23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2007 SALI 4 HABERLER Metropoll’ün yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de çoğunluk yaşamından memnun değil DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN 50 Yaşındaki Avrupa ve Türkiye... Avrupa Birliği ellinci yılını pazar günü Berlin’de yapılan törenlerle kutladı. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan iki dünya savaşının beşiği olan yaşlı kıtada ikinci savaş sonrası iki umut doğmuştu. Bunlardan biri, değişik etnik grupların birbirlerine saygı ve eşitlik içinde bir arada yaşamalarını öngören Tito Yugoslavya’sı, öteki ise 1957 Roma Anlaşması ile temeli atılan, zaman içinde gelişerek Avrupa Birliği’ne dönüşen Avrupa projesi idi. Yugoslavya projesi feci biçimde çöktü, etnik temizlikten soykırıma kadar uzanan olaylar zinciri ile “Balkanlaşma” bir kez daha, kitle kıyımlarını da içererek yaşandı. Avrupa projesi ise 50. yılında amaçladığı hedeflerden bir bölümüne başarıyla ulaşmış görünüyor. Hele hele iki bloklu sistemin çökmesiyle birlikte, artık yaşlı kıta, eski Yugoslovya parantezi dışında, savaşların odağı olma tehdidini aşmış, barış her zamankinden daha sağlam biçimde kurulmuş, Birlik üyeleri için hudutların sınırlayıcılığı azalmış, büyük bir pazar oluşmuş, eskinin bir araya gelemez denen iki düşmanının temelini oluşturduğu birlik önemli başarılara imza atmış bulunmaktadır. Elli yıllık bu bilançoya bakıldığı zaman Avrupa’nın yarım yüzyılı başarısız geçirdiğini söylemek mümkün değildir. ??? Yine de Avrupa’nın sınırları gibi başarının sınırları da belirsizliklerle doludur. Her şeyden önce, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan, Avrupa’nın çevreleşme sürecinin tersine döndüğünü gösteren belirtiler mevcut değildir. Elli yıllık süre içinde, Avrupa, ne ekonomik ne siyasi ne de askeri güç açısından yeniden merkez olma durumuna gelebilmiştir. Elli yıllık süre içerisinde, küreselleşmenin getirdiği dayatmaların da etkisiyle, sosyal devlet, çalışanların güvenceleri, sağlık ve emeklilik güvenceleri gibi kurumlar büyük darbeler yemiştir ve Avrupa’nın önde gelen ülkeleri bu alandaki kayıplara karşın yine de küreselleşmeye ayak uydurmakta zorlanmaktadırlar. Büyük pazarın gerçekleşmiş olmasına karşın, ne ABD’ye eşit veya yakın değerde bir güç oluşturulabilmiş, ne de dünyanın yeni devi Çin karşısında (daha sonra arkadan gelecek olan Hindistan da var) onlardan daha geriye düşmeyecekleri bir gelişme hızı yakalanabilmiştir. Birliğin üyesi devletlerin bireylerinin daha barışçıl bir ortamda yaşamalarına karşın geleceklerine eskiye oranla daha umutla bakabildiklerini söylemek de mümkün değildir. Avrupalılar, henüz bir anayasa metni üzerinde bile anlaşabilmiş değillerdir ve yakın bir gelecekte anlaşmaları da son derecede güç görünmektedir. Ve nihayet gittikçe yaşlanan Avrupa, bu özelliğinin getirdiği sorunlarla karşı karşıya kalırken, istese de istemese de göçe kucak açmak zorunda kalacak duruma düşmüş bulunmaktadır. ??? Bunlara ek olarak, Avrupalılar hangi değerlerin çevresinde birleştikleri konusunda bile tam bir anlaşmaya varabilmiş değillerdir. Avrupa’nın tutucuları, Hıristiyan değerler kavramında direnerek, Birliğin kapılarını Türkiye’ye kapatmayı öngörmektedirler. Sürecin başında adaylığa davet edilmiş olan Türkiye, şu anda Avrupa’ya elli yıl öncesinden de çok daha uzakta görünmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki AB ülkelerinin kamuoyunda da Türkiye’ye bakış büyük ölçüde olumsuzdur. Ancak bu olumsuz bakışı hiçbir zaman tersine çevrilmesi mümkün olmayan bir süreç olarak görmemek gerekir. Eğer Avrupa evrensel değerlerden hareket edecek ve küresel bir iddiaya sahip olacaksa, Türkiye’ye karşı olumsuz bakışını değiştirmek zorundadır. Avrupa’nın yaşlılığı dolayısıyla, zaten kendisini, hem “öteki”nden koruyan bir kaleye hapsetmesi hem de gelişmeye ayak uydurması beklenemez. Ancak Türkiye’ye Avrupa yolunun açılması, yalnızca Avrupa’nın elinde olan bir husus değildir. Türkiye’nin, bugün işbaşında bulunan iktidarın demokrasi görüşü ve karşı karşıya bulunduğu nüfus patlamasının da daha derinleştirdiği, büyük sosyal ve ekonomik sorunlarıyla AB üyeliğine hazır olmadığını görmemiz gerekir. Bir gerçeği unutmamamız gerekir; AB üyesi olarak ve adaylık görüşmelerinde ilerleyerek sorunlarımızı çözmek düşüncesi gerçekçi olmadığı gibi utanç vericidir. Halktan Büyükanıt’a destek FIRAT KOZOK ANKARA AKP’ye yakınlığıyla bilinen Metropoll Araştırma Şirketi’nin “Türkiye’de Siyasal Durum Mart 2007” başlıklı kamuoyu araştırmasına göre yurttaşlar, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle görüşülmemesi gerektiğini söyleyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a, tam tersi görüşü savunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan daha fazla destek verdi. Yurttaşların yüzde 59.2’si, DYP’nin bazı sağ partilerle ittifak yapması durumunda bu gruba oy vermeyeceğini ifade ederken Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını isteyenlerin oranı yüzde 18.1’de kaldı. Metropoll’ün 918 Mart tarihleri arasında 29 ilde tesadüfi yöntemle seçilmiş 2 bin 402 kişiyle görüşerek yaptığı anketten ilginç sonuçlar çıktı. Araştırmada, “Sizce Cumhurbaşkanı kim olmalı” sorusuna, yüzde 44’lük bir kesim “bilmiyorum” yanıtı verirken yüz ? Kamuoyu araştırmasına göre yurttaşların, Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle görüşülmemesi gerektiğini söyleyen Büyükanıt’a, tam tersi görüşü savunan Erdoğan’dan daha fazla destek verdiği ortaya çıktı. de 18.1’lik kesim, Başbakan Erdoğan’ı işaret etti. Çankaya için Bülent Arınç’ı gösterenlerin oranı yüzde 11.4 olurken başka bir aday belirlenmesini isteyenler de yüzde 11.2 oldu. Başbakan’a katılmadığını açıkladı. Anketten, aynı konuda Erdoğan’ın tam tersi görüş açıklayan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a da Erdoğan’dan fazla destek çıktı. Katılımcıların yüzde 57.7’si, Büyükanıt’ın, PKK’yi destekledikleri gerekçesiyle Kuzey Irak’taki Kürt yetkililerle görüşülmemesi gerektiği yönündeki sözlerini desteklediklerini açıkladı. Büyükanıt’ı desteklemeyenlerin oranı ise yüzde 32.5 oldu. Ankette, sağda ve soldaki ittifak tartışmalarına ilişkin de ilginç sonuçlar çıktı. Katılımcıların yüzde 59.2’si, son dönemde AKP ile yakınlaşması dikkat çeken DYP’nin bazı sağ partilerle ittifak yapması durumunda bu gruba oy vermeyeceğini açıkladı. Yine katılımcıların yüzde 61.6’sı da olası bir CHP, DSP ve SHP ittifakına karşı olduğunu bildirdi. Yurttaşların yüzde 27.7’si DTP’nin Meclis’e girmesinin ülke yararına, yüzde 47.2’si ise ülke zararına olacağını düşündüğü belirtirken DTP’nin bağımsız adaylarla seçime girme kararı alması durumunda, yüzde 7.7’lik bir kesim oy verebileceğini söyledi. 2 YIL HAPSİ İSTENİYOR İLGİNÇ SONUÇLAR Ankette, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın Kuzey Iraklı yetkililere ilişkin açıklamaları konusunda da ilginç sonuçlar çıktı. Ankette yöneltilen “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekli olduğunda Kuzey Irak’taki Kürt yetkililerle görüşülebileceğini söyledi. Erdoğan’ın bu konudaki yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna katılımcıların yüzde 52.4’ü “onaylıyorum” yanıtını verirken, yüzde 39.6’lık kesim MEMNUN DEĞİLLER Metropoll’ün anketi, yurttaşların yüzde 50.8’inin yaşamından memnun olmadığını da ortaya koydu. “Yaşadığınız tüm şartlar dikkate alındığında, genel olarak hayatınızdan ne kadar memnunsunuz” sorusuna katılımcıların yüzde 29.2’si “Pek memnun değilim”, yüzde 21.6’sı da “Hiç memnun değilim” yanıtını verdi. Yaşamından memnun olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 41.4 olurken soruya “Çok memnunum” yanıtını verenlerin oranı yalnızca yüzde 7.4’te kaldı. Batmanlı avukata 301’den dava açıldı ? Batman’da 28 Ağustos 2005’te öldürülen 7 PKK’linin cenazelerinin kaldırılması sırasında yaşamını yitiren Hasan İş’in avukatı Ferhat Bayındır hakkında dava açıldı. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Avukat Ferhat Bayındır hakkında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak” suçunu işlediği gerekçesiyle 301’inci maddeden dava açıldı. PKK’lilerin cenazelerinin kaldırılması sırasında kent merkezinden ilçeye doğru yüzlerce kişinin katıldığı yürüyüşe polis müdahale etmiş, silahlar ateşlenmişti. Olaylar sırasında kitlenin içinde yer alan 23 yaşındaki Hasan İş, kafasına isabet eden mermi nedeniyle yaşamını yitirmişti. İş’in polis kurşunuyla yaşamını yitirdiği öne sürülmüştü. Emniyet Müdürü Arif Öksüz ise iddiaları yalanlayarak İş’in ailesinin düşmanları tarafından olay yerinden uzakta bir alışveriş merkezinin yanında öldürüldüğünü ifade etmişti. İş ailesi ise olayın faillerinin bulunması için hukuki süreç başlatmışlardı. 13 Haziran 2006’da İnsan Hakları Derneği Batman Şubesi’nde davaya ilişkin açıklama yapan avukat Ferhat Bayındır şunları söylemişti: “Biz, Hasan İş’in güvenlik güçlerinin müdahalesi ve açmış oldukları ateş sonucunda yaşamını yitirdiğini düşünmekteyiz. Çünkü olay yerinde sadece polisler tarafından silah kullanılmıştır. Bu durum kamera görüntülerinde de mevcuttur. Daha sonra alınan tanık beyanları da bu yöndedir. Bütün bu somut delillerden hareketle, olayın failini bulma konusunda yargı kurumuna, devleti yöneten kişilere, insan hakları savunucularına, basına ve kamuoyuna büyük görevler düşmektedir. Bu görev yerine getirilmediği durumda, hukuk devleti ilkesi daha da zedeleneceği gibi, toplumsal huzur ve barış da zedelenecektir.” Bu açıklamalar üzerine de Bayındır hakkında, TCY’nin 285’inci maddesi uyarınca “Soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği” ve TCY’nin 301/2 maddesi uyarınca da “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni, yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak” suçunu işlediği gerekçeleriyle soruşturma başlatıldı. Bayındır hakkındaki soruşturma tamamlanarak TCY’nin 301’inci maddesi uyarınca 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Bayındır’ın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. BABACAN’DAN ŞENER’E YANIT İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Bakanların ‘dalgalı’ atışması ? Gümrük Birliği’nden çıkmanın faturasının ağır olacağını savunan Devlet Bakanı Babacan, dalgalı kur konusunda da “Kura yapılan müdahalelerin sonuçlarını hep beraber gördük” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in “AB ile imzalanan Gümrük Birliği gözden geçirilmeli” sözlerine atıfta bulunarak Gümrük Birliği’nden çıkmanın ekonomide yıllarca daralmaya neden olacağını savundu. Özel bir televizyon kanalında ekonomiye ilişkin soruları yanıtlayan Bakan Babacan, Gümrük Birliği sayesinde ihracatın yarıdan fazlasının AB’ye yapıldığını ifade ederek “Gümrük Birliği’nde endişelenen AB idi. Çünkü maliyetler çok düşüktü. Gümrük Birliği’nin ekonomimiz, sanayimiz üzerinde çok olumlu etkileri oldu” dedi. Şener’in Gümrük Birliği’nin yeniden ele alınması yönündeki görüşlerini de değerlendiren Babacan, şunları kaydetti: “Gümrük Birliği’ni tekrar masaya yatıralım, bundan çıkalım, bağları koparalım anlamına geliyorsa, bunun karşılığı yüzde 3040 işsizlik. Ekonomide yıllarca daralma ve Türkiye için tam bir felaket senaryosudur. Hele hele tek taraflı atacağımız adımlar döner bizi vurur. Akıllı, rasyonel hareket etmemiz, hayal peşinde olmamamız lazım. Uzakdoğu’dan olumsuz etkilendiğimiz bir gerçektir. Bunun da çözümü AB’ye üye olmak. Sanayimizin verimliliğinin, kalitesinin artması lazım.” Dalgalı kurun gözden geçirilmesi yönündeki açıklamalara da değinen Babacan, “Serbest piyasa rejimi işlediği sürece piyasalar tarafından belirlenen kur doğru kurdur. Gerek Türkiye’de, gerek diğer ülkelerde kura yapılan müdahalelerin sonuçlarını hep beraber gördük” diye konuştu. namikzafer@yahoo.com İŞÇİ PARTİSİ YARGIYA BAŞVURDU Erdoğan’a suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İşçi Partisi (İP), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, “AKP’nin kapatılması için dava açılması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yargılanması” istemini içeren dilekçe verdi. Başsavcılık önünde toplanan grup adına açıklama yapan İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, “Başbakan Erdoğan’ın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ve yasalarını değil, ABD projelerini uygulamakla görevli olduğunu” belirtti. Cengiz, “Erdoğan’ın yeri, Cumhurbaşkanlığı makamı değil, Yüce Divan’da sanık sandalyesidir” dedi. AKP’nin kapatılması için dava açılması ve Erdoğan’ın yargılanmasıyla ilgili hazırladıkları 34 sayfalık dilekçenin, AKP ve Erdoğan hakkındaki iddianamenin temel dayanağını oluşturacağını anlatan Cengiz, dilekçede Erdoğan ile ilgili 21 ayrı suçun sıralandığını anlattı. Cengiz, “Bir siyasi partinin böylesine ağır suçlar işlemesi, Cumhuriyet Savcılığı’nın acilen harekete geçmesini zorunlu kılmaktadır” dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr Yurttaş çözümü Sezer’de aradı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı internet sitesinin “Örgütsel Bilgiler’’ bölümünde yer alan bilgilere göre, Ahmet Necdet Sezer göreve başladığı 16 Mayıs 2000 tarihinden 23 Mart 2007 tarihine kadar, kurumsal işlemler ya da çeşitli kamu hizmetlerine ilişkin 108 bin 760, kişisel isteklerle ilgili 100 bin 211, Bilgi Edinme Hakkı Yasası ile ilgili de 2 bin 76 olmak üzere toplam 211 bin 47 başvuru yapıldı. Kurumsal işlem gerektiren 108 bin 760 başvurunun 67 bin 921’ini toplu başvurular oluşturdu. 16 bin 910 başvuruya bir işlem yapılmasına gerek görülmezken, kalan başvuruların işlemleri tamamlandı. Bu başvuruların 17 bin 774’ünü doğal afetler, 15 bin 651’ini eğitim, 14 bin 952’sini çalışanların sorunları, 10 bin 634’ünü ekonomik ve mali konular, 9 bin 154’ünü sağlık, 6 bin 103’ünü yasa, yönetmelik gibi değişiklikler, 5 bin 513’ünü ihbar ve şikâyetler, 3 bin 957’sini yerel yönetim sorunları oluşturdu. Avrupa Birliği’nin 50. doğum günü kutlamaları dönem başkanı Almanya Başbakanı Angela Merkel’in konuşmasıyla başladı. Tabii bizim açıdan sinir bozucu olan Merkel’in Fransız Le Figaro gazetesine verdiği demeçti. Merkel, “Türkiye’nin 50 yıl sonrası için bile ümit olmadığını” söylemiş ve sözlerini şöyle sürdürmüştü: “İlişkiler yakınlaşabilir ama üyelik anlamına gelmez.” Alman Hıristiyan Demokratları’nın ve Avrupa’daki bazı sağcı siyasi liderlerin Türkiye’nin üyeliğine karşı oldukları biliniyor. Merkel’in bu sözlerinin belki bugün için bir anlamı olabilir, ancak yarının ne göstereceği üzerine söylenecek her şey spekülasyondan ibarettir. Merkel’in bu açıklamasına Avrupa’nın birçok solcu siyasetçisinden tepki geldi. Yeşiller Grubu’nun Avrupa Parlamentosu Grup Başkanı Daniel Cohn Bendit ve Fransa Başbakanı Dominique de Villepin bu açıklamaya ilk tepki gösterenlerden. ??? Sevgilisiyle Katılan Başbakanlar ve ‘First Man’ AB tartışması ne Türkiye içinde ne de Avrupa ülkelerinde biter. Türkiye’nin üyeliği AB’nin en zor hazmedeceği konulardan birisi. Gelişmeleri zaman içinde göreceğiz. 50. yıl buluşması nedeniyle Avrupa Birliği ülkelerinin liderleri konusunda ilginç görüntülere tanık olduk. İlk görüntülerden birisi Joachim Sauer’in ortaya çıkmasıydı. Almanya’nın “First Man”i ilk kez kameraların karşısına çıktı. Biz hep “First Lady”lere alışmıştık. Bu kez Merkel kadın başbakan olarak toplantıya ev sahipliği yaparken, eşi Joachim de liderlerin eşlerini ağırladı. Liderler toplantı yaparken eşler Berlin’i, Bay Merkel’in yol göstericiliğinde geziyorlardı. Onlarca kadının ortasında Joachim Sauer ilginç bir manzara oluşturuyordu. Sempatikti. ??? 50. yıl buluşmasına gelen başbakanlardan ikisi de evli değildi ama yanında sevgilileri vardı. “Hayat arkadaşıyla geldi” denilen başbakanlar, Slovenya Başbakanı Janez Jansa ve Avusturya Başbakanı Alfred Gusenbauer’di. Slovenya Başbakanı’nın doktor sevgilisi Urska Bacovnik tıpla ilgili kararlara karıştığı gerekçesiyle ülkesinde eleştiriliyor. 1984 yılından beri Avusturya Başbakanı ile birlikte yaşayan Eva Stenier’in ise bu ilişkiden iki kız çocuğu olmuştu. Avrupa’da ilginç görüntüler bununla bitmiyor. Toplantıya katılan İngiltere Başbakanı Tony Blair artık gün sayıyor. Önümüzdeki seçimlerde aday olmayacağını çoktan açıkladı bile. Bu açıklama, gözlerin İngiltere’nin yeni başbakan adaylarına çevrilmesine neden oldu. ??? Gazete haberlerine göre İngiltere’nin önde gelen iki partisinden iki Başbakan adayı bulunuyor: Blair’in İşçi Partisi içindeki olası vârisi Gordon Brown ve Muhafazakâr Parti lideri David Cameron. İki başbakan adayının da Blair’e göre daha kilolu olması, İngiliz basınının magazin haberlerine kaynaklık ediyor. İngiliz gazeteleri her iki başbakan adayının yürüyüş yaparken çekilmiş fotoğraflarını yayımladı. Başlığı da şöyle attılar: “Başbakanlık için diyete başladılar.” Sabah gazetesinde de yer alan bu habere göre her iki başbakan adayı zayıflamak ve formlarını korumak için değişik yollara başvuruyorlar: Muhalif lider Cameron, formunu korumak için bisikletine güveniyor. Uygun olan her yere bisikletiyle gidiyor. Lifli gıda, meyve ve kuru baklagilleri sofrasından eksik etmiyor. İşçi Partili Gordon Brown ise sigarayı bıraktıktan sonra şişmanlamıştı. Şimdi aldığı kiloları vermek amacıyla ağzına çikolata koymuyor. Çok sevdiği KitKat çikolatalarını bulunduğu yerden uzak tutuyor. ??? Türkiye ne zaman AB üyesi olur? Olur mu olamaz mı? Bunların hepsini daha çok konuşuruz. Ancak Avrupa Birliği’nde de çok şeylerin değiştiği bir gerçek. Avrupa’da kadınlar siyasette ağırlıklarını artırıyorlar. Türkiye de önemli iki seçimin arifesinde. KADER’in (Kadın Adayları Eğitme ve Destekleme Derneği) kampanyası da bütün hızıyla sürüyor. Tanınmış kadınların takma bıyıklar ve kravatlarla sahneye çıkmaları bütün toplumun ilgisini çekti. “Milletvekili olmak için erkek olmak şart mı” kampanyası Türkiye’nin geleceğe dönük yüzünü düzeltmeyi amaçlıyor. Daha çok kadının Meclis’te olduğu bir Türkiye, AB içindeki tutuculuğu alt edecek en önemli silahımız olabilir. “Haydi kadınlar Meclis’e” ülkemizin geleceğini aydınlatacak önemli bir çağrı… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle