16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 2007 PAZAR 6 HABERLER Ümraniye’de gecekondu baskınına ilişkin soruşturmada emekli astsubay Yıldırım ve 2 kişi tutuklandı PAZAR ORHAN BURSALI Muzaffer Tekin gözaltında TSK RAPOR VERDİ Ulus Devlet ve Kapitalizm Haberi okuyunca güldüm! “Bu ne lahana turşusu!” diyesim geldi! Cumhuriyet’in 12 Haziran tarihli haberinde, Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) son raporuna göre, 2006 yılında dünyada askeri harcamalar 1 trilyon 204 milyar dolara ulaştı. (ABD: 528.7 milyar $) Daha önemlisi: Son 10 yılda bu harcamalar yüzde 37 arttı! Dünyanın yükselen ekonomileri Çin ve Hindistan, 2002’den beri en çok silah satın alan iki ülke! “Askeri harcamaların hükümetlerin sosyal alanlara daha fazla kaynak aktarmalarına olanak sağlayacak şekilde azalma” olasılığı ise azmış! Oysa son 17 yılda “dehşet dengesi” çökmüş, dünya topyekun savaş korkusunu atlatmış ve rahatlamış! Tek kutuplu bir dünya kurulmuş, küreselleşme ile ticaret yapma ve ekonomi ön plana çıkmış ve ülkeleri “yönetmeye” başlamış! O halde, hele son 10 yılda, küreselleşmenin tam ekonomik patlama yaşadığı bir dönem içinde, bu silahlanma artışı niye ki?!! ??? “50 yıl önce, bayrakların, sınırların, ulusal marşların ve paraların dörtte üçü yoktu.” Juan Enriquez, “Gelecek Peşinizde” kitabında bu saptamayı yapar. Yani bugün sayıları 200’ü aşan “ulus devletlerin” dörtte üçü, son 50 yıl içinde kuruldu! Bugün BM’ye göre 184 devlet var, fakat bu rakam bazı kaynaklara göre 203’e kadar çıkıyor! 1980’den, yani küreselleşmenin içinde yaşadığımız neoliberal yeni dalgasının başlangıcından, hele 1990 Sovyetlerin çöküşünden sonra onlarca yeni ülkedevlet ortaya çıktı; sırada bekleyen daha pek çokları var! “Yok olma” değil, “var olma çağı” sürüyor! Kapitalizm, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarıyla birlikte, durmadan yeni devletlerin doğuşuna yol açtı! İkinci Dünya Savaşı sonrası ise kapitalizm klasik sömürgeciliği aslında tamamen tasfiye etti! Bu noktada bir saptama yapalım: Kapitalizmin küreselleşmesiyle, modern devletlerin artışı arasında paralel bir ilişki var! Küreselleşme, (yarı aydın liberallerin bizim gibi ülkelere yutturmaya çalıştığı gibi) ulus devletlerin sonunu getirmedi. AB gibi bölgesel işbirlikleri veya birleşmiş ülkeler girişimleri ayrı bir tartışma konusu. AB bile bir açıdan, etnik ve kültürel korumacılığıyla “uluslaşmayı” teşvik eden asimetrik bir politika sahibi! ??? Peki neden böyle? Bunu kapitalizmin ve küreselleşmenin doğasında aramak gerekir. 1) Ticaretin, büyümenin, etkinlik artırmanın en iyi ortamı, henüz ulus devletlerin varlığını hem de artırarak sürdürmesinde! Küresel kapitalizm, her yeni ulus devletle, yeni bir genişleme alanı, nefes alacağı yeni bir territorial kazanıyor! Bu saptamadan yola çıkarak: Küresel kapitalizme en iyi olanağı ulus devletlerin varlığı sağlıyor. Bölgesel ekonomik işbirlikleri de, bir “yeni tipte üst ulus devlet modeli” olarak, küresel kapitalizme daha büyük fırsatlar yaratıyor olabilir veya yaratıp yaratmayacağının denendiği bir laboratuvar olarak görülebilir! 2) Bu bağlamda, yine çok büyük ve önemli bir üretim sektörü olan silahaskeri sanayinin varlığını artırarak sürdürebilmesinin en uygun ortamı, ulus devletlerdir... (AB gibi, ekonomik ve siyasi işbirliği alanlarında, askeri harcamalardaki artış oranı hızının, diğerlerine göre azalması beklenebilir.) 3) Kapitalizmin ana varoluş nedeni, varlığını sürdürme koşulu, rekabettir! Rekabetin olmadığı veya ortadan kalktığı koşullarda, kapitalizmin varlığından söz etmemiz mümkün olmayabilir! 4) Rekabet ise ulus devletlerin varlığını ve üstelik farklı ekonomik gelişmişlik düzeylerini şart koşuyor! (Eşit olmayan gelişme) Bu farklılık, kapitalizmin kendini yenileme ve rekabeti bir üst düzeyde sürdürme olanağı veriyor! 5) Bütün bunlardan bir çıkarsama yapmama izin verin: Kapitalizm, küresel kapitalizm, ulus devletler çağının üretim veya egemenlik biçimidir. Ulus devletlerin ortadan kalkması, kapitalizmin de sonunu getirebilir! Veya, kapitalizmin, klasik anlamından çıkıp başka bir biçime (ekonomik ve üretim ilişkilerine!) dönüşmesini gerektirebilir! Dünyayı doğru anlayabilmemiz gerekli! Türkiye ile dünya ilişkisini anlayabilmek için de! Hükümete düzenli bilgi verildi MAHMUT GÜRER ANKARA Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, (TSK) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kararsız kaldığı bölücü terör örgütü PKK’nin mevcudu konusunda, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’na sadece 2007 yılı içerisinde 6 rapor sunduğu öğrenildi. Raporlarda, teröristlerin sayısından yurtiçi ve yurtdışında bulundukları bölgelere, destek kaynaklarından TSK tarafından düzenlenen operasyonlara kadar birçok bilginin yer aldığı belirtildi. Edinilen bilgilere göre, raporlar her ay TSK tarafından Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’na gönderildi. Raporlarda Türkiye içindeki ve dışındaki teröristlerin sayısının yanı sıra yapılmış ve planlanan eylemler, öneriler ve mevcut operasyonlara da yer verildiği öğrenildi. Net rakamların yanı sıra terörist sayısındaki artış ya da azalma, yakalananlar ve önümüzdeki süreçte düzenlenmesi planlanan operasyonlara da raporlarda vurgu yapılıyor. Erdoğan’ın çelişkisi Raporlar hükümete sunulmasına karşın Başbakan Tayyip Erdoğan, geçen hafta içinde terör örgütüne ilişkin rakamlar konusunda çelişkili açıklamalar yapmıştı. Erdoğan ilk açıklamasında “İçeride 5 bin, Kuzey Irak’ta 500 terörist” olduğunu söylemişti. Erdoğan daha sonra kendi verdiği rakamları şu şekilde düzeltmişti: “Orada da ifade ettiğim gibi, zaman zaman gazetelerde yazılıyor; ‘5 bin içerde 500 dışarda’... Bu işin aslına, gerçeğine bakarsak rakamlar, güvenlik güçlerimizde. Tahminen içeride 1500, sınır dışında 3 bin 500 gibi rakamlar söz konusu. İçeride de dışarıda da bir ayrıma gitmek gibi bir anlayış söz konusu olamaz. Önceliğe gelince, öncelik tabii ki yurtiçinde mücadeleyi sürdürmektir.” İstanbul Haber Servisi Ümraniye’de bir gecekonduya yapılan baskında ele geçirilen çok sayıda patlayıcıyla ilgili olarak gözaltına alınan emekli astsubay Oktay Yıldırım ve iki kişi dün çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklandılar. Daha önce Danıştay’a silahlı saldırıyla ilgili olarak gözaltına alınan ve Oktay Yıldırım’ın uzun yıllar birlikte görev yaptığı emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Mahmut Ö. adlı bir kişi de yürütülen soruşturma kapsamında dün gözaltına alındı. Ümraniye Çakmak Mahallesi’n ? Danıştay saldırısı ve Ümraniye’de çok sayıda patlayıcı ele geçirilen gecekondu baskını ile gündeme gelen emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin İstanbul’da gözaltına alındı. Gecekondu baskınına ilişkin soruşturmada ise 3 kişi tutuklandı. Ali Yiğit, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından sabah saatlerinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne gönderildi. Emekli astsubay Oktay Yıldırım, ev sahibi Mehmet Demirtaş ve Ali Yiğit nöbetçi cumhuriyet deki bir gecekonduya polisin 13 Haziran’da yaptığı operasyonda ele geçirilen 27 adet el bombası, çok sayıda TNT kalıbı ve fünyenin sahibi olduğu iddia edilen emekli astsubay Oktay Yıldırım, gecekondunun sahibi Mehmet Demirtaş, yeğeni savcısı Selim Berna Altay tarafından sorgulandı. Şüpheliler daha sonra, “patlayıcı madde bulundurmak” suçundan tutuklanmaları talebiyle mahkemeye gönderildi. Nöbetçi mahkemece yeniden sorgulanan Yıldırım ve arkadaşları tutuklanarak Bayrampaşa cezevine konuldu. Kriminal inceleme sürüyor Bu arada ele geçirilen bombalarla ilgili kriminal incelemenin devam ettiği, geçen yıl mayıs ayında gazetemizin Şişli’deki merkez binasına atılan üç el bombasıyla karşılaştırma yapıldığı öğrenildi. Geçen yıl mayıs ayında Danıştay 2. Dairesi üyelerinin toplandığı odaya silahlı baskın yapan ve Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürdükten sonra yakalanan avukat Alparslan Arslan, sorgusunda gazetemize yönelik bombalı saldırıyı düzenlediğini itiraf etmişti. Polisin saldırılarla ilgili olarak aramaya başladığı Arslan’la, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği toplantılarından tanıştıklarını iddia ederek şüpheli olarak aradığı emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, intihar girişimi sonucu hastaneye kaldırılmıştı. ‘Amaçları TSK’yi yıpratmak’ Susurluk sanıklarından İbrahim Şahin’in eski koruması Musa Çakmak’ın hastaneye getirdiği Tekin’in ziyaretçileri arasında Özel Harp Dairesi’nden malulen emekli edilen Oktay Yıldırım da vardı. Emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, emekli astsubay Oktay Yıldırım’la ilişkisiyle ilgili olarak önceki gün televizyon kanallarına yaptığı açıklamada, Yıldırım ile uzun yıllar birlikte görev yaptıklarını belirterek bu olayların Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak için gündeme getirildiğini söylemişti. 13 Haziran’da gerçekleştirilen operasyonda ele geçirilen 27 adet el bombası, çok sayıda TNT kalıbı ve fünyenin sahibi olduğu iddia edilen emekli astsubay Yıldırım, gecekondunun sahibi Demirtaş, yeğeni Yiğit Bayrampaşa cezevine konuldu. (AA) Y erleşim birimleri kapsam dışı Genelkurmay Başkanlığı’nın, Hakkâri, Şırnak ve Siirt’in kırsal kesimlerinde ilan ettiği geçici güvenlik bölgesi uygulamasına kent merkezi, ilçe veya köylerin dahil olmadığı belirtildi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın Şırnak, Hakkâri ve Siirt kırsalında ilan ettiği geçici yasak bölgelerin, yerleşim birimlerini kapsamadığı bildirildi. Söz konusu alanlara giriş yasağı olduğunu gösteren tabelalar konuldu. Mayın döşenen karayollarındaki çukurlar büyük bir hızla asfaltlanırken kırsal kesimlerde askeri operasyonlar sürüyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın, 9 Haziran9 Eylül tarihleri arasında Hakkâri, Şırnak ve Siirt’in belirli kırsal kesimlerinde geçici güvenlik bölgesi ilan etmesinin ardından, yasağın Irak sınırını kapsayan 300 kilometrelik bir alanı içerdiği iddia edildi. Ancak Şırnak Valisi Selahattin Aparı, geçici güvenlik bölgesi uygulamasının yerleşim birimlerini kapsamadığını açıkladı. Aparı, uygulamanın kent merkezi, ilçe veya köyleri içine almadığını belirterek “Şırnak’ta geçici güvenlik bölgesi olarak Cudi ve Gabar dağlarının zirveleri, Bestler Dereler bölgesi ile askeri tatbikat alanlarıdır. Girişlerin yasak olduğu bu bölgelere uyarı tabelaları asıldı. Uygulamanın bir amacı da vatandaşların terörle mücadele faaliyetleri sırasında zarar görmemesidir. Uygulama günlük hayatta herhangi bir aksamaya yol açmayacak. Son günlerde bazı yerlerdeki yol kontrollerinin sebebi de terör olaylarının artmasıdır” dedi. Karayollarında onarım Bu arada terör örgütünün son dönemlerde en çok başvurduğu mayın tuzağına karşı karayollarında onarım çalışmaları sürüyor. Yollardaki çukurlar asfaltla yamalanıyor. Asker ise yaya olarak yollarda mayın arıyor. HakkâriÇukurca karayolunda güvenliği sağlayan askerler, sabah erken saatlerde korucularla birlikte yollarda dedektörle mayın arıyor. Erken saatte sivillere hissettirilmeden yapılan bu çalışmalar, yurttaşların güvenli geçiş yapmalarını sağlıyor. ABD savaş uçaklarının 24 Mayıs günü sınır ihlali yaptığı nokta olan Hakkâri’nin Çukurca ilçesine bağlı Üzümlü köyünde ise yüksek tepelerde oluşturulan gözetleme kulübeleriyle gündüz ve gece Kuzey Irak sınırı gözetleniyor. Yerel kaynaklar, zaman zaman askeri birliklerin sınır boyunca arazide arama yaptıklarını bildiriyor. Fransa’da 9 PKK’li tutuklandı PARİS (AA) Fransa genelinde hafta başında düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan terör örgütü PKK’nin 9 üyesi, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Paris, Bordeaux ve Marsilya’da düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınanların, terör örgütünün Fransa’daki “gençlik kollarına” üye olduğu belirtildi. Tutuklanan PKK üyeleri, Bordeaux’da 2, Marsilya’da 8 Türk işyeri ve derneğine molotof kokleyli ile saldırı düzenlemekle suçlanıyor. Fransız savcı, yaşları 30’un altında olduğu belirtilen zanlılar hakkında, terör örgütüne üye olmak, patlayıcı madde bulundurmak, Türk işyerleri ve derneklerine saldırıda bulunmak suçlarından dava açtı. Türkiye ve İran anlaştı savı Dış Haberler Servisi Türkiye ile İran’ın, terör örgütü PKK’yle mücadelede işbirliği yapma kararı aldıkları ileri sürüldü. Irak’ta yayımlanan Es Sabah gazetesinin haberine göre, Ankara ve Tahran, terör örgütü PKK’nin Kuzey Irak sınırındaki sığınaklarının bombalanması konusunda işbirliği yapıyor. Gazetede yer alan haberde anlaşma kapsamında İran’ın, teröristlerin Türkiye’ye geçişte kullandığı yolların kapatılarak Kuzey Irak’taki sığınaklarına dönmelerini engelleyeceği belirtildi. Haberde, Türkiye ile İran arasındaki bu işbirliğinin, Erbil, Bağdat ve Washington’da rahatsızlık yarattığı da ileri sürüldü. obursali?cumhuriyet.com.tr. Türkiye’de şu anda en geri plana itilmiş konulardan birisi hiç şüphesiz Avrupa Birliği’yle üyelik müzakereleri. Seçim ortamında hemen herkesin gözü, 23 Temmuz sabahı ortaya nasıl bir tablonun çıkacağı konusuna odaklanmış durumda. Avrupa Birliği Türkiye ilişkilerini konuşmak için geldiğimiz Berlin’de de geleceğe bakmak yerine, var olan sürecin nasıl gelişeceği noktasına yoğunlaştık. Türkiye AB ilişkileri nasıl gelişecek? Bu sorunun cevabı da seçimlerden sonra netlik kazanacak. Değişik ihtimaller var: AKP tek başına yeniden iktidara gelirse nasıl bir yol izler? AKP bir başka partiyle koalisyon kurarsa ne olur? CHPMHP koalisyonu kurulursa, AB süreci tamamen tıkanır mı? Bir ihtimal de seçimlerin kazaya uğraması. Çok uzak gibi görünse de bazı çevrelerin müdahaleden yana oldukları bir gerçek. Neyse sonuç olarak biz şu günlerde, Türkiye’de pek konuşulmayan ABTürkiye ilişkilerini konuşuyoruz. Bu konuşmala Sarkozy Ne Yapmak İstiyor? rı yaptığımız Berlin Eyalet Parlamentosu 1990 yılına kadar sınırın öte yanında duvarın arkasındaydı. Pencereden, yıkılan Berlin duvarının korunan yıkıntıları görünüyor. ??? Katıldığımız toplantının en ilginç isimlerinden birisi, Avrupa Parlamentosu’nun Hıristiyan Demokrat milletvekillerinden ve aynı zamanda Avrupa Halk Partileri Birliği’nin yöneticilerinden Elmar Brok’tu. Heinrich Böll Vakfı, Yeşillerin yönetiminde.. onların düzenlediği bir toplantıya Brok’un katılması dikkat çekiciydi. Aynı panelde birlikte bulundukları Alman Yeşiller’in liderlerinden Clauida Roth’la tartıştılar. Türkiye’ye ilişkin çok farklı bir tutum içinde oldukları ortaya çıktı. Ancak Elmar Brok’la Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu arasındaki tartışma en çok ilgi çeken tartışma oldu. Avrupa sağcılarının önde gelen sözcülerinden sayılan Brok, Sarkozy’nin Türkiye’ye karşı izlediği siyaseti onaylamadığını açıkça dile getirdi. Bu çıkışının ilk kez olduğu ve önemli olduğu ifade edildi. Türkiye’ye verilen “tam üyelik” sözünün “ahde vefa” ilkesi gereği Alman Hıristiyan Demokratları’nca savunulacağını söylemesi ve Sarkozy’ye bu noktada katılmadıklarını açıkça dile getirmesinin haber değeri olduğunu söyleyebilirim. Zapsu, Avrupa’daki Hıristiyan Demokratları, kendilerine açık davranmadıkları noktasında eleştirdi. Elmar Brok da ona şöyle bir karşılık verdi: Değiştik diyorsunuz, sonra Erbakan’ın genel sekreterliğini yapmış Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanlığı’na aday gösteriyorsunuz. Gül’ün adaylığına Yeşillerin değil de Hıristiyan Demokratlar’ın, hem de laiklik temelli bir itiraz yapmaları işin başka bir boyutuydu. Tabii, şunu kabul etmek gerekir: Yeşiller, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda en samimi tarafı oluşturuyorlar. Türkiye’ye yönelik demokrasi eleştirilerini en açık onlar yapıyor, ancak en kararlı desteği de onlar veriyorlar. Claudia Roth bu tutumlarını bir kez daha toplantı sırasında ifade etti. ??? Önceki günkü toplantının ilginç konuşmacılarından birisi de TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ Doğan’dı. Türkiye iş dünyasını en üst düzeyde zarif ve genç bir kadının temsil etmesi sanırım bütün Avrupalıları etkiliyor. Konuşmasında Türkiye’nin AB konusundaki kararlılığını ve gerekçelerini ikna edici bir içerikle dile getirmesi de ilgiyle karşılandı. ??? TürkiyeAB Karma Grubu Başkanı Joost Lagendijk, bundan sonra neler olabileceği konusunda ileriye yönelik bir değerlendirmede bulunurken, Sarkozy’ye ilişkin ilginç saptamalar yaptı: “Sarkozy’nin izlemek istediği çizgi Türkiye’yi bezdirip kızdırmak ve üyelikten bu şekilde kendisinin vazgeçmesini sağlamak. Alınmış bir karardan Avrupa Birliği’nin geri dönmesi mümkün değil. O zaman yapılacak olan, Türk kamuoyunu tahrik edecek açıklamalar ve engellemeler yoluyla tahrik edip, hükümetleri zor durumda bırakmak ve üyelik müzakerelerinden çekilmeye zorlamak. Daha önce de Fransa, İngiltere’ye ve birçok ülkeye benzer tutumlar gösterdi.” ??? Toplantı boyunca, asıl üzerinde konuşulan konu, Türkiye’nin bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğiydi. Arzuhan Yalçındağ Doğan bu konuda net bir tutumu dile getirdi: “Seçimlerden sonra hangi parti iktidara gelirse gelsin, Türkiye, AB tam üyeliği hedefinden vazgeçmeyecektir.” Sıcak ve güneşli Berlin, dönerken yağmurlu ve karanlık bir kente dönüştü. Berlin’in havasına güven olmaz diyen Türkler haklı çıktılar… CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle