23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2008 SALI HABERLER SALI ORHAN BURSALI Çocuklar İçin Zararlı Mustafa filmini seyreden Alican’a (12 yaş) sorduk, “Filmi nasıl buldun?” İki nokta aklında kalmış, “1) Ata- türk ne kadar çok sigara içiyor! 2) Atatürk kendisini dö- ven öğretmeninden yıllar sonra intikamını almış...” 14 yaş ve 15 yaş çocuklar üzerindeki etkisinin de araştırılması gerekiyor. Ama, salt bir örnek bile olsa, fil- min 12 yaşındaki çocuklara gösterilmesi için “zararlı” diyebiliriz... Veya çocuklar için “temizlenmiş” bir örneği yapılmalı! Yetişkinler filmi seyrederken zihinsel süreçlerinde “arınma” yapabilir, eleştirir, sorgular, tartar, bu dönemde neden böyle film yapıldı diye sorar ve yanıtlar bulur... Ama çocuklar?! Geçen Perşembe günkü Cumhuriyeti konu alan İn- ci Taneleri başlıklı yazıda, film üzerine iki noktaya de- ğinilmişti: “Arkadaşlarını idama yollayan” gibi bir sah- te düşünceye, “yalnız adamlık ve devrimlerin çocuklarını yediği” gibi tamamen basmakalıp zırvalıklara yer ver- mesi... Ama filmin eleştirilecek boyutları bunların çok öte- sinde: Öncelikle değinilmesi gereken ana konu, “bel- gesellik” iddiası. Yapımcılar, Can Dündar ve Dilek Dündar, “bel- gesel”likle öznel (sübjektif) yorumları birbirine karıştı- rıyor. “Belgesel”cilik, olayları bütünlük içinde, ayrıntı- ları ise bütünün yerine geçmeyecek bir biçimde ver- meyi gerektirir. Belgeselcilik, ayrıca kanıtı-delili olma- yan öznel yorum ve değerlendirmelere de yer verme- me etiğini içerir. Oysa film neredeyse baştan sona, sübjektif de- ğerlendirmelerle dolu, dahası bu özellikler ön plan- da koşturuyor! Bunlar arasında çok çarpıcı örnekler var. Biri: Mus- tafa Kemal Paşa’nın, Alican’ın da dikkatini çeken, ço- cukken medrese hocasından yediği dayağın intikamını, yıllar sonra medreseleri kapatarak aldığının ileri sürül- mesi! Dündar, bu “belgesel” saptamasının kanıtını gös- termeli! Fethullah’ın sitesinde mi gördü, Vakit’te mi, yoksa nerede? Koskoca bir devrimcinin devrimlerini kalkıp da bir çocukluk travmasına bağlaması, en azın- dan bazı ciddi bilimsel bulguların varlığını gerektirir! Film- de hangi nedenler, böyle ucuzlukların belgesel olarak yutturulmasına neden oluyor, bilemem ama yaygın po- püler eleştirilere bir bakmak yeter! Filmde sık sık “içki”ciliği gündeme getiriliyor. Gen- çliğinde “Pera”, yaşlılığında da Çankaya Sofraları! O sof- ralar üzerine uyandırılan genel kanı da “eğlence”. Film- de bu, “ud ve şarkı” ile vurgulanıyor. Ama Atatürk’ün yemeklerinin ve toplantılarının ana özelliği olan kitap- lar, kara tahtalar, tartışmalar, kültürel alışveriş ve po- litikalar geliştirme.. yok. Atatürk’ün neredeyse nereye gitse yanında götürdüğü kütüphanecisi yok (Bkz, Serpil Yılmaz, 2 Kasım Milliyet: “İçki sofrasında da ka- ra tahta bulunurdu”). Belgeselci bu belgeye ulaşama- mış mı!? Şöyle bir anlayış gelişti: İnsani yönlerini vurgula- mak... “Ben resmi tarihin ötesindeki gerçekleri merak ediyorum”. Burada bazı şeyler saklı: Birincisi, kişinin tarihinde- ki en önemli olayları “resmi tarih” olarak damgalamak. Atatürk dönemine küfreden güncel politik “tarihçilerin” diline yapışmış bir kavram: Resmi tarih kötüdür, bize yutturulandır, biz bunun ötesine bakmalıyız, gerçek öte- dedir! Ülke kurtarmış ve tarihin en hızlı modern devletini kur- muş bir dehanın (filmde bir deha da yok!) gerçekleş- tirdikleri “resmi tarih” olarak tu kaka! Uçuklar, Atatürk’e faşist bile diyor! Bu “belgesel”de “insani boyut”unu araştırmış Mustafa Kemal’in! Düşündüm de bu “insani boyut” aslında, mürekkep yalamışlığın paparazziliği değil mi? O zaman orta- da bir soru var: Gerçek insani boyut ne? Deniz Baykal Mustafa üzerine düşüncelerini açık- larken bir noktaya işaret etti: Sarı Zeybek o dönemin koşullarına uygun yaptığı bir filmdi.. Mustafa da “bu- günün koşullarına”... Bugünün koşulları ne? Ortalığa bakın, görün ve bu- günü tanımlayın! Bu film ayrıca ana sponsorların da ruhuna uygun olabilir: Özellikle sponsor yayıncı kuruluş için: Filmde AKP’ye zarar verecek en küçük bir unsur yok! Hemen her fırsatta, olayda, konuda AKP’ye “zarar gelmesin” anlayışındaki “hijyenik yayıncılığın” bütün unsurları, Mus- tafa filminde de var. Bırakınız zarar gelmesini, AKP’nin kazanç hanesine de artı değerler yüklüyor film! Mustafa filmi sıfır yaratıcılık ürünü! Daha doğrusu bir eksi yaratıcılıkla karşı karşıyayız! Çünkü değere bir değer katmıyor, değerleri alıp gay- ya kuyusuna atıyor! Evet yazmıyorlar!.. Susuyorlar!.. Oysa en azından “Ergenekon” konusundaki uçuk ve yanlı haberlerine, ekonomik gücünü iktidar par- tisine yaslanarak büyütme çabasına karşın İs- lami kesimin ciddi gazetesi olma iddiasında- ki Yeni Şafak sesini yükselt- meliydi. Eksiklerine rağmen bu gazete tarikat çevrelerinin ha- talarına, yanlışlarına, zaaflarına karşı bir aklı selim duruş ser- gileyebilmeliydi!.. Yeni Şafakçılar böyle dü- şünenleri haksız çıkarmadı. Son günlerde belki de en çok muhafazakâr kesimi hayal kı- rıklığına uğratan Hüseyin Üzmez vakasında “Bizim insanımız” şeklindeki korumacı, yan- lış ve de hastalıklı psikolojiye kapılmamışlar- dı! Cumartesi günü “Utan be adam!” başlığını atarak milyonlarca insanın hislerine tercüman olmuşlardı. O başlık salt muhafazakârlığa gizlenen ahlaksızlığa değil, dincilik adı altın- da örtbasçılığa yeltenenlere de yanıt vermişti. Yeni Şafak’ın yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert’in dünkü yazısına ba- kılırsa gazete bu manşeti ne- deniyle olumlu tepkiler almıştı. Bir kolu ce- maatçilik, diğer kolu tetikçilik yapan “matbuat” içinde “hicab hissi körelmiş” zavallılarla on- ları sayfalarında koruyanlara karşı durmak en çok Yeni Şafak’a yakışırdı. Misyona Giren Virüs!.. Atatürk’e yalnızca laik, en- telektüel ve çağdaşlık kılı- ğında dolaşanlar saldırmıyor! Ilımlı İslamı Atlantik ötesinden