16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EYLÜL 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ Sezer, AKP’nin kamusal alana türbanı sokma, laikliği yeniden tanımlama girişimlerine ödün vermeden karşı çıktı 9 Türbana karşı kararlı duruş KP hükümetinin “kamusal alan”a türbanı sokma, laikliği yeniden tanımlama girişimlerine karşı kararlı bir duruş sergileyen 10. Cumhurbaşkanı Sezer, bu konularda hiç ödün vermedi. Bu nedenle Sezer ile AKP hükümeti arasında sık sık krizler yaşandı. İlk kriz, 3 Kasım seçimlerini izleyen günlerde TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın NATO toplantısına katılmak için Prag’a giden Cumhurbaşkanı Sezer’i türbanlı eşi Münevver Arınç ile birlikte uğurlaması nedeniyle çıktı ve uzun süre “protokolde türban” tartışmaları yaşandı. Daha önceleri “Başörtüsü bayrağımızdır, başörtüsü sorununu çözmek boynumuzun borcudur” gibi açıklamalar yapan Arınç, “Cumhurbaşkanımıza nezaketsizlik etmemek için eşimle gittim. Eşimin içinde bulunduğu kıyafetin yasalara ve protokol kurallarına aykırı olmadığına inanıyorum. Ben artık Meclis Başkanıyım” dedi. A lk kriz, 3 Kasım seçimlerini izleyen günlerde TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın NATO toplantısına katılmak için Prag’a giden Cumhurbaşkanı Sezer’i türbanlı eşi Münevver Arınç ile birlikte uğurlaması nedeniyle çıktı ve uzun süre “protokolde türban” tartışmaları yaşandı. İ renci için ben bunu düşünemem.’’ SEZER’E SEVGİ SELİ ‘T AİHM’nin türban kararının ardından hüÜRBAN KONUSU KAPANDI’ S Tartışmalar sürerken Sezer, 24 Kasım ÖğEZER’DEN İLK UYARI retmenler Günü’nde yaptığı açıklamada, hükümete laiklik ve türban konusundaki ilk uyarısını yaptı. Sezer, şu mesajları verdi: “Anayasada belirtildiği gibi laiklik ilkesi uyarınca, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin din ku rallarına dayandırılması olanaksızdır. Toplumun gündeminden çıkmış bulunan başörtüsünün yeniden sorun durumuna getirilmesinin kimseye yararı yoktur. Özel alanda özgürlük kapsamına girdiğinden kuşku bulunmayan başörtüsünün, kamusal alanda kabul edilip edilemeyeceği sorunu Anayasa Mahkemesi kararlarıyla çözülmüştür. Yüksek Mahkeme, yükseköğretim kurumlarında başörtüsünü serbest bırakan yasal düzenlemeyi anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir.’’ Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik kararlarına göre artık anayasayla bağdaşmayacağı için kamusal alanda başörtüsünü serbest bırakacak bir düzenleme yapılamayacağını bildiren Sezer, “Kamusal alanı düzenleyen hukuksal kurallar görmezden gelinerek uygulamada dini kuralları geçerli kılmak da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz’’ dedi. Sezer, bu sözleriyle kamusal alanlara başörtüsüyle girilemeyeceğinin altını çizdi. AKP hükümetinin ilk kez katıldığı MGK toplantısında da türban konusunda hükümete me sajlar verildi. Sezer ve kurulun asker üyeleri, “Türban konusunu hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde çözülmüş kabul ediyoruz. Bunun bir daha MGK gündemine gelmesini istemiyoruz. Bu konuda Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları bir hukuk devletinde bağlayıcı olmayacak da ne bağlayıcı olacak?” görüşünü dile getirdiler. A TBMM Başkanı Arınç ise Sezer’den farkRINÇ’TAN MEYDAN OKUMA lı düşündüğünü belirterek meydan okudu: “Ben bunları bana ait yerlerde zaman zaman ifade edeceğim, zaman zaman da uygulayacağım. Eğer kamusal alandan kamu hizmetinin görüldüğü yer anlaşılacaksa buna bir ölçüde katılabilirim. Ama kamu hizmetinin görüldüğü yerlerde, bir hizmeti veren, bir de alan vardır. Üniversite öğrencisi, kamu hizmetini alandır. Oradaki öğretim üyesi, hizmeti verendir. Onun açısından kılık kıyafet uygulamasının bir esas olması mümkündür. Ama öğ kümet temsilcilerinin mahkemenin kararının bağlayıcı olmadığı yönündeki açıklamaları üzerine konuya noktayı koyan Sezer, şu görüşleri dile getirdi: “AİHM kararı bağlayıcıdır. Bunda kuşku yok. Avrupa Birliği’nden gelen her isteği ‘çok gereklidir’ diye hemen yerine getirmeye çalışanların Avrupa’nın en yüksek mahkemesinin bu kararı karşısındaki tavırlarını takdirlerinize bırakıyorum. AİHM kararından önce kendi mahkememizin kararı var. Konu zaten Anayasa Mahkememizin kararıyla kapanmıştı. Anayasanın 153. maddesi var, herkesi, her kurumu bağlıyor. Bu nedenle zaten bitmiş bir konuydu. Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde türbanı anayasanın 2. maddesine aykırı buldu.” Sezer, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yayımladığı açıklamada, hükümete net mesajlar verdi: “Türkiye’nin önüne çeşitli dönemlerde getirilmeye çalışılan türban sorunu, demokrasiye sığınılarak, demokratik atılımların gölgelenmesinden başka bir anlam taşımamaktadır. Dinsel simgelerin, siyasal düşüncelerin aracı olarak kullanılmasına ve kutsal din duygularının kötüye kullanılmasına hoşgörüyle bakılamaz. Böyle bir durum, laik demokratik yapının özüne, gerçek inanç özgürlüğüne, eşitlik ilkesine olduğu kadar, ulusal birlik ilkesine de aykırı düşer. Belirli siyasal düşüncelerin, din ve vicdan özgürlüğü ile insan haklarını gerekçe göstererek inançları kullanmasına, demokrasinin korunması ve toplumsal barış adına izin verilemez. Din ve vicdan özgürlüğünün gerçek güvencesi, laiklik ilkesidir.” Sezer’den AKP’ye laiklik dersi A KP temsilcilerinin “laikliğin yeniden tanımlanması, laiklikle ilgili olarak anayasanın gerekçesi”yle ilgili açıklamaları, Çankaya Köşkü ile hükümet arasında tartışmaların daha da sertleşmesine neden oldu. TBMM Başkanı Bülent Arınç, 23 Nisan 2006 yılında TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada şu açıklamaları yaptı: “Bütün tartışmalar, laiklik ilkesinin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bu yorum farkı nedeniyle, kamusal alanda her dönemde farklı uygulamalar yapılmış ve tartışma yaşanmıştır. Kamusal alan, yurttaşların ortak meselelerini eşit ve özgürce tartıştığı alandır. Dolayısıyla her bireyin, ayrım yapılmadan haklarının korunduğu, haklardan yararlandığı ve kendilerini özgür hissettiği bir alandır. Bu alanı güvence altına almak ve tüm yurttaşlarına eşitçe kullanım hakkı sağlamak devletin görevidir. Devlet, kamusal alanda herkes için geçerli olan hakları bir kesime yasaklayamaz ya da sınırlayamaz. Anayasamızın değiştirilemez maddesi olan laiklik maddesi ilelebet var olcaktır, ancak günün toplum yapımıza uygun olarak yorum farklılıklarını da gidermek gerekir.” Arınç’a destek veren Başbakan Erdoğan, anayasanın 2. maddesinin gerekçesinde laikliğin “dinsizlik değil, her inanca özgürlük” olarak ifade edildiğini belirterek şu açıklamayı yaptı: “Laikliği ayrıştırıcı değil, birleştirici bir ilke olarak yaşatıp gelecek kuşaklara aktarmak için laikliğin gündelik siyasi tartışmaların üzerinde tutulması gerekir” AİKLİĞİN TANIMI ANAYASADA’ RESEPSİYON KRİZLERİ S ezer, Arınç’ın 23 Nisan resepsiyonuna türbanlı eşi ile ev sahipliği yapacağının ortaya çıkması üzerine resepsiyona katılmadı. Arınç’ın geri adım atması ve resepsiyonlara tek başına ev sahipliği yapması Sezer’i etkilemedi. Sezer, Arınç’ın verdiği hiçbir resepsiyona gitmedi. Sezer, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Çankaya Köşkü’nde verdiği resepsiyonlara ise eşleri türbanlı olan milletvekillerine davetiye göndermedi. Bunun üzerine bazı AKP’li milletvekilleri davetiyeleri iade etti. Sezer de iade yapan milletvekillerine ertesi yıl gerçekleştirilen resepsiyonlar için davetiye göndermedi. ‘LSezer, laiklik ilkesinin anayasaya girişinin 70. yıldönümünde yayımladığı mesajda, Erdoğan ve Arınç’a net yanıt verdi: “Laiklik özü yönünden, devletin dinsel kurallarla yapılandırılmamasını, dinsel otoriteden bağımsız bir siyasal örgütlenmenin oluşturulmasını, aklın ve bilimin devlet ve toplum yaşamında egemen kılınmasını, yurttaşların yasalar önünde eşit olmasını ve saygı görmesini öngören bir yaşam biçimidir. Anayasanın Başlangıç bölümü ve özellikle 24. maddesi ile anayasayı yorumlamaya yetkili tek organ konumundaki Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında laiklik ilkesi, ülkenin toplumsal gerçekleri ışığında açık ve net biçimde anlamını ve tanımını bulmuştur. Laiklik din ve vicdan özgürlüğü değildir. Laiklik, tüm özgürlüklerin, bu bağlamda din ve vicdan özgürlüğünün de güvencesidir. Laiklik dinin devlet işlerine, politikaya ve toplumsal yaşama kesinlikle karıştırılamayacağı, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı düzenin adıdır. Anayasada ve Anayasa Mahkemesi kararlarında laikliğin açıkça tanımı yapılmışken, madde gerekçesinden yola çıkılarak laikliği tanımlamaya çalışmanın ya da ‘gerekçedeki tanımı benimsemenin’ hiçbir geçerliliği olamaz ve bu yaklaşımlar anayasayla bağdaşmaz.” Sık sık irtica uyarısı yaptı S ık sık irtica uyarısında bulunarak hükümetleri gerekli önlemleri almaya çağırdı. Sezer’in Ecevit hükümeti döneminde bu konuda yaptığı uyarılar, AKP hükümeti döneminde daha da sertleşti. AKP temsilcilerinin “irtica tehdidi yok” açıklamalarına karşın Sezer, şu uyarılarda bulundu: “Ülkemizin iç güvenliğine yönelik bir diğer tehdit de Cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan, bugün de etkinliğini arttırarak sürdüren irtica tehlikesidir. Türkiye’de irticai tehdidi yeterince algılayamayanların, özellikle son yirmi yılda yaşanan olayları üst üste koyup birlikte değerlendirmesi, Türkiye’deki toplumsal ve bireysel yaşamın nereden nereye geldiğini iyi çözümlemesi gerekmektedir. İrticai tehdidin, devletin temel niteliklerini değiştirme hedefinden sapmadığı gözlenmektedir. Bu çerçevede, cumhuriyetin kazanımlarının ortadan kaldırılması, laiklik kavramının çeşitli biçimlerde yorumlanarak içinin boşaltılması, irticai tabanın giderek genişletilmesi, kadrolaşma ve dini bireysellikten çıkararak toplumsallaştırma ve siyasete yansıtma çabalarının yoğunlaşmasının, toplumda gerginliği arttırdığı dikkat çekmektedir. İrticai tehdide karşı savaşımın kilit taşı laikliktir. İrtica ile savaşımda, cumhuriyetimizin laik yapısının korunması, dinin, din duygularının ve dince kutsal sayılan değerlerin siyasal amaçlı olarak kötüye kullanılmasının önlenmesi, toplumun bu yönde bilinçlendirilmesi, devrim yasalarının ödünsüz uygulanması ve devlet organlarının yetkilerini duraksamaya düşmeden etkin biçimde kullanmaları zorunludur.” ni oluşturan akıl ve bilim olduğunun da Yüce Önder’in “Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” sözüyle vurgulandığına dikkat çeken Sezer, şu uyarıda bulundu: “Cumhuriyet ile barışık olmayan kimi oluşumların, çağdaş Türkiye görüntüsüyle örtüşmediği ortadadır. Devrim yasalarına göre kapatılması gereken bu oluşumların, eğitim başta olmak üzere etkinlik alanlarını genişletme çabası içine girdikleri gözlenmektedir. Bu oluşumların güç toplama, egemenlik kurma, bireyi kendi yanlışlarına ortak etme, yurttaşlık duygusundan uzaklaştırma, hurafelere dayanan, dinin gerekleriyle örtüşmeyen simgesel kurallar ortaya koyma gibi çalışmalar yürütmesi kabul edilemez. Bununla birlikte, bu oluşumların sivil toplum örgütleri olarak sunulması da iyi niyetten yoksun girişimlerdir. Dindarlarla kutsal din duygularını kötüye kullanmak isteyenler iyi ayırt edilmelidir. Türkiye hiçbir zaman çağdışı bir ülke olmamıştır ve olmayacaktır.” D Sezer, İsmailağa Camisi’ndeki cinayeEVRİM YASALARINI ANIMSATTI tin ardından yaşanan gelişmelerle ilgili olarak da çarpıcı açıklamalar yaptı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yayımladığı mesajda, Atatürk’ün “Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır” sözüyle izlenmesi gereken yolu gösterdiğini söyledi. Bu yoldaki ışığın cumhuriyet rejiminin temeli YARIN: REJİME AYKIRI DÜZENLEMELERE VİZE VERMEDİ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle