27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 NİSAN 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Dünya Çocuk Günü Gazeteciyazar İffet Aslan’ın “1979 Uluslararası Çocuk Yılı Türkiye Milli Komisyonu”nda görevlendirilmesi ile başlayan çocuk esenliği ile ilgili çabaları, UNICEF Başkanı James Grant’ın da katkılarıyla 19861993 yılları arasında BM Genel Kurul salonunda nisan ayının son pazar günü başlayan “Dünya Çocuk Günü” kutlamaları yapılmasını sağlamıştı. Ancak, bu kutlamalar birden bıçakla kesilir gibi durdurulmuştu. Ama, 23 Nisan’ın “Dünya Çocuk Günü” kabul edilmesi için girişimler sürüyor, sürecek de. İffet Aslan, bu amacın unutulmaması için TBMM Başkanı Bülent Arınç’a, Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ile İlköğretim Genel Müdürü Yüksel Özden’e birer mektup yazdı: “Türk halkının özgün eseri ‘23 Nisan Çocuk Bayramı’ Türkiye’de her yıl ‘Uluslararası Çocuk Şenliği’ ve ‘Ulusal Çocuk Parlamentosu’ etkinliklerine, kuruluşlarında öngörülen niteliklere sahip kalınarak oluşturulup gösterimde bulunmalarına özen gösterilerek kutlanmaya devam edilirse, yurt çocuklarının sorunları daha doyurucu aşamalarla çözüm yoluna gireceği gibi, bu eylemin dünya çocuklarına da emsalsiz hizmetlerde bulunma gizilgücüne sahip olduğu yaygın kabul görerek 23 Nisan’ın ‘Dünya Çocuk Günü’ olarak kutlanması önerimiz eninde sonunda gerçekleşecektir.” İffet Aslan’a katılmamak elde değil. Ancak, konu başımızdakilere kalsa 23 Nisan’ı toptan unutturacaklar. Utanmazlık SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Caydırmak için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, 16 Mart’ta Harp Akademileri’nde yaptığı 25 sayfalık konuşma, “caydırıcılık” yeteneğine verilen özel önem üzerinde temelleniyor. Konuşmada, güçlü ve donanımlı Silahlı Kuvvetlerin değerini bilmeyen ulusların tarih sahnesinden silindiği aktarıldıktan sonra “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin caydırıcılığın ne demek olduğunu yeni öğrenmediği, bundan dolayı da ulusun nezdinde ayrı bir yere sahip olduğu” vurgulanıyor ve Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya ile “caydırıcılık” bağlantısı birbirine eklemleniyor: “Türkiye, jeopolitik konumu itibarıyla; dünyanın en önemli petrol rezervlerini, doğal su yollarını, kara ve hava ticari ulaşım hatlarını içeren, Soğuk Savaş sonrası dönemin jeopolitik tartışmalarında en çok vurgulanan bölge olan Avrasya’nın merkezinde laik ve demokratik yapısı ile bir istikrar ve denge unsuru durumundadır. Türkiye’nin jeopolitik önemi, hem dünyanın ekonomik ve politik çıkarlarının ortasında ve içinde yer almasından, hem de kendi gücünden kaynaklanmaktadır. 21’inci yüzyıl dünyasının kritik ve hassas jeopolitiğinde yer alan konumu ile; ekonomik, siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alanlarda güçmecburiyetindedir. Türkiye’nin içerisinde yer aldığı coğrafyada, ancak güçlü, caydırıcı ve üniter ulus devletler yaşayabilir.” Din devleti oluşturma hedefini tek yol bilmiş işbirlikçi tarikatlar koalisyonu, başımıza geçti geçeli, “caydırıcı” üniter ulus devletle kavgalı. Caydırıcı üniter ulus devletin idari yapısının “yerelleşme, özelleştirme ve yabancılaştırma” aracılığıyla çökertilmek istenmesi bu yüzden. Yetkin bürokratların sindirilmesi, yerlerine deneyimsiz, donanımsız, bilisiz kadroların oturtulması bu yüzden. Sömürgecilerle işbirliği halindeki tarikatlar koalisyonu, “seçilmiş” diyerek kişiliğine mistik bir hava da kattıkları ismi, kavgalı oldukları üniter ulus devletin en başına oturtma amacını gerçekleştirmek üzere. Böylece hedefe varmada bir önemli “caydırıcı” unsuru daha alt etmiş olacaklar. Tarikatlar koalisyonunun Amerika’ya sığınmış kolunun “caydırıcı” üniter ulus devletin en “caydırıcı” kurumlarından biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı “servis harekâtı” yürütmesi de bu yüzden... Bütün bu gizli kapaklı işlerden yükselen kirli iklimin tanımı bellidir: “İşbirlikçi tarikatlar koalisyonu asıl niyetine ulaşmak üzeredir. Aman kimse caydırmasın!” lü bir Türkiye, bölgesinin temel dinamiklerinden biri olacaktır. Oysa güçsüz bir Türkiye, jeopolitik hassasiyetlerin ortaya çıkmasına zemin oluşturacak ve bölgesel önemini azaltmaya yönelik girişimlere daha fazla maruz kalacaktır. Bu kapsamda, Türkiye bir taraftan ulusal değerlerine ve bekasına yönelik iç ve dış tehditlere karşı güvenliğini kararlılıkla savunurken diğer taraftan da sosyoekonomik kalkınmasını sağlamak ve yüksek menfaatları olan güvenlik ve refaha ulaşmak Olayı Eğitimİş MYK üyesi Mehmet Altan Güzel aktardı: “Eskişehir’de Çevre Derneği ‘Uyuşturucu ve madde bağımlılığı’ konusunda Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği yaparak konferanslar düzenliyor. Bunlardan birine de Eskişehir Olgunlaşma Enstitüsü Kız Meslek Lisesi’nden 200 öğrenci ve öğretmenler davet ediliyor. Konuşmacı olan emniyet müdürlüğü mensubu kişi uyuşturucu ve alkol bağımlılığının zararlarını anlatıyor, ‘Birçok ünlü kişi ve sanatçı, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı yüzünden ölmüştür. Mesela Elvis Presley, Atatürk de bundan dolayı ölmüştür’ diyor. Eğitimİş Sendikası üyesi öğretmen arkadaşların tepkisi üzerine konuşmacı emniyet görevlisi, ‘Siz yanlış anladınız. Ben Mustafa Kemal’i kastetmedim, Semra Hanım’ın (Televizyondaki ‘Gelinim Olur musun?’ programındaki Semra Hanım) oğlu Ata Türk var ya, ben onu kastettim’ diyerek dönüş yapıyor. Milli güvenlik bilgisi öğretmeni bir subayımızın girişimi sonucunda olayla ilgili soruşturma açılıyor. Öğretmenlerden ifadeler alınıyor. Ancak soruşturma sonucu kamuoyuna açıklanmıyor.” Utanmazlığın, rezilliğin ar damarı çatlar mı? Örnekte görüldüğü üzere çatlar! AKP Talibanlığı ve AKM Venedik’in “La Fenice” operası on yıl önce kundaklandı ve yandı. Venedik, görkemli bir şehir... “La Fenice”den başka bir yerde “opera” izlenemez mi? Ama yok hayır! Venedikliler için konser ve opera “La Fenice” demekti. 1851 yılında, ilk kez Verdi’nin “Rigoletto” operasıyla, kentin sanat yaşamına damga vuran bu binadan başka herhangi bir yerde “opera izlemeyi” reddetti Venedik halkı. Ve yeniden “aynı yerde, aynı şekilde”; son tuğlasına, duvarlarındaki son işlemesine dek “La Fenice” yeniden inşa edilene dek Venedik’te tek bir opera gösterisi yapılmadı. Binayı tümüyle küle dönüştüren yangının ardından “sesimizi kaybettik!” diye yasa bürünen halka, kentin Belediye Başkanı Massimo Cacciari şu sözü verdi: “Dov’era, com’era” (“Aynı yerde, aynı şekilde!”) “Aynı bina, aynı yerde, aynı şekilde inşa edilecek!” anlamında... Beni Cacciari’nin sözleri denli etkileyen bir başka şey de şu olmuştu: Bir buçuk yüzyıllık binanın, ihtişamlı duvar işlemeleri ve stukkolarını yeniden aynı şekilde yapabilecek ustalar, artık yoktu. Bunun üzerine ne yaptılar dersiniz? Sırf bu proje için, özel bir kurs açtılar. Ve üç yıl boyunca sabırla, aynı işçiliği çıkaracak yeni artizanlar yetiştirdiler... Kimsenin aklına da; “Yahu, bunun astarı yüzünden pahalıya çıkar! Biz şuraya şöyle en moderninden bir yeni yapı dikelim!” çılgınlığı gelmedi. Ustalar önce eğitimden geçti. Ve Massimo Cacciari’nin kül olan opera binasının yıkıntıları üzerinde verdiği ilk söyleşide vaat ettiği gibi; “La Fenice” taş taş, heykel heykel orijinaline bire bir sadık kalınarak yeniden inşa edildi. Venedik halkı 2001 yılı sonunda, bir bayram gibi yaşanan büyük bir gala ve bir Riccardo Muti konseriyle “La Fenice”ye kavuştu... “Kültür” budur. Heil Hitler! Hitler’in Hitlerliğini Hitlerletmek için Hitler’le ilgisi olmayanları Hitlerlikle suçlaması Hitlerliğin daniskasıdır. ‘Kültür sürekliliktir!’ ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Son Görev Yeri ve Emekli İkramiyesi SORU: TC Emekli Sandığı ve SSK hizmetlerimin toplamı 17 yılı geçiyor. Bu hizmetlerimin son 1 yıl 4 ayı SSK sigortalısı olarak geçti. TC Emekli Sandığı’ndan ve dışardan malulen emekli olmak için başvurdum. Yüzde 80 işgücü kaybımın olduğu gerekçesiyle bana “malul raporu” verildi. Bu raporla bana “malul aylığı” bağlandı. Ancak, son çalıştığım işyeri SSK kapsamında olduğu için bana emekli ikramiyesi ödenmedi. Yaptığım başvuruya, “Sandığımıza tabi görevinizden ayrıldıktan sonra Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi çalışmanız bulunması nedeniyle 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun gereğince son çalıştığınız görevinizin Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi olması nedeniyle, emekli ikramiyesi ödenmemiştir” yanıtı verildi. Ben bu ikramiyeyi alamaz mıyım? (N.D.) YANIT: Öncelikle, emekli ikramiyesi alabilmek için emekli aylığının Emekli Sandığı’nca bağlanması koşuldur. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 20 uyarınca: “Emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan; asker, sivil tüm iştirakçilere her tam fiili hizmet yılı için” aylık bağlamaya esas tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir. Ancak, emekli aylığı Emekli Sandığı’nca bağlansa bile, ikramiye ödenmesi için yeterli değildir. Emekli Sandığı’nca aylık bağlanmasının yanı sıra son görev yerinin TC Emekli Sandığı’na bağlı bir kurum ya da kuruluş olması da gerekmektedir. 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesine İlişkin Yasa ve onun uygulama yönetmeliğine göre, son yedi yıllık fiili hizmet süresinin yarıdan fazlası Emekli Sandığı’nda geçtiği için emekli aylığı Emekli Sandığı’nca bağlansa bile, son görev yerinde sigortalı olarak emekliye ayrılanlara emeklilik ikramiyesi ödenmemektedir. 2829 Sayılı Yasanın Uygulama Yönetmeliği’nin emekli ikramiyesine ilişkin 8. maddesinde bu konu açıklanmaktadır. Emekli ikramiyesi “Madde 8 Son defa TC Emekli Sandığı’na tabi görevlerden emekliye ayrılan ve kendilerine bu kanunun 8’inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden kurumlardan herhangi birinden aylık bağlananlara, sigorta primi veya emeklilik keseneği ödemek suretiyle geçen sürelerin toplamı üzerinden TC Emekli Sandığı Kanunu’nun emeklilik ikramiyesi ödenmesine dair hükümleri gereğince ikramiye ödenir. Ancak, sigortalı sürelerin ikramiye ödenmesinde nazara alınabilmesi için bu sürelerin, TC Emekli Sandığı’na tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde sigortalı geçen hizmetlerden dolayı ilgililere evvelce herhangi bir kıdem tazminatı veya emeklilik ikramiyesi ödenmiş süre var ise, emeklilik ikramiyesinin hesabında bu süre nazara alınmaz. Bu kanunun 8’inci maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden son 7 yıllık sürenin yarısından fazlasının TC Emekli Sandığı’nda geçmiş olması nedeniyle, bu kurumca aylık bağlanmış olsa dahi, son defa TC Emekli Sandığı’na tabi görevden emekliye ayrılmayanlara emeklilik ikramiyesi ödenmez. Bu gibilerin ayrıldıkları görev itibarıyla kıdem tazminatı alma hakları varsa bu hakları saklıdır.” Son görevi Sosyal Sigortalar Kurumu, BağKur ya da yasa ile kurulu emekli sandıkları ( Sosyal Sigortalar Yasası Geçici Madde 20 uyarınca kurulmuş) kapsamında olan, emekli aylığı TC Emekli Sandığı’nca bağlananlara, Emekli Sandığı’nda geçen süreler için emekli ikramiyesi ödenmemektedir. Emekli Sandığı’nda geçen 15 yıllık süre nedeniyle emekli ikramiyesi alabilmeniz için, son olarak Emekli Sandığı’na bağlı bir görevden emekli olmanız ve emekli aylığının da Emekli Sandığı’nca bağlanması koşuldur. Bunun yanı sıra, TC Emekli Sandığı’na bağlı görevlerden istifa ile ayrılıp bir başka kamu kuruluşunda sigortalı olarak emekli olanlara bir yargı kararında (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 26.1.1981 gün 1981/8775 Esas, 1981/12305 Karar) ve Maliye Bakanlığı’nın 22 Ağustos 1983 gün ve 4123/20207 sayılı genelgesinde memuriyette geçen ve istifa ile son bulan çalışma süreleri için kıdem tazminatı ödenmeyeceği vurgulanmıştır. “Kültür”, “La Fenice” gibi “simge sanat eserleri” demektir. “Kültür”, insanların yaşamındaki “sürekliliktir”. “Kent dokusuna” ve “anılara saygıdır.” “Kültür”; üç beş aklıevvelin, “yaptım, oldu!”su olamaz... Parayla ve bilanço cetvelleriyle ölçülmez. Kültür varlıklarının önüne abuk subuk maliyet hesapları; bilanço cetvelleri koyanlar; “kültür bakanı” değil, “muhasebeci” olurlar... “Kültür bakanları”nın birinci dereceden görevi; zamanın katmanları içinde edinilen birikimi, “özüne dokunmaksızın” gelecek kuşaklara devretmektir. “AKM’yi yıkmayın!” diye atağa geçen Mimarlar Odası’nın basın açıklaması da (www.mimarlarodasi.org.tr) özetle bunları söylüyor. Ecyad’ı yıkmak gibi... Dünyanın en zengin kültür varlığını barındıran İtalya’nın karşısında, bir de Suudi Arabistan örneği var... Suudi Arabistan’da eski eserleri yıkıp yıkıp, yerine “ulta modern” gökdelen, lüks otel, alışveriş merkezi dikiyorlar... Bu, yalnız bir “rant” meselesi değil Arap şeyhleri için. Petrol zengini Suudiler; “rantın” ötesinde “mutlak iktidarlarını” pekiştirmeyi amaçlıyor: “Başka ya da farklı addedilen” her türlü kültür seçeneği ve belleği sıfırlayıp yalnız ve yalnız kendi iktidarlarının damgasını basmayı hedefliyorlar. İktidarları dışında; başka hiçbir şeyin “anılaşması”, “sembolleşmesi”, “idolleşmesi” işlerine gelmiyor... “Mekke, Medine, Riyad biziz! Tarih bizimle başlar. Bizimle biter!” anlayışıyla, Kâbe’yi dahi Dubaivari gökdelenler arasına gömmekte beis görmüyorlar. “Alın size modernlik. Alın size son teknoloji binalar, modern otoparklar, alışveriş merkezleri. Daha ne istiyorsunuz?” demeye getiriyorlar. 350 yıllık Osmanlı mirası “Ecyad Kalesi’ni” de böyle yıkmadılar mı? Talibanların Buda heykellerini yıktığı gibi tıpkı... “Cumhuriyet mimarisinin en özgün simgelerinden” biri olan AKM’nin yıkılmasına göz yummak, kısacası Talibanlıktır... İstanbul’un kalbi, Taksim Meydanı’nda böyle bir “Talibanlığa” geçit vermek; bundan böyle Talibanlığın her türüne geçit vermek demektir ki, buna razı olamayız. Ataol Behramoğlu, “Gerekirse vücudumuzu siper eder, gene yıktırmayız!” derken abartmıyor. Bu yalnız bir bina değil; Talibanlıkla uygarlık arasında bir seçim. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com 1 2 3 4 5 1/ Başka bir dinde iken Müslü 1 man olan kimse. 2 2/ Tarımda kullanılan azotlu güb 3 re... Gösteriş, il 4 gi çekecek du 5 rum. 3/ Açık yeşil renkli, may 6 hoş ve kokulu bir 7 elma cinsi... 8 Kokmuş hayvan ölüsü. 4/ Türk 9 menistan’ın plaka imi... 1 2 3 4 Kum falı. 5/ Yaşam için 1 T O KM gerekli organik madde. 2 E S İ R 6/ Memelilerde asalak olarak yaşayan ipsi so 3 P E Ç K lucan... Tavlada “üç” sa 4 İ L 5 R O K A yısı. 7/ İnanç, iman. 8/ O R Acıklı... Genellikle dört 6 dizeden oluşan, halk ede 7 S E M A biyatı nazım şekli. 9/ Pa 8 O T A Ğ sak... MuğlaMarmaris 9 S A R I karayolunda, çok güzel bir panoramaya sahip olan dağ geçidi. 5 6 7 8 9 A K R S İ A Ş N S A İ F K A B U H A İ A Ş L O İ R E S T E T N A B İ E R N A TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Nisan www.mumtazarikan.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Müslümanlığı bırakıp başka bir dine geçmiş olan kimse... İlave. 2/ Faiz... Yelkenli gemilerde, gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. 3/ Güneydoğu Asya müziğinde kullanılan bir tür org... Yatsı namazından sonra kılınan üç rekâtlık namaz. 4/ Belli iki yer arasında gidip gelebilme. 5/ Güzelin ve güzel sanatların doğasını inceleyen felsefe dalı. 6/ Tavlada “iki” sayısı... Bahreyn’in başkenti. 7/ Uzun bir zaman aralığı içinde belirli bir bölgede egemen olan atmosfer koşulları... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. 8/ Halk edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılan şiir türlerinden biri... Sodyum elementinin simgesi. 9/ Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası... İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çekecek olan iki melekten biri. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle