Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Küçücük bir alõntõ yaparak bu
konuyu bitirmek istiyorum. Ay-
dõn Engin konuşuyor, şöyle diyor:
“O zamanlar polis de çok ama-
tördü. Sorgu yapabilecek polis
sayısı çok azdı. Sorgu teknik-
lerini bilen İhsan adında tek bir
polis vardı ama sorguya o ka-
dar çok insan geliyordu ki,
adam bunalmıştı. Sonunda İh-
san Bey bir yöntem bulmuştu.
Karşısında duran kişiye soru-
yordu, sen ‘Atatürkçü müsün?’,
‘Mustafa Kemalci misin?’ Ata-
türkçüyüm diyenler serbest,
Mustafa Kemalciyim diyenler
başaltına...
Başaltõnõ da bilenler bilir.
Evet bizim için O, Mustafa
Kemal’di.
O, bizim için emperyalizme
başkaldõrmõş ve bağõmsõzlõk sa-
vaşõ vermiş bir halkõn başku-
mandanõydõ.
O, demiryollarõ; O, basma ve
şeker fabrikalarõ; O, Köy Ensti-
tüleri; O, Hitler faşizminden ka-
çan çok değerli bilim adamlarõ-
na Türkiye Cumhuriyeti üniver-
sitelerinde kürsü verendi. O, ka-
dõnlarõ en çok seven liderdi, in-
sandõ. O Mustafa Kemal’di.
Biraz soluklanalõm ve pazar
gününe geçelim. Benim atölye-
lerde bir tartõşma, bir tartõşma; ne
hakkõnda, Can Dündar’õn bel-
geseli “Mustafa” hakkõnda. Fil-
mi görmeden mahkûm edenler
var. Böyle olmaz, internette ya da
gazetelerde yazõlanlarõ okuyup o
bilgiler üzerinden tartõşmak ol-
maz. Önce gidip göreceksin!
Ve Mustafa’ya gidiyoruz, film
başlõyor.
Ben çok sulu gözlüyümdür,
onuncu dakikadan sonra başla-
dõm ağlamaya ve bu sonuna ka-
dar sürdü. Filmin sonunda atöl-
ye öğrencilerim filmi şiddetle
alkõşlõyorlardõ ama salonun diğer
kõsmõ sessizdi. Ve öğrencilerim-
den biri kulağõma eğilip şöyle de-
di: “Eğer bu filmi alkışlamı-
yorlarsa her şey bitmiştir ho-
cam.”
Şimdi bu yazõyõ yazarken bu
filme şiddetle karşõ çõkanlarõ an-
lamaya çalõşõyorum.
Neden? Evet, Can Dündar
son derece doğru bir ruh du-
rumdan hareket etmiş. Evet,
Mustafa Kemal yalnõz bir adam-
dõ. Bütün büyük sanatçõlar ve li-
derler gibi. O yoksul ve binlerce
yõl sömürülen bir halktan bir
millet yaratmaya çalõşõyordu. Çi-
vinin bile olmadõğõ bir ortamda
fabrikalar kurmaya çalõşõyordu;
evet kadõnlara, eğlenceye düş-
kündü, helal olsun! Mustafa Ke-
mal gibi insanlar kadõnlarõ mõk-
natõs gibi çekerler, hele de böy-
le yakõşõklõysanõz.
Öte yandan o bir taktik ve
strateji ustasõydõ. Örneğin Dum-
lupõnar Savaşõ Büyük Roma İm-
paratorluğu’na (şimdinin Ame-
rika Birleşik Devletleri ) kuvvetli
bir şamar indiren Kartacalõ Ani-
bal’in uyguladõğõ bir taktiğinin
yeniden uygulanmasõyla kaza-
nõlmõştõ.
Mustafa filmi bütün bunlarõ an-
latõyor; O, amacõna ulaşmak için
her türlü durumu ülkesi lehine
kullanmayõ bilen bir liderdi. Ta-
bii ki, idam edilmeyi göze alarak
padişahõn geri dön çağrõsõna kar-
şõ çõkarken bir elinde tabanca, bir
elinde darağacõ yola çõkmõştõ.
Ve iyi ki, o zamanlar Bolşevik
ihtilalini yapan Rusya’nõn yeni li-
deri Lenin’den yardõm istemiş-
ti.
Allahaşkõna bütün bunlarõ an-
latan bir film neden Mustafa
Kemal aleyhine bir film olarak al-
gõlanõyor, ben anlamõyorum.
Heykellerini mi yaptõrmõş, yap-
tõrõr ayrõca bunun için iyi ki,
İtalyan ustalarõ getirtmiş, çünkü
ölümünden sonra yapõlan hey-
kelleri çok kötüdür. Kendisini öl-
dürmeye kalkan muhaliflerini
astõrõr mõ astõrõr. Arkadaşlar bu bir
devrim! Mustafa Kemal bana
hep Che’yi anõmsatõyor, Che de
çok idam kararõ vermiştir.
Neyse yerim kalmadõ ama o
sahneyi hiç unutmayacağõm, Ru-
meli’den bir şarkõcõ ve dansçõ
grubu gelmiş, Mustafa Kemal
hasta ama onlarõ izlemeye gidi-
yor ve dayanamayõp o güzelim
Rumeli halayõna katõlõyor ve oy-
nuyor, oynuyor...
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
“Efendim biz de zam yapmak istemiyoruz. Zammın
tek nedeni dışarıya bağımlı olmamız. Doğalgazı biz üret-
sek eleştiriler haklı olabilirdi...”
Eğer tek gerekçe buysa işte rakam:
Bir yılda dünyada fiyatlar yüzde 40 arttı, Türkiye’de
yüzde 82!
Deniyor ki:
“Doğalgaz fiyatları petrol fiyatlarının 7, 8 ay gerisinden
gelir. Önümüzdeki aylarda, doğalgaz fiyatlarında indirim
yapılabilir, şimdilik idare edin!”
Buna inanmak da çok güç... Akaryakıttan örnek ve-
relim. Aylarca dünya petrol fiyatları sürekli 100 dola-
rın üzerinde seyretti. 200’ü bulur mu diye soranlar ol-
du. O dönemde Türkiye’de benzinin fiyatı neyse, bu-
gün de o... Bugün petrol fiyatları nasıl? Varili 60 do-
lara kadar geriledi.
Dünya petrol fiyatlarındaki gerileme Türk tüketici-
sine neden yansıtılmıyor?
Doğalgazın yanı sıra elektrik ve kömür fiyatları da
son bir yıl içinde olağanüstü arttı. Elektrik yüzde 60’a,
kömür de yüzde 70’e yakın zam gördü. Bir insanın ilk
iki temel gereksinimi; barınma ve beslenmedir.
Kış koşullarında barınma demek, sıcak bir ev de-
mek. Beslenme de ocağın yanması ve üzerinde ten-
cerenin kaynaması demek. Doğalgaz ve elektriğe ya-
pılan zam ilk iki temel gereksinimin özünü oluşturu-
yor. Artık elektrik faturaları da birkaç aydır 3 haneli ola-
rak gelmeye başladı... Bütün bunlardan sonra hükü-
met tutup da enflasyon tek haneli rakamlara indi der-
se; insanlar elektrik çarpmış gibi gülmeye başlar.
Enflasyonun doğrusu şu:
Tek haneye değil, her haneye indi!
Ülkemizde elektrik üretiminin yarıdan fazlası do-
ğalgazla yapılıyor. Doğalgaza yapılan zam, doğal ola-
rak elektriği de etkileyecek...
Yazının başlığını açarsak...
Pazar olanakları, ürünün seçeneksizliği dikkate alın-
dığında BOTAŞ’ın Türkiye’nin en kârlı kuruluşlarından
biri olması gerekiyor.
Gelin görün ki durum tam tersi...
Neden?
