19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2007 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B B B B B B B B B 33 35 32 33 38 37 39 38 26 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B PB PB B B B B A 29 29 26 26 32 31 31 28 38 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A A PB Y 38 34 38 38 36 38 31 27 23 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzeydoğu kesimleri parçalı bulutlu, Doğu Karadeniz’in ddoğusu ile Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta biraz artacak. Rüzgâr genellikle kuzey ve kuzeydoğu zamanla yurdun kuzey kesimlerinde güney ve güneydoğu yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB Y Y PB Y PB PB PB PB 13 14 15 19 18 18 19 20 20 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB Y B Y PB PB PB B Y 19 23 29 17 31 32 29 32 16 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm PB A B A B B B B B 16 36 32 37 30 34 29 33 36 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Konutu’ndan tası tarağı topladığı gibi Çankaya Köşkü’ne çıkıyor. Düzenlediği kabulde, askerlerden, muhalefet partilerinden, yüksek bürokrasiden, yüksek yargı organlarından tek bir temsilci yok! Yemin töreninin ardından irat buyurdukları –tabii AKP’ye ve yalaka yazarlara göre tarihsel nutkunda kadınerkek eşitliğinden dem vuran 11’incinin kutlama davetinde, TV kameraları salonda dönüp dolaşıyor ama tek bir kadına rastlamıyor. Siyahlar giyinmiş, birbirine sarılıp öpüşen bir yığın erkek! Bu siyahlar giymiş erkekler ordusu, başlarında Köşk’ün zaptedildiği söylemlerine karşı çıkan RTE ile 11’inci, Çankaya Köşkü’nün sanki düşman işgalinden kurtuluşunu kutluyorlar. Hanımefendileri de Köşk’ü mutfağından bürolarına dek denetimden geçiriyor. Çankaya Köşkü 80 yıldır karşılaşmadığı görgüsüzlük, şımarıklık, sonradan görmelere özgü davranışlara ilk kez tanık oluyor. Sen kardeşim: “Güneşli günler görmeyi” bekle dur. ??? Son olayları yorumlayan Batı basını bizim medyanın çok, ama çook ilerisinde. Bizim medya rejimsel kaygıları Batı basınında çıkan haber başlıkları ve yorumları aktararak yansıtmaya çalışıyor. Örneğin –Cumhuriyet dışında bizim medya İslamcıların 80 yıllık laik devlet yapısına 11’inciyi seçerek son verdiğini…11’incinin Atatürk ilkelerine sadık kalacağına yemin etmesine karşın Türkiye’de 1923 yılından bu yana süregelen 1. Cumhuriyet döneminin sona erdiğini…Türkiye’nin “deri değiştirdiğini” vs. yazamıyor. Bu türden yorumlar yerine; bizimkiler RTE simit satarmış çocukluğunda,11’inci de gazoz içeriğinde röportajlar yayımlıyorlar. ??? Bu arada Köşk’ün makam odasında 11’inci, RTE ile namı baki kalmak koşuluyla laik devletin altını nasıl oyacaklarını…Yüzünü İslama dönen devleti, içeriye dışarıya demokraside laik devletin İslamla birlikte yaşadığı martavalını önümüzdeki dönemde nasıl tezgâhlayacaklarını konuşuyorlar. Hükümet listesinin onayı on dakika bile sürmemiştir. 1 saat 45 dakika az buz zaman değil. Neler mi konuştular: Kafalarındaki beş yıla yaydıkları “planı” aşama aşama nasıl uygulayacaklarını!.. Nedir o plan? Kimi çevreler AKP iktidarının Prof. Özbudun’a ısmarladığı anayasanın seçimden hemen sonra piyasaya salınmasını ve anayasa konusunun bu kadar erken ele alınmasını doğru bulmadıklarını yazıp söylüyor. Oysa, RTE’nin kafasındaki dünyayı beş yıl içinde gerçekleştirebilmek için acelesi var. Örneğin, YÖK’ü kaldırabilmek, Anayasa Mahkemesi’ni neredeyse ağır ceza mahkemesine çevirmek... askerlerin Askeri Şura’ya getirip geçirdikleri kararları yargıya götürebilmek… yargıyı hızlandırma ayağına yatıp Yargıtay’ı, elini kolunu bağladığından yakındığı Danıştay’ı kendine benzetebilmek…muhalefeti dar kalıplar içine sıkıştırabilecek bilumum uygulamaları yapabilmek... her şeyden önce kendi amaçlarını karşılayacak, bugüne kadar karşılaştığı Köşk gibi, 1982 Anayasası gibi engelleri ortadan kaldırabilmek için… ….yeni bir anayasaya, AKP amaçlarına hizmet edecek bir anayasaya gereksiniyor. Yeni anayasaya hız vermesinin temel nedeni budur. Yoksa sivil, üstelik modern sıfatını taktıkları bir anayasa getirmek değil muratları… Batı’dan da destek alarak bir de 1924 Anayasası’ndaki “Türkiye’nin dini İslamdır” diye bir maddeyi AKP damgalı yeni anayasaya koydurma olanağını bulabilseler… Meclis’i ve hükümeti de ele geçirerek devleti teslim aldıktan sonra böyle bir madde hazretlere ballı börek! ??? Asker yemin törenine katılmamış, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki diploma töreninde selamlamayarak, soğuk davranarak 11’inciyi devletin başında, üstelik başkomutan olarak görmediklerinin nedenini soran gazetecileri RTE: “…Biz yolumuza devam ediyoruz” diye yanıtladı. “…Bu olaylar bizi ‘yolumuzdan’ alıkoyamaz…Şimdilik hepsini sindirir, sineye çekeriz... Ama yürüyüşümüze devam ederiz…” diye düşünüyor ve bu düşünce istikametinde hareket ediyor, konuşuyor. Sürekli söyledik, yazdık. Çankaya’yı ele geçirdikten sonra hedeflerine ulaşacak zemini de olanakları da bulacaklarını biliyorlar. Şimdiki gibi dindar olmadığını söyleyen ama dinci bir cumhurbaşkanı. Dinci bir Meclis Başkanı, olmazsa yerine etliye sütlüye karışmayacak bir başkası. Dinci, hatta dindar bir başbakan. Üçgen tamam! Öyle bir dünya yaratmayı düşlüyorlar ki, uygulamalara, icraata karşı çıkacak hiçbir kurum kalmayacak. Şimdilerde dışarıya vurmadıkları tek kaygıları asker. Eğer engellenmezse; toplumun ve laik rejimin gözbebeği o kurumu da; kısa, orta ve uzun sürelerde sınır koruyan bir konuma getirecekler… Olur mu, olacak mı? Yaşayan görecek; Halep orada ise arşın burada! ‘Türkiye için okuyun’ Bakırköy Belediyesi, sivil toplum örgütleri tarafından başlatılan ‘Aydınlık Türkiye İçin Okuyun’ kampanyasına 200 bin kitapla destek verecek İstanbul Haber Servisi Bakırköy Belediyesi birçok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği “Aydınlık Türkiye İçin Okuyun” kampanyasına 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Teoman konseri ile başladı. Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen kampanyaya 200 bin kitapla katılacaklarını açıkladı. Eğitimi geliştirmek, kitap okuma oranını yükseltmek, yeni nesilleri bilgili, kültürlü bireyler olarak yetiştirmek amacıyla sivil toplum örgütleri yeni bir kampanyayı yaşama geçirmeye hazırlanıyor. “Aydınlık Türkiye İçin Okuyun” adıyla yola çıkılan kitap kampanyasının amacı, gençlere ve yeni okuma öğrenmeye başlamış çocuklara daha öğrencilik yıllarında okuma sevgisi kazandırıp kitap okuma alışkanlığını geliştirmek. Bu kampanyanın başlatılması için ilk adımların atılmasında en büyük destek Bakırköy Belediye Başkanı Erzen’den geldi. “Aydınlık Türkiye İçin Okuyun” kampanyası çerçevesinde görüşlerine başvurduğumuz Erzen, “Ülkemizde düzenli kitap okuma oranının yüzde 3’lere kadar düştüğü ifade ediliyor. Ben bunu ülkem adına çok tehlikeli görüyorum. Bu oranı yükseltmek amacıyla toplumun her bireyi elinden geldiğince çaba harcamalıdır. Devlet, siyasetçiler, sivil toplum örgütleri, medya birleşerek geleceğimizi oluşturan gençlere okuma sevgisini kazandırmalıyız. Aydınlık Türkiye için okumamız gerekiyor. Kültürlü, bilgili, modern bir Türkiye için okuyup gelişmeliyiz. Bakırköy Belediyesi olarak bu kampanyaya 200 bin kitapla katılacağız” dedi. Biz bu 40 kişilik sınıftaki her öğrenciye bir kitap armağan edeceğiz. Öğrenciler yıl içerisinde okudukları kitapları birbirleriyle değişerek istediklerinde bu 40 kitabı okuma şansına sahip olacaklar. Bunun birçok yönden olumlu olduğunu düşünüyorum. Birinsohbetlerinin konusunu daha çok kalitesiz, niteliksiz hatta seviyesiz birtakım televizyon programları belirliyor. Öğrencilerimizin bu kitapları okumaya başladıktan sonra gündemlerinin değişeceğine, nitelik kazanacağına inanıyorum. Örneğin okudukları kitapları tacağına inanıyorum. Çünkü bilgi paylaşıldıkça büyür. Canlı kütüphaneden kastımız kısaca bu.” GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Ailelerin rolü çok önemli’ Öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yatılı olarak yaptığını belirten Erzen, o günlerini şu sözlerle anımsatıyor: “Yatakhane hayatını yaşayan öğrenciler ne dediğimi daha iyi anlayacaktır. Bizim en büyük keyfimiz pikenin altında gizli gizli kitap okumaktı. Şimdiki gençlerin zamanı televizyon karşısında geçiyor. Bu konuda annebabalara büyük görev düşüyor. Pazar günü evinde ailesiyle olan bir baba zamanını tüm gün boyunca televizyon karşısında geçiriyorsa bu çocukları için iyi bir örnek değildir. Nasıl sigara içen annebabaların çocuklarının sigara içme oranı daha yüksekse kitap okuma alışkanlığı konusunda da durum aynıdır.” Bakırköy’deki öğrencilerin öğrenimine rahat devam edebilmeleri için okullara her türlü hizmeti verdiklerinin altını çizen Erzen göreve gelir gelmez, okullara su arıtma sistemleri kurmuş. Bakırköy’deki okullarda okuyan öğrenciler temiz su kullanıp, okul çeşmelerinden su içebiliyor. Uusal bayramlarda gösteri yapan tüm öğrencilerin ve görevli öğretmenlerin bayram kıyafetlerini Bakırköy Belediyesi sağlıyor. ‘Hep ilerlemeliyiz’ KAMPANYA KONSERLE BAŞLADI Bakırköy Belediyesi ve birçok sivil toplum örgütü tarafından planlanan “Aydınlık Türkiye için okuyun” kampanyası, 30 Ağustos Zafer bayramı etkinlikleri kapsamında sanatçı Teoman’ın Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda verdiği konserle başladı. Konuşmaların ardından sahneye çıkan Teoman, yeni ve eski parçalarını seslendirerek Bakırköylülere unutulmaz anlar yaşattı. cisi, çocuk ya da gençlerimiz bu kampanyanın ilk yılı içinhiç ücret ödemeden 40 kitap okuyabilme olanağına kavuşacak. Bugün öğrencilerin gündemini, diğer bir deyişle tartışacaklar, yazarlarını tanıyacaklar. Yani gündemlerini daha çok kitaplar belirleyecek. Amacımız bu. Ayrıca öğrencilerimizin dayanışma ve paylaşma duygularının da arAteş Ünal Erzen’in son sözleri ise herkes için kulaklara küpe niteliğinde: “Gerilememeliyiz... Hep ilerlemeliyiz... Bilgili ve kültürlü bir toplum olmak için hep savaşmalıyız. Atatürk’ün Bursa Nutku’nu okuyup, O’nun sözlerini tekrar tekrar hatırlayıp uygulamalıyız. Atatürk’ün açtığı laiklik yolunda emin adımlarla ilerlemeliyiz. Sonuçlara ulaşmak için hedefleri doğru belirleyip, belki de her yıl bir sorun üzerine yoğunlaşıp onun çözümleri üzerinde çalışmalıyız.” Her sınıf canlı kütüphane Erzen’in okullara yönelik düşüncesi her sınıfı canlı kütüphane yapmak. Nedir bu canlı kütüphane? Yanıtını Erzen veriyor: “40 kişilik bir sınıfı düşünün. Önce şu tespiti yapalım, hiçbir öğrenci yılda 40 kitap almaz. Her kahvehaneye bir kitaplık Bakırköy Belediyesi’nin sürdürdüğü diğer bir kampanya ise “Kıraathanelerimizi geri istiyoruz” kampanyası. Eski zamanlarda kıraathane denildiğinde kitap okunan yerin akıllara geldiğini söyleyen Başkan Ateş Ünal Erzen sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ise kıraathaneler yerini kahvehanelere bıraktı. Biz de insanları boş zamanlarında okumaya teşvik etmek amacıyla her kahvehaneye bir kitaplık oluşturmayı hedefledik. Bu proje ile ilgili olarak da çalışmalarımız devam ediyor. Bakın, toplu taşıma araçlarında geçirilen zaman gelişmiş Avrupa ülkelerinde, kitap okumak ile değer kazanan boş zamanlardır.Ara ara Bakırköy Sirkeci treninde yaptığım gözlemlerimde şu ana kadar sadece bir bayanı kitap okurken gördüm. Bu ülkemiz için değiştirilmesi gereken çok acı bir tablo. Bir de İstanbul,Ankara, İzmir gibi büyük kentlerimizde en azından kitap bulabileceğimiz satış noktaları bulunabiliyor. Ama ülkemizin Doğu bölgelerinde böyle bir imkâna sahip olmayan birçok insanımız yaşıyor. Onun için 200 bin kitabın bir kısmını Doğu bölgemizdeki yurttaşlarımıza göndereceğiz.” Prof. Dr. Ergun Özbudun. Görevi kim verdi? Başbakan. Hazırlığın içeriği ne? Açıklanmıyor. AKP’nin ilgili ilgisizleri değişikliğin neresinde? Kesin değil... Bir komisyon oluşturulmuş. Üyeleri kim? Tümü açıklanmıyor. Siyasi tarihimizde hiç böyle anayasa değişikliği yaşanmadı. Değişikliğin motor gücünü oluşturanlar daha taslak hazırlanırken bile öteki partilerle temas kurarlardı. Çoğunlukla bir ‘uyum komisyonu’ oluşturulurdu. Komisyonda uzlaşmaya varılan konular birleştirilirdi, değişiklikler gerçekleştirilirdi. AKP bunun yerine dayatmacı bir yöntemi benimsiyor. Efendim, AKP’nin öngördüğü değişiklik tartışılırken sivil kuruluşların önerisi de alınacakmış. Bu, görüntüyü kurtarmak, başka bir şey değil. AKP ‘uzlaşma’ deyince hep şunu anladı: Herkes, AKP’nin çizgisine gelir, böylece uzlaşma sağlanmış olur! ??? Sızan haberlere göre, 139’ar maddelik iki taslak olacakmış. Bunlar yıl sonuna kadar son şeklini alacakmış. Yeni yılın başında Meclis’e gelecekmiş. Ardından da ne olursa olsun referanduma. Demokrasilerde halka danışarak iş yapmak elbette güzeldir ve önemlidir. Ancak AKP’nin yaptığı halka danışmak değil, halka onaylatıp devlet kurumlarının ve muhalefetin sesini kesmek. Tüm liselerde şöyle bir referandum yapılsa: Tatillerde ödevler kalksın mı? Yüzde 95 ‘evet’ çıkacaktır. Böylece iyi bir eğitim anlayışına mı kavuşulmuş olur? Görünüme fazla takıldık, içeriğe geçelim... Yine sızan haberlere göre, planlanan değişikliklerden bazıları şunlar: Muhalefetin Anayasa Mahkemesi’ne gitmesi güçleştirilecek. İktidar partisinin anayasa değişikliği yapması kolaylaştırılacak. Yargı organlarındaki ve YÖK’teki atamalarda yetki iktidar partisinde olacak. Atatürk’le ilgili bölümler azaltılacak. Her şey bir yana salt bu değişiklikler bile bize şunu söyletiyor: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası AKP anayasası haline getirilmek isteniyor! Demokrasilerde iktidar partisinin önünün açılması kadar, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi de önemlidir. AKP’nin kafasındaki anayasa değişikliği birinci şıkkı öne çıkarıp ikinciyi en alt düzeye indirmeye yönelik. ??? Türkiye’nin daha sade, günümüzün gereksinimlerine daha net yanıtlar verecek bir anayasaya gereksinimi var mı? Evet... Başta YÖK olmak üzere devlet kurumlarının görev ve yetkilerinin yeniden düzenlenmesi gerekli mi? Evet... AKP, bu ve benzeri ‘evet’leri alıyor, diyor ki: ‘Evet, evet biz de böyle düşünüyoruz. O zaman anayasayı değiştirmek lazım...’ Ardından girişte sözünü ettiğimiz girişim başlıyor. Demokrasinin rayına oturduğu ülkelerde anayasalar her şeyi düzenlemezler. Genel bir çerçeve çizerler. Gelen iktidarlar da bu çerçeveyi bozmadan içini kendi anlayışları ve toplumun beklentileri doğrultusunda doldururlar. Bugün AKP’nin yaptığı ise anayasanın hem içeriğini hem çerçevesini değiştirmeye yönelik. Tek tek değişikliklerle yetinmeyen AKP anayasayı toptan değiştirip, hedefine toptan ulaşmak istiyor. Bu gidiş, Türkiye’yi ‘parti devletine’ götürür... Bu gidiş, iktidar gücünü azgınlaştırır, kontrolsüz hale getirir... 12 Eylül anayasası değiştirilmeli, daha demokratik bir yapıya kavuşulmalı derken, 12 Eylül’den daha geri bir tablo ile de karşı karşıya kalabiliriz! Sözümüz elbette AKP’ye değil... AKP’yi demokrat, reformcu ilan edenlere! ankcum?cumhuriyet.com.tr Nakşilerin 600 yıl sonra gelen zaferi ? Baştarafı 1. Sayfada DTP’nin ‘ılımlı’ politikası kısa sürdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 30 Ağustos resepsiyonuna davet edilmedikleri için Türk Silahlı Kuvvetleri’ni “bölücülükle” suçlayan DTP’nin Meclis’in ilk açıldığı günlerdeki “ılımlı, uzlaşmacı” söylemi kısa sürdü. DTP, terör örgütü PKK’ye karşı düzenlediği operasyonlara son vermesini istediği TSK’nin, Uludere’deki operasyonlarda “kimyasal silah kullandığını” iddia etti. DTP Genel Merkezi tarafından 30 Ağustos Zafer Bayramı ve 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle yapılan yazılı açıklamada, TSK’ye ağır suçlamalar yöneltildi. Açıklamada, “1 Eylül Dünya Barış Günü arifesinde ülkemizin bir bölümünde şiddetli imha operasyonları yapılmakta, barışın yolunu döşemek için geliştirdiğimiz tüm çabalarımız askeri operasyonlarla tahrip edilmektedir” denildi. 1389’da Buhara’nın köylerinden Kasrı Arifan’da doğan bir Türk olan Muhammed Bahaüddin Şahı Nakşibend’in Orta Asya’da kurduğu Nakşibendilik, aslında tam bir Türk tarikatı idi ve Araplıkla, Arap gelenekleriyle bir ilişkisi yoktu. Orta Asya’da başlayıp filizlenen bu düşünce sistemi zamanla Ortadoğu ile Anadolu’yu da etkiledi, ama yaklaşık 500 yıl boyunca bir tasavvuf sistemi olarak kaldı ve siyasal alanda faaliyet göstermedi. Varlığını halk arasında ve kendine mahsus ritüellerle devam ettirdi. Nakşibendiliğin siyasal zemine kayması, 1770’lerin sonuna doğru Süleymaniye’de doğup Bağdat’ta ve Hindistan’da okuyan Mevlana Halid’in kurduğu ve Nakşibendiliğin bir branşı olan “Halidiyye” kolunun çabalarıyla başladı. Halidilik, Şam’a yerleşen ve ahirete yönelik ibadetlerin yanı sıra dünyevi hayatın ve iktidarın da kontrol altında tutulmasını öngören Mevlana Halid’in dört bir yana gönderdiği halifelerinin faaliyetleri sayesinde hemen her kesimden müride sahip oldu. Müridler arasında, önde gelen bazı devlet adamları da vardı. Halidiliğin dünyevi iktidarı da elde etme amacı güttüğünü, ilk önce zamanın hükümdarı İkinci Mahmud fark etti. Başkent İstanbul’da tarikatı yaymaya çalışan Halidiler sıkı bir kontrol altına alındılar ve daha sonra Mevlana Halid’in gönderdiği halifelerle birlikte başkentten sınır dışı edilerek Şam’a geri yollandılar. NakşiHalidi hareketin güç kazanma mücadelesi, İkinci Mahmud’un aldığı bu tedbirlere rağmen Cumhuriyet dönemine kadar durmadan devam etti. Türkiye Büyük Millet Mecli si’nin 30 Kasım 1925’te kabul ettiği 677 sayılı kanunla tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra tarikatlar, şeyhlerin veya önde gelen müritlerin evlerine yahut temin edilen başka mekânlara taşındılar, bir anlamda yeraltına indiler ve faaliyetlerinde hiçbir değişiklik olmadı. Devlet ise, tarikatlara karşı iki farklı uygulamada bulundu: Hemen bütün tarikatlar gözetim altında tutuldu, bu arada birçoğunun faaliyetine göz bile yumuldu, hatta bazılarına kültürel kimliklerinden dolayı destek bile verildi ama.. sadece tek bir tarikat, Nakşibendilik ve özellikle de Halidiyye kolu sıkı bir takibe uğradı. Zira diğer tarikatların aksine dünyevi iktidara, yani devlete iktidar rakibi olan tek tarikat NakşiHalidi doktrindi. Osmanlı’nın yanı sıra Cumhuriyet döneminde de devletle çatışmaya giren dini grupların hemen tamamı, Nakşi doktrinden kaynaklanan görüşlere mensuptu. Devrim yıllarında şapkaya karşı başlayan hareketin, 1930’daki Menemen olayının, Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ayaklanmanın ve Türkçe ezana karşı başkaldırıların liderleri hep NakşiHalidi idiler. Günümüzde modern versiyonlarının giderek güç kazandığı Saidi Nursi’nin Nurculuk hareketi de temelinde Nakşi doktrine dayanıyordu. AKP kadrolarının yetiştiği yer olan MNPMSP ve RP oluşumlarının temeli de Nakşi düşünce sistemidir. Dolayısıyla AKP’nin 22 Temmuz seçimleri sonucunda elde ettiği başarı, Nakşibendiliğin Türkiye’de 200 yıldan fazla bir zamandan bu yana devam eden mücadelesini iktidarı elde ederek sonuçlandırması, diğer bir anlamla da NakşiHalidi doktrinin zaferidir. Bugün, Cumhurbaşkanı Abdul lah Gül’ün Nakşibendilik ile, hatta herhangi bir tarikatla bağlantısı bulunmuyor yahut bilinmiyor. Ancak yetiştiği çevrede Nakşi etkisi her zaman vardı. Ve, unutmayalım: Gül’ün düşünce yapısının oluşmasında önemli etkisi olan Büyük Doğu Hareketi’nin lideri Necip Fazıl Kısakürek, NakşiHalidi hareketin önemli şeyhlerinden birinin, “Arvas Seyyidleri” olarak bilinen aileye mensup olan Abdülhakim Arvasi’nin önde gelen müritlerindendi. Sözünü ettiğim zafer, Nakşi cemaatlere mensup isimlerden oluşan bir iktidarın, o çevrelere muhalif olmayan bir ismi Cumhurbaşkanlığına seçmesi ile daha da güçlenmiştir. Bu, Nakşibendiliğin kurucusu Bahaüddin Şahı Nakşibend’in rüyasının 600, Halidiyye kolunu kuran Mevlana Halid’in vasiyetinin da tam 180 yıl sonra gerçek olması demektir. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle