15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Siyasi simge olarak vurgu yapılan türban konusu Türkiye ve Malezya arasında ciddi benzerlik taşıyor Hedefte önce kadın var slamlaştırma politikalarının tartışma boyutu, kadının toplumdaki yeri ve türban üzerinden yürütülüyor. Ancak bu bağlamda dikkat çekici bir başka nokta ise küresel baronların ılımlı İslam rejimini uygulamaya koymak istediği Türkiye, Malezya ve Pakistan gibi ülkelerde “İslamcı feminist” kavramının ortaya çıkmış olması. İ ürkiye Malezyalaşır mı” tartışmasının bir başka önemli boyutu “kadın” konusu. Malezya’ya yönelik ılımlı İslam projesi çerçevesinde İslamlaştırma/dinselleştirme çabalarının en önemli eksenini Türkiye’de olduğu gibi kadına yönelik politikalar oluşturuyor. Bu politikalarla birlikte siyasi simge olarak vurgu yapılan türban konusu Türkiye ve Malezya arasında ciddi bir benzerlik taşıyor. Bir başka deyişle, İslamlaştırma politikalarının tartışma boyutu, kadının toplumdaki yeri ve türban üzerinden yürütülüyor. Ancak bu bağlamda dikkat çekici bir başka nokta ise küresel baronların ılımlı İslam rejimini uygulamaya koymak istediği Türkiye, Malezya ve Pakistan gibi T ülkelerde “İslamcı feminist” kavramının ortaya çıkmış olması. Modernite ile gelişen toplumlarda kadının “istismar” edildiği savından yola çıkarak, kadının bireysel ve toplumsal olarak kurtuluşunun İslami feminizmde aranması yönünde yaklaşımlarla beslenen bu kavramın Malezya’da önemli bir taban bulması, kadın üzerinden yürütülen politikaların ciddi bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Batı kaynaklı Peki, süreç nasıl işledi? İslam ülkelerinde “feminizm” kavramı nasıl ortaya çıktı? Aslında genel olarak İslamlaştırma politikasının ana ekseninde olduğu gibi, bu kavram da Batı’da uç verdi. Daha sonra gelişerek, ılımlı İslam hedefine konulan ülkelere ihraç edildi. İslamcı feminizm hareketinin küresel bağlamda ilk oluşumunun, Katolik İspanya’da uç vermesi dikkat çekici. 2006 yılı sonunda, 1990’lı yılların başından itibaren tek çatı altında örgütlenmeye çalışan “Müslüman kadın feministler” Barcelona’da Feminist İslam Hareketi’ni kurdu. Hatta Katalonya İslam Derneği Başkanı Abdennur Prado Müslüman feminist kadınları daha görünür kılmak için onları bir kongrede toplamaya karar verdi. Müslüman feministler 2006 yılında ikinci kez uluslararası bir kongrede bir araya geldi. Aslında birçok kesime göre “kesinlikle söz konusu olamaz” şeklinde değerlendirilen İslamcı feminizm, küresel bağlamda daha önce örgütlenmeye başlamıştı. Hedefleri, “ezilen, sömürülen, hakları elinden alınan!” kadınları İslamın değerleri ile kurtarmaktı. İlk olarak Amerikan üniversite çevrelerinin yakından bildiği bir isim olan Amina Wadud, Asma Barlas ve Riffat Hassan gibi entelektüellerin yüksek sesle dile getirdiği İslamcı feminist yaklaşımlar, daha sonra kurulan derneklerle birlikte hız kazandı. Bu örgütlenmelerin ilk somut yansıması ise Malezya, Pakistan ve Nijerya’da görüldü. Ilımlı İslama gidişte süreç İslamcı feminist örgütlerin ilk önce, CIA’nın eski Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller’in ılımlı İslam ülkesi haline getirilmesini istediği üç ülkeden, Türkiye’nin dışındaki Malezya ve Pakistan’da faaliyete geçmiş olması dikkat çekici. Yani İslamcı kadın hareketleri, ılımlı İslama doğru giden süreçte bir araç olarak kullanılıyordu. Aslında İslamcı feminist söylemler aynı dönemde Türkiye’de de uç vermeye başlamıştı. Ancak yine Malezya’daki gibi bir taban bulamadı. Türkiye’de de yavaş yavaş temel fikirleri gelişiyor. İSLAMCI KADIN HAREKETLERİ Biterken... 2000 yılında Kuala Lumpur’da yapılan ve örgütün genel sekreterinin belirleneceği İslam Konferansı Örgütü zirvesine dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem katılmıştı. Türkiye’nin genel sekreter adayı, bugün AKP milletvekili olan Yaşar Yakış’tı. Toplantı konularının başında ise İslam ülkelerinin kalkınması, çağdaş demokrasiye yönelmesi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü öne çıkarmaları geliyordu. Hedefte ise daha çok demokrasi ve insan haklarından çok fazla nasibini almamış Arap ülkeleri vardı. Suudi Arabistan, İKÖ’nün en ağır üyesi olarak kabul edildiği için toplantılar sıkıntılı geçmişti. İslam ülkelerinin demokrasiye yönelmesini isteyen politikacılar, o dönemde Türkiye’yi örnek gösteriyorlardı. Türkiye demokratik geleneği ile ciddi bir örnek olarak konuşuluyordu. Demokratikleşme yolunda adım atmakta olan birçok ülkeye Türkiye örnek gösteriliyordu. Bu ülkelerin arasında Malezya da vardı. Ekonomik kalkınmasının yanı sıra Türkiye tipi bir demokrasi yaklaşımı, o toplantıya katılan Türk heyeti için övünç kaynağı olmuştu. Ancak özellikle 2001 yılında yaşanan 11 Eylül saldırılarıyla birlikte yaşanan gelişmeler, dünya üzerindeki dengeleri değiştirdi. Küresel güçler demokratikleşme yerine İslamlaştırma politikasını artık daha hızlı biçimde uygulamaya koydular. Bu uygulamalardan Malezya da nasibini fazlasıyla aldı. 2000 yılındaki İKÖ zirvesinden tam 7 yıl sonra, şimdi Türkiye’nin ılımlı İslam bağlamında Malezyalaşması konuşuluyor... Emekleme aşamasında ürkiye için İslami feminizm bugün daha emekleme aşamasında bir hareket. Ancak hızla gelişme potansiyeline sahip. Manifestolarını da yayımlamış durumdalar, ancak henüz Malezya’daki gibi düzenli bir örgütlenmeden söz etmek olası değil. Manifestonun içeriğine gelince... Manifestonun, bireysel haklara ve cinsel yaşama ilişkin beklentilerin yanı sıra İslami yaklaşımlara ilişkin talepleri de dikkat çekici. Buna göre İslamcı feminist kadınlara İslami haklar şöyle sıralanıyor: “Camiye girmek, hatta camiye ana kapıdan girmek, musallaya görsel ve işitsel erişim, erkeklerden bir bariyer ile ayrılmadan musallada dua etmek, cemaate seslenmek, imam olmak, tüm aktivitelere katılmak.” Bütün bu konular Türkiye’de henüz ciddi bir tartışma ortamında ele alınmıyor olsa da Malezya’da çok önemli bir tartışma gündemi yaratmış durumda. T İSLAMİ HAKLAR İSTİYORLAR “Camiye girmek, hatta camiye ana kapıdan girmek, musallaya görsel ve işitsel erişim, erkeklerden bir bariyer ile ayrılmadan musallada dua etmek, cemaate seslenmek, imam olmak, tüm aktivitelere katılmak.” olarak türban ve tesettür tartışmalar kadın üzerinden yürütülürken, diğer yandan da feminist İslamcı yaklaşımlarla kadının özgürleştirildiği iddia ediliyor. Aslında kültürel ve coğrafi farklılıklar, mezhepler kadına ilişkin bakış açısında ciddi anlamda farklılıklar yaratmış durumda. Malezya’da yoğun örgütlenme Malezya’da İslamcı feminist kadınları şemsiyesi altında toplayan en önemli kurum, “İslam Kız Kardeşleri” isimli bir örgüt. İslam Kız Kardeşleri, İslamiyete dayalı bir bakış açısıyla çalışmalarını yürütüyor ve laik insan hakları savunucusu olan gruplarla yakın ilişki içinde bulunuyor. Malezya’da İslami feminizm hareketi 2000’li yıllarla birlikte konuşulmaya başlanmıştı. Daha sonraki yıllardaki örgütlenmeler, İslami feminizmin giderek kurumsallaşmakta olduğunu ortaya koydu. İslam Kız Kardeşleri de bu bağlamda Kuran’dan yola çıkarak sahip oldukları kadın haklarını dile getirmeye başladılar. Daha sonra Malezya’yı Mısır izledi. Etkileşim kendisini Ortadoğu’da hızla gösterir oldu ve Ürdün’e sıçradı. Teorisi zaten ABD’deki üniversite çevrelerinde yapılmış olan İslamcı feminizm, bu ülkedeki Müslüman nüfus içinde hızla taban buldu. Bütün İslam coğrafyasında ortak bir Müslüman kadın prototipi olmaması da, kadın üzerinden yürütülen İslamlaştırma politikasında küresel oyun kurucuların işini kolaylaştırıyor. Böylece, dış etkilerle sistemin yeniden şekillendirilmesi için yaratılacak bir Müslüman kadın prototipi, küresel İslamlaştırmada, Batılı güçlerin elini büyük ölçüde kolaylaştırıyor. Böylece hem şekil Müslüman kadın prototipi Türkiye’nin 1923’ten bu yana kadınlarına yönelik sağladığı kazanımların ortaya çıkarmış olduğu anlayış biçimi ile Afganistan’da İslamın yarattığı Müslüman kadın tipi arasındaki fark, ciddi bir örnek olarak gösterilebilir. Ancak küresel İslamlaştırma politikaları, bu farkın en aza indirilmesini, ılımlı İslam bağlamında, Müslüman kadın prototipi yaratılmasını amaçlıyor. Bu bağlamda Malezya, Endonezya gibi anaerkil değerlerin önde olduğu ülkelerde İslamcı kadın hareketlerine neden önem verildiği de ortaya çıkmış oluyor. Çünkü Malezya’daki Müslüman toplum içinde etkisi fazla olan, anaerkil yapısıyla gelecek kuşakları yetiştirme görevini üstlenmiş olan kadın, İslamlaşma tornasından geçmiş olduğu için ılımlı İslam projesinde önemli bir görev üstlenmiş olacak. Malezya’da İslamlaştırma bağlamında kadın konusu o kadar öne çıktı ki, Bağlantısızlar Hareketi, 44 yıllık tarihinde, 2005 yılında ilk kez Malezya’da bakanlar düzeyinde “kadın” konulu bir konferans düzenledi. Konferansa farklı ülkelerden, 116 üyeli Bağlantısızlar Hareketi’nden 75 bakan katıldı. Malezya’da İslamcı feminist kadınları şemsiyasi altında toplayan en önemli kurum “İslam Kız Kardeşleri” isimli örgüt. Din özgürlüğü kâğıt üzerinde kalıyor alezya’da İslamlaştırma politikasının ana ekseninde kadının bulunması, farklı baskı yaklaşımlarını da beraberinde getirmiş. Yakın bir dönemde Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçen Malezyalı bir kadının yeni dinini kimlik kartına resmen yazdırma girişimi yüksek mahkeme yargıçları tarafından reddedildi. Malezya yönetimi, özellikle kadın bağlamında ılımlı İslam deneyimine olumsuz örnek oluşturacak yaklaşımlara kesinlikle izin vermiyor. Asıl adı Azlina Calani... Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş. 1998 yılında vaftiz olup Hıristiyanlığa geçmiş ve adını Lina Joy olarak değiştirmiş. Hıristiyan olduktan sonra kiliseye M gitmeye başlamış. Ancak daha sonra ailesi evlatlıktan çıkarmış. Lina Joy, son altı yıldır resmi makamlarca bir Hıristiyan olarak tanınmak için mücadele veriyor. Ancak Malezya’nın şeriat mahkemeleri bu seçimini kabul etmeyi reddetti. Lina Joy bunun üzerine en üst düzey sivil ve laik mahkeme olan Malezya Federal Mahkemesi’ne başvurdu. Fakat Federal Mahkeme, bu konuda şeriat mahkemeleri üzerinde söz hakkı olmadığına karar verdi. Ancak karar oybirliği ile alınmadı. İki Müslüman yargıç, Lina Joy’un başvurusuna ret oyu verdi. Mahkemenin Müslüman olmayan üyesi ise “Lina Joy Hıristiyanlığa geçebilir” yönünde oy kullandı. Dava görülürken Türkiye’deki yeni tanımıyla “mahalle baskısı” olarak nitelendirilen toplumsal baskı kendisini gösterdi. Büyük ilgiyle izlenen davanın kararını duymak için mahkeme önünde toplanan bir grup “Müslüman”, “Allahüekber’’ diyerek sevinçlerini ortaya koydu. Aslında Malezya Anayasası, din özgürlüğünü garanti altında tutuyor. Ancak bu garanti, toplumsal baskı nedeniyle kâğıt üzerinde kalıyor. Müslümanın dinini terk etmesi, ülkede çoğunluğu oluşturan Müslüman cemaat tarafından büyük tepkiyle karşılanıyor. Çünkü uygulayıcıların tamamına yakını, aynı zamanda İslamlaştırma politikasının önde gelen savunucuları durumunda. Şeriat mahkemeleri Müslümanların din değiştirmesine nadiren onay veriyor. Söz konusu bir kadın olunca kesinlikle böyle bir onay çıkmıyor. BİTTİ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle