28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2007 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB B PB B B B B B B 20 23 22 22 27 28 30 29 16 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B Y Y B B B B B 14 14 15 15 21 22 23 17 28 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B Y 29 25 26 31 23 25 19 16 12 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve doğu kesimleri parçalı çok bulutlu, Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu’nun kuzeyi sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığı yurdun güney ve batı kesimlerinde artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B B B B B B B B B 18 7 16 20 20 21 20 19 20 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B Y B B Y Y B Y 22 23 17 20 23 19 20 20 21 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y B B Y Y Y Y Y B 9 30 22 34 15 30 18 39 33 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada recek önemli günlerde bir değil birkaç kez başarısızlığa imza atan bir parti genel başkanına rastlanmadı. Burnundan kıl aldırmayan bir genel başkan. Demokrasinin uzlaşma rejimi olduğunu bir türlü kavramayan, algılamayan ve sindiremeyen bir genel başkan. Her hareketine ben yaptım oldu mantığı egemen olan, demokrasi anlayışı kaba ilkelere dayalı bir genel başkan: RTE! Medya himayesinde kamuoyundan gizlediği yanlışlarını, yanılgılarını, laik rejime karşı amaçlarını anlatmaya gerek yok... Burnunun dikine giden, bildiğini okuyan, son bir hafta içinde darbe üstüne darbe yiyen RTE, rakiplerini tuşa getirmiş bir pehlivan gibi toplantılar yapıyor, başarısızlığını örtmek için ülkenin geleceğini nasıl etkileyeceğini hesap etmeksizin üzerinde olumlu bir yargıya varılmayan konularda önemli öneriler açıklıyor. ??? Bir değil iki kez, kısa sürede, üstelik öyle böyle değil baba konularda başarısız bir politikacı olduğunu kanıtlayan bir dizi gelişmeden sonra bugünkü noktaya nasıl geldiğini saptayabilmek için özeleştiri yapmak gereksinimi duydu mu acaba? Cumhurbaşkanlığı’nı cebinde keklik sayan bir saplantıyla başladı hezimet süreci. 354 milletvekili ile üstelik insanlarımızın bir bütün olarak cumhurbaşkanlığını destekledikleri sanısıyla Çankaya’ya çıkacağından emindi. Aylarca kamuoyunu peşinden sürükledi ve lakin Cumhurbaşkanı Sezer’in Köşk’e her açıdan yakışmayacağını anlatan uzun konuşmasını… Genelkurmay Başkanı’nın özde de sözde de laik rejimle uyumlu ve bunu davranışlarıyla gösterecek bir cumhurbaşkanı portresi çizen açıklamalarını… gelip geçici bir heves gibi gördü ve ama bir Tandoğan mitingi ile halk vurdu son darbeyi, adaylıktan çekildi. Abdullah Gül’ü piyasaya sürdü. CHP’nin anayasal açıdan Cumhurbaşkanlığı seçimine geçebilmek için 367 oy koşuluna burun kıvırdı. Küçük partilerin, özellikle elini sıkmak değil, yüzünü görmek istemediğini her hareketiyle kanıtlamasına karşın ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun önerilerine de fazla kulak asmadı ve sonuç: Anayasa Mahkemesi’nin tarihsel değerdeki kararından sonra RTE, az güçlü ordular tarafından yenilgiye uğrayan bir başkomutan konumunda. Daha az sayıda askeriyle CHP, devleti, devletin her türlü olanağını elinde tutan kudretli RTE’yi anayasa meydan savaşında bozguna uğrattı. İkinci meydan savaşını; bir orduya (RTE’nin komutasındaki 354 milletvekilli AKP’ye) karşı bir bölük asker (20 kişiden oluşan ANAVATAN grubu) kazandı. ??? Can çıkmadıkça huy çıkmazmış; RTE, siyasal kimi manevralarla düştüğü çukurdan çıkmayı düşlüyor. Anayasa Mahkemesi kararı karşısında çaresiz. Fakat cumhurbaşkanını halkın seçmesi, seçimlerin beş değil dört yıla çekilmesi gibi çokça konuşulan, ama Türkiye açısından üzerinde mutabık olunmayan konuları gündeme taşıyor. Bu çıkışı, yenilgiyi asgariye indirmeye yönelik bir manevra olabilir mi? Bu olasılık RTE gibi basit Doğu kurnazlığı kimliği taşıyan bir genel başkana yaraşır. ??? Abdullah Gül “İlk turda 367 bulunmazsa ondan sonra turlar olsun, 367’yi görelim diye beklemeye hiç gerek yok” diyor ve fakat önceki gün mağlup başkomutandan bu yönde bir işaret alınamadı. Erkan Mumcu demokrasiye büyük hizmet yaptığını varsayan başarısının keyfini çıkarırken partisine (tabii başta kendine) yararlı olacak zorunlu bir dayatmayı unuttu. Anketler ANAVATAN’ın seçimde alacağı oyu yüzde 10 barajının çok altında (yüzde 23’lerde) gösteriyor. Mumcu, anayasal dayatmalarının bu denli kabul göreceği işaretlerini aldığı sırada önerileri arasına yüzde 10 barajının daha aşağılara çekilmesi koşulunu koymamakla hatalı davranmış olmuyor mu? Türkiye RTE’nin günü kurtarmak, yenilgilerinin üstünü örtebilmek için yine sonuçlarını hesaplayamayan siyasal manevralarıyla tehlikeli ufuklara yelken açıyor. Gel; derhal mi, acil mi her neyse adın, seçim gel! Bilgiden, siyasal görgüden nasiplenmemiş, tehlikeli amaçlar peşinde koşan, dini siyasete alet eden bu kafalardan, bu iktidardan kurtar ülkeyi! Tek umut, halk… Tek umut, seçim! RTÜK Başkanı’nın medyadaki yöneticilik ve ortaklıkları ortaya çıktı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Zahid Akman’ın sırları OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT – Almanya’nın Frankfurt kentinde 25 Nisan’da 340 güvenlik görevlisi ve 5 savcının katıldığı bir operasyonla kamuoyunun gündemine gelen “Kanal 7 Int” ile yakın çevresindeki gelişmeler, yeni boyutlar kazanırken ilginç bağları da ortaya çıkardı. Kanal 7 televizyonu ve “kardeş şirketlerin” ticaret sicilindeki kayıtları, RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı çok zor durumda bırakacak bağlantıları belgeledi. İlgili yasadaki açık hükümlere rağmen, Akman’ın medya alanındaki yöneticilik ve ortaklıklarının sürdüğü ortaya çıktı. Frankfurt Sulh Mahkemesi Ticaret Sicili kayıtları, halen nitelikli dolandırıcılık, kara para aklama, zimmete para geçirme, emniyeti suiistimal iddialarıyla tutuklu olarak sorgulanan ve bir süre daha bu tutukluluğunun süreceği belirtilen Mehmet Gürhan ile Akman’ın, “eşine az rastlanır bir güven ve işbirliği içinde çalıştıklarını” gösterdi. Akman’ın Almanya’da kalması halinde, bugün her zaman bir halefselef ve ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu Gürhan ve Firdevsi Ermiş ile birlikte yukarıda anılan suçlamalardan ötürü sorgulanacağının kesin olduğuna dikkat çekildi. FrankfurtMain Sulh Mahkemesi Ticaret Sicili’ne HRB 56534 sayısıyla kayıtlı olan ve daha adıyla doğrudan “Ak Parti” göndermesi içeren “Weiss Handels und Investment GmbH” adlı yarım milyon Avro sermayeli medya şirketinin genel müdürlüğünü üstlenen Akman, bu görevini Gürhan’a devretti. Bu işlem 2 Kasım 2005 tarihin de ticaret siciline kaydedildi. Dolayısıyla Akman, 4 aya yakın bir süre RTÜK Yasası’nı ihlal ederek başkanlığını sürdürdü. Akman’ın, Gürhan ile birlikte kurduğu “European Food & Marketing GmbH” adlı ve HRB 58342 sicil numaralı medya şirketindeki genel müdürlük görevini de Gürhan’a devrettiği saptandı. Ancak bu işlemin ticaret siciline kayıt tarihinin 7 Ekim 2005 olduğu saptandı. Söz konusu şirketin adı Akman ayrılmadan önce “Atlas Media Marketing GmbH” olarak değiştirildi. Ak Aralık 2005 tarihindeki genel kurul sonrasında bu görevini Gürhan’a devretti. Ancak bu genel kurulun tarihi ve devir işleminin ticaret siciline kayıt tarihi olan 4 Ocak 2006, Akman’ın RTÜK’teki göreve getirilmesinden 6 ay sonrasına geliyor. Akman’ın Gürhan ile çok yakın işbirliği sadece medya şirketleri kurmakla sınırlı değil. Akman, Gürhan ile birlikte yönetim kurulu üyeliğini paylaştığı ve daha sonra da iflas masasına devredilen “Offenbacher und Frankfurter Wohnungsbaugenos hazırlandıkları öğrenildi. Ancak Akman’ın, “European Consulting und Marketing GmbH” adlı ve 100 bin Avro kuruluş sermayeli küçük medya şirketindeki genel müdürlük görevini yine Gürhan’a devretmek için 2007 yılının mart ayını beklemesi dikkat çekti. Frankfurt Sulh Mahkemesi Ticaret Sicili kayıtları, 2005 yılı temmuz ayından bu yana RTÜK Başkanı olarak görev yapan Akman’ın, 19 Mart 2007 tarihine kadar bu küçük medya şirketinin resmen genel müdürü olduğunu belgeliyor. man’ın hisse sahibi olduğu bu şirketin yönetimindeki devir işlemi RTÜK’teki konumuyla çelişiyor. “Euro 7 Fernseh und Marketing GmbH” adlı ve HRB 55555 sicil numaralı şirketin genel müdürü Akman, kayıtlara göre 8 senschaft” adlı ve GnR 8206 sicil numaralı konut kooperatifinin yönetiminden, Gürhan’la birlikte 25 Temmuz 2006 itibarıyla ayrıldı. Bu kooperatifin batık olduğu ve davacıların Akman’’dan tazminat talebinde bulunmaya RTÜK Başkanı Zahit Akman, bu şirketlerde aynı zamanda hissedar olarak da yer alıyor ve tüm kayıtlar, yasal sürecin gerektirdiği koşulları yerine getirmeksizin RTÜK Başkanı olarak görev yaptığını gösteriyor. Erdoğan’a sert yanıt Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, Başbakan’ın açıklamalarını ‘sorumsuzluk’ olarak nitelendirirken Yüksek Mahkeme’nin hedef gösterildiğini vurguladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, mahkeme kararını değerlendirirken, “Bu, demokrasiye sıkılmış bir kurşundur” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a sert tepki gösterdi. Başkanlık, Erdoğan’ın açıklamalarını “sorumsuzluk” olarak nitelendirirken, Anayasa Mahkemesi’nin hedef gösterildiğine dikkat çekti. Mahkeme, CHP lideri Deniz Baykal’ın “Anayasa Mahkemesi’nin 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde karar vermesi durumunda, Türkiye’nin tehlikeli bir çatışma ortamına sürükleneceği” yönündeki açıklamasının da “tahrik edici” ve “sorumsuz bir davranış” olduğunu bildirdi. Başkanlıktan yapılan açıklamada şöyle denildi: “...‘Anayasa Mahkemesi’nin 367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde karar vermesi durumunda, Türkiye’nin tehlikeli bir çatışma ortamına sürükleneceği’ şeklindeki tahrik edici açıklamalar ile çeşitli kişi ve kurumların mahkememizin verdiği kararları tartışmalı hale getirecek yayın ve ifadeleri kabul edilemez sorumsuz davranışlardır. Anayasa Mahkememizin, cumhurbaşkanı seçimine yönelik bir davanın önüne gelmesini arzu etmemesinin nedeni, üyelerimizin bu konuda karar vermekten kaçınmaları değil böyle bir sorunun Meclis içinde çözümlenmesinin demokratik parlamenter sürece daha uygun olduğu yolundaki düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Her vesileyle ifade edildiği gibi, anayasal örgütlenmenin temeli olan erkler ayrılığı konusuna mahkememiz önem vermekte ve yargı görevini anayasa ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yerine getirmeye özen göstermektedir. Üyelerimiz, devlet ciddiyeti anlayışı içinde bütün cumhurbaşkanlarına gerekli saygıyı duymakla birlikte kendilerini seçen cumhurbaşkanına bir diyet borcu olduğunu düşünmemektedir. Bu bakımdan hangi cumhurbaşkanının kimi seçtiği gibi bir tespitle değerlendirmeye tabi tutulmaları saygıdan uzak, ciddiyetsiz bir tutum olarak nitelendirilmiştir. Mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen anayasanın 138. maddesindeki, ‘Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz’ şeklindeki açık hükme rağmen, yüklendikleri görev ve sorumluluk bilinciyle bağdaşmayan ve alışılmaMAYIS’TA BİTİYOR mış davranışlarının kabul edilmez etkisi ve olumsuzluğunun değerlendirilmesi kamuoyunun takdirine bırakılmaktadır. Ancak, bu tür hukuka aykırı açıklama ve yayınların anayasanın 138. cumhurbaşkanına vekâlet etmaddesinin açık hükmüne ters mesi doğru bir şey mi” sorudüştüğü ve Türk Ceza Kanunu suna, “Doğruyu eğriyi bilanlamında ise suç sayılacağı mem. Anayasa böyle diyor, izahtan varestedir. Mahkeme kabunu da tartışırız. Gerekirse rarını verdikten sonra yapılan Anayasa Mahkemesi’ne de ‘hukukun katledildiği’‘demokrasisorarız zaten. Bir şekilde herye kurşun sıkıldığı’ gibi açıklamahalde sorulacaktır’’ karşılığılar amacını aşan ve kurumu henı verdi. Arınç, vekâlet tartışdef gösteren aynı sorumsuz davmasıyla ilgili daha sonra yaptıranışlar kapsamında değerlendiğı açıklamada ise “Sayın Serilmektedir.Türkiye Cumhuriyezer’in görev süresi 16 Mati Anayasa Mahkemesi, geçmişte yıs’ta sona erer. Kanaatimce olduğu gibi bundan sonra da, bu tartışmaya son noktayı tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık koymanın yolu şudur; hem içinde, Türk milleti adına karar eski bir Anayasa Mahkemesi veren ve yüksek yargı organına Başkanı olarak hem mevcut yakışır şekilde vicdani kanaatine Cumhurbaşkanımız olarak göre davranacak, anayasa ve huSayın Sezer, bu konuda karar kuk devleti ilkeleri doğrultusunvermelidir” dedi. da çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.” önemlisi toplumla kavgalı bir iktidarın uzlaşmacı bir cumhurbaşkanı adayı gösteremeyeceği ortadaydı. AKP bütün bunlara inat, Türkiye Cumhuriyeti ile bir final yaşamak istedi. Bunların altını geçen günlerde defalarca çizdik. Anayasa Mahkemesi’nin 2’ye karşı 9 oyla aldığı, “Cumhurbaşkanı seçiminde Meclis’te 367 milletvekilinin bulunması şarttır” kararıyla AKP’nin planları çöktü. Bir iktidarın 5 yıl ülke yönettikten sonra hâlâ toplumun kafasında soru işaretleri yaratmaya devam etmesi, kimliğini çok açık biçimde ortaya koyamaması bize özgü bir demokrasi modeli... Siyasetini uzun süredir, “Tek güç benim, cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek” dayatmasına oturtan AKP üçlüsü ErdoğanArınçGül, sözcüğün tam anlamıyla şaşkınlık içinde. Bu şaşkınlığı kamuoyunun hissetmemesi için çok kötü bir gelişmeyi anlatırken bile gülümseyen Ali Babacan’la, havanın yağmurlu olduğunu söylerken bile devlet adamı edasını bırakmayan Abdüllatif Şener’i vitrine koyuyorlar. ??? AKP’nin, Türkiye’nin siyasal düzenine hiç ama hiç saygı duymadığı, Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasından sonra sergilediği tutumla bir kez daha ortaya çıktı. 11. Cumhurbaşkanı’nın kökten AKP’li olması için akla gelengelmeyen her yöntemi deneyen AKP, bunu başaramayacağını anlayınca şunu söylemeye başladı: “Cumhurbaşkanını halk seçsin... 5+5 olmak üzere bir kişi iki kez cumhurbaşkanı seçilebilsin...” Buna, akşam yemeğinde günaydın derler! Bu Meclis’ten istediğini alamayan AKP, parlamenter sistemi kökünden etkileyecek bir öneriyi ortaya atıyor. Ne zaman? Meclis’in doğal ömrünü doldurduğu anlaşıldığı zaman. AKP’nin bunu iki nedenle ortaya attığını düşünüyoruz: 1. Şaşkınlık içinde, inisiyatifin kendi ellerinde olduğunu anlatmak için sayıklar gibi akıllarına gelen her şeyi söylüyorlar. 2. ANAVATAN’ı kendi eksenlerinde tutmak için partinin Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun istemlerine olumlu yanıt veriyormuş gibi yapıyorlar. Başbakan’ın Anayasa Mahkemesi kararı için “demokrasiye sıkılmış kurşun” tanımlaması yapması, kafasından nelerin geçtiğini de ortaya koyuyor. Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmadan anlıyoruz ki; yine mağdurları oynayacak. Ülkede mağdur etmedik kesim bırakmayan bir partinin mağdurları oynayarak bir seçim daha kazanmak istemesi, yine bize özgü demokrasinin bulunmaz bir nimeti. ??? Bundan sonra ne olacak? 1. AKP, Arınç’ın da hıncıyla bir hamle daha yapmaya girişecek ve cumhurbaşkanı seçimi turlarının devamını zorlayacak. 2. Bundan bir sonuç çıkması çok zor. AKP, seçim kararında belirleyici olmaya çalışacak ve ülkeyi seçime götürmek gerekirse bunu ben yaparım, diyecek. 3. Anayasa değişikliklerinin mantıklı bir zemini olmadığını bildiği halde kamuoyu önünde uzun süre tartıştıracak. Seçmene, “Ey halkım; ben cumhurbaşkanını senin seçmeni gönülden istiyordum ama, bu Meclis’teki tutucular her yerimi tuttu. Bana oy ver, Meclis’e güçlü geleyim, cumhurbaşkanını sen seç” diyecek. 4. AKP, 5 yıldır her türlü desteği verdiği, her ihaleden yararlandırdığı kesime, “Haydi bakalım, seçimin bir ucundan da siz tutun” diyecek. Kesenin ağzı açılacak. 5. Cumhurbaşkanlığı’na kimin vekâlet edeceği bir süre daha tartışılacak. Sonuçta mevcut cumhurbaşkanının, yenisi seçilinceye dek görevine devam etmesi gerektiği görüşüne gelinecek. Bir seçime daha apartopar gidiyoruz. ankcum?cumhuriyet.com.tr Anayasa Mahkemesi Kararlarının Sonuçları ? Baştarafı 2. Sayfada 16 Mayıs’tan itibaren en az iki ay süre ile kimin cumhurbaşkanının yetkilerini kullanacağı hususu söz konusudur ve konu bu nedenle çok önemlidir. Yanlış bir uygulama bu süre içinde cumhurbaşkanı tarafından yapılan birçok idari tasarrufun, bu kez idari yargının önüne taşınması sonucunu doğurabilir. Bu nedenle konunun, önyargılardan sıyrılarak ve hukukun içinde kalarak incelenmesi gerekir. Anayasanın 106. maddesi “Cumhurbaşkanına vekillik etme” başlığı altında konuya ilişkin genel bir kural getirmiş ve cumhurbaşkanının geçici olarak görevden ayrılması halinde görevine dönmesine kadar; ölüm, çekilme veya başka bir sebeple Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması halinde de yenisi seçilinceye kadar TBMM Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı’na vekillik edeceğini açıklamıştır. Bu genel bir kuraldır. Anladığım kadarı ile bu görüşü savunanlar maddedeki “başka bir sebeple” Cumhurbaşkanlığı’nın boşalması hali içinde sıkışıp kalacak sonuca varmışlardır. Oysa Cumhurbaşkanı seçimi ve sonuçları ile ilgili olarak 102. maddede özel bir düzenleme vardır ve özel kuralgenel kural çatışması halinde özel kural uygulanır. 106. madde ölüm, çekilme veya başka bir sebeple “Cumhurbaşkanlığı makamının BOŞALMASINDAN” söz etmektedir. 101. maddede cumhurbaşkanının “yedi yıllık bir süre için” seçileceği ifade edilmekle beraber 102. maddeye göre yedi yıllık süre bitince Cumhurbaşkanlığı makamı boşalmamakta ve bu süre bitse de “seçilen yeni cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar” görevdeki cumhurbaşkanının görevi devam etmektedir. Yeni cumhurbaşkanının, görevdeki TBMM veya yenilenen seçimle oluşan TBMM tarafından seçilmiş olması sonucu hiçbir şekilde değiştirmez. 102. maddenin son fıkrası seçimi yapan organ konusunda hiçbir ayrım yapmadan “yeni cumhurbaşkanı”ndan söz etmektedir. Yeni cumhurbaşkanının kimin tarafından seçilmesi farklı bir hukuki sonuç doğurmaz. Görevdeki TBMM veya yenilenen seçimle gelen TBMM’nin seçtiği cumhurbaşkanı “yeni cumhurbaşkanı”dır. Bu konuda karar vermekle görevli ve yetkili hiçbir makam ve merci yoktur. Bu bir anayasal emirdir. Sayın Sezer de görevden çekilmedikçe, Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmek zorundadır. Eğer çekilirse bu halde 106. madde kapsamına giren bir hukuki durum ortaya çıkar ve o zaman TBMM Başkanı Cumhurbaşkanlığı’na vekâlet eder. RTÜK’te referans: AKP ve irtica FIRAT KOZOK ANKARA YÖK tarafından irticai faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle Kırıkkale Üniversitesi’ndeki görevinden alınan, bir süre önce de RTÜK’te daire başkanı olan Doç. Dr. Hamit Ersoy’un, eşi Lale Ersoy’un AKP MKYK üyesi olduğu ortaya çıktı. Ersoy’un eşinin atamasında etkin rol oynayıp oynamadığı merak konusu oldu. YÖK, 1998 yılında yaptığı incelemelerin ardından, Hamit Ersoy’un çeşitli irticai faaliyetlere katıldığını tespit etmişti. YÖK raporlarında, bunlar şöyle sıralanmıştı: ? Kürtİslam sentezini benimseyen ve bu doğrultuda faaliyet gösteren Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği “Salı Sohbetleri” seminerine konuşmacı olarak katılmıştır. ? MazlumDer Yönetim Kurulu üyesidir. ?Milli Görüş yanlısı Stratejik Araştırmalar Vakfı Politik Araştırmalar Merkezi yetkililerinden H.M. Mercan’ın isteği üzerine, Milli Görüş üst düzey yöneticilerinin talebi doğrultusunda, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nda kullanılmak üzere “türban ve insan hakları” konularında irticai perspektif yansıtan metinler hazırlama görevini üstlenmiştir. Üst Kurul toplantısına getirilmeden kurumun AKP’li üyelerinin onayıyla atanmasına karar verilen Ersoy, kurumda da tartışmalara neden olmuştu. Konuyu gündeme getiren CHP kontenjanından seçilmiş 3 üye Şaban Sevinç, Mehmet Dadak ve Arif Merdol, AKP’li üyelere “Bu kişi hangi cemaatin adamı?” diyerek toplantıyı terk etmişti. Üst kurulun, önümüzdeki günlerde Ersoy’la ilgili son kararını vermesi bekleniyor. ARINÇ: GÖREV SÜRESİ NE YAZIK Kİ 16 ‘Vekâlete Sezer karar versin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç, seçim kararı aldıktan sonra TBMM’nin yasama çalışmalarına devam edeceğini vurguladı. Cumhurbaşkanlığı’na vekâlet tartışmalarının anımsatılması üzerine “Benim bildiğim alfabenin A’sı, Sayın Sezer’in görev süresi, 16 Mayıs 2007’de ne yazık ki bitiyor. Keşke 2. defa seçme imkânımız olsaydı ama bitiyor’’ yanıtını verdi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, seçim kararı aldıktan sonra TBMM’nin yasama çalışması yapamayacağı görüşünün anımsatılması üzerine şu açıklamaları yaptı: “Anayasanın 77. maddesindeki son fıkrayı, tekrar sayın Kanadoğlu dostumuzun ve ilgili arkadaşlarımızın dikkatlerine sunmak için, zahmet olacak ama bir daha okumak istiyorum: ‘Yenilenmesine karar verilen Meclisin yetkileri, yeni Meclisin seçilmesine kadar sürer’ diyor. Benim düz mantıkla anladığım, Sayın Kanadoğlu’nun anlayışıyla örtüşmüyor. Bizde Meclis’in fesholması diye bir kurum yok.’’ Arınç, 16 Mayıs’a kadar yeni cumhurbaşkanının seçilememesi durumunda kimin vekâlet edeceği tartışmalarıyla ilgili olarak “Bu süreçte, Meclis Başkanı’nın aynı zamanda CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle