27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Anayasa paketine sert eleştiriler yönelten Prof. Teziç, iktidara ‘rejim krizi çıkar’ uyarısı yaptı 7 Otoriter rejime davetiye ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa paketini eleştirerek “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine yönelik yapılan düzenleme Türkiye’de otoriter rejime davetiye çıkarma sonucunu doğurur. Çok tehlikelidir... Krize çok açık rejimlerdir bunlar. Türkiye koşullarında hiç önerilmemesi gereken bir rejimdir hem başkanlık hem yarı başkanlık” dedi. YÖK Genel Kurulu, dün Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlığında toplandı. Toplantıya verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Teziç, “Anayasa değişikliği paketini nasıl değerlendiriyorsunuz’’ sorusu üzerine, anayasa değişikliğini “çok aceleye getirilmiş, gayri ciddi bir çalışma’’ olarak nitelendirdi. “Üzerinde uzun uzun tartışmalar yapılacak bir süreçten geçmesi gerekirdi en azından’’ diyen Teziç, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanının halk tarafın GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Yeni Baş Ağrılarımız... Cumhurbaşkanı seçimi oylamaları ve öne alınan seçim tartışmalarının kuru gürültüsü arasında internete sansür yasası, Türk Hukuku’nun bir parçası olduruluverdi. Giderayak bu sansürcü yaklaşım yetmezmiş gibi nükleer santralların önünü açan tasarı da yasalaştırıldı. Türkiye’nin kendi alanlarında en çok tartışılır durumdaki konularına oy çoğunluğu kullanılarak getirildiği sanılan çözümler, yeni baş ağrıları olarak gündeme giriverdi. ??? İnternet sansürünü öngören tasarılar 17 Şubat 2007 günü bu köşede “Sansür Kapıyı Çalarken” başlıklı yazıyla irdelenmişti. Adalet Komisyonu’na indirilen iki tasarıdan Ulaştırma Bakanlığı’nın hazırladığı taslaktaki görüşler ağır bastığı için yasalaştırılanı da o oldu. Peki ne değişti dersiniz.. söylenebilecek tek şey “Ad değişikliği yapılmış oluşudur” denebilir. “Bilişim Güvenliği Başkanlığı” adı “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” yapılmıştır. Ama yetkileri azaltılmadığı gibi arttırılmıştır. Anayasada, konuyla ilgili iki madde yer almaktadır. İnternet gazeteciliği yönünden bakarsanız, “Basın Hürriyet” başlıklı 28’inci maddeyi; haberleşme yönünden bakarsanız, “Haberleşme Hürriyeti” başlıklı 22’nci maddeyi görürsünüz. 28’inci madde “Basın hürdür, sansür edilemez” diye başlar. 22’nci maddenin ilk fıkrası da şu kuralı öngörür: “Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.” Her iki maddede anayasada öngörülen kimi durumlarda yayını engelleyebilecek tek yetkinin, kararı verecek olan yargıca tanındığı açıkça yer alır. Geçikmesinde sakınca bulunan durumlarda da “kanunla yetkili kılınan mercinin” uygulama yapabileceği belirtilmektedir. Bu yetkili merci, daha önce çıkarılan yasalarda “Cumhuriyet savcıları” olarak belirlenmiştir. Böylece yürütmenin müdahalesinin önü kesilmiştir. Ancak, kabul edilen 5651 Sayılı Yasa, devreye, bir sansür kurulu olarak çalışması öngörülen Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nı sokmuş, bir yandan başkanlığın kendi yetkilerini kullanmasını, öte yandan da yargıçlara ya da Cumhuriyet savcılarına talimat niteliğinde bildirimlerde bulunmasını olanaklı kılmıştır. Yargıçların kararlarını, başkanlığa göndermesi zorunluluğu da “yargı bağımsızlığı” tartışmasına yeni bir boyut kazandırmıştır. ??? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, görevini “tarafsız” tanımıyla getirilen yeni bakana bırakmadan nükleer santralların kurulmasının ve işletilmesinin önünü açan yasayı, bütün itirazlara karşın çıkarmayı başardı. Oysa yıllardır taslak ve tasarı olarak bekletilen yasa, başta da belirtildiği gibi en çok tartışılan ve halkı en çok tedirgin eden bir girişim olarak değerlendirilmişti. Nükleer enerji konusundaki uzmanlar, doğal olarak santralların kurulması görüşünü savunuyorlardı. Sağlık, çevre ve insan yaşamıyla ilgili öteki uzmanlar ise endişelerini dile getirerek karşı çıkıyorlardı. Başka konularda olduğu gibi nükleer enerji konusunda da oydaşma sağlanmadan ve dayatma ile oldubitti yöntemiyle sonuca ulaşıldı. Nükleer santral kuranlara devletin 15 yıl enerji alım güvencesi de yasada yer aldı. Oysa benzer bir yöntem doğalgaz santralları için de uygulanmış ve devletin katrilyonları havaya savrulmuştu. Şimdi gözler yeniden Çankaya’ya çevrilmiş durumda. ??? Cumhuriyet mitinglerinden biri de yarın İzmir’de gerçekleşecek. Laik Cumhuriyetten, Atatürk devrim ve ilkelerinden yana olanlar bir kez daha güçlerini ortaya koyacaklar. İstanbul’dayız ama gönlümüz ve aklımız İzmir’de olacak. ‘Amaç devleti de ele geçirmek’ Cumhurbaşkanının tarafsızlığı üzerinde çok durulduğunu, bunun her zaman istendiğini kaydeden Teziç, “Taraflı, partili birinin devlet başkanı makamına oturması Türkiye’de bütün sistemi altüst eder. Partili olmaya doğru giden bir istek var. Bugün parlamentodaki siyasi çoğunluk sadece siyasi iktidarı değil ama devlet iktidarını da ele geçirmek istiyor. Düzenleme budur’’ değerlendirmesini yaptı. dan seçilmesine yönelik yapılan düzenleme Türkiye’de otoriter rejime davetiye çıkarma sonucunu doğurur. Çok tehlikelidir. Halk tarafından seçilmesi çok tehlikelidir. Çünkü, halk tarafından seçilecek izlenimi verdiği zaman adayları kim belirleyecek? Parti liderinin sunduğu aday seçilecek. Bu, demokratik bir seçim mi olacak? Bu çok ayrı bir sistemdir. ri bir dönemde askeri darbelerden başlarını alamamışlardır. ABD dışında uygulaması yoktur. Parlamenter rejimlerin ulusal özellikleri anayasaya yansır. Her ülkenin özelliği parlamenter rejimine yansır. Parlamenter rejimlerin özelliği de krizleri çözebilme konusunda pek çok anayasal fırsatı sunmuş olmasıdır. Yarı başkanlık sistemi Fransa’da uygulanan bir model olup, 10. yılında kriz yaşamış bir rejimdir. Krize çok açık rejimlerdir bunlar. Türkiye koşullarında hiç önerilmemesi gereken bir rejimdir hem başkanlık hem yarı başkanlık. Bu kadar kısa zamanda, 1015 günlük bir kısa zaman diliminde bu kadar ciddi konular sonuçlandırılamaz. Sonraki sorunları yaşamamak için ben bir anayasacı olarak bu hatırlatmayı yapmak istiyorum.’’ Değişiklik aceleye getirildi Bir gazetecinin “Peki bu darbeye mi neden olur’’ sorusu üzerine Teziç, “Darbe kelimesini kullanmak istemiyorum, rejim krizini tercih ediyorum’’ dedi. Teziç, şöyle konuştu: “Devlet başkanı yetkileri ayrı ele alınır, yasama organları yetkileri ayrı. Yargının bağımsızlığı başka bir biçimde gündeme getirilir. Yarı başkanlık diyorsanız onun da dev Darbeler kaçınılmaz oldu Başkanlık sistemi yalnız ABD’de uygulanabilmektedir. Tarihi özellikleri vardır bu rejimin. Latin Amerika ülkeleri bu sisteme özendikle let başkanı yetkileri ayrıdır. Sonra halk tarafından seçildiği zaman devlet başkanı artık tarafsız bir devlet başkanı değildir. Partili bir devlet başkanı söz konusudur. Hakem rolünü oynayacak bir devlet başkanı yoktur ortada. ABD’de başkan bir partinin adamıdır. Ama ABD’de aday seçimi ön seçim yoluyla bir buçuk yıl öncesinden başlar. Parti üyesi olmayanların da katıldığı bir süreçte başkan adayı belirlenir. Çok değişik bir yapısı vardır bu sistemlerin. Bugün bize önerilen sistemin anayasa hukukunda bir adı yoktur. Bu aceleye getirilmiş bir yasak savmadır. Halk tarafından seçtirilerek güya demokratiklik sağlanmak isteniyor. Hayır, bu biçimiyle halk tarafından devlet başkanı seçilmesi aldatmacasına kimse girmesin.’’ Teziç, “Tavsiyeniz ne olur’’ sorusu üzerine ise “Bir an evvel bu süreci durdurup yürürlükteki sistemimizle seçimleri yapalım. Ondan sonra konu tartışılır’’ yanıtını verdi. 27 MİLYON YOK SAYILIYOR Siyasi partiler kota uygulamazken ‘söz verme’ taktiğine başvuruyorlar Çocuklar parti programlarında ‘es geçiliyor’ FİGEN ATALAY Kadına yine yer yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Siyasi partiler, kadın milletvekili adaylığı konusunda kota uygulamazken, sayıca fazla kadının aday yapılacağı vaadinde bulunuyor. AKP, 40 kadına seçilebilecek yerlerden listede yer vereceğini bildirirken CHP de, “en geniş katılımın sağlanacağını” belirtiyor. Kadınlara özel kontenjan uygulayan tek parti ise ANAVATAN oldu. CHP, adayları belirlerken kadın kotası uygulamıyor. Ancak listelerde kadınların “en geniş katılımının sağlanacağı” belirtiliyor. CHP lideri Deniz Baykal’ın partinin yeni vitrininde kamuoyunun yakından tanıdığı bazı kadınlara yer vereceği belirtiliyor. CHP, aday adaylarının başvuru ücretiyle ilgili olarak kadınlara özel bir indirim uygulamıyor. AKP de kadın adaylarla ilgili kotaya karşı çıkan partilerin başında geliyor. Kadın adaylar için başvuru ücretinde herhangi bir indirime gidilmezken 40 kadar kadının milletvekili seçilebilmesi için listenin üst sıralarında yer alacağı belirtiliyor. Demokrat Parti çatısı altında seçime girecek ANAVATAN’ın tüzüğünde kadınlara üçte bir oranında kontenjan tanınması öngörülüyor. DYP ile eşit oranda aday belirleyecek olan ANAVA Türkiye’nin 27 milyonluk çocuk nüfusu, pek çok ülkenin nüfusundan kat kat fazla. Buna karşın çocuk, ne haklarıyla ne de varlığıyla birey olarak kabul ediliyor. Genel seçimlerin yaklaştığı bugünlerde siyasi partilerin programlarında da çocuğa yer verilmiyor. Bu kapsamda Gündem: Çocuk! Çocuk Haklarını Tanıtma, Yaygınlaştırma, Uygulama ve Uygulamaları İzleme Derneği’nce “Genel seçimler öncesi siyasi parti programlarında çocuğun yeri” başlıklı bir araştırma yapıldı. Araştırmadan çıkan genel tespitler şöyle sıralanıyor: Bazı siyasi partiler, parti programlarında bir kez bile çocuktan söz etmiyor, pek çoğunda 1 kez sadece eğitim alanında ve genel geçer ifadelerle söz ediliyor. Yani 27 milyon çocuk “es geçiliyor”. Hükümet ve parti programları Tayyip Erdoğan tarafından 18 Mart 2003’te TBMM’ye sunulan ve yaklaşık 9 bin kelimeden oluşan hükümet programında “çocuk” sadece 2 kez konu ediliyor. Bunun yanında “muhafazakârlık” kelimesi 15 kez, “istikrar” 13 kez, “ekonomi” 86 kez, “borç” 8 kez, “ABD” 8 kez, “AB” 7 kez, “özelleştirme” 5 kez yer alıyor. AKP’nin seçim öncesi seçmenlere ilan edilen ve 17 bin kelimeden oluşan seçim beyannamesinde çocuk kelimesi 8 kez kullanılıyor. Ancak ço cuk haklarından ya da çocuğa yaklaşım ile ilgili bir ilkesel yaklaşımdan da söz edilmiyor. Programda iki yerde sokakta çalışan ya da yaşayan çocuklara “sokak çocuğu” etiketi yapıştırılarak ayrımcılık yapıldığı belirlenmiş. CHP: Yaklaşık 30 bin kelimelik parti programında çocuktan 40 yerde söz ediliyor. Ancak kullanımların çoğu genel geçer ifadeler olarak göze çarpıyor. ANAVATAN: Yaklaşık 4 bin kelimelik parti programında çocuk kelimesi 1 kez ve sadece eğitim başlığında geçiyor... SHP: 5 bin kelimelik parti programında çocuk kelimesi 2 kez geçiyor. DYP: DYP’nin 2001’de ilan ettiği II. Demokrasi Programı’nda çocuktan hiç bahis yok. MHP: Yaklaşık 14 bin kelimelik parti programında çocuk 13 kez konu edilmiş. Programın çocuğa bakışı irdelendiğinde ise; “milli motiflerle zenginleştirilmiş çocuk kitapları, çizgi filmler” ve benzeri “terbiye edici” eserlerin geliştirilmesinden, “topluma zarar vermeyecek hal ve hareketleri” öğreten bir eğitimden söz edildiği görülüyor. ÖDP: 11 bin kelimelik parti programında çocuktan 20 kez söz ediliyor. Diğer partilerden farklı olarak “çocuk haklarıyla çocuktur” başlığı altında, çocuğa bakış ve çocuk hakları alanında yapılacaklar sıralanmış. GENÇ PARTİ: “Manifesto” adını verdiği bildirgesinde, çocuğa 1 kez ve eğitim başlığı altında yer vermiş. DSP: Yaklaşık 30 bin kelimeden oluşan seçim bildirgesinde, çocuk kelimesi 35 kez kullanılmış. Ancak çocuk konusunda temellendirilmiş bir yaklaşım yok. Bakanı Abdullah Gül, Cumhur‘Adaylığım devam ediyor’ Dışişleri başkanlığı adaylığının devam ettiğini açıkladı. İstanbul’dan Ankara’ya gidişinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gül, “Anayasa değişikliği paketine’’ ilişkin bir soru üzerine, “Meclis kilitlenince ‘Halkla geleceğiz’ dedik. Anayasa değişikliği yapıldı’’ dedi. Gül, “Cumhurbaşkanını halkın seçeceğinin belli olması durumunda yeniden adaylığınızı koyacak mısınız’’ sorusuna “Adaylığımız devam ediyor’’ yanıtını verdi. (AA) TAN, kendi adına bu kotaya mümkün olduğu kadar uymayı planlıyor. ANAVATAN kadın adayları teşvik etmek için başvuru ücreti de almıyor. Aday isimleri henüz netleşmezken ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun da “cumhurbaşkanlığına yakışacağını” söylediği eski MİT’çi Mahir Kaynak’ın öğretim üyesi kızı Deniz Ülke Arıboğan’ı aday gösterebileceği dile getiriliyor. DYP’de ise kadın kotası uygulaması yok. Ancak erkek adaylardan 2 bin YTL başvuru ücreti alan DYP, kadın adaylar için bu rakamı 500 YTL ile sınırladı. DYP lideri Mehmet Ağar, son GİK toplantısında seçilebilecek yerlerden “nitelikli” kadın adaylara yer vereceklerini de ifade etti. MHP’de kadın adaylara yönelik özel bir kolaylık sağlanmazken Genç Parti (GP) de kadın adayların başvuru ücretini düşük tuttu. oerinc?cumhuriyet.com.tr. Genelkurmay açıklamasının ardından ‘tarafsız’ kalan ABD tavır değiştirdi HAZİNE HESAPLARINA AKTARDI Dünyanın gözü Türkiye’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’de 14 Nisan’da Tandoğan Meydanı’nda düzenlenen “Cumhuriyet Mitingi” ile başlayan süreç ABD ve Avrupa tarafından da yakından izleniyor. AB ve üye ülkeleri Genelkurmay’ın muhtıra gibi açıklamasının ardından hükümetin anayasal sürece uyması çağrısı yaparken ABD’nin “Biz taraf tutmuyoruz” açıklamasından “AKP’yi destekliyoruz”a dönüş yapması dikkat çekiyor. AB ve bazı ülkelerin “Cumhuriyet Mitingleri”, cumhurbaşkanı seçimi ve Genelkurmay’ın açıklamalarına tepkileri şöyle: Avrupa Birliği: AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, 14 Nisan’da Tandoğan’da yapılan mitingin ardından halkın demokratik tepkisini ifade ettiğini belirtirken, ardından gelen Genelkurmay açıklamasını, “Cumhurbaşkanlığı seçimi TSK için demokrasi sınavıdır. Ordu demokrasinin ödevlerini demokratik yolla seçilmiş hükümete bırakmalıdır” sözleriyle değerlendirmişti. AKP’den yana mesajlar vermeye başladı. Genelkurmay’ın uyarısından sonra ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Dan Fried, ABD’nin pozisyonunu; “Biz taraf tutmuyoruz” diye açıkladı. Ancak özellikle Yeni Muhafazakârların, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice gibi yönetimdeki temsilcileri tekrar AKP’yi destekler nitelikte açıklamalar yapmaya başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack ise, ortaya çıkan siyasal sorunların, Türk yasaları ve Türk Anayasası çerçevesinde çözüleceğine güvenlerinin tam olduğunu belirterek Washington yönetiminin AKP’ye destek verdiği görüntüsünün ortaya çıkmasından kaçındı. Partilere 216 milyon YTL yardım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanlığı, siyasi partilere seçim nedeniyle yapılacak 216 milyon YTL ’lik Hazine yardımını, 5 siyasi partinin banka hesaplarına aktardı. Maliye Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, Hazine yardımıyla ilgili işlemler tamamlandı. Bakanlık yetkilileri, Anavatan Partisi’ne kanun gereği seçim yardımında bulunulmadığını söylediler. Bu yılın ocak ayı başında da 108 milyon YTL Hazine yardımında bulunulan siyasi partilerin, seçim nedeniyle aldıkları yeni yardım tutarları şöyle: AKP: 94.1 milyon YTL, CHP: 53.2 milyon YTL, DYP: 26.2 milyon YTL, MHP: 22.9 milyon YTL, GP: 19.9 milyon YTL. Holbrooke: Avrupa adil davranmıyor ABD dış politikasının önemli isimlerinden Richard Holbrooke da, AB üyeliği ile bu sürecin birbirinden ayrılamayacağını söyledi. Holbrooke, “AB durmadan kuralları değiştiriyor. Avrupa’nın Türkiye’ye adil davrandığını düşünmüyorum. Özellikle pazar günkü seçimlerden sonra Türkiye’nin AB yolu taşlı olmayı sürdürecek. Ancak ben bunun gerçekleşeceğine inanıyorum” dedi. İŞÇİ PARTİSİ SEÇMEN LİSTELERİNE İTİRAZ ETTİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İşçi Partisi (İP) sandık seçmen listelerine, listelerin tek tek yapılacak itirazlarla düzeltilemeyecek boyutlarda hatalar ve eksiklikler içerdiği gerekçesiyle itiraz etti. İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz’in Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) yaptığı başvuruda, 22 Temmuz’da yapılacak milletvekili genel seçimlerinde oy kullanacak seçmen sayısının 41 milyon 465 bin olarak tespit edildiği ifade edilerek, 2002 seçimlerinde bu sayının 41 milyon 405 bin olduğu kaydedildi. O tarihte 69 milyon 302 bin olan ülke nüfusunun 73 milyon 875 bine ulaştığı belirtilen başvuruda, şunlar kaydedildi: “Yani nüfus 4 milyon 573 bin artarken, askıya çıkarılan bu listeye göre seçmen sayısındaki artış yalnızca 60 bindir. Bu durumda iki olasılık vardır: Ya 2002 seçimlerinde milyonlarca mükerrer ya da sahte seçmen oyu kullanılmıştır. Ya da 2007 seçimleri için belirlenen seçmen listesi, milli iradenin sandığa yansımasını önleyecek boyutlarda eksiktir.’’ 298 sayılı yasanın, seçmen kütüklerinin sağlıklı tutulmasına ilişkin sorumluluğun YSK’ye ait olduğuna ilişkin hükümlerinin anımsatıldığı başvuruda, “22 Temmuz 2007 günü yapılacak milletvekili genel seçimi, millet iradesini yansıtmayacaktır’’ denildi. Şirin, Rahşan Ecevit’i ziyaret etti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genç Parti (GP) Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin, dün öğleden sonra Rahşan Ecevit’i ziyaret etti. Görüşmeden sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şirin, Ecevit’e geçirdiği katarakt ameliyatı için geçmiş olsun ziyaretinde bulunduğunu söyledi. Görüşmede, CHP ile DSP arasında sürdürülen seçim işbirliği arayışlarının da gündeme geldiğini kaydeden Şirin, partisinin bu konudaki desteğini ilettiğini bildirdi. Şirin, “CHPDSP görüşmeleri olumlu sonuçlanırsa bizim de içinde yer alacağımızı tahmin ediyorum’’ dedi. ‘Askerin rolü hafife alınmamalı’ Avusturya: Dışişleri Bakanı Ursula Plasnik, “Askerlerin uyarısı da Türkiye’deki durumun çok karmaşık olduğunu gösteriyor. Bunun hafife indirgenmemesi gerekir. Tekrar ediyorum; Türkiye kendi iç sorunlarına kendisi çözüm bulmalıdır” açıklamasını yaptı. Washington yönetimi, iktidarın “Genelkurmay Başkanlığı’na karşı AKP’yi destekleme” beklentisine karşın bu konuda net bir tavır takınmazken, genel seçim sürecinde ise CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle