29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 TEMMUZ 2007 CUMA 2 BU SEÇİM başka seçimlere benzemiyor. Yüzde 10’luk baraj anormalliğinin üstüne ülkeyi AKP kıskacından kurtarma zorunluluğu da eklenmiştir. Ana muhalefete oy vermek bu zorunluluğu sağlamaya yetecek gibi değil. Baraj garabetini yenmek için barajı geçebilen parti sayısını artırmak gerek. Çünkü bu sayı azaldıkça, baraja takılanların oyları geçenlerinkine eklenmiş gibi bir sonuç çıkıyor. En çok da en büyük partininkine eklenerek. 2002 seçimleri bunun en belirgin örneği oldu: Katılan seçmen kitlesinin yüzde 34 oyunu alarak Meclis’te üçte iki çoğunluğa erişen bir parti çıktı ortaya. Üstelik, Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirme niyetiyle. Bu örnek, Cumhuriyeti kollama ve koruma inancında olan seçmenler için yeterince düşündürücü bir ders sayılmaz mı? seçmenlerin Cumhuriyeti kuran ve temel niteliklerini savunduğunu sürekli tekrarlayan bir partiye, yani CHP’ye oy vermelerinden daha doğal bir şey olamaz. Geçen seçimde hepsi sandığa gitmediği için ortaya çıkan sonuçtan ders çıkaracakların başında da onlar gelmelidir OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Seçmen Özverisi herhalde. Ancak, Cumhuriyetin temel ilkelerini savunan parti yalnız o değil. Aynı nitelikte irili ufaklı başka partiler de var. Hatta onların bir kısmı, bu nitelikleri savunmanın ekonomik ve sosyal politikalara, dış ilişkilere ilişkin yönleri üzerinde daha da ısrarlıdır. Ama, ne yazık ki, bugünlerin konjonktüründe bunların oy gücü barajı aşmalarına yeteceğe pek benzemiyor. Gönül isterdi ki, ana muhalefet partisi seçim öncesinde akıllıca, hakça hazırlanmış bir stratejiyle ve yine duyarlı, saygılı biçimde ifade edilmiş bir çağrıyla onları geniş bir “Cumhuriyetçi” cephede toplayarak AKP’nin oy gücünü kırabilsin. Ama, olmadı. Böyle bir özlemin ancak DSP’ye ilişkin yönü gerçekleşebildi. u durumda seçmenlerin karşılaştığı ikilemde dramatik bir özellik var. Barajı aşamayacakları düşünülen partilere yakın seçmenlerin eli, ister istemez, yine O B de onların oy pusulasına yönelecektir. Ama, tam o an durup şöyle bir düşünmeleri gerekmez mi? Şu seçim, böyle bir lüksü kaldırabilecek bir seçim midir? Cumhuriyeti karşıtlarının pençesinden kurtarma zorunluluğu her oyun çok hesaplı kullanılmasını emretmiyor mu? Hesabın başında barajı aşabileceklerin sayısını artırmak geliyor. O zaman, aşacakları kesin sayılan üç partiden başka, “sınırda” gözüken ve biraz “himmet”le aşabilecek olanlardan birine oy vermek düşünülemez mi? Böyle bir tercihte bulunmak, tuttukları partiye yürekten bağlı olanlara elbette çok zor gelecektir. Ama barajı aşmaları kesin sayılanları da pek beğenmeyip onlara “kerhen” oy vermeyi düşünen “Cumhuriyetçi” seçmenlerden bir bölümü hiç olmazsa bu “sınırdakiler”den birine oy vermekle çok da yanlış bir iş yapmış sayılmayacaklar. Bu seçim öylesine kritik ki, Cumhuriyetçilerden yalnız tatillerini kesip ne pahasına olursa olsun oy kullanmalarını beklemekle kalmıyor, aynı zamanda oylarını kullanırken bazen böylesine “ince” hesaplar yapmak gibi alışılmadık davranışlar bile bekliyor. Bu da bir özveri olabilir. [email protected] Seçim: Duyarlılık ve Bilinç Öner YAĞCI PENCERE En Sonunda İyi Olacak!.. Medyamızın yayınlarına bakılırsa 22 Temmuz seçiminde AKP malı yine götürüyor... Oy oranı yüzde 40 mı?.. Yok canım... Yüzde 50’ye ramak kalmış... ? Bir Amerikan kuruluşunun Türkiye’de yaptığı araştırmaya göre halkımızın ancak yüzde 9’u ABD’yi tutuyor... Geriye ne kalıyor?.. Yüzde 91... Demek ki Türklerin yüzde 91’i Amerika’ya karşı... ? Peki, yüzde 91’i Amerika’ya karşı olan bir halkın yüzde 50’si Amerikan kuklası AKP’ye oy verebilir mi?.. Bu ilginç soruya yanıt için istihareye yatmak gerekiyor... İstihare nedir?.. Halk inanışına göre, bir işin içyüzünü rüyadan anlamak için, aptes alıp dua ettikten sonra, yatıp uyumaktır... İyi uykular!.. ? AKP iktidarı Amerika’nın nesi?.. Karagöz’ü mü?.. Hacivat’ı mı?.. Bir zamanlar Karagöz oyunlarının ustası Hayali Küçük Ali çok ünlüydü, ‘hayal perdesi’nin arkasına geçer, bir elinde Hacivat, bir elinde Karagöz, neler de neler döktürürdü... Şimdi Türkiye’de kurulmuş hayal perdesinin arkasında Amerika var... Bir elinde AKP... Öteki elinde PKK... Hangisi Hacivat?.. Hangisi Karagöz?.. Ne fark eder?.. ? Amerika Kuzey Irak’ı işgal edince, önce Türk askerinin başına çuval geçirdi, sonra PKK’yi himayesine aldı... PKK de Amerikan desteğini sağlayınca azdı, terör teknolojisini geliştirdi, Türkiye topraklarında uzaktan kumandalı mayınlarla Türkleri öldürüyor... Yetti mi?.. Yetmedi... ? Şimdi anlaşılıyor ki PKK’yi Amerika silahlandırıyormuş... Doğru mu?.. Hık mık.. AKP tüm kanıtlar ortaya konduktan sonra ne yapmış?.. Durumu ABD’ye sormuş... Peki, ne olacak sorunca?.. Hiç!.. ? ABD hem AKP’yi kullanıyor.. Hem PKK’yi.. Doruktaki emperyalizmin patronu böyledir; izlediğimiz oyun tarihte çok yinelenmiş, eskimiş, fersudeleşmiş bir senaryonun yinelenmesidir... ? Peki, ne olacak?.. Bizim medyaya bakarsan, AKP yine birinci parti olacakmış... 22 Temmuz tarihsel bir sınavın ta kendisi!.. Ama bu gidişle başka şeyler de olacak... Ne olacak?.. Türkler yine çıldıracaklar!.. S eçim var. Türk ulusu özgürlük ve bağımsızlık bilincini ve savaşımını yakın geçmişinin belleğiyle ve aklıyla bütünleştirerek geleceğine karar verecek. Bu karar, ulusun yurt sevgisi bilincinin Atatürk’ün önderliğinde attığı adımlarla kurduğu aydınlık Cumhuriyetin karanlığa dönüştürülmesine evet ya da hayır diyen bir karar olacak. Emperyalist devletlerin dayatmalarına verilen Lozan yanıtının Sevr’e dönüştürülmesine, soygun ve talan yönetimlerinin devam etmesine evet ya da hayır diyen bir karar olacak. Ülkemizi uçurumun kıyısına getiren bağnazlığa ve işbirlikçiliğe evet ya da hayır diyen bir karar olacak. Bu kararın önemini kavramamak, insan olmaktan uzaklaşmak, umutsuzluğun tuzağına düşmek ya da köleleştirilmeye boyun eğmektir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalizmin uyguladığı soğuk savaş politikaları bugün ülkemizi böyle yaşamsal bir karar almakla karşı karşıya bıraktı. Sabahattin Ali, “İnsan olmak dokunuyor haysiyetime” demişti böylesi gerçeklikler için. Yaşadığımız bu gerçekliğe karşın, bağımsız ve bölünmez bir ülkede yaşamak tutkusuyla umutsuzluğu yasaklamalıyız kendimize, onurumuzu korumalıyız. Seçimi ciddiye almamaya, onu bir oyun sanıp emperyalizmin değirmenine su taşımaya, bağımsız aday lüksüne kapılmaya hakkımız yok. Gerçeklik, şu partili, bu partili olmanın ötesinde bir duyarlılık, bilinç ve sorumluluk yüklüyor yurdunu sevenlere, kardeşçe yaşamı özleyenlere. Cumhuriyetin tehlikede olduğu kaygısını alanlara taşıyan sevdalı ve duyarlı kalabalıkların sağladığı bütünleşme, tek bir oyun bile boşa harcanmamasını zorunlu kılıyor. Unutmayalım, “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” diyor türkümüz ve insan olmanın onuruna, erdemine güvenmek zorundayız. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle