27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MAYIS 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL İktidar Yolundaki Sol’a İftira!.. Türkiye’de sol’un iktidara yürüyen en büyük partisinin ana muhalefet partisinin “laiklik” anlayışını, “din düşmanlığı” ile özdeşleştiren; ölçüsüz ve düzeysiz bir nitelemeyle, saldırgan bir üslupla onu karalamaya kalkışan Başbakan’ın aslında kendisi laikliği “din düşmanlığı” olarak algılamaktadır!.. PENCERE Kâbus!.. Hayırdır inşallah bir kâbus gördüm... Gözler açıkken kâbus görülür mü?.. ? Gördüğüm kâbusta “stratejik ortağımız” ABD Güneydoğu sınırımızda bize komşu olmuş... Kuzey Irak’ta PKK eşkıyasını himaye ediyor ABD, terör örgütüne kol kanat geriyor... Yine Kuzey Irak’ta “Müttefikimiz ABD” Türk askerinin başına çuval geçiriyor... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta medyamız bir tuhaf olmuş... En büyük medya grubumuz için, meydanlarda halk, “Satılmış” diye bağırıyor... İkinci büyük medya grubumuza siyasi iktidar el koymuş... Geriye kalan medya ise dinci... Bir milyona yakın dinci Fethullahçı gazete her gün bedava dağıtılıyor... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta futbol maçları çığrından çıkmış... Tribünler ve sahalar birbirine girmiş... Maçlarda can güvenliği kalmamış... Tribünler alev alev... TV’lerde konuşan uzmanlar futbolun artık kirlendiğini ve bittiğini söylüyorlar... Gazetelerde yazılar çıkıyor, kimi yazarlar “Batıya açılan pencere” Galatasaray’ı Fethullahçıların ele geçirmek üzere olduğunu yazıyorlar... Bu yoldaki öncülüğü Galatasaray Kaptanı Hakan Şükür yapıyormuş... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta takıyyeciler halk azınlığının oylarıyla Meclis çoğunluğunu ele geçirip iktidara el koymuşlar, devlet örgütlerinde dincilik yapıyorlar... Çankaya, ordu, üniversiteler, YÖK, yüksek yargı vb. bunların gözünde düşman kurumlar... Hiç kimseyle uzlaşmaya yanaşmıyorlar... AKP iktidarının tepesindeki kadrolar Atatürk’e düşman... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta 4.5 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’nde takıyyeci AKP’ye terörsüz bir ülke teslim edilmiş... 4.5 yıl sonra terör gemi azıya almış; Güneydoğu’dan her gün şehit haberleri geliyor... Ve medyamız çoğunlukla şehitleri görmezlikten geliyor... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta Türkiye bir folluk olmuş; dünyanın en yüksek faizini ödüyor, Borsa’nın yüzde 70’i yabancılar elinde, ekonomi düzeni IMF’nin avcunun içinde... Dış ve iç borç 4.5 yılda bilmem kaça katlanmış... Peki, çare?.. Çare yokmuş... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta dincilik, tarikatçılık, cemaatçilik Türkiye haritasında iki coğrafyaya egemen olmuş... Büyük kent varoşları... Kasabalar... Siyasi parti örgütleri, sendikalar, dernekler solda sıfır kalmış... Varoşlar ve kasabalardaki seçim sandıkları tarikat, cemaat ve dinci belediyelerin elindeymiş... Bunlar da AKP’yi destekliyorlarmış... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet dosyalarıyla yüklü takıyyeci iktidar kadroları dokunulmazlık koruması altında yaşıyorlarmış... 22 Temmuz’da seçilemezlerse ya da Meclis’te çoğunluğu yitirirlerse işleri bitikmiş... Diyorlarmış ki: Ne pahasına olursa olsun kazanmalıyız!.. Biz ABD’ye boşuna gebe kalmadık... Hayırdır inşallah... ? Gördüğüm kâbusta terör başkentimizin göbeğine taşınmış... Ulus’ta bomba... Ölüler... Yaralılar... Kollar.. bacaklar.. parçalanmış gövdeler... Dinciler kendilerine teslim edilen terörsüz Türkiye’de dehşeti başkente taşımışlar... Hayırdır inşallah... ? Uyandım.. Ve gördüm ki Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Samsun’da, Antalya’da, Manisa’da, öteki kentlerde yüzleri aydınlık, Atatürkçü, cumhuriyetçi, laik yurttaşlar meydanları doldurmuşlar... Diyorlar ki: Biz de varız!.. Hayırdır inşallah!.. Sabır Patlaması ÇARŞILARIMIZDA patlayıp masum insanlarımızı öldüren ya da yaralayan bombalarla Güneydoğu yollarında gencecik askerlerimizi şehit eden ya da sakatlayan mayınlardan hepsinin Amerikan markası taşıdığını ayrıca belirtmeye gerek var mı? Öldürücü silahların nasıl olup da ayrılıkçı çetelerin eline geçtiğini merak etmek çok mu önemli? Ya Kürt devletinin sorumlularına teslim edilip onlarca PKK’ye devredilmiştir ya da göz yuman nöbetçiler sayesinde Amerikan depolarından yürütülmüşlerdir. Olup bitenlerin Washington’un bilgisiyle, hatta göz yummanın ötesinde belki hoşgörüsüyle olabileceği bile akla geliyor. Ama bilinmesi gereken bir başka nokta var: Kuzey Irak’a yönelik askeri harekât yapmamış ya da yapacağı konusunda halk yığınlarına kesin söz vermemiş bir siyasal partinin şu seçimde oy alma şansı pek yoktur. luşturulmaya çalışılan Cumhuriyetçi güç birliğinin de iç politikayı büyük ölçüde belirleyen dış ilişkileri ABD ile AB arasına sıkışmışlıktan kurtarma hedefini açıkça ortaya koymadan başarılı olması beklenemez. Böyle bir güç birliği, Kemalist geleneğin bu bölgede Türkiye’ye kazandırmış olması gereken öncü rolü yeniden yüklenecek bağımsız bir dış politika çizgisini savunmak zorundadır. Bu açıdan bakınca, “Washington’un Büyük Ortadoğu Tasarımı’na karşıyız ve AB ilişkilerini ne pahasına olursa olsun tam üyelik tutkusundan kurtaracağız” demek yetmez. Her iki konuda daha somut ve daha inandırıcı tutumlarla ortaya çıkılmalıdır. Örneğin, Kuzey Irak konusunda sınır güneyindeki on beşyirmi kilometrelik bir şeridin terör sızmalarına karşı daha elverişli ileri savunma mevzileri kurulmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri’ne terk edilmesini ABD’den, önce dostça istemek ve bu kabul görmezse aynı amaçla askeri harekâta girişerek o bölgede konuşlanmak gibi bir formül ileri sürülebilir seçim kampanyasında. Örneğin, AB konusunda, onlar tam üyelik yerine sözde “ayrıcalıklı ortaklık” önermeden Ankara’da Türk çıkarlarına uygun bir “özel ilişki” modelinin geliştirilmesi ve Brüksel’e bunun önerilmesi savunulmalıdır seçim nutuklarında. ısacası, kabul etmek gerekir ki işsizliğe, yoksulluğa, sosyal güvencesizliğe karşı yürütülecek kampanyalar yanında, dış politika konusu bu seçimlerde daha öncekilere oranla müthiş bir ağırlık kazanmış olacaktır. Çünkü halk yığınları ABD ve AB karşısında boyun eğen, zillete düşen, başkalarının çıkarlarına hizmet eden bir dış politika çizgisinden bıkmış, sabrı taşarak duygusal bir isyan noktasına gelmiştir. AKP herhalde biliyordur, kendisine oy vermiş çok insan da bu isyanın içinde yer almakta. Güç birliğine katılanlar AKP iktidarına özellikle bu cenahtan yüklenmelidirler. mumtazsoysal@gmail.com O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU ydınlığın ufukta görünmeye başladığı Türkiye’de, artık bir bütünlük içinde gücünü ortaya koymaya karar vermiş olan sol, Türkiye’nin yarınlarını şekillendirebilecek bir çizgide emin adımlarla ilerliyor!.. Sol’daki liderliğin sergilediği tavır, bütünleşme içine giren sol’un Türkiye’de siyasal yönetimi üstlenmeye hazır olduğunu ortaya koyuyor!.. Sol liderlik, Türkiye’nin değişik alanlarda boy gösteren ve olumsuz etkileri giderek artan çok boyutlu sorunlarını çözebilecek bir kararlılık içinde görünüyor!.. Sol’un kararlılığı “Atatürk ilke ve devrimleri”nin savunuculuğunu üstlenen sosyal demokratlar, geçen dönemde iki parçalı Meclis’te muhalefet sıralarında, cumhuriyetin kazanımlarını hedef alan amansız saldırıların önünde durarak görevlerini yaptılar!.. Şimdi, yeni bir liderlik altında; ulusun ve ülkenin uğradığı yıkımların giderilmesi, yaraların sarılması ve ülkesel barışın sağlanması için atılacak adımları belirliyorlar!.. Soldaki siyasal oluşum; ayrım yapmaksızın toplumun tüm kesimlerini kucaklayarak, ülkeyi çok boyutlu ve kapsamlı sorunlardan arındırmak için harekete geçmekte kararlı görünüyor!.. Tüm halk katmanları ile kurum ve kuruluşların son beş yılda uğramış olduğu sistemli yıkımdan kaynaklanan sorunları çözmek için hazırlık yapıyor!.. Geçmişte sol’da farklı siyasal partilerin yeralması nedeniyle, önceki seçimlerde oy kullanırken ikilem içinde kalan sosyal demokrat düşüncede seçmenin önünde artık bir seçenek var!.. O da iktidar!.. Adres sorunu giderilmiş olan sol’un aydınlık Türkiye’yi yaratacağı inancı, kitlelere umut aşılıyor!.. Bu umut artık bir beklenti A O ye dönüşmüştür!.. Bu beklenti Türkiye’de liberal demokratları da sosyal demokratlara doğru, sol’a doğru yaklaştırmış, yakınlaştırmıştır!.. Görünen o ki; Türkiye’yi içinde bulunduğu siyasal yönetim açmazından kurtarmak için yola koyulan sol’a, liberal demokratlar da kısmi destek sağlayacaktır!.. Türkiye’de ulusal bilincin güçlenmesi önüne konmuş olan, dış kaynaklı iç destekli engellerin kaldırılması; geçmişteki yıkımların neden olduğu sorunların aşılması; toplumsal dayanışmanın sağlanması; Türkiye’nin yeniden çağdaşlık yörüngesine oturtulması; ancak sol’un iktidar olduğu bir Türkiye’de mümkün olacaktır!.. Türk toplumunu ikiye ayırıp karşıt gruplar haline getirmekten siyasal yarar uman Başbakan’ın, halk gücüyle iktidardan uzaklaşacağı günler yaklaşırken, giderayak yaptığı bu dayanaksız ve insafsız suçlama, toplum tarafından üzüntü, infial ve nefretle karşılanmıştır!.. Cumhuriyetin temel niteliklerini yok etmek isteyenlerin; onun tüm kazanımlarını inkâr edenlerin; cumhuriyetin değerlerini reddedenlerin; eleştiri kalkanı ardına sığınarak, dokunulmazlık zırhına sarılarak, kendi kişiliklerini yansıtan düzeysiz ifadelerle cumhuriyete, cumhuriyetin temel değerlerine, onun kurucusu “Yüce Önder”e dil uzatmaya yeltenenlerin; başbakan, bakan ya da müsteşar olduğu bir Türkiye’de, sol’un iktidar olmasından başka bir umut kalmamıştır. Çağdaş ve laik Türkiye’nin; “Atatürk İlke ve Devrimleri”nin savunulması, artık bu umudun gerçekleşmesine bağlıdır!.. Toplumun reddettikleri Türk toplumu bugün gerçek sorunlar yanında, siyasal iktidar tarafından üretilmiş yapay sorunlarla da karşı karşıyadır!.. Türkiye’de “laikliği” işine gelir şekilde yorumlamak; ona farklı tanımlar getirmek; ya da laikliği din karşıtlığı gibi göstermek bu yapay sorunlar arasındadır!.. Siyasal iktidarın yapay sorun çıkarma konusunda iyi yetişmiş elemanları vardır!.. Türkiye’de sol’un iktidara yürüyen en büyük partisinin ana muhalefet partisinin “laiklik” anlayışını, “din düşmanlığı” ile özdeşleştiren; ölçüsüz ve düzeysiz bir nitelemeyle, saldırgan bir üslupla onu karalamaya kalkışan Başbakan’ın aslında kendisi laikliği “din düşmanlığı” olarak algılamaktadır!.. Ne var ki geçmişte üstlendiği; ancak konumu nedeniyle bugün sahiplenmekten çekindiği bu algılamayı başkalarına yakıştırmaktadır!.. Türkiye’nin sinesine; şairin(*) dizelerinde belirttiği gibi “kara saplı bir bıçak gibi” saplanan Başbakan’ın bu nitelemesi, yalnızca ona karşı olanları değil; oylarıyla onun ardında duran yurttaşları da yüreğinden yaralamıştır. Gelinen nokta Gelinen son noktada Türk halkı demokrasi özlemi yansıtan bir girişimle siyasal iktidarı dışlamıştır!.. Başlayan bir uyanış, bir umut dalgası gibi tüm ülkeye yayılmıştır. Kuşku yok ki aynı uyanış seçim sandıklarına da yansıyacaktır!.. Halk; ancak karanlıklar içinde yaşama şansı olan çağdışı bir ideolojinin dayatmalarına bugün olanca gücüyle karşı koymaktadır!.. Türkiye’de sol iktidar özlemi giderek artmaktadır!.. Üzerinde yaşadığımız topraklarda özgürlüğe nasıl kavuştuğumuzu görmezden gelenler; çağdaş bilim yerine “dini”; özgür aklın yerine “inancı” koymaya kalkanlar, Atatürk ilke ve devrimlerini, Cumhuriyet’in kazanımlarını kabullenemeyenler, onun temel değerlerini benimsemeyenler, 22 Temmuz’da hak ettikleri sonuçla karşı karşıya kalacaklardır!.. 22 Temmuz sonrasında doğacak gün; Türkiye için yepyeni bir gün olacaktır!.. Sol’un özlenen iktidarı gerçekleştiğinde; Türkiye aydınlık günlere kavuşacaktır!.. (*)Bedri Rahmi Eyüboğlu K CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle