29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER CHP ADAYI BİRGEN KELEŞ 9 Başbakan 5 milyon dolara satın aldığı deniz manzaralı beş villaya taşınma hazırlığında GENİŞ AÇI HİKMET BİLA ‘Erdoğan’ın ırkçı anlayışı kara mizah’ ? CHP’nin İstanbul adayı Birgen Keleş, AKP hükümetinin yatırımı ve üretimi dışlayan, sanayileşmeyi de gündem dışına çıkaran politikaları nedeniyle, işsizliğin had safhaya ulaştığını söyledi. ŞULE KÖKTÜRK Bu da lüks ‘villacık’ları ? Başbakanlık maaşıyla geçinemediğinden dert yanan Erdoğan, oğullarının satın aldığı gemi ve ABD’deki evin ardından Üsküdar’daki villalarıyla yeniden gündeme oturdu. İstanbul Haber Servisi “Başbakanlık maaşımla geçinemiyorum” diyen AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, Üsküdar’da yaklaşık 5 milyon dolara satın aldığı villalarına seçim sonrası taşınmaya hazırlanıyor. 2 milyon dolara gemi alan oğlu Ahmet Burak Erdoğan ve 261 bin 500 dolara ABD’de ev alan Necmeddin Bilal Erdoğan ile eleştirilere hedef olan Başbakan Erdoğan, bu kez ailesine aldığı villalar ile yeniden gündeme oturdu. Malvarlığı ile sürekli gündemde olan ve Üsküdar Emniyet Mahallesi’ndeki “kaçak” evinden taşınmak isteyen Erdoğan’ın, yine aynı ilçede satın aldığı deniz manzaralı süper lüks villaları nihayet tamamlandı. Üsküdar Kısıklı’da, deniz manzaralı süper lüks 5 villanın, her birinin 1 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Beymen, Pierre Cardin ve Versace gibi ünlü markaların ürünleriyle dekore edildiği belirtilen havuzlu vilallar, 10 villalık bir site içinde yer alıyor. Çevre düzeni, yolları, altyapısı tamamlanan tripleks villaların, havuzu ve bir dönüme yakın bahçesi bulunuyor. Villalar, bodrum, zemin, üst ve çatı katından oluşuyor. Erdoğan’ın villalarının yapım sürecinde birbiriyle bağlantılı isimlerin olması da dikkat çekiyor. Villaların projesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu’nun eski 7 üyesinden biri olan İbrahim Öztürk’e ait. Gün, Bugün... Seçime iki gün kaldı. İki gün sonra akla kara belli olacak. Bu seçim nasıl bir seçim? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir seçim yok. Neden yok? Çünkü, ilk kez, sınırlarının ve rejiminin oylanacağı bir seçime gidiyor Türkiye... 24 Temmuz 1923’te Lozan’la çizilmiş sınırları... 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’le kurulmuş rejimi... Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne Türkiye’de 21 genel seçim yapıldı. Bunların hiçbirinde böyle bir oylama olmadı. Ne tek parti döneminde ne çok parti döneminde. İkinci Dünya Savaşı sırasında bile Türkiye, böylesine kritik bir seçim yaşamadı. Bütün dünya yanıyordu. Kan ve ateşler içindeki dünyada Türkiye’deki seçimlerin önemi yoktu. ??? Bugün ise, dünyanın derdi sanki sadece Türkiye... Yirmi yıldır terörü koçbaşı olarak kullanan büyük bir saldırı planı uygulanıyor. Bu saldırı sırasında ölen insanların sayısı kırk binlere yaklaşıyor. Kurtuluş Savaşı’ndaki kayıplardan daha fazladır bu sayı. Ve bu saldırı, uluslararası destekle devam ediyor. Destekleyenler arasında, Türkiye’nin görünürde müttefiki olan ülkeler bile var. Onların silahları terör örgütüne akıyor. Silahlı saldırının gölgesi altında yürütülen siyasal saldırı her geçen gün zemin kazanıyor. Bazı büyük güçler, yerli işbirlikçileriyle birlikte, devletten çok, o siyasal kadrolarla işbirliği yapıyor. Türkiye’nin ‘gereğinden fazla büyük’ olduğu dile getiriliyor; federasyon, özerklik, bağımsızlık dayatmaları dozunu artırıyor. Ülkenin bütünlüğü ve rejiminin ortak paydası, çimentosu, temel taşı Atatürk silinmeye çalışılıyor. ??? Ve ilk kez, Türkiye’nin laik, demokratik rejiminin değiştirilmesinden söz ediliyor. Atlantik ötesinde çizilen planlarla Türkiye’nin bir ‘ılımlı İslam’ devleti yapılması projesi hayata geçiriliyor. İslam dünyasının ilk ve tek laik, demokratik ülkesi ortaçağ karanlığına çekiliyor. Kadının güneşten saklandığı, ikinci sınıf insan olarak görüldüğü bir sistem, devletin kılcal damarlarına kadar sokuluyor. Bu uygulamaya alkış tutanlar ‘Müslüman’, çağdışılığa karşı çıkıp çağdaş yaşamı savunanlar ‘din karşıtı’ olarak sunuluyor. Millet, etnik ve dinsel temelde bölünüp birbirine düşürülüyor. ??? Böyle giderse, işin sonu bölünmedir, iç çatışmadır, yıkımdır. Çünük hepimiz biliyoruz ki, bir ülkeyi yıkmanın en kolay yolu etnik ve dinsel temelde bölüp birbirine düşürmektir. Yakın tarih bile, bunun örnekleriyle doludur. İşte Yugoslavya... Daha dün Yugoslavya diye bir ülke vardı. Barış içinde yaşayan. Bölünen, parçalanan, birbirine düşürülen Yugoslavya’nın kan gölü üzerindeki dumanlar bugün hâlâ tütüyor. ??? Gün, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü, sınırlarını ve rejimini koruma, birlik, bütünlük, barış içinde, laik, demokratik Türkiye’yi çağdaş uygarlık yolundaki rotasına yeniden oturtma günüdür. Gün, 22 Temmuz günüdür. CHP İzmir Milletvekili ve İstanbul 3. bölge 7. sıra milletvekili adayı Birgen Keleş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, PETKİM’in satışı konusunda, “Kimin aldığı sorusu konusundaki tartışmayı ırkçı buluyorum” şeklindeki açıklamalarını, “Başbakan’ın yaptığı açıklama, tam bir kara mizah gibi.. ‘PETKİM’i tartışanlar ırkçıdır’ diyor. Irkçılık kelimesinin tanımını bilmiyor herhalde. PETKİM’i tartışanlar vatanseverdirler, memleketlerini korumak isterler, temel sanayilerine sahip olmak isterler” şeklinde değerlendirdi. Birgen Keleş, 22 Temmuz genel seçimi öncesinde seçim çalışmaları ve ülke gündemine ilişkin sorularımızı yanıtladı. CHP’nin İstanbul 3. bölgede birinci parti olarak çıkacağını ifade eden Keleş, yurttaşların AKP hükümetinin politikalarına karşı tepkili olduğunu söyledi. Villaları Başbakan’ın akrabası yaptı Villaları yapan şirket ise Başbakan’ın akrabası olduğu iddia edilen Mehmet Gür’ün büyük ortağı olduğu MM İnşaat Şirketi. Şirketin diğer ortağı ise İbrahim Öztürk’ün kardeşi Yusuf Öztürk. Harcamaların rekor kırmasına rağmen yatırımlar durma, kurumlar çökme noktasına geldi ‘İ AKP hükümetinin yatırımı ve üretiŞSİZLİK HAD SAFHADA’ mi dışlayan, sanayileşmeyi de gündem dışına çıkaran politikaları nedeniyle işsizliğin had safhaya ulaştığına dikkati çeken Keleş, işsizliğin Türkiye genelinde yüzde 20’nin üzerinde, genç kadınlar arasında ise yüzde 47’lerde olduğuna dikkat çekti. İstanbul’un, işsizliği diğer illerden daha fazla yaşadığını vurgulayan Keleş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Pazarları dolaştığınızda bunu daha net görebiliyorsunuz. Bir tezgâhta 3 kişi duruyor, üniversite mezunu gençlere, erken emekli olmuş, okumuşyazmış kişilere pazar tezgâhlarında satış yaparken rastlayabiliyorsunuz, iş bulamadığı için orada çalışıyor. İnsanlar giyim ihtiyaçlarını pazardan karşılıyor, satıcı ‘5 liraya ayakkabı satıyorum, daha aşağı olmaz mı, diyorlar’ şeklinde şikâyet ediyor” diye konuştu. Geçim sıkıntısının AKP döneminde arttığını ifade eden Birgen Keleş, AKP’nin milli geliri artırdığını iddia ettiğini belirterek “Bu insanların refahı hissetmesi lazım, ama hissetmiyorlar” dedi. ‘AKP sağlığı ticarileştirdi’ ŞULE KÖKTÜRK/ SİBEL BAHÇETEPE AKP hükümeti döneminde sağlık harcamaları son 25 yılın en yüksek rakamına ulaşırken, kamu sağlık kaynaklarının yarısı mal ve hizmet satın alımı yöntemi ile özele aktarıldı, kamu sağlık yatırımları durma, kamu sağlık kurumları çökme noktasına getirildi. Eski Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesiyazar Doç. Dr. Ata Soyer, AKP hükümetinin sağlık politikalarını değerlendirdiği, Eski Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesiyazar Doç. Dr. Soyer, ‘AKP’nin Sağlık Raporu’ isimli kitabında AKP’nin, hastanın müşteri, hastanelerin işletme olduğu ve sağlığın satın alınacak bir meta olduğu düşüncesini yerleştirdiğini belirtti. “AKP’nin Sağlık Raporu” isimli kitabında “AKP hükümetinin, ‘sağlıkta her şey iyi gidiyor’ diye IMF ve Dünya Bankası politikalarını pervasızca ve kabadayıca uyguladığını” anlattı. Soyer’in Evrensel Basım Yayın’dan çıkan kitabında AKP’nin, hastanın müşteri, hastanelerin işletme olduğu ve sağlığın satın alınacak bir meta olduğu düşüncesini yerleştirdiğini belirtirken özellikle SSK’lerin Sağlık Bakanlığı’na devrinden sonra, ‘paramızı alamayız’ diye kapı dışarı edilen hasta tablolarının görülmeye başlandığını anlattı. Kamu hastanelerinde, önemsiz kabul edilen birimlerin kapatılıp ya da küçültülüp yerine kâr getirecek birimlerin yapıldığını da belirten So Ücretsiz muayene yalanı B azı yurttaşların kamu hastanelerinde, yurttaşların nüfus cüzdanını göstererek ücretsiz muayene olabileceği yönündeki iddiası üzerine bazı hastanelerde araştırma yapan Cumhuriyet, bu iddianın asılsız olduğunu ortaya koydu. Şişli Etfal Hastanesi’nde yaptığımız araştırmada, hiçbir sosyal güvencesi olmayan hastalardan 15.5 YTL muayene ücreti alındığı öğrenildi. Hastane yetkilileri, kimlik göstererek ücretsiz muayene olunamayacağını belirterek ücretsiz muayene hizmetini sadece sağlık ocaklarının verdiğini söylediler. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ise hastane görevlilerinden farklı bir cevap gelmedi. Görevliler, nüfus cüzdanı ile ücretsiz muayenenin hastanelerde mümkün olmadığını kaydettiler. ‘E PETKİM konusunda Erdoğan’ın RDOĞAN’IN AÇIKLAMASI KARA MİZAH’ yaptığı açıklamayı “kara mizah” olarak niteleyen Birgen Keleş, sözlerini şöyle sürdürdü: “PETKİM’i tartışanlar ırkçıdır’ diyor. Irkçılık kelimesinin tanımını bilmiyor herhalde. PETKİM’i tartışanlar, vatanseverdirler, memleketlerini korumak isterler, temel sanayilerine sahip olmak isterler.” Bakanlığın raporunda çelişki Ata Soyer, Sağlık Bakanlığı 2007 raporundan alınan bu verilere karşın rapordaki bir çelişkiye de değiniyor. Soyer, “Resmi raporlarda, ilaç harcamalarının kısıldığı, yani tasarrufa gidildiği yazarken, burada kamu ilaç harcamalarının arttığı ifade ediliyor” diyor. yer, “Genel Sağlık Sigortası”nın, sermayenin sağlık kazanımlarına saldırışı olduğunu, sermayenin yüklerini hafifletmeyi hedeflediğini ve hatta sermayeye yeni kazanç kapıları açmayı amaçladığını, aile hekimliğinin ise sağlık reformları bağlamında, ayakta bakım hizmetlerinin özelleştirilmesinin ve bunun yaygınlaştırılmasının adı olduğunu vurguladı. Soyer’in kitabına göre, AKP hükümeti döneminde sağlık harcamaları son 25 yılın en yüksek rakamına ulaştı. 1985’te 2.5 milyar dolar, 2002’de 10 milyar dolar olan toplam sağlık harcamaları, 19 milyar dolar sınırına dayandı, kamu sağlık harcamaları ise 20022004 yılları arasında 8.7 milyar dolardan 16.3 milyar dolara yükseldi. Sağlık harcamalarının bu kadar artmasına karşın, kamu sağlık kaynaklarının yarısı özele aktarıldı, kamu sağlık yatırımları durma, kamu sağlık kurumları da çökme noktasına getirildi. Kitabında, 2005 yılı ve sonrasına ilişkin sağlık harcamaları bilgisine ise ulaşmanın mümkün olmadığını vurguladı. Yaklaşık 20 milyar dolar olan kamu sağlık harcamalarından yarısının, mal ve hizmet alımı yoluyla özele aktarıldığına dikkat çeken Soyer, “Kamudan özele kaynak aktarımı, 2005’te yüzde 47’ye ulaşmıştır...” görüşüne yer veriyor. Asıl kaynak aktarımının SSK üzerinden olduğunu anlatan Soyer, 1995’te yüzde 20’lerde olan SSK’nin hizmet satın alma oranının, SSK’nin Sağlık Bakanlığı’na devrinden sonra yüzde 95’lere ulaştığını vurguladı. [email protected] DP ADAYLARI BALIBEY VE KEÇELİ ‘AKP eğitimi siyasallaştırdı’ Keçeli: Seçimin AKP, CHP, DP arasında geçeceğini düşünen Keçeli, MHP’ye çok şans vermiyor. Balıbey: AKP iktidarı boyunca yoksulluğu daha da derinleştirdi. İstanbul Haber Servisi DP’nin İstanbul 3. bölge 2. sıra milletvekili adayı Orhan Keçeli, orman köylüsünün yaşadığı Çatalca, Silivri ve Büyükçekmece’de oy patlaması beklediklerini ifade etti. DP’nin İstanbul 2. bölge milletvekili adayı, eğitimci Ömer Balıbey de AKP yoksulluğu daha da derinleştirdiğini eğitimi siyasal kadrolaşma alanı olarak gördüğünü söyledi. Keçeli, bu seçimin “Milli Görüşçü, hilafet isteyenler” ile Cumhuriyete sahip çıkanlar arasında yaşanacağını vurguladı. Seçimin AKP, CHP, DP arasında geçeceğini düşünen Keçeli, MHP’ye çok şans vermiyor. Genç Parti’nin de barajı aşamayacağını belirten Keçeli, “İbrahim Tatlıses, 10 milyon doları aldı, daha ne istiyor? Neden Urfa’dan aday olmadı? Tatlıses siyasetçi değil, sanatçı. Herkes kendi işini yapmalı” dedi. Keçeli, 3. bölgede yaşayan Bulgaristan göçmenlerinin yoğunluğuna dikkat çeKeçeli kerek “Bulgaristan göçmenleri, Başbakan Erdoğan’ın Bulgaristan’daki Haklar ve Özgürlükler Hareketi’ni (HÖH) PKK’ye benzetmesi nedeniyle çok kızgın” dedi. ABD, AKP bağımsızlar koalisyonunu sağlamaya çalışıyor. DTP PKK işbirliği ve bütünleşmesi de göz önüne alındığında Türk Kürt federasyonunun temeli bu yoldan atılmak istenmektedir. Amerika buna, “Sünni Kürt koalisyonu” olarak bakıyor. Bu proje yalnız ABD’nin değil, AB ve İsrail’in de destekledikleri bir operasyondur. AKP üst yönetiminin bu konudaki angajmanları önceki yıllara dayanıyor. Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün 28 Şubat süreci ertesinde ABD ve İsrail tarafından desteklenerek 3 Kasım 2002’de iktidara taşınmaları bu projeye yönelik bir harekettir. 3 Kasım 2002’den başlayarak AKP iktidarı boyunca ABD İsrail projesine yardım eden altyapı gelişmeleri neler oldu? 1) AKP 1 Mart 2003 tezkeresini geçirmek istedi. ABD askerlerinin Irak’ı işgalleri yanında Anadolu’nun doğusu ve güneydoğusu fiilen ABD askeri bölgesi durumuna sokulacaktı. Tayyip Erdoğan’ın Deniz Baykal’a söylediği gibi, Amerikan askerlerinin ne zaman çıkacağını Başbakan bile bilmiyordu. Yani, hiç çıkmayacaklardı. Tayyip Erdoğan’ın kendisini BOP’un eşbaşkanı ilan etmesi boşuna değildi. 2) 1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesine karşın AKP hükümeti İncirlik Üssü, limanlar ve sınır kapıları üzerinden ABD’ye her türlü işgal kolaylıklarını fiilen sağladı. 3) 2003’te AKP hükümeti, “K. Irak’a müdahale etmemek için” ABD ile anlaşma imzaladı. Bu resmen belgelendi. 4) Kuzey Irak’ta ABD, İngiltere ve İsrail’in kur BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Amerika, AKPBağımsızlar Koalisyonunu İstiyor mak istedikleri otonom (ve bağımsız) düzen için AKP hükümeti K. Irak yönetimine gümrük, vergi, ulaşım, transit ticaret kolaylıkları sağladı. AKP’ye yakın şirketler ABD planına destek veren yatırım ve inşaat faaliyetleri için teşvik edildiler. AKP yönetimi, Kuzey Irak’taki oluşuma “dolaylı yoldan destek verdi”. 5) AKP iktidara gelmeden PKK terörü bitme noktasındaydı. 3 Kasım 2002’den sonra PKK terörü yeniden güç kazandı. AKP hükümeti, PKK terörüne destek veren yasaları AB’nin talepleri doğrultusunda Meclis’ten geçirdi. PKK saldırıları arttı. Türk güvenlik güçleri PKK karşısında eli kolu bağlı hale sokuldu. Siyasi irade boşluğu yaratıldı. 6) Türkiye’yi ve kamuoyunu oyalamak için düzenlendiği en baştan belli olan “PKK koordinatörlüğü terör koordinatörlüğü” kamuoyunun tepkisine rağman AKP hükümeti tarafından boş yere desteklendi. 7) TSK’nin ısrarlı taleplerine karşın AKP yönetimi Kuzey Irak’taki gelişmelere sessiz kaldı. PKK’nin Kuzey Irak desteği kesilmedi. 8) ABD, İsrail ve AB’nin PKK’ye ve Kuzey Irak’taki oluşuma verdikleri desteğe AKP hükümeti gereken tepkiyi hiç göstermedi. 2007’nin nisan ve mayıs aylarında milyonlarca insanın meydanlarda AKP’yi protesto etmeleri karşısında bile hükümet, AB ve ABD’nin talepleri doğrultusunda hareket etti. 9) İsrail’li ve ayrılıkçı (PKK’li) iş çevrelerinin Türkiye içindeki faaliyetlerine gereken tepki gösterilmedi. Suudi, Yahudi ve ayrılıkçı iş çevreleri AKP döneminde Türkiye ekonomisinde etkilerini artırdılar. AKP hükümetinin 2002’den 2007’ye kadar süren bu faaliyetleri ABD’nin “AKP Bağımsızlar (DTP)” koalisyonunun altyapısını hazırlamasına, en büyük katkıyı sağladı. 22 Temmuz seçimlerinde DTP bağımsızlarının ve AKP’nin ABD, AB, İsrail ve büyük şirketler tarafından desteklenmesinin arkasında AKP DTP koalisyonunun, “Türk Kürt federasyonuna” dönüştürülmesi yatmaktadır. Bu proje ABD, AB ve İsrail tarafından Kürdistan projesine geçişin en önemli safhası olarak değerlendirilmektedir. Kürdistan ve Sünni kuşağı AKP Bağımsızlar (DTP) koalisyonu ABD, AB ve İsrail’in elinde çok başlıklı bir füze etkisi yapacaktır. 1) Irak’ta bölünme süreci yürütülüyor. Irak’ın kuzeyinde ABD, İngiltere ve İsrail’e bağlı ve onun güdümünde bir devlet kurulmuş. AKP bağımsızlar (DT) koalisyonu ile Irak’ın kuzeyindeki kukla devletin meşrulaştırılması sağlanacak. Koalisyon, Kuzey Irak yönetimi ile ilişkileri yavaş yavaş normalleştirecek. Önce, K. Irak yönetimi meşrulaştırılacak. 2) Bu yolla K. Irak Güneydoğu Anadolu ayaklarının bütünleştirilmeleri zamana bırakılmış olarak ilerleyecek. 3) İleri yıllarda bu oluşumun Suriye ve İran ayakları yavaş yavaş (veya hızlı) hazırlanacak. 4) AKP bağımsızlar (DTP) koalisyonu Ortadoğu’da ABD ve İsrail’in ısrarla üzerinde durduğu “Sünni kuşağını” güçlendirecek. Sünni kuşak ve Kürdistan projesi bütünleşmesi Büyük Ortadoğu Projesi’nin odak noktasını meydana getiriyor. AKP’nin Sünni kuşak konusunda 2003’ten itibaren başlattığı işbirliği ABD ve İsrail tarafından desteklenmiş hatta yürütülmüştür. ABD ve AB’nin son yıllarda Türkiye için destekledikleri “ılımlı İslam” projeleri sonuçta Sünni kuşak, Kürdistan ve nihayet BOP’u hazırlamaya yöneliktir. TSK’nin 12 Nisan 2007’den başlayarak ortaya çıkan tepkileri ve değerlendirmeleri, bu gerçeğin artık yadsınamayacak bir biçimde ortaya çıkmasının kaçınılmaz sonuçlarıdır. Oylarımızla, Amerika’nın bu darbe girişimini engellemeliyiz; aksi halde güç kullanmak, zorunlu hale gelir... İşler daha da zorlaşır... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali ‘E Eğitimin kesinlikle siyasallaşĞİTİM YAZBOZ TAHTASINA DÖNDÜ’ Balıbey tırılmaması gerektiğini ifade eden Balıbey de “İnsanları fark ettirmeden belirli görüşlere doğru çekersek zarar görürüz. Halk da bunu kabul etmez. Uzun vadede ülke zarar görür. Küçük hesapları bir kenara bırakmalıyız” diye konuştu. Eğitimin proje mezarlığına döndüğünü anlatan Balıbey, projelerin altyapısız olduğunu, nitelikli kadroların önünün siyasi nedenlerle kesilmemesi gerektiğini vurguladı. Balıbey, “Siyasi partilerin kadrosundan çok devletin kadrosu olmalı. Benden olsun düşüncesi geleceğimize zarar verir. Eğitim yazboz tahtasına döndürüldü. Siyasal kadrolaşma çok” dedi. Balıbey, ÖSS’nin kaldırılacağı yönündeki vaatlerin de gerçekçi olmadığını belirtti. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle