Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
8 KASIM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
8 Kasım
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Obama “Başkan.com”
“ABD’de Gerçek Saati” başlıklı yazıma gelen tep-
kilerin en çarpıcısı, Merih Griswold’unki.
Seçim arifesi, e-postama düşen mektup; “Ben
Türk asıllı bir Amerikalıyım. Obama kampanyasında
uzun zamandır görev yapıyorum” diye söze giriyor ve
“ABD bildiğiniz ABD değil” diyor:
“US Census istatistiklerince ABD, 2040’ta beyazların
azınlık olacağı bir ülke olacak. Beyaz Amerikalıların üs-
tünlüğü çok alanda Asyalı, Hintli, Pakistanlı, Türk, Yu-
nan vs. asıllı Amerikalılarla yer değiştirdi bile. Hiç en-
dişelenmeyin; Osama bin Laden (seçim günü) terör es-
tirmez, biri Obama’ya kastetmez, seçimleri çalmaya
kalkmazlarsa Obama bu seçimleri alacak.”
Merih haklı çıktı. Obama -“Bradley etkisi”- “ırkçılık
duvarına” toslamadan seçimleri çatır çatır -tam da Me-
rih Griswold’un temsil ettiği ve altını çizdiği gerekçe-
lerle- aldı.
Coğrafi sınır, ırk, halk, etnik fark gözetmeyen dört
dörtlük bir “internet kampanyasıyla” sağladı her şey-
den önce bu sonucu Barack Obama.
Obama devrimi
Düşünün! Obama safında aktif biçimde yer alan Türk
asıllı bir Amerikalı; “desteklediği adayı” -kilometrelerce
ötede- kökenlerinin bulunduğu ülkeye ilk günden can-
la başla anlatmaya, tanıtmaya çalışıyor...
Eminim bunu yalnız Merih yapmıyor. Farklı köken-
lerden gelen ve Obama ile, klasik siyaset kalıplarının
çok ötesine geçen “empati bağlarıyla” kenetlenen “mül-
ti-külti” -çok kültürlü- destekçileri; “global köy du-
varlarını” şimdiden böyle aşıyor ve aşmaya da devam
edecekler. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
“Obama devriminin” ilk ayağı; arkasına aldığı bu de-
vasa, sınır tanımayan “internet tabanı”…
Kaçın kurası kampanya menajerleri ve sofistike “se-
çim makinelerini” arkalarına alan, yıllardır bu yarışa ha-
zırlanan Hillary Clinton ile McCain’in saf dışı kal-
masının başlıca nedeni, Obama’nın sanal âlemdeki bu
muazzam “tabanı!”
Bu “tabanla” Obama, 600 milyon dolarlık devasa bir
finansman denkledi. Destekçiler; damlaya damlaya göl
olur misali, 10-20-100-1000 dolar.. her neyse, imkânları
ölçüsünde kampanyaya katkı yaptılar ve süper mil-
yarder rakiplere birer birer nal toplattılar.
ABD’nin ilk siyah başkanı, interneti sırf “fon topla-
mak” yararına da kullanmadı. Yandaşlarıyla iletişim kur-
mak ve görev paylaşımı adına ayrıca etkili bir “pro-ak-
tif platforma” dönüştürdü.
“Evet web yapabilir!”
“mybarackobama.com” sitesine girip bir bakın!
Afro-Amerikalılar, yurtdışında ikamet eden Ameri-
kalılar, engelliler; Asya kökenli, Güney Amerika kö-
kenli, Arap kökenli, Avrupa-Akdeniz kökenli, Yahu-
di Amerikalılar; Obama kuşağı, çocuklar, çevreciler,
KOBİ‘ler, emekçiler, dindarlar, üçüncü yaş, sporcu-
lar, öğrenciler, asker aileleri, kadınlar.. böyle uzayıp
giden bir “destek grubu” kümeleşmesiyle karşılaşa-
caksınız.
Böylesi geniş bir yelpazeye verilen vaatler, yerine
getirilebilir mi, getirilemez mi; ayrı konu ama Obama
tüm bu kesimleri “tek bayrak”, “değişim” bayrağı al-
tında toplamayı, harekete geçirmeyi başardı. SMS me-
sajlarını mitingleri yönlendirmek adına devreye sok-
tu.
Bununla da yetinmedi. “fightthesmears.com” ad-
resi altında yandaşlarını; medyanın kılcal damarlar-
la markaja alındığı bir basın bürosu olarak çalıştırdı.
Aklına esenin kürsü aldığı rastgele bir “boşalma/iç
dökme/şikâyet” mercii olmaktan çıkardığı interneti; da-
mardan ve “hedefe yönelik” bir araç haline getiren
Obama zaferi; ABD’nin yeni başkanına şimdi “Baş-
kan.com” denmesine yol açıyor.
Seçim sloganı “Yes we can!” (Evet Yapabiliriz!) de,
“Yes web can!”e (Evet web yapabilir!) dönüşüyor.
Obama ne tür bir başkan olacak bilmiyoruz. Ancak
büyük demokrasilerin seçim kampanyalarının bundan
böyle bire bir Obama teknikleri uygulayacağı kesin.
Bu heyecan verici “pro-aktif anlayışı” başkanlık yö-
netimine de aktarmayı başarırsa; sade seçim taktik-
leri değil, 21. yüzyılın siyaset yapma biçimi değişe-
cek.
“Başkan.com”u, eskimiş kalıplarla değerlendire-
meyiz.
“Dönüşümü” kavramak; Ermeni soykırımı, Kıbrıs,
PKK gibi çıban başı konularda derdimizi Okya-
nus’un öte yanına anlatmak adına Obama’nın “Me-
rih’leriyle” doğrudan pro-aktif iletişim kurmak zo-
rundayız.
Bilinçli bir izleyici, bilgili bir Cumhuriyet
yurttaşı, Antalya’dan Mahmut Çelik’in, Can
Dündar’ın piyasaya sürülen yeni ürünü
“Mustafa” üzerine notları:
“- Çanakkale Savaşı’na ilişkin sahnede birisi,
‘Ordunuz nerede’ diye soruyor. Atatürk
yerde yatan şehitleri göstererek ‘Orada
yatıyorlar’ yanıtını veriyor ve sahne
Çanakkale’den çok farklı bir yere geçiyor.
Çanakkale Savaşı’nın sonucunun sadece
ordunun tamamen şehit olduğu yolunda
verilmesinin nedeni, sanatsal yorum olamaz.
Askerlik yapanlar bilir, hırslarına yenik düşüp
ordusunun tamamının kaybına neden olan
komutanlar pek makbul sayılmazlar.
- Filme göre, Mustafa Kemal 1918 sonunda
Adana’dan İstanbul’a ‘apar topar gitmiştir’.
Oysa gidişi apar topar değildir. Mondros
Mütarekesi nedeniyle kendisinden
İskenderun’un İngilizlere bırakması
istenmektedir. Atatürk, İngilizlerin niyetini
açık açık Vahdettin’e yazar ve böyle bir
görevi yerine getirmeyeceğini, ısrarlı
olunması halinde yerine başka bir komutanın
atanmasını ister.
- Vahdettin’in ‘Vatanı ancak sen
kurtarabilirsin’ sözünün ‘vatanın
kurtarılmasıyla’ ilgisi yoktur. Vahdettin’in
‘vatan’dan anladığı saltanattır. Saltanatına
dokunulmadıkça gerisinin önemi yoktur. Bu
nedenledir ki, Mondros ve Sevr
antlaşmalarını imzalamakla kalmayıp karşı
tepkileri bastırmak için elinden geleni ardına
koymamıştır.
- ‘Saltanata ve hilafete dayandırmak
zorunda’, ‘Ankara’da bir binada sıkışıp
kalıyor’ yorumlarıyla, Atatürk’ün Ankara’ya
geliş sürecinde açıkladığı ilkeler ile ne
yapacağı, gittiği her yerde nasıl coşkuyla
karşılandığı gibi gerçekleri izleyicinin
görmesi engelleniyor. Atatürk’ün halkın
inançlı yapısını bildiği için davranışlarını
buna göre ayarladığı belirtilerek ‘O gün
dayanmak zorunda kaldığı güçlerle yarın
hesaplaşacaktı’
tespitiyle, o gün için
birlikte omuz omuza
düşmanla mücadele
ettiği kitlelerle sonradan
‘hesaplaşarak’ ikiyüzlü
davranış sergilediği ima
ediliyor.
- Atatürk’ün her
gürültüde pencereye
koşması, toz bulutu
görüp isyancılar mı
geliyor endişesi ile
yardımcısına ‘Eğer
gelenler isyancılar ise
hemen iki el ateş et’
demesi özellikle
vurgulanıyor. Gelenlerin
koyun sürüsü
olduğunun anlaşılması
üzerine derin bir oh
çektiği belirtiliyor.
Böylece, Atatürk’ün
ulusal kurtuluş
mücadelesini
başlatamadan ele
geçme endişesi, kişisel
olarak can derdine düşmüş hastalıklı insan
davranışı gibi aktarılıyor.
- Atatürk’ün, zorluklara karşın milletine
verdiği sözleri sırası geldikçe yerine
getirmesi, her şeyin ulus adına Meclis
tarafından yapılmasını sağlaması bir kenara
bırakılarak, Batılı bir gazetede çıkan bir yazı,
belge olarak sunuluyor ve Atatürk’ün
diktatör olduğu vurgulanıyor. Atatürk’ün
heykellerinin ‘her köşeye’ dikildiği ve iyice
yalnızlaştığı ileri sürülüyor ve ‘Artık engel
kalmamıştı’ cümlesi ile diktatörlük yorumu
pekiştiriliyor.
- Atatürk’e karşı aşk duyguları beslediğinden
şüphe olmayan
Fikriye için ‘eski
sevgili’ deyiminin
rastlantı olarak
kullanılmadığı açık.
Sonuçta Atatürk,
kendisi ile birlikte
birçok zorluklara
göğüs geren
sevgilisine kazık atıp
zengin Latife Hanım’ı
tercih eden bir
vefasız olarak
sunuluyor izleyiciye.
- ‘Devrim çocuklarını
yedi’ ile ‘En
yakınındakileri bile
idama gönderen
adam’ sözleri,
Cumhuriyet ve
devrimleri korumak
için yakınlarının bile
gözünün yaşına
bakmayan insanı
anlatmaktan çok,
iktidarını ve rahatını
sağlamlaştırmak için
rakiplerini harcayan diktatör çağrışımı içinde
veriliyor. İzmir suikastı ile anılan dava ve
sürece ilişkin belgelere dayandırılıyor bu
görüşler, ama asıl sorunun hilafet ve saltanat
yanlıları ile Cumhuriyet yanlıları arasındaki
mücadeleden kaynaklandığı belgelerine
nedense başvurulmuyor.
- Atatürk’ün Batı ile sürekli hesaplaştığı ve
mazlum Doğu halklarının gönenci için çaba
sarf ettiği göz ardı edilerek, Batı hayranı,
İslamiyete düşman bir lider olarak sunuluyor.
Ulusal kültüre ne kadar değer verdiği birçok
belgede yer alırken, bu uğurda kurduğu
kurumlar ortadayken ‘Artık halkı radyolardan
bambaşka bir müzik dinliyordu’ sözüyle,
Atatürk’ün ulusal değerlere de sırtını
çevirdiği ileri sürülüyor.
- Atatürk’ün Afet İnan’a söylediği
‘Buralardan gidelim’ sözleri önde ve arkada
verilen sahnelerle, yorumlarla, Atatürk’ün
zaman zaman yaptığı işlerden bıktığı,
yorulduğu bilgisini izleyiciye aktarıyor.
Böylece başından beri yaptığını bilen, inançlı
ve özgüven dolu Atatürk yerine yorgun,
yalnız Atatürk yerleştiriliyor.
- ‘İstanbul’a Harbiye için ilk gelişinde içki ve
kadınla tanıştı’ diyerek filmin ilerleyen
bölümlerindeki karalamaların ilk temelleri
atılıyor.
- Medreselerin kapatılması konusu verilirken
‘kendisini cezalandıran Kaymak Hafız’dan
intikamını almış oldu’ denilerek, Atatürk’ün
hilafet ve medrese konusundaki ‘devrimci’
girişimi kişisel hesaplaşma olarak veriliyor.”
Ve Can Dündar’ın piyasaya çıkarılmış bu
yeni ürünü, AKP’li Milli Eğitim Bakanı’nın
genelgesiyle okullardaki çocuklara zorla
izlettirilerek operasyon tamamlanmış oluyor!
Çölleşme Ekosistemi
Tehdit Ediyor!
SADIK ÇELİK
Yediğimiz gıdaların yüzde
78’ini doğrudan sağlayan top-
rağın erozyona uğraması, tuz-
lanması ve bunların sonucun-
da verimliliğini yitirmesi, daha
da ötesinde çölleşmesinin, gı-
da güvenliğimizi tehlikeye attı-
ğı, sinsice tehdit ettiğini, ku-
raklığın çölleşmeyi başlattığını
ve daha da kötüleşmesine ne-
den olduğunu vurgulayan araş-
tırmalar, yanlış tarım uygula-
malarının da toprağı tükettiği-
ni, yine yanlış sulamanın tarım
yapılan araziyi tuzlulaştırdığını
ve her yıl 500 bin hektarı çöl-
leştirmekte olduğunu, bu mik-
tarın her yıl sulamaya açılan ala-
na eşit olduğu da göstermek-
tedir. Çölleşme, Somali ve ben-
zeri ülkelerde siyasi istikrarsız-
lık, iç savaş, dengesizlik, açlık
ve toplumun parçalanması, fe-
laketler, insanlık dramlarının
yaşanmasının başta gelen ne-
denlerinden de birisidir. Aynı
zamanda, küresel ısınma ve bi-
yolojik çeşitliliğin kaybolması gi-
bi çevre koruma ve sürdürüle-
bilirlik sorunlarını ağırlaştırdığı
gerçeği de başka bir nedendir.
Yakın bir zamandan beri baş-
ta sivil toplum örgütlerinin ve bi-
lim çevrelerinin ve dünya ka-
muoyunun duyarlı, ısrarlı ça-
baları, çevreci örgütlerin ey-
lemleri ve aktiviteleri Birleşmiş
Milletler’i harekete geçirme
noktasında etkili olmuştur.
1992 Dünya Zirvesi’nde dün-
ya liderleri tarafından kabul
edilen, anlaşma metninde de
yer alan çölleşme tanımlama-
sı “iklim değişiklikleri ve insan
faaliyetleri de dahil olmak üze-
re muhtelif faktörlerin etkisi al-
tında kurak, yarı kurak ve az ya-
ğış alan bölgelerdeki toprağın
doğal özelliklerini yitirmesi ve-
ya kısaca toprağın aşınması,
erozyona uğraması” şeklinde-
dir. Hava, toprak, su ve bitki ör-
tüsü, birbirlerine sıkı sıkıya
bağlı bir zincirin halkalarıdır.
Halkalardan birinin kopması
veya zayıflaması, diğerlerine
de zarar verir. Diğerini de olum-
suz yönde etkiler. Bu sebeple
bütün tabii kaynakların sürdü-
rülebilirlik ilkesi çerçevesinde
korunması ve kullanılması ha-
yatiyet taşımaktadır. Yoksulluk,
göç, işsizlik, gıda kıtlığı ve gü-
venlik sıkıntıları gibi olumsuz-
luklara yol açan çölleşme ortak
sorundur, tabii afettir, belirsiz-
liktir. Dolayısıyla bütün insan-
lığın ortak tedbir alması kaçı-
nılmazdır.
Bu nedenlerle, çölleşmeye
çözüm aramak için, özellikle de
Türkiye topraklarının yüzde
60’ının erozyon ve çölleşme
tehdidi altında bulunduğu göz
önüne alındığında, 4 Kasım’da
başlayan ve 14 Kasım’a dek
sürecek olan Birleşmiş Millet-
ler Çölleşmeyle Mücadele
Sözleşmesi 7. Gözden Geçir-
me ve Bilim Teknoloji Komite-
leri’nin (UNCCD), sözleşmeye
taraf 193 ülkenin temsilcilerinin
katıldığı toplantısının ana ko-
nusunun, küresel ısınmanın et-
kilerini en aza indirgeyecek
çözümlerin belirlenmesi olma-
sı, toplantıyı Türkiye açısından
da çok önemli bir konuma ge-
tirmektedir.
Çölleşmenin dünya genelin-
de 4 milyar hektardan fazla
olduğu, 110 ülke ve 1 milyar-
dan fazla nüfusu tehdit ettiği,
dünya ekonomisine yıllık mali-
yetinin 42 milyar dolar olduğu,
farkında olmadığımız doğal
afetlerden birisi. Canlı yaşamı
tehdit eden çölleşme küresel
bir ortaklıkla azaltılabilir, önle-
nebilir, bozulmuş olanları ye-
niden kazanabilir, yeniden den-
geye kavuşturabiliriz. Özellikle
Türkiye’nin içinde bulunduğu
Ortadoğu coğrafyasının yarı
nemli ya da kurak -yarı kurak
iklim rejimi içerisinde yer aldı-
ğını da düşünürsek, ülke top-
raklarımızın yüzde 86’sının
erozyon tehdidi altında olması
da çölleşmenin önemli tehdidi
altında olduğunu da aklımızdan
çıkarmamız gerekmektedir. İk-
limsel verilere göre ülkemizde
Iğdır ve Konya ovaları ile Gü-
neydoğu Anadolu Bölgesi ku-
raklık ve çölleşmeye en hassas
bölgelerimizdir. Çöl ve cennet
arasındaki hassas, ince çizgi-
nin kıldan ince kılıçtan keskin
olduğunu ve çölleşmenin eko-
sistemi nasıl tehdit ettiğini gör-
menin en kolay yollarından bi-
ri, Konya Ovası’ndaki Karapınar
ilçesinin güneybatısında yer
alan TEMA Vakfı’nın çölleşme
ile mücadele alanına gitmek ye-
tecektir. Karapınar’daki çöl-
leşme özverili çalışmalarla dur-
durulmuş olmasaydı belki de
Ankara’ya kadar genişleyip bü-
tün Anadolu’yu çölleşmeye
maruz bırakacaktı. Bu örneğe
rağmen, erozyon ve diğer ne-
denlere bağlı çölleşme Türki-
ye’yi ve dünyayı tehdit etmeye
devam etmektedir, tedbiri elden
bırakmamak gerekmektedir.
sadik.celik@keyveni.com
Yeni Operasyon Ürünü
Saflık
Küçük çocuğa sarkıntılık yapmaktan
sanık Hüseyin Üzmez nasıl serbest
bırakılırmış!..
Kadınlar ayakta, kızgınlık ve
şaşkınlık en üst düzeyde.
Safız galiba... Kızacak, şaşıracak
pek bir şey yok çünkü...
Düşünün bir:
Kadını yasaklara büründürmeyi
birinci iş kabul etmiş bir kadronun
elinde değil miyiz?
Çocuk yaşta bir kızla evlenmiş
olanlar devletin en tepesine
tırmanmadılar mı?
nilgun@cumhuriyet.com.tr
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Cemal Nadir’in
yarattõğõ bir tipin
ve çõkardõğõ mizah
dergisinin adõ. 2/
Biniciyi sarsmayan
at yürüyüşlerinden
biri... Muğla’nõn bir
ilçesi. 3/ Bir nokta-
nõn uzaydaki yerini
belirtmeye yarayan
çizgilerden biri. 4/
Yasal olmayan cin-
sel ilişki... Emile
Zola’nõn bir romanõ. 5/
Hitit... Aktinyum elemen-
tinin simgesi... Rütbesiz
asker. 6/ Deriye sürme ya
da ovma yoluyla uygula-
nan sõvõ ilaç. 7/ İran'õn
plaka imi... Bir öğretim
kurumu. 8/ İşyeri olarak
kullanõlan birkaç katlõ ya-
põ... Cehennemde oldu-
ğuna inanõlan kuyunun
adõ. 9/ Hõristiyanlõkta kilise tarafõndan verilen “cemaatten
kovma” cezasõ... Siper, hendek.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Şanlõurfa kentinde, balõklarõ kutsal sayõlan küçük bir
göl. 2/ Molibden elementinin simgesi... Bir gerçeği sak-
lamaktan vazgeçip açõklama. 3/ “Şahika”, “Yeşil Yıl-
lar” gibi romanlarõyla tanõnmõş İngiliz yazar... Japon li-
rik dramõ. 4/ Hindistan’da, Tac Mahal’in bulunduğu
kent... Vilayet. 5/ “Esme ey --- esme canan uykuda” (F.
N. Çamlõbel)... Spor karşõlaşmalarõnda seyircileri coştu-
ran kimse. 6/ Türk müziğinde fasõl yapan topluluk. 7/
Hayvanõn sõrtõna konulan belleme... Üflemeli bir çalgõ.
8/ Tanrõ bağõşlamasõndan yoksun kalma... “Hayır” an-
lamõnda kullanõlan söz. 9/ Posta sürücüsü... Azerbaycan
ve Kars yöresinde yaygõn telli bir çalgõ.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
H A R P U Ş T A
A B A R T I İ Ş
Y A B A R O D A
M A L İ L A R
A N T İ K O R A
N O N A P A L M
A Y A M K O P
A T L E T P O
Ü N İ T İ D A L
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
TÜRK BÖBREK VAKFI
03 - 09 KASIM
ORGAN BAĞIŞ HAFTASI
Tel: 0212.557 70 70 www.tbv.com.tr
Nüfus
cüzdanımı ve
ehliyetimi
kaybettim.
Hükümsüzdür.
İzzet KABADAYI