Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 AĞUSTOS 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Hisse satıp dolar alan yatırımcı dalgalı denizde yönünü ararken, uzmanlar risk uyarısında bulundu 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Tehlike henüz geçmedi NECDET ÇALIŞKAN Eskiyle Yeni Siyasal bellek birikimindeki yetersizlik nedeniyle, bu ülkede, eski, yeni diye satılıyor; şeriata kapı aralayan yollar, demokrasinin yerleşmesi olarak sunuluyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşananlar bunu doğruluyor. Ne temel hukuk, ne de demokrasi ilkelerine uyan bir düşünce; “Çoğunluk her istediğini yapar” görüşü, toplumun beynine kazınmış bulunuyor. Gerisi, yalnız giyim ve kuşamıyla değil, “zihniyetiyle de” “ılımlı ılımlı”, “yumuşacık” ,“okşayarak” getiriliyor. Siyasal İslama yelken açılıyor. Bu gidişin durdurulmasının yolu siyasetten geçer. ??? Eğer Baykal ve adamları, Cumhurbaşkanlığı seçimini, tümüyle kişisel bir düzleme indirgeyeceğine, neler yapılması gerektiğini ilke ve dünya görüşü düzeyinde gerekçelere dayandırsalardı; Eğer Baykal ve adamları, CHP’yi, ilericiliğin ve demokrasinin öncüsü yapabilselerdi; Parti içinde “kardeş kanı” akıtacaklarına, Parti içi demokrasiyi işleterek toplumu kucaklasalardı; CHP içinde katılımcı ve demokratik örgüt yapısını güçlendirerek, kişiye, yani genel başkana sadakati değil, Parti Programı’na bağlılığı ilke edinselerdi; Eğer Baykal ve adamları, toplumun demokratikleşmesinin ekonomik temellerini, işsizliğe sosyal demokrat çözüm üreterek; yoksulun “hakkını” tanıyarak atacağını sağlam bir biçimde ortaya koysalar ve çağdaş yaşamın olanaklarını halka nasıl sunacaklarını kanıtlasalardı; Eğer Baykal ve adamları, anayasayı ve 12 Eylül’ün faşizan yasalarını demokratik ilkelere uygun olarak değiştirmeyi; faili meçhul cinayet kalmayacağını; yetkilerini kötüye kullanan kamu görevlilerinden hesap sorulacağını, inandırıcı bir biçimde halka anlatsalardı; Eğer Baykal ve adamları, türbanın, dinen zorunlu olmadığını, ayrıca ruhsal, fiziksel ve düşünsel olarak kadının gelişmesini kısıtladığını, giderek engellediğini, bu konudaki yüz yılı aşkın bir süreden beri yapılan bilimsel çalışmaları da esas alarak, somut bir biçimde topluma mal etselerdi; Eğer Baykal ve adamları, laikliği soyut bir biçimde algılama yerine, “insanın özgürleşmesinin” ve insanlar arası “eşitliğin” ve buradan da demokrasinin “olmazsa olmaz” bir önkoşulu olduğu gerçeğini toplumla paylaşsalardı; Eğer Baykal ve adamları, “Sağdan oy alacağız” politikasıyla, ırkçı ve dinci sağa yakınlaşacaklarına, hatta onlarla bütünleşeceklerine, ülkenin ilerici ve demokratlarının gizilgücünü harekete geçirmeyi ve bunu dünya solcularıyla da işbirliği yaparak geliştirmeyi temel alan bir politika izleselerdi; Eğer Baykal ve adamları, Ilımlı İslamın, ne demokratikleşmede ne de ekonomide yenilikçi olamayacağını, bilimsel verilerle sergileyebilselerdi; Eğer Baykal ve adamları, özelleştirmede net bir sınır çizerek, Ziraat ve Halk bankalarıyla, Telekom, TÜPRAŞ, PETKİM, THY gibi birkaç büyük kilit kuruluşta “kamu sermaye payının” yarıdan fazla olacağını, ancak bunların yönetimlerinin, çağdaş işletmecilik kurallarına göre çalışacağını; küresel yarışa katılan ve ileri teknoloji üreten işletmelerin destekleneceğini; tarım, sanayi, enerji, ulaştırma ve diğer hizmet sektörlerinin yeniden yapılandırılacağını; IMF, ABD ve AB ilişkilerinin bu çerçevede yeniden tanımlanacağını vurgulasalardı; Ve eğer Baykal ve adamları, bütün bunları, kendi örgüt birimleri, yetkili organları, ilgili toplum kesimleri, sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarıyla, yani “halkla birlikte” oluştursalardı; Türkiye, toplumda ne kadar yara açacağı kestirilemeyen gülün dikenini beyninde ve yüreğinde hissetmezdi! yakupkepenek06@hotmail.com Küresel piyasalarda temmuz ayı sonunda başlayan ve borsa başta olmak üzere finans ve ekonomi çevrelerinde “kriz” olarak tanımlanan dalgalanma, yatırımcıların endişelerini her geçen gün artırıyor. Türk hisselerine yatırım yapan en büyük yabancı fonlardan olan Belçika merkezli Fortis Investments’ın Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EEMEA) Bölge Direktörü Jeroen Verstraete, ABD konut piyasasında büyük bir balonun oluştuğuna dikkat çekerek “Küresel piyasalarda biraz durulma gözleniyor, ama tehlike geçti diyemeyiz henüz, piyasalar için hafta başı önemli, pazartesiyi bekliyorlar” diye konuştu. Yaşanan kredi krizi Jeroen nedeniyle tüm dünVerstraete yada yatırımcıların ? ABD Merkez Bankası’nın “kısmi” faiz indirimiyle dalgalanmaya verdiği molanın kısa sürebileceğine dikkat çeken uzmanlar, riski sevmeyen yatırımcının, iki kere düşünmesi gerektiğini vurguluyor. hisse satarak döviz aldığını ve ellerindeki dövizle de ABD bonolarına yatırım yaptıklarını aktaran Verstraete, şöyle konuştu: “Türkiye’de hem hisselerden çıkıp döviz alan hem de bonolarından çıkıp dövize yönelen insanları gördük. Ama henüz yabancıların hisselerden ciddi bir çıkışı yok. Daha çok yerli yatırımcılar hisse satıp dövize geçiyor.” tirisi dalgalı olan hisse tarafına yatırım yapmak zorunda kalıyorlar” dedi. ABD ve Avrupa’da bu iki uç arasında yatırımcının ana parasını güvence altına alan yapılandırılmış ürünlerin bulunduğunun altını çizen Verstraete, “Son dalgalanmada bu ürünler Türkiye’de olsaydı, yatırımcının zararı daha az olurdu” diye konuştu. Fortis Investment olarak 20 milyar Avro’luk bir yapılandırılmış fon büyüklüğüne sahip olduklarını belirten Verstraete, “Avrupa’da bu piyasanın büyüklüğü 400 milyar Avro civarında. En büyük pazarlar ise İspanya ve Belçika” dedi. Türkiye’de de yapılandırılmış fonların gelecek aydan itibaren piyasada olmasını beklediklerini belirten Verstraete, “Biz de 2 fon için SPK’ye başvurduk. Türkiye’de bu piyasa, 2 yıl içinde tüm yatırım fonu pazarının yüzde 20’sine ulaşan bir büyüklüğe ulaşır” dedi. Dalgalanma nasıl oluştu? ABD’de yüksek riskli konut kredisi (subprime) alan insanlar birer birer borçlarını ödeyememeye başladılar. Bankaların elinde çok ciddi miktarlarda ödenemeyen krediler oluştu ve bunun sonucunda bankalar likidite sorununa düştüler. İnsanlardaki korkuyu merkez bankaları piyasaları fonlayarak durdurmaya çalıştı. Ancak korku, kriz beklentisinin oluşmasıyla daha da çok arttı. ABD’deki kriz, Avrupa’ya da yansıdı. Bankalar kredilerini geri çağırınca, borçlarını geri ödeyebilmek için hedge fonlar da bütün hisselerini satmaya başladı. Fakat bu hisseleri alacak birilerini bulamadılar. Böyle olunca hisselerin fiyatı ve borsalar daha da çok düştü. ‘Türkiye’nin alternatifi yok’ Türkiye’de piyasaların en zayıf noktasının, alternatifler için çok küçük olmasından kaynaklandığını söyleyen Verstraete, “İnsanlar ya riski daha düşük ama getirisi yüksek bono tarafına yatırım yapmak ya da çok ciddi bir riskle, ama ge UZZK BAŞKANI TAN Patatesle sektöre giren Sanpa, birçok geleneksel lezzeti raflara taşıdı Yabancılar zeytinciliği ele geçiriyor Ekonomi Servisi Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan, zeytin ağaçlarının anavatanı olan Türkiye’de, zeytin ve zeytinyağı üretimine gereken ilginin gösterilmediğini söyledi. İzmir’in Aliağa ilçesine bağlı Yeni Şakran beldesinde düzenlenen 2. Zeytin ve Deniz Festivali kapsamında “Zeytinliklerin Güncel Durumu ve Hedefi” konulu panel gerçekleştirildi. Panelde konuşan Mustafa Tan, “Türkiye’de zeytinciliğe özgü politikalarda noksanlıklar var” dedi. Mustafa Tan, “Zeytin, ülkemizden Yunanistan’a, İtalya’ya, İspanya’ya gitmiş ve oralarda zeytin ağacı, zeytin dalı krallara baş tacı edilmiş. Gelinen noktada Türkiye, zeytincilikte bu ülkelerin gerisinde kalarak, dünya sıralamasında beşinciliğe yerleşmiş durumda” diye konuştu. Türkiye’de bitkisel yağ tüketiminin 1 milyon 500 bin ton olduğunu kaydeden Tan, 1 milyon ton bitkisel yağın yurtdışından ithal edildiğini kaydetti. Türk mutfağını dondurdular ? Dondurulmuş gıda alanında faaliyet gösteren Sanpa Gıda, patates, pizza, bamya gibi gıdaların ardından şimdi de Antep mutfağını gözüne kestirdi. DUYGU ATAHAN Sanpa Gıda, Antep mutfağına da el attı. İçli köfte, lahmacun, katmer gibi Gaziantep yöresine özgü ürünleri donduran firma, Anadolu mutfağını Türkiye’nin her yerine aynı tazelikte yedirmeyi hedefliyor. Polaris, Kinetix gibi ayakkabı markalarıyla öne çıkan Ziylan Grup bünyesinde faaliyet gösteren Sanpa Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Erbalcı, dondurulmuş gıda sektörünün Türkiye için cazip bir pazar olduğunu belirterek “Biz sektöre girmeden önce dondurulmuş ürünler Avrupa’dan ithal edilirdi. İç pazarda önemli derecede açık vardı. Sektöre adım atmamızla ithalat hacmini azalttık” dedi. Türkiye’de yalnızca üç firmanın bu alanda faaliyet gösterdiğini söyleyen Erbalcı, pazar paylarının ise yüzde 30 seviyesinde olduğunu kaydet ti. 2002 yılında dondurulmuş gıda sektörüne adım attıklarını hatırlatan Erbalcı şöyle konuştu: “Dünyada en çok tüketilen sebze patates olduğu için, bu alana patatesle başladık. Daha sonra suböreği, sigaraböreği, bamya, karnabahar ve brokoliyle devam ettik. Beş yıllık genç bir firma olmamıza rağmen şu an Avrupa’dan Asya’ya kadar uzanan birçok ülkeye dondurulmuş gıda ihracı yapıyoruz.” Dondurulmuş gıdanın çözünmesi konusunda çoğu tüketicinin bilinçsizce hareket ettiğini vurgulayan Erbalcı, “İnsanlar eti kaloriferin üzerinde ya da ocakta çözmeye çalışıyorlar. Bu yöntem, ürünlerin besin değerlerini kaybetmelerine neden olur. Dondurulmuş besinler buzdolabında doğal olarak çözülmeye bırakılmalı ve çözüldükten sonraki 24 saat içerisinde de tüketilmelidir” dedi. Sanpa Yönetim Kurulu Başkanı Erbalcı DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Dünyada ve ülkede “normalleşme” (neyse?) hayalleri kuranlara kötü bir haberim var. Birkaç haftadır, hem küreselleşme hem de ABD hegemonyası sonrası döneme geçiş süreci hızlandı. Bundan sonra “normalleşme” hayal! erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Marka başvuruları artık elektronik olacak ? ANKARA (AA) Türk Patent Enstitüsü (TPE), marka başvurularını elektronik ortamda kabul etmeye başladı. TPE Başkanı Yusuf Balcı, verilen hizmetlerde teknolojiyi en iyi biçimde kullanmak amacıyla “e Devlet Kapısı” projesi kapsamında birçok çalışma başlattıklarını kaydetti. Balcı, 5070 sayılı elektronik imza kanunu çıktıktan sonra, patent, marka ve tasarım başvurularının elektronik imza ile gerçekleştirilmesi çalışmalarına hız verdiklerini kaydetti. TPE’ye yapılan en fazla başvurunun marka konusunda olduğunu belirten Balcı, bu nedenle marka başvurularının elektronik ortamda gerçekleştirilmesine öncelik tanıdıklarını söyledi. Elektronik imza kullanıcılarının artmasına paralel olarak elektronik ortamda yapılan başvurularda da artış olacağını anlatan Balcı, bu uygulamanın özellikle Ankara dışından marka başvurusunda bulunmak isteyenlere büyük kolaylık sağlayacağını açıkladı. Geçiş Sürecinden Birkaç Hafta sonuna gelindiğinin bir başka göstergesi. “Bırakınız yapalım” talebi, serbestçe yıkma ruhsatı talebine dönüşmeye başlamış durumda... Belki de, tam da bu nedenle, ekonomist Hyman Minsky ve “Mali piyasalar eninde sonunda krize girer” (“Minsky credit cycle”) tezi aniden itibar görmeye başladı (Wall Street Journal, 18/08). Eğer bu kredi köpüğü yeniden canlandırılamaz ya da çıkan enerji yeni bir köpüğe yönlendirilmezse, dünya ekonomisi, ABD resesyonuyla başlayacak bir küresel resesyon, hatta depresyon olasılığıyla karşı karşıya. Bu olasılığa, güçlü büyüme projeksiyonlarına bakarak dudak bükenlere de, bu büyümenin şimdi sönmeye başlayan köpüğün üzerinde gerçekleştiğini anımsatalım. Kısacası, beş yıl öncesine döndük... Ancak bu kez FED’in likidite enjeksiyonu, faiz indirimiyle bu köpüğü yeniden şişirmesi olanaklı değil. Bir kez risk algısı değişti: Çözülmeye başlayan küresel kredi zincirinin boyutları, zayıf halkaları hakkında hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Bir Wall Street bankerinin geçen hafta dediği gibi, “İnsanı korkutan, caddelerdeki ölüler (iflas etmiş şirketler) değil, toprağın altındaki hayaletler (çoktan ölmüş ama öldüklerini gizleyen şirketler); hangisinin ne zaman fırlayarak boğazımıza sarılacağını bilmiyoruz!” İnşaat sektöründe, ona paralel kredi piyasalarında oluşan köpük zaten bir önceki borsa köpüğünün enerjisiyle yaratılmıştı. Dolayısıyla yeni bir köpük yaratma olasılığı kalmadı. Kredi köpüğünün, bu köpük üzerinde yaşamını sürdüren, fazla kapasitenin (örneğin, inşaat, otomotiv, ev eşyalarıRubini, RGE Monitor, 17/08) tasfiye edilmesi gerekiyor. Tarih bize bu tasfiyenin, sınıf mücadelelerinin, uluslararası çelişkilerin, büyük güçlerin yeniden paylaşım rekabetlerinin (emperyalizmin) sertleşmesini içeren çok çalkantılı bir süreç olduğunu söylüyor. Dikkatli bir göz, bu sürecin, Yugoslavya’nın parçalanması, NATO’nun misyonunun yeniden tanımlanması, Afganistan’ın, Irak’ın işgali, “renkli devrimler” denemeleri, yeni güçlerin yükselmesi, terorizmle mücadele gibi yeni söylemlerin oluşmasıyla, siyamın militanlarının eline geçmesi tehlikesi karşısında, ABD’nin Veziristan bölgesine bir askeri müdahalede bulunacağına ilişkin yorumlar (Haaretz, 15/08; NewsWeek, 20/08) yapılmaya başlandı. Bush yönetiminin İran devrim muhafızlarını “terörist örgüt” ilan etme girişiminin, İran içindeki askeri hedeflere müdahale gerekçesi hazırlamayı amaçladığı, CheneyLiberman ikilisinin bu süreci örgütlemekte olduğu, bir İran savaşının hızla yaklaştığı konuşuluyor (McClachy Newspapers, 17/08; Asia Times, 18/98). Yeniden konuşulmaya başlanan iki olasılıktan biri, yeni bir Lübnan savaşına, ikincisi de Türkiye’nin Kuzey Irak’ı işgaline ilişkin. ABD’nin Körfez ülkelerine, Suudi Arabistan’a, Mısır ve İsrail’e 70 milyar dolara ulaşan silah satma projesinin bölgede yeni felaketlere zemin hazırladığını düşünenler giderek artıyor (Slate, 30/07; Washington Post, 31/07; Salon, 14/08). Böylece soğuk savaş döneminin en kritik jeostratejik bölgesi Avrasya’da (Brzezinski) ABD’nin denetim altına almaya çabaladığı BOP alanı yangın yerine dönerken, geçen hafta gelişmeler, Rusya’nın inisiyatifiyle, Şanghay İşbirliği Örgütü çerçevesinde bir diğer BOP’un (Büyük OrtaAsya Projesi) şekillenmeye başladığını gösteriyordu. Çin ve Rusya’yı bir grup bölge ülkesiyle bir araya getiren; İran’ı, Hindistan, Pakistan gibi ülkeleri yörüngesine çekmeye çalışan bu örgütün, bu Yine başa döndük Geçen çarşamba yazımda, “Ya bu, merkez bankalarının piyasaya likidite enjekte etmesiyle aşılabilecek bir likidite krizi değil de... klasik bir ‘borç kriziyse’?” “Ya küresel kredi köpüğünün delinmesiyle yeni bir risk algısı oluşmaya başladıysa?..” “Ya da bir taraftan durgunluk, diğer taraftan artan likiditeye ve maliyetlere bağlı olarak stagflasyon riski… oluşuyorsa” diye soruyordum. ABD Federal Rezerv’in bankalara borç verdiği fonlara uyguladığı faizlerde yarım puanlık bir indirimle piyasalara müdahale etmesi, gelecek ay yeni bir indirimin daha gerçekleşebileceğine ilişkin bir beklentinin oluşması, bir anda mali piyasaların “toparlanması”, durumun ne kadar ciddi, kaygılarımızda da ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyor. FED’in enflasyon tehlikesinden söz ettiği, ekonominin temelinin sağlam olduğunu iddia ettiği, hatta yeni bir toparlanma döneminin başlamakta olduğunun bile ileri sürüldüğü bir noktada faizleri düşürmeye başlaması iki olguya işaret ediyor: Birincisi, gündemde çok ciddi bir ekonomik resesyon var. İkincisi, bu resesyon, FED’in 25 yıllık enflasyonla mücadeleye, mali disipline öncelik veren neoliberal paradigmasını yıkıyor. Son haftalarda yeniden gündeme gelen mali piyasaların denetlenmesi, şeffaflık talepleri de (Başyazı, The New York Times, 19/08) mali küreselleşmenin (patlamaya başlayan kredi köpüğünün) zeminini oluşturan, son yıllarda “ekonomik ulusalcılık” eğilimleriyle iyice sarsılan neoliberal ekonomik modelin sal İslam gibi toplumsal hareketlerin güçlenmesiyle çoktan başlamış olduğunu kolaylıkla görebilir. BOP ve BOP Geçen haftalarda, mali kriz sırasında/içinde, uluslararası ilişkiler alanında da çok çarpıcı gelişmeler yaşanıyordu. Örneğin, Pakistan’daki siyasi krizle başlayan dağılma sürecinde, Afganistan savaşının Pakistan’a sıçraması, nükleer silahların siyasal İsla kez, Soğuk Savaş dönemine göndermeyle Varşova PaktıII (Daily Telegraph, 17/08) olarak da adlandırılmaya başlanmasının arkasında, siyasi zirvenin ilk kez askeri manevralarla birlikte gerçekleştirilmesi, İran’ın üyelik için başvuracağına ilişkin beklentiler var. Diğer taraftan Rusya ve Çin’in Afganistan’da “terorizme karşı mücadele”ye “yardım etme” önerileri (Asia Times, 15/08), Rusya’nın Suriye’de yeniden bir deniz üssüne sahip olma girişimi (Guardian, 17/08), henüz kendi ülkesinde bile hizmete sokmadığı PantsyrS1E hava savunma sistemlerini teslim etmeye başladığına, bu sistemlerden İran’a da satacağına ilişkin duyumlar (Jarusalem Post, 18/08), bloklaşma eğiliminin, halen Çin’in ABD ile karşı karşıya gelmemek için özel çaba harcamasına karşın özellikle enerji kaynakları etrafında hızlandığını gösteriyor. Halkın Günlüğü gazetesinde giderek artan sıklıkta yayımlanan, ABD’nin Rusya’yı çevreleme çabalarına yönelik, Rusya’nın kaygılarına katılan eleştiriler, Çin’in, Rusya’nın NATO’yu OrtaAsya’dan uzak tutma çabalarını desteklediğini gösteriyor. Bu sırada, Rusya’nın Soğuk Savaşın ardından, mali sıkıntıların da etkisiyle son verdiği Atlantik ve Pasifik üzerinde uzun menzilli devriye uçuşlarına, NATO uçaklarıyla temas edecek biçimde yeniden başlatması (New York Times, 18/08), hem güvenlik ortamının hem de Rusya’nın maliaskeri kapasitelerinin ne kadar değişmiş olduğunun bir başka göstergesi. Kabul etmek zor gelse de dün dünle birlikte gitti… Şimdi “normalleşme” hayallerini bir kenara bırakıp bu sürecin özelliklerini anlamaya ve ülke halkını, kana bulamadan, açlığa susuzluğa sürüklemeden, bu süreçten barış içinde geçirmenin yollarını aramak gerekiyor. İhracatçının yeni hedefi Sudan ? ANKARA (AA) Son yıllarda zengin petrol yatakları tespit edilen Sudan, Türk firmalarının da gözdesi oldu. Sudan’da daha çok müteahhitlik sektöründe faaliyet gösteren Türk firmaları, arazi kiralayarak tarımsal üretim yapıyor. Türk firmaları, Sudan’a ihracatı artırmak için ekim, kasım, aralık aylarında 5 adet sektörel fuara katılacak. Forum Fuarcılık Yönetim Kurulu Başkanı Bilgin Aygül, Sudan’ın her yerinden petrol çıktığını belirterek yönetimin önümüzdeki 5 yılda 50 milyar dolarlık yatırım planladığını, Türk firmaları için de milyarlarca dolarlık iş olanağı bulunduğunu söyledi. İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 13 K