Çünkü devlet kurumları, büyük alıcılar BOTAŞ’a borç
takmış durumda. Hal böyle olunca, BOTAŞ da Bataş
olmamak için tüketicinin üstüne çullanıyor. İki büyük
elektrik şirketi EÜAŞ ve HEAŞ’ın BOTAŞ’a olan bor-
cu 6 milyar dolar.
Enerji Bakanlığı’na bağlı bu iki şirketin yöneticileri
borcunuzu neden ödemiyorsunuz, sorusuna şu ya-
nıtı veriyorlar:
“Biz de TEDAŞ’tan alamıyoruz...”
TEDAŞ neden ödemiyor?
“Biz de tahsilat yapamıyoruz...”
Tersinden okuyunca durum şu:
BOTAŞ doğalgazı alıp, EÜAŞ ve HEAŞ’a satıyor.
Onlar doğalgazdan elektrik üretip tüketiciye satıyor.
TEDAŞ tüketiciden paraları topluyor. En uçtan yukarı
doğru da borcun ödenmesi gerekiyor, ödenmiyor...
Üçüncü büyük borçlu kim?
Ankara Anakent Belediyesi. Başkan Melih Gökçek,
tüketiciye doğalgazı peşin satıyor, daha tüketmeden
parayı topluyor. O da BOTAŞ’a vermeden tüketiyor!
Gökçek’in BOTAŞ’a 500 milyon dolar borcu var. Ge-
cikme faizi eklense rakam ikiye katlanıyor ama, faizi
sildirdi.
Sonuçta fatura kime çıkıyor?
Halka...
Halkımız da sağ olsun; makarna paketlerini görünce
kazığın büyüğünü unutuyor!
Ne diyelim?
Bir tencere azık, bir kazan kazık!
Bu durumla yöneticilerimiz halka ne gözle bakmış
oluyor?
Doğal kaz!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
olmadığını, olamayacağını vurgulamak amacıyla
yaptığı sanılıyordu.
RTE’nin, geziler sırasında yaptığı konuşmalardan
anladık ki; amaç başkaymış.
Demokratik Toplum Partisi’nin oylarını AKP’ye
çevirmekmiş asıl amacı!
Van’da, Yüksekova’da, Hakkâri’de terör örgütü-
ne ve “terörü istismar edenler ve terörden nemala-
nanlara” vuruyor; ama o ne? Yerel seçimleri kazan-
mak için bizzat kendisi “terörü istismar ederek te-
rörden nemalanmaya” çaba gösteriyor.
Ver oyları AKP’ye, hasetle hasretle baktığın Batı
Anadolu’ya sağlanan devlet nimetlerine kavuş!
Bölge halkına yaldızlı cümlelerle söylemek istedi-
ği, söylediği, demek istediği bu!
Devlet kesesinden parti propagandası!
Halkın terör örgütünün baskısından korkarak sin-
mesini, kepenklerin indirilmesini, yolların çöplük
manzarası almasını, terör örgütünden korkmasını
kişiliğine özgü yöntemlerle kendine yontuyor.. ve
sonra; korkuyu asıl kendisi yaşıyor. Aslanlar gibi
kükrediği il veya ilçe kongrelerindeki partili toplulu-
ğun karşısına veya sokağa çelik yelek giyerek çıkı-
yor.
Kışkırtıcı açıklamalar bölgede kimi illerde bir iç
savaşı andıran görüntülerin yaşanmasına olanak
sağlıyor. Beyefendi ise (sonradan yalanladı ama) “-
Hürriyet’e göre- hepsi Başbakanlık plakası taşıyan
iki Mercedes, biri Volvo marka üç makam aracı ile
şaşırtmaca veriyor. Havaalanından konuşmasını ya-
pacağı tören alanına gelişinde kullandığı güzergâh
da son anda değiştiriliyor. Çevresinden etten duvar
ören korumalar herhangi bir madde atılmasına kar-
şı, ellerinde şemsiye taşıyorlar. Özel Harekâtçı po-
lisler de panzerlerde elleri ağır makineli tüfeklerin te-
tiğinde teyakkuzla bekliyorlar…”
Bölge halkına terör örgütünden korkmamasını,
karşı çıkmasını salık verdiği konuşmalar yaptığı me-
kânlara, alanlara böylesine görkemli güvenlik ön-
lemleri arasında gidiyor.
Bir başka deyişle özetlemek gerekirse teröre kar-
şı davranışlarını; âleme veriyor talkını, kendi yutu-
yor salkımı!
“Aaa, bak Yüksekovalı! Hastane diyordun, al sana
hastane!”
Demokrat Parti’nin 1950’lerdeki propagandası-
nın tıpkısının aynısı.
1952’de Bilecik’te ara seçimler... Bir sabah da-
vullar çalınıyor sokakta, halka duyuru: DP ileri ge-
lenleri hastane açıyor! Şipşak hastane nasıl açılı-
yor? Bir okulu boşaltmışlar. Eskişehir’den yataklar,
bir doktor, hemşire getirmişler. Duvarlarını beyaza
boyatmışlar. Bilecikli; hastane mi istiyordun, al sa-
na hastane!
Bir gün bir de baktık; Sakarya’nın iki yakasında
işçiler yer yer kazı yapıyor. Yaygın söylenti; köprü
istiyordun al sana köprü!..
Bunlar birer örnek; daha ne istersen alacaksın
ama, önce oylar DP’ye!
Gak desen su, guk desen et! RTE de aynı hava-
da.
Terörden nasıl kurtulacağını anlatacağı yerde böl-
ge halkına; terör ve siyasal uzantısı üzerinden oy
toplamaya, devletin her türlü olanağını parti hesa-
bına seferber ederek seçim kazanmaya çalışıyor.
Çalımına bakarsanız; evvel Allah vatandaşın “ya-
şam hakkına saldırılara karşı” kendinden başka çı-
kacak yok!
İşine gelmeyen en ufak söylenti kulağına çarptı
mı soluğu kameraların önünde alıyor. Oy dedin mi
fellik fellik sokaklarda.
Fakaattt “halkın yaşam hakkına saldırının” dik âlâ-
sı olan doğalgaza altı ayda toplam yüzde 80, hele
son kez yüzde 25’e yakın zam yapılmasını adeta
duymazlıktan geliyor.
BOTAŞ’ın, başta Gökçek’in Ankara’sı, kimi be-
lediyelerle kamu kuruluşlarından alacağı 15 milyar
YTL’yi tahsil edemediği için son zamma gereksin-
diği ortada.
RTE, zammı önlemek için ne yaptı? BOTAŞ’ın
alacaklarının ödenmesi için önlem alacağı yerde,
başta Melih Gökçek’in belediyesinin borçları olmak
üzere, silme operasyonları başlattı.
Zamları önlemek için ne yapabilirdi? Yolu yorda-
mı bulunarak halka çıkarılan fatura bütçeden karşı-
lanabilirdi.
AKP’nin sloganı; halkın gözüne bakarak halk adı-
na halka kazık atmak!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
/ IŞIL ÖZGENTÜRK
SAYFA CUMHURİYET
16 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul PB 19
Edirne B 21
Kocaeli PB 21
Çanakkale B 21
İzmir B 26
Manisa B 26
Aydın B 27
Denizli B 24
Zonguldak B 18
Sinop B 18
Samsun B 20
Trabzon B 18
Giresun B 18
Ankara S 20
Eskişehir B 18
Konya B 17
Sıvas S 15
Antalya B 27
Adana B 28
Mersin B 27
Diyarbakır B 23
Şanlıurfa B 23
Mardin B 19
Siirt B 19
Hakkâri Y 20
Van Y 11
Kars B 12
Oslo B 4
Helsinki PB 9
Stockholm PB 5
Londra PB 14
Amsterdam PB 13
Brüksel Y 14
Paris PB 15
Bonn B 12
Münih B 16
Berlin PB 13
Budapeşte Y 17
Madrid B 19
Viyana B 20
Belgrad PB 22
Soyfa PB 23
Roma Y 23
Atina PB 24
Zürih Y 15
Moskova PB 6
Aşkabat PB 20
Astana PB 15
Taşkent B 20
Bakû PB 14
Bişkek PB 17
Tiflis PB 21
Kahire B 26
Şam B 21
Yurdun kuzey ve gü-
neydoğu kesimleri par-
çalı çok bulutlu, Hakkari
ve Şırnak çevreleri kısa
süreli sağanak yağışlı,
diğer yerler az bulutlu
ve açık geçecek. HAva
sıcaklığı yurdun kuzey
kesimlerinde 2-4 dere-
ce azalacak, diğer yer-
lerde önemli bir deği-
şiklik olmayacak.
4 KASIM 2008 SALI
Mustafa
isilozgenturk gmail.com
Baştarafı Arka Sayfada
İstanbul Haber Servisi - Ergenekon da-
vasõnõn yedinci oturumu da iddianamenin
okunmasõyla geçti. Oturumun öğleden önceki
bölümünde, iddianamedeki gazetemize bom-
ba atõlmasõ ve Danõştay 2. Dairesi üyelerine
yönelik silahlõ saldõrõ ve üye yargõç Musta-
fa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi olaylarõ-
nõn anlatõldõğõ bölüm ayrõntõlõ olarak okun-
du. Ankara 11. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde
yargõlanan sanõk Osman Yıldırım’õn Erge-
nekon dosyasõnda tanõk olarak verdiği ifade
de okunan bölümler arasõnda yer aldõ.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Par-
tisi Genel Başkanõ Doğu Perinçek, emekli
Yüzbaşõ Muzaffer Tekin’in de aralarõnda
bulunduğu 46’sõ tutuklu 86 sanõğõn “TC hü-
kümetini yıkmaya teşebbüs” suçundan
yargõlandõğõ Ergenekon davasõnõn dünkü
oturumunda da iddianame okundu. İstanbul
13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ce-
zaevi içindeki duruşma salonunda görülen da-
vanõn yedinci duruşmasõna 45’i tutuklu, 59
sanõk katõldõ. Salonda, 20’ye yakõn sanõk avu-
katõ hazõr bulundu.
Tutuklu sanõk Hayrettin Ertekin, Siliv-
ri Devlet Hastanesi’ne kaldõrõldõğõ için du-
ruşmaya getirilmedi. Kimlik tespiti yapõlan
tutuksuz sanõk Hayrullah Mahmut Özgür,
gazeteci olduğunu söyledi. Özgür, aylõk ge-
lirinin sorulmasõ üzerine “Aylık gelirim yok,
4 yıldır geçinemiyorum. AKP hükümeti
çalışmamı engelliyor. Sizin gibi devlet
bana maaş ödemiyor” dedi. Mahkeme
Başkanõ Köksal Şengün, “Lütfen sorulan
sorulara cevap verin” deyince Özgür,
“Gerçek bu. Sorduğunuz sorunun ceva-
bı budur” karşõlõğõnõ verdi. Cumhuriyet sav-
cõlarõ Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taş-
kın, iddianameye kaldõklarõ yerden okuma-
ya devam ettiler.
Öğleden önce, iddianamenin 445. sayfa-
sõndan 482. sayfasõna kadar okudular. Emin
Gürses, duruşma sõrasõnda, yanõnda getirdiği
Zaman gazetesi sayfalarõnõ Doğu Perin-
çek’e, sonra da avukatõ Filiz Esen’e verdi.
Esen, Gürses’in kendisine 31 Ekim 2008 ta-
rihli Zaman gazetesini verdiğini belirterek
gazetede yer alan Ergenekon davasõ haber-
lerinde müvekkili hakkõnda asõlsõz iddiala-
rõn olduğunu söyledi. Gazete hakkõnda ya-
sal işlem başlatacağõnõ söyleyen Esen, “Ha-
berde müvekkilimin Abdullah Öcalan ile
görüştüğü iddia ediliyor. Bu hiçbir şekil-
de doğru değil” dedi.
Duruşmaya katõlõm diğer haftalara oranla
daha da az oldu. Duruşmayõ Prof. Dr. Kemal
Alemdaroğlu ile davayõ izlemeye gelen
eşi Türkan Alemdaroğlu ve Muzaffer Te-
kin’in eşi ile toplam 13 sanõk yakõnõ izledi.
Ayrõca duruşma salonu girişinin sol tarafõnda,
65 metrekarelik bir alanda salon genişletme
inşaatõ başladõ. Duruşma salonunun izleyi-
cilere ayrõlan bölümü ile yeni yapõlan bölüm,
aradaki duvar yõkõldõktan sonra birleştirile-
cek. Adalet Bakanlõğõ, daha sonra açõlacak
davalarõn birleştirilme ihtimali nedeniyle
yeni bir salon aramaya başladõ. Silivri İnfaz
Kurumlarõ Yerleşkesi içerisindeki bir spor sa-
lonunun duruşma salonuna çevrileceği öğ-
renildi. Mahkeme heyeti, 28 Ekim’de görü-
len 4. oturumda, Ergenekon davasõnõn gö-
rüldüğü salonun ileriye dönük ihtiyaca cevap
veremeyebileceğini belirtmiş, en kõsa za-
manda daha büyük bir duruşma salonunun
düzenlenmesi için Adalet Bakanlõğõ’na ya-
zõ yazõlmasõna karar vermişti. Ana yoldan ce-
zaevi girişine kadar olan toprak yol da dün
asfaltlandõ.
İstanbul Haber Servisi - Gazetemizin eski
Genel Yayõn Yönetmenlerinden Oktay
Kurtböke dün Zincirlikuyu’daki mezarõ
başõnda törenle anõldõ. Törene ailesi,
yakõnlarõ, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
(TGC) Başkanõ Orhan Erinç, eski İçişleri
Bakanõ Saadettin Tantan, Şişli Belediye
Başkanõ Mustafa Sarõgül, eski İstanbul
milletvekillerinden Nazif Okumuş ve
gazetemiz çalõşanlarõ katõldõ. Saygõ
duruşunun ardõndan dualar okundu,
Kurtböke’nin ailesi törene katõlanlara şeker
ve lokum dağõttõ.
(FOTOĞRAF: UĞUR DEMİR)
60 kaçak göçmen ölü bulundu
NAİROBİ (AA) - Uluslararasõ Sõnõr Tanõma-
yan Doktorlar örgütü, Yemen sahilinde hafta
sonu Somali ve Etiyopya’dan geldiği sanõlan
60 kaçak göçmenin cesedinin bulunduğunu
bildirdi. Örgütten yapõlan açõklamada, Ye-
men’e sağ olarak ulaşan kaçak göçmenlerin,
Somali’nin Bosasso Limanõ’ndan yola çõktõk-
larõnõ, savaş ve yoksulluk nedeniyle ülkeden
kaçtõklarõnõ söyledikleri belirtildi.
SELDA GÜNEYSU
ANKARA - Gazeteci Can
Dündar’õn senaryosunu yazõp
yönettiği, Türkiye Cumhuriye-
ti’nin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk’ün yaşamöyküsüyle Mil-
li Mücadele’yi konu alan “Mus-
tafa” filmine ilişkin tartõşmalar
devam ediyor.
Eski Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanõ
Prof. Dr. Necdet Adabağ, bugün
Türkiye’de tartõşmaya açõlacak
birçok insan varken neden Atatürk
gibi önemli bir kişiyi tartõşmaya
açacak filmlere imza atõldõğõnõ an-
lamanõn mümkün olmadõğõnõ di-
le getirdi. Adabağ şunlarõ söyle-
di:
“Ben bu belgesel film daha
vizyona girmeden, televizyon-
larda fragmanları dönerken,
olmadığı inancına sahiptim. Ni-
tekim yanılmadım. Çünkü, film
çok önemsenecek bir yapı taşı-
mıyor. Filmde Atatürk’ü ya-
kından tanıyan, onun görüşle-
rini okuyanların yabancısı ol-
duğu konular da anlatılmıyor.
Ancak filmde çok çarpıcı akta-
rımlar var. Yorumsuzluk var en
önemlisi bu filmde. Belki bazı-
ları, ‘Bu bir belgesel yapõmdõr,
yorum olmaz’ diye düşünebilir,
ancak Atatürk gibi önemli ki-
şileri anlatan belgesellerde yo-
rum yapılmalıdır. Yoruma yer
verilmediği zaman, ortaya bir
belge atılır ve o belge doğrul-
tusunda ‘İşte Atatürk budur’ de-
nilir. Örneğin filmdeki dikta-
törlük meselesi. Atatürk’ü dik-
tatör ettiler bıraktılar. İngiliz
gazetesinin Atatürk hakkında o
dönem diktatör şeklindeki ifa-
delerine yer verdiler ve bırak-
tılar. Karşı tez nerede? Bunun
yanı sıra filmde, Atatürk’ün
padişah tarafından Samsun’a
gönderildiği meselesi var. Bel-
ki o dönem Atatürk ile padişah,
aralarında konuşmuş olabilir-
ler, ama siz neden filmde, pa-
dişahın Atatürk hakkındaki
daha sonra oluşan görüşlerine
yer vermiyorsunuz? Padişahın
bir İngiliz gemisine binip kaç-
tığını niye dile getirmiyorsu-
nuz?”
Filmde, Kürt sorununa da de-
ğinildiğini anlatan Adabağ, “Bir
tek cümle geçiyor fimde: Kürt-
lere özgürlük. 1924 Anayasa-
sı’na bakarsanız, anayasada
yok böyle bir şey. İçki ve siga-
‘Atatürk’ü diktatör ettiler, bıraktılar’
ra meselesi de olacak şey değil.
Filme göre Atatürk, günde bir
büyük rakıyla 3 paket sigara
içiyormuş. Bana göre Ata-
türk’ün sağlığına zarar veren
bunlar değil. Zaten bu kadar
çok içkiyi ve sigarayı bir gün-
de tüketebileceğini de sanmı-
yorum. Çünkü O dâhi, kafa-
sındaki düşünceleri başkasıy-
la paylaşma şansına sahip de-
ğildir. Bundan daha büyük
bir yalnızlık olamaz diye dü-
şünüyorum” dedi.
‘Mutlu olmadım’
Filmde Atatürk’ün son zaman-
larõnõ Çankaya’da hiçbir şey yap-
madan geçirdiği, her işin Türki-
ye’nin ikinci Cumhurbaşkanõ İs-
met İnönü’ye kaldõğõnõn da be-
lirtildiğini söyleyen Adabağ,
“Yapmayın, bunlar haksızlıktır.
Gençlere böyle bir imge yara-
tılamaz. Bugün Türkiye’de on-
larca insan varken tartışmaya
açılması gereken, neden özel-
likle içinde bulunduğumuz bu-
günlerde, Atatürk’ü tartışma-
ya açıyorlar anlamak müm-
kün değil” görüşünü dile getirdi.
Eski Kültür Bakanlõğõ Müsteşar
Yardõmcõsõ Hasan Hüseyin Ak-
bulut, filmden mutluluk duyma-
dõğõnõ söyledi.
Duruşma salonu genişletiliyor
Oktay Kurtböke anıldı
Önlem alacaklarına kızıyorlar
ANKARA/İSTANBUL (Cumhu-
riyet) - Dõşişleri Bakanõ Ali Babacan
ve Devlet Bakanõ Nimet Çubukçu kõ-
lõk değiştirerek Çocuk Esirgeme Kuru-
mu’nun Ankara Saray ve İstanbul Zey-
tinburnu zihinsel engelli rehabilitas-
yon merkezine giren İngiliz Düşesi
Sarah Ferguson’a tepki gösterdi. Ba-
bacan, görüntülerin alõnõş şeklinin doğ-
ru olmadõğõnõ söyledi. Çubukçu da
yaptõğõ açõklamada konuyla ilgili idari
soruşturma başlatõldõğõnõ belirtirken,
Düşes’i suçladõ.
Gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan
Babacan, bir gazetecinin, “York Düşe-
si’nin bir televizyon kanalıyla Türki-
ye’ye gelerek yetimhanelerde gizli çe-
kim yaptığı öğrenildi, bu bir rahat-
sızlık yarattı mı? Yarattıysa İngilte-
re’ye bu rahatsızlık ne düzeyde iletil-
di” sorusu üzerine, bu konunun kuşku-
suz gelecek günlerde İngiliz muhataplarla
değerlendirileceğini, ancak Devlet Ba-
kanõ Nimet Çubukçu’nun İngiltere’deki
kendi muhatabõyla temasa geçtiğini söy-
ledi. Bu konunun ve görüntülerin hep-
sinin teyide muhtaç olduğunu belirten
Babacan, “Hepsinin araştırılması, ba-
kılması gerekiyor. Eğer bizim tarafı-
mızda problemler varsa, ilgili ku-
rumlarımız mutlaka sorunların üze-
rine gidecektir” dedi. Babacan, dün ba-
zõ İngiliz gazetelerinde de konuyla ilgi-
li haberler çõktõğõnõ söyleyerek “Eğer ha-
berlerin hazırlanış şekli, doğruysa
eğer, bu görüntülerin alınış şekli,
bunlar bizim tasvip edeceğimiz yak-
laşımlar değildir, onay vereceğimiz bir
metot değil” diye konuştu.
Rezalete idari soruşturma
Devlet Bakanõ Nimet Çubukçu da
yaptõğõ açõklamada konuyla ilgili idari
soruşturma başlatõldõğõnõ belirtirken,
Düşes’i suçladõ. Çubukçu, “Kamuo-
yunun hiç şüphesi olmasın ki ‘evla-
dõmõz’ gözüyle baktığımız bakıma
muhtaç kişilere yapılan kötü mua-
meleye neden olanlar en ağır şekilde
cezalandırılacaktır. Her zaman ol-
duğu gibi Bakanlığımızın hak ihlal-
leri konusunda en küçük bir toleransı
yoktur” dedi. Zeytinburnu Zihinsel
Engelliler Bakõm ve Rehabilitasyon
Merkezi’nde basõn toplantõsõ düzenleyen
İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürü
Seyfi Bozçelik de “Genel müdürlü-
ğümüz konuyla ilgili soruşturma baş-
latmıştır” dedi.
“Merkez değil çocuk depoları”
Ferguson ile ITN muhabiri Chris
Rogers, Ankara’da Saray Çocuk Esir-
geme Kurumu’na ve İstanbul’da Zey-
tinburnu Rehabilitasyon Merkezi’ne
kõlõk değiştirerek, yardõm görevlisi ola-
rak girmiş, burada gizli kamera ile çe-
kimler yapmõştõ. Daily Mail gazetesine
konuşan ITN muhabiri Rogers, “Pek
çok çocuk ellerinden ve ayaklarından
yataklarına bağlıydı. Yerlerde yatan
çocuklar gördük. Çocukların bezle-
ri parasızlık yüzünden değiştirilme-
mişti. İdrar ve ter kokusu dayanıl-
mazdı. Sanki yetimhane değil, çocuk
depolarıydı” açõklamasõnõ yaptõ.
Türkiye’nin ardõndan Romanya’da
da yetimhanelere benzer ziyaretler ya-
pan ekibin çektiği gizli kamera görün-
tüleri 7 Kasõm Cuma akşamõ İngiliz ITN
televizyonunda yayõmlanacak.