14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EYLÜL 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA ENERJİ 15 ETIC Barajlar, akarsu vadilerini sular altında bırakarak çok sayıda canlının neslini tehdit ediyor Modern tufanın sorumlusu kim? ? Barajların, elektrik üretimi ve sulama açısından son derece önemli olmasına rağmen, çevresel etkileri göz ardı edildiği takdirde insan ve doğa için hayati sorunlar oluşturabileceğini söyleyen Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken, “Barajlar, bir toplumsal soruna çözüm getirirken yepyeni ve telafisi mümkün olmayan sorunlar yaratıyor” diye konuştu. ÖZLEM ŞENER Su için işbirliği önerisi ? FıratDicle Girişimi Türkiye, Suriye ve Irak’a işbirliği önererek “Suyun bir savaş nedeni haline dönüşmesi engellenmelidir” çağrısı yaptı. İstanbul Haber Servisi Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlter Turan, DicleFırat bölgesindeki en önemli konunun su olduğuna dikkat çekerek,“Bu sorunların çözülebilmesi için suyun alınıp satılabilen, üzerinde pazarlık yapılabilen ticari bir meta haline dönüştürülmesi gerekmektedir. Böylece su kaynaklı savaşların çıkma olasılığını azaltabiliriz” dedi. FıratDicle Girişimi’nin (ETIC) öncülüğünde, Bahçeşehir Üniversitesi, ABD Kent State Üniversitesi ve UNESCO’nun desteğiyle düzenlenen “DicleFırat Bölgesinde Bölgesel Gelişim İçin Teknik İşbirliği Konferansı”nda DicleFırat bölgesindeki su sorunlarına kalıcı, barışçıl ve etkin çözüm yolları arandı. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi İlter Turan, DicleFırat bölgesinin en önemli gündem maddelerinden biri olan su sorununa değinerek, sorunların ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin tamamının dikkate alındığı bir çözüm üretilmesi gerektiğinin altını çizdi. İlter, “Bu bölge için özellikle suyun bir savaş nedeni haline dönüşmesi engellenmelidir. Herkesin maksimum ekonomik fayda sağlayabileceği, uzun süreli, etkin kullanım yolları bulunmalıdır” diye konuştu. Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye Temsilcisi Buket Bahar Dıvrak da Türkiye’de kişi başına düşen su miktarının 1400 yüz metreküp civarında olduğunu, bu nedenle Türkiye’nin su zengini ülkeler arasında sayılmadığını anımsatarak, “Türkiye 2030’dan itibaren su sıkıntısı çekecek ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye’deki su sıkıntısı hem su kaynaklarının kötü yönetilmesi hem de iklim değişikliklerinden kaynaklanmaktadır”diye konuştu. Uluslararası çalışmalar yapan kurumun temsilcisi Marwa Daoudy ise su meselesinin sorunlu bir mesele olduğuna vurgu yaparak, çözümün Türkiye, Suriye ve Irak arasında yapılacak işbirliği ile mümkün olduğunu söyledi. Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Nilgün Harmancıoğlu da su kaynaklarının ekonomik olduğu kadar sosyal ve çevresel öneme sahip olduğuna değinerek, “Suyun etkin ve sürdürülebilir kullanım yolları bulunmalıdır. Ekonomik, sosyal ve çevresel girdilerin bir arada olduğu bir projeyle, bölgesel kalkınma gerçekleşebilir” dedi. FıratDicle Girişimi, 1517 Eylül tarihleri arasında da GAP Bölgesel Su Tesisleri’ne gezi düzenleyecek. Doğa Derneği, baraj inşaatlarının Türkiye’deki doğal yaşam üzerindeki en büyük tehditlerden biri olduğunu ortaya koydu. Çevresel etkileri çoğu kez göz ardı edilen barajlar doğal yaşam açısından önemli akarsu vadilerini su altında bırakmaları nedeniyle çok sayıda canlı neslini tehlikeye sokuyor. Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken konu hakkında yaptığı açıklamada “Barajların etkileri Türkiye’de ve tüm dünyada göz ardı ediliyor. İnsan vücudundaki damarlara bir tıkaç takılması kan dolaşımını nasıl durdurursa, barajlar da doğanın can damarları olan akarsuları durduruyor” dedi. Önü baraj seddeleri ile kesilen akarsular taşıdıkları su azaldığı için vadileri boyunca uzanan alanları besleyemiyor. Tıpkı kol damarlarımızdan biri tıkandığında veya koptuğunda kolumuzun çalışamaması ve zamanla erimesi gibi. larının barajlarda tutulması nedeniyle susuzluk tehlikesiyle karşılaşması muhtemel. Baraj inşaatlarından olumsuz yönde etkilenecek doğal alanlar en çok Akdeniz, Doğu Anadolu ve Marmara bölgelerinde yer alıyor. Türkiye’nin bitki türleri açısından en zengin bölgesi olan Akdeniz’deki 74 doğal değeri yüksek alanın 43’ü barajların doğrudan veya dolaylı etkisi altında kalacak. Barajlar hastalıkları da beraberinde getiriyor arajlar, çevresindeki iklimi değiştirmesiyle yaygın salgın hastalıkların çıkmasına neden oluyor. Baraj sularında gelişen cyanobakterilerin de bağırsak kanserine yol açtığı saptanmış. araj göllerinde yaşayan balıklarda cıva zenginleşmesinin görülmesi bunlarla beslenenlerde sağlık sorunları ortaya çıkarıyor. em oranının yükselmesi, yine işlenmemiş evsel ve hayvansal atıkların durağan baraj gölüne karışması sonucu astım, bronşit, sıtma gibi hastalıkların yanı sıra hepatit A, salmonella, paratifo, amipli dizanteri gibi hastalıklarda artışa yol açıyor. B DOĞAL HAYAT YOK OLACAK Yusufeli ve Güllübağ barajları: Çoruh Nehri üzerine yapılacak olan baraj, toplam 133 canlı türü için uluslararası öneme sahip olan Çoruh Vadisi’nin 5535 hektarlık bir alanını su altında bırakacak. Güllübağ projesiyle, Çoruh Vadisi’nin yaklaşık 2200 hektarlık bir alanını su altında bırakırken, nesli tehlike altında olan iki endemik bitkinin de (Campanula choruhensis ve Erysimum leptocarpum) yok olmasına yol açacak. Ilısu Barajı: Dicle Nehri üzerindeki Ilısu projesi, toplamda yaklaşık 27 bin hektarlık bir alanı su altında bırakacak. Proje tamamlanırsa beş doğal değeri yüksek alanı birden etkileyecek ve dünyada sadece Eruh Dağları’nda yaşayan Verbascum globiferum isimli canlı türünün yok olmasına sebep olacak. Kayraktepe Barajı: Göksu Nehri üzerine yapılmak istenen baraj, Göksu Vadisi’nin 12 bin hektarlık alanını ve Ermenek Vadisi’nin 1300 hektarlık alanını su altında bırakacak. Kayraktepe projesi gerçekleştirildiği takdirde, 16 endemik bitki türü ve bir endemik sürüngen türünün içinde bulunduğu toplam 33 canlı türü tehlike altına girecek. Dünyada sadece bu bölgede bulunan Onobrychis mutensis adlı B BARAJ: TERCİH MESELESİ Barajlar elektrik üretimi ve sulama açısından son derece önemli olmasına rağmen, çevresel etkileri göz ardı edildiği takdirde insan ve doğa için hayati sorunlar oluşturabiliyor. Doğa Derneği’nin yaptığı çalışmada Türkiye’deki doğal değeri yüksek 305 alanla Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapımı planlanan 561 baraj arasındaki ilişki araştırıldı. Araştırma sonuçlarına göre, planlanan 305 alanın 148’i baraj inşaatlarından olumsuz etkilenecek. Etkilenecek alanların 185 bin hektarı, doğrudan baraj suları altında kalma riskiyle karşı karşıya. Dolaylı etkilenecek alanlarınnn ise kendilerini besleyen su kaynak N bitkinin nesli Kayraktepe projesinin gerçekleştirilmesiyle tükenecek. Ermenek Barajı: Ermenek projesi ise Göksu üzerindeki Ermenek Vadisi’nin 6500 hektarını sular altında bırakacak. Ayrıca sadace burada yaşayan Verbascum leuconeurum isimli bitki ile bölgede yaşayan 123 bitki ve hayvan türü daha neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Dipni Barajı: Güneydoğu Toros eşiğinin 4900 hektarı bu proje sonucunda su altında kalacak. Güneydoğu Toros eşiği, 32 bitki ve hayvan türü nedeniyle doğal değeri yüksek bir alan. Yusufeli sular altında kalacak, halk çaresiz, ülke zarara sokulacak, yetkililerden hâlâ bir ses yok Aranan yetkiliye ulaşılamıyor NERİMAN ÖZCAN ? Hidroelektrik santral yapımının planlandığı Çoruh Enerji Projesi’nde 10 milyar kilovat/saat elektrik üretilmesi söz konusu. Projenin alternatifi ise yamaç tipi santrallar. Nehir akışını bozmadan, çevreye zarar vermeden, insanları göç etmek zorunda bırakmadan 2.5 yıl gibi kısa sürede biten bir santral tipi. Üstelik Hazine’den para çıkmasına da gerek yok. yanı sıra Grup Destan da katıldı. Mitingden sonra raftingçiler meydana siyah çelenk bıraktı. Erzurum’dan Yusufeli’ne hareket ediyoruz. Hedefe ulaşmanın hazzıyla ve yorgunluğuyla dar virajlı yamaçtaki yoldan akan suyla çevreyi gözlemleyerek, minibüsün teybinden yükselen yöresel müziklerin esprili sözlerini dinleyerek, eğlenerek iniyoruz Yusufeli’ne. Her yamaçtan, dağların derinliklerinden kopan kaynak sular dökülüyor. İnanılmaz bir görüntü var: Yamaçlardan akan suların oluşturduğu… Ayrıca doğanın sesi, görüntüsü ve coşkusunu yakalamak da çok keyifli. Bol bol fotoğraf çekiyoruz. Küçük yerleşim yerleri ve köylerin yanından geçiyoruz. Küçük bağ bahçeleriyle, meyve ağaçlarıyla o kadar yeşil ve güzel görünüyor ki dünyanın bugünlerde boğuştuğu sel, kuraklık ve küresel ısınma buralara uğramadan geçip gitmiş sanki. Biraz daha ilerliyoruz ve karşımıza Tortum Barajı çıkıyor. Allah’ın insanlara sunduğu bir lütuftu: Tortum Barajı. Yanından geçerken büyüklüğü ve görkemi nefeslerimizi kesiyor. Nihayet Yusufeli’ne giriyoruz. Dar sokaklardan ilerlerken kahvelerin önünde oturarak akşam çayını yudumlayan Yusufelililer, bizi el sallayarak selamlıyor. Barselona Otel’e yerleştikten sonra Yusufeli’nin leziz yöresel yemekleriyle tanışma imkânımız oluyor. Otel dolu. Yusufeli bir süre önce “dünyanın en güzel iki yüzüncü yeri” seçilmiş. 40 yıldır yabancı turistler buraya doğa sporları ve rafting yapmaya geliyor. Keyifli, hayat veren bir tazelik ve yaşam kaynağı fışkırıyor bu dağların eteklerinden. Dar sokaklarda dolaşırken, insanlarla Yusufeli aynı zamanda dünyanın önemli rafting merkezlerinden biri. usufeli Barajı’na yönelik tepkiler gün geçtikçe bir çığ gibi büyüyor. Daha önce sırasıyla Ankara, Bursa ve Kartal’da gerçekleşen konferanslardan sonra 3 Ağustos’ta Yusufeli’nde bir miting düzenlendi. Mitinge damgasını vuran konular İtalya ve Yunanistan’da yayımlanan “sözde” Kürdistan haritasının Doğu Karadeniz Bölgesi’ni içeriyor olması ve bölgede çokuluslu maden şirketlerinin faaliyetlerinin artması oldu. Konuşmacılardan Prof. Dr. İlyas Yılmazer ve Yusufeli Kültür Derneği Başkanı Recep Akyürek mitingde en çok göze batanlar oldular. Yusufeli mitingine şarkıcı Yaşar’ın Y sohbet ederken havaya yayılan sıcaklık ve samimiyet gözümden kaçmıyor. Belki havasından, belki suyundan… Bir anda kuzeyden kara bulutlar beliriyor, bulutlar yamaçlardan aşağıya dek iniyor, sonrasında ise yağmur beklentisi. Yağmur nihayetinde başlıyor. Bulutlar dağılıyor, güneş yeniden yüzünü gösteriyor. Gece Yusufeli’nde bir başka. Gecenin sesi Çoruh, hiç yorulmadan yoluna devam ediyor. Büyükşehirlerde yaşayanlar stresten, egzoz dumanından, ışık kirliliğinden en son ne zaman gökyüzüne bakabildi? Meğer gökyüzünde ne kadar çok yıldız varmış unutmuşum. Merkezde hiçbir dükkânın kepengi yok. Mallar gece dükkânlara konulmuyor. Çünkü ilçede hırsızlık yok. Asayiş olayları en düşük ilçelerden biriymiş Yusufeli, yıllardır kimse hapishaneye gelmediği için kapalıymış hapishane. İnsanın hızla öz değerlerini yitirdiği bir çağda nasıl olur da bir hapishane kapalı kalır? Yusufeli söz konusu ise evet, mümkün. Bahar mevsiminde özellikle Erzurum dağlarındaki karların erimesiyle göklerden kopan bir uğultuyla akmaya başlar Çoruh. Çoruh sere serpe uzandığı yollarda sınırları aşar ve özgürlüğüne kavuşur. Yağmur yağdıkça kabarıp coşsa da asla bahardaki o azgınlık günleri geri gelmez. Yaz gelip kuraklık başlayınca iyice yorulur ve durulur. Çoruh Nehri öfkelenince kabarır, güneşli günlerde huzurlu, yağmura da tepki verir... Şimdilerde bu güzellik “yok olma” tehlikesiyle karşı karşıya. Bir yerlerde yanlışlık var Çoruh Nehri adeta basamaklı barajlar merdivenine dönüşecek. Buradan elektrik enerjisi elde edilecek; ancak akan suyun bu hale gelmesinin getireceği ekolojik dengesizliğin sonuçları, vereceği zarar barajın getireceği yararla denkleştirildiğinde, hangisinin ağır basacağı ise önümüzdeki yıllarda görülecek. Muratlı, Borçka, Deriner, liste uzayıp gidiyor. Şimdi sırada Yusufeli Barajı var. Çoruh’un yatağı boyunca yer alan bir şehir ve onun ilçelerini, yaşamları, insanları anlatıp duruyorlar. Zeytin ağaçlarından pirinç tarlalarına, arılardan ve ayılardan ormanlara, dağlardan tarihi kalıntılara, hemen hepsi suyun altında kalacak. Olayın; insanların evsiz kalmasından baraj yapılması sırasında yapılan yanlış hesaplamalarla devletin bilinçli bir şekilde zarara uğratılmasına, baraj yapılarak boşaltılan yerleri, çevredeki maden yataklarını sermaye gruplarının yağma etmesine göz yumulmasına ve çevredeki iklimin geri dönülemez biçimde değişmesiyle birçok hayvan ve bitkinin yok olmasına kadar varacağı düşünülüyor. Ayrıca, baraj altında kalacak yerlerde ikamet eden insanların, göçe başlamaları ile birlikte, ne gibi sıkıntılarla karşılaşabilecekleri konusunda bugüne kadar konuşulmadı. Yusufeli sürekli göç veren bir ilçe olmanın sonucu olarak, barındırdığı nüfus içerisinde yaşlı insanların oranı, hatta köylerde, yaşlı kişilerin temsil ettiği aile sayısı büyük artış gösteriyor. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle