02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çözüm nerde? Arıyoruz, bulamıyoruz! Arar gibi yapıyoruz! Tek partiye dönüştürülmüş bir siyasal yaşam daha iyidir, sanıyoruz... Öteden beri halkımıza bu yanlış, ters düşünceyi sunuyoruz. Demokrasinin tek çö- züm olduğunu bildiğimiz halde!.. Bu ülkenin bütün insanlarının istedikleri gibi düşünmeleri, özgürce oy verebilmeleri, demokrasinin baş koşulu değil mi- dir? TBMM’de ille de bir ya da en çok iki partinin bu- lunmasının demokrasiye aykırı olduğunu bir türlü kabul edemiyoruz. Seçmenin, sevdiği, beğendiği, yararlı gördüğü partilere, görüşlere oy vermesini, ülke yönetiminde çoğulculuğun kaçınılmazlığını bir türlü içimize sindiremiyoruz... Demokrasiyi kurmanın, yerleştirmenin tek yolu ne- dir? Genel seçimlerde yüzde onluk oylama düzenini kaldırmaktır. Böylece değişik görüşlerin, düşün- celerin çarpışacağı, en doğrusunun, en yararlısının benimseneceği bir TBMM yaratmak... Hangi demokrasilerde var böyle yüzde onluk en- gel? Bir parti milyonlarca oy alıyor, ama bir tek mil- letvekilini Meclis’e soka- mıyor! Belli ellere, belli gö- rüşlere, açıkçası iki büyük partinin liderlerine bırakılı- yor ülkeyi yönetme so- rumluluğu... İşte içinde çırpındığımız çıkmaz... Yüzde beş, yüzde üç barajlar halkın sesini du- yuracak, soluk almasını sağlayacaktır. Meclislerde siyasal tartışmaların daha düzenli, daha dengeli, da- ha nitelikli olmasına yol açacaktır. Ama bugün ne Tayyip ne de Baykal gerçek bir demokrasinin ku- rulmasından yana görülmüyor! Ben iktidardayım, sen muhalefettesin, böyle sürsün, oh ne güzel!.. Belki bir gün yüzde onluk barajla iktidar olur ya da olmazsın ama bu millet hiçbir zaman gerçek de- mokrasiye kavuşamaz!.. Çözüm isteyenler, önce demokrasiden uzak partilerin hegemonyasından kurtulmamızın çaresini düşünmelidirler. Tek çözüm, seçim barajını yüzde 5’lere, hatta 3’le- re indirtebilmektedir. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Çözüm İsteyen Kim? CMYB C M Y B PENCERE Medya Mide Bulandırıyor... Ethem Sancak kim?.. Sözü Fethullahçı, öteki deyişle Feto’cu Zaman gazetesine bırakmakta yarar var: Siirt’te aşiret reisi... Eski Maocu.. Marksçı.. Eski komünist.. Kendi ifadesine göre meşhur Şaban Diş- li’nin yakın arkadaşı.. İlaç dağıtım sektörünün yüzde 40’ını elinde bulunduran ‘Hedef Alliance’in patronu.. Daha birçok şirketin de patronu.. Televizyonda Kanal 24’ün patronu.. Star gazetesinin patronu... Fethullahçı Zaman gazetesi adına Ethem Sancak’la röportaj yapan Nuriye Akman soruyor: “- Siz patron olarak haberlere karışır mısı- nız?.. Yoksa ‘Gazeteciler bilir’ mi dersiniz?” Patron yanıtlıyor: “- Ben gazetenin yayın stratejisini stratejik anlamda çok kalın çizgilerle beraber oluştu- rurum.” Ayrıca röportajın manşete çıkardığı laflarıyla da Ethem Sancak’ın kimliği damgalanıyor... Ne demiş Star’ın patronu: “- Tayyip Erdoğan benim idolüm...” Bu da yetmemiş, eklemiş: “- Ben ona sevdalıyım...” Vay.. vay.. vay.. Bu arada bir nokta daha ilgimi çekti... Soruyorlar: “- Ergenekon kapsamında (Savcı Zekeriya Öz’e) ifade verdiniz, size ne sordular?..” Yanıt: “- Tuncay Güney bazı iddialarda bulunmuş, benimle ilgili, onu sordular...” Not: Bu Tuncay Güney Ergenekon davası- nın maskotu, fıttırık bir ajan, Kanada’da ha- ham olduğu belirtilen bir kişi... Şimdi gelelim yazımızın can alıcı noktasına... Star’ın dünkü sayısında (12 Kasım 2008) sür- manşet haberini üç kişinin yan yana fotoğ- rafları süslüyor: Doğu Perinçek.. Veli Küçük.. Aydın Doğan.. İkinci başlıktaki şu tümce gazetenin ama- cını vurguluyor: “Aydın Doğan neden Ergenekon sanığı de- ğil?..” Sen şu komünistlikten, Marksçılıktan, Mao- culuktan dönme aşiret reisinin medyada yaptığına bak... Medya ne hallere düştü?.. Peki, elle tutulur, gözle görülürcesine çivi- si çıkmış Türkiye’de Ethem Sancak neden ga- zetesine böyle bir sürmanşet atar?.. Yanıt olarak akla ne geliyor?.. Recep Tayyip Erdoğan ne demişti: “- Ben Ergenekon davasının savcısıyım...” Ethem Sancak ne demişti: “- Tayyip Erdoğan benim idolüm, ben ona sevdalıyım...” Ethem Sancak’ın Star’ı bu manşetiyle Er- genekon davasının da ne mene bir şey ol- duğunu sergiliyor... Ortaya çıkan tablo öylesine mide bulandı- rıcı ki söylenecek fazla bir şey yok... SAYFA CUMHURİYET 13 KASIM 2008 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bu Nasõl Bir Toplum Prof. Dr. Erdener YURTCAN İstanbul Üniversitesi 7 Kasõm 2008 tarihli Cumhuriyet’te yer alan bazõ başlõklar şöyle: - Üzmez’in tahliyesine itiraz reddedildi. - Almanya’da Akman’a dava. - Nezarethanede cinsel ilişki iddiasõ. - Gözaltõna alõnõp bõra- kõldõ. - DTP’li başkan tutuk- landõ. - Cezaevlerinde kõrmõ- zõ alarm. - Cezaevinde yine iş- kence iddiasõ. - ‘Tekmeyle ölüm’de sanõk polise tahliye. - Emniyette işkence sa- võ AİHM yolunda. - Hayal’in ifadesi tali- matla alõnacak. - Baran Tursun davasõ- nõn hâkimleri çekildi. - Cinsel istismara 22 yõl hapis. - Taciz kameralara yan- sõdõ. - Eşine tecavüze 12 yõl istemi. - Zamanaşõmõ emsal olur. - Adil yargõlama ihlal edildi. Söyler misiniz biz nasõl bir toplum olduk? Her şeyimiz suç, ceza, soruş- turma, yargõlama, tutuk- lama, hüküm, cezaevi ek- seninde dönüyor. Cum- huriyet gibi her olayõ ha- ber yaparken ince eleyip sõk dokuyan bir gazete, yukarõda sõraladõğõm baş- lõklara bir gün içinde say- falarõnda yer veriyorsa, bu toplumda huzurdan, sükûndan, rahattan, kamu düzeninden, yasa ege- menliğinden, kamu oto- ritesinden kim söz edebi- lir ki. Durum onu göste- riyor ki, biz hastalõklõ bir toplum olduk. Bir top- lum ki, bu denli suçla, yargõlamayla ve cezayla iç içe yaşõyorsa, bu top- luma sağlõklõ bir toplum denilemez. Son yõllarda görülen, basõn ve medyanõn “ad- liye” ile bu denli ayrõlmaz bütünlüğü toplumda şef- faflõkla, Türk insanõnõn her şeyden haberli kõlõn- masõ ve aydõnlatõlmasõ ile açõklanabilir mi? Bence bu görüntü, toplumun ay- dõnlatõlmasõna önem ve- rilmesinin dõşõnda, suçla sarmaş dolaş olmuş bir toplumun görüntüsüdür. Bunun nedenlerini araş- tõrmak yükü öncelikle iki gruba düşer. İlki, bu top- lumsal olgularõn sosyolo- jinin değerlendirme süz- gecinden geçirilmesidir. İkinci grup, ülkemizde hiç de kolay bulunamayan kriminologlar olmalõdõr. Onlar da suçun nedenle- rine inmeli ve çözümleri üretmelidirler. Böyle bir çalõşma yapõldõğõnda, has- talõğõn nedenleri buluna- bilecektir. Sonra, ikinci aşamada tedavi yöntem- leri ve ilaçlar gündeme gelecektir. Bu aşamada hukukçularõn da devreye girmesi ile ülke gerçek- lerini gören hukuki çö- zümler üretilebilecektir. Bu konularda dõşarõdan Türkiye’ye ne de çok yol gösteren, akõl veren var. Son örnek: Greco (Yol- suzluğa Karşõ Devletler Grubu). Avrupa Konse- yi’ne bağlõ olarak çalõşan bu grup Türkiye için 2. ra- porunu hazõrlamõş ve öne- rilerini sõralamõş. Başta gelenler, yargõçlarõn ve savcõlarõn atanmalarõ yön- temi; ikincisi de doku- nulmazlõklarõn kaldõrõl- masõ. Dokunulmazlõklar- dan söz edilirken, yasama dokunulmazlõğõnõn yanõ sõra kamu görevlilerinin görev suçlarõnda öngö- rülen izin sisteminin de düzeltilmesi isteniyor. Bu konuda beni üzen nokta şudur: Ülkemizde yõllardõr üzerinde durulan, çözümler önerilen konu- larõ “dışarıdaki hanım- lar-beyler” önemli bu- luşlar gibi Türkiye Cum- huriyeti Devleti’nin önü- ne koyuyorlar. Oysa, ül- kemizde sorun, çözümü bilinen sorunlarõn üstüne gidilmemekte olmasõdõr. Siyasal iktidarlar hukukun egemenliğini ellerinde tut- maktan yanadõrlar. Özel- likle yargõ yetkisini elin- de tutan yargõç ve savcõ- larõn atanmalarõnda ve öteki özlük işlerinde ba- ğõmsõzlõğõn ve güvencenin nasõl sağlanacağõ o kadar kolay ki, yeter ki istensin. Dokunulmazlõklar ise başlõ başõna bir ülke ger- çeği. Batõ hukuklarõndan alõnan ve anayasamõza yerleştirilen kavramlar, ülkenin sosyal gerçekleri ile “şirazesinden” çõkõn- ca, “bugün bana, yarın sana” yaklaşõmõ ile kal- dõrõlmayan dokunulmaz- lõklar için en iyi hukuk çö- zümlerini üretseniz ne olacak ki. TBMM çatõsõ altõnda görev yapan bir milletve- kilinin haykõrarak benim dokunulmazlõğõmõ kaldõ- rõn dediği bir ortamda, bunun gereği yapõlmõ- yorsa, başka ne söylene- bilir ki. Söyler misiniz biz nasõl bir toplum olduk? Her şeyimiz suç, ceza, soruşturma, yargõlama, tutuklama, hüküm, cezaevi ekseninde dönüyor. Cumhuriyet gibi her olayõ haber yaparken ince eleyip sõk dokuyan bir gazete, aşağõda sõraladõğõm başlõklara bir gün içinde sayfalarõnda yer veriyorsa, bu toplumda huzurdan, sükûndan, rahattan, kamu düzeninden, yasa egemenliğinden, kamu otoritesinden kim söz edebilir ki... ARTIK TÜM KiRALAR TEB’E YATIYOR. KiRA PAKETi KiRALAR TEB’E A ANTAJLA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle