24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Meclis Ali Osman Aktaş: “Giderayak bu Meclis’ten yangından mal kaçırır gibi yasa çıkaracaklarına Terörle Mücadele Yasası’nı yeniden düzenlesinler!” “ALO abi ya, kızmazsan sana bir şey söyleyeceğim ya. Ama, bak ne olur kızma abi, tamam mı ya.” “Söyle bakalım ufaklık yine ne istiyorsun?” “Abi, bizim apartmanın yanındaki arsayı işgal edip bir gecekondu yaptırdın ya hani...” “Doğru konuş ufaklık, ben orada gecekondu değil demokrasi eğitim merkezi kuruyorum.” “Biliyorum abi, tamam kızma. Senin gecekondunda oturan çocuklar bizim bahçeye girip apartmana taş atıyorlar, cam çerçeve indiriyorlar. Ben arada bir gecekondudaki senin adamınla konuşuyorum. Bana, ‘tamam’ diyor ama dinleyen kim. Aslında bana sorarsan, çocukları rahat bırakmak lazım, istedikleri gibi oynasınlar, ufak tefek taş da atsınlar ama apartmandakiler homurdanmaya başladı abi.” “Biliyorum, biliyorum. Önceki gün epey cam Başbakan tarafsız yargı istiyormuş... “Yüce Divan’da mı!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Erdoğan, “sınır ötesi” operasyon sinyali vermiş. Onu bilmiyorum ama, “sinir ötesi” sözler söylediği kesin! Ezber İzzet Özdamar: “Hüseyin Çelik’e ithaf; üç beş sure ezberlemekle dindarlık olmaz.” kırmışlar diye duydum.” “Evet abi ya... Apartmanın en güzel dairesinde cam bırakmadılar abi. Bu kadarı da fazla yani.” “Sus bakayım, sen nasıl konuşursun benimle öyle!” “Tamam abi, haklısın abi. Ama bir şey yapmak lazım abi, Senin sayende apartmana yönetici oldum ama son günlerde apartmandakiler fena halde söyleniyor abi. Toplantı yapıp beni yöneticilikten atacaklar abi. Gidecek bir yerim yok abi. Derdime bir çare bul abi.” “Dur bakalım, bir şeyler düşünürüz.” “Ben biraz düşündüm abi. Diyorum ki ben, senin bahçeye girip şöyle bir boy göstersem.” “Olmaz. Giremezsin. Hele bir dene ayaklarını Pazarlık kırarım senin. Doğduğuna pişman ederim.” “Aman abi, etme abi. Ama apartmandakiler de beni, anamı alıp gitsem bile fena halde pişman edecekler abi. Boy göstereyim derken beni yanlış anladın abi. Benim boyum uzun beni zaten herkes görüyor abi.” “Peki, o zaman şöyle yap. Sizin apartmanın bahçesiyle benim bahçenin arasında bir çit var ya. Sol elini çitin üstüne koy ve sıçrayıp bahçeme gir ama elini çitten sakın bırakma. Sağ kolunu havada biraz salla. Çocuklara bağırır gibi yap. Sonra sadece yarım adım at ve hemen dur. İçinden elliye kadar say ve bahçemden çık. Unutma, elin hep çitte olacak. Yoksa kırarım kafanı.” “Tamam abi. Ben de aynen böyle düşünmüştüm.” “Seni uzaktan gözleyeceğim. Çocukların üstüne yürürsen seni ne yaparım biliyor musun...” “Bilmez olur muyum abi. Ellerinden öperim abi.” ‘Terörle Yaşamak!’ 6 cana mal olan, 100’ün üzerinde insanımızın yaralandığı ve milyonlarca liralık parasal zarara yol açan son terör olayından sonra en çok yinelenen sözlerden biri de “Terörle yaşamaya alışmalıyız!” oldu. Azımsanmayacak sayıdaki politikacılara, televizyon yorumcularına, gazetelerin köşe yazarlarına göre ‘terör’ çağımızın bir gerçeğiydi, bizler de bu gerçeği kabul edip kendimizi Ulus’takine benzer kanlı olaylara alıştırmalıydık. Bu tezi oldum olası anlamakta zorlanıyorum. Ne demek oluyor bu? Sağımızda, solumuzda, hiç beklemediğimiz bir yerde ve hiç aklımıza gelmeyen bir zamanda bombalar patlayacak, insanlar ölecek, ceset parçaları çevreye dağılacak, alanlar, sokaklar kana bulanacak… bizler de bu vahşeti ‘çağımızın gerçeği’ olarak değerlendirip kendimizi buna alıştırmaya çalışacağız. Doğrudur, örneğin İngiltere, Kuzey İrlanda, İspanya, Almanya, İtalya gibi ülkeler de yakın tarihlerinde kanlı terör olayları yaşamışlardır. Fakat bu ülkelerin hiçbirinde terör bizdeki kadar can almamış, bizdeki kadar büyük yıkımlara yol açmamıştır. Yukarıda saydığım ülkelerin politikacılarının, televizyon yorumcularının, köşe yazarlarının yaşanan her kanlı olaydan sonra topluma, “Terörle yaşamaya alışmalıyız!” türünden, insanları yılgınlaştıran, edilgenleştiren mesajlar verdiğini hiç duymadım. Tam tersine, o ülkelerin devlet yetkilileri, politikacıları, medyası ağız birliği etmişler, insanları teröre karşı direnmeye, seslerini duyurmaya çağırmışlar, toplumu seferber etmişlerdir. Kuzey İrlanda’daki anneler yürüyüşü, Madrid’de bir milyondan fazla insanın katıldığı o görkemli gösteri belleklerimizdedir. Bugün o ülkelerin hiçbirinde El Kaide vb. dış kaynaklı odakların oluşturduklarının dışında terör tehlikesi mevcut değildir. Bu ülkelerin yönetimleri terörü ortadan kaldırmayı başarmışlardır. Türkiye ise uzun yıllardır terör tehdidi altındadır. Resmi ağızlardan duyduğumuz, basından öğrendiğimiz kadarıyla ülkemizin dört bir yanında canlı bombalar kol gezmektedir. Haftada biriki kez gazetelerde herhangi bir kentimizde canlı bomba hazırlıkları içinde olan teröristlerin yakalandığına, patlayıcıların, silahların ele geçirildiğine ilişkin haberler yer almaktadır. Güvenlik güçleri sürekli teyakkuz durumundadır, fakat gene de AnkaraUlus’taki son olayda olduğu gibi bir canlı bomba eylemcisi güvenlik ağındaki bir delikten sızıp kanlı eylemini gerçekleştirebilmektedir. “Terörle yaşamaya alışmalıyız!” demek, topluma, “Bu olaylar sürecektir, yadırgamayın!” demekle eşanlamlıdır. Yani kurbanlık koyunlar gibi kaderimize razı, sessizce durup kasabın bıçağını boğazımıza dayayacağı, kanımızın akacağı anı bekleyeceğiz… Böyle şey olur mu? Uygar olduğunu savlayan bir ülkenin yurttaşlarından kurbanlık koyunlara has bir ‘tevekkül’ beklenebilir mi? Terörü önlemek devleti yönetenlerin görevidir, ne var ki bu görev her kurbanın arkasından ‘teröre lanet okumakla’ sınırlı değildir. Toplumdaki ortak kanı, terör örgütünün Amerika Birleşik Devletleri’nin koruması altındaki Kuzey Irak’tan destek gördüğü yönündedir. Hükümet de aynı kanıda olduğundan ABD ve Irak yetkilileriyle görüşmeleri koordine etmek üzere bir temsilci atamıştır. Görülen odur ki, aksi de söylense, bu görüşmelerin bir yararı olmamıştır. Biz, yurttaşlar olarak gördüğümüze inanırız. Eğer bir canlı bomba başkentimizde 6 kişiyi öldürüp 100’ün üzerinde insanı yaralıyorsa, silahlı kuvvetlerimiz bunun hemen ertesinde 6 askerini teröristlerin döşediği mayına şehit veriyorsa, bu, söz konusu görüşmelerde bir arpa boyu bile yol alınmadığını gösterir. O halde, siyasal arenada mangalda kül bırakmayan, yerli yersiz esip gürleyen hükümet, bu terör olayını, esas muhatabı ABD’yi karşısına alarak çözmelidir. Ama bunun için her şeyden önce Türkiye’de teröre kurban verilen tek bir canın bile ABD’nin Ortadoğu’daki petrol çıkarlarından çok daha değerli olduğuna inanması gerekir. Hiçbir içe ya da dışa dönük siyasal kaygı, teröre verdiğimiz on binlerce kurbandan daha önemli değildir. ABD bunu ya anlayacaktır, ya anlayacaktır! Eğer anlamıyorsa Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ABD’ye bunu anlayacağı dilden anlatmak zorundadır. Eğer bu hükümet bunu anlatamıyorsa, yerini bunu anlatacak, onurlu, dirayetli, halkının çıkarlarını bu ülkeye yakışır yüreklilikle savunan bir yönetime bırakmalıdır. AKP hükümetinden böyle bir davranış beklenemeyeceğine göre… 22 Temmuz seçimleri terör konusunda da bir milat olmalıdır. Terörün yaşamamız gereken bir olgu olduğuna inanmamamız, alışmamamız için. Geleceğimize güvenle bakabilmemiz için… (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı BUGÜN bayramdı; Hürriyet ve Anayasa Bayramı! 27 Mayıs 1960’taki devrimle gelmişti bayram. 12 Eylül 1980’deki darbeciler, hürriyeti ve anayasayı yok etmekle kalmadı, demokrasi ve laik cumhuriyet düşmanlarına şirin görünmek için Hürriyet ve Anayasa Bayramı’nı da kaldırdı. Bugün, kim ki 27 Mayıs Devrimi’ni demokrasiye yönelik bir “askeri darbe” olarak tanımlıyor ve dönemin faşizme özenen iktidarına yönelik bir eleştiri yapmıyorsa bilin ki demokrasi ve laik cumhuriyet düşmanıdır; Hürriyet ve Anayasa Bayramı’nı kaldıran Kenan Evren’in gizliaçık yandaşıdır. 1961 Anayasası’nı Türk halkına çok görenler önce 12 Mart 1971’de özgürlükleri tırpanladılar daha sonra 1982 Anayasası ve “Türkİslam Sentezi” ile Türkiye’yi bugünkü duruma sürüklediler; ABD’nin kulu, AB’nin kölesi ve İslamcıların oyuncağı haline getirdiler. 1960 yılının Nisan ve Mayıs aylarında Türk halkı meydanlardaydı fakat dönemin iktidarı seçimden kaçtı. 2007 yılının Nisan ve Mayıs aylarında aynı Türk halkı meydanları gelincik tarlasına dönüştürdü ve seçime gitmeyi vatan hainliği sayan iktidara seçim kararı aldırdı. Artık bu iktidarın işi bitmiştir. Deliğe süpürülmüş, sıra 22 Temmuz’da sifonun çekilmesine gelmiştir. Türkiye, hasret kaldığı Hürriyet ve Anayasa Bayramı’nı 22 Temmuz’dan sonra kutlamaya hazırlanmaktadır. behicak?yahoo.com.tr İzdivaç Anıl Öçal: “Sizin de mideniz bulanıyor mu; aday kaymalarında yıldızlı kuyruk altındaki izdivaçları izlerken!” Elveriş Gülhan Elmas: “Başbakanın ‘çürük raporlu’ oğlu askerlik için elverişli mi bilmiyoruz ama şirketler kurup gemiler almaya elverişli...” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Yabancıları ‘kayırma’ yasası! “Yabancıların Çalışma İzinle latıldı. Hazine Müsteşarlığı, dış ri Hakkında Kanunda Değişik sermayeli şirketlerdeki yabancı lik İçeren Tasarı seçim öncesi ni mimar ve mühendislere, mesleki çin yasalaştırılmak isteniyor?” yeterliliklerini denetlemek bir yaCHP İzmir Milletvekili Erdal na, “akademik eğitim”lerine biKandemir’in bu sorusuna bir haf le bakmadan çalışma izni veriyor. tadır yanıt veren yok. Oysa aynı Bu başıboşluğu yaratanlar, ülkesoruyla başlayan 20 Mayıs 2007 deki yabancı uzman sayısını da bitarihli basın açıklamasında bakın lemez hale geldiler... ne söylüyor: Nitekim aynı kayırmalar için “Hükümetin ısrarla TB 2003’te çıkartılan “Yabancıların MM’de tuttuğu tasarı, Türki Çalışma İzinleri Yönetmeliği”, ye’yi mesleki yeterliliği belirsiz önce Danıştay tarafından, ardınyabancı mimar, mühendis ve dan da İdari Dava Daireleri Kuruplancılara açıyor...” lu’nun 2005/861 No’lu kararıyla Yani, büyük çoğunluğu zaten durdurulmuştu. “işsiz” olan kendi uzmanlarımız Şimdi AKP hükümeti, yüksek mesleklerini uygulayabilmek için yargının “ulusal çıkarlara aykıbin bir zorluk çekerken uzmanlık rı” bulduğu yönetmeliği, apar toları bile tartışma konusu yabancı par “yasa”laştırmak istiyor. Eğer lara “imtiyazlı iş olanakları” sağ amacına ulaşırsa, bugüne dek hulanacak. kuka aykırı izinlerle çalışan yabanÖzellikle kentsel ve çevresel cı uzmanların da hukuk dışı du“değerlere saygısız” dev “rant rumlarını yasalaştırmış olacak... binaları” için yabancı mimar ve Dahası, bu kişilerin herhangi bir mühendislere öykünen “küre firmanın elemanı olmadan, tek sel”ci iş çevreleri de bu olanağa başlarına ve üstelik ulusal teknik dört elle sarılmış hizmet kurallarıolacaklar. mıza uymadan iş Nitekim TMyapmaları sağlaMOB de 22 Manarak... yıs 2007 tarihli Diploma bile basın açıklamaaranmıyor sında aynı “bekTasarının yalenti”yi özetle bancıları kayırşöyle vurguluyor: ması, “bizimki“Sermayenin isler”e uygulanan temiyle Başbaulusal yasalarıkanlık Müsteşamızın geçersiz rı tarafından hakılınmasıyla da “Yetkisiz”leştiriliyor!.. zırlanan tasarıya kalmıyor... göre, ‘MühendisÖrneğin Türkiye’nin yeterli bullik ve Mimarlık Hakkında Yasa’ ile ‘Türk Mühendis ve Mimar madığı (akredite olmayan) yabanOdaları Birliği (TMMOB) Yasası’ cı bir okuldan mezun Türk vatanyabancılara uygulanmayacak...” daşı mimar, mühendis ve plancılar, Yani mimar ve mühendislerimi mesleklerini yapabilmek için zin uymaları gereken kurallara YÖK Yasası gereğince “seviye “yabancı meslektaşlar”ı(!) uy saptama” sınavına giriyorlar. Tasarı bu kuralı da “yabanmayacaklar!... cı”lar için kaldırıyor; kendilerinin Ulusa hakaret ya da firmalarının “beyan”larını TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaş yeterli bularak, diploma bile aratırma ve Turizm Komisyonu üye mıyor... si de olan Kandemir, “uyarı”larıDüşünün, sözgelimi Suudi nı sürdürüyor: “Yabancılara ayrı Arabistan, Türk teknik elemancalık ve haksız rekabet yaratan, larına, ancak “sınav”la çalışma izmeslek kuruluşlarının denetimi ni verirken Suudiler Türkiye’de bini kaldıran bu düzenleme, ulu zimkilerden çok daha “serbest” sumuza hakarettir...” koşullarla mimarlık ve mühendisMilletvekilimiz haklı değil mi?.. lik yapabilecekler... Nice özverili olanaklarla yetişBöylece, 2600 yıllık İstanbul’un tirdiğimiz mimar, mühendis ve üzerine “çullanma”ya hazırlanan plancılarımızı “kollama”mız ge Dubai Kuleleri’ni de Arabistan rekirken çalışma alanlarını tutup çölüne gökdelenleri sıralayan mine oldukları bile “belirsiz” yaban marlarıyla dikecekler... cılara “ayrıcalıklı haklar”la sunHükümetin, tasarıyı yasalaştırmak, nasıl bir “millet irade mak için böylesine telaşlanması si”dir?... da sakın aynı kulelere bir an önce İktidarın, böylesi bir “haka başlanması için olmasın? ret”i umursamadan, üstelik erken Ne diyelim? Şu erken seçim, seçim öncesine sıkıştırarak bir an keşke daha da erken olsaydı... önce TBMM’den geçirmeye çalışNot: Tasarı TBMM’de kısmen detığı tasarının adı, yine Kandemir’e ğiştirildi; ama “niyet”i ve “öz”ü degöre ancak “ihanet yasası” olabi ğişmedi... lir... Aslında bu “aymazlık”, AKP iktidarının daha ilk yıllarında baş ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hakkâri ilinin eski adı. 1 2/ İddia, ba 2 his, lades... 3 Genelev işleten kadın. 3/ 4 Işık akısı biri 5 mi... Hayvanı 6 avcılığa alış7 tırma işi. 4/ Minare, kub 8 be, sancak di 9 reği gibi yük1 2 3 4 5 6 7 8 9 sek şeylerin tepesinK de bulunan, maden 1 P İ L A T E S Ş İ R E den yapılmış ay yıl 2 E L İ F V A N dız ya da lale biçi 3 L E G A L C A R İ Y E minde süs... Eski dil 4 E T de su. 5/ Saçın ıslan 5 S İ N A M E K İ E N İ K H U maması için başa ge 6 E çirilen başlık... Arap 7 N A M N O T A M erkeklerinin kefiye 8 K R S A R İ A lerinin üzerine geçir 9 A K U T P A Y dikleri kalın çember bağ. 6/ Bir gıda maddesi... Konya’nın bir ilçesi. 7/ Dansta erkeğe eşlik eden kadın... Van’ın bir ilçesi. 8/ Çimlenmiş buğdayın kaynatılmasıyla yapılan bir yemek... Afrika’da bir ülke. 9/ Isparta ilinin eski adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sahra... Eskiden uğur getirmesi için mektup zarflarının üzerine yazılan sözcük. 2/ Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş yaratık... Padişah ya da vezir kavuklarında bulunan tüy ya da püskül biçiminde sorguç. 3/ İsviçre’de turistik bir göl... Bir aydınlatma aracı. 4/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü... Boru sesi. 5/ Bir soru sözü... Akıl. 6/ İlaç... İri taneli misket üzümü. 7/ Tanrı... Osmanlı donanmasında kullanılan, iki direkli savaş gemisi. 8/ Din adamlarının simgesi sayılan başlık... Temel, esas. 9/ Üflemeli bir çalgı... “Yiğidin başına bir iş gelirse / Onu ellere açıcı olma” (Karacaoğlan) CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle