Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2008 SALI
HABERLER
SALI
ORHAN BURSALI
Çocuklar İçin Zararlı
Mustafa filmini seyreden Alican’a (12 yaş) sorduk,
“Filmi nasıl buldun?” İki nokta aklında kalmış, “1) Ata-
türk ne kadar çok sigara içiyor! 2) Atatürk kendisini dö-
ven öğretmeninden yıllar sonra intikamını almış...”
14 yaş ve 15 yaş çocuklar üzerindeki etkisinin de
araştırılması gerekiyor. Ama, salt bir örnek bile olsa, fil-
min 12 yaşındaki çocuklara gösterilmesi için “zararlı”
diyebiliriz... Veya çocuklar için “temizlenmiş” bir örneği
yapılmalı!
Yetişkinler filmi seyrederken zihinsel süreçlerinde
“arınma” yapabilir, eleştirir, sorgular, tartar, bu dönemde
neden böyle film yapıldı diye sorar ve yanıtlar bulur...
Ama çocuklar?!
Geçen Perşembe günkü Cumhuriyeti konu alan İn-
ci Taneleri başlıklı yazıda, film üzerine iki noktaya de-
ğinilmişti: “Arkadaşlarını idama yollayan” gibi bir sah-
te düşünceye, “yalnız adamlık ve devrimlerin çocuklarını
yediği” gibi tamamen basmakalıp zırvalıklara yer ver-
mesi...
Ama filmin eleştirilecek boyutları bunların çok öte-
sinde: Öncelikle değinilmesi gereken ana konu, “bel-
gesellik” iddiası.
Yapımcılar, Can Dündar ve Dilek Dündar, “bel-
gesel”likle öznel (sübjektif) yorumları birbirine karıştı-
rıyor. “Belgesel”cilik, olayları bütünlük içinde, ayrıntı-
ları ise bütünün yerine geçmeyecek bir biçimde ver-
meyi gerektirir. Belgeselcilik, ayrıca kanıtı-delili olma-
yan öznel yorum ve değerlendirmelere de yer verme-
me etiğini içerir.
Oysa film neredeyse baştan sona, sübjektif de-
ğerlendirmelerle dolu, dahası bu özellikler ön plan-
da koşturuyor!
Bunlar arasında çok çarpıcı örnekler var. Biri: Mus-
tafa Kemal Paşa’nın, Alican’ın da dikkatini çeken, ço-
cukken medrese hocasından yediği dayağın intikamını,
yıllar sonra medreseleri kapatarak aldığının ileri sürül-
mesi!
Dündar, bu “belgesel” saptamasının kanıtını gös-
termeli! Fethullah’ın sitesinde mi gördü, Vakit’te mi,
yoksa nerede? Koskoca bir devrimcinin devrimlerini
kalkıp da bir çocukluk travmasına bağlaması, en azın-
dan bazı ciddi bilimsel bulguların varlığını gerektirir! Film-
de hangi nedenler, böyle ucuzlukların belgesel olarak
yutturulmasına neden oluyor, bilemem ama yaygın po-
püler eleştirilere bir bakmak yeter!
Filmde sık sık “içki”ciliği gündeme getiriliyor. Gen-
çliğinde “Pera”, yaşlılığında da Çankaya Sofraları! O sof-
ralar üzerine uyandırılan genel kanı da “eğlence”. Film-
de bu, “ud ve şarkı” ile vurgulanıyor. Ama Atatürk’ün
yemeklerinin ve toplantılarının ana özelliği olan kitap-
lar, kara tahtalar, tartışmalar, kültürel alışveriş ve po-
litikalar geliştirme.. yok. Atatürk’ün neredeyse nereye
gitse yanında götürdüğü kütüphanecisi yok (Bkz,
Serpil Yılmaz, 2 Kasım Milliyet: “İçki sofrasında da ka-
ra tahta bulunurdu”). Belgeselci bu belgeye ulaşama-
mış mı!?
Şöyle bir anlayış gelişti: İnsani yönlerini vurgula-
mak... “Ben resmi tarihin ötesindeki gerçekleri merak
ediyorum”.
Burada bazı şeyler saklı: Birincisi, kişinin tarihinde-
ki en önemli olayları “resmi tarih” olarak damgalamak.
Atatürk dönemine küfreden güncel politik “tarihçilerin”
diline yapışmış bir kavram: Resmi tarih kötüdür, bize
yutturulandır, biz bunun ötesine bakmalıyız, gerçek öte-
dedir!
Ülke kurtarmış ve tarihin en hızlı modern devletini kur-
muş bir dehanın (filmde bir deha da yok!) gerçekleş-
tirdikleri “resmi tarih” olarak tu kaka! Uçuklar, Atatürk’e
faşist bile diyor!
Bu “belgesel”de “insani boyut”unu araştırmış
Mustafa Kemal’in!
Düşündüm de bu “insani boyut” aslında, mürekkep
yalamışlığın paparazziliği değil mi? O zaman orta-
da bir soru var: Gerçek insani boyut ne?
Deniz Baykal Mustafa üzerine düşüncelerini açık-
larken bir noktaya işaret etti: Sarı Zeybek o dönemin
koşullarına uygun yaptığı bir filmdi.. Mustafa da “bu-
günün koşullarına”...
Bugünün koşulları ne? Ortalığa bakın, görün ve bu-
günü tanımlayın!
Bu film ayrıca ana sponsorların da ruhuna uygun
olabilir: Özellikle sponsor yayıncı kuruluş için: Filmde
AKP’ye zarar verecek en küçük bir unsur yok! Hemen
her fırsatta, olayda, konuda AKP’ye “zarar gelmesin”
anlayışındaki “hijyenik yayıncılığın” bütün unsurları, Mus-
tafa filminde de var. Bırakınız zarar gelmesini, AKP’nin
kazanç hanesine de artı değerler yüklüyor film!
Mustafa filmi sıfır yaratıcılık ürünü! Daha doğrusu bir
eksi yaratıcılıkla karşı karşıyayız!
Çünkü değere bir değer katmıyor, değerleri alıp gay-
ya kuyusuna atıyor!
Evet yazmıyorlar!.. Susuyorlar!.. Oysa en
azından “Ergenekon” konusundaki uçuk ve
yanlı haberlerine, ekonomik gücünü iktidar par-
tisine yaslanarak büyütme çabasına karşın İs-
lami kesimin ciddi gazetesi olma iddiasında-
ki Yeni Şafak sesini yükselt-
meliydi. Eksiklerine rağmen bu
gazete tarikat çevrelerinin ha-
talarına, yanlışlarına, zaaflarına
karşı bir aklı selim duruş ser-
gileyebilmeliydi!.. Yeni Şafakçılar böyle dü-
şünenleri haksız çıkarmadı. Son günlerde
belki de en çok muhafazakâr kesimi hayal kı-
rıklığına uğratan Hüseyin Üzmez vakasında
“Bizim insanımız” şeklindeki korumacı, yan-
lış ve de hastalıklı psikolojiye kapılmamışlar-
dı! Cumartesi günü “Utan be adam!” başlığını
atarak milyonlarca insanın hislerine tercüman
olmuşlardı. O başlık salt muhafazakârlığa
gizlenen ahlaksızlığa değil, dincilik adı altın-
da örtbasçılığa yeltenenlere de
yanıt vermişti. Yeni Şafak’ın
yayın yönetmeni Yusuf Ziya
Cömert’in dünkü yazısına ba-
kılırsa gazete bu manşeti ne-
deniyle olumlu tepkiler almıştı. Bir kolu ce-
maatçilik, diğer kolu tetikçilik yapan “matbuat”
içinde “hicab hissi körelmiş” zavallılarla on-
ları sayfalarında koruyanlara karşı durmak en
çok Yeni Şafak’a yakışırdı.
Misyona Giren Virüs!..
Atatürk’e yalnızca laik, en-
telektüel ve çağdaşlık kılı-
ğında dolaşanlar saldırmıyor!
Ilımlı İslamı Atlantik ötesinden
Türkiye’ye enjekte etmek için
önce Kemalistlerin bertaraf
edilmesinde hemfikir olan
CIA ajanları ile onların hami-
li kart yakınları da Büyük Ön-
der’i yıpratmayı hedefliyor!
İşte onlardan birinin “Yeni
Türkiye Cumhuriyeti” adlı ki-
tabı bugünlerde ortalıkta do-
laşıyor ve ne yazık ki ülke-
mizdeki işbirlikçilerin nezdin-
de itibar görüyor! Hürriyet’ten
Fatih Çekirge dünkü yazı-
sında onlardan birinin tezgâ-
hını afişe etmek için şunları
yazmıştı:
“Şimdilerde eski CIA şefi
Graham Fuller’in kitabını övü-
yorlar. Demiş ki, ‘Türkiye yüz
yıl sonra yeniden büyük güç
oldu.’ O kitapta bir paragraf
daha var. Ankara’nın eski CIA
uzmanı şöyle diyor; ‘Kemalist
Türkiye, Müslümanlar ve özel-
likle Araplar ile Türklerin ka-
dim bağlarının tümüyle red-
dini temsil etmektedir.’ ‘Da-
ha da ötesinde Kemalist Tür-
kiye, İslamın bir din olarak
aşağılanmasını... Müslüman
gücünün zayıf düşürülmesini
temsil etmektedir.’ Mustafa
Kemal ve arkadaşlarının em-
peryalizme karşı mücadelesi-
ni ve çağdaş devlet projesini
sürekli olarak ‘din düşmanlı-
ğı’ gibi göstermeye çalışan
kafa işte budur... CIA kafa-
sı...”
Ne rastlantı değil mi?.. Ata-
türk’ü “Din düşmanı” olarak
gösteren bir film ile Kemaliz-
min dini aşağıladığını saç-
malayan bir kitap aynı anda
vitrine çıkarılıyor! Keşke Fa-
tih Çekirge, “Sabancı Hol-
ding bir el atsa da Mustafa fil-
mine gidenlere biletleriyle bir-
likte bu kitap da promosyon
olarak verilse” diye bir çağrı
da yapabilseydi! İşte o zaman
ihaneti izlemek için sinemaya
gidenler, taarruzun el kita-
bından mahrum kalmazdı!
Gazeteler Hüseyin Üzmez’in
taciz olayı ve ardından yaşanan
rapor skandalının üzerine gidi-
yor. Üzmez ise sanki taciz
zanlısı olarak cezaevinden çık-
mamış, Kore harbinden dön-
müş gaziler gibi televizyonlar-
da boy gösteriyor. Toplum bu
pervasızlık yüzünden galeyana
geliyor. Ancak muhazafakâr
geçinen; ahlaktan, terbiyeden
en çok söz eden dinci medya,
Hz. Muhammed’in “Haya
imandandır” hadisine rağmen
gereğini yapamıyor! Yani İs-
lamcılığı “misyon” edinenler
ne yazık ki “kol kırılır yen için-
de kalır” diyerek başlarını kuma
gömüyor. Oysa Bugün gaze-
tesinden Nuh Gönültaş’ın 1
Kasım’daki yazısına göre Üz-
mez, “Ar damarı çatlamış,
misyona girmiş bir virüs”tü!..
Gönültaş, 2 Kasım’daki “Bu
olay Vakit Gazetesi’ne kapak ol-
sun!” başlıklı yazısında ise Üz-
mez’i koruyanları eleştirmişti:
“İçimizdeki beyinsizlere ve
çirkeflere karşı tavır almaktan
söz ediyorum. Şu Hüseyin Üz-
mez vakayı adiyesi İslami has-
sasiyeti olan gazeteler için,
başta da Vakit Gazetesi için tam
bir turnusol kâğıdı görevi gör-
mekte. Yani birkaç köşe yaza-
rının tepkisi ile bu hadiseyi at-
latamayız. Eğer bütün bu olan-
lardan sonra Vakit Gazetesi bu
adama yazı yazdırırsa sadece
yazıklar olsun derim. Bizim ga-
zeteler maalesef içimizden çı-
kan bazı olumsuz olayları gör-
mezden geliyorlar. Göstermi-
yorlar, perdeliyorlar. Yazmı-
yorlar.”
Yeni Şafak!..
“Mustafa” üzerinden Ata-
türk’e taarruz eden bir filmin
psikolojik propaganda unsuru
olduğu konusundaki inanç gi-
derek yaygınlaşıyor. Bunu hem
gelen mail’ler hem de gazete
köşelerinde eleştiri dozu gi-
derek artan yazılar da kanıtlı-
yor. Vatan gazetesinden Yiğit
Bulut iki gün süreyle filme de-
ğinmişti. Pazar günü yazısına
“Çocuklarınıza kesinlikle sey-
rettirmeyin!” başlığını atmış ve
“Bu belgesel Atatürk’ü Türk
halkının gözünde küçük dü-
şürme çabasının son ürünü”
demişti. Bulut, dün ise “Ata-
türk’ün başına çuval geçirme
denemesi” başlığı altında şöy-
le yazmıştı:
“Bu filmi izleyen 10 yaşında
bir çocuğun şuuraltına atılan
Atatürk ile ilgili tohumlardan bir
daha kurtulması mümkün de-
ğil. Sakın şöyle düşünmeyin
‘çocuk istiyor, filmi görsün de
sonra ben yanlış olduğunu
anlatırım!’ Anlatamazsınız! Bi-
linçaltına işleyen ‘işe yaramaz
Atatürk’ imajı, yıllarca tepkisiz
kalıp, yıllar sonra başka bir
olayla bilinç dü-
zeyine gelebilir.
Film de bu yüz-
den çok tehlike-
li. Burada bize
düşen ‘bu filmi
seyretmeyin-seyrettirmeyin’
kampanyasını yaymak.”
Yiğit Bulut, Can Dündar
için “Bu filmi çeken bir basın
mensubuysa, ben olmaktan
utanıyorum! Yazıklar olsun”
demişti. Akşam gazetesinden
Oray Eğin’e göre de Dündar
“Gazeteci değil, işadamı!..”
Üstelik, “Gazeteciliği tüccar-
lığı için bir araç olarak kullanı-
yor. Köşesini de buna alet et-
mekten çekinmiyor”... Eğin
dünkü yazısının başlığında,
“Can Dündar’ın aklındaki hesap
ne?..” diye can alıcı bir soru
sormuştu! Dündar’ı “Ağlayan
çocuk resminin ayaklı hali” di-
ye niteleyen Eğin,
vahamet içeren şu
yanıtı vermişti:
“Can Dündar, Sa-
id-i Nursi belgeseli
üzerinde çalışıyor bir
süredir. Yani Fethullah Gülen
cemaatine göz kırpıyor, kendini
buraya entegre ederek oradan
rant toplayacak. E gerçek bir
Atatürkçü film de bunun önü-
nü keserdi. Ancak kendisi o ka-
dar paragöz ki hem laiklerden
hem de Fethullahçılardan par-
sayı toplama amacıyla yola
çıktı. Yazık ki yüzüne gözüne de
bulaştırdı. Laikler filmi beğen-
medi, sponsorlarla çevirdiği
oyun medyada aleyhine dön-
dü, tüccarlığı ortaya çıktı. Ve
sonunda Can Dündar putu
hak ettiği şekilde yıkılmaya
başladı.”
Anlaşılıyor ki bu film salt
Atatürk’ün başına çuval ge-
çirmiyor, Büyük Önder’in anı-
sına da kare kare taarruz edi-
yor!.. Yani Cumhuriyet’in ku-
rucusunun yüreklerde iz bıra-
kan anısı, mitralyöze dönüş-
türülmüş bir sinema makine-
sinin ağır saldırısı altında yara
alıyor!.. Bu film tarikat ve ce-
maat gazetelerinin, liboşların,
ikinci ve de kinci cumhuriyet-
çilerin ilgisine işte bu yüzden
mazhar oluyor! Cumhuriyet ve
Atatürk’e yürekten bağlı yurt-
taşlarımız halen birilerinden
“Bu filme gitmeyiiinnnn!..” di-
ye uyarı mı bekliyor!
MED CEZİR
MEHMET FARAÇ
Atatürk’ün Başındaki Çuval!..
mfarac@cumhuriyet.com.tr
CIA Kafası!..
Avni Akyol Lisesi’nde öğrenci ve veliler müdürün uygulamalarõnõ ve davranõşlarõnõ protesto etti
Okulda müdür isyanõİstanbul Haber Servisi - Kadõköy
Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde
bazõ öğretmenleri haksõz uygulamalar-
la “sürdüğü” iddia edilen okul müdü-
rünü protestolar sürüyor. Geçen cuma
günü okul önünde “müzikli” oturma ey-
lemi yapan öğrencilere dün velileri de
katõldõ. Eylem sõrasõnda derslere gir-
meyen lise öğrencilerinin okul bahçe-
sinden çõkmamasõ, gazetecilerin de içe-
ri girmemesi için polis okul kapõsõnõ ka-
padõ. Öğrenciler kapõnõn açõlmasõ için
“Basına özgürlük” sloganõ attõ. Veli-
ler ve öğrenciler, okuldan bir aracõn çõk-
masõndan sonra, açõlan kapõyõ kapattõr-
mayarak burada oturma eylemi yaptõlar.
Erenköy Avni Akyol Güzel Sanatlar
Lisesi’nde eğitim-öğretim gören yakla-
şõk 200 öğrenci ve velileri, okul önün-
de Okul Müdürü Mehmet Fatih
Onur’un haksõz yere okuldaki bazõ öğ-
retmenlerin görevine son vermesini,
öğrenci ve öğretmenlere saygõsõz dav-
ranõşõnõ protesto ettiler.
Okul Müdürü Onur görevden alõnana
dek derslere girmeyerek boykot kararõ
alan öğrenciler, okulun kapõsõnda “Gün
gelecek, devran dönecek, okul mü-
dürü öğrenciye hesap verecek”, “Git”,
“Basına özgürlük” sloganlarõ attõlar.
Okul bahçesinde oturma eylemi yapan
öğrenciler, “Okul müdürü görevden
alındı. Ancak adamı olduğu için geçen
perşembe göreve geri döndü. Cuma
günü öğretmenlerimizi sürmeye, biz-
lere ise disiplin cezası vermeye başladı.
Bizi disiplin cezası vererek sustura-
cağını sanmasın. Müzik bölümünde
okuyan arkadaşlarımıza ‘çalgõcõ’, re-
sim bölümünde okuyan arkadaşları-
mıza ise ‘boyacõ’ diyor. Sanata ve sa-
natçıya saygı duymuyor. Biz müdür
görevden alınana kadar boykotumu-
za devam edeceğiz” diye konuştular.
Yaklaşõk 50’ye yakõn veli ise “okul
müdürünün görevden alınmasını”
istedikleri dilekçelerini Kadõköy İlçe
Milli Eğitim Müdürlüğü’ne verdiler.
Okul kapõsõ önünde konuşma yapan öğ-
renci velisi Kemal Sofi, okulun önün-
de kolluk güçlerinin durmasõnõn an-
lamsõz olduğunu ifade ederek, “Te-
röristler dağlarda, burası okul. Po-
lisler, kolluk güçleri oraya gitsinler,
burada işleri yok. Bizim muhata-
bımız polisler değil okul müdürü-
dür. Bu gençler Cumhuriyeti sa-
vundukları, Cumhuriyete sahip çık-
tıkları için okul müdürü tarafından
azarlanıyor, küçük düşürülüyor,
hatta tehdit ediliyor” dedi. Veli Si-
bel Pederik ise çocuklarõn sonuna ka-
dar arkalarõnda olduklarõnõ dile geti-
rerek, “Öğrencileri ve velileri tara-
fından sevilmeyen bir okul müdü-
rünün sürülmesine rağmen tekrar
bu okula geri dönmesine anlam ve-
remiyorum” yorumunda bulundu.
Dersleri boykot eden öğrenciler velilerin de katıldığı okul bahçesinde oturma eylemi yaptılar. (Fotoğraf: NİHAN İNAL)
10 fakülte, 20
bin öğrenci
BARTIN
(Cumhuriyet) - Bartõn
Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Ramazan
Kaplan, il koordinasyon
toplantõsõnda
üniversitenin gelecek
planlarõ hakkõnda bilgi
verdi. Kaplan,
üniversitenin kuruluşu
tamamlandõğõnda 10’a
yakõn fakültenin
olacağõnõ belirterek “Bu
doğrultuda 20 bin
öğrenci potansiyeli
düşünüyoruz. Bu da yeni
bir şehir demektir.
Bartõn’õn ikiye
katlanmasõ demektir.
Sosyal, kültürel ve
bilimsel anlamda da
kentin gelişmesi ve
iyileşmesi demektir”
dedi.
Kalp krizi geçiren
öğrenci öldü
ESKİŞEHİR (AA)
- Eskişehir Atatürk
Endüstri Meslek Lisesi
öğrencisi Tayfun Baran
(16), kalp krizi sonucu
öldü. Önceki gün hacca
gidecek olan teyzesini
uğurlamak için
düzenlenen törene
katõlan Baran, bir anda
fenalaşarak yere düştü.
Kalp rahatsõzlõğõ bulunan
ve bilincini kaybeden
genç, hemen hastaneye
kaldõrõldõ. İlk tedavisinin
ardõndan Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi
Hastanesi’ne sevk edilen
Baran, yolda hayatõnõ
kaybetti. Baran’a ilk
müdahaleyi yapan
Kardiyoloji Uzmanõ Doç.
Dr. Barbaros Dokumacõ,
Baran’da sporcu hastalõğõ
olarak bilinen kalp
adalesinin kalõn olmasõ
durumunun söz konusu
olduğunu söyledi.
Öğrencisini
yanıtlarken düştü
YOZGAT (AA) -
Bozok Üniversitesi
Mühendislik Mimarlõk
Fakültesi Öğretim Üyesi
Azerbaycan uyruklu
Doç. Dr. Eldar
Fetullazade, öğrencisinin
sorusunu yanõtlarken
dengesini kaybedince
okulun merdivenlerinden
düştü. Yozgat Devlet
Hastanesi’ne kaldõrõlan
ve beyin kanamasõ
geçirdiği belirlenen
Fetullazade
kurtarõlamadõ.
ZEYNEP ŞAHİN
İstanbul’da eğitimin, özel sektöre
ve cemaatlere emanet edildiği be-
lirlendi. Özel eğitim kurumu sayõsõ-
nõn 2 bin 338 olduğu kentte, devle-
te ait eğitim kurumlarõnõn sayõsõ 2 bin
20’de kalõyor. Özel eğitim merkez-
leri, kamu özel eğitim merkezlerini
5’e, özel anaokulu sayõsõ ise devlet
anaokullarõnõn sayõsõnõ 7’ye katlõyor.
Okullara verilen bağõş rakamlarõ 3
bin YTL’ye dek çõkõyor.
Eğitim-İş İstanbul 1 No’lu Şube
Başkanõ Vahap Güzey tarafõndan
hazõrlanan “İstanbul’da Piyasa Ko-
şullarına ve Cemaatlere Bırakılan
Eğitim” başlõklõ raporda, çarpõcõ
tespitlere yer verildi. Raporda yer
alan verilerden bazõlarõ özetle şöyle:
? MEB denetimi dõşõnda faaliyet
gösteren yüzlerce eğitim kuruluşu
önemli bir sorun. Bunlar çoğunluk-
la, “eğitim danışmanlık şirketi” adõ
altõnda ya da benzer başka isimler-
le faaliyet yürütüyor. Cemaat ya da
tarikat evleri de öğrencilerin adresi
oluyor. Buralarõn da resmi olarak
kaydõ ve denetimi bulunmuyor ama
İstanbul’un her yanõna yayõlan bu ev-
ler genellikle “etüd” için kullanõ-
lõrken gençler bir yandan da istenen
ideoloji doğrultusunda yönlendirili-
yor.
? İstanbul’da MEB’e kayõtlõ 635
dershane, 51 özel etüd merkezi bu-
lunuyor ancak bu resmi sayõnõn çok
üzerinde kaçak kurs ve dershanenin
varlõğõ herkesçe biliniyor. Kentteki
dershanelerin büyük bölümünün ta-
rikat, cemaat bağlantõlõ olmasõ bir
başka sorunu oluşturuyor.
İstanbul’da eğitim, özel
sektör ve cemaatlere emanet
E Ğ İ T İ M - İ Ş ’ İ N R A P O R U
İstanbul Haber Servisi - Türk Eği-
tim Vakfõ (TEV) yurtdõşõnda öğrenim
gören başarõlõ öğrencilere yüksek li-
sans bursu verecek. Burstan yarar-
lanmak isteyenlerin, 21 Kasõm’a dek
başvuru formunu almasõ gerekiyor.
TEV, 2009 - 2010 akademik yõlõ
için yurtdõşõnda okuyan öğrencilere
“Yüksek Lisans Bursu” verecek.
Burstan, toplamda 100’e yakõn öğ-
renci yararlanacak. Amerika ve Ba-
tõ Avrupa ülkelerindeki öğrencilerden;
“bilgisayar, enformasyon tekno-
lojileri, iletişim ve biyomedikal
mühendisliği, moleküler biyoloji ve
genetik, mimarlık, işletme yöneti-
mi, hukuk, yenilenebilir enerji
kaynakları, bitkisel biyoçeşitlilik-
ekosistem koruması” alanõnda öğ-
renim görenler bursa başvurabilecek.
İngiltere’de, “ekonomi, çevre bilimi,
enerji, gıda ve ziraat mühendisliği,
Avrupa Birliği, kamu yönetimi,
insan hakları, göç, gazetecilik ve
medya çalışmaları, siyaset bilimi ve
uluslararası ilişkiler” alanlarõnda
eğitim alanlar, burstan yararlanabi-
lecek. Almanya’da; ‘mühendislik
bilimi, bilgisayar bilimi ve matema-
tik, doğa bilimi, ziraat ve orman, çev-
re bilimi, bölgesel planlama, sanat ve
tasarõm, tõp, halk sağlõğõ, tõbbi mü-
hendislik, ekonomi ve işletme, sosyal
ve kültürel çalõşmalar, psikoloji, iş-
birliğini geliştirme, AB çalõşmalarõ,
Avrupa, uluslararasõ hukuk’ eğitimi
alanlar. TEV’in Bursu’na başvuru-
labilecek diğer ülkeler ise Fransa ve
Danimarka. Kapsamlõ bilgiye
TEV’den (Büyükdere Caddesi, No:
111 / 8, Gayrettepe - İstanbul / 0212
318 68 00) ulaşõlabilecek.
TEV’den başarılı öğrencilere
yurtdışında master bursu
SON BAŞVURU TARİHİ 21 KASIM
ANKARA (ANKA) - Milli Eğitim Bakanlõğõ,
Almanya Stuttgart Eğitim Ataşeliği görevine
atanan Meriç Gök hakkõnda verilen yargõ kara-
rõnõ yanlõş anlayõnca, Gök’ü, ataşelikten alarak
Samsun’a Almanca öğretmeni olarak atadõ. Gök
uygulamanõn iptalini istedi.
Meriç Gök isimli Almanca öğretmeni, 8 Ara-
lõk 2004 tarihinde yurtdõşõnda eğitim ataşeliği
için mülakat sõnavõna girdi ve bu sõnavda başarõ-
lõ oldu, ancak 20 Aralõk’taki temsili mülakat sõ-
navõnda başarõsõz sayõldõ. Gök, kararla ilgili Da-
nõştay İkinci Dairesi’ne başvururken Danõştay,
temsili mülakat sõnavõnõn sadece değerlendirme
işlemi olduğu gerekçesiyle işlemin iptaline karar
verdi. Danõştay, temsili sõnavõn iptaline karar
verirken 8 Aralõk’ta yapõlan mülakat sõnavõyla
ilgili iptal istemedi. Söz konusu karar neticesin-
de Gök, Almanya Stuttgart Eğitim Ataşeliği’ne
eğitim ataşesi olarak atandõ. Bir üst mahkemeye
giden Danõştay kararõ, 25 Haziran 2008 tarihin-
de sonuçlanõrken anõlan işlemin aynõ gerekçeler-
le iptaline karar verildi. Milli Eğitim Bakanlõğõ
ise kararõ “sınavın tekrar yapılması” gerektiği
olarak algõlamasõ nedeniyle Gök’ü görevinden
derhal alarak Samsun’a Almanca öğretmeni ola-
rak atadõ. Bu arada yargõ kararõnõ “sınavın tek-
rar yapılması” olarak “yanlış” algõlayan ba-
kanlõk sõnavõ bile yapmadõ.
Eğitim ataşeliği yerine
öğretmen olarak atandı
MEB YARGI KARARINI YANLIŞ ANLADI
6
obursali@cumhuriyet.com.tr