Türkiye’ye enjekte etmek için önce Kemalistlerin bertaraf edilmesinde hemfikir olan CIA ajanları ile onların hami- li kart yakınları da Büyük Ön- der’i yıpratmayı hedefliyor! İşte onlardan birinin “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı ki- tabı bugünlerde ortalıkta do- laşıyor ve ne yazık ki ülke- mizdeki işbirlikçilerin nezdin- de itibar görüyor! Hürriyet’ten Fatih Çekirge dünkü yazı- sında onlardan birinin tezgâ- hını afişe etmek için şunları yazmıştı: “Şimdilerde eski CIA şefi Graham Fuller’in kitabını övü- yorlar. Demiş ki, ‘Türkiye yüz yıl sonra yeniden büyük güç oldu.’ O kitapta bir paragraf daha var. Ankara’nın eski CIA uzmanı şöyle diyor; ‘Kemalist Türkiye, Müslümanlar ve özel- likle Araplar ile Türklerin ka- dim bağlarının tümüyle red- dini temsil etmektedir.’ ‘Da- ha da ötesinde Kemalist Tür- kiye, İslamın bir din olarak aşağılanmasını... Müslüman gücünün zayıf düşürülmesini temsil etmektedir.’ Mustafa Kemal ve arkadaşlarının em- peryalizme karşı mücadelesi- ni ve çağdaş devlet projesini sürekli olarak ‘din düşmanlı- ğı’ gibi göstermeye çalışan kafa işte budur... CIA kafa- sı...” Ne rastlantı değil mi?.. Ata- türk’ü “Din düşmanı” olarak gösteren bir film ile Kemaliz- min dini aşağıladığını saç- malayan bir kitap aynı anda vitrine çıkarılıyor! Keşke Fa- tih Çekirge, “Sabancı Hol- ding bir el atsa da Mustafa fil- mine gidenlere biletleriyle bir- likte bu kitap da promosyon olarak verilse” diye bir çağrı da yapabilseydi! İşte o zaman ihaneti izlemek için sinemaya gidenler, taarruzun el kita- bından mahrum kalmazdı! Gazeteler Hüseyin Üzmez’in taciz olayı ve ardından yaşanan rapor skandalının üzerine gidi- yor. Üzmez ise sanki taciz zanlısı olarak cezaevinden çık- mamış, Kore harbinden dön- müş gaziler gibi televizyonlar- da boy gösteriyor. Toplum bu pervasızlık yüzünden galeyana geliyor. Ancak muhazafakâr geçinen; ahlaktan, terbiyeden en çok söz eden dinci medya, Hz. Muhammed’in “Haya imandandır” hadisine rağmen gereğini yapamıyor! Yani İs- lamcılığı “misyon” edinenler ne yazık ki “kol kırılır yen için- de kalır” diyerek başlarını kuma gömüyor. Oysa Bugün gaze- tesinden Nuh Gönültaş’ın 1 Kasım’daki yazısına göre Üz- mez, “Ar damarı çatlamış, misyona girmiş bir virüs”tü!.. Gönültaş, 2 Kasım’daki “Bu olay Vakit Gazetesi’ne kapak ol- sun!” başlıklı yazısında ise Üz- mez’i koruyanları eleştirmişti: “İçimizdeki beyinsizlere ve çirkeflere karşı tavır almaktan söz ediyorum. Şu Hüseyin Üz- mez vakayı adiyesi İslami has- sasiyeti olan gazeteler için, başta da Vakit Gazetesi için tam bir turnusol kâğıdı görevi gör- mekte. Yani birkaç köşe yaza- rının tepkisi ile bu hadiseyi at- latamayız. Eğer bütün bu olan- lardan sonra Vakit Gazetesi bu adama yazı yazdırırsa sadece yazıklar olsun derim. Bizim ga- zeteler maalesef içimizden çı- kan bazı olumsuz olayları gör- mezden geliyorlar. Göstermi- yorlar, perdeliyorlar. Yazmı- yorlar.” Yeni Şafak!.. “Mustafa” üzerinden Ata- türk’e taarruz eden bir filmin psikolojik propaganda unsuru olduğu konusundaki inanç gi- derek yaygınlaşıyor. Bunu hem gelen mail’ler hem de gazete köşelerinde eleştiri dozu gi- derek artan yazılar da kanıtlı- yor. Vatan gazetesinden Yiğit Bulut iki gün süreyle filme de- ğinmişti. Pazar günü yazısına “Çocuklarınıza kesinlikle sey- rettirmeyin!” başlığını atmış ve “Bu belgesel Atatürk’ü Türk halkının gözünde küçük dü- şürme çabasının son ürünü” demişti. Bulut, dün ise “Ata- türk’ün başına çuval geçirme denemesi” başlığı altında şöy- le yazmıştı: “Bu filmi izleyen 10 yaşında bir çocuğun şuuraltına atılan Atatürk ile ilgili tohumlardan bir daha kurtulması mümkün de- ğil. Sakın şöyle düşünmeyin ‘çocuk istiyor, filmi görsün de sonra ben yanlış olduğunu anlatırım!’ Anlatamazsınız! Bi- linçaltına işleyen ‘işe yaramaz Atatürk’ imajı, yıllarca tepkisiz kalıp, yıllar sonra başka bir olayla bilinç dü- zeyine gelebilir. Film de bu yüz- den çok tehlike- li. Burada bize düşen ‘bu filmi seyretmeyin-seyrettirmeyin’ kampanyasını yaymak.” Yiğit Bulut, Can Dündar için “Bu filmi çeken bir basın mensubuysa, ben olmaktan utanıyorum! Yazıklar olsun” demişti. Akşam gazetesinden Oray Eğin’e göre de Dündar “Gazeteci değil, işadamı!..” Üstelik, “Gazeteciliği tüccar- lığı için bir araç olarak kullanı- yor. Köşesini de buna alet et- mekten çekinmiyor”... Eğin dünkü yazısının başlığında, “Can Dündar’ın aklındaki hesap ne?..” diye can alıcı bir soru sormuştu! Dündar’ı “Ağlayan çocuk resminin ayaklı hali” di- ye niteleyen Eğin, vahamet içeren şu yanıtı vermişti: “Can Dündar, Sa- id-i Nursi belgeseli üzerinde çalışıyor bir süredir. Yani Fethullah Gülen cemaatine göz kırpıyor, kendini buraya entegre ederek oradan rant toplayacak. E gerçek bir Atatürkçü film de bunun önü- nü keserdi. Ancak kendisi o ka- dar paragöz ki hem laiklerden hem de Fethullahçılardan par- sayı toplama amacıyla yola çıktı. Yazık ki yüzüne gözüne de bulaştırdı. Laikler filmi beğen- medi, sponsorlarla çevirdiği oyun medyada aleyhine dön- dü, tüccarlığı ortaya çıktı. Ve sonunda Can Dündar putu hak ettiği şekilde yıkılmaya başladı.” Anlaşılıyor ki bu film salt Atatürk’ün başına çuval ge- çirmiyor, Büyük Önder’in anı- sına da kare kare taarruz edi- yor!.. Yani Cumhuriyet’in ku- rucusunun yüreklerde iz bıra- kan anısı, mitralyöze dönüş- türülmüş bir sinema makine- sinin ağır saldırısı altında yara alıyor!.. Bu film tarikat ve ce- maat gazetelerinin, liboşların, ikinci ve de kinci cumhuriyet- çilerin ilgisine işte bu yüzden mazhar oluyor! Cumhuriyet ve Atatürk’e yürekten bağlı yurt- taşlarımız halen birilerinden “Bu filme gitmeyiiinnnn!..” di- ye uyarı mı bekliyor! MED CEZİR MEHMET FARAÇ Atatürk’ün Başındaki Çuval!.. mfarac@cumhuriyet.com.tr CIA Kafası!.. Avni Akyol Lisesi’nde öğrenci ve veliler müdürün uygulamalarõnõ ve davranõşlarõnõ protesto etti Okulda müdür isyanõİstanbul Haber Servisi - Kadõköy Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde bazõ öğretmenleri haksõz uygulamalar- la “sürdüğü” iddia edilen okul müdü- rünü protestolar sürüyor. Geçen cuma günü okul önünde “müzikli” oturma ey- lemi yapan öğrencilere dün velileri de katõldõ. Eylem sõrasõnda derslere gir- meyen lise öğrencilerinin okul bahçe- sinden çõkmamasõ, gazetecilerin de içe- ri girmemesi için polis okul kapõsõnõ ka- padõ. Öğrenciler kapõnõn açõlmasõ için “Basına özgürlük” sloganõ attõ. Veli- ler ve öğrenciler, okuldan bir aracõn çõk- masõndan sonra, açõlan kapõyõ kapattõr- mayarak burada oturma eylemi yaptõlar. Erenköy Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde eğitim-öğretim gören yakla- şõk 200 öğrenci ve velileri, okul önün- de Okul Müdürü Mehmet Fatih Onur’un haksõz yere okuldaki bazõ öğ- retmenlerin görevine son vermesini, öğrenci ve öğretmenlere saygõsõz dav- ranõşõnõ protesto ettiler. Okul Müdürü Onur görevden alõnana dek derslere girmeyerek boykot kararõ alan öğrenciler, okulun kapõsõnda “Gün gelecek, devran dönecek, okul mü- dürü öğrenciye hesap verecek”, “Git”, “Basına özgürlük” sloganlarõ attõlar. Okul bahçesinde oturma eylemi yapan öğrenciler, “Okul müdürü görevden alındı. Ancak adamı olduğu için geçen perşembe göreve geri döndü. Cuma günü öğretmenlerimizi sürmeye, biz- lere ise disiplin cezası vermeye başladı. Bizi disiplin cezası vererek sustura- cağını sanmasın. Müzik bölümünde okuyan arkadaşlarımıza ‘çalgõcõ’, re- sim bölümünde okuyan arkadaşları- mıza ise ‘boyacõ’ diyor. Sanata ve sa- natçıya saygı duymuyor. Biz müdür görevden alınana kadar boykotumu- za devam edeceğiz” diye konuştular. Yaklaşõk 50’ye yakõn veli ise “okul müdürünün görevden alınmasını” istedikleri dilekçelerini Kadõköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne verdiler. Okul kapõsõ önünde konuşma yapan öğ- renci velisi Kemal Sofi, okulun önün- de kolluk güçlerinin durmasõnõn an- lamsõz olduğunu ifade ederek, “Te- röristler dağlarda, burası okul. Po- lisler, kolluk güçleri oraya gitsinler, burada işleri yok. Bizim muhata- bımız polisler değil okul müdürü- dür. Bu gençler Cumhuriyeti sa- vundukları, Cumhuriyete sahip çık- tıkları için okul müdürü tarafından azarlanıyor, küçük düşürülüyor, hatta tehdit ediliyor” dedi. Veli Si- bel Pederik ise çocuklarõn sonuna ka- dar arkalarõnda olduklarõnõ dile geti- rerek, “Öğrencileri ve velileri tara- fından sevilmeyen bir okul müdü- rünün sürülmesine rağmen tekrar bu okula geri dönmesine anlam ve- remiyorum” yorumunda bulundu. Dersleri boykot eden öğrenciler velilerin de katıldığı okul bahçesinde oturma eylemi yaptılar. (Fotoğraf: NİHAN İNAL) 10 fakülte, 20 bin öğrenci BARTIN (Cumhuriyet) - Bartõn Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan, il koordinasyon toplantõsõnda üniversitenin gelecek planlarõ hakkõnda bilgi verdi. Kaplan, üniversitenin kuruluşu tamamlandõğõnda 10’a yakõn fakültenin olacağõnõ belirterek “Bu doğrultuda 20 bin öğrenci potansiyeli düşünüyoruz. Bu da yeni bir şehir demektir. Bartõn’õn ikiye katlanmasõ demektir. Sosyal, kültürel ve bilimsel anlamda da kentin gelişmesi ve iyileşmesi demektir” dedi. Kalp krizi geçiren öğrenci öldü ESKİŞEHİR (AA) - Eskişehir Atatürk Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Tayfun Baran (16), kalp krizi sonucu öldü. Önceki gün hacca gidecek olan teyzesini uğurlamak için düzenlenen törene katõlan Baran, bir anda fenalaşarak yere düştü. Kalp rahatsõzlõğõ bulunan ve bilincini kaybeden genç, hemen hastaneye kaldõrõldõ. İlk tedavisinin ardõndan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edilen Baran, yolda hayatõnõ kaybetti. Baran’a ilk müdahaleyi yapan Kardiyoloji Uzmanõ Doç. Dr. Barbaros Dokumacõ, Baran’da sporcu hastalõğõ olarak bilinen kalp adalesinin kalõn olmasõ durumunun söz konusu olduğunu söyledi. Öğrencisini yanıtlarken düştü YOZGAT (AA) - Bozok Üniversitesi Mühendislik Mimarlõk Fakültesi Öğretim Üyesi Azerbaycan uyruklu Doç. Dr. Eldar Fetullazade, öğrencisinin sorusunu yanõtlarken dengesini kaybedince okulun merdivenlerinden düştü. Yozgat Devlet Hastanesi’ne kaldõrõlan ve beyin kanamasõ geçirdiği belirlenen Fetullazade kurtarõlamadõ. ZEYNEP ŞAHİN İstanbul’da eğitimin, özel sektöre ve cemaatlere emanet edildiği be- lirlendi. Özel eğitim kurumu sayõsõ- nõn 2 bin 338 olduğu kentte, devle- te ait eğitim kurumlarõnõn sayõsõ 2 bin 20’de kalõyor. Özel eğitim merkez- leri, kamu özel eğitim merkezlerini 5’e, özel anaokulu sayõsõ ise devlet anaokullarõnõn sayõsõnõ 7’ye katlõyor. Okullara verilen bağõş rakamlarõ 3 bin YTL’ye dek çõkõyor. Eğitim-İş İstanbul 1 No’lu Şube Başkanõ Vahap Güzey tarafõndan hazõrlanan “İstanbul’da Piyasa Ko- şullarına ve Cemaatlere Bırakılan Eğitim” başlõklõ raporda, çarpõcõ tespitlere yer verildi. Raporda yer alan verilerden bazõlarõ özetle şöyle: ? MEB denetimi dõşõnda faaliyet gösteren yüzlerce eğitim kuruluşu önemli bir sorun. Bunlar çoğunluk- la, “eğitim danışmanlık şirketi” adõ altõnda ya da benzer başka isimler- le faaliyet yürütüyor. Cemaat ya da tarikat evleri de öğrencilerin adresi oluyor. Buralarõn da resmi olarak kaydõ ve denetimi bulunmuyor ama İstanbul’un her yanõna yayõlan bu ev- ler genellikle “etüd” için kullanõ- lõrken gençler bir yandan da istenen ideoloji doğrultusunda yönlendirili- yor. ? İstanbul’da MEB’e kayõtlõ 635 dershane, 51 özel etüd merkezi bu- lunuyor ancak bu resmi sayõnõn çok üzerinde kaçak kurs ve dershanenin varlõğõ herkesçe biliniyor. Kentteki dershanelerin büyük bölümünün ta- rikat, cemaat bağlantõlõ olmasõ bir başka sorunu oluşturuyor. İstanbul’da eğitim, özel sektör ve cemaatlere emanet E Ğ İ T İ M - İ Ş ’ İ N R A P O R U İstanbul Haber Servisi - Türk Eği- tim Vakfõ (TEV) yurtdõşõnda öğrenim gören başarõlõ öğrencilere yüksek li- sans bursu verecek. Burstan yarar- lanmak isteyenlerin, 21 Kasõm’a dek başvuru formunu almasõ gerekiyor. TEV, 2009 - 2010 akademik yõlõ için yurtdõşõnda okuyan öğrencilere “Yüksek Lisans Bursu” verecek. Burstan, toplamda 100’e yakõn öğ- renci yararlanacak. Amerika ve Ba- tõ Avrupa ülkelerindeki öğrencilerden; “bilgisayar, enformasyon tekno- lojileri, iletişim ve biyomedikal mühendisliği, moleküler biyoloji ve genetik, mimarlık, işletme yöneti- mi, hukuk, yenilenebilir enerji kaynakları, bitkisel biyoçeşitlilik- ekosistem koruması” alanõnda öğ- renim görenler bursa başvurabilecek. İngiltere’de, “ekonomi, çevre bilimi, enerji, gıda ve ziraat mühendisliği, Avrupa Birliği, kamu yönetimi, insan hakları, göç, gazetecilik ve medya çalışmaları, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler” alanlarõnda eğitim alanlar, burstan yararlanabi- lecek. Almanya’da; ‘mühendislik bilimi, bilgisayar bilimi ve matema- tik, doğa bilimi, ziraat ve orman, çev- re bilimi, bölgesel planlama, sanat ve tasarõm, tõp, halk sağlõğõ, tõbbi mü- hendislik, ekonomi ve işletme, sosyal ve kültürel çalõşmalar, psikoloji, iş- birliğini geliştirme, AB çalõşmalarõ, Avrupa, uluslararasõ hukuk’ eğitimi alanlar. TEV’in Bursu’na başvuru- labilecek diğer ülkeler ise Fransa ve Danimarka. Kapsamlõ bilgiye TEV’den (Büyükdere Caddesi, No: 111 / 8, Gayrettepe - İstanbul / 0212 318 68 00) ulaşõlabilecek. TEV’den başarılı öğrencilere yurtdışında master bursu SON BAŞVURU TARİHİ 21 KASIM ANKARA (ANKA) - Milli Eğitim Bakanlõğõ, Almanya Stuttgart Eğitim Ataşeliği görevine atanan Meriç Gök hakkõnda verilen yargõ kara- rõnõ yanlõş anlayõnca, Gök’ü, ataşelikten alarak Samsun’a Almanca öğretmeni olarak atadõ. Gök uygulamanõn iptalini istedi. Meriç Gök isimli Almanca öğretmeni, 8 Ara- lõk 2004 tarihinde yurtdõşõnda eğitim ataşeliği için mülakat sõnavõna girdi ve bu sõnavda başarõ- lõ oldu, ancak 20 Aralõk’taki temsili mülakat sõ- navõnda başarõsõz sayõldõ. Gök, kararla ilgili Da- nõştay İkinci Dairesi’ne başvururken Danõştay, temsili mülakat sõnavõnõn sadece değerlendirme işlemi olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar verdi. Danõştay, temsili sõnavõn iptaline karar verirken 8 Aralõk’ta yapõlan mülakat sõnavõyla ilgili iptal istemedi. Söz konusu karar neticesin- de Gök, Almanya Stuttgart Eğitim Ataşeliği’ne eğitim ataşesi olarak atandõ. Bir üst mahkemeye giden Danõştay kararõ, 25 Haziran 2008 tarihin- de sonuçlanõrken anõlan işlemin aynõ gerekçeler- le iptaline karar verildi. Milli Eğitim Bakanlõğõ ise kararõ “sınavın tekrar yapılması” gerektiği olarak algõlamasõ nedeniyle Gök’ü görevinden derhal alarak Samsun’a Almanca öğretmeni ola- rak atadõ. Bu arada yargõ kararõnõ “sınavın tek- rar yapılması” olarak “yanlış” algõlayan ba- kanlõk sõnavõ bile yapmadõ. Eğitim ataşeliği yerine öğretmen olarak atandı MEB YARGI KARARINI YANLIŞ ANLADI 6 obursali@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle