19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 TEMMUZ 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ARADA BİR HİKMET ALTINKAYNAK Chavez’e davet!.. Buradan Chavez’e, ona halkının seslendiği gibi seslenmek isterim: “Alo Presidenté...” Türkçesi: “Selam Başkan!..” Selam!.. Küresel köyün kavalcısı olmak yerine, yüreğinin, yüreklilerin sesi; halkının, halkların sesi; yoksulların, yoksullaştırılanların sesi olduğun için. Dünyanın bir “Hitler”i olacaksa yeniden, senin gibi olsun!.. PENCERE “dur” demenin zamanı geldi. Ortadoğu’nun ABD oyununu bozması için bu coğrafyanın da başkaldırıyı örgütlemesi gerek. ABD, AB ve onların iç ve dış destekçilerine karşı, bir karşı duruş için Türk tarihinde okunacak altın sayfalar var. Atatürk’ün ilkeleri antiemperyalist duruşundaki sağlamlık, Türkiye’nin başkaldırısı için yeterli bir seçenek. Latin dünyasının antiemperyalist duruşu için nasıl Bolivarcı duruş bir seçenekse Türkiye için de Atatürkçü seçenektir emperyalist kuşatmayı kırmanın reçetesi. Günümüzün koşulları, bu seçeneğin yaşama geçirilmesi için en uygun ortamı yaratmış durumda!.. Buradan Chavez’e, ona halkının seslendiği gibi seslenmek isterim: “Alo Presidenté...” Türkçesi: “Selam Başkan!..” Selam!.. Küresel köyün kavalcısı olmak yerine, yüreğinin, yüreklilerin sesi; halkının, halkların sesi; yoksulların, yoksullaştırılanların sesi olduğun için. Dünyanın bir “Hitler”i olacaksa yeniden, senin gibi olsun!.. Teşekkürler Başkan!.. “Artık solsağ ayrımı kalmadı” diyerek sağdan gidenlere inat, dümeni yeniden sola kırdığın için. 21. yüzyılda solun yeniden yükselişinde elbette katkın olacak. Türkiye’de sola bitti diyerek bakanlara senin dünyandan, Türkiye’den millerce uzak kıtandan bir pencere açmak istedim. Oradan bakarak umutlanır ve belki küresel işbirlikçilere başkaldırı için, coğrafi uzaklığa inat, aslında her gece aç yatanlarımızca yakın olduğumuzu gösterebilmeyi istedim. Dünyanın iki ucunu yoksulluk, yoksullaştıranlar, küreselleşme diyerek emperyalizmi yutturmaya çalışanlar, dünyayı açlıkla terbiye etmeye çalışanlar birleştiriyor. Selam Başkan!.. Sol çözümler artık o kadar ırak değil. Açtığımız pencereleri bir süre sonra kapı yapabileceğimiz bir başkaldırı kültürü oluşuyor. Evet, siz bu yüzden Rice için “bölgedeki en tehlikeli adam”sınız. Bizlerin bölgesindeki tehlikeli adamların da sayısının artmasını diliyoruz. Sizi Türkiye’ye de bekliyoruz. Benim Sevgili TeReTem! Ne zamandır basında yer alan haberlerden de ortaya çıktığı gibi, AKP’nin tüm kamu kurum ve kuruluşlarında çılgınca kadrolaştığı, bilinen acı bir gerçektir. Özdemir İnce, eski bir yöneticisi olarak TRT’de de bunun hızla yol aldığını yazınca (1) içimden büyük bir üzünç koptu, dudaklarımdan da “Benim Sevgili TeReTem!” sözleri dökülüverdi. Ardından Emre Kongar, “TRT’de neler oluyor?” dedi ve ekledi: “Dilerim seçimlerde bunların hesabı sorulur!” (2) Özdemir İnce, bu yazısında “TRT Çalışanları imzalı bir eposta bildirisi aldım. Olduğu gibi aktarıyorum” diyor ve şu metni aktarıyordu: “27 Nisan günü ordunun verdiği muhtıranın nedeni irtica tehlikesiydi. Sokaklara dökülen milyonlar, devletin çeşitli kurumlarının başına imamların getirilmesinden rahatsız oldukları için tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran gösteriler yaptılar. Ancak görünen o ki, hükümetin bundan ders aldığı yok. İşte size bir örnek: TRT gibi ulusal bir yayın kuruluşunun başında hâlâ bir imam var. Yardımcısı ise, laik, demokratik düzeni yıkarak şeriat düzeni getirmek için kitaplar yazan Abbas Abalı, yani Muhsin Mete. Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olamayınca istediği kadar ‘ben laiklik yanlısıyım’ desin. Kimseyi inandıramaz. Adama sorarlar, madem laiksin TRT’yi neden hâlâ bir imam yönetiyor diye. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, son günlerde TRT’de yapılan yeni atamalarla irtica yanlısı kadrolar Genelkurmay’a nispet edercesine güçlendirildi. TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney, önemli görevlere kendi yandaşlarını getiriyor. TRT’nin en önemli birimi olan Televizyon Dairesi Başkanlığı’na ilahiyat mezunu Muhsin Yıldırım, Ankara Televizyonu Müdürlüğü’ne ise yine ilahiyat mezunu Adnan Süer getirildi. İrtica, TRT’de kadrolaşmaya devam ediyor. TRT Çalışanları.” Böyle bir tablo karşısında “Benim Sevgili TeReTem!” deme hakkım doğdu! Neden mi? Anlatayım… Ben Sayın İnce gibi TRT’de yönetici olmadım, ama ilk kez her Türk vatandaşı gibi, televizyon denilen sihirli kutuyu TRT yayınlarıyla izledim. İlk kez kendi görüntüm sevdiklerime TRT ekranlarından ulaştı. İlk kez, bir televizyon programına danışmanlık, yapımcılık TRT’de yaptım. Dolayısıyla benim de pek çok yazar gibi, TRT ile meslek ilişkim ve gönül bağım oldu. Bugün oradan ayrı duruyorsam ya da başkaları da duruyorsa, yarın orada olmayacağım, olmayacağımız anlamına gelmez ki... Orası bir kamu özerk kurumudur! Ama AKP bu kadrolaşma çalışmalarını sürdürürse, herhalde ne TRT kalır, ne de bu mesleğin sevdalıları… “Erdoğan uzmanı” ya da “Yeni Mürteciler” diye adlandırılan, yeni bir ‘yan meslek’ grubu, Erdoğan’ın yaptıklarını alkışlıyor. Belki TRT’deki kadrolaşmayı da alkışlayıp yapılanları görmezden gelebilirler!? Özerk bir kuruluşu, AKP’nin arka bahçesi haline getirmeye alkış tutabilirler. Yalnızca kişisel çıkarları için bu kötü gidişe göz yumabilirler. Ama bu durum ne kadar sürer ki? İnce’nin o uyarısına yanıt vermekte gecikmemiş TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney, önce telefonla sonra yazılı olarak açıklama yapmış. Ama sanki İnce’nin savını kanıtlamış olacak ki, aynı konuyu Özdemir İnce, yine ele alarak yazısını şöyle bitiriyor: “TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney, Muhsin Yıldırım ile Adnan Süer’i görevlerine vekâleten atadığını yazıyor. Televizyon Dairesi Başkanlığı ile Ankara Televizyonu Müdürlüğü, televizyon hiyerarşisinde 1 ve 3. basamakta yer alırlar. Yıldırım da, Süer de ilahiyat fakültesi mezunu. Bu iki göreve aynı okul mezunlarının atanması iki anlama gelir: 1. TRT’de programcıların çoğunluğu ilahiyat öğrenimi görmüştür. 2. Programcılar arasında sadece Yıldırım ve Süer ilahiyat mezunudur. İki olasılık da TRT’de dinciİslamcı bir kadrolaşma olduğunu kanıtlıyor.” (3) İşte gerçek bu! Bir başka gerçek de 22 Temmuz’un bu yasadışı uygulamalara güzel bir yanıt olacağıdır. Değilse, ne TRT’cilerin çığlığı, ne benim üzüntüm, yakınmam, şikâyetim soruna çaredir. “Son çare sol çaredir!” 22 Temmuz’a az kaldı… Dayan “Benim Sevgili TeReTem!..” (1) Özdemir İnce, Hürriyet, 26 Haziran 2007 (2) Emre Kongar, Cumhuriyet, 28 Haziran 2007 (3) Özdemir İnce, Hürriyet, 3 Temmuz 2007 AKP’nin Maliye Bakanı’na Bak Sen... Bugünü saymazsak, seçime şunun şurasında 8 gün, diyelim ki bir hafta kaldı... Bugün Maliye Bakanı Kemal Unakıtan... Seçimde AKP kazanırsa önümüzdeki beş yıl daha Unakıtan yine Türkiye Cumhuriyeti’nin Maliye Bakanı olacak. Maliye Bakanı ne demek?.. Ülkenin tüm parasal işlerini yöneten kişi demek... Peki, kim bu Unakıtan?.. ? Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’ndan arkadaşımız İlhan Taşcı bir kitap yayımladı... Adı: “Bir AKP Belge’seli.. Maskesiz Soygun” Satır başlarıyla, o kitapta Kemal Unakıtan’ın kimliği ve sicilinin dökümü yapılıyor... ? Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi 2004’te Kemal Unakıtan’ın “sahtecilik”ten yargılanmasını istiyor... Unakıtan sahtecilikten zanlı... Ve Maliye Bakanı!.. ? Maliye Bakanlığı Müfettişleri, Gümrük Müfettişleri, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında rapor üstüne rapor düzenliyorlar, soruşturma açılmasını istiyorlar.. Hayali ihracat.. Sahte evrak.. Murabaha.. Devlet, hükümet ve bürokraside suçlamalar hep askıya alınıyor, yargıya ulaşamıyor... Neden?.. Maliye Bakanı’nın dokunulmazlığı var... ? CHP Genel Başkanı Deniz Baykal diyor ki: “ Maliye Bakanı hayali ihracat davasından sanık, naylon fatura davasından sanık... Siz böyle bir Maliye Bakanı’nın iktidarda bulunduğu ülkede, bir vatandaş olarak yaşamaktan mutlu oluyor musunuz?..” Aziz Nesin’lik bir olay bu... Maliye Bakanlığı’nın görevlileri, hükümetin müfettişleri Maliye Bakanı hakkında suç üstüne suç raporu düzenliyorlar... Sonuç?.. Sıfıra sıfır, elde var sıfır... ? Unakıtan’ın oğlu şirket kuruyor, mısır ithal ediyor, satamıyor, ama, elinde kalan mısırları Toprak Mahsulleri Ofisi’ne peşin fiyatla satıyor.. Maliye Bakanı Unakıtan, İstanbul’da “1’inci derece SİT alanı içindeki 53 dönümlük orman arazisini işgal ediyor...” Maliye Bakanı zanlı... Dosyalı... Ve dokunulmaz.. ? Bir hafta sonra seçim yapılacak... Bu Maliye Bakanı yine Maliye Bakanı olacak mı?.. Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi K üreselleşmenin olumsuz etkilerinden en fazla nasiplenenler, sayıları giderek artan yoksullar. Dünyanın kaderini zenginler belirliyor. Yoksullar giderek bileniyorlar. Küreselleşmenin sonunu belirleyen, küreselleşmeyi başlatanlar değil, başkaldıranlar olacaklar. Venezüella Devlet Başkanı Chavez, tıpkı Che Guevara gibi efsane olmaya aday. Anayasanın maddelerini yoksul halka market ürünleri üzerinden ulaştıran, halkını TV’den selamlayan, yoksulların tüketim maddelerini ucuza alabilecekleri marketler zinciri kuran, okullar açıp eğitim düzeyini yükselterek halkın bilinçlenmesini hedefleyen, sağlık hizmetini halkın ayağına götüren sıra dışı bir başkan. O hepimize “küreselleşme” adı ile yutturulan “emperyalizm”e karşı. Dolayısıyla küresel düzenin efendiliğine soyunan ABD’ye ve onun yoksullaştırıcı politikalarına karşı. Bu yüzden ABD’nin önde gelen isimlerinin hedefinde; ona “Hitler” benzetmesi yapacak kadar ileri gidebiliyorlar. Chavez, dünya sağdan sağdan yalpalarken, dümeni sola kırmış bir lider. 17 bin doktor göndererek sağlık desteği sunan Küba en büyük destekçisi ve Küba lideri Castro yakın dostu. Bolivya’da 2006’da iktidar olan ulusalcı lider Evo Morales ile dayanışıyor. Chavez ülkeye hükmederken “Halk hükmetmelidir” diyor. Yoksul halk kitlelerinin en çok duymak istediklerini söylemekle yetinmiyor, onlara yoksulluğun batağına saplanmaktan çıkış reçetelerini sunuyor. Asırlardır Amerikan emperyalizminin gölgesinde yaşamış Latin dünyasının başkaldırıcıları arasında artık onun da bir yeri var. Küba lideri Fidel Castro ile bitmeyecek Latin başkaldırısı, yeni Fidel’ler çıkaracak ortaya!.. Latin dünyasının başkaldırısının temelinde Latin dünyasının en büyük devrimcisi kabul edilen Bolivar yasaları var. Kurtuluşu ulusalcılıkta görenlerin devrim için yol haritası çizerken Bolivar’ın açtığı yoldan ilerlemeleri, başkaldırının kıtasallaştırılmasında da etkin rol oynuyor. 21. yüzyılın bitişi, başlangıcı gibi olmayacak. Dünyayı saran para ağalarının ve sermayedar denilen küresel para ağalarının egemenlikleri çok uzun sürmeyecek. ABD’nin karaladığı Chavez, 21. yüzyıl insanının özlemi olan “insanca yaşamın herkesin hakkı olduğu” anlayışını yaygınlaştırmak isteyenlerin simgesi olacak. ABD Başkanı dünyanın efendiliğine soyunup Irak’a “demokrasi” götüreceğim diyerek kaosu götürdüğünde “Hitler” benzetmesi ile karalanmıyor; yoksul halkını sahiplenen, onlara sağlık, eğitim, beslenme, konut gibi temel insan gereksinimlerini sunan ve bunu onları itaate iterek değil başkaldırıya davet ederek yapan Chavez, “tehlikeli adam” ilan ediliyor. Ortadoğu coğrafyasında oynanan oyun, yıllardır ABD’nin Latin ülkelerine pazarladığı oyunun benzeri. Kendi içinde çatışmayı körüklemek, halkı yoksullaştırıp kendi kukla başkanlarını yerleştirebilmek. Türkiye bu oyunun dışında değil. Sınırlarının değiştirildiği haritaların yaygınlaştırılması ve bunun dünyanın her yerine yaygınlaştırılma çabaları, başından bu yana ciddiye alınmalı ve kararlı bir karşı duruş sergilenmeliydi. Ancak artık tehdit edici derecede ciddi boyutlara ulaşan bu bölme gayretlerine CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle