan 300 civarında hukukçu olduğunu söylüyorlar. Neden bir araya geldiniz sorusuna yaptıkları açıklamada; Londra’da yaşayan ve Türkçe konuşan on binlerce insana hukuki hizmet vermeyi ve onların sorunlarını çözmeyi amaçladıklarını ifade ettiler. Tabii hedefleri bununla sınırlı değil, aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği süreci boyunca Avrupa’da Türkiye’nin Londra’da Türkçe Konuşan Avukatlar Birliği... üyeliği lehine lobi yapmayı da amaçladıklarını söylediler. ??? Londra’nın sokaklarında nefis bir bahar havası ve pırıl pırıl bir güneşin eşliğinde dolaşıyoruz. Bazı arkadaşlarımın önerisine uyarak Trafalgar meydanındaki Costa Cafe’ye oturup bir kahve içtik. İpek’in (Çalışlar) kız kardeşi Dr. Feza Yüksel Londra’da yaşıyor. Onunla daha önceden kararlaştırdığımız gibi The Royal Academy’deki “From Russia” (Rusya’dan) sergisini gezdik. Sergi Rusya’daki değişik müzelerde bulunan bir grup Fransız ve Rus ressamın 120 tablosundan oluşuyor. Bu tablolar 18701925 yılları arasında yapılmış. Sergi, İngiltere’ye ilk kez geliyor. Anlaşıldığı kadarıyla serginin gelişi epeyce sorunlara da neden olmuş. Sergide Renoir, Cezanne, Van Gogh, Gaugin, Matisse ve Picasso gibi Fransız ressamların yanı sıra Chagall, Kandinsky, Tatlin ve Malevich gibi Rus ressamlar da yer alıyor. Sergide benim asıl dikkatimi Rus kadın ressamlar çekti. Sergide 10 kadar Rus kadın ressamın tabloları da yer alıyordu ve oldukça etkili tablolardı bunlar. Sovyet devriminden önce Rusya’daki kadın ressamların bu kadar yaygın ve etkili olması bu ülkedeki durumu anlamak bakımından önemli bir veri kabul edilebilir. Avrupa’da o yıllarda kadınların resim yapmalarının birçok ülkede mümkün olmadığını biliyoruz. Tabii bu tabloların bir başka önemi de 1917 Sovyet Devrimi’ne tanıklık edecek unsurları içermesiydi. ??? Kısmet bu ya Londra’ya geldiğim akşam 24 yıldan bu yana ilk kez depremle karşılaştım. 5.2 büyüklüğündeki depremin merkezi Londra’nın 300 kilometre uzağındaydı. Gece 01.00 civarında otururken birden ev sallanmaya başladı. Evinde kaldığım arkadaşa “Deprem oluyor” dedim. Güldü, “Ağabey yakınımızdan tren geçiyor, onun sarsıntısı” karşılığını verdi. Sabah kalkıp da gazeteleri elimize aldığımızda manşette şunlar yazıyordu: “Deprem Londra’yı sarstı.” ??? Türkçe Konuşan Avukatlar Birliği’nin akşam düzenlediği toplantı çok kalabalıktı. Benim “Ne olacak bu Türkiye’nin hali” başlıklı konuşmamı merakla, ilgiyle izlediler. Kadınlı erkekli genç avukatların bu ilgisinden mutlu olduğumu söyleyebilirim. Tabii ki tahmin edebileceğiniz gibi buradaki insanların da merakı Türkiye’de bizim tartıştığımız konulardı. Türban, Kuzey Irak’a yapılan “Kara Harekâtı” ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlar.. Ergenekon soruşturması, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi ve Azınlık Vakıfları Yasası öne çıkıyordu. 3 saate yakın süren toplantıda enine boyuna tartıştık. Ben onlara düşüncelerimi anlattım, onlar kaygılarını, meraklarını dile getirdiler. Londra’da yaşayan ve Türkçe gazeteler çıkaran meslektaşlarım, Türkiye’deki TV ve gazetelerin muhabirleri de izleyiciler arasındaydı. Zamanın kısıtlı olması yüzünden buradaki gazeteci meslektaşlarımla mesleğin sorunları üzerine konuşmak olanağı bulamadık. Başka bir gelişimde daha ayrıntılı görüşmek kararına vardık. Ben bu yazıyı sabahın erken saatlerinde Türkiye’ye dönmeden yazıyorum. Birazdan uçağa bineceğim ve Türkiye’ye döneceğim. Aslında kısa süre de olsa Türkiye’ye dışarından bakmanın yararlı olduğunu düşünenlerdenim. Birazdan Türkiye’de olacağım ve bildiğiniz, tartıştığımız konulara yeniden döneceğim… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle