28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2007 CUMA 6 HABERLER Eski Kamu İhale Kurulu Başkanı Sener Akkaynak AKP iktidarıyla çalıştığı 4 yılı anlattı BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ ‘Bakan Çelik bizi tehdit etti’ MURAT KIŞLALI Mustafa Ekmekçi’ye Mektup Sevgili Ekmekçi, senin gidişinin 10. yılındayız. Nasıl hızla geçti zaman? Kendimize ilk sorduğumuz bu oldu. Kabrinin önünde el bağlayıp seni andığımızda da, en başta, ezilenlerin, yoksulların, darda kalanların yanında oluşunu dile getirdik. Onun yanı sıra, senin çağdaş ve devrimci kimliğinin altı çizildi. Özetle, dürüst ve ilerici gazeteciliğin sayılı örneklerinden biriydin. Senin gidişinden sonra ise bu tür gazeteciliğin soyuna kıran girdi. Medya altüst oldu: Büyük bir yekun, iktidarın çevresinde el bağladılar. Ve onun türküsünü şakımaya başladılar. Gazeteciliğimizde, böylesi bir “tereddi” olmamıştı. Paranın egemen olduğu bir ortamda, çürüme, fikirlere de bulaştı; demokrasi adına, “sandık demokrasisi”ni aşan bir yenilik görülmüyor. Cumhuriyetçi bir demokrasi, laik, sosyal bir demokrasi ise, azınlığa dönüşmüş bir avuç kalemin değerleridir. Alkışlanan, “piyasa güçleri” olup çıkmıştır. Bu çürüme nereden geliyor? ? Sevgili Ekmekçi, 1950’lerle başlayan dönemi bir yana bırakırsak, asıl gemi azıya alma 1980’lerle başladı: Kapitalizm gene oldu, ama çığrından çıkarıldı; onun yanı sıra, laik ve sosyal Cumhuriyet, onun kurumları, geri ve gerici güçlerin saldırısına açıldı. Bu süreç, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile noktalandı. 2 Kasım 2002’de, uyduruk bir seçim yasası sonucu, yüzde 30 oyla Meclis’in yüzde 60’ını ele geçirip iktidara geçti AKP. Geçer geçmez de, Cumhuriyet’in ilke ve kurumlarına saldırmaya başladı; ekonomiyi de yağmalanmaya açtı. Baş sorunu türban, Kuran dersleri, imam hatip okulları olurken; tarım çökertildi ve el parasıyla değil üreterek büyümek zorunda olduğumuz bir türlü anlaşılamadı. Türkiye’de Cumhuriyet’in ne özellikler içerdiği farkedilmedi. Ama ne olursa olsun, onu yıkmak kafaya kondu. Bu amaçla da, hükümetle yetinilmedi, devleti ele geçirmek hedef edildi: Bu yolda Çankaya için hareketlendiğinde vazo elden düşürüldü ve kırıldı. Şimdi, yeniden yola çıkıldı... AKP, dört yılı aşkın süre, kendi dinci ve çağdışı programını gerçekleştirmek için hükümetle ve devletle oynadığında, bizi asıl koruyan kimdi? Hiç kuşkusuz, Cumhurbaşkanı! AKP’nin, Cumhuriyet’in ilke ve kurumlarına; ülkenin ve halkın yararına her saldırısına karşı, Sayın Sezer, Cumhurbaşkanı olarak elinde olan yetkileri kullandı ve püskürttü. Hukuk, tek kalkanı idi ve çok şeyi kurtardı. Gelip durduğumuz noktada, Sayın Sezer’in oynadığı rolün boyutlarını daha iyi görebiliyoruz. Onun tarihte yeri de, bugünden bellidir: Atatürk’ten ve İnönü’den sonra, koltuğa oturacak olan Sezer olacaktır. Ne büyük şan ve şeref bir kişi için! ? Sevgili Ekmekçi, ülkemizde 22 Temmuz’da bir genel seçim var; AKP’nin, baskın bir seçimidir bu. O tarihe giderken, AKP’den kurtulmak yolundaki umudumuzu güçlendiren, nisan ve mayıstaki mitingler oldu. Tandoğan’dan Samsun’a uzanan o görkemli halk hareketleri, laik ve demokratik Cumhuriyet için ileriye doğru da bir güvencedir. O güvenceye layık olmak partilerin de görevi. Seçimlerden sonra ise, Türkiye’nin geleceğini gerçekten yeniden kurmak gibi bir ödev bekleyecektir. Dileyelim, solcular gelsin bu göreve. Doğaldır ki, 22 Temmuz’da halkımız da görevlerini yapmalı sandıklar önünde. Sevgili Ekmekçi, halkına inanırdın. Biz de öyle. Diyeceğim, rahat uyu! ANKARA CHP’den adaylık için başvuruda bulunan eski Kamu İhale Kurulu (KİK) Başkanı Sener Akkaynak, görev yaptığı dönemde Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in kendilerini tehdit ettiğini söyledi. Akkaynak, gelecek dönemin AKP’nin yolsuzluklarının soruşturulacağı bir dönem olacağını vurguladı. AKP iktidarı ile çalıştığı 4 yılı Cumhuriyet’e anlatan Akkaynak’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: Niye CHP’yi seçtiniz? Aile bağları, dünya görüşüm, bir de Mülkiyeli oluşumuz. Ayrıca AKP yönetimi ile çalışırken yaşadıklarımın da etkisi oldu tabii. Hükümetle ilişkileriniz nasıldı? Bir yasal düzenleme veya karar olduğunda doğrudan Maliye Bakanı (Kemal Unakıtan) üzerinden geçi ? ‘Unakıtan ve Ömer Dinçer’den her zaman son derece ters tepkiler aldım. Kurumu ileri götürecek şekilde destek olmadılar. ’ ? ‘Özellikle devlette yerleşmek, örgütleşmek liyakat hesabına göre değil yandaş hesabına göre oldu. Bunun durdurulması gerek. ’ ? ‘Gelecek dönem AKP’nin yolsuzluklarının soruşturulacağı bir dönem olacak. Çok sayıda soruşturma açılması gerekecek. ’ yordu, aksi takdirde bir personel düzenlemesi veya idari bir konuda Başbakanlık Müsteşarı (Ömer Dinçer) ile görüşmemiz gerekiyordu. Onlardan her zaman son derece ters tepkiler aldım. Hiç olumlu bakmadılar, kurumu daha ileri götürecek şekilde destek olmadılar. Bu yaklaşımları sadece kadrolaşmaya dönük mü, yoksa KİK’in işlevine de bağlı mıydı? Gayet tabii bağlıydı. “Benim müteahhidim iyidir” lafını ben (eski Bayındırlık ve İskân Bakanı) Zeki Ergezen’den çok duydum. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın, finansmanını İMKB’nin sağladığı ilkokul ihalelerinde, ki Meclis’te gensoru haline dönüşmüştü, aynı şeyler oldu. Milli Eğitim Bakanı (Hüseyin Çelik) tarafından, bir başkan yardımcısı ile beraber tehdit edildik. “Sizin hepinizin hakkında soruşturacak bir şeyler buldururum” diye bizi tehdit etti. “Tamam o zaman, konuşacak bir şey yoktur” deyip geri döndük. Türkiye’de KİK’in şimdiki durumunu nasıl buluyorsunuz? Eğer bugün KİK diye bir kurum varsa, o ancak basının estirdiği rüzgârın desteğiyle olmuştur. Bir de yasanın yürürlüğe girmesi sırasında (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı) Abdüllatif Şener büyük katkı vermiştir. Şimdi bazı geri adımlar atılıyor. Mesela Ali Dibo olayıyla ilgili olarak yeni başkanın açıklamasını okur okumaz tüylerim diken diken oldu. Kurum benim bıraktığım yerlerden çok daha geriye gidiyor. Bu açıdan AKP dönemini değerlendirebilir misiniz? Hangi konuların üstüne eğilmek gerekecek? Özellikle devlette yerleşmek, örgütleşmek liyakat hesabına göre de ğil yandaş hesabına göre oldu. Bu ilişkilerin durdurulması, kadrolaşmanın geri döndürülmesi ve vekâlet ile yönetimin kaldırılması gerek. Böyle olunca en azından Maliye Bakanlığı’nın üst yönetimi değişecek, mantalite değişecek. İkincisi, bütün bunların sonrasında, üstü örtülen, kanunlarla korunan yanlışların düzeltilmesi gerekiyor. Bunun içinde yolsuzluklar da var. Bunlarla ilgili çok sayıda soruşturma açılması gerekecek. Katkınız nerede olur? Ben Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı yaptım. Bir incelemenin, soruşturmanın nasıl yapılabileceğini, nerelerinden tutulursa sonuç alınabileceğini aşağı yukarı biliyorum. Önümüzdeki dönemde AKP’nin bu tek parti iktidarı dönemi incelemeye alındığında bu tür hizmetler çok geçerli olacak. Bir de 39 yıllık hizmet süremde Maliye Bakanlığı’nda iyi gelir toplamayı ve KİK’te de bu geliri doğru harcatmayı öğrendim. KAVAKLIDEREM DERNEĞİ Türkan Saylan, Arat hakkındaki iddiaların çağdaşlığa karşı komplo olduğunu söyledi: ‘Temiz Aday Hareketi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kavaklıderem Derneği’nce, temiz toplum için temiz siyasetçiler olması gerektiğinden yola çıkılarak “Temiz Aday Hareketi” adlı bir kampanya başlatıldı. İşlediği suçlardan ceza almamak adına dokunulmazlık zırhı giymek isteyen adaylara geçit verilmemesinin amaçlandığı hareket kapsamında, milletvekili seçilme koşullarını tam olarak taşımayanlar hakkındaki bilgi ve belgeler toplanacak. Bunları inceleyecek ekip, aday olmaması gereken kişiler hakkında Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) itiraz başvurusunda bulunacak. Kavaklıderem Derneği, dün itibarıyla “Temiz Aday Hareketi” adını verdiği bir kampanya başlatarak milletvekili adaylarını mercek altına almaya başladı. Dernek tarafından hareketin kapsamına ilişkin yapılan açıklamada, “TBMM’nin sicili temiz vekillerden oluşmasını isteyen ve bugünkü tabloya ‘Dur’ demek taraftarı olan vatandaşlarımızı www.temizadayhareketi.org internet sitesine girerek Temiz Aday Hareketi’ne etkin destek vermeye ve geçici aday listelerine yapılacak itirazların son gününe kadar konunun takipçisi olmaya davet ediyoruz” çağrısında bulunuldu. “Temiz Aday, Temiz Meclis ve Temiz Gelecek Demektir” sloganlı kampanyaya katılmak isteyen yurttaşlar, “temizaday@temizadayhareketi.org” eposta adresini, “0 312 427 59 90” numaralı telefonu, “0 312 427 59 90” numaralı belgeçi ya da “Güniz Sokak No: 12/4 KavaklıdereAnkara PK 06700” posta adresini kullanarak ellerindeki bilgi ve belgeleri ilgililere iletebilecek. Belgelere, ad, soyad ve TC Kimlik Numarası’nın eklenmesi gerekecek. Gerici güçlerin senaryosu İstanbul Haber Servisi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Türkan Saylan, CHP’den aday adayı olan eski Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Dr. Necla Arat’a yönelik “tezlerinde intihal yaptığı” suçlamalarının İstanbul Üniversitesi’ndeki 1980’li yıllardan itibaren süregelen “Türkleştirmeİslamlaştırma” kökenli akademisyenlerin senaryolarından kaynaklandığını söyledi. Üniversitelerde akademik unvan almak isteyen kişilerin rakip gördükleri diğer kişilerle ilgili “özel dosyalar” hazırladığını belirten Saylan, “Bu dosyalarda ‘PKK’li, Çingene kökenli, ateist, şeriatçı, sabetayist’ gibi ifadelere yer veriliyordu. İmzasızdı üstelik bunlar” dedi. aylan, intihal iddialarıyla ilgili olarak “Arat’ı uzun zamandır tanıyorum. Beraber çok iyi işler yaptık. Bu ülkeye yardımcı olmak isteyen birisinin böyle suçlamalarla karşılaşmasını çok haksız buluyorum” dedi. S lerimle gördüm. Bu dosyalarda önünün kesilmesi istenen, geleceği karartılmak istenen kişiler için şu ifadelere yer veriliyordu: ‘PKK’li, Çingene kökenli, ateist, şeriatçı, sabetayist”. İmzasızdı üstelik bunlar. Bu insanlar ‘Ben olmayacağım, o niye olsun’ diye düşündüklerinden imzasız ihbar mektupları sunuluyor. Bunların arkasında kimin olduğunu da biliyoruz. İnternette yer alan bazı sitelerde de tarafımıza yönelik tehditkâr ifadeler de yer alıyor zaten.” ‘Yapılanlar yıpratma politikasıdır’ dımcı olmak isteyen birisinin böyle suçlamalarla karşılaşmasını çok haksız buluyorum” dedi. İÜ’deki akademik kadrolarda Türkİslam sentezinin yoğunluk kazanmasına çalışıldığına dikkat çekerek “Bu kişiler Arat’ı o yıllardan beri hedef aldılar. Bunun nedeni de Arat’ın çağdaş, Atatürkçü ve laik olmasından kaynaklanıyordu” diyen Saylan, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’ın köşesinden basına yansıyan iddialara ilişkin ise şunları söyledi: “Bu olayı yeni bir şeymiş gibi ortaya pişirip pişirip koyuyorlar. Arat, üniversitelerde iki ana dalın başkanlığını yaptı. Eğer bir intihal olsaydı böyle bir akademik başarıyı elde edemezdi. Üniversitedeki milliyetçi güçler tarafından hazırlanmış senaryolar sunuldu.” Arat’ın Cumhuriyet mitingleri ile yeni bir başarıya imza attığını dile getiren Saylan, “Ardından CHP’den milletvekilliği kendisine teklif edilince eskiden alışık olduğumuz ‘Tezler sahte’ haberleri ortalığa saçılmaya başlandı” dedi. Üniversitelerde akademik unvan almak isteyen kişilerin rakip gördükleri diğer kişilerle ilgili “özel dosyalar” hazırladığını öne süren Saylan, şu dikkat çekici ifadelere yer verdi: “Hazırlanan bu özel dosyaları kendi gözNecla Arat da kendisine yöneltilen suçlamaların ardından yargı sürecini başlattıklarını ve suçlamaları ortaya atan kişilerin “yıpratma” politikası izlediğini açıkladı. O dönem ‘Türkleştirmeİslamlaştırma’ sürecine karşı ‘kadın hakları, laiklik, Kemalizm’ üzerine yazılar yazan Arat, ‘Kadın Sorunu’ adlı kitabı yayımlandıktan sonra ‘müstehcen’, ‘İslamı aşağılayıcı’ ve ‘komünist’ gibi suçlamalarla karşılaştı. Arat’ı hep hedef aldılar Arat ile 1989 yılından beri beraber çalıştıklarını, Türkiye’de kurulan ilk kadın araştırmalarının öncülüğünü de Arat’ın yaptığını belirten Saylan, “Arat’ı uzun zamandır tanıyorum. Beraber çok iyi işler yaptık. Bu ülkeye yar Atamalara seçim ayarı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı genelge ile seçim için alınan güvenlik önlemlerinin etkilenmemesi için emniyet personelinin hazirantemmuz döneminde yapılan terfi ve atamaları durduruldu. Genelgede, okullardan yeni mezun olacak personel ve akademiden mezun olarak kadroya atanan komiser yardımcılarının atamaları ile yargı kararlarının genelge dışında kalacağı vurgulandı. ERDOĞAN VE SEZER Olağan görüşme iptal edildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile dün Çankaya Köşkü’nde yapması öngörülen haftalık olağan görüşme iptal edildi. Sezer ve Erdoğan’ın dünkü programlarında, saat 15.30’da haftalık olağan görüşme öngörülüyordu. Görüşme, Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nce yenilenen günlük programdan çıkarıldı. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, görüşmenin iptal edilmesi isteği Başbakan Erdoğan’dan geldi. Bugün ve cumartesi günü Ege’de yapılacak tatbikatlar nedeniyle Sezer ile İzmir’de beraber olacağını belirten Erdoğan, Sezer’in de uygun bulması durumunda orada görüşebileceklerini sekreteryası aracılığıyla Cumhurbaşkanlığı’na bildirdi. Konunun iletildiği Cumhurbaşkanı Sezer’in de uygun görmesi üzerine dün yapılması öngörülen görüşme iptal edildi. LDP’den Sezer’e veto çağrısı ? İstanbul Haber Servisi Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri Cem Toker, Cumhurbaşkanı’na mektup göndererek seçim sistemi değişmeden ve tam başkanlık sistemine geçilmeden cumhurbaşkanını halkın seçmesinin demokratik sistemi daha da zaafa uğratacağı gerekçesiyle anayasa değişikliğini veto etmesini istedi. Toker, yüzde 10 barajlı seçim sistemi devam ettiği müddetçe cumhurbaşkanını halk seçsin demenin popülizmden öte bir yaklaşım olmayacağını ifade etti. Berkem toprağa verildi “Biz Türkiye’de bu siyaset mühendisliğini, siyaseti dizayn etme ve oluşturma deneyimlerini ilk kez yaşamıyoruz. Ama şu anda yaşadığımız da ciddi bir derin mühendislik diye düşünüyorum. Derindeki o yüksek mühendisler, öteden beri Türkiye’nin gelecek dönem siyaset yelpazesini hazırlamak için harekete geçtiler, hiç yokken, Doğu’da Kürt sorununun yeniden sokağa taşırılmasıyla, alevlendirmesiyle bazılarının tanımıyla ‘yükselen milliyetçilik’ dedikleri, benim tanımımla ise ‘yükseltilen milliyetçilik’ olarak tanımladığım bir ruh halini Türkiye’nin genel ruhu haline dönüştürmeye çalışıyorlar. Çünkü önümüzdeki seçimlerin belirleyici öğesi insan hakları ve demokrasi olmayacak… Buradan oy tırtıklayamazlar. Oy tırtıklanacak yeni ruh halleri üretmek ve seçimin sloganına dönüştürmek gerekiyor. Bunlardan bir tanesi milliyetçilik, yükseltilen milliyetçilik ve bunu sade Kürt olaylarıyla değil bir yıldan beri satan kitaplarla, televizyon dizileriyle çok net görmeye başlıyorduk. Şimdi artık somut bir halde görme Hrant Dink’in Bir Yıl Önce Söyledikleri... ye başladık. İkincisi tek başına milliyetçilik yetmeyebilir. Bu kez laik, antilaik cepheleşmenin tekrar gündeme getirilmesi söz konusu.” ??? Antalya’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile Konrad Adenauer Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği “Türkiye’nin Batı ve Doğu Arasındaki Aracılık Rolü” başlıklı 21. seminerdeyiz. 20. seminer bundan tam bir yıl önceydi ve sevgili Hrant Dink de seminerin konuşmacısıydı. “Medya Merceğinde Almanya ve Türkiye”ydi geçen yılki seminerin başlığı. Hrant Dink yukarıya bir bölümünü aldığım konuşmayı “AlmanyaTürkiye Azınlıklar Çoğunluklar” bölümünde yapmıştı. Tam bir yıl önce Danıştay’a bir saldırı gerçekleştirilmişti. Hemen bu saldırının ardından yapılan bir toplantıda bu saldırıdan yola çıkarak Hrant, nereye gittiğimiz sorusuna cevap arıyordu. Konuşmasını şöyle sürdürmüştü: “Şimdi son olaylarla baktığım zaman, bunların hiçbirini münferit vakalar olarak görmüyorum. Türkiye’deki o derin mühendisliğin harekete geçip önümüzdeki siyaseti bu siyasetin içerisinde cumhurbaşkanlığı seçimi var, genel seçimler de var dizayn ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz… Bunu öteden beri yazdık. AKP’ye anlatmaya çalıştık, ama onlar da o kadar demokratik atılımları bir kenara bırakıp devlete entegre olarak, o derinliğe entegre olarak bir siyaset izlediler ki, acaba bu entegrasyondan bir cumhurbaşkanlığı kurtarır mıyız hayaline dahi kapıldılar. Acaba buradan tekrar bir iktidar kurtarır mıyız kaygısıyla da demokratik ilerlemeyi, atılımları bu AB konusundaki hareketliliği durdurdular. Şimdi o kendi yarattıkları bataklıktan kendi üzerlerine üretilen siyasetin tasallutu altındalar. O bataklık şu; dini tartışmalar üzerinden politika üretilmesi. Bunu AKP kendi sağladı ve onu bertaraf da edemedi ve şimdi o bataklığa kendisini çekiyorlar. Bu son olaylar bunu gösteriyor ve bundan kurtarılacak gibi de ne yazık ki gözükmüyorlar. Tayyip Erdoğan basiretli bir lider vasfı sergileyemiyor. O açıdan Avrupalı dostlar buradayken şunu söyleyebilirim; önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, Türkiye’de belki çok daha hoşumuza gitmeyecek, çok daha sizi şaşırtacak, ‘Türkiye nereye gidiyor?’u çok daha net size sorduracak manzaralarla karşılaşabilirsiniz. Aman şaşırmayın, burası Türkiye ve Türkiye’de hiçbir değişim henüz yukarıdan aşağıya olan yönünün terk etmemiş durumda. Yukarıdan aşağıya değişimin empoze edilme alışkanlığı henüz bitmiş değil. Son cümlem; Bir azınlık olarak tekrarlıyorum: Türkiye’de Ermenilerin sorunları, din ada mı sorunu, şunlar bunlar evet gerçekten var. Ama bence gerçek anlamda Türkiye’nin sorunu çoğunlukların ve azınlıkların, hepsinin birden sahip olduğu demokrasi sorunudur. Gerçek anlamda demokrasi sorunudur.” ??? Hrant Dink, tam bir yıl önce buradaki seminerde Danıştay saldırısının ardından bunları söylemişti. Hrant artık aramızda yok. Hrant Dink cinayetinde ortaya çıkan bilgi ve bulgular, devletin çeşitli kurumlarının bu cinayetten en azından haberdar olduğunu ortaya koydu. Ciddi ihmalleri olan devlet görevlileri işbaşındalar… Bazı devlet görevlileri hâlâ sorgulanamamış durumda. Jandarma muhbiri olarak bilinen İğci’nin Hrant’ın öldürülmesini önceden haberdar etmesine rağmen hiçbir önlemin alınmaması hâlâ ciddi şekilde gündemde önemini koruyor… Hrant Dink tam bir yıl önce, Türkiye’nin ciddi bir iç gerginliğe gireceğine dikkat çekiyordu… Tam bir yıl sonra şimdi neler yaşıyoruz? ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) yaşayan son kurucu üyesi Prof. Ali Rıza Berkem, İÜ’de düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı. İÜ Edebiyat Fakültesi’nde gerçekleştirilen törene Berkem’in ailesi, meslektaşları, öğrencileri ve dostları katıldı. Törende konuşan Berkem’in damadı Dr. Zeynel Abidin, “Berkem laiklikten, Mustafa Kemal’in yolundan asla taviz vermezdi” diye konuştu. Berkem’in naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Erdoğan’a ilginç protesto ? Haber Merkezi Emekli hakem Sinan Er ve eşi Emine Nurten Er, AKP politikalarını ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ilginç bir yöntemle protesto etti. AKP ve yandaşlarına benzemek istemiyoruz diyen Emine Nurten Er, nüfus müdürlüğüne başvurarak ismindeki “Emine” kelimesini çıkarttırdı. “Emine Erdoğan’ın First Lady olarak Çankaya’da görmek istemiyoruz” diyen Er çifti, yurttaşları seçimlerde oy kullanmaya çağırdı. 114 kilogram eroin ele geçirildi ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Adliyesi’nde görev yapan bir savcıya yapılan ihbar üzerine Maltepe’de bir eve düzenlenen operasyonda, 114 kilogram eroin ele geçirildi. Olaya ilişkin gözaltına alınan 3 kişiden 2’si tutuklandı. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle