28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 16 KASIM 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Safranbolu’dan Sevgilerle... [email protected] TÜRKİYE İŞ BANKASI MÜZESİ HOBYAR MAHALLESİ BANKACILAR CADDESİ NO:2 BAHÇEKAPI/ EMİNÖNÜ MÜZEMİZ PAZARTESİ HARİÇ HER GÜN SAAT 10:00 - 18:00 ARASI ZİYARETE AÇIKTIR muze.isbank.com.tr 10 KASIM 2008 - 8 ŞUBAT 2009 FOTOĞRAFLARLA “MetrisHarpAkademisiTatbikatı,29Mayıs1936” Safranbolu’ya gönlümü kaptırdığımda, 70’li yılların başıydı. Kentlerin bir belleği ol- duğuna inanan ve hepimize hatırlatan Me- tin Sözen Hoca’nın peşine takılıp gitmiştim ilk kez! “Safranbolu’yu görmeyen insan, bu ülkede bir gözü kör gibidir” demişti! Bu söz üzerine gidip görmemek olur mu hiç! İki gö- zü bile az bulan ben, soluğu orada almış- tım. O gün bugün fırsatı hiç kaçırmadım, her olanağı değerlendirip Safranbolu’ya gittim. Ama bu kez başka! Bu kez Leyla Gen- cer anısına düzenlenen iki günlük bir et- kinliğe katılmak üzere buradayım! Etkinliğin adı bile nice nice çağrışımlara açık: “Hem- şerimiz Türk Divası Leyla Gencer”... Anımsatayım: Leyla Gencer’in annesi Polonya asıllıydı, ama babası Karabük- Safranbolu’ya bağlı Yörük köyündendi. Hiç kuşkum yok ki, Leyla Gencer dünyanın bel- li başlı müzik merkezlerini, çeşitli kıtalardaki yeryüzü sahnelerini fethederken, kendisine teklif edilen çeşitli ulusların “vatandaşlık” ve pasaport önerilerini elinin tersiyle geri çe- virip “Ben Anadoluluyum, benim köklerim Anadolu’da” derken işte Safranbolu’dan ve Yörük köyünden güç alıyordu! Yörük kö- yündeki bir sokağa Leyla Gencer adı veril- diğinde, eşsiz Diva’nın nasıl mutlu olduğu- nu ben çok iyi anımsıyorum... Karabük Valiliği ve Ankara İtalyan Kül- tür Merkezi tarafından düzenlenen “Hem- şerimiz Türk Divası Leyla Gencer” etkinlik- leri, önceki akşam Leyla Gencer’i anma kon- seriyle başladı. İtalyan piyanist Paolo Villa’nın eşliğinde, İtalyan Soprano Paola Romanò’nun, Ley- la Gencer’in repertuvarından seçtiği eser- lerden oluşan keyifli bir program izledik. Leyla Gencer’in repertuvarında 70’in üze- rinde eser bulunduğunu düşünecek olur- sanız, seçimin pek zor olmadığını da an- larsınız! Konser öncesinde yaptığım kısa su- numda, yukarıda söylediklerimi vurguladım. Mekân harikaydı. Karabük’teki Yenişe- hir Kültür Merkezi çok iyi bir akustiğe sahip, 30’lu yılların sonunda tasarlanmış, “Aer De- co” özelliklere sahip bir tiyatro ve konser salonu. Kuruluşunda Muhsin Ertuğrul’un da katkısı ve emeği varmış. Daha sonra si- nema olarak kullanılmış. Uzun yıllar kulla- nım dışı kaldıktan sonra, yaklaşık bir ay ön- ce yeniden hizmete girmiş. 700 Kişilik sa- lon doluydu ve her yaştan izleyici vardı. Özel- likle gençler, öğrenciler buranın yeniden ya- şama katılmasından mutluluklarını dile ge- tiriyorlardı. Önceki akşam, müzik şöleninden öte be- ni en çok etkileyen, Karabük Valisi Nurul- lah Çakır’ın açış konuşması oldu. Leyla Gencer’e sahip çıkma çabası, geleceğe ya- tırım yapma tutkusuyla bütünleşiyordu. Evrensel çağdaş kültür değerlerini savu- narak, yayarak, bugünün gençlerinin yaşam alanını genişletmeye, çoğaltmaya, zengin- leştirmeye kararlıydı. Azimliydi! Hayallerini gerçekleştirmek için kolları sıvıyordu! Saf- ranbolu Kaymakamlığı, Yörük Köyü Muh- tarlığı, Yörük Vakfı ve daha gönüllü nice ka- tılımcıyla güç birliği yapıp Yörük-Safranbolu- Karabük-İstanbul-İKSV-Milano-La Scala hattında işbirliğiyle Leyla Gencer’i anarak, onun adını kullanarak, bugünün gençlerine, geleceğin evrensel değerlerine nice ışıklı yol- lar açacaktı. O yolları açmaya kararlıydı. Gerek onun gerek kaymakamın sözleri bana Leyla Gencer’in sık sık yaptığı “mis- yonum” konuşmasını anımsatıyordu. “Be- nim misyonum” diyordu Leyla Gencer, “benim misyonum müzik sevgisini, içimdeki bu tutkuyu yaymak, bu yolla cemiyete fay- dalı olmak; evrensel, çağdaş kültür bayra- ğını elden ele yarınlara taşımak...” Safranbolu Kaymakamı Gökhan Az- can, dikkatimi, 3000 kadar yükseköğrenim gören öğrenciye, ilçede hizmet veren Gü- zel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’ne, Gü- zel Sanatlar Lisesi’ne ve Müzik Bölümü öğ- rencilerine çekiyordu. Ona göre bu etkin- lik,(ve bundan sonrakiler diye ben ekliyorum) bir bakıma Leyla Gencer’in ışığıyla, genç- lere de yol gösteriyordu. Etkinliğin ikinci gününde Safranbolu’nun minyatürü diye nitelediğim Yörük Köyü’ne doğru hareket ediyoruz. Akşamüstü Saf- ranbolu Kent Müzesi’nde Evin İlyasoğ- lu’nun, Halk Kütüphanesi’nde benim soh- betlerimiz var. Ama daha önce bu yazıyı ga- zeteye yetiştirmem gerekiyor... Bir kez daha Leyla Gencer’e teşekkür edi- yorum... Yolumuzu aydınlatmaya hâlâ de- vam ediyor. Bir teşekkür de başta “Gülevi” olmak üzere, bu etkinliğe omuz vererek ge- leceği daha aydınlık ve çoksesli kılmaya ça- lışan tüm gönüllülere... [email protected] faks: 02122716 50 Ulu Önder’in hayatõmõza kazandõrdõğõ sayõsõz güzelliklerden biri de heykel sanatõdõr HeykeldekiAtatürk’ügörebilmek Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatõ- mõza kazandõrdõğõ sayõsõz güzellikler- den, yaşama sevincinden biri de heykel sanatõdõr!.. Atatürk’ün yaşadõğõ yõllarda heykeli dikilmiş midir? Atatürk ve hey- kel konusunda öncelikle bilmemiz gere- ken, Özgürlük Çocuğu’nun ilk heyke- linin hangi yõlda, hangi heykeltõraş tara- fõndan yapõldõğõ ve özellikle de nereye ko- nulduğudur!?. İtalyan heykeltõraş Kanonika’nõn ese- ri olan ve her biri Cumhuriyet tarihimi- zin birer belleğini oluşturan heykeller el- bet de vardõr. Lakin, Atatürk’ün ilk hey- kelleri onun tarafõndan yapõlmamõştõr. Bu onur, Avusturyalõ heykeltõraş Krippel’e aittir. 1924 yõlõnda yapõlan bu eser, İs- tanbul’da, Sarayburnu’nda durmaktadõr. Yani, ilk Mustafa Kemal heykeli çare- sizlik içinde kokuşmuş saraya ve onun bel bağladõğõ Avrupa ülkelerine sõrt çevirmiş, Anadolu’ya bakmaktadõr!.. Bu duruş, uy- garlõk denilen satranç oyununda son de- rece güçlü ve büyük bir taşõn duruşudur. Sömürgeciliğin, işgalciliğin hangi güçle mat edildiğinin anlatõmõdõr. Yine gör- mesini bilene büyük bir hamleyi işaret et- mektedir. Atatürk’ün ilk heykelinin Sa- rayburnu’na konulduğu ve sõrtõnõn nere- ye, yüzünün hangi yöne dönük olduğu- nu bilmemek ya da bu duruşu rastlantõ sanmak, bakõp da görememek, toplumun içinden çõkõlamayacak bir kör kuyuya sü- rüklendiğinin kanõtõdõr. O Krippel’dir ki, Ankara, Ulus Mey- danõ’ndaki Zafer Anõtõ’nõn da sanatçõsõ- dõr. 1927 yõlõnda oraya konulan bu hey- kelin de müthiş bir öyküsü vardõr: Krip- pel, heykeli meydana yerleştirdiğinde büyük, hem de çok büyük bir hata fark edilir!.. Sanatçõnõn, at üstündeki Ata- türk’ün iki yanõna koyduğu askerler Türk askerleri değildir!.. Kurtuluş savaşõ sõra- sõnda askerlerimizin miğferleri olmadõğõ gibi, üniformalarõ da farklõydõ. Krip- pel’in anõtõndaki heykeller adeta birer Al- man askerine benzemektedir!.. Açõlõş töreninden önce bu büyük gafõ görenler, artõk geri dönüşü olmayan bir yola giril- diğinden çaresiz kalõrlar. Çünkü, heykel meydana dikilmiş ve açõlõşa da çok az bir süre kalmõştõr… Herkes Atatürk’e bakmaktadõr merak- la!.. Acaba, heykeldeki hatayõ fark edecek mi, görürse ne yapacak, diye bir telaş, bir merak kalplerde serçe kuşu gibi çõrpõnõr- ken, Atatürk, Krippel’in yanõna gider, sa- natçõya elini uzatõr ve şunlarõ söyler: “Si- zi tebrik ederim beyefendi. Mehmetçi- ği hep görmek istediğim çağdaş, mo- dern kıyafetler içinde yapmışsınız!!!...” İtalyan sanatçõ Kanonika’nõn İstanbul, Taksim Meydanõ’ndaki Cumhuriyet Anõ- tõ’yla ilgili pek çok haber, yazõ okumuş- sunuzdur. Bunlar arasõnda ilk aklõma gelen, anõttaki iki Rus devlet adamõnõn varlõğõdõr. Bu tür haberler çeşitli yayõn- larda “Cumhuriyet Anıtının Sırrı” baş- lõğõyla yer almõştõr. Oysa, burada da bü- yük bir körlük vardõr!.. Bunca yõldõr, kim- senin görmediği bir eksiklik herkesin gö- zü önündedir!.. Cumhuriyet Anıtı’nın sırrı Cumhuriyet Anõtõ’nõn, bayrak tutan iki askerinbulunduğucephelerinde,askerlerin ayaklarõnõn hemen dibinde iki tane büyük su yalağõ, daha doğrusu kocaman kurna- lar bulunmaktadõr. Bu kurnalarõn üstün- de de, içlerine sularõn akacağõ, sanki musluklarõ takõlmamõş iki delik vardõr. O kurnalarõn orada ne işi vardõr?.. Atlar su içsin diye mi konuldular oraya?. Taksim,İstanbul’unsularõnõndağõtõldõğõ, yani taksim edildiği bir semttir. Kanoni- ka, yapacağõ anõtõn kentin su tarihinde önemli bir yere sahip olan “Taksim”e ko- nulacağõnõ biliyordu. Bu yüzden, anõtõ çember şeklinde bir havuz içinde dü- şünmüştür; sular deliklerden kurnalara akacak ve sonra da havuza taşacaktõr. Ne varki,bugerçekleşmemiştir.Farkõndamõ- sõnõz, ne anlatõyorum sizlere?.. Cumhuri- yetimizin adõnõ taşõyan bir anõt yõllardõr ta- mamlanmamõş,eksikbõrakõlmõşbirşekilde herkesin gözü önünde duruyor ama bu “sırrı” kimse görmüyor?.. Bunca za- mandõr, anma günlerinde onca protokol anõta çelenk koyuyor da, kimse “Kur- naların burada ne işi ola ki?” sorusunu sormuyor? Taksim’deki Cumhuriyet Anõtõ’yla il- gili anlatacağõm daha çok öykü var… On- larõ da ilerleyen haftalara bõrakalõm ve bir duyuru yapalõm:“Sunay Bey Tarihi”ad- lõ oyunumu 19 Kasõm Çarşamba günü, sa- at 21.00’de, Kadõköy Halk Eğitim Mer- kezi’nde oynuyorum. Bakmakla görmek arasõndaki perdeyi kaldõrmak isteyenlere duyurulur… 13. ULUSLARARASI ANKARA TİYATRO FESTİVALİ BAŞLADI ‘Hayat Sanatla Güzel’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Toplumsal Araştõrmalar Kültür ve Sanat İçin Vakõf (TAKSAV) tara- fõndan düzenlenen “13. Uluslarara- sı Ankara Tiyatro Festivali”, önce- ki akşam Büyük Tiyatro’da yapõlan açõlõş töreniyle başladõ. Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay ve eşi Gülten Günay, Türkiye’nin ilk Kültür Bakanõ Talât Halman, Dev- let Tiyatrolarõ (DT) Genel Müdürü Le- mi Bilgin, Devlet Opera ve Balesi Ge- nel Müdür Yardõmcõsõ Şenol Tirya- ki, tiyatro eleştirmeni Prof. Dr. Sev- da Şener, Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çalõşanlarõ Yardõmlaşma Vak- fõ (TOBAV) Başkanõ Tamer Le- vent, tiyatro ve sinema sanatçõsõ Ha- luk Bilginer, sanatçõlar ve çok sayõ- da davetli katõldõ. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ, Dev- let Tiyatrolarõ, belediyeler, yabancõ el- çilik, kültür müdürlükleri ve birçok si- vil toplum örgütünün destek verdiği etkinliğin sunuculuğunu Tayfun Ta- lipoğlu üstlendi. Festival Direktörü Yener Aksu, açõlõştaki konuşmasõn- da, “Hayat Sanatla Güzel” konusu ile başlayan festivalde, bu yõl 71 ti- yatro topluluğunun, 104 etkinlik ve 888 sanatçõ ile 27 farklõ mekânda sa- natseverlerle buluşacağõnõ söyledi. Bu yõl festival kapsamõnda bir de sos- yal sorumluluk projesi olduğunu di- le getiren Aksu, Ankara’da hiç tiyat- roya gitmemiş 2 bin kişiyi tiyatro ile tanõştõracaklarõnõ kaydetti. Aksu, bu projenin 5 yõl süreceğini ve 10 bin ki- şiyi kapsadõğõnõ anlattõ. Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay da ko- nuşmasõnda, aydõnlatõcõ bir özellik ta- şõyan tiyatronun yaşamõ yeniden yo- rumlama fõrsatõ veren bir iş olduğunu dile getirerek, yõllardõr festivale eme- ği geçenleri alkõşladõğõnõ kaydetti. Festivalin açõlõşõnda ayrõca Türki- ye’nin ilk Kültür Bakanõ Talât Hal- man’a “Emek Ödülü”, ünlü tiyatro oyuncusu Haluk Bilginer’e de “Onur Ödülü” verildi. Ardõndan, İspanyol Bambalina isimli tiyatro grubunun, kuklalarõ kullanarak oynadõklarõ “Don Kişot” adlõ oyun sahnelendi. Festival, 30 Kasõm’da sona erecek. İSTANBUL2010AVRUPAKÜLTÜRBAŞKENTİ’NEDOĞRU Sempozyuma, Avrupa ülkelerinden ve Türkiye’den kültür ve eğitim uzmanı 36 konuşmacı katıldı. Avrupa kültürü tartõşõldõ YILDIZ ÇELİK İstanbul 2010 Avrupa Kültür Baş- kenti Ajansõ ve İstanbul Kültür Sa- nat Vakfõ’nõn düzenlediği ‘Avrupa Kültürü Nedir?’ başlõklõ sempoz- yum, Avrupa ülkelerinden ve Tür- kiye’den kültür ve eğitim uzmanõ 36 konuşmacõnõn katõlõmõyla 13-14-15 Kasõm günleri The Marmara Ote- li’nde yapõldõ. Avrupa Birliği genişleme politikasõ çerçevesinde kültürel çeşitliliğin art- tõğõ bir ortamda, ‘Avrupalılık’ kav- ramõnõn ön koşullarõndan biri sayõlan ‘Avrupa Kültürü’nün irdelendiği sempozyumda, Avrupa Kültürün- de Gelenekler ve Hukuk, Genişle- meden Sonra Avrupa Kültür Po- litikaları, Avrupa Kültüründe Kent ve Mimarlık, Avrupa Kül- türünün Türkiye’ye Bakışı, Ma- caristan’ın Bakış Açısından Tür- kiye’nin Avrupa Kültüründeki Yeri, Avrupa Kültüründe Yerel Yönetimler ve Sivil Toplumun Ro- lü, Avrupa Kültüründe Göç, Kül- türel ve Dini Çeşitlilik başlõklõ ko- nular tartõşõldõ. Sempozyumda, “Türkiye Avrupa Birliği’ne aday bir ülke. Bununla ilgili süren tartışmalarda, neden mimari bir başlık yoktu” sorusuna, “Çünkü kentsel kültür Anado- lu’dan geliyor. Avrupa mimarisi, Anadolu’dan alınmış örneklerle dolu. Bundan utanıp baş edeme- yecekleri için bu tartışmalarda mimari başlık yok” yanõtõ verildi. 2009 ve 2010 yõllarõnda sürecek üç sempozyumluk dizinin ilkinin onur konuğu Macaristan Cumhuriyeti Eğitim ve Kültür Bakanõ Istvan Hiller’di.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle