16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr ‘Çürükler’ meclisi dolduracak ‘M orluklar, çürükler meclisi bastı’ veya “meclis morardı, çürüdü” cümlelerini, sanırım ilk defa geçen pazartesi çalıştığım işyeri, Radyoevi’nin (Radio France) 50 civarında otomatik kahve dağıtıcısından birinin başında kendi aralarında şakalaşarak sohbet edenlerden duydum. Sigara tiryakilerinin eski buluşma yeri bu “Nokta Café”lere şimdilerde daha sıkça uğranır oldu. Zira kamuya açık bütün resmi mekânlarda sigara içmek yasaklandığından beri tütün bağımlıları sokaklara dökülüyor, çıkış kapılarına üşüşüyor. Binada çalışan yaklaşık 4 bin kişinin arasında ne kadar “müptela” vardır bilemem, fakat bu tutkulu topluluk her “canı çektiğinde” 510 katı inip çıkmaya üşendiği için şipşak bir kahveyle nefsini bastırmaya çalışıyor. Sohbetler veryansın dünyadan çıkıp Fransa ve siyaset, özellikle de “gündem”in birinci maddesi, Fransız çifte seçimlerine odaklanıyor. İtiraf etmeliyim ki, Fransız (kamu) medyasının merkezlerinden biri, bu tarihi mekânın sakinleri çoğunluğun her türlü hotzotluk ve tekelleşmeye katıksız karşı simalardan oluşur. Nicolas Sarkozy ve şürekâsının iktidarın tüm müttefikleri yüzde 46’yla çoğunluk değiller, katlarını ele geçirmesi, burada çok soğuk halbuki...” alt başlıktaysa “Monolitik bir karşılanmakta. Kulak misafiri olduğumuz parlamentonun vahim tehlikeleri” konuşmalar genel seçimlerin 1. turu ifadelerini okuyorduk. Fransızcada “mavi”nin sonuçlandıktan yaklaşık 1516 saat sonra birinci derecedeki anlamı renkten sonra geçiyordu. Yani Halkçı Hareket İçin Birlik yaygın ikinci anlamı “morartı, morluk”. (UMP) fırtınası 2. turda da sürerse 577 Hani şu herhangi bir darbe sonucu insan koltuklu meclisin neredeyse yüzde 80’i vücudunda meydana gelen “morluk”. Haşmetmeâb’ın (!) hizmetine girecek. Marianne’nin de dikkat çektiği Sarkozy’nin cumhurbaşkanlığı darbeler, “morluk”lar gidişata seçimlerindeki tartışmasız PARİS “dur” denmezse bugün Fransız başarısının ardından, partisi UMP meclisini dolduracak. Manşete ve sadık bendelerinin iki dudağının ikinci dereceden baktığımızda, arasına sıkışmak riski bizim “morartılarla kaplı bir meclise sakinlerin haklı olarak “moralini” doğru” değerlendirmesi çıkıyor. bozuyor. “Ne bu hal yahu, Genel hatlarıyla “orta sol”, bazı monarşi veya imparatorluğa mı UĞUR HÜKÜM yazarlarına bakarsak “radikal sol” dönüyoruz? Mavileri de çektin çizgide nitelenebilecek dergi, mi altına, hoşgeldin 1. Nicolas Fransız demokrasisinin “morarmaması” için Hazretleri!” Dolayısıyla asillik işareti, ülkedeki sol ve merkez, tüm siyasi eğilim ve Fransız sağının simge rengi “mavi” hareketlerin parlamentoda temsil edilmesi şu sıralar sürekli tüm nüanslarıyla şaka ve gerektiğini vurgulamıştı. Ancak ne Fransa’nın kelime oyunlarının nesnesi... abone dışı en çok satan bu siyasi haber 12 Haziran’da yayımlanan haftalık Marianne dergisinin, ne de muhalefetin çağrıları dergisi de bu önemli nüansı, “Mavilerle seçimlerde 1. turda umulan desteği Kaplı Bir Meclise Doğru” manşetiyle kapağında kullanmıştı. Üst başlıkta, “UMP ve bulamamıştı. Son kamuoyu yoklamalarının da teyit ettiği gibi, büyük bir olasılıkla siz bu satırları okurken Fransızlar tarihlerinin en tek yanlı meclisini seçecek, en dar boyutlu toplumuna doğru ilerleyecekler. İş meclisle bitse iyi. Senato zaten hep sağdaydı. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Fransız “RTÜK”ü (!) CSA gibi yüce kurumların karar mekanizmaları Sarkozy ve beybabası Chirac’ın atadıklarından, belli başlı basınyayın gruplarının, mali ve endüstriyel kuruluşların patron ve yönetimleri Sarko’nun eşinden dostundan oluşuyor. Her alanda çoğalan karanlıklar, karalıklar, “morluklar” acaba “çürüyen” bir sistemin dışavuran belirtileri mi, yoksa Fransa’yı da seçeneksizliğe sürükleyen kafasız ve “baş”sız bir solun evrensel açmazı, yerel yetersizliği mi? Cevap irdelenedursun, Marianne dergisinin başyazarı JeanFrançois Kahn, “Çoğu zaman karikatürleştirdiğimiz Türk meclisinde bile bizden daha fazla muhalefet olacak”, diye yakınıyor. Ne diyelim, “I. Tayyip hayal etti, ilahi kuvveleri keşfetti, I. Nicolas fiile çıkardı. Hazretler, ferman sizinse sokaklar da bizimdir...” [email protected] ‘Satılık din’ Scientoloji yüzyılın dini olarak sunulan Scientoloji’yi duymuşsunuzdur. Hani şu Hollywood yıldızlarının üyesi olup milyonlarca dolar para akıttıkları tarikat. İnsana uzaktan gerçekçi görünmüyor ama Scientoloji inanılmaz pazarlama tekniklerinin yardımıyla bilgi çağının öncü dinlerinden biri olmayı hedefliyor. Londra’da gezerken siyahlar giymiş bir kadının bana bir broşür vermesiyle başladı her şey. Üstünde “Londra Scientoloji Kilisesi’nde her gün tanıtım filmi gösterimi. Arkadaşınızı da alın gelin” yazıyordu. ABD’de büyük tartışmalara yol açmış bu “medyatik dinin” perde arkasını biraz olsun öğrenebilmek için gitmeye karar verdim. Scientoloji Kilisesi Londra’nın en işlek caddelerinden birinde tarihi ve haşmetli bir binaya yerleşmişti. Büyük kapıdan içeri girdiğimde gözüme ilk çarpan şey zenginlik oldu. Resepsiyona ilerleyip film gösterimi için geldiğimi söyledim. Sahte bir ismi ziyaretçi defterine yazdıktan sonra birinci kattaki film salonuna kadar genç bir adam yol gösterdi bana. Bomboş salonda kırmızı kadife koltuklardan birine oturduğumda “Beyin yıkama seansı başlıyor” dedim içimden. “Orientation” (İntibak) adlı 40 dakikalık filmde özetle Scientoloji’nin aslında bir din olduğu, ruhun ölümsüzlüğü, farklı bedenlerde dirileceği, ruhani uyanışla fiziksel dünyadaki sorunlara çözüm bulunabileceği, hatta bu dine üyelerin zekâ düzeylerinin arttığı savunuluyordu. Film ayrıca “dinin kurucusu” L. Ron Hubbard’a geniş B R Ü K S E L yer ayırmıştı. Amerikalı ucuz bilim kurgu ve çizgi roman yazarı Hubbard, 1950’de çıkan “Dianetics; ELÇİN POYRAZLAR Akıl Sağlığının Modern Bilimi” kitabının ardından (Kilise tarafından kutsal kitap olarak kabul ediliyor) düşüncelerini “Scientoloji” adını verdiği bir felsefe haline getirir. Bu felsefe 1954’te bir din olarak ilan edildikten sonra ilk Scientoloji Kilisesi Los Angeles’ta kurulur. Budizm, Hinduizm ve Hıristiyanlık etkilerinin görüldüğü ve Tanrı’ya hiçbir atıf yapılmayan bu “dinin” 156 ülkede 10 milyon üyesi ve 5 bin kilisesi olduğu iddia ediliyor. Filmde en çarpıcı noktalardan biri Kilise’nin şemalarla gösterilen örgüt yapısıydı. Uluslararası bir şirket gibi hiyerarşik bir düzen içinde işleyen Kilise’nin üst düzey yönetimi, müdürleri, farklı departmanları, şubeleri, eğitim programları hatta kendi içinde adalet sistemi bile bulunuyor. “Etik Departmanı” adı verilen bu bölüme giderek diğer bir “dindaşınızla” yaşadığınız sorunu gündeme getirebiliyorsunuz. Filmde ABD ve başka hükümetlere karşıt bir söylemle Scientoloji’yi engellemeye çalıştıkları ancak yasal hiçbir “hatasını” bulamadıkları iddia ediliyor. Scientoloji Kilisesi’nin “dini bir kurum olarak” vergiden muaf olması ise ABD basınında ağır bir biçimde eleştiriliyor. Bu “yeni dinin” gayrimenkullerini ve olanaklarını görünce “Bu paranın kaynağı ne?” diye sormadan edemiyorsunuz. Son moda pazarlama teknikleriyle çalışan şirketleşmiş bir dinin yeni üye kabulü de oldukça çağdaş. Film salonundan çıkar çıkmaz görebileceğiniz “Kilise’ye aktif katılım ve dini taahhüt” kontratını imzalarsınız (üyelik fiyatı belirtilmiyor) bu yeni dinin kapıları size de açılabilir. Kapitalizm cenneti Amerika’dan doğacak bir din de ancak bu kadar satılık olabilirdi. 20. Ülkemizin yeni tanıtım afişlerini gördünüz mü? Almanları nasıl cezbedeceksiniz ki? ünih’in ünlü AKP düşüncesini yansıtan bu tür meydanlarındaki fotoğraflar ve reklam kampanyası, billboard’larda ve aslında harikulade bir tatil cenneti metrolardaki panolarda birkaç olan ülkemizin güzelliklerini gündür Türkiye’yi tanıtan dev afişler ve reklamlar göze çarpıyor!.. tanıtmaktan uzak bir bağnazlığı sergiliyor... “Ahlaka aykırı Kollarını “T” biçiminde iki yana fotoğraflar” dedikleri mayolu açmış, “edepli” bir fotomodel kızın kadın görüntülerini turizm Pamukkale ve Ürgüp’teki afişlerinden de silip atan bu softa Peri Bacaları önündeki fotoğrafları kafalarla nasıl AB’ye girileceğini “Eine Tolles Gefühl” (Harika ben de merak ediyorum! Evet, bir duygu) sloganı ile verilmiş... maalesef turizm afişlerinde bile Esasen orijinali bikinili olduğu yurdumuzu acaba neden Arap halde, sonradan mini etek estetiği ile lanse etmekten giydirilerek durumun kurtarıldığı(!) vazgeçmiyoruz? anlaşılan bu reklam kampanyası, Türkiye kendi reklamını yapmasını aslında akla hemen İstanbul’daki bilmiyor. Olay bu! Aslında turizm mayo reklamı rezaletini getiriyor... pazarlamacılığında çarpıcı imajlar Çünkü burada da bir tür sansür yaratmak önemli. Brezilya Rio uygulandığı belli. Karnavalı ile düşleri Başta Danimarka basını süslerken, İtalyan olmak üzere, bütün MÜNİH kadınlarının üstsüz Avrupa’da gazete ve reklamları sıradan bir dergiler “İstanbul’da reklam panosu olarak mayo reklamı yasağı” algılanıyor her yerde... haberini sayfalarına Şimdi siz tutup da taşıdılar... Almanya’nın “Mayo reklamlarını ünlü Der Spiegel dergisi de EROL ÖZKAN asmak yasaktır son sayılarından birinde bu kardeşim” derseniz, kepazeliği anlattı. İran’daki bütün Avrupa basını sizi “ti”ye alıp, molla rejimini anımsatan bir güzel dalgalarını geçer. Şu bu yasaklayıcı kafalar, günlerde Münih sıcak günleri yarın da plajları kapatırsa hiç yaşıyor... Kentin ünlü İngiliz şaşırmamalı... bahçeleri ise adam almıyor Almanların deniz kenarlarında tatil pazarları... Özellikle parkta anadan için gün saydığı şu sıralarda sen tut, doğma güneşlenenlerin buluştuğu Fransız turistlerin gözdesi olan bölümden geçerek eve dönerken Kapadokya’yı Almanya’da karşıma çıkan metro duvarında, öne çıkar; olacak iş mi bu? Ayrıca kollarını asmış ve sonradan Pamukkale’deki kaplıcada çekilen vücudunun belden aşağısı etekle fotoğraf ise herhangi bir havuz kapatılmış namuslu(!) mankenin kenarı görünümünden farklı sözümona ülkemizi tanıtan afişine olmayıp kollarını iki yana açarak gözüm kayıyor... Rüküşlüğün bu “Türkiye” sözcüğünün baş harfini kadarına pes doğrusu diyorum! tamamlayan fotomodelin sahte Ve yıllardır yaşanan yanlışlıklara, gülümseyişiyle tamamlanmış. bağnazlığa acı acı gülümsüyorum... Havuz içinde yürüyen ve hiç de Hepsi bu! albenisi olmayan, sıradan [email protected] bir manken afişi ile Almanya’yı ve M Bali sanata doyacak Endonezya’nın en önemli turistik merkezlerinden olan Bali Adası’nın Denpasar kentinde dün başlayan geleneksel sanat festivali renkli görüntülere sahne oldu. Bu yıl 29.’su düzenlenen Bali Sanat Festivali’nin açılış töreni çerçevesinde kentte yapılan yürüyüşte geleneksel kıyafetler içindeki dansçı kızlar ve erkeklerin performansları ilgiyle izlendi. Bir ay sürecek festivale Endonezya’nın diğer bölgelerinin yanı sıra Çin ve Japonya’dan da sanatçılar katılıyor. Turistlerin ilgisini çekmeyi amaçlayan festival çerçevesinde çok sayıda konser, dans gösterisi gerçekleştiriliyor ve sergi açılıyor. (Fotoğraf: AP) AKŞEHİR SULH HUKUK MAHKEMESİ AKŞEHİR SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN SAYI 1999/13682000/2659 EK Davacı Hazine vekili tarafından davalı aleyhine açılan Tapu İptali ve Terkin davasında; Aşağıda ismi yazılı davalıya, karar tebliği yapılamamış olup ekli Mahkeme kararımız gereğince Görevsizlik kararı verilmiş olup, görevsizlik kararı kendilerine tebliğ edilemediğinden, karar tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanan tebliğ olunur. 18/05/2007 TEBLİGAT YAPILAMAYAN DAVALI 1 TEVFİK ŞAHANTipi Köyü Akşehir/KONYA (Basın: 32505) AKŞEHİR SULH HUKUK MAHKEMESİ AKŞEHİR SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN 1999/14832000/2736 EK Davacı Hazine vekili tarafından davalı aleyhine açılan Tapu İptali ve Terkin davasında; Aşağıda ismi yazılı davalıya karar tebliği yapılamamış olup, ekli mahkeme kararımız gereğince Görevsizlik kararı verilmiş olup, görevsizlik kararı kendisine tebliğ edilemediğinden, karar tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanan tebliğ olunur. 18/05/2007 TEBLİGAT YAPILAMAYAN DAVALI 1 KERİM KINIKEmin Oğlu, Tipi köyü Akşehir/KONYA Amsterdam Noodt/ALMANYA (Basın: 32506) FATİH 2. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN İLAN 2006/1133 Davacı İstanbul Vakıflar Bölge Müd. vekili tarafından davalılar MEHMET ALTUN VE RAFET COŞKUN aleyhlerine açılan işgal tazminatı davasında: Davalılar MEHMET ALTUN VE RAFET COŞKUN’un tüm aramalara rağmen bulunamadığı, yapılan Emniyet araştırmasında da davalıları tanıyan ve bilenin olmaması, adreslerinin meçhul olması sebebiyle, davalılara tebligat yapılamamıştır. Davalılar MEHMET ALTUN VE RAFET COŞKUN’un 19.07.2007 günü saat 10.00’da mahkememizde hazır bulunması veya kendilerini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi takdirde HUMK’un 509 ve 510. maddeleri gereğince gıyaplarında karar verileceği hususları dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 05.06.2007 (Basın: 32352) CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle