19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 TEMMUZ 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER İMKB’de hisseler de kontrol de yurtdışındaki 2 bini geçmeyen yatırımcıda İpler yabancının elinde orsada kontrolü ele geçiren yabancı, alımlarını da her geçen gün artırıyor. Yabancı yatırımcı, 1 milyonu aşan hesap sayısının sadece binde 6’sı ile İstanbul Borsası’nın üçte ikisine hükmediyor. İktidar AKP’nin iktidarda muhalefetteymiş gibi kamuoyu oluşturabilme lüksü kalmadı. Enkaz devralmaktan elini kolunu bağlayanlara, mağdur yakınmalarının.. geçerli olamayacağı iktidar süreci, daha yeni Meclis açılmadan, hükümet kurulmadan işlemeye başladı. İşte şimdi en bilge sosyal bilimcilerimizden Prof. Mübecel Kıray’ın söylediği, “Aşiret, tarikat, sadaka düzenine dayanarak iktidara gelebilmeyi anlıyorum, ama iktidarda nasıl kalınabileceğini ben de merakla izleyeceğim” vurgulamasındaki takvim bir seçim dönemi rötarlı işliyor.. Ankara Belediyesi su kesintileri için iflas bayrağını çekti. Kuraklık elbette kimsenin suçu değil. Ama barajların durumu, suyun indiği düzey hemen her gün ana haberler içinde yer alıyordu. Yıllar öncesinin ertelenmiş projeleri suçlamasını uzmanlara bırakalım. İki günlük kesintinin birden gündeme geldiği bir uygulamanın başkentimizdeki sonuçlarını, yaşamın nasıl bir karabasana döneceğini varın bir düşünün. Siyaseten çok ucuz bir hesapla seçim sonrasına kadar bekletilen uygulama ile gelinen noktada, yakın tarihler için hiçbir çözüm umudu yok. Okullara depo yapılması bile önceden gündeme gelmedi. Şimdi bir aylık bir eğitim ertelenmesi pazarlığı yapılıyor. Eğitim bu kadar ciddiyetsiz, ucuz bir kamu hizmeti midir ki, okullara depo yapılması zorunluluğu ancak seçim sonrası gündeme geliyor ve tek çözüm olarak eğitimden bir aylık çalma öngörülebiliyor? AKP Büyükşehir Belediyesi’nde yıllardır iktidarda, bu çağdışı sorumsuzluğun hesabını siyaseten kimseye yükleme lüksleri de yok. Gerçek bir ilkellik, çağdışılık, siyasal sorumsuzluk.. İstanbul ya daha şanslı ya da göreceli daha hazırlıklıydı. Yine de dünden başlayarak, resmen devreye girmeyen ilanlı su kesintilerinin ön aşamasında, başka gerekçelerle kesintiler sürecindeyiz. Metro inşaatları bağlantılı(!) kesintiler ilan ediliyor. Yersek tabii ki.. Ve tabii ki, susuz yaşamaya mahkum olmaktansa, AKP’yi kurtaracak beklentilerin üstünde yağmur için duacıyız. ??? Seçim taramaları sırasında, bu köşede, geçmiş yılların katlanan kredi borçları için Trakya köylüsünün nasıl da umudunu ayçiçeği üretimi verimine bağladığını anlatmaya çalışmıştım. O günlerde serpiştirir gibi olan yağmur yağmış olsaydı, ayçiçeği üretimi kurtulacaktı. Dün nerede ise tüm televizyonların ana haberlerinde kavrulmuş ayçiçeği tarlalarının görüntüleri vardı. Türkiye zaten AKP iktidarında katlanmış yanlış tarım politikaları yüzünden giderek artan oranlarda, dövizle satın alınan ithal yağa bağımlı kılınmıştı. Şimdi katlanmış bir üretici ve tüketici mağduriyeti gündemde. Bir yandan kavrulan tüm tarım ürünleri için üreticiye sadaka dozunda da olsa yapılması zorunlu hale gelen yardımlar, diğer yanda zaten seçim kazanmak üzere astronomik olarak dağıtılan sadakaların yarattığı bütçe açıkları. Bugünden yıl sonu rakamlarını tüketmiş harcama kalemleri. Dikkat ederseniz oy toplamak için sadaka dağıtımında kullanılan fonlardan hiç söz etmedim. Onlar zaten suç ekonomisi kapsamına giren, ülke kaynaklarının yağmalanması karşılığı gelen paralar.. Hani gerçekten çok büyük bir seçim başarısı, AKP’nin yüksek oy oranı ile seçim kazanması, iktidarını yenilemesinin ardından gelen piyasaların uçması vardı ya... Uçuş çok kısa sürdü. Dünya piyasalarına bağlı olan, dünya piyasalarının hep altında gitmesine karşın, gerek iktidarı sürecinde, gerekse en etkin seçim sürecinde AKP iktidarının başarısı olarak pazarlanan şu pembe tablo var yaa... Kanlı petrolün önlenemeyen yükselişinin karşılığı olan pembe tablonun, piyasalar yükselişinin sınırsız olamayacağının uyarılarına kulak asan yok. Piyasacılar, tarih veremiyorlar ancak sürekli açık veren bizim gibi piyasalarda, bırakınız büyük bir düşüşü, dalgalanmaları bile kaldıramayacak kırılganlığı anımsatıp duruyorlar.. “Başarılı ekonomik performans göstermiş AKP(!)” iktidarında katlanmış iç ve dış borç yükü, çok daha hızla katlanmış cari açık gerçeğiyle, daha önce başarı hanesine yazılmış dış dalgaların pozitiften negatife dönme hallerine karşı nasıl ayakta kalacak? İşin siyasal boyutlarının sıcak gündemine gelmiş bile değiliz; hem alınmamış oyların seçmenlerine de sorumluluk duyan merkez partisi söylemi ile seçim başarısı kutlanacak; hem de kavurucu yaz sıcağı zorunlu seçimini gündeme getiren dayatmacı, peygamber yetkisi ile donatılmış Başbakan edasında ilan edilmiş cumhurbaşkanı adayı ile yola devam edilecek? ABD, AB, Arap dünyası, Türkiye ile ilgili legal illegal, yanında, karşısında ne kadar dış odak varsa.. tümünün destek verdiği nerede ise tümü tarafından da ılımlı İslam olarak ilan edilmiş bir iktidar olunacak, destek karşılığı beklenen Türkiye aleyhine icraatlarda ayakta durulacak(!).. [email protected] B BORSANIN ÖTEKİ YÜZÜ NECDET ÇALIŞKAN 1 YARIN: TÜRKİYE’Yİ CAZİP KILAN TABLO FINANCIAL TIMES: Türkiye çekici ngiliz Financial Times gazetesi, Türk hisselerinin yabancı bireysel yatırımcı için çekici olduğunu yazdı. Yazıda “İlk bakışta Türkiye’de durum umut vaat ediyor. Yabancı yatırımcı açısından Türkiye’de siyasi zemin iyi, ekonomi sağlıklı ve AB üyeliği hedefi yerinde. Yatırımlar sonucu ihracat artıyor ve tüketici talebi ekonomiyi çalıştırıyor” görüşüne yer verildi. Gazete, Türk şirketlerinin durumunun iyi olduğunu ve yatırımcının sadece bankacılık ve Telekom gibi alışılan sektörlere değil, orta ve küçük çaplı işletmelere de ilgi duyduğunu yazdı. Türk hisse senetleri taşıyan çeşitli yabancı fon yöneticilerinden Jupiter Asset Management’tan Elena Shaftan, tek parti hükümetinin siyasi istikrar anlamına geldiğini söyledi. Black Rock’un fon yöneticisi Plamen Monovski, yüksek faizlere rağmen Türkiye’nin yüksek büyüme hızının etkileyici olduğunu, faizler siyasi istikrar sonucu normale indiğinde orta ve küçük işletmelerin daha da büyüyeceğini belirtti. Piyasada sular durulmuyor BORSALARIN 3 GÜNLÜK SEYRİ İ K A R A R O N AY L A N D I M A L İ Y E Y A Ş A M I N D A N / M U S T A F A Kent içi telefon özele açıldı REUTERS Telekomünikasyon Kurulu (TK) şehir içi telefon işletmeciliğinin özel sektöre açılmasını onayladı. TK, halen Türk Telekom’un tekelinde olan ve ücretlendirilmesi tartışmalara neden olan sabit hat şehiriçi telefon hizmetlerinin özel sektöre de açılmasını kapsayan bir karar aldı. Telekomünikasyon sektöründe Türk Telekom’un tekeli 2004’te uzun mesafeli telekomünikasyon hizmetlerinin (UMTH) özel sektöre açılmasının önündeki engellerin kaldırılmasıyla kırılmıştı. Ancak o tarihte henüz bir kamu şirketi olan Türk Telekom’un şehiriçi telefon hizmetleri tekeli 2005 sonunda tamamlanan özelleştirme sürecini bekledi. TT’nin yüzde 55’inin Oger Telecom’a satılmasıyla, sonra genelde UMTH işletmecilerinden oluşan Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği üyeleri Türk Telekom’un şehiriçi telefon hizmetlerinin de özel sektöre açılmasını istiyorlardı. Şehiriçi lisans almak isteyen operatörler, lisans bedelini ödemek koşuluyla tıpkı UMTH lisanslarında olduğu gibi TK’ye başvuracaklar ve lisanslarını alabilecekler. Bütün ekonomistler ve ekonomiyi yönetenler kişi başına gelirin 5 bin dolarlara çıktığını böbürlenerek söyleyip, “inşaallah en kısa zamanda 10 bin dolara ulaştıracağız” iddiasında bulunuyorlar. Bunu duyduğunuzda yoksulluğun azaldığını, refah seviyesinin arttığını sanırsınız değil mi? Hayır, yoksulluk diz boyu.1000 YTL ücret alanın bile geçinmesi olanaksız. Bir kere bu gelirin nasıl hesaplandığını bilmek gerekiyor ki, ne muhteşem bir ölçü diye aldanmayalım. Kişi başına milli geliri hesaplamak için elimizde üç veri olması lazım. Birincisi reel GSMH büyüme oranı, ikincisi enflasyon oranı, üçüncüsü yıllık ortalama dolar kuru. Bu veriler elde edilince hesaplama kolaylaşıyor. Size örnek bir hesaplama: Veriler: Reel olarak yüzde 3 gerileme var. GSMH deflatörü yüzde 49.4. Ortalama dolar kuru 1.090. Bu durumda nominal GSMH oranını bulmanız gerekiyor. Artış Oranı=( 3/100)+1*(49.4/100)+1= 0.97*1.494=1.449 (bu artış katsayısını gösterir). Bu oranı bir önceki yılın nominal GSMH tutarı ile çarpınca hesaplama yaptığımız yılın nominal GSMH tutarını buluruz. Diyelim ki bir önceki yıl 126 milyar YTL. Bu katsayının çarpımı sonucu cari yılın GSMH tutarı 182 milyar YTL bulunur. Bunu ortalama kura bölersek dolar ifadesini hesaplamış oluruz. Bu da 167.4 milyar dolar yapar. Bu rakamı top Kişi Başına Düşen Refah Artıyor lam nüfusa böldüğümüzde kişi başına milli geliri hesaplamış oluruz. (Siz de TİK verilerinden yararlanarak bunu hesaplayabilirsiniz.) Şimdi büyüme oranlarına ve KBMG tutarlarına bir bakalım. Geçen hafta da bu tabloyu vermiştik. 2002’de büyüme oranı % 7.9, KBMG 2.598 dolar. Diğer yıllarda sırasıyla 2003’te % 5.93.383 dolar, 2004 yılında % 9.94.172 dolar, 2005 yılında % 7,65.008 dolar, 2006 yılında % 65477 dolar olarak gerçekleşti. Peki bu, nüfusun büyük çoğunluğunun bu tutardan pay aldığını mı gösterir? Hayır. Büyümeden daha çok pay alanlar ile almayanlar paydada aynı şekilde yer aldığından bu tutar zenginle fakiri aynı kefeye koymaktadır. Ben yıllardan beri emeğiyle geçinen bir kişinin yukarıdaki tablodaki fert başına düşen milli gelir refah ölçüsünün uzağına bile yaklaştığını bugüne kadar göremedim. AKP bunu iyi bildiği için seçimlerde “sosyal transfer fonu” dağıtırak bu refah ölçüsünü hissetirmek istedi. Alev Coşkun 27.7.2007 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısında bu yardımları “sadaka” olarak adlandırmıştı. Ben bunu sosyal transfer olarak algılıyorum. Çünkü büyümeden pay alamayan yoksul ve dar gelirli vatandaş sayısı ezici bir çoğunlukta olduğu için sosyal denge adına uygun bir zamanlamayla seçimlerde yapılan bu sosyal yardımlar refah dengesine az da olsa katkıda bulunmuştur! Asgari ücret alan iki çocuklu bir kişinin minimum harcamaları nasıl karşılayabildiğini anlamaya çalıştığımızda yapılan sosyal transferlerin ne kadar önemli ve iş görür olduğunu idrak ederiz. İki çocuklu bir aile günde 4 ekmek yiyor; bunu tutarı aylık 50 YTL. Sebze ve meyve için 100 YTL, çay, kahvaltılık için 100 YTL, elektrik, su ve telefona 100 YTL, tüp için 37 YTL, karıkoca sigara içiyor. En ucuz sigara 2.50 YTL, aylık 90 YTL, toplam 477 YTL. Buraya kadar et yok, kira yok, eğlence yok. Bunları eklediğinizde en az yaşam ücreti 10001.500 YTL’ye çıkıyor. Bu geçimi sağlamak için evde iki kişinin mutlaka çalışması, köyden, aileden katkı gelmesi gerekir. Bu durumda bulunan bir kişiye erzak, kömür gibi yardımlar gerçekten çok makbule geçer. Bu yardımları kabul eden yoksul insanımıza ABD’nin cüceler ülkesinde dev bir ülke olduğunu, küreselleşen dünyada ülkemize gelen paraların bizi aşırı sömürdüğünü, ödemeler bilançosunun devamlı açık vermesinin hiç de iyi bir şey olmadığını, Merkez Bankası’nda bulunan dolar rezervlerinin ABD’ye emisyon kazançları sağladığını, büyümenin borçla finanse edildiğini bunun ileride başımıza çorap örebileceğini, üretim ve işsizlik sorunlarının ciddi boyutlarda olduğunu ne kadar söylerseniz söyleyin, bir kulağından girecek ve bir kulağından çıkacaktır. Bu durumda yoksullaşan ve ülkenin söylenen refahından pay alamayan halkımıza her şeyi anlatmamız, yorulmadan ve bıkmadan yeni bir heyecanla ülkenin ekonomisinin dünya konjonktüründeki sakinlikten dolayı iyi göründüğü, üretmemiz gerektiği konusunda uyarılarda bulunmamız gerekiyor. Sol söylem de emeğin içinde bulunduğu bu zorluğa çözüm projeleri içermelidir. Ülkede varsa, gelişmeden her vatandaş payını almalıdır. Beş yılda bir yapılan yardımlarla bir yere varılamaz. Sol artık eleştiren değil, doğmasına sebep olan emeğin sorunlarını çözmeye aday olmalıdır. Bunu yaparken küreselleşme gerçeğinden kopuk, kapalı ekonomi uygulamak da şart değildir. Öte yandan son zamanlarda ülkemizin ekonomik gücsüzlüğüne rağmen dünyada korkulan bir ülke olmasının en önemli temeli Atatürkçülük ve ordumuzun gücü olduğu unutularak, daha fazla demokrasi(!) adına yapılan çıkışlarla yabancıların ağzı sulandırılmaktadır. Bilmiyorlar mı ki, ordumuz güçsüzleşir, bizi biz yapan kuruluş ve Atatürkçülük felsefesinden koparsak zaten ekonomik işgal altında olan ülkemiz tamamen iş II I II Türkiye’deki bankacılık, sigorta ve aracı kuruluşlar gibi finans sektörünün her alanında alımlarını artıran yabancılar, İstanbul Borsası’nda da kontrolü her geçen gün ele geçiriyorlar. Yabancı fonlar, ABD, Almanya. Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde düşük kârlarla yetinmek durumunda kalırken sayıları birkaç bini geçmeyen yabancı yatırımcı İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) yüksek getiriler elde etmeye devam ediyor. İMKB’de bu yılın başında yüzde 65 dolayında olan yabancı payı, geçen hafta itibarıyla yüzde 72’yi de aştı. 2006 yılı başında yaklaşık 6 milyar adetlik hisse yabancıların kontrolündeyken bu sayı 10.5 milyar adede ulaştı. Yerli yatırımcının elindeki hisse senedi oranı ise yüzde 27’de kaldı. Yabancı payının yüzde 70’leri aştığı İMKB’de, yabancı yatırımcıların yüksek faiz ortamı sayesinde elde ettiği yüksek kârlar, iç siyasetle ilgili gelişmelerden göreceli olarak daha az etkileniyor. Çünkü yabancı asıl olarak yüksek kâr elde edebileceği riskli ülkeleri tercih ediyor. Gelişmiş ülkelerden düşük faizle borçlanabiliyor mu? Ucuza edindiği kaynağı Türkiye başta olmak üzere diğer gelişmekte olan pazarlarda yüksek faizle değerlendirebiliyor mu.. gibi endişelerle rotasını belirliyor. Böyle bir ortamda, ulusal güvenlik, gelir dağılımı adaletsizlikleri, artan işsiz sayısı vb. temel sorunlar borsa yatırımcısının gündeminden çıkıyor. 2001’deki krizin ardından Türkiye piyasasına olan ilgisini artıran yabancılar, 2002’de sadece 6.4 milyar dolarlık hisse senedi alırken 2004’te 19 milyar dolar, 2005’te 42 milyar dolar, 2006’da ise 44 milyar dolarlık hisse senedi aldı. Siyasette yaşanan gerginliklere aldırmayan yabancı, 2007’nin başından bu yana geçen 6 aylık süreçte de 30 milyar doların üstünde hisse senedinin kontrolünü eline geçirdi. senedi veya yatırım fonu bulunan hesap sayısı (bakiyeli hesap) 1 milyonu aşıyor. Bu hesapların 1 milyon 15 bini yerli yatırımcılara aitken yabancı hesap sayısı 6 bin civarında bulunuyor. Yerlilerin hesap sayısındaki üstünlüğüne karşın yabancılar toplam hesapların yalnızca binde 6’sı ile borsadaki hisse senetlerinin yüzde 65’ine hâkim durumda. Yatırımcı sayılarına bakıldığında da aynı çarpıklık gözler önüne çıkıyor. Toplam 1 milyona yakın kişi veya kurumun alım veya satım yaptığı İstanbul Borsası’nda 2 bin 168 yabancı yatırımcı yine borsanın üçte ikisinden fazlasına sahip. İMKB bünyesinde içinde hisse OYUNCULARIN DAĞILIMI II I II II I III II I I I I III I II S eçim sonrası hızlı yükselerek 55 bin puanı geçen İstanbul Borsası’ndaki düşüş, haftanın ilk gününde de devam etti. Geçen haftayı yüzde 2.6 düşüşle kapatan İMKB’de satışların etkili olduğu Ulusal 100 Endeksi, 103 puan kayıpla 51 bin 459 puana geriledi. Borsada işlem hacmi ise 1.8 milyar YTL oldu. Yurtdışı piyasaların Mayıs 2006’dan bu yana yaşanan en büyük dalgalanmasını yaşadığına dikkat çeken uzmanlar, risk algılamalarının da Mayıs 2006’dan bu yana en yüksek seviyesine ulaştığını belirtiyorlar. 3 günlük kapanışlarda en büyük kayıplar İMKB ve Brezilya’daki Bovespa Endeksi’nde yaşandı. Döviz piyasasında ise 1.3200 YTL’yi de geçen dolar, gün sonunda 1.3040 YTL’ye kadar geriledi. P A M U K O Ğ L U pamukm?superonline.com gal edilmez mi? Planlanan da bu. Ancak yoksul halk ve istikrar adına gelecekteki yıkımı göz önünde tutmayan özel girişimciler AKP’yi destekleyerek bilmeden buna çanak tuttular. Bilinçli olanlar ise şu gerekçeyi ileri sürdüler. “Biz partiye değil, istikrara verdik. Bu bir kredidir. Kredimiz iyi kullanılmazsa, kredimizi faiziyle geri alırız.” Ancak şu hatırlatmayı yapmakta yarar var. Krediyi geri alma olanağı bulabilirseniz haklısınız. Aksi halde.. tahmini de siz yapın. NOTLAR: 1 Faktör fiyatları ile gayri safi milli hasıla şudur: Ücret+Kira+Faiz+Kâr=Safi Milli Hasıla(SMH) SMH+amortismanlar=Gayri Safi Yurtiçi Milli Hasıla (GSYİH) GSMH=GSYİH+Dış Âlem Geliri 2 GSMH Deflatörü şudur: Cari fiyatlarla ifade edilen GSMH’yi, herhangi bir yılın satınalma gücünü ifade eden sabit değerli liralarla reel GSMH’ye dönüştürmek için kullanılan fiyat endeksi... 3 Dolar artış kuru enflasyon oranından düşükse gerçek refah artış oranı kişi başına milli gelir (KBMG) artış oranından fazladır. Aksi durumda ise gerçek refah artışından büyüktür. 4 Bir ülke merkez bankasında dolar biriktiriyorsa ABD emisyon kazancı elde ediyor demektir. Çünkü ABD sıfıra yakın bir maliyetle çıkardığı dolarla ithalatını finanse ediyor. İşte bu ithalatın değerine emisyon kazancı diyoruz. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle