18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MART 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER Tarikatticaretsiyaset üçgenin yarattığı yıkımın son kurbanı İstanbul’da rögara düşerek ölen çocuk oldu DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yurttaşların Hassasiyetleri Geçen pazar, Ruhat Mengi Hanım’ın TV programında birlikte olduğum Sayın Ahmet Türk’ün bir uyarısına çok hak verdim. DTP Genel Başkanı; Konuşurken, olayları irdelerken, bölgedeki insanların hassasiyetine özen göstermek gerekir, diyordu. Yineleyeyim. Evet. Çok haklıydı. Kendisi de o programdaki konuşması çerçevesinde, bu çizgiyi korumaya özen gösterdi. Hatta zaman zaman bu titizliğini ileri de götürdü diyebilirim. Örneğin, sorunun (Kürt sorunu tabii ki) çözümü için üniter devlet sınırları içinde bir düzenleme yapılması gerektiğini söylüyor ve böylelikle, ülkenin büyük çoğunluğunun duyarlı olduğu “üniter devlet” sözcüğünün altını özenle çiziyordu. Ne var ki, konuşmalarından anlaşıldığına göre, üniter devlet kavramını pek de bilimsel sınırları içinde algılamıyor, federatif sistem ile karıştırıyor veya o noktayı biraz loş bırakmaya özen gösteriyordu. Kötü bir yöntem olmayabilirdi, eğer programda Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü anayasa uzmanı Prof. Dr. Süheyl Batum da bulunmasaydı. Ama Süheyl Hoca özellikle kavramların sınırlarını çizerek, ister Bask, ister Katalan, ister İspanyol modeli densin, bölgeli model ve federasyon ile üniter devlet kavramlarının ayrı modeller olduğunu açıkça anlattı. ??? Sayın Ahmet Türk, yine de hassasiyete özen göstererek konunun daha fazla üstüne gitmekten kaçındı. Hatta bir ara, “hepimizin hak ve özgürlüklerinin hukuki, anayasal güvence altına alınması halinde” sorunun çözülebileceğini söylerken, kendisine yönelttiğim, şu anda kökenleri ne olursa olsun, bütün yurttaşlarımızın bireysel olarak hak ve özgürlüklerinin anayasal güvence altında olup olmadığı sorusunu da, açıklıkla yanıtlamaktan çekindi. Bireysel bazda hak ve özgürlükler güvencesi ile etnik azınlık bazında hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınması kavramları konusundaki farklara da, yine insanların hassasiyetlerine saygı gösterme kaygısıyla fazla değinmemeyi yeğlediği izlenimi edindim. Gerçekten, bu yaşamsal konuda konuşurken insanların bulundukları bölgelere göre değişen hassasiyetlerinin göz önünde bulundurulmasında sayısız yarar var. Ama, karşısındakinden kendi hassasiyetine saygı gösterilmesini isteyen kişi veya kuruluş veya gruplar, aynı duyarlılığı kendileri de göstermek zorunda değiller mi? Örneğin, DTP Diyarbakır il Başkanı, “Kerkük’e yapılmış bir saldırı Diyarbakır’a, bize yapılmış sayılır” derken acaba ülkenin büyük bölümündeki hassasiyete saygı göstermiş oluyor mu? Ya da DTP’nin Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un konuşmalarında, insanların hassasiyetlerini çok dikkate aldığını söyleyebilir miyiz? ??? Olaya başka açıdan da yaklaşabiliriz. Örneğin, artık bütün dünyanın hiç değilse teorik olarak, terör örgütü olarak nitelediği PKK’ye “terörist” dersem, acaba bunu yaparken bölgesel hassasiyetleri zedelemiş olur muyum? Bu bakımdan, dün Sayın Türk’ün Abdullah Öcalan’dan Sayın Öcalan diye söz etmesi üzerine, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından TCY 215/1’e göre, 6 ay hapis cezasına çarptırıldığı haberi de beni tereddüde düşürdü. Kürt sorunu ile ilgili olarak, herkesin, tahrik ve suça teşvik sınırları içine girilmemesi kaydı ile düşüncelerini açık açık söyleyip tartışabilmesini, politik bir çözümün önkoşulu olarak kabul ettiğim için, bu yargı kararını yürürlükteki yasalara uygun olsa da çok içime sindiremedim ilk bakışta. Ama aynı zamanda, evlatlarını Abdullah Öcalan’ın örgütüyle savaşta şehit vermiş olan insanların böyle bir hitap ile hassasiyetlerinin rencide olup olmadığını da düşünmeden edemiyorum. Bu durumda kendi kendime şunları soruyorum: Acaba sorunun çözümü için yapılacak ilk şey herkesin birbirlerinin karşılıklı hassasiyetlerine saygı gösterecek bir ortak dil bulunması mıdır? Bu soruyu çözdükten sonra başka bir sorun çıkıyor ortaya, o da şu: Nasıl yapacağız da, hem karşılıklı hassasiyetlere saygılı ortak bir dil bulacağız, hem de bununla her konuyu tereddüde meydan vermeyecek bir açıklıkla konuşabileceğiz? Mademki, hem hassasiyetlere saygı hem de açık açık konuşmak şart, o zaman bu iki soruya da yanıt bulmak zorunlu. Görülüyor ki, yurttaşların hassasiyetleri de, kendi içinde hassas bir konu... Dilara kirli üçgen kurbanı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul Şirinevler’de 5 yaşındaki Dilara Dumru’nun rögara düşerek öldüğü Tavukçu Deresi’nin ıslah ihalesini alan MVM şirketinin ortağı Bilal Şahin’in Birlik Vakfı üyesi çıkması, yıllardır örülen “tarikatticaretsiyaset” üçgenini yeniden gündeme getirdi. Üyeleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden geçmişten bugüne ihale aldığı bilinen Birlik Vakfı, dinci örgüt ve vakıfların bir anlamda çatısı olan ve AKP’nin örgütlenmesine temel oluşturan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) kurulmasına da öncülük etti. Her iki vakfın kurucuları arasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok AKP’li bakan ve milletvekili ile AKP iktidarı döneminde önemli makamlara getirilen isimler yer aldı. “Gönüllü kuruluşlar arasında hizmette işbirliği sağlamak. Temelde bir olan inanç ve anlayış, metot farklılığından doğan dağınıklığı önleyerek güç birliği oluşturmak. Eşrefi ? İstanbul Şirinevler’de küçük Dilara’nın ölümüne neden olan işin ihalesini alan MVM Şirketi ortağı Bilal Şahin, Birlik Vakfı üyesi. Birlik Vakfı, dinci örgüt ve vakıflara çatı olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) kurulmasına öncülük etti. Her iki vakıf AKP’nin temel iskeletini oluşturan isimleri barındırdı: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Sanayi Bakanı Ali Coşkun, eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, AKP milletvekilleri ve yöneticileri, Korkut Özal ve ortakları. mahlukat olan insanı yaratılış gayesine uygun bir hayata sahip kılmak” gibi amaçlara sahip olan Birlik Vakfı’nın, çoğunluğu geçmişte Milli Türk Talebe Birliği’nde çalışmış olan kurucuları arasında şu isimler bulunuyor: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, AKP milletvekilleri Azmi Ateş, İrfan Gündüz, Mehmet Özyol, Kayseri Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu üyesi Ahmet E. Bedük, Başbakanlık Danışmanı E. Bahaeddin Cebeci, Sermaye Piyasası Kurulu üyesi İbrahim Mete Doğruer, eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yaşar Karayel, Saadet Partisi Genel Başkanı M. Recai Kutan, İstanbul İl Genel Meclis üyesi Nevzat Sudaş, Başbakanlık Müşaviri M. Fatih Uğurlu. da ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun, dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin. (Kanuni Sultan Süleyman Vakfiyesi’nden) Vakıf Bedduası: Allah’a (C.C.) ve Ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan, Hazreti Peygamberi, tasdik eden, sultan, emir, bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, feshedilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkârlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah (C.C.) onların hesabını görsün. Malik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah’ın (C.C.) hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz o, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez. (Sultan II. Beyazid’in 1 Şubat 1495 tarihli Vakfiyesinden) Vakıf duası ve bedduası Birlik Vakfı’nın resmi sitesinde Vakıf Duası ve Vakıf Bedduası’na yer veriliyor. Bu dualar şöyle: Vakıf Duası: Her kimse ki; vakıflarımın bekasına özen ve gelirlerinin artırılmasına itina gösterirse; bağışlayıcı olan Allahu Teala’nın huzurun TGTV’ye öncülük etti Birlik Vakfı Kurucular Kurulu, 1994’te dinci örgüt ve vakıfların çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV) kurulmasına da öncülük etti. Türkiye genelinde 625 şubesiyle vakıf, dernek, ocak, birlik, sendika ve federasyonlardan oluşan kuruluşların temsilcilerini barındıran 72’si vakıf, dernek ve sendika olmak üzere 109 kurucu üyesi bulunan TGTV kurucularının ve ona üye örgüt yöneticilerinin büyük çoğunluğu AKP kadroları içinde yer aldı. Faysal Finans’ın Türkiye’deki kurucu ortaklarından Ahmet Tevfik Paksu, eski Milli Türk Talebe Birliği’nin genel başkanlarından Rasim Cinisli, eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman, Al Baraka Türk özel finans kurumunun ilk ortaklarından Korkut Özal ve eski iş ortağı, Birlik Vakfı kurucularından Hasan Kalyoncu, Hakİş Genel Başkanı Salim Uslu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve AKP milletvekili Nevzat Yalçıntaş TGTV kurucuları arasında yer aldı. TGTV’yi oluşturan İlim Yayma Cemiyeti’nden Hayati Yazıcı, İnsanlığa Hizmet Vakfı’ndan Hikmet Özdemir, Dayanışma Vakfı’ndan Süleyman Gündüz, Ankara Kültür ve Eğitim Vakfı’ndan Ali Yüksel Kavuştu, Elazığ İlim ve Hayra Hizmet Vakfı’ndan Zülfü Demirbağ, Mehir Vakfı’ndan Halil Ürün, Hakİş’ten Hüseyin Tanrıverdi ve Agah Kafkas, Ensar Vakfı’ndan da Mustafa Açıkalın AKP milletvekili oldular. TGTV’nin bir dönem başkanlığını yapan Ahmet Şişman da, aynı zamanda Ensar Vakfı Başkanlığı’nı üstlendi. Ahmet Şişman, kendisi gibi Ensar Vakfı kurucusu olan bugünkü Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in Cumhuriyet’in temel ilkelerine yönelen tartışmalı Sıvas konuşmasının metninin yayımlandığı “Bilgi ve Hikmet’’ dergisinin sahipliğini de yaptı. C HP’Lİ KARADEMİR İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ‘Kamu ihaleleri denetimden kaçırılıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’ın Kamu İhale Kurulu’nun (KİK) siyasallaştırılması yolunu açan yasa önerisine KİK’ten destek geldi. TBMM Bayındırlık Komisyonu içinde oluşturulan alt komisyona bilgi veren KİK Başkanı Hasan Gül, “İhale sözleşmesi yapılmadan önceki şikâyetleri değerlendirmemiz lazım. Sözleşme yapıldıysa bizimle ilgisi olmaması lazım, iş yükümüz çok ağır” görüşünü iletti. Komisyon üyelerinden CHP’li Erdal Karademir ise “KİK siyasallaştırılıyor, başkan özerklikten yana değil” dedi. KİK Başkanı Hasan Gül’ün kurum olarak öneriye destek verdiklerini söylediğini aktaran Karademir, şunları söyledi: “Biz hep bu kurulların özerk olmasını istedik. Kurumun başkanı özerklikten yana değil, böyle bir anlayışta. ‘İhaleyle ilgili sözleşme yapılmadan önce şikâyet varsa bunları değerlendirmemiz lazım. Sözleşme yapıldıysa bizimle ilgisi olmaması lazım’ görüşündeler. ‘İddialarla, duyumla ilgili biz devreye girmeyelim’ diyorlar.” Karademir, düzenlemenin “belediye ihalelerini denetimden kaçırma” anlamına geldiğini, rapora muhalefet şerhi koyacaklarını bildirdi. Karademir, “Bu değişiklikle kurumun bağımsızlığı ve özerkliği kalkıyor, politize oluyor. Bu kurumda görev alanlar direkt hükümet tarafından atanır hale geliyor” görüşünü dile getirdi. [email protected] asirmen?cumhuriyet.com.tr MVM ve Birlik Vakfı savunması ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, kendisinin Birlik Vakfı ve MVM inşaat şirketi ile ilişkisi olduğuna ilişkin iddialarını değerlendirirken vakfa üye olduğunu ancak MVM şirketiyle bir alakası olmadığı söyledi. Çiçek “Benim ister o şirket, ister herhangi bir şirketle doğrudan, dolaylı herhangi bir bağlantımı ortaya çıkaran varsa ben gereğini yapmaya çoktan hazırım” dedi. Damga Operasyonu derinleşiyor ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Aralarında PKK üyelerinin de bulunduğu öne sürülen 100’ü aşkın kişiyi, sahte vizelerle AB üyesi ülkelere kaçıran şebekeye yönelik “Damga” adlı operasyon derinleşiyor. Yapılanmanın “akıl hocasının” emekli emniyet şube müdürü A.T. olduğu ortaya çıktı. ATO Başkanı Sinan Aygün de gözaltına alınan iki ATO personelinden biri hakkında 2004’ten beri aynı suçlardan iki kez savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını bildirdi. Gazeteciye 301 davası ? ANKARA (ANKA) Kamuoyunda, TCY’nin 301’inci maddesinin değiştirilmesi yönünde tartışmalar sürerken gazeteci İrfan Uçar’a, Ülkede Özgür Gündem gazetesinde yazdığı “301 numara” başlıklı yazısında “TBMM, hükümet, adliye, polis ve devletin askeri kuvvetlerini aşağıladığı” gerekçesiyle dava açıldı. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle