28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 2008 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI [email protected] Belçika’da yabancõ kökenli işçilerin zavallõ ve perişan durumlarõ ancak bir işçi çatõdan düşüp hayatõnõ kaybedince gündeme gelir. Özellikle inşaat sektöründe işçilerin insanlõk dõşõ koşullarda çalõştõrõlmasõ ve sömürülmesi kitlesel boyutlarda sürüyor. Hem de organize bir şekilde yurtdõşõndan getirilen işçilere postmodern kölelik yaptõrõlõyor. Laken’de hiçbir güvenlik ve koruma önlemi alõnmadan çalõştõrõlan Polonyalõ bir çatõ işçisinin ölümü, Anderlech’te raslantõ sonucu Romanyalõ işçilerin 4 ton asbesti temizlerken yakalanmasõ yabancõ kökenli işçilerin insafsõzca sömürülmesi aysbergin sadece görünen kõsmõ. Denetimlerde yurtdõşõndan getirtilerek çalõştõrõlan işçilerin yaklaşõk yüzde 70’inin haklarõna saygõ duyulmadõğõ ortaya çõkõyor. Yabancõ işçilerin güçsüzlüğü ve çaresizliği haklarõnõ aramalarõna da engel oluyor. Federal parlamentoda bu işçileri taşeron şirketler aracõlõğõyla çalõştõran Belçika şirketlerinin sorumlu tutulmasõ ve işçileri yasalara uygun bir şekilde çalõştõrmasõ konusunda önergeler ele alõnõyor. Bu, aslõnda hükümetin işçilerin araç-gereç gibi kullanõlmasõna, işi bitince de bir köşeye atõlmasõna engel olmak için yapõlan bir günah çõkarma çalõşmasõ. Zaten 7 Ekim’de Dünya Sendikalar Birliği’nin uluslararasõ “insana değer veren iş” günü düzenlenmesi de dünya çapõndaki benzeri kaygõlardan kaynaklanõyor. AB kurumlarõnõn bulunduğu Schuman meydanõna dev bir araç gereç çantasõ koyan Belçika sendikalarõ ve “11.11.11” gibi Kuzey-Güney Hareketi örgütleri, “Çalışanlar araç- gereç değildir” sloganõ temelinde 2 yõl boyunca kampanya yürütmeye karar verdiler. Dünyada 1.4 milyar insanõn yoksulluk sõnõrõ altõnda yaşadõğõnõ ve 1.5 dolardan daha az kazandõğõnõ söyleyen Belçikalõ organizatörler, Belçika’da da halkõn yüzde 14.7’sinin yoksulluk sõnõrõ altõnda olduğunu ifade ediyorlar. 11 Kasõm Belçika’da önemli bir gündür. Sadece I. Dünya Savaşõ’nõn sona ermesinin anõlmasõ anlamõnda değil, evrensel dayanõşma kampanyalarõnõn yapõldõğõ gün olarak da önemlidir 11 Kasõm. 11.11.11, FOS, Oxfam ve Wereldsolidariteit gibi Hükümet Dõşõ Organizasyonlar (NGO) ve Belçika’daki sendikalar “Çalışanlar araç gereç değildir” sloganõyla “insana değer veren iş” yaşamõnõ desteklemek amacõyla bir kampanya başlattõlar. Radyo ve televizyon reklamlarõnda çalõşanlarõn araç gereç değil insan olduklarõ anõmsatõlõyor. Kampanya ile daha az şanslõ gruplardan gelen insanlarõn karõn tokluğuna çalõştõrõlmasõ ve işleri bitince de bir kenara koyulmasõ eleştiriliyor. Dünya çapõnda dayanõşmadan yana olan organizatör kuruluşlar “herkes için insanca iş ve maaş, uluslararası politikalarda insana yaraşır iş yaşamına öncelik verilmesi, dünya çapında sosyal hakların güvence altına alınması ve herkese sendika özgürlüğü ve özel sektörün denetimini” talep ediyorlar. Kampanya kapsamõnda bir ilan gazetesine de “çok işlevli eleman” başlõğõyla bir ilan verildi. Bir kadõn elemanõn fotoğrafõnõn bulunduğu ilanda “165 cm, 56 kg, yapım yılı 1992, dikiş, temizlik gibi hafif el işlerine ve telemarketing’e uygun, eldivenle daha uzun süre çalışabilir (eldiven yanında verilmiyor) Opsiyon: telefonla satış için de kullanılabilir” yazõyor. Fiyat: 1.5 Avro, Teslim: satõcõ tarafõndan, Ödeme şekli: teslimat sõrasõnda nakit olarak belirtilmiş. İlan inşaat malzemeleri kategorisi altõndaki araç gereçler bölümüne konulmuş durumda. “Eşyanın konumu: neredeyse yeni” yazõyor. “Çalışanlar araç gereç değildir” sloganõ tuttu ve krize rağmen gelişmekte olan ülkelere aktarõlmak üzere bu yõl geçen yõldan daha fazla yardõm toplandõ. Bir tarafta çalõşanlarõn insan olduğunu anõmsatan kampanyalar yapõlõrken mali kriz nedeniyle liberalizmin cenaze törenini hazõrlamak üzere olan bizim Belçikalõ sosyalistlerin Obama’ya destek gecesi düzenleyip, “Umudumuz Obama” naralarõ atmasõnõ tabii ki anlayamadõm. Mübarek, sanki Fransa’da ya da Almanya’da sosyalist partiler kazanõyor. Ne günlere kaldõk dostlar, ne acõdõr bizim halimiz! Sosyalist partiler kapitalistlerden medet umar hale geldi! Neredeyse “Dünyanın bütün sosyalistleri birleşin! Ve Obama’yı destekleyin!” diyecekler! Çalõşanlarõn “insan” olduğunu anõmsatan kampanya gibi biz de “Sol partiler ‘sosyalist’tir” sloganõyla sosyalist partilere dönük bir kampanya mõ başlatsak acaba? [email protected] ERDİNÇ UTKU BRÜKSEL Hep cesurlarõn işidir aşk... Küresel krizle birlikte dünyanõn dengesi nasõl da bozuldu ve piyasalar nasõl da altüst oldu bir anda değil mi?.. Almanya’da başlayan grevler, kapanan iş yerleriyle işten çõkarmalar, iflaslar ve zam furyasõ, yüzü zaten gülmeyi unutmuş insan sayõsõnõ aniden ikiye katladõ. Münih’te sabahõn köründe metrolar “asık suratlı” yolcularla dolu artõk!.. Neredeyse ülke çapõnda ilan edilecek “tasarruf seferberliği” yüzünden insanlarda ne moral kaldõ ne de keyif.. İşte böyle bir ortamda, kasvetli pazar sabahlarõnõn mahmurluğu ile uyanõp da köşedeki tütüncüden gazetelerimi alõrken Süddeutsche Zeitung’daki bir yazõ gözüme ilişiyor... Kai Strittmatter imzalõ yazõda “Tanınmış bir İslamcı cezasız kalıyor” deniyor ve “Hüseyin Üzmez olayı” bütün ayrõntõlarõ ile anlatõlõyor... Alman basõnõnda “Deniz Feneri” olayõndan sonra “Üzmez” de şaşõrtõyor Almanlarõ!. “Üzmez” bütün Türkiye’yi üzdüğü gibi şimdi de Almanlarõ şaşkõna uğratõyor... Esas şaşkõnlõk, suçlunun cezasõz kalõşõ. Şimdi bu dertleri kiminle paylaşõrsõnõz bir pazar sabahõnda... Son haftalardaki dalgalanmalar ve kõrõlmalar zaten enikonu morallerimizi bozdu. Canõm sõkkõn halde koltuğumun altõnda gazeteler, İsar Kõyõsõ’na doğru yürüyorum.. Bir park bankõnda birbirine sarõlmõş iki sevgiliye rastlamak beni yumuşatõp gülümsetiyor... İnsan yine de güzel şeyler düşünüp düşler kurmadan yapamõyor onca hüzne rağmen... Akla takõlan güzel bir sözcük, eski bir şarkõnõn dizeleri ya da bir filmden pasajlarõn yanõ sõra telesekretere bõrakõlmõş bir çift söz ve e-postama atõlmõş mesajlarla bile insan oyalanõp mutlu olabiliyor... Bense esasen haftalarca önce Antalya’dan Kumluca’ya dolmuşla giderken, önümde giden “07 YDR 06” plakalõ eski bir kamyonun kasasõna yazõlõ bir cümleyi inanõn hâlâ daha unutamõyorum. “Hep, cesurların işidir aşk!..” Bir kamyon kasasõna yazõlmõş bu aşk tarifine siz ne diyeceksiniz.. ama ben resmen bayõldõm. Aşk’õn ve gerçek sevginin “cesaret”le ilintisi ilginç bir saptama. Antik çağlardan itibaren aşk tanõmlamalarõnda Ovidius’un ve Tibulus’un duygularõ da aşağõ yukarõ aynõdõr. Demek ki, aşk cesaret, dürüstlük ve iki vücutta yaşayan tek ruhu gerektirir ki bizim kamyon şoförü yüzde yüz haklõ. Aslõnda gerginlikler içindeki şu günlerde sizin de biraz duygusallõklara gereksiniminiz olduğu kesin. Almanlara gelince... “Almanlar aşkı internette ve Facebook’ta arıyorlar” başlõklõ bir yazõ okumuştum geçenlerde Stern dergisinde. Oysa “sanal aşk”larõn moda olduğu günümüzde, o eski “ölümsüz aşk”larõ tanõmlamak bile zor... Günümüzde Almanlarõn en çok faşinglerde âşõk olduğunu da duymuşsunuzdur. Bu sene de faşing curcunasõ başladõ. Başlangõcõ Köln yaptõ. Almanya’da düzenlenen en büyük şenliklerden biri sayõlan Köln karnavalõ on birinci ayõn, on birinde ve saat on biri on bir geçe resmen başladõ. Bu seneki karnaval armasõnda cami motifi de var. Günlerce sürecek Köln karnavalõnda olduğu gibi, Münih’te de şubat ayõndaki dev şölen yine Viktualien meydanõnda olacak... Yüzlerini gözlerini boyayõp, takma bir plastik burunla birlikte, yanaklara rujla kondurulmuş kalp ve öpücük motifiyle sokağa fõrlayan binlerce insanõn dans etmesi artõk geleneksel bir çõlgõnlõk gösterisi olarak kabul ediliyor. Münihlilerin bayõldõğõ bu günlerdeki faşing balolarõnõn yanõ sõra, sanatla iç içe yaşayan kentteki galerilerde de yüzlerce sergi açõlõyor... Bunlarõn içinde bizi en çok sevindirenlerden biri ise dünyaca ünlü seramik ustamõz Jale Yılmabaşar’õn Max-Planc Enstitüsü’nde 13 Kasõm’da açtõğõ sergisi oldu. Artõk sonbaharõ yavaşça uğurladõğõmõz şu günlerde caddeleri arşõnladõğõm bir pazar gününün akşamõnda epeydir uğramadõğõm Yunan tavernasõ “Agora”dan içeri giriyorum. Agora’nõn sahibi Suzi ve kocasõ Hristo gülümsüyor... Boş masalara buzuki çalan bir müzisyenin tõnõlarõ beni Selanik ve ardõndan adeta İstanbul’a götürüyor... Bir kadeh rakõ bile İstanbul’u özlemeye yeterli!.. Ardõndan İstiklal Caddesi’ni ve Nevizade’yi haydi hatõrlamayõn bakalõm!.. Sonra o sokağa damgasõnõ vurmuş İmroz Meyhanesi’nin sahibi Yorgo ile duvarlarda sararmõş çerçevelenmiş eski yazõlarõn anõlarõ... Şimdi sõra sõra o meyhanelerden taşan anason kokusu ile yağmurun õslaklõğõnda parlayan o sokakta, bir akşam alacasõnda dolaşmayõ siz de olsanõz mutlaka özlersiniz uzaklarda... Ve cesaretle yaşanan aşklar gelir akla... Kim ne derse desin, sonbahar sonlarõnda insanlar biraz melankolik olurlar... Ve bir kamyon kasasõndaki o cümle aklõnõzdan imkânõ yok çõkmaz artõk... “Hep, cesurların işidir aşk!..” İyi pazarlar. EROL ÖZKAN MÜNİH ABD’de balayõhavasõ Postmodernkölelik... Amerika 4 Kasõm’da seçtiği yeni başkanõ Barack Obama ile balayõ yaşõyor. ABD tarihine geçen ilk siyah başkanla “Amerikan rüyasının” gerçekleştiği, ülkenin bundan sonra yepyeni bir rota çizeceği, iyi eğitimli, güzel konuşan, genç ve yakõşõklõ başkanõn savaşlarõ bitireceği, ekonomik krizi aşacağõ, ABD’nin dünyadaki imajõnõ yenileyeceği, dünyanõn diğer bölgelerinde artõk süper gücün zulüm, baskõ, şiddete başvurmaksõzõn diyalog yoluyla çözümler yaratarak adil bir yaklaşõm getireceği konuşuluyor... Gülümsüyor musunuz? Daha bitmedi. Obama’nõn ABD’ye Batõ Avrupa ülkelerindekine benzer bir sosyal refah devlet modeli biçtiği, serbest piyasa ekonomisini korurken devletin müdahalesini reddetmeyeceği, zenginlere ve dev şirketlere daha fazla vergi yükü getirirken, orta sõnõfa vergi indirimi ve teşvikler sunacağõ, tüm çocuklarõn sağlõk sigortasõndan faydalanacağõ, yeni iş sahalarõnõn yaratõlarak istihdamõn artacağõ bir sistem getireceğinden söz ediliyor. Dünyanõn belki de en önemli sorunlarõndan küresel õsõnmaya çözüm bulmada Obama’nõn Amerika’sõnõn liderliğe soyunacağõ, bugüne kadar reddettiği Kyoto Protokolü ya da onun ardõndan getirilecek yeni anlaşmayõ ilk imzalayanlardan olacağõ, karbondioksit gaz salõnõmlarõnõ azaltmak için kararlõ adõmlar atacağõ, diğer ülkelerle küresel õsõnma ile mücadelede etkin işbirliği içine gireceği anlatõlõyor. Deniyor ki Obama ABD’nin en büyük başkanlarõndan biri olacak. Büyük bir hata olan Irak savaşõnõ bitirecek, El Kaide lideri Usame bin Ladin’i öldürecek, Afganistan’dan zaferle dönecek, dünyanõn farklõ bölgelerinde süregelen soykõrõm, katliam, savaşlarõ bitirmek için elinden geleni yapacak. Bitirilmeyen savaşlar silah üreticilerini tõka basa beslerken ağõzlarõna bir lokma ekmek girmeyen milyonlarca yoksulu doyurmak, yaşatmak ve korumak için çalõşacak. Obama yalnõzca Amerika’nõn değil, bu gezegenin başkanõ olacak. Elinde âsâsõ adalet ve mutluluk dağõtacak!? Şimdiden ikonlaştõrõlan bu genç başkanõnõn en büyük laneti hiç kuşkusuz kendisini bekleyen bu yüksek beklentiler olacak. Seçmenlerine “ümit” etmeleri çağrõsõnda bulunan Obama, ülkesinin ve dünya halkõnõn bu kadar büyük bir ümitsizlik içinde olduğunun farkõnda mõydõ? ABD’nin bugüne kadar ki berbat politikalarõnõn bir kõsmõnõ pekâlâ iyileştirebilir Obama. Ancak yeni başkan olağanüstü güçleri olan bir büyücü, peygamber ya da kurtarõcõ olmayacak. Yeni dönemin politika tiyatrosunda Amerika yeni bir kahraman ve farklõ bir maskeyle dünya seyircisini selamlayacak. Ancak bu sefer oyunu izleyenler büyük bir çoşkuyla bu kahramanõn “gerçek” olmasõnõ ümit ediyor olacak. ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON Eski köye yeni bayram Rusya’ya ilk geldiğim günlerde bir Rus ahbabõm, bana “Rusya’da her zaman karşındaki kişiye ‘bayramõn kutlu olsun’ diyebilirsin. Çünkü mutlaka birilerinin bir bayramı vardır” demişti. Gerçekten de, Rusya’da olsun Ukrayna’da olsun, bir süre kalan ve yerleşik duruma geçen birinin dikkatini, bayramlarõn bolluğu çeker: Resmi bayramlar, dini bayramlar ve bir de belli meslek mensuplarõnõn bir bayram ortamõnda kutladõklarõ kendi günleri (muhasebeciler günü, hukukçular günü gibi)... İşte böyle bir bayram bolluğunun yaşandõğõ Rusya’da, bundan üç yõl önce, eski bir bayram iptal edilerek, yerine yeni bir bayram eklendi. Ekim Devrimi’nin yõldönümü olan 7 Kasõm, Sovyetler Birliği dağõldõktan sonra da resmi bayram olarak kutlanmaya devam etmişti; ta ki, 2004 yõlõnda, Rusya parlamentosunda, Rus Ortodoks Kilisesi’ne yakõn milletvekillerinin inisiyatifiyle yeni bir karar alõnõncaya kadar. Söz konusu karar, 7 Kasõm’õn 2004 yõlõnda son kez kutlanmasõnõ ve bir sonraki yõl, 4 Kasõm’õn “ulusal dayanışma bayramı” olarak kutlanmasõnõ öngörüyordu. 4 Kasõm 1612’de Rus halkõ, aralarõndaki bütün iç çatõşmalarõ bõrakarak güçbirliği yapmõş ve Moskova’yõ Polonya işgalinden ve Polonyalõlarõn kuklasõ durumundaki Çar II. Dimitri’den (Düzmece Dimitri) kurtarmõşlardõ. Rusya yönetimi, Sovyet döneminin bayramõ olan ve o dönemde halkõn çoğunluğu tarafõndan olmasa bile, yine de geniş kitleler tarafõndan kutlanan bir bayramõ iptal ederek, onun yerine, 393 yõldõr kimsenin kutlamayõ düşünmediği bir günü milli birlik ve beraberlik bayramõ ilan etmiş oldu. Rusya’nõn neden böyle bir adõma gittiğine ilişkin, farklõ nedenler öne sürülebilir. Bunlardan birincisi; Rusya, Sovyet mirasõna sahip çõkõyor ve Sovyetler Birliği’nin dağõlmasõndan duyulan rahatsõzlõğõ Rus devlet ve siyaset adamlarõ, her fõrsatta dile getiriyorlar. Ukrayna’nõn ve diğer bazõ eski Sovyet ülkelerinin “Sovyet işgalinden” ve “Sovyet zulmünden, soykırımından” bahsetmeleri de, Rus yöneticilerin sert tepkilerine neden oluyor. Fakat şimdiki Rusya açõsõndan sahiplenilmesi gereken Sovyet değerleri değil, Moskova merkezli olan Sovyet imparatorluğu, yani kendi tarihleri. 9 Mayõs Zafer Bayramõ da, o nedenle, büyük bir coşkuyla anõlõyor ve bayramlarda üç renkli Rus bayrağõ ile -orak çekiçsiz- kõzõl bayrak, resmi kurumlarda yan yana dalgalanõyor. Fakat aynõ Rusya açõsõndan Ekim Devrimi, savunduğu mülkiyet biçimine ek olarak, bir diğer imparatorluğun, yani Çarlõk Rusyasõ’nõn dağõlmasõna neden olduğu için, Rusya yönetimi tarafõndan gayet uğursuz bir olay olarak görülüyor. Bu, yeni Rus zihniyetinin Lenin ve Stalin hakkõndaki düşüncelerini de açõklõyor. Yeni zihniyet, Lenin’i imparatorluk yõkan bir Alman ajanõ olarak görürken, Stalin’i ülkeyi yeniden kuran ve süpergüç seviyesine çõkartan bir “baba” olarak değerlendiriyor. İkinci bir nokta, kilisenin giderek devlet içinde devlet haline gelmiş olmasõ. Sovyetler Birliği’nin dağõlmasõndan sonra kõsmen Yeltsin, büyük ölçüde Putin döneminde devlet, sosyal sorunlardan dõş politikaya kadar pek çok konuda kilisenin yardõmõna ihtiyaç duydu. Bunun karşõlõğõnda da ona istediği pek çok konuda imtiyazlar tanõdõ. Bunlarõn sonucunda, yeni resmi ideolojinin oluşturulmasõnda kilise, daha hâkim hale geldi. Bunun son örneği, geçen ay Rusya yargõ organlarõnõn, Bolşevikler tarafõndan kurşuna dizilen son Çar II. Nikolay ve ailesinin itibarõnõ iade etmesinde görüldü. Kilise, 2000 yõlõnda, çar ve ailesini “aziz” ilan etmiş ve kitleler, adõ Rasputin’le muhtelif dedikodulara karõşan olan Çariçe Aleksandra Fyodorovna’nõn ikonlarõnõn önünde mumlar yakarak adaklar adamaya başlamõşlardõ. Şimdi, devlet tarafõndan da çarlõk yönetimi meşru, Ekim Devrimi ise gayrimeşru ilan edilmiş oldu. Bir üçüncü neden olarak, diyasporayla bağlarõ kurma çabasõnõ sayabiliriz. Bir zamanlar Ekim Devrimi’nde her şeyini bõrakarak Batõ’ya kaçmõş ve şimdi orada önemli konuma gelmiş olan diyasporayla yakõn ilişkiler kurmak, yönetim açõsõndan önem taşõyor. Dördüncüsüyse, Sovyetler’in dağõlmasõndan hemen sonraki siyasi ve ekonomik çalkantõ dönemlerinde yeni yönetim, eski rejimin kalõntõlarõnõ kaldõracak gücü kendisinde bulamamõştõ. Şimdi, Rusya’yõ yeniden saygõn bir konuma getiren yeni yönetim, bu gücü kendisinde daha rahat buldu. Böyle olunca da, kitlelere “Kasım ayında bayram istiyorsanız, işte size yeni bayram” diyerek, 1612’den beri kutlanmayan bir günü ulusal bayram ilan etti. Eskiyle hesaplaşmak isteyenlerin son hedefi, Lenin’in Kõzõl Meydan’daki mozolesi. Kamuoyunun hazõr olduğu düşünüldüğünde, sõra oraya gelecek. DENİZ BERKTAY KİEV ‘James Bond oteli’ partiyle açıldı Dünyaca ünlü kadın iç giyim ve güzellik ürünleri markası Victoria’s Secret modelleri, ABD’nin turistik kenti Miami’de, James Bond filmi “Altınparmak”a ev sahipliği yapan tarihi bir otelin açılışına katıldı. Yatla geldikleri Fontainebleau Oteli’ndeki açılış partisine katılan modeller, daha sonra podyuma çıkarak ünlü markanın son ürünlerini tanıttı. Victoria’s Secret Miami defilesi görüntüleri 3 Aralık günü televizyonda yayımlanacak. (Fotoğraf: AFP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle