17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 HAZİRAN 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr 11 Merkel küresel ısınma konusunda anlaşmaya varıldığını açıkladı, ancak metinde bağlayıcı ifadeler yok BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI G8’ den net sözler çıkmadı Danimarka’da başörtüsü tartışması ? KOPENHAG (Ajanslar) Danimarka’da hükümeti dışarıdan destekleyen aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi’nin eğitim kurumları ve kamusal alanda başörtüsünün yasaklanması talebi Başbakan Anders Fogh Rasmussen ve Yüksek Mahkeme Başkanı Tolben Melchior’un sert tepkisiyle geri çevrildi. The Copenhagen Post gazetesinin haberine göre, Anayasa Günü törenlerinde konuşan Rasmussen, başörtüsünün devletin karışmaması gereken bir konu olduğunu savunarak “Müslüman bir kadını başörtüsü ile görmenin insanları nasıl sinirlendirdiğini görmek şoke edici. Onları rahat bırakın” şeklinde konuştu. Yüksek Mahkeme Başkanı Melchior da “Erkek eli sıkmayan veya saçını göstermeyen biri hâkim olamaz diye bir kural yoktur. Başını örtmek, hâkim olmaya engel değil. Önemli olan, yeterli bilgiye sahip olmasıdır” ifadelerini kullandı. Dış Haberler Servisi Almanya’nın Heiligendamm kentinde toplanan G8 ülkeleri hükümet ve devlet başkanları, en dikenli konu küresel ısınma dahil tüm konularda bir anlaşmaya vardılar. Küresel ısınmayla mücadele konusundaki anlaşma, ev sahibi Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından duyuruldu. Merkel, “Karbondioksit salınımının durdurulması ve kaydadeğer oranda azalma konusunda” anlaşmaya vardıklarını ifade etti. “Anlaşmaya varılması büyük bir başarıdır” diyen Merkel, zirveye katılan liderlerin, bağlayıcı kararlara ihtiyaç olduğu ve bu sürecin BM çatısı altında sürdürülmesi konusunda görüş birliği sağlamalarından dolayı çok mutlu olduğunu kaydetti ve “Bu süreci BM çatısı altında sürdürürsek gelişmekte olan ülkeleri ikna etmek de daha kolay olacaktır” diye konuştu. Liderlerin, süresi 2012’de dolan Kyoto protokolü yerine bir anlaşma için bir BM çatısı altında görüşmelerin yapılmasını kabul ettiği belirtiliyor. SağSol Yerine İşbirlikçiUlusalcı Saflaşması Batı’nın, yani ABD ve AB’nin “karşısına aldığı ülkelerde etnik ve dini ayrışmalar dışında” yeni tür bölünmeler ortaya çıktı. Soğuk savaş bittikten sonra, “Batı’nın taleplerine uyanlar ve karşı çıkanlar” ayrımı yaygınlaştı. Etnik ve dini ayrıştırmalar zaten Batı’nın desteğinde (ve güdümünde) yürütülegeliyordu. Bunlar dışında iş çevrelerinde, aydın çevrelerinde, hatta sanat çevrelerinde de ayrıştırmalar oldu. Siyasetteki geleneksel “sağsol karşıtlarının ve rekabetinin yerine” siyasiler arasında Batı ile işbirliği yapanlar ve işbirliğine karşı çıkanlar ayrışması keskinleşmeye başladı. Etnik, ve dini (mezhepsel) ayrılıkçılığın yanında siyasetin ve siyasal partilerin “Batı işbirlikçileri ve ulusalcılar’’ biçiminde ayrışmaya başladığını görüyoruz. Hem sağda hem solda “işbirlikçiler ve ulusalcılar” karşı karşıya geldi. 22 Temmuz genel seçimleri öncesinde bu ayrışma ve karşıtlıklar daha net bir biçimde ortaya çıktı. Siyasal partiler ve siyasete soyunan insanlar “sağ, sol, merkez ayrımı yapmadan”, Amerikancı (Batı işbirlikçisi) ve ulusalcı kimliklere göre örgütleniyorlar. Aynı şekilde, siyasal partiler dışındaki sivil toplum örgütleri de genelde Amerikancı (Batıcı) ve ulusalcı kimliklere göre ayrışıyorlar. Ancak burada bir gerçeği ortaya koymam gerekir; Bir işçi sendikası ABD’ci ve AB’ci olabilir. Ancak bu sendikanın sadece üst yönetimi bu kimliğe sahiptir. Geri kalan büyük çoğunluk yani taban, ulusalcıdır. Türkiye’de yüzde 90 Amerikan karşıtlığının olması, bunun en önemli kanıtıdır. irve çerçevesinde yapılan ikili görüşmeler arasında en merakla bekleneni hiç kuşkusuz BushPutin buluşması oldu. İki lider, füze kalkanı yüzünden gerilen ilişkilerden sonra ilk kez Almanya’da bir araya geldi. (Fotoğraf: AFP) Merkel, liderlerin, emisyonun 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında azaltılmasını dikkate alacaklarını açıkladıklarını, kaydetti. ABD nihai metinde somut hedeflerin bulunmasına şiddetle itiraz ediyordu. Merkel’in açıklamaları da nihai metne, bağlayıcı bir ifadenin konmadığını gösteriyor. Merkel’in yanı sıra İngiltere Başbakanı Tony Blair ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de küresel ısının, en fazla 2 santigrat derece daha yükselmesine izin verilmesi ve emisyonun 2050 yılına kadar yüzde 50 oranında azaltılması konusunda bağlayıcı kararlar alınmasıyla ilgili olarak diğer G8 liderlerini ikna etmeye çalışıyordu. Z Zirve çerçevesinde ABD Başkanı George W. Bush, müttefiki Blair ile de ikili bir görüşme yaptı. Görüşmenin ardından Darfur konusundaki uluslararası kuruluşların çabalarından hayal kırıklığı duyduğunu ifade eden Bush, “Eğer BM hareket etmezse o zaman kendimiz önlemler almak zorundayız. Darfur’da olanlar artık yeter” dedi. Bush ayrıca, füze kalkanı konusunda söz düellosuna giriştiği Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de bir araya geldi. Putin’den ortak kullanım teklifi Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada, Putin’in Bush’a, Azerbaycan’dan kiralanan bir Rus füze radar sisteminin ortaklaşa kullanılmasını önerdiği, buna karşın Doğu Avrupa ülkelerine yerleştirilmek istenen füze savunma sistemi planlarından vazgeçilmesini istediği belirtildi. Bush ise görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, açık ve yapıcı bir görüşme yaptıklarını söylemekle yetindi. Amerikan heyeti üyeleri, Putin’in de görüşmede açık konuşulmasından memnun olduğunu, saydamlık ve açıklığın, iki ülke arasındaki sorunların önlenmesi açısından çok önemli olduğunu söylediğini ifade etti. Adı açıklanmayan bir heyet üyesi ise Bush’un, Afrika’ya yapılacak yardımların 60 milyar dolar artırılmasını önerdiğini ve bunun için 30 milyar dolar ödemeyi kabul ettiğini söyledi. Liderlerin, küreselleşme konusunda çerçeve şartlarının belirlenmesinde Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika ve Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerle birlikte çalışma kararı aldıkları, ancak G8’in Çin’e genişlemesine sıcak bakılmadığı ifade edildi. Liderler dün ayrıca AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile birlikte yaptıkları ilk toplantıdan sonra, G8 ülkelerinden ve Tanzanya’dan gençlerle bir araya gelerek dünya ekonomisi, Afrika’ya yardım ve AIDS gibi salgın hastalıklara karşı mücadele konularını görüştüler. Yeni Amerikan mandacıları AKP’ye gidenlere baktığımız zaman bu resmi daha iyi görebiliyoruz. AKP’nin dinci ve muhafazakâr yapısı değil, “Amerika yakınlığı ve özel bağları”, kimi eski solcular için esas alınıyor. CHP, MHP ve İP sağdaki ve soldaki ulusalcı partilerdir. Genç Parti’yi bu sınıfa koyamıyorum; ABD bu partinin varlığından hiç de şikâyetçi değil!.. Ulusalcılar bu yüzden, bölünmeye çalışılıyor. Merkez solda CHP, merkez sağda MHP, solda ise İşçi Partisi derece farkları ile, “ulusalcı partiler sınıfına” konabilirler. Kimi küçük partileri anmadığım için alınmasınlar. AKP, ABD ve AB’nin Türkiye’den istediklerini fazlasıyla veren bir parti olarak, “işbirliğinde derin ilişkiler içindedir”. Onun bu kimliği soldan, iş çevrelerinden ve sağdan birçok insanı “bal kavanozu gibi” kendine çekiyor. Washington ve Brüksel’i arkanıza alıyorsunuz; sizi kucaklarına oturtup himayeleri altına sokuyorlar. İş çevrelerinde ve medyada en muteber kişiler arasına giriyorsunuz!.. İlerde belki Bilderberg toplantılarına bile çağırıp paye verirler. Hele bir de sanatçıysanız, Batı’nın sanat ve edebiyat ödüllerini bile alırsınız. Emperyalizm, hizmet edenlere karşılığını verir. Ancak, her şeyden önce, işbirliğini kabul edip kucaklarına oturmanız gerekir. Sağsol ayrımı yoktur, işbirlikçi olmak yeter. İşbirlikçilik en önemli kriterdir. Sevgili okurlarım işte bu nedenle 22 Temmuz seçimleri öncesinde siyasetteki ayrışma ve işbirliğinde, eskilerden farklı bazı olaylarla karşılaşıyoruz. Artık sağsol yok; Amerikancı (işbirlikçi)ulusalcı ayrımı esas hale geliyor. Kimi eski solcular bir bukalemun gibi Amerikancı, yani işbirlikçi sol oluveriyorlar. Kadın gazeteci öldürüldü ? BAĞDAT (AA) Irak’ın Musul kentinde, “Irak’ın Sesi” haber ajansı için çalışan Seher Haydari adlı kadın gazeteci öldürüldü. Bağımsız nitelikteki “Irak’ın Sesi” ajansının açıklamasında, kimliği belirsiz silahlı saldırganların Haydari’yi dün öldürdükleri, cesedinin Musul’un kuzeydoğusundaki El Hadbe bölgesinde bulunduğu bildirildi. Evli ve 3 kız çocuğu annesi Haydari’nin adının El Kaide ile bağlantılı olduğu belirtilen Irak İslam Ordusu’nun “gazeteci ölüm listesinde” yer aldığı kaydedildi. Yine Irak’ın Sesi ajansı için çalışan Nazar el Radma adlı gazeteci de geçen ay öldürülmüştü. Irak’ta 2003’te ABD saldırısı başladığından bu yana en çok gazeteci geçen ay öldürüldü. Mayısta toplam 12 gazetecinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Kente uzanan bir karayolunda oturma eylemi yapan yaklaşık 80 gösterici polisin tazyikli suyla müdahalesi sonucu dağıtıldı. Rostock kentinde ise Alman rock yıldızlarının katılımıyla düzenlenen bir konser yapıldı. “Sefalete karşı senin sesin” sloganıyla düzenlenen konseri, yaklaşık 80 bin kişi izledi. (Fotoğraf: REUTERS) GÜNEY KIBRIS CIA’nın gizli merkezlerine götürülen 39 kişiden haber alınamıyor Rum çeteleri Türk evlerini yıkıyor LEFKOŞA (Cumhuriyet) Kıbrıs Rum kesiminde, Kıbrıslı Türklerin 1974 yılı ya da öncesinde terk etmek zorunda kaldığı evlerin çeteler tarafından sistemli bir şekilde yıkıldığı ve taşlarının inşaatlarda kullanılmak üzere satıldığı bildirildi. Rum Politis gazetesinin haberinde, “Terk edilmiş Kıbrıslı Türk köylerinde taş üstünde taş kalmadı’’ ifadesi kullanıldı. Rum polisinin ve Kıbrıs Türk Malları Vasiliği’nin durumdan haberdar olmalarına rağmen alınan önlemlerin yetersiz kaldığı kaydedilen haberde, “birçok Türk köyünün tam anlamıyla yağmalandığı ve evlerin tahta kapı ve pencerelerinin çalınarak satıldığı’’ ifade edildi. Konuyla ilgili şikâyetlerin yaklaşık 10 gün önce “Terra’’ (Çakırlar) köyündeki Rum makamlarına iletildiği, Rum yetkililerin bölgede yürüttükleri araştırmada, bazı tarlalardaki sınır taşlarının çalındığını ve köy muhtarının da hırsızlık olayında rol aldığını tespit ettiği belirtildi. ‘Hayalet tutuklular’ nerede? Dış Haberler Servisi Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) gizli cezaevlerinde hâlâ 39 kişinin tutulduğu ve bu kişilerin nerede olduklarının bilinmediği belirtildi. Aralarında Uluslarararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün de yer aldığı 6 uluslarası sivil toplum kuruluşunun ortaklaşa hazırladığı bir rapor, ABD’nin geçen yıl CIA’nın gizli cezaevlerinin artık kullanılmadığı ve boş olduğu yönündeki açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını gözler önüne serdi. “Kayıt Dışı: ABD’nin ‘Terörle Savaş’ta ‘Kayıplara’ ilişkin Sorumluluğu” başlıklı raporda, ABD tarafından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan 39 kişinin isim listesi yer alıyor ve bu kişilerin Mısır, Kenya, Libya, Fas, Pakistan ve İspanya uyruklu oldukları belirtiliyor. Raporda ayrıca bu kişilerin eşleri ya da yaşları 7 civarında olan çocuklarının da aralarında bulunduğu yakınlarının hapsedildiği belirtilerek, ABD’deki 11 Eylül saldırılarının başlıca sorumlularından biri olduğu kabul edilen Halid Şeyh Muhammed örnek veriliyor. Muhammed’in 7 ve 9 yaşlarındaki çocuklarının Eylül 2002’de alıkonularak, Amerikalı ajanlar babaları hakkında araştıma yaparken, yetişkinler için olan bir tutuklama merkezinde en az 4 ay kaldıkları ifade ediliyor. lerin işkencenin yaygın uygulandığı ülkelere gönderilmiş olabilecekleri de belirtiliyor. CIA’nın gizli cezaevlerinin varlığı, Washington Post gazetesi tarafından 2005 yılında ortaya çıkarılmış ve olay başta Avrupa olmak üzere dünya çapında tepki toplamıştı. Yapılan soruşturmalarda Avrupa’nın bazı ülkelerinin CIA ile işbirliği yaptığı, şüphelileri taşıyan CIA uçaklarının iniş ve kalkışına izin verdiği ortaya çıkmış, bu çerçevede Türkiye’nin de adı geçmişti. ABD Başkanı George Bush baskılar üzerine geçen yıl gizli cezaevi programının varlığını kabul etmek zorunda kalmış, ancak Washington yönetimi, El Kaide’nin önemli üyesi olduğunu belirttiği 14 terör zanlısının Guantanamo’ya nakledilmesinden sonra CIA’nın elinde kimsenin kalmadığını açıklamıştı. Morton Abramowitz’in itirafı ABD’nin eski Ankara büyükelçisi ve şimdilerde Washington çevrelerinin en etkili Ortadoğu ve Türkiye danışmanı konumundaki Dr. Abramowitz, Newsweek’te haziran başında çıkan makalesinde farkında olmadan önemli bir itirafta bulunuyor. Büyükelçiliği sırasında kendisiyle Ceyhan (Sheraton) Otel’de yaptığım ilginç kahvaltının konuşmalarını bir kitabımda anlatmıştım. M. Abramowitz bana, “kimi büyük holding patronlarının görüşünü, Washington’un esas aldığını” söylemişti. (*) Newsweek’te çıkan makalesinde ise “ABD’nin şeriatçı işbirlikçilerle olan beraberliğini” ortaya koyuyor. Nasıl mı? Türk halkının büyük çoğunluğunun artık, ABD ile işbirliği içinde bulunan AKP’ye karşı olduğunu görmezlikten geliyor. Bugün halkın yüzde 90’ı ABD’ye karşı. Şeriatçı Amerikancıları, ulusalcı ve Cumhuriyetçilere karşı savunuyor. ABD’nin programlı bir biçimde üreterek devreye soktuğu işbirlikçilerin pazarlamasını yapıyor. Taraflar artık net olarak ortaya çıktı; bir tarafta ABD ve AB’nin desteklediği işbirlikçi şeriatçılar, bölücüler ve bazı holding patronları var. Oligarşiyi oluşturan bu çevrelere karşı işçinin, köylünün, esnafın, memurun, ulusalcı iş çevrelerinin bulunduğu tüm Türkiye yer alıyor. 22 Temmuz’da halkımız, işbirlikçi oligarşiyi tasfiye etmek zorunda, başka bir yol yok... (*) “Askeri Darbeden Sivil Darbeye”, Hayatım Avrupa, Sayfa 128, Truva Yay., 2006 www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Hayattalar mı? Yıllardır “hayalet tutuklu” olarak nitelendirilebilecek söz konusu 39 kişinin nerede hapsedildiklerinin bilinmediği kaydedilen raporda, bu kişilerin hayatta olduklarına dair bir işaret bulunmadığına da dikkat çekiliyor. Raporda, bu kişi BM GÜCÜ SORGULANIYOR D’Alema geliyor ? ANKARA (AA) İtalya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Massimo D’Alema, 1213 Haziran’da Türkiye’yi ziyaret edecek. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, D’Alema, söz konusu ziyaret sırasında, 13 Haziran’da Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile heyetler arası görüşmelerde bulunacak ve üst düzey temaslar yapacak. İki dışişleri bakanı arasında yapılacak görüşmelerde, ikili siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin yanı sıra Türkiye’nin AB üyelik müzakereleri ve Kıbrıs ile bölgesel ve uluslararası konular ele alınacak. Ban’ın Kıbrıs raporu olumlu bulundu Dış Haberler Servisi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Kimun tarafından hazırlanan ve izolasyonların kaldırılmasının önemine vurgu yapılan Kıbrıs raporu, Güvenlik Konseyi’nde bugün yapılacak danışma toplantısında ele alınacak. Konseyin 14 Haziran’da yapacağı resmi toplantıda raporu kabul etmesi ve BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görev süresini 6 ay uzatması bekleniyor. Raporun gözlemler kısmında, “...siyasi süreçte önemli bir ilerleme kaydedilemeyen bir ortamda, Barış Gücü’nün uluslararası toplumun çeşitli üyeleri tarafından giderek daha fazla sorgulandığı” belirtiliyor. Gözlemciler, rapordaki bu ifadelerin, UNFICYP’in adadaki varlığının devam etmesini isteyen ve gücün sayısının azalmasına karşı çıkan Rum tarafına “açık bir mesaj” niteliğinde olduğunu ifade ediyorlar. KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hasan Erçakıca, “Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs sorununun çözüm çabalarını BM zemininden AB zeminine kaydırmaya çalışmaktadır. Ban Kimun, ‘yerleşmiş çözüm parametreleri’ olduğundan söz ederek Rum tarafının oyununun bozulmasına yardımcı olmaktadır” şeklinde konuştu. İngiltere Silah ihalesinde Suudi prense rüşvet Dış Haberler Servisi İngiltere’nin en büyük silah şirketi BAE Systems’in, Suudi Arabistan’ın eski Washington Büyükelçisi Prens Bender bin Sultan’a ülkesiyle yapılan silah ihalesine aracılık etmesi için 10 yıl boyunca yüz milyonlarca dolar rüşvet verdiği öne sürüldü. İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin yaptığı araştırmaya göre, 80 milyar dolarlık ihaleyi alan şirketin, İngiliz Savunma Bakanlığı’nın da onayıyla Washington’daki Suudi elçiliğine ait iki hesaba yılda 250 milyon dolar aktardığı belirtildi. Şirketin silah ihalesi için rüşvet fonu kurduğu ve bu fondan bazı aktrislere, Suudi prenslerle arkadaşlık etmeleri karşılığında para ödediği iddiaları İngiliz basınında yer almıştı. Ağır Dolandırıcılık Masası soruşturma başlatmış, ancak Tony Blair hükümeti, Suudi Arabistan’ın işbirliğinden vazgeçme tehdidi üzerine soruşturmayı durdurmuştu. Kenya’da yasaklı Mungiki tarikatına yönelik operasyonlarını bir haftadır sürdüren polis, en az 12 tarikat üyesinin daha öldürüldüğünü açıkladı. Faaliyetleri 5 yıl önce yasaklanan Mungiki tarikatına genellikle ülkenin büyük etnik grubu olan Kikuyu topluluğundan çoğu işsiz olan gençlerin üye olduğu belirtiliyor. Yetkililer, tarikat üyelerini mayıs sonundan bu yana en az 6 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutuyor. (Fotoğraf: AP) Kenya’da tarikat operasyonu CUMHURİYET 11 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle