02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Küçücük bir alõntõ yaparak bu konuyu bitirmek istiyorum. Ay- dõn Engin konuşuyor, şöyle diyor: “O zamanlar polis de çok ama- tördü. Sorgu yapabilecek polis sayısı çok azdı. Sorgu teknik- lerini bilen İhsan adında tek bir polis vardı ama sorguya o ka- dar çok insan geliyordu ki, adam bunalmıştı. Sonunda İh- san Bey bir yöntem bulmuştu. Karşısında duran kişiye soru- yordu, sen ‘Atatürkçü müsün?’, ‘Mustafa Kemalci misin?’ Ata- türkçüyüm diyenler serbest, Mustafa Kemalciyim diyenler başaltına... Başaltõnõ da bilenler bilir. Evet bizim için O, Mustafa Kemal’di. O, bizim için emperyalizme başkaldõrmõş ve bağõmsõzlõk sa- vaşõ vermiş bir halkõn başku- mandanõydõ. O, demiryollarõ; O, basma ve şeker fabrikalarõ; O, Köy Ensti- tüleri; O, Hitler faşizminden ka- çan çok değerli bilim adamlarõ- na Türkiye Cumhuriyeti üniver- sitelerinde kürsü verendi. O, ka- dõnlarõ en çok seven liderdi, in- sandõ. O Mustafa Kemal’di. Biraz soluklanalõm ve pazar gününe geçelim. Benim atölye- lerde bir tartõşma, bir tartõşma; ne hakkõnda, Can Dündar’õn bel- geseli “Mustafa” hakkõnda. Fil- mi görmeden mahkûm edenler var. Böyle olmaz, internette ya da gazetelerde yazõlanlarõ okuyup o bilgiler üzerinden tartõşmak ol- maz. Önce gidip göreceksin! Ve Mustafa’ya gidiyoruz, film başlõyor. Ben çok sulu gözlüyümdür, onuncu dakikadan sonra başla- dõm ağlamaya ve bu sonuna ka- dar sürdü. Filmin sonunda atöl- ye öğrencilerim filmi şiddetle alkõşlõyorlardõ ama salonun diğer kõsmõ sessizdi. Ve öğrencilerim- den biri kulağõma eğilip şöyle de- di: “Eğer bu filmi alkışlamı- yorlarsa her şey bitmiştir ho- cam.” Şimdi bu yazõyõ yazarken bu filme şiddetle karşõ çõkanlarõ an- lamaya çalõşõyorum. Neden? Evet, Can Dündar son derece doğru bir ruh du- rumdan hareket etmiş. Evet, Mustafa Kemal yalnõz bir adam- dõ. Bütün büyük sanatçõlar ve li- derler gibi. O yoksul ve binlerce yõl sömürülen bir halktan bir millet yaratmaya çalõşõyordu. Çi- vinin bile olmadõğõ bir ortamda fabrikalar kurmaya çalõşõyordu; evet kadõnlara, eğlenceye düş- kündü, helal olsun! Mustafa Ke- mal gibi insanlar kadõnlarõ mõk- natõs gibi çekerler, hele de böy- le yakõşõklõysanõz. Öte yandan o bir taktik ve strateji ustasõydõ. Örneğin Dum- lupõnar Savaşõ Büyük Roma İm- paratorluğu’na (şimdinin Ame- rika Birleşik Devletleri ) kuvvetli bir şamar indiren Kartacalõ Ani- bal’in uyguladõğõ bir taktiğinin yeniden uygulanmasõyla kaza- nõlmõştõ. Mustafa filmi bütün bunlarõ an- latõyor; O, amacõna ulaşmak için her türlü durumu ülkesi lehine kullanmayõ bilen bir liderdi. Ta- bii ki, idam edilmeyi göze alarak padişahõn geri dön çağrõsõna kar- şõ çõkarken bir elinde tabanca, bir elinde darağacõ yola çõkmõştõ. Ve iyi ki, o zamanlar Bolşevik ihtilalini yapan Rusya’nõn yeni li- deri Lenin’den yardõm istemiş- ti. Allahaşkõna bütün bunlarõ an- latan bir film neden Mustafa Kemal aleyhine bir film olarak al- gõlanõyor, ben anlamõyorum. Heykellerini mi yaptõrmõş, yap- tõrõr ayrõca bunun için iyi ki, İtalyan ustalarõ getirtmiş, çünkü ölümünden sonra yapõlan hey- kelleri çok kötüdür. Kendisini öl- dürmeye kalkan muhaliflerini astõrõr mõ astõrõr. Arkadaşlar bu bir devrim! Mustafa Kemal bana hep Che’yi anõmsatõyor, Che de çok idam kararõ vermiştir. Neyse yerim kalmadõ ama o sahneyi hiç unutmayacağõm, Ru- meli’den bir şarkõcõ ve dansçõ grubu gelmiş, Mustafa Kemal hasta ama onlarõ izlemeye gidi- yor ve dayanamayõp o güzelim Rumeli halayõna katõlõyor ve oy- nuyor, oynuyor... CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada “Efendim biz de zam yapmak istemiyoruz. Zammın tek nedeni dışarıya bağımlı olmamız. Doğalgazı biz üret- sek eleştiriler haklı olabilirdi...” Eğer tek gerekçe buysa işte rakam: Bir yılda dünyada fiyatlar yüzde 40 arttı, Türkiye’de yüzde 82! Deniyor ki: “Doğalgaz fiyatları petrol fiyatlarının 7, 8 ay gerisinden gelir. Önümüzdeki aylarda, doğalgaz fiyatlarında indirim yapılabilir, şimdilik idare edin!” Buna inanmak da çok güç... Akaryakıttan örnek ve- relim. Aylarca dünya petrol fiyatları sürekli 100 dola- rın üzerinde seyretti. 200’ü bulur mu diye soranlar ol- du. O dönemde Türkiye’de benzinin fiyatı neyse, bu- gün de o... Bugün petrol fiyatları nasıl? Varili 60 do- lara kadar geriledi. Dünya petrol fiyatlarındaki gerileme Türk tüketici- sine neden yansıtılmıyor? Doğalgazın yanı sıra elektrik ve kömür fiyatları da son bir yıl içinde olağanüstü arttı. Elektrik yüzde 60’a, kömür de yüzde 70’e yakın zam gördü. Bir insanın ilk iki temel gereksinimi; barınma ve beslenmedir. Kış koşullarında barınma demek, sıcak bir ev de- mek. Beslenme de ocağın yanması ve üzerinde ten- cerenin kaynaması demek. Doğalgaz ve elektriğe ya- pılan zam ilk iki temel gereksinimin özünü oluşturu- yor. Artık elektrik faturaları da birkaç aydır 3 haneli ola- rak gelmeye başladı... Bütün bunlardan sonra hükü- met tutup da enflasyon tek haneli rakamlara indi der- se; insanlar elektrik çarpmış gibi gülmeye başlar. Enflasyonun doğrusu şu: Tek haneye değil, her haneye indi! Ülkemizde elektrik üretiminin yarıdan fazlası do- ğalgazla yapılıyor. Doğalgaza yapılan zam, doğal ola- rak elektriği de etkileyecek... Yazının başlığını açarsak... Pazar olanakları, ürünün seçeneksizliği dikkate alın- dığında BOTAŞ’ın Türkiye’nin en kârlı kuruluşlarından biri olması gerekiyor. Gelin görün ki durum tam tersi... Neden? Çünkü devlet kurumları, büyük alıcılar BOTAŞ’a borç takmış durumda. Hal böyle olunca, BOTAŞ da Bataş olmamak için tüketicinin üstüne çullanıyor. İki büyük elektrik şirketi EÜAŞ ve HEAŞ’ın BOTAŞ’a olan bor- cu 6 milyar dolar. Enerji Bakanlığı’na bağlı bu iki şirketin yöneticileri borcunuzu neden ödemiyorsunuz, sorusuna şu ya- nıtı veriyorlar: “Biz de TEDAŞ’tan alamıyoruz...” TEDAŞ neden ödemiyor? “Biz de tahsilat yapamıyoruz...” Tersinden okuyunca durum şu: BOTAŞ doğalgazı alıp, EÜAŞ ve HEAŞ’a satıyor. Onlar doğalgazdan elektrik üretip tüketiciye satıyor. TEDAŞ tüketiciden paraları topluyor. En uçtan yukarı doğru da borcun ödenmesi gerekiyor, ödenmiyor... Üçüncü büyük borçlu kim? Ankara Anakent Belediyesi. Başkan Melih Gökçek, tüketiciye doğalgazı peşin satıyor, daha tüketmeden parayı topluyor. O da BOTAŞ’a vermeden tüketiyor! Gökçek’in BOTAŞ’a 500 milyon dolar borcu var. Ge- cikme faizi eklense rakam ikiye katlanıyor ama, faizi sildirdi. Sonuçta fatura kime çıkıyor? Halka... Halkımız da sağ olsun; makarna paketlerini görünce kazığın büyüğünü unutuyor! Ne diyelim? Bir tencere azık, bir kazan kazık! Bu durumla yöneticilerimiz halka ne gözle bakmış oluyor? Doğal kaz! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada olmadığını, olamayacağını vurgulamak amacıyla yaptığı sanılıyordu. RTE’nin, geziler sırasında yaptığı konuşmalardan anladık ki; amaç başkaymış. Demokratik Toplum Partisi’nin oylarını AKP’ye çevirmekmiş asıl amacı! Van’da, Yüksekova’da, Hakkâri’de terör örgütü- ne ve “terörü istismar edenler ve terörden nemala- nanlara” vuruyor; ama o ne? Yerel seçimleri kazan- mak için bizzat kendisi “terörü istismar ederek te- rörden nemalanmaya” çaba gösteriyor. Ver oyları AKP’ye, hasetle hasretle baktığın Batı Anadolu’ya sağlanan devlet nimetlerine kavuş! Bölge halkına yaldızlı cümlelerle söylemek istedi- ği, söylediği, demek istediği bu! Devlet kesesinden parti propagandası! Halkın terör örgütünün baskısından korkarak sin- mesini, kepenklerin indirilmesini, yolların çöplük manzarası almasını, terör örgütünden korkmasını kişiliğine özgü yöntemlerle kendine yontuyor.. ve sonra; korkuyu asıl kendisi yaşıyor. Aslanlar gibi kükrediği il veya ilçe kongrelerindeki partili toplulu- ğun karşısına veya sokağa çelik yelek giyerek çıkı- yor. Kışkırtıcı açıklamalar bölgede kimi illerde bir iç savaşı andıran görüntülerin yaşanmasına olanak sağlıyor. Beyefendi ise (sonradan yalanladı ama) “- Hürriyet’e göre- hepsi Başbakanlık plakası taşıyan iki Mercedes, biri Volvo marka üç makam aracı ile şaşırtmaca veriyor. Havaalanından konuşmasını ya- pacağı tören alanına gelişinde kullandığı güzergâh da son anda değiştiriliyor. Çevresinden etten duvar ören korumalar herhangi bir madde atılmasına kar- şı, ellerinde şemsiye taşıyorlar. Özel Harekâtçı po- lisler de panzerlerde elleri ağır makineli tüfeklerin te- tiğinde teyakkuzla bekliyorlar…” Bölge halkına terör örgütünden korkmamasını, karşı çıkmasını salık verdiği konuşmalar yaptığı me- kânlara, alanlara böylesine görkemli güvenlik ön- lemleri arasında gidiyor. Bir başka deyişle özetlemek gerekirse teröre kar- şı davranışlarını; âleme veriyor talkını, kendi yutu- yor salkımı! “Aaa, bak Yüksekovalı! Hastane diyordun, al sana hastane!” Demokrat Parti’nin 1950’lerdeki propagandası- nın tıpkısının aynısı. 1952’de Bilecik’te ara seçimler... Bir sabah da- vullar çalınıyor sokakta, halka duyuru: DP ileri ge- lenleri hastane açıyor! Şipşak hastane nasıl açılı- yor? Bir okulu boşaltmışlar. Eskişehir’den yataklar, bir doktor, hemşire getirmişler. Duvarlarını beyaza boyatmışlar. Bilecikli; hastane mi istiyordun, al sa- na hastane! Bir gün bir de baktık; Sakarya’nın iki yakasında işçiler yer yer kazı yapıyor. Yaygın söylenti; köprü istiyordun al sana köprü!.. Bunlar birer örnek; daha ne istersen alacaksın ama, önce oylar DP’ye! Gak desen su, guk desen et! RTE de aynı hava- da. Terörden nasıl kurtulacağını anlatacağı yerde böl- ge halkına; terör ve siyasal uzantısı üzerinden oy toplamaya, devletin her türlü olanağını parti hesa- bına seferber ederek seçim kazanmaya çalışıyor. Çalımına bakarsanız; evvel Allah vatandaşın “ya- şam hakkına saldırılara karşı” kendinden başka çı- kacak yok! İşine gelmeyen en ufak söylenti kulağına çarptı mı soluğu kameraların önünde alıyor. Oy dedin mi fellik fellik sokaklarda. Fakaattt “halkın yaşam hakkına saldırının” dik âlâ- sı olan doğalgaza altı ayda toplam yüzde 80, hele son kez yüzde 25’e yakın zam yapılmasını adeta duymazlıktan geliyor. BOTAŞ’ın, başta Gökçek’in Ankara’sı, kimi be- lediyelerle kamu kuruluşlarından alacağı 15 milyar YTL’yi tahsil edemediği için son zamma gereksin- diği ortada. RTE, zammı önlemek için ne yaptı? BOTAŞ’ın alacaklarının ödenmesi için önlem alacağı yerde, başta Melih Gökçek’in belediyesinin borçları olmak üzere, silme operasyonları başlattı. Zamları önlemek için ne yapabilirdi? Yolu yorda- mı bulunarak halka çıkarılan fatura bütçeden karşı- lanabilirdi. AKP’nin sloganı; halkın gözüne bakarak halk adı- na halka kazık atmak! [email protected] / IŞIL ÖZGENTÜRK SAYFA CUMHURİYET 16 HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB 19 Edirne B 21 Kocaeli PB 21 Çanakkale B 21 İzmir B 26 Manisa B 26 Aydın B 27 Denizli B 24 Zonguldak B 18 Sinop B 18 Samsun B 20 Trabzon B 18 Giresun B 18 Ankara S 20 Eskişehir B 18 Konya B 17 Sıvas S 15 Antalya B 27 Adana B 28 Mersin B 27 Diyarbakır B 23 Şanlıurfa B 23 Mardin B 19 Siirt B 19 Hakkâri Y 20 Van Y 11 Kars B 12 Oslo B 4 Helsinki PB 9 Stockholm PB 5 Londra PB 14 Amsterdam PB 13 Brüksel Y 14 Paris PB 15 Bonn B 12 Münih B 16 Berlin PB 13 Budapeşte Y 17 Madrid B 19 Viyana B 20 Belgrad PB 22 Soyfa PB 23 Roma Y 23 Atina PB 24 Zürih Y 15 Moskova PB 6 Aşkabat PB 20 Astana PB 15 Taşkent B 20 Bakû PB 14 Bişkek PB 17 Tiflis PB 21 Kahire B 26 Şam B 21 Yurdun kuzey ve gü- neydoğu kesimleri par- çalı çok bulutlu, Hakkari ve Şırnak çevreleri kısa süreli sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. HAva sıcaklığı yurdun kuzey kesimlerinde 2-4 dere- ce azalacak, diğer yer- lerde önemli bir deği- şiklik olmayacak. 4 KASIM 2008 SALI Mustafa isilozgenturk gmail.com Baştarafı Arka Sayfada İstanbul Haber Servisi - Ergenekon da- vasõnõn yedinci oturumu da iddianamenin okunmasõyla geçti. Oturumun öğleden önceki bölümünde, iddianamedeki gazetemize bom- ba atõlmasõ ve Danõştay 2. Dairesi üyelerine yönelik silahlõ saldõrõ ve üye yargõç Musta- fa Yücel Özbilgin’in öldürülmesi olaylarõ- nõn anlatõldõğõ bölüm ayrõntõlõ olarak okun- du. Ankara 11. Ağõr Ceza Mahkemesi’nde yargõlanan sanõk Osman Yıldırım’õn Erge- nekon dosyasõnda tanõk olarak verdiği ifade de okunan bölümler arasõnda yer aldõ. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İşçi Par- tisi Genel Başkanõ Doğu Perinçek, emekli Yüzbaşõ Muzaffer Tekin’in de aralarõnda bulunduğu 46’sõ tutuklu 86 sanõğõn “TC hü- kümetini yıkmaya teşebbüs” suçundan yargõlandõğõ Ergenekon davasõnõn dünkü oturumunda da iddianame okundu. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ce- zaevi içindeki duruşma salonunda görülen da- vanõn yedinci duruşmasõna 45’i tutuklu, 59 sanõk katõldõ. Salonda, 20’ye yakõn sanõk avu- katõ hazõr bulundu. Tutuklu sanõk Hayrettin Ertekin, Siliv- ri Devlet Hastanesi’ne kaldõrõldõğõ için du- ruşmaya getirilmedi. Kimlik tespiti yapõlan tutuksuz sanõk Hayrullah Mahmut Özgür, gazeteci olduğunu söyledi. Özgür, aylõk ge- lirinin sorulmasõ üzerine “Aylık gelirim yok, 4 yıldır geçinemiyorum. AKP hükümeti çalışmamı engelliyor. Sizin gibi devlet bana maaş ödemiyor” dedi. Mahkeme Başkanõ Köksal Şengün, “Lütfen sorulan sorulara cevap verin” deyince Özgür, “Gerçek bu. Sorduğunuz sorunun ceva- bı budur” karşõlõğõnõ verdi. Cumhuriyet sav- cõlarõ Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taş- kın, iddianameye kaldõklarõ yerden okuma- ya devam ettiler. Öğleden önce, iddianamenin 445. sayfa- sõndan 482. sayfasõna kadar okudular. Emin Gürses, duruşma sõrasõnda, yanõnda getirdiği Zaman gazetesi sayfalarõnõ Doğu Perin- çek’e, sonra da avukatõ Filiz Esen’e verdi. Esen, Gürses’in kendisine 31 Ekim 2008 ta- rihli Zaman gazetesini verdiğini belirterek gazetede yer alan Ergenekon davasõ haber- lerinde müvekkili hakkõnda asõlsõz iddiala- rõn olduğunu söyledi. Gazete hakkõnda ya- sal işlem başlatacağõnõ söyleyen Esen, “Ha- berde müvekkilimin Abdullah Öcalan ile görüştüğü iddia ediliyor. Bu hiçbir şekil- de doğru değil” dedi. Duruşmaya katõlõm diğer haftalara oranla daha da az oldu. Duruşmayõ Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile davayõ izlemeye gelen eşi Türkan Alemdaroğlu ve Muzaffer Te- kin’in eşi ile toplam 13 sanõk yakõnõ izledi. Ayrõca duruşma salonu girişinin sol tarafõnda, 65 metrekarelik bir alanda salon genişletme inşaatõ başladõ. Duruşma salonunun izleyi- cilere ayrõlan bölümü ile yeni yapõlan bölüm, aradaki duvar yõkõldõktan sonra birleştirile- cek. Adalet Bakanlõğõ, daha sonra açõlacak davalarõn birleştirilme ihtimali nedeniyle yeni bir salon aramaya başladõ. Silivri İnfaz Kurumlarõ Yerleşkesi içerisindeki bir spor sa- lonunun duruşma salonuna çevrileceği öğ- renildi. Mahkeme heyeti, 28 Ekim’de görü- len 4. oturumda, Ergenekon davasõnõn gö- rüldüğü salonun ileriye dönük ihtiyaca cevap veremeyebileceğini belirtmiş, en kõsa za- manda daha büyük bir duruşma salonunun düzenlenmesi için Adalet Bakanlõğõ’na ya- zõ yazõlmasõna karar vermişti. Ana yoldan ce- zaevi girişine kadar olan toprak yol da dün asfaltlandõ. İstanbul Haber Servisi - Gazetemizin eski Genel Yayõn Yönetmenlerinden Oktay Kurtböke dün Zincirlikuyu’daki mezarõ başõnda törenle anõldõ. Törene ailesi, yakõnlarõ, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanõ Orhan Erinç, eski İçişleri Bakanõ Saadettin Tantan, Şişli Belediye Başkanõ Mustafa Sarõgül, eski İstanbul milletvekillerinden Nazif Okumuş ve gazetemiz çalõşanlarõ katõldõ. Saygõ duruşunun ardõndan dualar okundu, Kurtböke’nin ailesi törene katõlanlara şeker ve lokum dağõttõ. (FOTOĞRAF: UĞUR DEMİR) 60 kaçak göçmen ölü bulundu NAİROBİ (AA) - Uluslararasõ Sõnõr Tanõma- yan Doktorlar örgütü, Yemen sahilinde hafta sonu Somali ve Etiyopya’dan geldiği sanõlan 60 kaçak göçmenin cesedinin bulunduğunu bildirdi. Örgütten yapõlan açõklamada, Ye- men’e sağ olarak ulaşan kaçak göçmenlerin, Somali’nin Bosasso Limanõ’ndan yola çõktõk- larõnõ, savaş ve yoksulluk nedeniyle ülkeden kaçtõklarõnõ söyledikleri belirtildi. SELDA GÜNEYSU ANKARA - Gazeteci Can Dündar’õn senaryosunu yazõp yönettiği, Türkiye Cumhuriye- ti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamöyküsüyle Mil- li Mücadele’yi konu alan “Mus- tafa” filmine ilişkin tartõşmalar devam ediyor. Eski Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanõ Prof. Dr. Necdet Adabağ, bugün Türkiye’de tartõşmaya açõlacak birçok insan varken neden Atatürk gibi önemli bir kişiyi tartõşmaya açacak filmlere imza atõldõğõnõ an- lamanõn mümkün olmadõğõnõ di- le getirdi. Adabağ şunlarõ söyle- di: “Ben bu belgesel film daha vizyona girmeden, televizyon- larda fragmanları dönerken, olmadığı inancına sahiptim. Ni- tekim yanılmadım. Çünkü, film çok önemsenecek bir yapı taşı- mıyor. Filmde Atatürk’ü ya- kından tanıyan, onun görüşle- rini okuyanların yabancısı ol- duğu konular da anlatılmıyor. Ancak filmde çok çarpıcı akta- rımlar var. Yorumsuzluk var en önemlisi bu filmde. Belki bazı- ları, ‘Bu bir belgesel yapõmdõr, yorum olmaz’ diye düşünebilir, ancak Atatürk gibi önemli ki- şileri anlatan belgesellerde yo- rum yapılmalıdır. Yoruma yer verilmediği zaman, ortaya bir belge atılır ve o belge doğrul- tusunda ‘İşte Atatürk budur’ de- nilir. Örneğin filmdeki dikta- törlük meselesi. Atatürk’ü dik- tatör ettiler bıraktılar. İngiliz gazetesinin Atatürk hakkında o dönem diktatör şeklindeki ifa- delerine yer verdiler ve bırak- tılar. Karşı tez nerede? Bunun yanı sıra filmde, Atatürk’ün padişah tarafından Samsun’a gönderildiği meselesi var. Bel- ki o dönem Atatürk ile padişah, aralarında konuşmuş olabilir- ler, ama siz neden filmde, pa- dişahın Atatürk hakkındaki daha sonra oluşan görüşlerine yer vermiyorsunuz? Padişahın bir İngiliz gemisine binip kaç- tığını niye dile getirmiyorsu- nuz?” Filmde, Kürt sorununa da de- ğinildiğini anlatan Adabağ, “Bir tek cümle geçiyor fimde: Kürt- lere özgürlük. 1924 Anayasa- sı’na bakarsanız, anayasada yok böyle bir şey. İçki ve siga- ‘Atatürk’ü diktatör ettiler, bıraktılar’ ra meselesi de olacak şey değil. Filme göre Atatürk, günde bir büyük rakıyla 3 paket sigara içiyormuş. Bana göre Ata- türk’ün sağlığına zarar veren bunlar değil. Zaten bu kadar çok içkiyi ve sigarayı bir gün- de tüketebileceğini de sanmı- yorum. Çünkü O dâhi, kafa- sındaki düşünceleri başkasıy- la paylaşma şansına sahip de- ğildir. Bundan daha büyük bir yalnızlık olamaz diye dü- şünüyorum” dedi. ‘Mutlu olmadım’ Filmde Atatürk’ün son zaman- larõnõ Çankaya’da hiçbir şey yap- madan geçirdiği, her işin Türki- ye’nin ikinci Cumhurbaşkanõ İs- met İnönü’ye kaldõğõnõn da be- lirtildiğini söyleyen Adabağ, “Yapmayın, bunlar haksızlıktır. Gençlere böyle bir imge yara- tılamaz. Bugün Türkiye’de on- larca insan varken tartışmaya açılması gereken, neden özel- likle içinde bulunduğumuz bu- günlerde, Atatürk’ü tartışma- ya açıyorlar anlamak müm- kün değil” görüşünü dile getirdi. Eski Kültür Bakanlõğõ Müsteşar Yardõmcõsõ Hasan Hüseyin Ak- bulut, filmden mutluluk duyma- dõğõnõ söyledi. Duruşma salonu genişletiliyor Oktay Kurtböke anıldı Önlem alacaklarına kızıyorlar ANKARA/İSTANBUL (Cumhu- riyet) - Dõşişleri Bakanõ Ali Babacan ve Devlet Bakanõ Nimet Çubukçu kõ- lõk değiştirerek Çocuk Esirgeme Kuru- mu’nun Ankara Saray ve İstanbul Zey- tinburnu zihinsel engelli rehabilitas- yon merkezine giren İngiliz Düşesi Sarah Ferguson’a tepki gösterdi. Ba- bacan, görüntülerin alõnõş şeklinin doğ- ru olmadõğõnõ söyledi. Çubukçu da yaptõğõ açõklamada konuyla ilgili idari soruşturma başlatõldõğõnõ belirtirken, Düşes’i suçladõ. Gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Babacan, bir gazetecinin, “York Düşe- si’nin bir televizyon kanalıyla Türki- ye’ye gelerek yetimhanelerde gizli çe- kim yaptığı öğrenildi, bu bir rahat- sızlık yarattı mı? Yarattıysa İngilte- re’ye bu rahatsızlık ne düzeyde iletil- di” sorusu üzerine, bu konunun kuşku- suz gelecek günlerde İngiliz muhataplarla değerlendirileceğini, ancak Devlet Ba- kanõ Nimet Çubukçu’nun İngiltere’deki kendi muhatabõyla temasa geçtiğini söy- ledi. Bu konunun ve görüntülerin hep- sinin teyide muhtaç olduğunu belirten Babacan, “Hepsinin araştırılması, ba- kılması gerekiyor. Eğer bizim tarafı- mızda problemler varsa, ilgili ku- rumlarımız mutlaka sorunların üze- rine gidecektir” dedi. Babacan, dün ba- zõ İngiliz gazetelerinde de konuyla ilgi- li haberler çõktõğõnõ söyleyerek “Eğer ha- berlerin hazırlanış şekli, doğruysa eğer, bu görüntülerin alınış şekli, bunlar bizim tasvip edeceğimiz yak- laşımlar değildir, onay vereceğimiz bir metot değil” diye konuştu. Rezalete idari soruşturma Devlet Bakanõ Nimet Çubukçu da yaptõğõ açõklamada konuyla ilgili idari soruşturma başlatõldõğõnõ belirtirken, Düşes’i suçladõ. Çubukçu, “Kamuo- yunun hiç şüphesi olmasın ki ‘evla- dõmõz’ gözüyle baktığımız bakıma muhtaç kişilere yapılan kötü mua- meleye neden olanlar en ağır şekilde cezalandırılacaktır. Her zaman ol- duğu gibi Bakanlığımızın hak ihlal- leri konusunda en küçük bir toleransı yoktur” dedi. Zeytinburnu Zihinsel Engelliler Bakõm ve Rehabilitasyon Merkezi’nde basõn toplantõsõ düzenleyen İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürü Seyfi Bozçelik de “Genel müdürlü- ğümüz konuyla ilgili soruşturma baş- latmıştır” dedi. “Merkez değil çocuk depoları” Ferguson ile ITN muhabiri Chris Rogers, Ankara’da Saray Çocuk Esir- geme Kurumu’na ve İstanbul’da Zey- tinburnu Rehabilitasyon Merkezi’ne kõlõk değiştirerek, yardõm görevlisi ola- rak girmiş, burada gizli kamera ile çe- kimler yapmõştõ. Daily Mail gazetesine konuşan ITN muhabiri Rogers, “Pek çok çocuk ellerinden ve ayaklarından yataklarına bağlıydı. Yerlerde yatan çocuklar gördük. Çocukların bezle- ri parasızlık yüzünden değiştirilme- mişti. İdrar ve ter kokusu dayanıl- mazdı. Sanki yetimhane değil, çocuk depolarıydı” açõklamasõnõ yaptõ. Türkiye’nin ardõndan Romanya’da da yetimhanelere benzer ziyaretler ya- pan ekibin çektiği gizli kamera görün- tüleri 7 Kasõm Cuma akşamõ İngiliz ITN televizyonunda yayõmlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle