Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in
geçen hafta TBMM’deki konuşmasına
bakacak olursak, işten çıkışlarda
olağanüstü bir seyir yok:
“Aktif sigortalı sayısı olarak olaya
baktığımız zaman, 2007 yılı Eylül sonu
itibarıyla aktif sigortalı sayısı 9 milyon
198 bin, 2008’de Eylül sonu itibarıyla
aktif sigortalı sayısı 9 milyon 706 bin.
Yaklaşık 500 bin, sigortalı sayısında,
2007 Eylülü ile 2008 Eylülü arasında
bir artış söz konusudur.
İşsizlik oranının, 2007 sonu itibarıyla
yüzde 9.9 olduğunu biliyoruz.
Temmuz-ağustos-eylül aylarının
verilerine baktığımız zaman, işsizlik
oranının 9.8 olduğunu; geçen dönem
temmuz, ağustos, eylül -üç aylık-
rakamlarına baktığımız zaman, 9.2’den
9.8’e çıktığını görme durumumuz var.
Yalnız, burada işgücüne katılma
oranına baktığımız zaman, orada da
0.5’lik bir artış var.”
Gördüğünüz üzere, koskoca
Karaköy iskelesini batırma becerisini
göstermiş bir kadronun döneminde,
bunalım bırakın teğet geçmeyi,
değmiyor bile... İşsizlik desen, artmak
ne kelime, giderek azalıyor!
Petrol-İş Sendikası uzmanı Aşkın
Süzük’e Bakan Çelik’in dayandığı
rakamları danıştık. Gerçeğin
penceresini araladı bize:
“Sayın Çelik, Türkiye’de işsizliğin
tartışıldığı kadar artmadığını savunmak
için, hizmet akdiyle çalışanların ve aktif
sigortalıların sayılarından yararlanıyor.
Ancak bu rakamlar, Türkiye’de işsizlik
üzerine tartışılacaksa başvurulması
gereken en son verilerdendir. Hele
hele, hizmet akdiyle çalışanların
sigortalılığa giriş-çıkış rakamları bize
sağlıklı bir tablo sunamaz.
Öncelikle Türkiye’de işgücü
piyasasının TÜİK’in son verilerine göre,
yüzde 48.7’si kayıt dışıdır. Yani toplam
22 milyon 60 kişiden olan istihdamın
yaklaşık yarısını izleme şansımız
bulunmuyor. Sayın Bakan, kriz
dönemlerinde en çok kayıt dışı
çalışanların mağdur olduğunu ve işten
çıkarıldıklarını gözden kaçırmaktadır.
Sigortaya giriş-çıkış rakamları, yine
iki nedenle işgücü piyasasına ışık
tutamaz. Birincisi, işverenler sigortaya
giriş işlemlerini, kayıt içi çalışıyorlarsa
-yasal zorunluluk gereği- hemen
başlatmak zorundadırlar. Ancak, çoğu
durumda iş akdi fesihlerinden sonra
sigortadan çıkışlar kuruma
bildirilmemektedir. Yani, işten çıkarılan
işçilerin bir kısmı, sigortalı gözükmeye
devam etmekte ancak sigorta primleri
ödenmemektedir. İkincisi, işverenlerin
işgücü maliyetlerini düşürmek için en
sık başvurduğu yollardan birisi, yüksek
ücretli işçilere giriş-çıkış işlemi
yaptırarak onları daha düşük ücretten
yeniden istihdam etmektir. Sayın
Bakan iddia ettiği ‘dinamik yapı’yı, bu
gerçekler ışığında yeniden düşünmek
zorundadır.
Aktif sigortalı sayılarında Eylül 2007-
2008 aylarındaki artış da, işgücü
piyasası açısından bir pozitif
değerlendirmenin konusu olamaz.
Çünkü örneğin, son yayımlanan TÜİK
verileri ağustos ayında bir önceki yılın
aynı ayına göre istihdamın, yaklaşık
500 bin arttığını göstermektedir.
Çalışabilir yaştaki nüfusun hızlı bir
şekilde arttığı ülkemizde, bunun çok
altında gerçekleşen istihdam artışının,
aktif sigortalı sayısına yansıması
doğaldır.
Sayın Çelik, işsizlik oranının yüzde
9.2’den yüzde 9.8’e çıkmasına karşın
işgücüne katılma oranının bir önceki
yıla göre artmış olmasına dikkat
çekiyor. Bilindiği üzere, işgücüne
katılma oranı, toplam işgücünün
çalışabilir yaştaki, yani 15 yaş üzeri
nüfusa oranlanması ile hesaplanıyor.
İşgücüne katılma oranının yükselmesi
ise işgücünü oluşturan istihdam ve
işsizlerin sayısının artmasından
kaynaklanabilir. Nitekim, ağustos
ayında işgücüne katılım oranının
yükselmesinden, işsiz sayısındaki artış
üçte bir oranında etkili. Aynı dönemde
istihdam artışının yaklaşık üçte biri ise
ücretsiz aile işçisi sayısının artışından
kaynaklanmış. Bu artış büyük ihtimalle,
tarımsal üretimin fazla olduğu Ağustos
ayında özellikle kırsal kesimde tarlaya,
hasada yardıma giden nüfustan
oluşmaktadır.”
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Tahta üzerindeki
ufak pürüzleri gi-
dermekte kullanõlan
çelik araç. 2/ İtici
neden, güdü... Kat-
ranla kõldan yapõ-
lan ve kalafat işle-
rinde kullanõlan bir
tür macun. 3/ Ça-
yõrlarda yetişen ve
hayvanlara yediri-
len otsu bir bitki...
Asker. 4/ Şeyhülis-
lamlõk makamõ. 5/ Çok
sevilen kimse ya da şey...
Yünü ya da kõlõ alõnmõş
ham deri. 6/ Çõplak vücut
resmi... Küçük mağara...
Kadõnlarõn omuzlarõnõ ört-
mek için kullandõklarõ ge-
niş atkõ. 7/ Muğla yöre-
sinde ebegümeci bitkisine
verilen ad... İlgi eki. 8/
Kastamonu yöresine özgü
bir çorba. 9/ İspanyollarõn sevinç ünlemi... Kişinin dõş dün-
yayla ilişkiyi reddederek kendi iç dünyasõna kapanmasõ.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Geminin içinde en alt bölüm. 2/ Verme, ödeme... Du-
varda açõlan bir deliğe, vidanõn daha sağlam tutmasõ için
yerleştirilen plastik yuva. 3/ Doğu Anadolu’da yetişen ve
otlu peynirin içine konulan yabani sarmõsak türü... Güzel
kadõn. 4/ Yabani zeytin. 5/ Türk tuluat tiyatrosunda başkomik
görevindeki uşak tiplemesi... Bir yüzeyin eğiklik derece-
sini anlamaya yarayan araç. 6/ Burun iltihabõ... Kõsõk ses-
li küçük keman. 7/ Yabancõ... Beğenilen, zevk veren... Ti-
tan elementinin simgesi. 8/ Başkalarõnõn sõrtõndan geçinen
kimse. 9/ 1950’li yõllarda İngiltere’de ortaya çõkan ve iş-
levselci kaynaklara dönüşü amaçlayan mimarlõk akõmõ.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
H İ D R O F O B İ
E R İ E İ L A H
P İ L O T E D A
İ M A M E T
G Ö M Ü A S M A
A Z R A S T
İ D E F R İ S A
T E F E A L E T
A N E M O F O B İ
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK 2008 PAZARTESİ
14
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
Sosyal Güvenlik Yasası:
Devlet Kuşu (4)
5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası’ndaki anlatımın ne denli zor
anlaşılır olduğunu göstermek amacı ile birbiriyle bağıntılı yasala-
rın ilgili bölümlerini olduğu gibi aktarıyoruz.
1) 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Yasa Madde
8 : “Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, ilgililere; son ye-
di yıllık fiilî hizmet süresi içinde fiilî hizmet süresi fazla olan kurumca,
hizmet sürelerinin eşit olması halinde ise eşit hizmet sürelerinden
sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre ay-
lık bağlanır ve ödenir. Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı TC Emek-
li Sandığı Kanunu’na göre yaş haddinden resen emekli olma sü-
resi kanunla belirlenen vazifelere atanma veya seçilme ve bağlı ol-
dukları kurumun kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet
sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzua-
tına göre aylık bağlanır.”
2) 5510 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası Geçici Madde 4:
“Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı veya işti-
rakçi olup, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra aylık tale-
binde bulunanlardan, farklı sosyal güvenlik kurumlarına ya da bu
kanunda belirtilen sigortalılık hallerinden birden fazlasına tabi
olanlara aylık bağlanmasına esas alınacak kanun, bu kanunla mül-
ga 2829 sayılı ¨Kanun hükümlerine göre tespit olunur ve bunlar hak-
kında, bu kanunun geçici maddelerindeki hükümler uygulanır. An-
cak, bunlardan bu kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamına gir-
meyenlere 5434 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaz. Bu kanunla
mülga 2829 sayılı Kanuna göre 5434 sayılı Kanun hükümleri uy-
gulanması gerekenlerden, bu kanunun geçici 4 üncü maddesi kap-
samına girmeyenler için, bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b)bent-
leri esas alınır. (a) bendi hükümlerinin uygulamasına esas alınacak
kanun, bu kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi
kapsamında geçen süreler hariç, bu kanunla mülga 2829 sayılı Ka-
nun hükümlerine göre belirlenir. Bu kanuna tabi hizmetlerle 506 sa-
yılı Kanunun geçici 20 nci maddesine tabi sandıklarda geçen hiz-
metlerin birleştirilmesinde de bu fıkra hükümleri esas alınmak su-
retiyle bu kanunla mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. (…)
Bu kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken,
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu kanunun 4 üncü mad-
desinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine ta-
bi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fık-
rasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bun-
ların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hü-
kümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapı-
lır. 5434 sayılı Kanuna göre ödenen aylıklar ile bu madde kapsa-
mında bağlanacak aylıklar, memur maaş katsayılarındaki artışlara
göre yükseltilir. Ayrıca 5434 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlar ile aynı rütbe, kadro
ve sair kanunlarda yapılacak değişiklikler sonucunda aylık tutarla-
rında meydana gelecek yükselmeler, aynı rütbe, kadro unvanı ve
dereceden bağlanmış bulunan emeklilik, malûllük ve vazife malûl-
lüğü aylıkları ile dul ve yetim aylıkları hakkında da uygulanır.”
4) 657 sayılı Devlet Memurları Yasası Madde 86:
“Memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması
veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak
ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan
veya açıktan vekil atanabilir. Bir görevin memurlar eliyle vekaleten
yürütülmesi halinde aylıksız vekalet asıldır. Ancak, ilkokul öğretmenliği
(Yaz tatili hariç), tabiplik, diş tabipliği, eczacılık, köy ve beldelerdeki
ebelik ve hemşirelik, mühendis ve mimarlık, veterinerlik, köy ve ka-
saba imamlığına ait boş kadrolara Maliye Bakanlığının izni (mahallî
idarelerde izin şartı aranmaz) ile, açıktan vekil atanabilir.”
Yasalardaki anlatımdan kamu kurumlarındaki boş kadrolara Ma-
liye Bakanı’nın izni ile yerel yönetimlerdeki boş kadrolara ise ye-
rel yönetimlerdeki atama yetkisine sahip yöneticilerce “açıktan ve-
kil” olarak atananlar “Kamu idareleri sigortalısı” olarak (c) grubunda
yer alacaktır. Emekli aylıkları 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası’na
göre bağlanacak ve “memur maaş katsayılarındaki artışlara göre”
ayarlanacaktır. Ayrıca “barem, teşkilat, kadro ve sair kanunlar ile
aynı rütbe, kadro ve sair kanunlarda yapılacak değişiklikler sonu-
cunda aylık tutarlarında meydana gelecek yükselmeler”den ya-
rarlandırılacaktır.
Bu uygulamalar “devlet kuşunun”, memurluğa açıktan vekil ata-
nanlar ile sözleşmeli personelin başına konacağı anlamına gel-
mektedir. Ve önümüzdeki günlerde ve özellikle de yerel seçimlerde
devlet kuşuna çok iş düşecektir.
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
1 Aralık
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Denizden Gelen Terör
‘Incredible India!’
Akıllara durgunluk veren, inanılmaz, muhteşem
Hindistan... anlamında.
CNN, BBC gibi global köy TV’lerinde “turizm in-
cisi Hindistan”ın tanıtım sloganı böyle: “Incredib-
le India!”
Asya’nın yükselen yıldızı, eşi benzeri olmayan
halklar ve kültürler potası ülke için kullanılan albenili
bu slogan, 26 Kasım’dan bu yana “Bombay sal-
dırısının” ikinci ismi oldu.
Uluslararası TV kanallarında hâlâ dönen reklam
filmiyle karşılaşır karşılaşmaz insan, 13 milyonluk
bir megapolü 60 saat boyunca teslim alan akıl al-
maz terör komandolarını düşünüyor sadece.
Bombay’da yaşamı felç eden bu garip saldırıyı
topu topu “on komando!” yönetmiş meğer.
“Üç silahşörler” filan misali roman gibi bir hikâ-
ye bu.
11 Eylül’de New York’a terör, göktaşı gibi “te-
peden” inmişti. Bombay’a “denizden” çıktı!
Zaman içinde netleşen “terör saldırısının” eylem
planı kısaca şöyle hazırlanmış:
Pakistan kamplarında eğitim alan “on terörist” iki
gruba ayrılıyor. “Dört” kişilik bir ekip -(“Dört silah-
şörler!”)- öncü güç olarak eylülde Bombay’a giriş
yapıyor, başta Tac Mahal ve Oberoi otelleri olmak
üzere müstakbel saldırı noktalarına “müşteri” ve
“müstahdem” kimliğinde sızarak çok sayıda silah,
patlayıcı sokuyorlar. Bununla kalmıyor; bu turizm
tapınaklarının giriş çıkışlarını, kat planlarını, güvenlik
sistemlerini en ince ayrıntısına dek kontrol altına alı-
yorlar.
Saldırıya birkaç gün kala, arkadan arkadaşları-
na katılan “altı terörist” de (“Altı Silahşör” mü di-
yelim?); komşu Pakistan’dan (Karaçi’den) gemiy-
le denize açılıyor. Hint Okyanusu açıklarında baş-
ka gemilerden bol miktarda silah, cephane takvi-
yesi alıyor ve nihayet 26 Kasım’da kordondan ya-
naştıkları Bombay’da, üç gün üç gece dünyanın ko-
nuştuğu saldırıyı başlatıyorlar.
Hindistan’da ‘cihat alanı!’
CIA, MI-6, Hint istihbaratının ruhunun duyma-
dığı(!), Hollywood senaryolarına taş çıkaran bu mu-
azzam hazırlık ve plan sonucunda, kentin sekiz-
on noktasında komandolar aynı anda ölüm saçı-
yor, insanları rehin alıyor, yaşamı felç ediyorlar.
Borsa kapanıyor, okullar tatil ediliyor; maçlar, kon-
serler, turistik geziler iptal ediliyor. “Nükleer güç”
Hindistan’ın güvenlik mensupları, iki elin on par-
mağını geçmeyen “bir avuç silahşörün” yönlen-
dirdiği bu “inanılmaz” komando saldırısına karşı
“asayişi” ancak üç gün sonra temin edebiliyor. O
da sadece görünürde!
Ülkenin imajına telafisi zor bir darbe indiren fe-
ci kâbusun arkasından Hint medyası şimdi, “Kor-
ku filmi bitmiş değil!” diye yazıyor: “Dehşet asıl şim-
di, bundan sonra başlıyor. Hindistan, bu saldırıy-
la zira ‘küresel cihadın’ en en ön safına yerleşti!”
Hindistan’a kayan “cihat” tohumları gerçekte, Gü-
ney Asya alt kıtasındaki Hindularla Müslüman
halkları birbirine düşüren İngiliz sömürgeciliğinin
“böl-yönet” döneminden kalma.
19-20. yüzyılların arka planındaki “Büyük Oyun”un
kanlı tarihi üzerine, en son Bush’un Afganistan sa-
vaşı tuz biber ekmiş durumda. “Taliban terörünü
kökünden kazımak” adına yedi yıldır sürdürülen sa-
vaş sonunda, Taliban kampları (Bombay’a saldı-
ran terör komandolarının yetiştirildiği) Pakistan’a
dek yayıldı.
Hindistan-Pakistan sınırındaki kanayan yara
“Keşmir sorunuyla” kenetlenen ve Pakistan içle-
rindeki Taliban medreselerinden beslenen terör;
Hindistan’da sonunda akıllara durgunluk veren böy-
le yeni bir “cephe” açtı.
İslami terör, bir taşla iki kuş misali; açılan bu ye-
ni “cephe” ile çifte hedef kolluyor: Bir yandan ba-
ğımsızlık yıllarından bu yana süregelen “yerel bo-
yutlu” kan davalarından beslenirken; bir yandan
“yeni sömürgeciliğin gözdesi” şeklinde algıladığı
“küreselleşme modeli” bir büyük ülkeyi vuruyor.
Ve “küreselleşmenin yıldız ülkesi” aracılığıyla,
Batı müttefiki başka ülkelere de gözdağı verme-
yi amaçlıyor.
“İnanılmaz”, “inanılmaz” olduğu denli çok kat-
manlı bir saldırı bu. Yalın ve açık olan tek şey içer-
diği mesaj.
O da şu: Bush savaşlarının dünyayı her geçen
gün biraz daha tutuşturduğu ve yaşanılmaz kıldı-
ğı; “uygarlık çatışması” uçurumunun her geçen dar-
bede derinleştiği!
İşsizliği Rakamlarla Çözen Bakan
Havsala
Bir televizyon
programında
duyduk emekli bir
büyükelçinin
sözlerini. Bugünkü
iktidarın izlediği dış
politikayı “çok
proaktif” ve
“itibarlı” buluyordu.
Söylediği bir
tümceyi özellikle
not ettik:
“ABD’nin Türkiye’yi
aşağılaması,
Türkiye yerine
PKK’yi tercih
etmesi benim
havsalamın çok
ötesindedir.”
Çok doğaldır,
havsalanın sınırı
farklı farklı olabilir.
Darı da vardır,
genişi de...
Televizyonda
duyduklarımızı
emekli diplomat-
yazar Daver
Darende’ye
aktardık. O da,
söyleyeceğini
yalnızca bir
tümceye sığdırdı,
ama çerçevesi
bambaşkaydı:
“Türkiye’nin ulusal
güvenliği için tek
seçenek olarak
ABD’ye bağımlılığı
öngören, uzun
yıllardır izlenen ve
hep yüzeyde kalan
dış politika
sayesinde ABD,
ülkemizi kendi
çıkarları için
kullanmakta -ne
acıdır ki- başarılı
olmuştur.”
Uşak’taki kimi kamu
görevlilerinin eşlerinin konumu, bu
ilin CHP’li milletvekili Osman
Coşkunoğlu’nun dikkatini çekmiş:
“Uşak İl Kültür ve Turizm
Müdürü Şerif Arıtürk’ün eşi
Gülderen Arıtürk, bu yıl Uşak
AKP İl Kadın Kolu Başkanı oldu.
Uşak İl Çevre ve Orman Müdürü
Ramazan Toker’in eşi Türkan
Toker, yine bu yıl Uşak AKP İl
Kadın Kolu Yönetim Kurulu üyesi
seçildi. AKP’li Uşak Belediye
Başkanı Mesut Apaydın’ın eşi
Ayşe Apaydın da 2008 başında
Sosyal Güvenlik Kurumu Uşak İl
Müdür Yardımcılığı görevine
atandı.”
Osman Coşkunoğlu, durumu
Uşak Valisi Kayhan Kavas’a
aktarmış ve devlet ile partinin bu
kadar iç içe olmasının
sakıncalarını dile getirmiş. Valinin
yanıtı kısa ve öz olmuş:
“Etik sorun var, ama yasal sorun
yok.”
Parti Devleti
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com
nilgun@cumhuriyet.com.tr