20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 MART 2007 CUMA 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN AKP hükümeti, belediyelerin merkezi sistem dışında, sınavla memur alımının yolunu açtı Çok Çabuk, Çok Kolay Dolduruşa Geliyoruz Çarşamba gecesi evde oğlumla birlikte, TürkiyeNorveç milli maçını izliyoruz. Dört gün önce, geçen Avrupa şampiyonu Yunanistan’ı Atina’da, kendi fanatik taraftarı önünde, evire çevire yenmiş, fark atmış, sonunda seyircisinin bile takımını protesto etmek için bizi alkışlamasına yol açmıştık. Ben tabii ki, ister ulusal takımımız olsun, ister kulüp takımlarımız, kazandıkları zaman seviniyorum. Bilmem ki, bu davranışımla da, bir tür ulusalcı davranış içine girerek, küreselleşmeci ve tarikatçı liberallerin tanımladıkları, büyük insanlık suçlarından birini işlemiş oluyor muyum? Ama aynı zamanda bu tür yengiler beni endişelendiriyor da. Her şeyden önce, hiçbir takımın hiçbir zaferi bir candan daha değerli değil, ama bu tür zaferler, ulusal hasletlerimizle birleşince, sevinçten havaya sıkılan kurşunlarla can alıyor. İkincisi, ister ulusal takım olsun, ister kulüp takımlarımız, bu tür yengiler, çok tehlikeli hamasi bir hava yaratıyor. Yorumlar abartılı oluyor, TV sayesinde, hepimizin önünde oynanan oyunun yorumlarını dinlerken, insan kendi kendisine elinde olmadan soruyor: Acaba ben başka bir oyunu mu izledim?.. Yunanistan galibiyeti sonrasında, herkes her şeyden söz etti, ama adamların direkten dönen topu, akıl almaz biçimde dışarı atılan ve kaçırılmasaydı skoru mutlaka değiştirecek olan iki pozisyonu hiç kale alınmadı. ??? Tabii, Yunanistan’ın Avrupa şampiyonluğunda büyük payı olan, ama bize karşı akıl almaz kötü oynayan, kalecilerinin berbat performansının skor üzerindeki çok önemli etkisi de genelde es geçildi. Sanki Hamit dışında hepsini liglerimizden tanıdığımız futbolcularımıza sihirli bir değnek dokunmuş, ortaya, yeni bir mucize takım çıkmıştı. Futboldan çok iyi anlayan, yazılarını ilgiyle, keyifle izlediğim biri bile, bizim takımın bulunduğu gruba bir gömlek fazla geldiğini yazmıştı. Yine kolay havaya girmiştik ve daha Yunanistan maçının hemen ertesi günü, Norveç karşılaşması için korkmaya başlamıştım. Yanlış anlaşılmak istemem. O gece, oyuncularımızın lig performansının üstüne çıktıkları, Fatih Terim’in bu çocuklara her alanda bir şeyler kattığı su götürmez bir gerçekti. Ama o gece futbolda çok önemli yeri olan şans ilahının bizi kolladığı da aynı derecede gerçekti. Norveç maçı başladığında bu duygular içindeydim işte. Nitekim çok geçmeden takımın Norveç karşısında hiçbir varlık ortaya koyamadığı, çoğu zaman topa hâkim olmakla birlikte, pozisyon yaratamadığı, Kral Hakan’ın gol atacakken rakibe kaptırdığı bir top ve arkadan gelen ikinci akıllı bir karşı atakla birden iki farklı geriye düştüğümüzü gördük. ??? Oyunun ikinci yarıda değişmesinde, acaba iki farkla öne geçmiş olan rakibin skoru koruma gibi yanlış bir taktiğinin de etkisi yok muydu? Ama her neyse, takım daha iyi basıyor, rakibe fırsat tanımıyor, topu alanın her tarafında dolaştırıyor, ayağa paslarla rakip alanda etkili oluyor, azımsanmayacak sayıda pozisyon da yakalıyorduk. Sonunda iki farklı yenilgiden, biri son dakikada olmak üzere, Hamit Altıntop’un iki serbest atışıyla beraberliği yakalıyorduk. Ama kabul etmemiz gerekir ki, her iki golde de, rakip kalecinin fahiş hataları vardı. Dün yine gazetelere baktığımda zafer nakaratı sürüyordu. Belki de daha nesnel, öğretici ve yapıcı eleştirilerin çıkması için beklemek gerekecekti. Ama bir şey kesindi ki, çok kolay dolduruşa geliyorduk. Bunları düşünürken birden aklıma geldi. Bizim çocukluğumuzda, Türkiye’de parlamış olup, futbol hayatını Almanya’da sürdürüp, noktalamış bir “Bombacı Bekir” efsanesi vardı. Bekir gerçi yaşamıştı ama, o efsanedeki gibi değil tabii ki... Söylencelerden biri de, Bekir’in bir gün bir maçta çektiği penaltı ile yine efsanevi bir kişi olan kaleci Zamora’nın bağırsaklarını deştiğiydi... Çocuk aklımızla buna inanmamızı yadırgamamak gerek, koca koca adamlar, benzeri nice söylenceye inanmıyorlar mı? Diyeceğim o ki, kolay ve çabuk dolduruşa geliyoruz. Yalnız futbol ile sınırlı değil bu durum. Tayyip Erdoğan’ın, Mutteki ile konuşup, esir İngiliz askerlerinin serbest bırakılmasının yolunu açtığına inanmamız da kolay dolduruşa gelme örneklerimizden bir diğeri... Belediyelere kadrolaşma izni AYŞE SAYIN ANKARA AKP hükümeti, “Kamuya ilk kez atanacaklar için yapılan sınavlar hakkındaki yönetmelik”te yaptığı değişiklikle, belediye ve il özel idarelerine memur alımında kadrolaşma ve torpilin kapısını açtı. Yapılan değişiklikle, yerel yönetimler KPSS puanlarına göre merkezi sistemle değil, kendilerinin yapacağı yazılı veya sözlü sınavla memur alabilecek. Konuyu soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, düzenleme ile “siyasi kayırmacılığın ve yandaşların işe alınmasının yolunun açılacağını” bildirdi. AKP hükümeti tarafından yapılan ve 17 Ocak 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişik ? AKP hükümetinin yaptığı yönetmelik değişikliğiyle belediye ve il özel idareleri, KPSS puanlarına göre merkezi sistemle değil, kendilerinin yapacağı yazılı veya sözlü sınavla memur alacak. Konuyu soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, siyasi kayırmacılık ve kadrolaşmanın yolunun açılacağı endişesini dile getirdi. liğiyle il özel idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı kuruluşların, kurdukları birlik ve döner sermayeli kuruluşlara yapılacak memur alımlarında, ÖSYM tarafından yapılan KPSS puanına göre yerleştirme zorunluluğu kaldırılıyor. Yapılan düzenlemeye göre yerel yönetimlere alınacak memur kadroları ÖSYM tarafından yayımlanan KPSS Yerleştirme Kılavuzları’nda yer almayacak. Böylece 1999 yılından bu yana uygulanan memur alımında torpili engelleyen sistem delinecek. Yönetmelik değişikliğine göre bu kurumlar, atama yapılacak kadroları ve KPSS taban puanı ile türünü, “Türkiye genelinde yayın yapan gazetelerin en az birinde ve bir mahalli gazetede ilan ederek” adaylara duyuracak. İlan edilen memur kadrolarının üç katı kadar aday sınava çağrılacak. Belediye ve il özel idareleri bu adaylar arasından “yazılı ya da sözlü sınavla” memur ataması yapacak. Yönetmelik değişikliğinden önce ise yerel yönetimler memur gereksinimini İçişleri Bakanlığı aracılığıyla ÖSYM’ye bildiriyor ve boş memur kadroları ÖSYM’nin KPSS yerleştirme kılavuzunda ilan ediliyordu. Adaylar puan ve tercihlerine göre, ayrı bir sözlü ya da yazılı sınava tabi tutulmaksızın doğrudan bu kurumlara yerleştiriliyordu. Kadrolaşma kaygısı Konuyu soru önergesiyle TBMM gündemine taşıyan CHP Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin, siyasi kayırmacılık ve kadrolaşmanın yolunun açılacağı endişesini dile getirdi. Çetin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, yönetmelik değişikliğinin gerekçesi konusunda bilgi istedi. Erdoğan’dan “il özel idareleri, belediyeler, bunla ra bağlı kuruluşlar ile kurdukları birlikler ve döner sermayeli kuruluşlara memur alınırken yapılacak olan yazılı ve sözlü sınavların objektifliği ve güvenilirliğinin nasıl sağlanacağı” konularında da bilgi isteyen Çetin, şu soruları yöneltti: “Yönetmelikle amaçlanan, adı geçen kurumların yapacakları sınavlarla istedikleri kişi ya da kişileri işe almalarının sağlanması mıdır? Genel yönetmelikte yapılan bu değişiklik, kamuoyunda sürekli tartışmalara, hatta pek çok haksızlıklara yol açan siyasi kayırmacılığın, yandaşları işe almanın yolunu açmış olmuyor mu? İlan edilen kadroların sayısının üç katı adayın sınava çığrılıp, onların içinden istenilen kişilerin seçilecek olması kadrolaşma değil midir?” ‘PARTİ ANAP GİBİ OLUR’ SORULAR HÂLÂ YANITSIZ AKP’liler Erdoğan’ı uyaracak EMİNE KAPLAN Kızıldere katliamının 35. yılı İstanbul Haber Servisi Kızıldere katliamının 35. yıldönümünde yakınlarını kaybeden aileler, yıllardır yanıtını bekledikleri soruların yanıtlanmasını istiyor. Türkiye Halk Kurtuluş PartisiCephesi’nin (THKPC) lideri Mahir Çayan ve arkadaşlarının, idama mahkum edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı kurtarmak amacıyla gerçekleştirdikleri eylem sonrasında saklandıkları Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde katledilmesinin üzerinden 35 yıl geçti.78’liler Türkiye Girişimi’ce yapılan açıklamada, katliamın 34. yıldönümünde, sağ ele geçirilip katledilen Saffet Alp cinayeti ile ilgili dosyanın yeniden gündeme getirildiği anımsatılarak “Yetkili organlar sorduğumuz sorular karşısında sessiz kalmakta ısrar etmektedir. Bu tavırları gerçeğin açığa çıkmasını engelleyemeyecektir” denildi. Katliamın 35. yıldönümü nedeniyle 78’liler Türkiye Girişimi adına yapılan yazılı açıklamada, “Kızıldere’de yakınlarını kaybeden ailelerin yıllardır yanıtını bekledikleri soruların yanıtlanmasını istiyoruz. Bunu kör bir intikam duygusuyla istemiyoruz. Bugünü anlamak, temiz bir gelecek kurmak için istiyoruz.Türkiye’yi bugünün karanlığına mahkum etmenin bedeli başta 68 kuşağı olmak üzere,78’liler ve devamı gençlik kesimlerinin tasfiyesi oldu. Hiçbir kuşağın yok edilmemesi, sorunlara kan ve kıyıcılıkla değil barış ve diyalog ile çözüm arama yolunun egemen olması gerekiyor” görüşüne yer verildi. ANKARA AKP’li bazı milletvekilleri Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Eğer sembolik bir cumhurbaşkanı olarak kalacaksan Köşk’e çık, ama hükümetle ters düşersen parti ANAP gibi olur” uyarısı yapmaya hazırlanıyor. Erdoğan’ın, 5 Nisan’dan itibaren milletvekilleriyle yapacağı gruplar halindeki görüşmenin çok önemli olduğuna dikkat çekiliyor. Vekillerin tek tek görüşüne başvuracak olan Erdoğan’ın aday olup olmayacağıyla ilgili sinyal vermeyeceği, ancak önerileri alacağı dile getiriliyor. Bazı milletvekilleri, görüşmelerde Erdoğan’a “Köşk’e çıkma, partinin başında kal” demeye hazırlanıyor. Bir milletvekili, “Sayın Başbakan, eğer Çankaya Köşkü’nde Sezer gibi bir cumhurbaşkanı olacaksa çıkmalıdır. Ama Özal ve Demirel gibi hem cumhurbaşkanı olup hem de partisinin genel başkanlığını yürütmek isterse o zaman biz de ANAP ve DYP’nin yaşadıklarını yaşarız” dedi. Bazı milletvekilleri ise görüşmelerden sonuç çıkacağını düşünmüyor. Kulislerde, “Başbakan’ın karşısına geçip de hiçbir milletvekili gerçek düşüncesini söylemeyecektir” görüşü dile getiriliyor. İtalya’dan 3 Türk’e nişan İtalya, NATO’nun Afganistan’daki eski kıdemli sivil temsilcisi Hikmet Çetin ile CHP’li Muharrem Kılıç ve AKP’li Zeynep Karahan Uslu’yu liyakat nişanıyla ödüllendirdi. Nişanları, İtalya Cumhurbaşkanı adına İtalya’nın Ankara Büyükelçisi CHP’li Carlo Marsili, büyükelçilikte Kılıç. düzenlenen törenle takdim etti. Marsili, Çetin’in, Afganistan’daki görevi sırasında İtalyan birliklerinin başarısı için büyük emek sarf etmesi nedeniyle, Kılıç ve Uslu’nun ise iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesinde büyük çaba sarf etmesi nedeniyle nişana değer görüldüğünü kaydetti. Törene katılan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiyeİtalya ilişkilerinin geleneksel olarak güçlü olduğuna işaret ederek bugünkü nişanların bu ilişkileri daha da güçlendirdiğini söyledi. Törende gazetecilerin İran ile İngiltere arasındaki krize ilişkin sorusunu yanıtlayan Gül, “Çözüm için İran’ın komşusu ülke, İngiltere’nin de müttefiki olarak yardımcı olmaya devam ediyoruz’’ diye konuştu. Törenin ardından Hikmet Çetin, Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül ile Zeynep Karahan Uslu ile birlikte fotoğraf çektirdi. (AA) SIFIR N O K TA S I / ORAL ÇALIŞLAR Talabani’nin Söyledikleri ve Irak’la İlişkiler Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan dönüşü uçakta anlattıkları arasında en dikkat çekici olanı Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin Kerkük konusunda söyledikleriydi. Talabani, Erdoğan’a Türkiye’nin Kerkük’e bir inceleme heyeti göndermesini önermişti. Bu öneriye göre Türkiye’den gidecek heyet Kerkük’teki tapu kayıtlarını inceleyecek ve kayıtlarda bir silinme olup olmadığı dahil her türlü belgeyi gözden geçirebilecekti. Talabani, bununla da kalmamış Türkiye’den gönderilecek heyetin Bağdat’a da giderek incelemelerde bulunabileceğini sözlerine eklemişti. Irak Devlet Başkanı’nın aktardığına göre, tapu kayıtlarının bir kopyası da Bağdat’ta bulunuyordu. Kerkük’teki incelemeyi Musul Konsolosluğu’nun da yapabileceğini belirtmişti. Başbakan’la konuşmamız içinde biz gazetecilerin en çok ilgisini Talabani’nin bu önerisi çekti. Üstelik Talabani bu öneriyi kendi Dışişleri Bakanı’nın ve Türkiye’den katılan geniş bir heyetin önünde yapmıştı. Önerileri kayıtlara geçmişti. Resmi bir nitelik taşıyordu. ??? Başbakan Tayyip Erdoğan da bu öneriyi olumlu karşıladığını ve değerlendireceklerini ifade etti. Türkiye ile Kuzey Irak arasındaki ilişkilerde Kerkük kritik bir konu olarak kamuoyunun gündemini işgal ediyor. Özellikle Irak’ın ABD tarafından işgalinden sonra Kürtlerin Kerkük’teki tapu kayıtlarını imha ettikleri, kentin demografik yapısını bozdukları konusunda gazetelerde çok sayıda yazı yayımlandı. Bu konu Türkiye açısından ciddi bir sorun olarak varlığını hep korudu. Gerçekten Kürtler tapu kayıtlarını imha ettiler mi? Kentin demografik yapısı ne ölçüde ve nasıl değişti? Bütün bunları aydınlatabilmek amacıyla Talabani yeni bir öneride bulundu. Bu öneri Türkiye’yle ilişkileri düzeltme amacı taşıyan bir öneri olarak kabul edilebilir. Gerçekleri öğrenebilmek açısından da bir fırsat sayılabilir. ??? Arap zirvesi sırasında görüldü ki, bölgedeki dengeler ciddi bir değişim geçiriyor. ABD’nin İran’a yönelik yapmayı düşündüğü müdahaleler Arap yönetimlerince kabul görmüyor ve tehlikeli bir macera olarak değerlendiriliyor. Bütün dünyanın olduğu gibi Arapların da gözü Irak’ın geleceğinde. Irak’ta ortaya çıkan ŞiiSünni çatışması, Kuzey Irak’taki Kürt egemenliği bölgedeki tüm ülkelerin dikkatle izlediği gelişmeler arasında. Bu nedenle Talabani’nin söyledikleri yalnızca Türkiye için değil, Araplar için de önem taşıyor. Kerkük ve Musul’un geleceği yöredeki gelişmeleri de etkileyecek durumda. Başbakan Erdoğan, Talabani’ye son çıkarılan Petrol Yasası konusundaki memnuniyeti de dile getirdiğini belirtti. Son çıkarılan yasa ülkede çıkarılacak bütün petrolün merkezi bir şekilde değerlendirilip her topluluğun nüfusuna uygun oranda dağıtılacağını hükme bağlıyordu. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürt oluşumuyla ilişkisi, Türkiye’nin bölgedeki gücünü de yakından ilgilendiriyor. Türkiye bu sorunu aşma iradesini gösterebildikçe, bölgede daha önemli bir aktör haline gelebilir. Nitekim Arap zirvesi sırasında yapılan görüşmelerden ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin rolünün bu bölgede giderek arttığını gösteriyor. ??? Başbakan Tayyip Erdoğan’ın görüşmelerine ilişkin anlattıkları arasında bir dikkat çekici nokta da Avrupa Birliği Genel Sekreteri Javier Solana’ya söyledikleriydi. ABD’nin Irak’ın işgalinden sonra Washington’ın Arap ülkeleri üzerindeki prestiji ciddi bir kayba uğramıştı. Bölgedeki halkların işgale öfkesi, Arap yönetimlerini de ABD’ye karşı daha dikkatli ve mesafeli davranmaya zorluyordu. Avrupa Birliği, bu ortamda yeni bir aktör olarak devreye girebilirdi. Nitekim AB Genel Sekreteri Solana, Arap zirvesini izlemeye gelmişti. Başbakan Erdoğan da ona Türkiye’nin bölgedeki önemini hatırlatmış ve Türkiye AB üyesi olsaydı, şimdi AB’nin yöredeki etkinliği daha fazla olurdu hatırlatmasını yapmıştı. Başbakan Erdoğan bu görüşmeyi aktarırken geçmişte Hamas lideriyle görüşmelerine tepki gösterenlerin şimdi kendilerinden Hamas’la görüşmelerini istediklerini, Suriye ile ilişkileri iyi tutmalarının önemine dikkat çektiklerini belirtti. Arap zirvesine dünyanın dört bir yanından gözlemciler geldiği gibi medya da büyük ilgi gösterdi. Ortadoğu’da taşlar yerinden oynadı. Bundan sonra neler olabileceğini kestirmek de o kadar kolay değil. asirmen?cumhuriyet.com.tr Çelebi: 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz ? İstanbul Haber Servisi DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 1 Mayıs 1977 katliamının 30. yıldönümünü, İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararı aldıklarını açıkladı. DİSK’in Şişli’deki genel merkezinde 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin bilgi veren Çelebi, Türkİş, KESK ve Hakİş’i kutlama için dayanışmaya çağırdı. Çelebi, Taksim Meydanı’ndaki kutlamanın “meydan okuma’’ olarak algılanmamasını istedi. DTP’den teröristlere saygı duruşu ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda bir araya gelen ve aralarında DTP’li belediye başkanları ve yöneticilerinin de bulunduğu grup, geçen yıl 28 Mart’ta Muş Ovası’nda öldürülen PKK’li teröristlerin ziyaret ettikleri mezarlarına kırmızı karanfil bıraktı. Ziyaretçiler, hem teröristler hem de terörist cenazelerinin gömülmesi sırasında çıkan olaylarda yaşamlarını yitiren 10 kişi için saygı duruşunda bulundu. Terör örgütü lideri lehine sloganlar atap grup olaysız dağıldı. ‘Ulus devlete karşı cinayet olur’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, devletin bütünlüğü aleyhine propaganda yapmanın suç olmaktan çıkarılmasının “ulus devlet kavramına karşı cinayet” olduğunu belirtti. 16 Mayıs Ulusal Hukuk ve Tavır Dergisi tarafından Birinci TBMM binası Genel Kurul Salonu’nda düzenlenen Cumhuriyetin Hukuku konulu panelde konuşan Kanadolu, 301. maddenin kaldırılmamasını istedi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle