Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr TÜSİAD Başkanı Yalçındağ’a göre ülke sosyal açıdan ciddi bir gerileme tehlikesiyle karşı karşıya 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN ‘Çağlayan en özlü ifade oldu’ ‘ Türkiye sosyal açıdan ciddi bir gerileme tehlikesiyle karşı karşıyadır. 21. yy başında hâlâ kız çocuklarını okutmayan, töre cinayetlerinin önüne geçemeyen, din kültürünü kadının toplumdaki yerini bugünkünden daha geri bir noktaya itmek üzere kullanan zihniyetin toplum üzerindeki egemenliğinin kırılmak şöyle dursun daha da artmasından endişe eder hale geldik... ÖZLEM YÜZAK CEMİL CİĞERİM AKP Döneminin Ekonomisi Cumhurbaşkanlığı seçimi ile yoğunlaşan siyasi mücadelenin belirleyici tek gündem olduğu şu günlerde, bu haftaki Ekonomi Politik’in konusunu 20022006 AKP döneminin ekonomisine ayırmayı uygun buldum. Türkiye ekonomisinin söz konusu dönemine ilişkin bir değerlendirme yazısının daha kapsamlı bir boyutta olması gereğinin farkındayım. Ancak bir köşe yazısının sınırları içerisinde de olsa, AKP döneminin belirleyici özelliklerinin bir kere daha vurgulanmasının önemli olduğunu düşünüyorum. ??? AKP iktidarı, küresel piyasalarda olağanüstü bir genişleme ve parasal gevşeme konjonktürünün yaşandığı bir döneme denk geldi. Küresel finans piyasalarında gelişmekte olan ülkelere aktarılan net sermaye, 1997 Asya krizi sonrasındaki yıllık 80 milyar dolar düzeyinden, 2006’da 430 milyar düzeyine değin tırmandı. Bir yandan da petrol fiyatlarındaki artışın getirdiği şişkinlik ve faiz oranlarındaki gerilemeyle birlikte dünya ekonomileri çok geniş likidite olanaklarına kavuştu. AKP yönetimi, aslında IMF’nin hemen 2001 krizi sonrasında çizmiş olduğu makroekonomik programa harfiyen uyarak Türkiye’yi dış dünyaya yüksek reel faiz sunan bir spekülasyon cenneti olarak pazarladı. Reel faizler küresel piyasalarda yüzde 34 düzeyine gerilemiş iken, Türkiye uluslararası finans sermayesine yüzde 10’un üzerinde reel faizler ve dolar bazında yüzde 30’lara varan reel getiri olanakları sunmaya devam etti. Bunun neticesinde Türkiye’nin dış borçları hızla artırıldı. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, Türkiye’nin dış borç stoku AKP iktidarı döneminde 130 milyar düzeyinden 207 milyara çıktı. Yani AKP, 4.5 sene içerisinde Türkiye’nin bütün Cumhuriyet tarihi boyunca biriktirmiş olduğu dış borcun yarısı kadar net yeni borçlanma yükü getirdi. Dolayısıyla, merkezi yönetimin bütçe açığının yerini cari işlemler açığı; “iç” borçlanmanın yerini ise “dış” borçlanma aldı. Türkiye’ye akmakta olan sıcak finansal sermaye girişleri sonucunda Türkiye şimdiye kadar görmediği bir döviz bolluğuna kavuştu. ABD Doları’nın reel fiyatı dönem boyunca neredeyse yarı yarıya geriledi. Borçlanmayı temel amaç edinen bu ekonomik yaklaşım sonucunda, Türkiye dış ticaretinde olağanüstü açıklar yaşayan ve üretim olanaklarının da doğrudan doğruya yurtdışı sıcak para girişlerine bağımlı hale getirildiği bir konjonktüre sürüklendi. Türkiye’nin milli geliri, dış kaynak girişi olduğunda büyüyen, aksi halde daralan; sermaye çıkışı tehdidi altında da siyasi iradesinin uluslararası finans sermayesinin kaprislerine bağımlı hale getirildiği bir yapıya büründü. Bu dönemde “enflasyonu düşürmek” ve “borçları çevirmek” makroekonomi idaresinin başlıca hedefleri olarak duyuruldu. Aslında özü itibarıyla yerli ve uluslararası finans kapitalin özlemlerini yanıtlayan bu hedeflere ulaşmak pahasına emek gelirleri geriletildi ve işsizlik yaygınlaştı. Büyüme hızındaki (biraz da resmi istatistiklerin makyajlanmış verileri yardımıyla) göz kamaştırıcı kazanımlara karşın reel ücretler gerilemesini sürdürdü. İşsizlik oranı ise 2001 krizi sonrasındaki düzeyini korudu ve iş arama olanaklarının giderek yitirildiği yapısal bir soruna dönüştü. AKP’nin beş yıllık iktidar dönemini tek cümleyle özetlemek gerekirse, “AKP iktidarının temel işlevi IMF güdümünde sürdürülen neoliberal programın Türkiye’de yerleştirilmesinin perçinlenmesi olmuştur” tespitini yapmamız gerekmektedir. Bilindiği gibi, Türkiye ekonomisi 1998’den bu yana, IMF ile imzalanan yakın izleme anlaşması dahilinde, bizzat IMF tarafından yönlendirilmektedir. TÜPRAŞ, Türk Telekom, kamu bankaları gibi büyük özelleştirme projelerinin hayata geçirilmesi ve “sağlıkta dönüşüm”, “kamu yönetimi” vb. yasa tasarıları ile başta enerji ve şeker olmak üzere, temel ürün piyasalarının üst kurullar idaresine verilmesini öngören neoliberal “yönetişim” modelleriyle idare edilmesi, AKP iktidarının Meclis çoğunluğunu ele geçirdiği koşullarda sağlanabilmiştir. Dolayısıyla aslında Türkiye, özellikle 1998’den bu yana, IMF’nin “standby niyet mektubu” gibi belgelerde belirlemiş olduğu iktisadi/siyasi hedefler aracılığıyla yönlendirilmektedir. Özetle vurgulamak gerekirse 1998’den bu yana geçen sürede çeşitli partiler iktidarda bulunmuş, ancak “hüküm etmek” işlevini IMF’ye terk etmişlerdir. İktidar olmak ile “hüküm etmek” arasındaki fark AKP döneminde de daha da belirginleşmiştir. ‘ Yalçındağ ’ SAMSUN Genelkurmay’ın 27 Nisan açıklamasının ardından erken seçim çağrısı yapan TÜSİAD, bu kez de hem iktidara hem de muhalefet partilerine önemli mesajlar verdi. “Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ile yaratılan fiili durum, demokratik teamüllere uygun değildir. Türkiye her türlü sorununu demokrasi içinde çözme gücüne sahiptir. Öte yandan, karşı karşıya olduğumuz fiili durumun kökeninde, iktidar partisinin, toplumda gitgide yükselen ve Karşı karşıya olduğumuz fiili durumun kökeninde, iktidar partisinin, yükselen laik rejimi koruma kaygısını dikkate almaması yatıyor. TÜSİAD’ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almamasının yattığını da söylemeliyiz” diyen TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Çağlayan mitinginin bunun en özlü ifadesi olduğunu söyledi. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Başkanlar Konseyi’nin Samsun’daki toplantısında konuşan Arzuhan Yalçındağ, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini laiklik ve demokrasinin ayrılmaz bütünlüğü oluşturmaktadır. Biri lehine diğerinden fedakârlık etmemiz düşünülemez. Türkiye, tansiyonu düşürerek ve millet iradesini yenileyerek bu süreçten sağlıklı bir biçimde çıkabilir” diyerek gelinen ortamda bu nedenle erken seçimin zorunlu hale geldiğini vurguladıklarını söyledi. Gerilimin tüm yurt geneline yayılmaması için siyasi partilerin samimi bir gayret içinde olması gerektiğine dikkat çeken Yalçındağ, “Bu ’ sürecin sağlıklı geçmesinin, tüm gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi ülke için de bir yenilenme ve atılım vesilesi olabilmesinin belirli koşulları var. Bu koşullar yerine geldiği takdirde, Türkiye’nin, seçim sonuçlarından bağımsız olarak çok şey kazanacağına inanıyoruz” dedi. Yalçındağ, koşulları da şöyle sıraladı: “Ülkeyi gerilime sürüklemekten kaçınan, seviyeli bir siyasi propaganda süreci, geçmişe değil Türkiye’nin geleceğine odaklanan tartışma zemini, liderine değil ülkesine hizmet kapasitesine göre belirlenmiş milletvekili adayları.” TÜPRAŞ ÖZELLEŞTİRMESİNE HAPİS YOLU Kilci’ye dava ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Başkan Yardımcısı Osman Demirci ve Sermaye Piyasaları Daire Başkanı Mehmet Şükrü Doğan hakkında, “Tüpraş’ın yüzde 14.76’sının satışına ilişkin gerekli duyuruları yapmayarak görevde keyfi davrandıkları’’ gerekçesiyle 8’er aydan 4 yıl 6’şar aya kadar hapis istemiyle dava açtı. Tüpraş’ın yüzde 14.76’sının kamuoyuna açıklama yapılmadan satışı sonucu, daha sonra yapılan özelleştirmedeki fiyata göre 752 milyon dolarlık zarar ortaya çıkmıştı. Edinilen bilgiye göre, başsavcılık, Petrolİş Sendikası’nın, Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ’nin (Tüpraş) özelleştirilmesi sırasında keyfi davrandıkları gerekçesiyle sanıklar hakkında yaptığı suç duyu ? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sının satışında keyfi davrandıkları için ÖİB başkanı ve yardımcısına dava açarak 8’er aydan 4 yıla kadar hapis cezası istedi. rusu üzerine başlattığı soruşturmayı tamamladı. Sanıklar hakkındaki dava, Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. İddianamede, Tüpraş’ın satışına ilişkin kararın Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından 7 Ocak 2005 tarihinde kamuoyuna açıklanması gerektiği halde açıklanmadığı, Global Menkul Değerler AŞ’nin de Tüpraş’ın yüzde 14.76 orandaki hissesini satın almak üzere 28 Şubat 2005 tarihinde Özelleştirme İdaresi’ne başvurduğu belirtildi. 1 MAYIS KUTLAMASI Oğuz Satıcı, yüksek tansiyonlu siyasi gelişmeler yüzünden 1 Mayıs’ın unutulmaması gerektiğini belirterek “Ekonominin fedakâr neferlerinin bayramını kutluyorum” dedi. Satıcı: Türkiye’nin krize girme lüksü yok MURAT GÜLDEREN MEHMET MENEKŞE G Ü N Ü N İ Ç İ N D E N En değerli marka Ford Brandfinance ve Capital dergisi işbirliği ile gerçekleştirilen “Türkiye’nin En Değerli Markaları’’ araştırması sonuçlandı. Türkiye’nin en değerli markası 2.28 milyar YTL’lik marka değeri ile Ford Otomotiv oldu. Ford’u 1.95 milyar YTL’lik marka değeri ile Turkcell ve 1.9 milyar YTL’lik marka değeri ile Petrol Ofisi izledi. Araştırmada, 20022006 yılları arasındaki 5 yıllık dönemi kapsayan net satış hasılatı rakamları ve net faaliyet kârlarına göre 211 kuruluşun değerlendirildiği belirtildi. Araştırma genelinde en fazla sayıda değerli markaya sahip sektörlerin 21 şirket ile gıda, 17 şirket ile tekstil, 15 şirket ile ev eşyaları, 14 şirket ile perakende ve 12 şirket ile bankacılık olarak gerçekleştiğine dikkat çekildi. AMASYA Türkiye’nin kritik ve hassas bir süreçten geçtiğini söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, özel sektörün 120 milyar dolara yakın kur riski olduğunu ve Türkiye’nin herhangi bir nedene bağlı olarak krize girme gibi bir lüksü bulunmadığını söyledi. Satıcı “Bunun sonucunu sadece iş dünyası değil, herkes eşit oranda öder. Herkes bu davranışlarını hesap ederek kurmalıdır” dedi. ? TİM Başkanı Satıcı, nisan ayı ihracatının geçen yıla göre yüzde 28 artışla 8.2 milyar dolar olduğunu açıkladı. Satıcı, aylık ihracat rakamları için Amasya’da düzenlenen toplantıda Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili tavırlarının demokrasiden, uzlaşmadan yana olduğunu belirterek “Gün uzlaşma ve birlikte davranma, hep beraber laik demokrasimize sahip çıkma günüdür. Biz Cumhurbaşkanlığı makamının Atatürk ilke ve inkılapları, anayasamız ve toplumun öz değerleri ne uzak bir anlayışla yönetilemeyeceğini düşünüyoruz” dedi. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin rakamlarına göre nisan ayı ihracatı geçen yıla göre yüzde 28.1 artışla 8 milyar 213 milyon dolar olarak gerçekleşti. İlk dört aylık ihracat yüzde 25.79 artışla 31 milyar 339 milyon dolar oldu. 12 aylık ihracat ise yüzde 22.99 artışla 92 milyar dolar 199 milyon dolara çıktı. Buna göre 12 aylık ihracat rakamlarının 92 milyar dolara ulaştığını kaydeden Satıcı, 100 milyar dolarlık ihracat hedefine yalnızca 8 milyar dolar kaldığını belirtti. ABABD tek pazarına ilk adım ABD Başkanı George W. Bush, AB dönem başkanı Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun bir araya geldiği bu yılki ABABD zirvesi, “Atlas Okyanusu’nun iki kıyısındaki tek pazar”a doğru atılan ilk adımlara da sahne oldu. Daha çok ekonomi üzerine odaklanan gündem çerçevesinde, taraflar arasındaki yatırım ve ticaret kurallarının uyumlaştırılması amacıyla daimi bir ekonomik konsey kurulması ve hava taşımacılığının serbestleştirmesini öngören anlaşma buna örnek gösteriliyor. Konsey, ilaç ve otomobillerin güvenlik testleri ya da fikri mülkiyet hakları gibi 40 alanda uyguladıkları işlemleri uyumlaştıracak ve azaltacak. “Açık Semalar Anlaşması”da ABD ve AB’nin kendi şirketlerine tanıdığı imtiyazları bir yıl içinde kaldıracak ve şirketler istedikleri havaalanından kalkış hakkına sahip olacak. Böylece hava taşımacılığı ucuzlayacak. Chavez IMF’den çıktı, petrole el koydu Ekonomi Servisi Venezüella hükümeti, Washington merkezli kuruluşlar olan IMF ve Dünya Bankası’ndan ayrılacağını açıkladı. Özel ve yabancı sermayenin elinde olan son petrol yataklarını da kamu denetimi altına aldı. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, 1 Mayıs İşçi Bayramı ile ilgili kutlamalarda yaptığı konuşmalarda, ABD “emperyalizmi”nin ağırlıkta olduğu kurumlara artık ihtiyaçları olmadığını söyledi. Chavez, “Washington’a gitmek zorunda değiliz... Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’ndan çıkışımızı somutlaştırmak istiyorum” dedi. Chavez, Latin Amerika’nın genelinde süren fakirlik için bu organizasyonların yaklaşık 10 yıllık sıkı bütçe kontrolü reçetelerini, özelleştirmelerini ve açık piyasa uygulamalarını suçluyor. Chavez AKP Döneminde Türkiye Ekonomisi Reel Milli Gelir (GSMH, Milyar YTL) Enflasyon Oranı (TÜFE, %) Reel Döviz Kuru Endeksi (YTL) İmalat Sanayi Reel İşçi Ücret Endeksi Kamu İmalat San. Özel İmalat San. İşsizlik Oranı (%) Merkezi Yönetim Bütçe Açığı / GSMH (%) Merkezi Yönetim İç Borç Stoku (Milyar $) Merkez Yönetim İç Borç Stoku / GSMH (%) Toplam Dış Borç Stoku (Milyar $) Dış Borç Stoku / GSMH (%) Cari İşlemler Dengesi (Milyar $) Cari Denge / GSMH (%) 2002 116.3 44.9 100.0 100.0 100.0 10.4 14.3 58.0 56.3 118.5 59.3 9.8 4.9 2006 154.3 9.6 55.1 103.5 103.3 9.9 0.8 173.1 43.7 206.5 50.4 31.7 7.9 BP, Conoco Phillips, Total ve Statoil gibi uluslararası şirketlerin işlettiği petrol yatakları Ulusal Petrol Şirketi denetimine girdi. Kaynak: TC Merkez Bankası veri dağıtım sistemi (www.tcmb.org) ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Ericek Köyü’ne ödül Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin düzenlediği 6. Altın Pusula Büyük Ödülü’nü Bursa Ericek Köyü Erozyon Önleme Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi kazandı. Metro Group’tan yapılan yazılı açıklamada, 116 projenin başvurduğu Altın Pusula yarışmasında, sürdürülebilir ekonomik kalkınma modeli sunan Ericek Köyü Erozyon Önleme Amaçlı Kırsal Kalkınma Projesi’nin, jüri tarafından büyük ödüle layık görüldüğü ve en değerli proje seçildiği belirtildi. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Pamuklu mensucat ÖİB’den kaçırıldı CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nca yeniden Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na (ÖİB) devrine karar verilen Manisa Pamuklu Mensucat Fabrikası arsasının, “apar topar” Hollandalı bir firmaya 46 milyon YTL’ye satıldığını açıkladı. İstanbul’da fiyatlar arttı İstanbul Ticaret Odası’nın 1995 bazlı İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi’ne göre, perakende fiyatlarda nisan ayında yüzde 3.41, toptan fiyatlarda yüzde 0.66 artış kaydedildi. Nisan ayı değişim oranlarına bakıldığında, gıda harcamaları grubunda yüzde 0.98 artış yaşandı. Ev eşyası harcamaları grubu yüzde 0.28 artış gösterdi. Giyim harcamaları grubunda yüzde 32.58 artış kaydedildi. Sağlık ve kişisel bakım harcamaları grubu yüzde 0.43 arttı. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), bünyesinde TÜSİAD ve diğer bütün SİAD’lar ile Sektörel Dernekler Federasyonu’nu toplayan bir oluşum. 9 bin işveren TÜRKONFED üyesi, yıllık cirosu ise yaklaşık 145 milyar dolar. İşte ekonominin nabzını deyim yerindeyse elinde tutan bu etkin kuruluş, dün Samsun’da gerçekleştirilen Başkanlar Konseyi’nde hem hükümeti hem muhalefeti topa tuttu; hem de Genelkurmay’ın muhtırasını eleştirdi. TÜRKONFED’in bildirisini kısaca özetlersek şu öğelerin ön plana çıktığını görüyoruz: 1) Türk demokrasisi ergenlik çağını çoktan geride bırakmıştır. Sivil toplumun laik demokrasimizi yaşatma refleksini barışçı bir yoldan ifade eden Tandoğan ve Çağlayan mitingleri, gerekli olgunluğa vardığımızın açık bir göstergesidir. Hangi gerekçeyle ve ne kadar iyi niyetli yaklaşım Bu da İş Dünyasının Muhtırası larla olursa olsun, seçilmiş hükümete hâlâ muhtıra verilebiliyor olmasını demokrasi açısından içimize sindiremiyoruz. 2) Demokrasi, çoğunluğun azınlığa istediğini dikte ettiği bir yönetim tarzı değildir. Laiklik konusunda toplumun geniş kesimlerinde uzun süredir var olan ve gitgide artan endişe, hükümet tarafından açıkça göz ardı edilmiştir. İktidar partisinin üst yönetiminin, parti içi dengeleri ülke dengelerine tercih etmesi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde uzlaşma arayışını yeterli seviyede sergilememiş olması, bugünkü sıkıntılı durumun temel sebepleri arasındadır. 3) Ana muhalefet partisinin, Cumhurbaşkanlığı seçimi hususunda gerginlikten siyasi rant elde etme çabası da aynı şekilde yadırgatıcıdır. Özellikle Anayasa Mahkemesi’ne, vermesi gerektiği kararı tebliğ edip, “aksi takdirde çatışma çıkar” diyen ana muhalefet partisinin, demokrasinin güçler ayrılığı prensibini içine sindirmemiş olduğu da açıkça ortaya çıkmıştır. Samsun’daki toplantıda, gerek TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ gerek TÜRKONFED Başkanı Celal Beysel gerekse diğer SİAD başkanları ile bol bol sohbet etme fırsatımız oldu. Hepsinin birleştiği ortak nokta özetle şu: “Derhal erken seçime başvurarak, milli iradenin yeniden oluşmasını acilen sağlamak. Bu gerçekleşmezse ekonomi kaybedecek, Türkiye kaybedecek. Yine kriz ve ekonomik kayıp istemiyoruz ” Evet iş dünyası deyim yerindeyse patlamaya hazır bomba gibi. İktidarın dini kullanarak gerçekleştirdiği suiistimal ve laik yapıyı zedeleyici tutum ve sözlerinden tedirgin. Zaten bunu da TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, “Türkiye sosyal açıdan ciddi bir gerileme tehlikesiyle karşı karşıyadır. 21. yüzyılın başında, hâlâ kız çocuklarını okutmayan, onları evine kapalı bir hayata yönlendiren, töre cinayetlerinin önüne geçemeyen, din kültürünü, kadının toplumdaki yerini bugünkünden daha geri bir noktaya itmek üzere kullanan zihniyetin toplum üzerindeki egemenliğinin, kırılmak şöyle dursun, daha da artmasından endişe eder hale geldik” sözleriyle açıkça ortaya koydu. Ancak sanırım işlerin boyutunun daha da artarak ekonomik dengelerin altüst olacağı endişesi birçok sanayicide çok daha ağır basıyor. “Ekonominin gi dişatını nasıl görüyorsunuz” sorumuza aldığımız yanıtlar ise çok farklı. Bir kısmı AKP iktidarının ekonomiyi makro anlamda düze çıkardığını ve zaten mikro anlamdaki düzenlemelerin bundan sonra başlamasını öngördüklerini belirtirken bir kısmı da sektörler bazında ulusal stratejilerin hâlâ oluşturulamamış olması, kayıt dışının artması, cari açık, işsizlik konularında hükümetin ciddi bir başarısızlık içinde olduğunu vurguluyor. İş dünyasını dinlerken ne yazik ki şu soru aklıma takılıyor: İşler bu noktaya gelmeden ve muhtıraya gerek olmadan iş dünyası da biraz daha sağduyulu davranarak hükümetin siyasi icraatlarından, dinci kadrolaşmadan duyduğu rahatsızlığı çok daha net biçimde ortaya koysa, iktidara yönelik toplumsal baskı daha yakın ve üst düzey çevrelerden dile getirilse acaba bugün ne kadar farklı bir sürecin içinde olurduk? CUMHURİYET 13 K