17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 2007 PERŞEMBE 8 HABERLER BaykalYalçındağ görüşmesine AB ve Cumhurbaşkanlığı tartışmaları damgasını vurdu PERŞEMBE ORHAN BURSALI CHP ile TÜSİAD ters düştü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ’ın “AB konusunda daha hevesli ve katılımcı olması” yönündeki isteğine “CHP’nin AB ile ilgili tutumu bir heves zafiyetinden değildir” karşılığını verdi. Baykal, Yalçındağ’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile ilgili “Demokrasinin gereği olarak eğer istiyorsa, Meclis seçecekse Başbakan Köşk’e çıkacaktır” sözleri üzerine “TÜSİAD’ın da buna bir itirazı yoktur” diye ekleme yaptı. CHP lideri, parti genel merkezinde TÜSİAD yönetimi ile görüştü. Görüşmenin ardından açıklama yapan Yalçındağ ise “Kendisine AB projesine daha hevesli ve katılımcı olarak katılmasının Türkiye’nin yararına olacağına olan inancımızı dile getirdik” dedi. Yalçındağ, bir gazetecinin, AB CHP ve Sinerji Genel seçimlere yönelik öncü kamuoyu yoklamaları, bugünkü koşullarda, AKP’yi birinci parti olarak, ana muhalefetin ise önceki oy oranını aşamayacağını gösteriyor. İktidar yıpranmışlığının yaratacağı oy kaybını normalde CHP’nin toplaması gerekir. Oysa bu oylar parçalanacak ve geçen seçimin yenilmişlerinden bir veya iki partiyi Meclis’e sokacak. Burada arzu edilen en iyi seçenek, Meclis’te AKP karşısında ikinci bir hükümet kurma olasılığının ortaya çıkmasıdır. CHP geçen beş yıl içinde oylarını artıracak sinerji yaratamamış. CHP’nin tabanda ortalığı kasıp kavuran güçlü bir rüzgâr estirerek yelkenlerini doldurması ve seçimi en azından ikinci büyük galip olarak kazanması, şimdilik pek olası gözükmüyor. CHP’li ve CHP dışındaki sosyal demokratsol çevreler kımıl kımıl ve seçimlerde güçlü bir çıkış yapma isteği ile yanıp tutuşuyorlar. Bir umut. Nerede? Ortadaki fikir, CHP’nin ittifak yapması. Ancak yönetim, birtakım temasları sürdürse bile, şimdilik, bunu gerçekleştirebilecek iradeyi göstermiyor. ??? Oysa, başta DSP olmak üzere, SHP, hatta ÖDP ve İP ile bir seçim güçbirliği yapması, tabanda ve tavanda müthiş bir sinerji yaratabilir, umudu ateşleyebilir ve seçimlerin sonucunu olumlu etkileyebilir. Sadece DSP ile ittifak, bu sinerjiyi yarım bırakır. CHP bu partilere “Gözünün üzerinde mertek var” dememeli. Bu partileri etekleri altına toplamalı. Onlara “demokratik ağabeylik” yapmalı. Yapılacak anlaşmalarla, seçim listelerinde bu partilerin adaylarına belirli oranlarda yer vermeli. Bu partilerin militan, çalışkan üyelerinin enerjilerini seferber etmeli. Bu sadece bir seçim ittifakı olmalı, partilerin Meclis’e girebilen adaylarının CHP’den bağımsız, özgürce davranması doğal, normal kabul edilmeli. Böyle bir sinerji herkese kazandırır. Bu gerçek bir kazankazan politikasıdır. Hem seçmenin azınlıktaki sesi Meclis’e yansır, hem CHP de Meclis’te daha güçlü bir grup kurmuş olur (isteniyorsa tabii!). ??? CHP bunu gerçekleştirirse, büyük bir demokratik tutum sergileyeceğini de bu arada belirtmeliyiz. CHP, kendisine oy vermeyecek kitleleri seçim sandığına götürecek ve daha özgür bir parlamentonun oluşmasına yardımcı olacak. Böylece kendi dışındakilerle de seçim sandığında uzun vadeli sıcak ve yumuşak bir ilişki kurmuş olacak. Dahası, bu ittifak yerel seçimleri de kapsayabilir, böylece çok önemli bazı belediyeler AKP’nin elinden kurtulabilir. Unutmayalım ki, önemli belediyeler, büyük bütçeleriyle, icraatlarıyla AKP’yi siyasi olarak semirten bir görev yerine getiriyor. Ancak CHP’nin “sağdan oy kapma” veya “sağı küstürme” politikası ve korkusu partiye egemense eğer, yapacak bir şey yok. Ama demokratik Cumhuriyetin bundan zarar göreceği açıktır ve CHP’nin de bu yükü omuzlarında taşıyacağını herkes düşünecektir. Cumhuriyet, kazanımlarına sahip çıkılmayı bekliyor, burada en büyük görev de tarihsel kimliği ve vicdanlarda derin kökleriyle CHP’ye düşüyor! OKURDAN KATKI İnönü Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi İrfan Kalaycı’nın “Merhaba Federatif Ülke” başlıklı yazıma katkısını teşekkür ederek ve destekleyerek paylaşıyorum: “Yine, ince ayrıntılarla dolu, cesur ve ‘provokatif’ bir yazı yazmışsınız. Türkiye, bence, federasyon yerine entegrasyonda odaklanmalı. Bir kere, federasyon, henüz sanayileşmesini tamamlamamış Türkiye gibi bir ülkede, ham meyve gibidir. Daha başka ifadelerle; lükstür, mitoz bölünme talep ve risklerine zemin hazırlayıcıdır. Oysa entegrasyon, ister ulusal (örneğin GAP projesi), ister uluslararası (tabii ki AB projesi) biçimiyle; kalkınarak birliği, birleşerek kalkınmayı hedefler. Entegrasyon bölgesel ve küresel yaralarımıza merhem olurken federasyon ise sanki kabuk bağlamış yaralarımızı daha da kanatacak gibi. Entegrasyon, bugünümüzü ve geleceğimizi temsil ediyor, federasyon ise geçmişimizi hatırlatıyor, çıkış ve inişlerimizi, yani istikrarsızlığımızı. İlki Cumhuriyet Türkiyesi, diğeri, artığı/ardılı olduğumuz Osmanlı ile temsil ediliyor. Daha da ötesi, entegrasyon(lar), başlamış ve bazı nimetlerini elde ettiğimiz bir süreci anlatıyor, diğeri ise olgunlaşmasını beklediğimiz koşulların insafına kalmış.” Not: “Balans Ayarı” yazısı bir sonraya. ? Yalçındağ’ın “Demokrasinin gereği olarak eğer istiyorsa, Meclis seçecekse Başbakan Köşk’e çıkacaktır” şeklindeki sözlerini “TÜSİAD’ın da buna bir itirazı yoktur” diye tamamlayan Baykal, AB sürecine “daha hevesli” katılmalarını isteyen Yalçındağ’a “AB’ye karşı tutumlarının heves zafiyetinden kaynaklanmadığı” yanıtını verdi. konusunda CHP’nin yaklaşımına yönelik değerlendirmesini sorması üzerine, kamuoyunda AB projesine karşı “bir soğuma olduğunu” düşündüklerini, bunun Türkiye’nin yararına olmadığını ileri sürdü. Bunun üzerine Baykal da şunları söyledi: “CHP’nin AB ile ilgili tutumu, heves zafiyetinden kaynaklanan bir tutum değildir. Tereddütlerimizi kamuoyu çok iyi biliyor. AB’nin Türkiye’yi tam üye olarak alma kararının artık gündemden düşmeye başladığını görüyoruz. AB’ye üye olmak Türkiye’nin yapacağı birtakım reformlara bağlı olmaktan çıkmıştır.” Yalçındağ, bir gazetecinin, görüşmede Cumhurbaşkanlığı seçiminin gündeme gelip gelmediğine yönelik sorusu üzerine, bir yönetim kurulu üyesinin bu konuyu gündeme getirdiğini, Baykal’ın da bu konuda kamuoyuna daha önce açıkladığı görüşleri aktardığını söyledi. Yalçındağ, “Demokrasinin gereği olarak eğer istiyorsa, Meclis seçecekse Başbakan da Köşk’e çıkacaktır” dedi. Yalçındağ’ın bu sözleri üzerine Baykal’ın da “TÜSİAD’ın da buna bir itirazı yoktur” diye karşılık vermesi dikkat çekti. Yalçındağ ise, TÜ Arzuhan Yalçındağ. SİAD’ın bu konudaki görüşlerini kamuoyuyla paylaştıklarını ifade etti. TÜSİAD heyeti daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Görüşmenin ardından soruları yanıtlayan Yalçındağ, “Baykal’la yaptığınız görüşmenin ardından yaptığınız açıklamalar Cumhurbaşkanlığı konusunda TÜSİAD’ın tavrının değiştiği anlamına mı geliyor’’ sorusu üzerine şu yanıtı verdi: “Biz Cumhurbaşkanlığı makamının, bir uzlaşma ve uzlaştırma makamı olduğunu söylüyoruz. Bu söylemimizde de devam ediyoruz ama tabii Meclis’in bir iradesi var. Türkiye demokrasi ülkesi.’’ Arzuhan Yalçındağ ve beraberindeki TÜSİAD heyeti daha sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından da kabul edildi. Heyet, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün de aralarında bulunduğu bazı bakanlarla da görüştü. 3 milyar dolarlık yatırım kaçtı ? Haber Merkezi Zonguldak’ta rafineri kurmak için çalışmalar yürüten dünyanın sayılı petrol şirketlerinden Lukoil’in 3 milyar dolarlık yatırımdan vazgeçerek Bulgaristan’a yöneldiği bildirildi. AKP hükümetinin, Çalık Grubu’nun yapacağı SamsunCeyhan projesi lehine olacağı gerekçesiyle, yatırımı Samsun’a yönlendirmek istemesinin Lukoil’in “vazgeçme kararında’’ etkili olduğu bildirildi. Yaz saati 25 Mart’ta ? ANKARA (ANKA) Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına göre günışığından daha fazla yararlanmak amacıyla yaz saati uygulamasına 25 Mart’ta, saat 03.00’ten itibaren başlanılacak. Uygulama 28 Ekim’de son bulacak. Geçen yıllardan farklı olarak, ileri alma saati gece yarısından saat 03.00’e çekildi. ‘Mutafyan’ı öldürecektim’ ? İstanbul Haber Servisi Meryem Ana Kilisesi’ndeki Hrant Dink’i anma sonrasında kilise bahçesinde havaya ateş açtıkları iddiasıyla gözaltına alınan Volkan Karova ve Yılmaz Can Özalp, emniyetteki işlemlerinin ardından dün adliyeye sevk edildi. Zanlılardan Karova, sağlık kontrolüne çıkarıldığı sırada, “Benim olaylarla ilgim yok. Ben suikastı Mutafyan için hazırlamıştım” diye bağırdı. Cumhuriyet savcısı tarafından sorgulanan zanlılar tutuklandı. S İVİL SAVUNMA GÜNÜ’NDE EYLEM Sivil Savunma Teşkilatı’nın 48. kuruluş yıldönümü ve Sivil Savunma Günü, Ankara Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birliği’nde gerçekleştirilen etkinlikle kutlandı. Törene, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Ankara Valisi Kemal Önal, sivil savunma çalışanları ve ilgililer katıldı. Bakan Aksu ve diğer davetlilerin ayrılmasının ardından aramakurtarma ekiplerinin düzenlediği tatbikat yapıldı. Tatbikat sırasında arama kurtarma ekipleri daha önceden hazırladıkları ve üzerlerinde “Enkaz altında bırakmayın bizi”, “Sayenizde icralık olduk” ve “Sesimizi duyan var mı?” yazılı dövizlerle yürümeye başladılar. Sivil Savunma Genel Müdürü Atilla Özdemir’in önünde meydana gelen protesto eylemine katılan sivil savunma çalışanları, hükümet aleyhine sloganlar atarak özlük haklarının iyileştirilmesini istediler. Üzerlerinde çeşitli yazılar bulunan balonların bağlı olduğu bir eylemci yere yatarak, “Beni kurtarın” diye bağırdı. Eylemcinin bağırmasına diğer eylemciler “Bakan kurtarsın” şeklinde yanıt verdi. (Fotoğraf:AA) Sedat Yurttaş’a 6 ay hapis ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) DTP parti meclisi üyesi Sedat Yurttaş, ROJ TV’de katıldığı bir programda, PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında “Sayın’’ tabirini kullandığı gerekçesiyle yargılandığı davada, 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yurttaş’ın suç ve suçluyu övdüğünün sabit olduğu gerekçesiyle cezaya çarptırıldığı bildirildi. AKBULUT SAVCILARI GÖREVE ÇAĞIRDI SEVİNÇ: YASAYA AYKIRI UNSUR YOK AKP’li vekillerin Cumhuriyet korkusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu’nda konuşan AKP’li Mustafa Nuri Akbulut, “Tehlikenin farkında mısınız?” ilanları nedeniyle gazetemizi hedef aldı. Akbulut, “Cumhuriyet savcılarının harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. TBMM Adalet Komisyonu’nda, dün hâkim ve savcıların meslek birliği kurmasına ilişkin yasa tasarısı alt komisyona sevk edildi. CHP’li Orhan Eraslan, yasayla dernek kapatmanın, “12 Eylül’ün devamıyız” demek anlamına geleceğini söyledi. Bu şekilde dernek kapatanların demokrat ve hukukçu olamayacağını vurgulayan Eraslan, tasarının “faşist” nitelik taşıdığını savundu. Tasarıyı savunan AKP’li Mustafa Nuri Akbulut, gazetemizin cumhurbaşkanı seçimine ilişkin reklamlarını eleştirirken, TBMM’nin iradesinin açıkça aşağılandığını öne sürdü. Akbulut, “Bununla ilgili, cumhuriyet savcılarının harekete geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, TBMM’nin iradesine saygısızlık olduğu kadar, aynı zamanda TBMM’yi oluşturan milletin iradesine de saygısızlıktır’’ dedi. Tekrar söz alan ve tasarının örgütlenme özgürlüğünün özüne dokunduğunu ifade eden Eraslan, gazetemizin reklamlarına da yürekten katıldığını belirtti. Eraslan, bir gazetenin de “bu adamlar” diye hedef göstermesi sonucu cinayet işlendiğini söyledi. Eraslan, “Ancak ‘cinayete azmettirdiler’ diye bir şey duymadık” diye konuştu. RTÜK reklamlar için karar veremedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemizin reklamlarını inceleyen RTÜK, kanallara ceza verilip verilmeyeceği konusunda dün de bir karar vermedi. Kurulun toplantısından “Reklamları yayımlayan kanallara ceza vermezsek reklamı onaylamış oluruz, versek tepki çekeriz” görüşünde birleşen AKP’li üyelerin tavrı nedeniyle bir karar çıkmadı. RTÜK’ün dünkü toplantısında kurula CHP kontenjanından seçilen Şaban Sevinç, gazetemizin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konu alan ve “Tehlikenin farkında mısınız?” sloganıyla yayımlanan reklamları konusunda oylama yapılmasını istedi. Sevinç, bazı üyelerin konuyu erteleme yönündeki ısrarları üzerine “Konu Meclis’te gündeme geldi. Bu noktada görevimizi yapmazsak suç işlemiş oluruz” dedi. Tartışmaların ardından kurul üyeleri, konunun gündeme alınmaması noktasında görüş birliğine vardı. Şaban Sevinç, reklamların RTÜK Yasası’na aykırı olmadığını belirterek “Cumhuriyet’in siyasal anlayışı çerçevesinde yaptığı bir kampanya. Yasak getirecek bir içerik olmadığı kanaatindeyim. Kurulumuz bu konuda bir karar almayarak, bu kanaat paralelinde tavır gösterdi” dedi. RTÜK, bir çocuğun intihar etmesiyle gündeme gelen ve kamuoyunda “sır dizileri” olarak bilinen programlar hakkında inceleme başlattı. Kurulda yapılan çalışma sonucu yayın kuruluşları nezdinde müeyyide uygulanmasına karar verildiği bildirildi. obursali?cumhuriyet.com.tr. ARESTI DAVASI’NDA TEMYİZ Şehide Kürtçe ağıt ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde, operasyon sonrası arkadaşının elinde patlayan silahtan çıkan kurşunla şehit olan Piyade Onbaşı Sedat Başboğa için Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesinde cenaze töreni düzenlendi. Cenaze törenini evlerinin damından izleyen kadınlar, şehit asker Başboğa için Kürtçe ağıt yaktı. Dışişleri’nden son dakika atağı BAHADIR SELİM DİLEK Huzurevinde 3 tutuklama ? İstanbul Haber Servisi Kartal’daki özel bir huzurevinde kalan yaşlılara yönelik uygulanan şiddet görüntülerinin televizyon programlarında yayımlanmasının ardından gözaltına alınan huzurevi sahibi Nami C. ve eşi Gönül C. ile çalışanlardan Yasemin Ü, Tamer A. ve Nuran S, tutuklanma istemiyle Kartal Adliyesi’ne sevk edildi. Nami C, Gönül C. ve Yasemin Ü. tutuklandı. Kayıp İranlının Kuzey Avrupa’da bazı istihbaratçılarla görüştüğü öne sürüldü ‘Askari sorguya çekildi’ Dış Haberler Servisi İstanbul’da kaybolan İran’ın eski Savunma Bakanı Yardımcısı General Ali Rıza Askari’nin ABD’ye nakledilmeden önce Kuzey Avrupa’da bir ülkede sorguya çekildiği öne sürüldü. İngiltere’de yayımlanan Arap el Şark el Evsat gazetesi, gönüllü olarak ABD ile işbirliği yapmak isteyen Askari’nin sıkı bir kontrol altında istihbarat unsurlarınca sorgulandığını yazdı. Aynı gazete daha önce, İran’dan kaçan Askari’nin Türkiye’ye vardıktan kısa bir süre sonra iltica talep etmek üzere ABD’ye başvurduğunu öne sürmüştü. Benzer bir iddia İsrail istihbarat servisi MOSSAD’ın eski başkanı İşçi Partili milletvekili Deni Yatom tarafından da dile getirildi. Askari’nin bir Batı ülkesine iltica etmiş olabileceğini söyleyen Yatom, İran’ın ABD’ye gitmesi halinde İsrail’in bundan haberdar olacağını kaydetti. İran’ın nükleer programı hakkında önemli bilgilere sahip olduğu düşünülen Askari’nin, şubat ayında kaybolduğunun anlaşılması dünya basınında da geniş yer buldu.Fransız gazetesi Liberation ise Askari’nin “rejimin ağır topları’’ndan biri olduğunu belirterek daha çok CIA ve MOSSAD’dan kuşkulanıldığına, İsrail Radyosu’nun da generalin eşi ve çocuklarının kaybolmalarının açıklanmasından önce İran’dan ayrıldıklarını duyurduğuna dikkat çekti. Fransa’da yayımlanan Le Figaro da, Askari’nin “Hizbullah ve başka terör örgütleri ile irtibat’’ sağladığı, İran’ın nükleer programına ilişkin bilgisinin bulunduğu savlarına dikkat çekerek bu olayın “esrarengiz’’ yönlerinin çelişkili iddialara yol açtığını yazdı. Gül: ‘O kişiyi’ araştırıyoruz Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Askari’nin bulunması için araştırma içinde olduklarını bildirdi. Bakan Gül’ün soruları yanıtlarken Askari’den “bu kişi” diye söz etmesi ve yetkili konumu dile getirmemesi de dikkat çekti. 3 kişiye 191’er bin YTL ? ANKARA (AA) Şans Topu çekilişinde kazanan numaralar, “8, 9, 24, 26, 28 + 6’’ olarak belirlenirken, 5+1 bilen 3 kişi, 191 bin 338 YTL kazandı. Çekilişte, 5 bilenler 2 bin 609 YTL, 4+1 bilenler 191 YTL, 4 bilenler 19 YTL, 3+1 bilenler 9 YTL, 3 bilenler 2.15 YTL, 2+1 bilenler 2.8 YTL , 1+1 bilenler ise 1.4 YTL ikramiye kazandı. ANKARA Dışişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Türkiye’yi Knesidi Aresti davasında mülkiyet ihlalinden suçlu bulduğu ve 885 bin Avro tazminat ödemeye mahkum ettiği davada, tazminat miktarına dün son dakikada itiraz etti. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre, uzman hukukçular ile Dışişleri Bakanlığı bürokratları arasında yapılan yoğun tartışmaların ardından, bakanlık, Rumların yaptığı itirazın yanı sıra Türkiye’nin tazminata ilişkin kararı temyiz etmesi konusunda görüş birliğine vardı. Bunun üzerine, dün AİHM’ye başvuruda bulunan Türkiye, AİHM’nin 7 Aralık 2006 tarihinde verdiği kararı temyiz etti. Türkiye, AİHM’nin 22 Haziran 2006’da açıkladığı kararı esastan temyiz etmemişti ve bu durum ciddi tartışmaları da beraberinde getirmişti. Dışişleri Bakanlığı, bu kararda AİHM’nin KKTC’deki tazminat komisyonunu işaret etmesini olumlu karşılamıştı. AİHM’nin hükmettiği tazminat miktarının kesinleşmesi durumunda, örnek teşkil edecek 5 bin dava ile birlikte sadece Maraş’ta Türkiye’nin önüne çıkarılacak fatura yaklaşık 4.5 milyar Avro’yu bulacaktı. Türkiye, temyiz sürecindeki stratejisini Aresti’nin sahibi olduğunu iddia ettiği mülkün vakıf malı olması üzerine kurmayı planlıyor. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle