23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 AĞUSTOS 2007 CUMA 12 EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Hükümetle memur arasında altı tur devam eden görüşmelerden ‘sıfıra sıfır elde var sıfır’ sonucu çıktı YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Memur teslimiyete doğru ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KamuSen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, hükümetle, toplu görüşmelerde, gelecek yıl her iki altı ay için 5+5 olmak üzere 10 YTL’lik farktan dolayı anlaşamadıklarını söyledi. Akyıldız, yapılan son görüşmede, hükümet yetkililerinin yüzde 2+2 aylık ve yan ödeme katsayısında artış ve enflasyon farkı, 20+20 denge tazminatı ve toplu görüşme tazminatının 5 YTL artırılması teklifini kabul ettiklerini, buna karşın 30+30 taban aylığı artışı tekliflerinin ise reddedildiğini kaydetti. Akyıldız, hükümetin 15+15 taban aylığı teklif ettiğini, kendilerinin de 30+30 önerilerini 20+20 olarak yeni Ülkenin İnsan Yoksulluğu Ülkelerin gerçek zenginliğini ya da yoksulluğunu, o ülkede yaşayanların nitelikleri oluşturur. Ekonomistlerin şu tanısını yineleyelim. “Azgelişmiş ülkeler değil, azgelişmiş insanların yaşadığı ülkeler vardır.” Zaman zaman su fakiri ülkeler, orman fakiri ülkeler, enerji kaynağı fakiri ülkeler gibi tanılar okur ya da duyarız. Birkaç ayrıksı (istinsai) durum dışında, su, orman, enerji hatta doğal kaynak fakirliği, gerçekte insan yoksulluğunun bir sonucu, bir yansımasıdır. Bir ülkenin insanı, doğal kaynakları bilinçsizce, hoyratça yok ediyor, suyu, toprağı kirletiyor, ormanı yakıyor, doğal güzellikleri bozuyor tarihi varlıkları koruyamıyor, talan ediyorsa, o ülkeye konulacak tanı, insan yoksulluğu ya da insandan yoksunluğudur. İnsanın yoksul ya da varsıl olması ile ülkenin insan yoksulluğunu ayırmak gerekir. Varsıl insanları olan ülkeler de insan fakiri, insan yoksulu olabilir. Eğer varsıl kesim, ülkeyi istismar ederek, talandan pay kaparak, hatta talana öncülük ederek, kişisel olarak varsıl hale geliyorsa, aslında bu tür bir varsıllık, insan yoksulluğunun ya da yoksunluğunun göstergesidir. ??? Düzgün, toplumun, ülkenin geleceğini düşünen, bu bağlamda özveri gösteren, kişilikli insanların yaşadıkları ülkeler zengindir ve geleceği parlaktır. Ülkenin geleceğini, insanın nitelikleri belirler. Bir ülke yeterli ölçüde nitelikli insan yetiştiremiyorsa, yetişenleri de bir şekilde dışlıyor, tasfiye ediyor, tersine ayrıma tabi tutuyor; kötüler, yeteneksizler liyakatsizler, düzgün olmayanlar, iyileri devre dışı bırakıyorsa, ülkenin yoksulluğu artıyor, başarı olasılığı giderek azalıyor demektir. Şarlatanlığın, göz boyayıcılığının, gösterişin, kişiliksizliğin, kişilik zaaflarının, esen yele göre yelken açmanın, fırsatçılığın, aferistliğin prim yaptığı, başarı sayıldığı bir ülke, giderek yoksullaşıyordur. Kişi başına gelirin bir gelişmişlik ölçüsü, gelişme göstergesi olamayacağının en büyük kanıtı Arap emirlikleri, şeyhlikleridir. Ülkenin kalkınması, atılım yapması için insanın belirli yerlere ulaşmak amaçları, güdüleri, itici güçleri olmalıdır. Bağımsızlık, özgürlük istemindi yüreğinde duymayan, bulduğu ile yetinen, günü kurtardıktan sonra yarın “Allah kerim” diyen, ülke özelleştirme etiketi ile soyulurken tepki vermeyen, bize de pay düşer mi diye bekleyen, kendi ufak çıkarını her türlü değerin üstünde tutan, dış güçlere karşı pısırık, çekingen, düzgün davranışları akılsızlık diye niteleyen, yalnız din konularında değil hemen her alanda takıyyeyi yöntem olarak benimsemiş bir toplum, atılım yapabilir mi, çağdaş uygarlık düzeyine yükselebilir mi? Hatta bağımsız, özgür yaşayabilir mi? Toplumun değer yargıları, davranış biçimleri, ülkenin geleceğini belirleyicidir. Ne yazık ki 1980 sonrasında toplumumuzda değer yargılarında, davranış biçimlerinde yozlaşma hızlanarak sürüyor. Bence 22 Temmuz seçim sonuçları, bu yozlaşmanın bir yansımasıdır. Bir vatandaş olarak, ben kurumların, kuruluşların davranışlarından değil, geniş kitlelerin değer yargılarının, davranış biçimlerinin yozlaşmasından kaygılanırım. ??? Çeşitli kesimlerden farklı nedenlerle, yurdu terk et, çık git öğütleri alınmasına karşın, bu ülke bizim, yılgınlığa, kırgınlığa, pısmaya da gerek yok. Savaşım kişisel değil, bir ülkenin bağımsız, özgür, başı dik, onurlu biçimde yaşaması, gelişmesi içindir. 20 hatta 7 YTL gündelik için yollara düşen trafik fıstık kurbanı vatandaşlarımızın bu ülkede insanca yaşaması içindir. Ben başarıyı ya da başarısızlığı sadece seçim sonucu ile de ölçmüyorum. Geniş kitlerlere yarar açısından olaylara bakmaya çalışıyorum. Kızgınlığın bir yararı olmadığını düşünmekle beraber, insan manzaralarına bakarak Ziya Paşa’nın “Dehri arasan binde bir adem bulamazsın/ Adem görünen harları (eşekleri) adem mi sanırsın...” dizesini de anımsamaktan kendimi alamıyorum. Ziya Paşa’nın bir asırdan daha uzun süre önceki bu gözlemi, ne yazık ki günümüzde de insanlık için oran daha da düşmüş olarak geçerli. ? Tarafların imzaladığı uzlaşmazlık metni gereği öğretim üyelerinden oluşacak Uzlaşmazlık Komisyonu toplanacak. Komisyon da sorunu 5 günde çözemezse, son kararı Bakanlar Kurulu verecek. den düzenlediklerini belirtti. Aradaki 5+5 oranındaki farkın hükümet tarafından karşılanmaması sonucu masadan uzlaşma sağlanamadan kalkıldığını dile getiren Akyıldız, kamuoyunda 120 YTL’lik artış olarak algılanan iyileştirmenin sağlanabilmesi için tüm iyi niyetleriyle çalıştıklarını fakat anlaşmanın buna rağmen sağlanamadığını ifade etti. kan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, 360 YTL’lik denge tazminatı farkının 2008’den itibaren üç dönemde 120’şer YTL’lik taksitlerle ödenebileceğini açıklamıştı. Şahin sözünü tutmazken sendikaların da bu söze karşı 30 YTL olarak önerilen denge tazminatına tepki vermemesi dikkat çekti. Toplu görüşmelerin sendika ayağındaki diğer temsilcisi MemurSen Genel Başkanı Ahmet Aksu ise işverenlerden istediğini alan işçi sendikalarını kastederek “Ortada grevli ve toplusözleşmeli görüşme olmayınca sonuç bu şekilde oluyor. Toplusözleşme ve grev silahı olanların görüşme sonuçlarını gördük” itirafında bulundu. KamuSen ve MemurSen’in aksine Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ise hükümet imzaladığı tüm uluslararası anlaşmalara karşın memura grev ve toplusözleşme hakkı tanımadığı için sonucu önceden belli olan toplu görüşmelere baştan katılmayacaklarını açıklamıştı. Hem KamuSen, hem de MemurSen, KESK’in “görüşmeleri boykot edelim” çağrısına olumsuz yanıt vermişti. Akay tepkili Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (BASK) Genel Başkanı Resul Akay, 15 gün süren ve uzlaşmazlıkla sonuçlanan toplu görüşmelerin bilançosunu, “sıfıra sıfır, elde var sıfır” diye değerlendirdi. Kamu işçileri ile yapılan toplu iş sözleşmesinin mürekkebi dahi kurumadan, yüzde 2+2 gibi “utanç verici” bir artışa memur adına rıza gösterdiği için sendikacıları eleştiren Akay, “Memuru masa başında satan bu sendikacıları, er ya da geç memurların ahı tutacaktır” dedi. Sendikalar tepkisiz kaldı 59. hükümet’in toplu görüşmelerden sorumlu Devlet Bakanı ve Başba ÇİFTÇİ YENİ ÜRÜNE YÖNELDİ Üretici şeftali ve üzüm yetiştirecek ABİDİN YAĞMUR MERSİN Yağışların azlığı nedeniyle akarsuların ve sulama kanallarının kurumaya başladığını belirten Mersin Ziraat Odası Başkanı Cengiz Gökçel, narenciye ağaçlarında meyvelerin dökülmeye başladığını, hasat edilecek ürünlerde de kalitenin düşmesini beklediklerini söyledi. Mersin ve yöresindeki narenciye üreticisinin başka ürün arayışında olduğunu belirten Gökçel, “Kayısı, şeftali ve üzüm yetiştirilmesini öneriyoruz” dedi. Gökçel, düzenlediği basın toplantısında kuraklık tehlikesini ve Mersin yöresindeki yaş meyvesebze üreticilerinin durumunu değerlendirdi. Türkiye’de tarım envanter çalışması yapılmadığı için, narenciye dikim alanlarının miktarının tam olarak bilinemediğini kaydeden Gökçel, bu konuda rekolteye göre tahmin yapıldığını söyledi. AdanaMersin bölgesinde son birkaç yıldır sıcaklıkların 2 derece yükseldiğine dikkat çeken Gökçel, “Sıcaklık nedeniyle Adana’da neredeyse narenciye dikim alanı kalmadı. Mersin’deki mevcut narenciye dikim alanlarında ise üretici, ağaçlarını keserek yeni narenciye türleri denemeye başladı. Dış pazarda rağbet gören narenciye türlerine yönelmemiz gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu. DİSK mektubunda, sendikal hak ve özgürlükler önündeki engellerin kaldırılması, asgari ücretin yükseltilmesi, kıdem tazminatına dokunulmaması, emekçi üzerindeki vergi yükünün azaltılarak faiz ve rant gelirlerinden vergi alınması gibi taleplerde bulundu. DİSK taleplerini hükümete iletti Erdoğan’a gönderilen mektupta, tam istihdamın ulusal politikaya dönüştürülmesi, IMF politikalarından vazgeçilmesi, özelleştirmelerin durması gibi çağrılar yer aldı İstanbul Haber Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, (DİSK) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderdiği talep ve beklentilerini içeren yazıda, “Cumhuriyetin temel değerlerinin, toplumsal gerilim, ayrışma ve çatışma yaratacak tartışma konularına dönüştürülmesinden kaçınılmalıdır” çağrısı yaptı. DİSK, Yönetim Kurulu, 60. hükümetin kurulması üzerine, Hükümet Programı’nda yer almasını istediği talep ve beklentilerini 28 madde halinde sıralayarak bir yazıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a iletti. DİSK mektubunda, sendikal hak ve özgürlükler önündeki engellerin kaldırılması, tam istihdamın ulusal politikaya dönüştürülmesi, IMF politikalarından vazgeçilmesi, özelleştirmelerin durdurulması, asgari ücretin yükseltilmesi, kıdem tazminatına dokunulmaması, emekçinin vergi yükünün azaltılarak faiz ve rant gelirlerinden vergi alınması gibi taleplerde bulundu. DİSK yazısında yeni anaya hazırlanırken katılım, uzlaşma ve oydaşmanın sağlanmasının gerekliğinin altını çizerken “Amaç, bir bağımsızlık savaşı ile kurulan Cumhuriyetin niteliklerinin yükseltilmesi, toplumun demokratikleştirilmesi, ülkeyi çağdaş bir geleceğe taşıyacak ve toplumun tüm kesimleri arasında uyum ve barışı hedefleyen bir dönüşümün gerçekleştirilmesi olmalıdır” dedi. Toplumu kutuplaştıran gerici, şoven milliyetçiliği besleyen gerilim politikalarının terk edilmesini isteyen DİSK, “Bir arada yaşama umudunu güçlendirecek, toplumsal barış, bölge barışı ve evrensel barışın gerekleri hükümetin öncelikleri olmalıdır. Bu bağlamda, bölgeler arası eşitsizliği ortadan kaldıracak sosyal ve ekonomik önlemler süratle alınmalı, halkımızın kültürel ve demokratik taleplerine yönelik somut adımlar atılmalıdır” görüşünü belirtti. Evrensel temel hak ve özgürlüklerin geliştirilebilmesi için başta ILO sözleşmeleri olmak üzere Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesinin önemine dikkat çeken DİSK, “Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın çekince konulan hükümleri kabul edilmelidir” dedi. DİSK, ekonomi politikalarında şu konulara dikkat çekti: “Ekonomide gerçekleşen büyüme ve ulusal gelirde oluşan artışın adil ve hakça bölüşümünün sağlanması temel bir amaç olmalıdır. Yoksulluğun bir kader olarak yaşanmasına yol açan IMF denetimli ekonomi politikalarının uygulanmasından vazgeçilmelidir.” eçim öncesinde oy kaygısıyla çıkarılan ve bolca telaffuz edilen kuraklık desteğinin, çiftçi için destek değil köstek olduğu ortaya çıktı. Kuraklık desteği alanların mazot ve tohum yardımı alamayacağının anlaşılması üzerine çiftçiler söz konusu desteği kullanmaktan vazgeçti. Dilekçesini geri çeken çiftçi sayısı 14 bini aştı. S GAP’ta sulama uyarısı ARİF FARAÇ Kuraklık desteği çiftçiyi vurdu Mazot ve tohum yardımından yararlanamayacağı anlaşılan çiftçinin zararı 10 dönümde 60 YTL GÜRSU KUNT ŞANLIURFA GAP bölgesinde 45 dereceyi aşan sıcakların altında yapılan sulamaların, bitkinin köküne zarar verdiği bunun da ürün kaybı ve bitkide hastalıkların oluşmasına neden olduğu belirtildi. Şanlıurfa Tarım İl Müdürü Derviş Göçer, sulu tarımın yapıldığı Harran bölgesinde incelemelerde bulunarak, çiftçileri havanın çok sıcak olduğu saatlerde yapı lan sulamanın bitkiye zarar verdiğini belirterek uyardı. Göçer, “Şanlıurfa’da sulama mayıs ayının 15’inden itibaren başladı. Şimdiye kadar pamuk ve mısır ekili alanlarda sulama yapılmaktadır. Çiftçilerimize sulamaların genelde serin zamanda yapılmasını tavsiye ediyoruz. Fazla sulama fazla verim değildir. Harran Ovası’nda 56 defadan fazla su verilmemesi gerekiyor.” dedi. TMO alımlarında şaibe iddiası AHMET ŞEFİK ANTALYA AKP hükümetinin seçimden hemen önce çıkardığı “Kuraklık Desteği”, üretici oyları üzerinde etkili oldu. Ancak daha sonra yayımlanan bir genelgeyle kuraklık desteği alan üreticinin doğrudan gelir desteği, mazot ve tohum desteğinden yararlanamayacağı ortaya çıktı. Kuraklık desteği nedeniyle diğer destekleri alamayan bir buğday üre ticisinin kaybı ise 10 dönümlük tarlada yaklaşık 60 YTL olarak belirlendi. Destekten yararlanmak üzere dilekçe veren pek çok üretici, şu günlerde dilekçelerini geri çekiyor. Konu, CHP Antalya Milletvekili Tayfun Süner tarafından da Meclis’e soru önergesi olarak taşındı. Süner, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis’e verdiği soru önergesinde konuyu anımsatarak “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın kurak lıktan etkilenen çiftçilere yapmış olduğu kuraklık yardımından yararlanmak isteyen çiftçilerimiz, yayımlanan bir genelge sonucunda doğrudan gelir desteği, mazot ve tohum desteklerinden faydalanamamakta. Sadece Antalya’da kuraklık yardımı için başvuran 14 bin çiftçi, başvurularını geri çekmeye başladı. Bütçede yeterli kaynak olmadan, verileceği söylenen kuraklık yardımı, seçim öncesi üreticilerin oyunu al maya yönelik, ayrıntıları açıklanmadan yapılan bir girişim olmaktan öteye geçmedi” açıklamasını yaptı. CHP Antalya Milletvekili Süner, “Seçim döneminde kaç çiftçiye, toplam ne kadar kuraklık yardımında bulunuldu, bakanlığınız tarafından yayımlanan genelge sonrasında diğer destekler neden kesildi, verilen destekle amaçlanan, çiftçiye yardımcı olmak değil miydi” sorularına da yanıt aradı. Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer ise seçim öncesinde Bakanlar Kurulu kararnamesiyle ortaya atılan kuraklık desteğinin üretici oyunu almaya yönelik uygulama olduğunu söyledi. Tuncer, “Seçim öncesi söylendi, bitti. Şimdi üreticiler destek almaktan vazgeçti. Çünkü kuraklık desteği alırsa, diğer desteklerden yararlanamıyor ve zarar ediyor” diye konuştu. TRABZON AKP hükümetinin, FİSKOBİRLİK’i çeşitli baskı ve yıldırma politikaları ile devre dışı bırakıp, asıl işi hububat olan Toprak Mahsulleri Ofisi’ni (TMO) alıcı olarak görevlendirmesinin yarattığı sorunlar artarak sürüyor. Trabzon Ticaret Borsası Meclis Başkanı Mehmet Ci rav, TMO’nun geçen yıl aldığı fındığın yüzde 80’ini aracıdan aldığını öne sürdü ve bu şaibeli politikanın sürmesinden kaygı duyduklarını açıkladı. Cirav “Geçen yıl aldıkları 160 bin tonun sadece yüzde 20’sini üreticilerden aldılar. Yani adeta üreticileri değil de, yüzde 80 oranında aracıları desteklediler” dedi. CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle