Katalog

SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Yüz binlerce kişinin katıldığı Cumhuriyet Mitingi için ‘bindirilmiş kıtalar’ benzetmesini yineledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Erdoğan yine mitingi eleştirdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP’nin İstanbul İl Gençlik Kolları toplantısı’nda partili gençlere seslendi. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, milletin değerleriyle kavga ederek siyaset yapılamayacağını belirterek, “Bu ülkenin insanlarından bir kısmının üstünü çizmeye cüret ederek, bu milletin önüne çıkılmaz. Çıkılırsa, bu millet bunun hesabını sandıkta sorar ve soruyor. Merak etmeyin 4 Kasım’da yine soracaklar” dedi. 14 Nisan’da yüzbinlerce kişinin katılımı ile gerçekleşen Cumhuriyet Mitingi’ni içine sindiremeyen Erdoğan, “Bizim gittiğimiz yerlere bindirilmiş kıtaları taşımıyoruz. Destek kıtaları ile gitmiyoruz” dedi. Dün Abdi İpekçi Spor Salonu’nda düzenlenen AKP İstanbul İl Gençlik Kolları Toplantısı’na katılan Erdoğan, Türkiye’nin geleceği açısından son derece kritik bir dönem olduğunu ve son derece önemli bir süreçten geçildiğini söyledi. Millete rağmen siyaset yapılamayacağını ifade eden Erdoğan, “Kavgalar, çatışmalar, polemikler bir projesi olmayanlar için en güvenli sığınak, en elverişli zemin oluyor. Bunlar 40 yılı tek nakaratta geçirdiler. Şimdi bunun üstüne yeni bir şey koymaları zor” diye konuştu. Erdoğan, kendilerini yıpratmak isteyenlerin zaman zaman mücadeleyi demokratik sınırların dışına taşıdığını savundu. İki Ayrı Türkiye (mi Var?)... 14 Nisan günü Ankara’ya koşan yüz binlerin görkemli yürüyüşünden sonra New York Times çarpıcı bir yorum yaptı: “Artık iki ayrı Türkiye var. Atatürk’ün dini kamusal hayattan uzaklaştırdığı 1923’ten beri ilk kez toplumda bu denli hararetli bir tartışma yaşanıyor. Gösteriye beklenenin çok üstünde katılım olması da toplumda İslamın rolü konusunda derinleşen bölünmeyi yansıtıyor.” Yazının başlığı da “300 bin kişi Türk sisteminin İslamcı rengini protesto etti” yorumunu taşıyor. Amerika ve Avrupa basınının çeşitli vurgularla yansıttığı ‘Büyük Cumhuriyet Yürüyüşü’nü yerli basın elbette kendi yandaşlıkları ve renkleriyle yorumladı. Çağrıyı ve yürüyüşü ‘darbe yandaşlarının etkinliği’ olarak yorumlamak kadar yanlış bir tutum olamaz. Eğer bu büyük ve coşkulu kalabalık darbe yapacaksa, o darbeyi hiçbir güç engelleyemez. Böyle bir karşı yorum yanlış olduğu kadar gülünçtür de, ayrıca toplum iradesini küçümsemeye yönelik, antidemokratik, saygısız bir davranıştır. O yürüyüşü toplumun her kesimi, toplumun her sınıfından insan desteklemiştir. Yürüyüş, bir örgütün çağrısını da, örgütlemesini de her bakımdan aşmış, ‘laik cumhuriyetçi’ her yurttaşın “Ben de oradayım” dediği bir çığa dönüşmüştür. Eğer yanlış değilse, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları’nın “Demokrasiden söz edilmemesi eksikliktir” yorumuyla katılmama kararı almaları da kanımca büyük bir yanlıştır ve üyelerinin bu karara uymadıklarını biliyorum. Haberin yanlış olduğunu öğrenirsem düzeltirim. Cumhuriyet tehlikede mi? Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması, şeriata gidişin işareti mi olacaktır? Bunlara yanıt bulabilmek yıllar içindeki gidişe bakarak olabilir. Uzun yıllar dış çevreler “Atatürk Türkiyesi”nden, “laik Türkiye Cumhuriyeti”nden söz ederlerdi. Bugün Amerikan dışişleri bakanları bile “Ilımlı İslam ülkesi”nden söz etmektedirler. Laik Türkiye, İslam ülkesine dönüşmüştür. Türkiye artık din vurgusuyla anılmaktadır. Aydınlanmacı, Rönesansını yapmış, bilimsel bilgi yolunda ilerleyen Türkiye, yeniden tarikatların, dergâhların ülkesi olmuş, inanç yolunda yürümeye başlamıştır. Köy Enstitülerinin yerini imam hatip okulları almıştır. Halkevlerinin yerine çocuklarımız Kuran kurslarında eğitilmektedir. Kadınların başını örtmesi özgürlük olarak nitelenmekte, başı açık olmak din emrine aykırılık olarak yorumlanmaktadır. Başbakan’ın bütün söylemleri din referanslıdır. Politika, açıkça din ekseninde yürütülmektedir. Eğitim, zorunlu din dersleri odağında genişletilmektedir. Yönetim kadrosu, din eğitimi görenlere teslim edilmektedir. Ekonomi, yeşil sermayenin ağırlığı altına girmiştir. Türkiye açıkça iki ayrı ülkeye dönüştürülmektedir: “Laik, bağımsız Atatürk Cumhuriyeti” ile “din eksenli ılımlı İslam cumhuriyeti”. Bunu görmemek zekâ sorunu değil, yandaşlık sorunudur. ABD, İslam ülkeleri için ‘ılımlı İslam cumhuriyeti’ni model olarak göstermek istemekte, bunun için de AKP’yi desteklemektedir. AB, bir Hıristiyan kulübüdür, bunu unutamaz, ama onlar da Türkiye’nin üniter devlet olmasına karşı çıkmaktadır ve Türkiye’nin tek reformisti olan Atatürk’ün unutulmasını desteklemektedir. Şimdi önümüzdeki sorun şudur: Bu ‘laik, bağımsız cumhuriyetçi’ güçler seçim sandığına aktarılabilecek midir? Yoksa, başta CHP ve onun başkanı Deniz Baykal olmak üzere soldaki partiler, bir seçim ittifakını bile yapamayarak seçimi AKP’ye kazandıracaklar mıdır? Açık bir gerçek olarak ‘laik, bağımsız Atatürk Cumhuriyeti’ tehlikededir. Şu da ortaya çıkmıştır ki: Türkiye, tehlikenin farkındadır. email: [email protected] [email protected] www.erdalatabek.com ‘Yeni bir dönem başlıyor’ Önümüzdeki dönemde son derece önemli iki kritik seçim yapılacağını anımsatan Erdoğan, “Bugünden belli olan bir durum var. Sizler için siyasette bir dönem başlıyor, yeni kapılar açılıyor. Çok yakında top sizin önünüze gelecek” dedi. Erdoğan şöyle devam etti: “Artık işin sonuna geliyoruz. Dün Bursa’daydık. Bursa’da 10 binlerce insanımızla bir arada olduk. Onlarla caddeler boyu buluştuk. Kim ne derse desin biz yolumuza devam ediyoruz. Bizim gittiğimiz yerlere bindirilmiş kıtaları taşımıyoruz. Destek kıtaları ile gitmiyoruz.” Toplantıda AKP’li gençlerin açtığı “Başbakanım, 864 rakım yetmez, sen iste seni Everest’e çıkaralım”, “Makam mekan fark etmez, bu şarkı burada bitmez” pankartları dikkat çekti. CUMHURİYET 04 CMYK