19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Renk Engin Demirkollu: “AKP’nin tüzüğünde parti ambleminin sarı ve siyah renklerden oluşan ampul olduğu yazıyor ama turuncu ve mavi renkleri kullanıyorlar. Renginde bile takıyye var!” Ya ğ m u r E k i m Bakan çocukları milyoner olmuş... “Demek ki babaları iyi bakmış!” TÜRKİYE seçime giderken bile kamu varlıklarını satıp savmaktan vazgeçmediler. Kelimenin tam anlamıyla yangından mal kaçırır gibi özelleştirmeye devam ettiler. Son yağmalardan birinde “komisyon başkanı” ihaleyi alan şirketten bir jest yaparak fiyatı 1 milyon Euro daha arttırmasını isteyince, Mustafa Saraç bu sahne üzerine şöyle diyor: “Kamu mallarının haraç mezat satışları tamamlandığında, komisyon başkanlarının, kazanan şirketten, ihaledeki son rakamı, sembolik bir miktar daha artırmasını ‘rica’ etmesi artık bir gelenek haline geldi. Bu son arttırmanın ‘jest’ olduğu belirtiliyor. Bu tavrı son derece rahatsız edici buluyorum; özel şahıslardan bu tarz paralı ‘jest’ler talep etmek gibi bir devlet geleneğimiz yoktur. Kamu görevlileri, ‘jest’ ricasında bulunmazlar; BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN CHP’liler Erdoğan’a taşınması için bavul göndermiş. Bavul yetmez, gemi göndersinler! Kardeş Gürcan Erbaş: “Cinayet arttı, hırsızlık arttı, yolsuzluk arttı, işsizlik berdevam. Siz ne ürettiniz diye sormazlar mı adama. Atma Recep din kardeşiyiz!” yazılı kanunlara binaen ve kanunlarla belirlenmiş bir meblağı isterler! Bu haraç mezat tiyatrolarının, zaten, her sahnesi fazlasıyla utanç vericidir. Üstüne üstlük, tüm halkın alın teri ve beyin gücüyle kurulmuş kamu mallarını ucuza kapatan firmalara, bir de ‘Hatırım için, üç kuruşçuk daha verin’ diye yalvarmak, bürokratlarımız için son derece onur kırıcı bir resim olmalıdır. Bazı ihale birincileri, ‘Kusura bakmayın, zaten çok verdik’ yanıtıyla bu jesti alaya almakta ve hatta devletin bürokratını tersleyebilmektedir! Bu durumda, bozum olmuş koskoca komisyon başkanları, resimdeki utandırıcılık katsayısını daha bir artırmaktadır. Üstelik, televizyon kameralarının ve tüm ülkenin gözü önünde yapılan bu ‘jest’i, Jest kazanan firmanın ekstra bir reklam gideri saymak da pekâlâ mümkündür. Halbuki bu sahne, ‘jest’ten ziyade, ‘bahşiş’i andırıyor! Bir kanun maddesine dayanmayan ve ödeyenin keyfine bırakılmış tahsilatlar, ‘bahşiş’ sayılıyor; ki, devlete bahşiş vermek kimsenin haddi olmamalıdır! Eğer kamu idaresi, her ihalenin nihayetinde sembolik bir artırma talep etmekte bu kadar ‘ısrarlı’ ise, bu artırımın miktarı, komisyon başkanının pazarlık becerisine ve de alıcı firmanın ‘insaf’ına bırakılmamalıdır. Devlet işleyişinde belirlilik esastır; bir makul oran, mesela binde 1’lik artırma, ihale şartnamesine yazılarak, ‘yakarma’ rezaletini, en kolay şekilde önlemek mümkündür. Ama tabii, asıl rezalet, bizim vergilerimizle yaratılmış değerlerin, bize sorulmadan, haraç mezat tezgâhına yerleştirilmesidir ve önemli olan bunu önlemektir!” Lozan Antlaşması’nı Anlatacağız Bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün, yurt sınırlarımızın çizilişinin senedi olan Lozan Antlaşması’nı 84. yılında borçlulukla anıyor ve anlatıyoruz. 24 Temmuz 2007 Salı günü Sayın İsmet İnönü’nün Müze Evi’nin bulunduğu yer olan Heybeliada’nın Cumhuriyet Meydanı’nda, Atatürk büstü önünde, saat 11.00’de program sunmaya başlayacağız. Onun çizdiği sınırlarımızdan, uzun süredir ABD, AB işbirlikçiliğiyle sanal Kuzey Kürdistan devletinin Sinop’tan Gaziantep’e Sevr’i hortlatmayı hayal ederek çiziktirdiği Kürdistan ile Ermenistan haritalarının geçersizliğini cihana haykıracağız. Bu anmayı İKKB (İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği), İnönü Vakfı, Ada Dostları Derneği, Adalar Belediyesi Türk Kadınlar Birliği Şubesi, ÇYDD Vakfı ve Derneği ile Prens Adaları’nın demokratik, Cumhuriyetçi, yurtsever derneklerinin birlikteliğiyle uygulayacağız. Ayrıca Adalar Kaymakamlığı’nın, Deniz Lisesi’nin katılımından da onur duyacağız. ??? Anma öncelikle 1. Dünya Savaşı sonunda istilacı sömürgenlerin, teslimiyetçi padişahın ve yandaşlarının ihanetiyle oluşturulan Sevr Antlaşması’nın yurdu ve ulusu parçalamayı amaçlayan oyunlarının Atatürk’ün kurtuluşa karar vererek 19 Mayıs 1919’da ilk adımını attığı Samsun’dan ve Amasya Tamimi’nden sonraki Anadolu ihtilaliyle başlayıp zaferle sonuçlanırken ilke edindiği ulusumuzun bağımsızlığı, özgürlüğü ve devletin tekliği, ülkenin tümlüğü yanında ulusun birlik ve beraberliğindeki erdemlerinin devamının zorunluluğunu içerecektir. ??? Hal böyle iken 3 Kasım 2002’de seçim sistemimizin çağdaş ülkelerde görülemeyecek nitelikler taşıyan bozukluğu ile yüzde 25 oyla yüzde 34 gibi abartıyla Meclis’te çoğunluğu sağlayan AKP, yurda ve ulusumuza hayal edilemeyecek acılar vermesi yetmezcesine Lozan’da Lord Curzon’un cebine “gelecekte alacaklı olacağını” dile getirdiği fikirlerinin de yandaşı oldu. ABD’nin Fethullah Gülen Efendi öncülüğündeki laiklik ilkemizi yok etmeyi amaçlayan, aydınlığa koşan çağdaşlaşmamızı yadsıyan Ilımlı İslama yöneldi. Bush’un öncülüğünde BOP’un yandaşı olarak, Irak’ın işgaline, Türkmen kardeşlerimizin Barzani desteklemesiyle kendilerini devlet sayan Kürtlerce katledilmesine, Türkiye’yi sindirmek amacını taşıyan Kandil Dağı merkezli PKK terörünün yüzlerce Mehmetçiğimizin ve sivil halkımızın katline neden olmasına duyarsızca davranarak adeta güçsüzlük örneklemeleriyle ülkemizi perişan etti. Yetmedi; borç batağıyla ekonomiyi perişan ederken pembe tablolarla halkı uyutma yolunu tuttu. Alelacele cumhurbaşkanını seçemeyişlerinin ruh haliyle yaz ortasında erken seçime gidiş de birçok kaygı doğurmakta. İktidarın devlet ve yerel yönetim güçlerinin maddi kaynaklarını sonuna dek tüketerek ve de her zaman olduğu gibi yasa tanımazlıkla seçim propagandasını oluşturması çok ürkütücü. Kendiliğinden oluşan Cumhuriyet Mitingleriyle yarışmak istercesine bindirilmiş kitleleri kullanışı, devlet etiğine hiç yakışmamakta. Satılmış medya da bu gidişatı muhalefet aleyhine var gücüyle desteklemekte. Halk sağduyusuyla ne yapacağını bilmekle beraber kafa karışıklığıyla biraz şaşkınca... İktidar yarışına kalkan partilerin söylemleri de toplumun günlük sıkıntılarının yanında nutukları da bunlara doyurucu cevaplar veremiyor, halka inilemiyor. Yaz ortasında kömür dağıtan, erzak paketleri sunan AKP, ekonomideki çarpıklıklarla aymazlığını kanıtlarken muhalefet üçlü programlarla bunları delillendiremiyor. Seçim bildirilerinde eğitim, sağlık, ekonomi, küresel ısınmayla gelen kuraklık, binlerce orman yangınıyla yok olan yeşilimiz, doğamız hiç söz konusu edilmiyor. Ellerindeki bir yığın silahı mazota, üniversite sınavlarına, özellikle de R. T. Erdoğan’ın tuzağı haline gelen Cumhurbaşkanlığı’na kilitliyorlar. İşte bütün bu trajik manzara koşullarında laik demokratik Cumhuriyetimizin ilkelerini içerecek tahlisiye sandalı niteliğindeki Lozan Antlaşması’na dört elle sarılmak zorundayız. Ulusumuzun yüce duyguları ve sağduyusu ile 22 Temmuz günü sandıkta bunu ispatlayacağız. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Bağımsızların stratejik ortaklığı CNN ve NTV gibi haber kanallarında CHP’yi topa tutup AKP’ye dokunmayan bağımsız adayları anımsayın ve Hakan Muran’ın eleştirisini yorumlayın: “22 Temmuz seçimlerinde belli bir partinin gölgesinde bağımsız aday olanlar dışında yüzlerce bağımsız aday var. Ama bu yüzlerce bağımsız adaydan birkaçının, diğer parti adaylarından daha fazla televizyonda yer almaları bir ayrımcılık değil mi? Yüzlerce bağımsız adaydan sadece bazılarının ve özellikle İstanbul’dan birkaçının belli özel televizyon kanallarınca şimdiden seçilmiş ilan Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Tornistan Gülhan Elmas: “AKP’nin seçim sloganı ‘Durmak yok, yola devam; çünkü aksi halde Başbakanın gemi alan oğlu için tam yol tornistan!” Son M. Kaya Akay: “Her ampulün bir kullanılma süresi vardır!” edilmeleri, eşitliği bozmuyor mu? Bu bağımsız adayların ağızları da malum parti gölgesindekiler gibi hep aynı sakızı çiğniyor; etnik sorun! Kendilerince, belli kesimleri önce ayrıştırdılar, şimdi de Meclis yolunda, bu kişileri bayrak yapıyorlar. Şimdiden seçilmiş sayılan bu bağımsızlar Meclis’e girdikten sonra da bağımsız kalacaklar mı? Eğer bağımsız olarak seçilip, ertesi gün belli bir parti altında toplanırlarsa, hukuku dolanmış olmayacaklar mı? Görülen o ki; bazı bağımsızlar da takıyye modasını yakından takip ediyorlar. Stratejik ortakları kimlerdir acaba!” Gazeteler reçeteyle satılsın, uyuşturucu dozajı fazla olanlar var! Kadınlar Çığlık Çığlığa MERİÇ VELİDEDEOĞLU Temmuz ayının ilk haftasında Yargıtay’ın verdiği bir karar basında yer aldı, mahkeme davacı Fatma Hanım’ın, evlilik sürecinde edindikleri mallardan katkı paylaşmasını da haklı bulmuş. Ancak davalı eş Mehmet Bey, kararı katkı payı yönünden temyiz etmiş. Yargıtay, kadının “eşine bakması, evinin temizlik işlerini yapması, yemek pişirmesi, çocuklarının bakımını üstlenmesi eşin mal edimine bir katkı sayılmayacağına” karar vermiş ve yerel mahkemenin kararını bozmuş. (Hürriyet 7 Tem.) Her iki yargı hakkında da görüş bildiremem; anımsatıp değinmek istediğim Yargıtay’ın kadına biçtiği görevin tamamının, binlerce yıl önce saptananla adeta çakışmasıdır. Gerçekten kutsal kitapların her üçünde de kadının çocuk doğurması, evine, evinin halkına bakması, erkeğine koşulsuz bağımlılığı kadının temel görevi olarak belirtilir. Ayrıntılara da girilir: “Henüz gece iken kalkar, evine halılar dokur; kocası memleketin ihtiyarları ile otururken, o çalışır, evin halkına yiyecek hazırlar ve yarınki güne gülen ağzını hikmetle açar; tembellik ekmeğini yemez.” ??? Dahası da var: “Kadın evine ve ev halkına bakmazsa imanını inkâr etmiştir.” Ne ki, kadının görevi, yükümlülükleri en ince ayrıntıya dek belirtilmiş, ama herkes gibi bir “hak”tan söz edilmemiştir. Kuşkusuz bu durum yıllar boyu tartışılmış, bunun “sömürünün ilk ve en eski biçimlerinden biri” olduğu kabul edilmişse de, 21. yüzyılda laik bir ülkenin yüksek mahkeme kararında aynen yer alabilmesi insanı düşündürüyor. Öte yanda milyonlarca kadınımız bu görevi boyun eğerek kabul edip inanılmaz bir özveriyle yerine getirmeye çalışıyorlarsa da, düzenin onlara insanca yaşam sağlamayan tutumu yüzünden kahrolurcasına çırpınıyorlar. Hele beş yıldır AKP iktidarının bu yaşamı daha da zorlaştırmasının altında büsbütün ezilen kadınlar, Eminönü ilçesinin Kadırga semtindeki Küçükayasofya Mahallesi’ni ziyaret eden CHP adaylarına soluk aldırmadılar. Sokakları çöp yığınından görünemez, kokudan geçilemez olan mahallenin son kertede bakımsız evlerinden birinin tertemiz odasını doldurmuş, çoğu yere çökmüş kadınlar sabırsızlıkla bekliyorlardı. Selamlaşmanın hemen ardından söz alıp konuşmak istediler; ama konuşmuyor, adeta haykırıyorlardı: Dilden düşürmedikleri sosyal devlet nerede? Devletin fonları neden hep AKP’lilere yarıyor? Belediyelerin yardımları, burslar niçin kendilerine oy vereceklerine güvendikleri mahallelere akıyor? Bu mahallelerin sokakları tertemiz, bizimki neden çöp içinde? Neden çocuklarımız bu çöpler içinde oynamak zorunda bırakılıyor? Bizler bu ülkenin vatandaşları değil miyiz? Sorular ara vermeden art arda sürüyor; hükümetin ekonomi çok iyi, yolunda gidiyor aldatmasının ayrımındalar; ekonomi iyiyse meslek okulundan mezun çocuklarına neden iş verilmediğini soruyorlar, buna karşılık zengin çocuklarının hemen iş bulduklarını anımsatıyorlar. Konuştukça isyanları kabaran kadınlar: “Yarı aç, yarı tok değiliz; düpedüz açız biz, açız!” diye haykırarak ayağa kalktıklarında içlerinden biri: “Bizi kahreden çocuklarımızın durumu; onların geleceğini kurtarmak için gerekirse kadınlığımı kullanmaktan çekinmeyeceğim..” dedi, yüzü kıpkırmızıydı, gözyaşlarını koyvermişti. Bu insanlara: “Sen sus! Sesini kes! Terbiyesiz..” diyenin insan olup olmadığı sorgulanmalıdır. Kadınların son sözü milletvekili adayı Prof. Dr. Necla Arat’a: “Oylarımız CHP’ye, ama AKP’den bize yaşattıklarının hesabını bir bir sormazsanız helal etmeyiz!” oldu. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 20 Temmuz www.mumtazarikan.com 1/ Bir çömle1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğin içine kon 1 muş mânileri çekerek ve 2 yorumlaya 3 rak bakılan 4 bir fal. 2/ Yunan mitoloji 5 sinde tutku 6 tanrıçası... 7 Koruyan, acı 8 yan, merhamet eden. 3/ 9 Kimi çiçeklerin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 içinde bulunan, arı 1 V A R A G E L E ların bal yapmak 2 A S İ D E Ö R K için emdikleri tatlı 3 Y A L AMU K R sıvı... Bir cetvel tü 4 B İ N E K GO rü. 4/ Eski Türklerde 5 E S A R U S E K bir babanın taşın6 N E M E B O L A maz mallarının mi7 İ İ L K E R E N rasçısı olan en kü8 A N İ T U N çük oğul. 5/ Asya’da 9 T R E F L N İ Ş bir ülke... “Atasözü” anlamında kullanılan yerel bir sözcük. 6/ Şeyh Bedrettin’in Tanrı, evren ve insan hakkındaki görüşlerini içeren ünlü yapıtı. 7/ İlenme, beddua... Kesintilerden sonra kalan miktar... Koca. 8/ Mason sırlarının öğretildiği tören... Nine. 9/ İstanbul Cağaloğlu’nda, bir dönem edebiyatçıların ve gazetecilerin uğrak yeri olan kahve. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sarı ve güzel kokulu çiçekleri olan bir kır bitkisi. 2/ Tanrıtanımaz... Dölyatağı. 3/ Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı içkisi... Tellür elementinin simgesi. 4/ Boş, içinde kimse bulunmayan. 5/ Uzak... AleviBektaşi şairlerinin tarikatlarıyla ilgili şiirlerine verilen ad. 6/ Akla gelen, içe doğan düşünce. 7/ “ eylediğim servi hırâmanın içindir” (Fuzuli)... Açık seçik olan, anlaşılmaz yanı bulunmayan... Rütbesiz asker. 8/ Dinsel tören ve kuralları... Oyunda cezalı çocuk. 9/ Sevinç. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle