Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 MART 2007 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Postmodernizm ve Edebiyat Modern edebiyat da Balzac, Stendhal, Puşkin, Maupassant, Dostoyevski, Gogol, Tolstoy, Çehov vb yazarlarca 19. yüzyılın ikinci yarısında kurulmuştur, modernizmin ilk kuramcıları da zaten Marx ile Engels’tir. Omurgasını “insanın özgürleşebilmesinin yalnız siyasal haklarla değil, sömürünün ortadan kaldırılıp ekonomik bağımsızlığa da kavuşmasıyla ancak gerçekleştirilebileceği” ilkesinin oluşturduğu modernizmin yaşama geçmesi de gene bilindiği gibi 20. yüzyılda bu modern edebiyat (gerçekçi edebiyat) aracılığıyla olmuştur. PENCERE ‘Vatansevmez’ Ülkeye Egemen... Cumartesi günü (24 Mart) Cumhuriyet’in birinci sayfada altı sütuna yayılan ikinci başlığı: “Terör tuzağı: 3 şehit” “Dicle ilçesinde askeri araç yola döşenen mayına çarptı, 2 asker de yaralandı.” “Terör örgütü PKK’nin yola döşediği mayınlar yine asker ailelerinin evine ateş düşürdü.” Öteki gazeteler haberi nasıl vermişlerdi?.. Ara ki bulasın!.. ? Pazartesi günlü Cumhuriyet şehitlerin hüzünlü törenlerle uğurlandığını haber veriyordu. Komando çavuş Muharrem Yalanız, Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı Ilıcak köyünde toprağa verilmişti... Gazetemizdeki haberden insanı çarpan birkaç satır: “Tören boyunca ağlamadığı gözlenen Muharrem Yalanız’ın annesi Müfide Yalanız, oğlunun cenazesi mezarlığa götürüldüğü sırada, ardından el sallayarak: ‘ Elveda oğlum’ dedi...” Bir yazarın kaleminden çıkmış edebiyat değil bu.. Yaşamın gerçeği!.. Şehitler, haberleri, son yolculuklarına uğurlanışları, ailelerin tepkileri bizim medya için artık “vukuatı adiye” sayılıyor, iç sayfalarda bile yer bulamıyor... Peki, halk için böyle mi?.. Ateş düştüğü yeri yakar!.. ? Türkiye’de bir değişim yaşanıyor.. Ne söyleniyor: Milliyetçilik yükseliyor!.. Kimileri bu yükselişten tedirgin mi tedirgin.. Peki, milliyetçilik nasıl yükselmesin?.. Toplumda milliyetçiliğin yükseldiğini gören ‘takıyyecidinci iktidar’ bu sürece katılmak için siyasal numaralara kalkışıyor; solcular antiemperyalist eğilimlerini ‘milliyetçilik’ yerine ‘ulusalcılık’ adı altında dile getirmeyi yeğliyorlar; çünkü vaktiyle “Türkİslam Sentezi”nden çok çektiler... Ne var ki bu karmaşa gerçeği değiştiremiyor... Vaktiyle “Amerika’nın buyruğunda ‘komünizm’e karşı kullanılan” ‘milliyetçilik’ bu kez Amerika’nın aleyhine bir renge dönüşmeye başladı... ? Bu yazının başlığındaki “Vatansevmez” deyişi ya da deyimi benim buluşum değil; Ege Cansen Hürriyet’teki bir yazısında ortaya attı, patenti ondadır; hakkını tanıyalım... Şimdiye dek ülkemizde ‘vatanseverlik’ revaçtaydı; ama artık ‘vatansevmezlik’ özellikle medyada geçerli oldu. Vaktiyle bu ülkenin bir Sovyet Cumhuriyeti olmasını isteyen ne kadar dönek komünistsosyalist varsa şimdi ne diyorlar: “ Ulus devletin modası geçti!..” Yine acele ediyorlar... Vaktiyle de acele etmişlerdi... Ulus devletin mazisi en çok iki yüzyıldır; geleceği nereye dek sürer, bilinemez; ama, Türkiye’nin bugünkü gerçeği, çoğu dünya ülkesinde olduğu gibi, ulus devlet üzerine kuruludur... İnanmayan şehit annelerine sorsun!.. ? Vatanseverlik güzel bir duygudur, ayaklarını toprağa dayamış yurtseverlerin bilincidir; ulusalcılık (ya da milliyetçilik) bu kökene dayandığı zaman çağdaşlığın ta kendisidir... Vatansevmezlerin yavelerine boşverin... Türkiye bizim vatanımız!.. Biri Gemi Alıyor Halk Aç Yatıyor! Bir geminiz olsun ister miydiniz? Hiç değilse bir deniz motoru, bir sandal, bir gondol! Hayal kurmak insanoğlunun vazgeçmeyeceği bir şeydir. Hepimizin içinden zaman zaman böyle olmayacak hayaller geçer gider... Bir gemi almak, bir yat, bir kotra... Babamın bir düşüydü, İstinye’de o çocukluk yazını geçirirken, bir gondol alabilmek!.. Venedik kanallarında akşam sabah Napolitan şarkıları duya duya gezebilenler gibi... Ne o oldu, ne de bu! Bir süre kendi kendimize eğlendik, oyalandık, kısacık bir masal dünyasında yaşadık!.. ??? Gazetelerde okudum, TV’lerde gördüm, Başbakan Tayyip Bey’in oğlu bir gemi almış! 2 milyon üçyüz elli bin dolar değerinde bir ‘koster’. Beşyüz bini peşin ödenmiş! Parayı veren, Başbakan’ın oğlu Burak’ın öğrenim giderlerini karşılayan Remzi Bey.. Amerikanca adıyla Ramsey!.. Yıllar boyunca başbakanlar, cumhurbaşkanları geldi geçti. Ama bugüne dek bir başbakan oğlunun gemi satın almasına benzer bir olay duymamıştık. ??? Başbakan oğlu Burak Bey’in aldığı gemiden, ya da Tayyip Bey’in küçültücü tanımlamasıyla ‘koster’den söz ederken, bir de baktım TV’de binlerce insanımız “Seninle sandıkta görüşeceğiz” diye bağırıyor. Kimi soyunmuş, kimi öfkeden deliye dönmüş, sandıkta görüşmek, hesap sormak, oylarla yanlış bir iktidarı devirmek... Konu, sözleşmeli olarak çalışanların işine son verilmesi!.. Birdenbire, durup dururken, hem de Cumhurbaşkanlığı, ardından genel seçim öncesinde!.. Binlerce insanın bir anda işsiz kalmasının acısını, korkunçluğunu kim düşünecek? Herhalde oğluna gemi alan biri değil, herhalde villa üstüne yenisini yapanlar da değil... Sözleşmeliye ayda beş yüz YTL.. aynı görevi yapan memura bin beş yüz YTL!.. Bir fark var mı aralarında? Biri geçici bir hizmetle görevlendirilmiş, yaşamı iki dudak arasında, asgari ücret gibi bir parayla, bugün var yarın yok korkusuyla çalışan insanlara, birdenbire kapıyı göstermek... ??? AKP’liler ülkeyi, halkı biz kurtardık derler! Yalaka gazeteciler de onları alkışlamaktan çekinmez!.. Oysa işte gerçek!.. Bir delikanlı, başbakan oğlu olduğu için koskoca bir gemi satın alabilir, ama binlerce genç insanımız bir anda açlığa, yoksulluğa kolayca mahkum edilebilir!.. Demirtaş CEYHUN N âzım Hikmet, bilindiği gibi 1928’den 1950’ye kadar Türkiye’deki 22 yıllık yaşamının tam 16 yılını hapiste geçirmiştir ve ne ilginçtir ki komünist olduğu için cezalandırıldığından da kimsenin şuncacık kuşkusu yoktur. Oysa, Nâzım Hikmet acaba gerçekten komünist olduğu için mi cezalandırılmıştır, yoksa şiirimizi modernleştirmenin cezasını mı çekmiştir? Çünkü son günlerde art arda okuduğum Emel Akal’ın Tüstav Yayınları arasında çıkmış “Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm” adlı doktora çalışması, Mehmet Perinçek’in Sovyet arşivlerinden derlediği Kaynak Yayınları arasında çıkmış “Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri” ve Arif Cemil’in Arma Yayınları arasında yeni basımı yapılmış anıları “İttihatçı Şeflerin Gurbet Maceraları” adlı üç kitap öylesine allak bullak etti ki kafamı bu konularda... Devrim tarihimiz yeniden yazdırılmış sanki... Gerçekten, 1946’lardan itibaren Missouri zırhlısı, Marshall yardımı, Truman doktrini ile ülkeyi yeniden denetim altına alan emperyalistler bir yandan ordunun üniformasını değiştirir, yurdu komünizmle mücadele dernekleri ile donatıp eğitimi dinselleştirir ve ekonomiyi IMF ile Dünya Bankası’na bağlarken “Hafızai beşer nisyan ile maluldür” diyerek belleğimizi silip yakın tarihimizi de yeniden yazdırmışlar galiba... Meğer Kurtuluş Savaşı sırasında Sovyetler’le ilişkimiz salt silah ve mühimmat yardımı ile sınırlı kalmazmış, Türkiye Cumhuriyeti’ni de emperyalizme karşı Sovyetler’le sırt sırta vererek kurmuşuz... Meğer, ne Talat Paşa’nın gerçek kimliğinden haberimiz varmış ne de Kurtuluş Savaşı’ndaki örgütlenmenin ve 1930’larda ülkeyi şantiyeye çeviren sanayileşmemizin gerçek yüzünü doğru dürüst biliyormuşuz... Bu nedenle, Nâzım Hikmet gerçekten komünist olduğu için mi cezalandırılmıştır, yoksa şiirimizi modernleştirmenin cezasını mı çekmiştir, kuşkuya düşmemek olanaksız... Nitekim yargılandığı davalar da bu kuşkuya hak vermiyor değil doğrusu. Çünkü, ta 1938 yılındaki Donanma davasına kadar hep şiirinden dolayı yargılanmış gördüğümüz kadarıyla. Gerçi 1928 yılında Hopa’da yurda pasaportsuz girmeye çalıştığı için gözaltına alınmışsa da Rize’de cebinde buldukları eski harflerle yazılmış “Moskova’da Heraklit’i Düşünürken” adlı şiirindeki Heraklit sözcüğünü her ekalliyet diye okuduklarından, “azınlıkları kışkırtmak” suçuyla tutuklayıp kelepçeleyerek önce İstanbul’a, oradan Ankara’ya göndermişler. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nce suçsuz bulmuş ama tam 4 ay tutuklu kalmış... 1929 yılında da, Resimli Ay dergisinde imzasız çıkan “Sesini Kaybeden Şehir” adlı şiiri taksi şoförlerini belediyeye karşı kışkırtma suçuyla yargılanmış... Derginin sorumlu müdürü 10 gün hapis ve 10 lira para cezasına çarptırılmışsa da Yargıtay kararı bozmuştur. 19291931 yıllarında art arda çıkan Jokond ile SiYaU, 835 Satır, Varan 3, 1+1=1, Sesini Kaybeden Şehir adlı şiir kitaplarının büyük bir ilgi görmesi üzerine İçişleri Bakanlığı 1931 yılında, örneğin “835 Satır adlı kitabında, 835 rakamıyla Ankara’nın rakımının, kesici alet anlamındaki satır sözcüğüyle de ihtilalin kastedildiği” gibi suçlamalarla dava açtırmış, ancak şiirler gene cezalandırılamamıştır. 1933 yılında da güya “Gece Gelen Telgraf” adlı şiir kitabı için dava açılmış ama daha duruşmalar başlamadan bir gizli komünist örgüt soruşturmasında adı geçtiği iddiasıyla hemen tutuklanıp mayıs ayında da Bursa Hapishanesi’ne gönderilmiştir. İlginçtir, bu dava sürerken de eski İstanbul milletvekili Süreyya İlmen, bir şiirde kendisine hakaret edildiği savıyla kitap hakkında bir dava daha açmış, ne var ki Cumhuriyet’in 10. yıldönümü dolayısıyla çıkarılan yasayla Ağır Ceza’daki dava düşerken hakaret davasında verilen cezalar da affedilmiştir. Ancak, Nâzım hemen salıverilmemiş, Adana’dan İstanbul’dan getirilen sanıklarla Bursa’da yeni bir gizli komünist örgüt davası açılıp 1934 yılı Ağustos ayına kadar hapiste tutulmuştur. Görüldüğü gibi, salt bu olaylara bakarak bile, Nâzım Hikmet’in 192829’lardan itibaren yayımladığı şiirleri ve Resimli Ay’da açtığı “Putları Kırıyoruz” kavgasıyla edebiyatımızı hızla modernleştirdiği için cezalandırıldığından galiba gerçekten kuşku duyulmasa gerektir... Divan şiirinin son temsilcileri Enderunlu Vasıf ile Keçecizade İzzet Molla her ne kadar 1800’lü yılların başında ölmüşse de Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyıla bilindiği gibi şiirsiz ve anadilsiz girmiştir. Koca bir yüzyılda Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa’dan başka şairi olmamıştır Osmanlıların. Onlar da Tanzimat’ın etkisiyle yazınsal estetikten çok vatan, millet, hürriyet kavram larını ön plana çıkarma endişesi güttüklerinden, Divan şiirinin tekniklerini kullandıkları halde şiiri sanki bilinçli olarak düzyazı şiir (mensur şiir) haline dönştürmüşlerdir. Tevfik Fikret, Abdülhak Hamid, Cenab Şehabeddin, Mehmed Akif, Ziya Gökalp, Mehmed Emin gibi şairler bu anlayışı Meşrutiyet sonrasında da sürdürdüğünden 20. yüzyıla da düzyazı şiirle girilmiştir. Bu nedenle Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’le yeniden geleneksel kimliğine kavuşan şiirimizi Cumhuriyet döneminde modernleştiren şair ise Nâzım Hikmet’tir... Bilindiği gibi, modern edebiyat da Balzac, Stendhal, Puşkin, Maupassant, Dostoyevski, Gogol, Tolstoy, Çehov vb. yazarlarca 19. yüzyılın ikinci yarısında kurulmuştur, modernizmin ilk kuramcıları da zaten Marx ile Engels’tir. Omurgasını “insanın özgürleşebilmesinin yalnız siyasal haklarla değil, sömürünün ortadan kaldırılıp ekonomik bağımsızlığa da kavuşmasıyla ancak gerçekleştirilebileceği” ilkesinin oluşturduğu modernizmin yaşama geçmesi de gene bilindiği gibi 20. yüzyılda bu modern edebiyat (gerçekçi edebiyat) aracılığıyla olmuştur. Nitekim, postmodernizmin kuramcıları eski Marksistler, modernizm artık sona ermiştir diyerek oluşturdukları Amerikan imparatorluğunun bu yeni ideolojisini savunurken hiç kuşku yok ki bu nedenle hem modern edebiyata saldırmakta, hem de bütün halkların edebiyatlarını bir an önce postmodernleştirmek için çalışmaktadırlar. ‘Hrant Dink’e Ağıt’ ve 73 şairimiz Kısacası emperyalizm holdinglerinin televizyonları, radyo, gazete, dergi ve yayınevleri ile ödülleri, bursları, kursları, parasal yardımları ile öyle bir saldırmış ki üstümüze bu amaçla, “askerliğimizi bilincine bile varmadan bir NATO ordusunda yapmamız” gibi tıpkı, ne yazık ki çoğu aydınımız da “postmodernizmin modernizmden daha modern olmak” anlamına geldiği yanılgısına kolayca düşürülmüşlerdir bugün... Yoksa, aralarında gençliğini emperyalizme karşı savaşımla geçirmiş kimi dostlarımızın da bulunduğu 73 şairimizin, modern edebiyatın bütün ilkelerinden yoksun alelacele kotarılmış böyle bir ‘ağıt’a katkıda bulunarak, aslında, Nâzım Hikmet’in nice bedellerle modernleştirdiği şiirimizi emperyalizmin postmodernleştirme girişimlerine farkına bile varmadan su taşıdıkları gerçeği başka türlü nasıl açıklanabilir ki?.. İlhan Selçuk da 8 Mart günlü yazısını “Şiir bir süreden beri toplumdan dışlandı; ama dünyanın ve insanlığın kurtuluşu için hepimiz şair duyarlığına erişmek zorundayız” diye bitiriyordu. Şairlerimiz de bütün aydınlarımız gibi bolca kullanmaktan ayrı bir haz duydukları şu “postmodernizm” deyiminin aslında nasıl bir ideolojik tuzak olduğu üzerinde önce uzun uzun kafa yormalılar galiba... CUMHURİYET VAKFI 31.12.2006 GELİR TABLOSU I.GELİRLER ABAĞIŞ VE YARDIMLAR (NAKDİ) BGAYRİMENKUL KİRA GELİRLERİ CFAİZ GELİRLERİ DKUR FARKI GELİRLERİ FFON GELİRLERİ GDİĞER ÇEŞİTLİ GELİRLER TOPLAM GELİR II.GENEL YÖNETİM GİDERLERİ AYÖNETİM KURULU HUZUR HAKKI BPERSONEL ÜCRETLERİ CS.S.K. İŞVEREN PAYI DVAKIFLAR MD.DENETLEME ÜCRETİ EDENETİM VE GÖZETİM GİDERLERİ FBAKIM ONARIM GİDERLERİ GYEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR GİDERLERİ ĞDAVA İCRA VE NOTER GİDERLERİ HTANITIM VE PAZARLAMA GİDERLERİ IVERGİ VE HARÇLAR İAMORTİSMAN GİDERLERİ JKIRTASİYE GİDERLERİ KBANKA HAVALE PROV .GİDERLERİ LGAYRİMENKUL KİRA GİDERLERİ MDİĞER ÇEŞİTLİ GİDERLER TOPLAM GİDER GİDER FAZLASI 301.743,94 3.800,00 2.846,16 12.879,72 2.144,33 0,00 323.414,15 58.919,62 7.561,08 2.624,00 4.863,00 12.304,26 40.792,95 10.620,00 349,37 20.595,79 666,42 243,58 411,54 770,57 29.176,90 11.817,49 201.716,57 121.697,58 CUMHURİYET VAKFI 31.12.2006 TARİHLİ BİLANÇOSU I.DÖNEN VARLIKLAR A Hazır Değerler 1 KASA 2 BANKALAR B Menkul Kıymetler C Diğer Alacaklar 2 DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR D Diğer Dönen Varlıklar 2 İş Avansları II.DURAN VARLIKLAR A Mali Duran Varlıklar 1 İŞTİRAKLER 2 İŞTİRAKLERE SERMAYE TAAHHÜTLERİ () 3 BAĞLI ORTAKLIKLAR 4 BAĞLI ORTAKLIKLARA SERMAYE TAAHHÜTLERİ () B Maddi Duran Varlıklar 1 BİNALAR 2 DEMİRBAŞLAR 3 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR () C Maddi Olmayan Duran Varlıklar 1 DİĞER MADDİ OLMAYAN DURAN VARLIKLAR 2 BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR () AKTİF TOPLAMI II.KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR A Ticari Borçlar 1 SATICILAR 2 DİĞER TİCARİ BORÇLAR B Diğer Borçlar 1 İŞTİRAKLERE BORÇLAR C Ödenecek Vergi ve Diğer Yüküm. 1ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR 2)ÖDENECEK SOSYAL VE GÜVENLİK KESİN II.ÖZKAYNAKLAR A Sermaye Yedekleri 1)İŞTİRAKLER YENİDEN DEĞ.ART. 2)DİĞER SERMAYE YEDEKLERİ B Geçmiş Yıllar Karları D Dönem Gelir/Gider () Fazlası PASİF TOPLAMI DÖVİZ İŞTİRAKLERE SERMAYE TAAHHÜD BORCU YENİGÜN HOLDİNG A.Ş. BAĞLI ORTAKLIKLAR ÇAĞ PAZARLAMA A.Ş. YEDİ MAYIS HABER AJANSI A.Ş. ÇAĞ REKLAMCILIK A.Ş. ÇAĞDAŞ FİKİR ÜRETİM A.Ş. YAPI C YAYINCILIK A.Ş. BAĞLI ORTAKLIKLAR SERMAYE TAAHHÜD BORCU ÇAĞDAŞ FİKİR ÜRETİM A.Ş. YAPI C YAYINCILIK A.Ş. 31.12.2005 210.247,32 169.189,09 49,02 169.140,07 0,00 33.308,23 33.308,23 7.750,00 7.750,00 1.110.768,90 1.110.517,98 2.720.863,00 2.306.250,00 780.604,98 84.700,00 150,92 154,00 0,00 3,08 100,00 500,00 400,00 1.321.016,22 15.503,60 376,40 376,40 0,00 11.792,51 11.792,51 3.334,69 3.334,69 0,00 1.305.512,62 463.852,40 65.967,00 397.885,40 886.312,37 44.652,15 1.321.016,22 2.050.930,00 199.999,98 215.693,00 215.352,00 49.600,00 99.960,00 37.200,00 23.750,00 31.12.2006 130.211,89 11.080,01 49,02 11.030,99 64.400,39 37.435,27 37.435,27 17.296,22 17.296,22 1.390.399,32 1.389.548,98 2.720.824,00 2.050.930,00 780.604,98 60.950,00 709,84 154,00 702,50 146,66 0,00 500,00 500,00 1.520.470,71 93.260,51 83.641,81 316,81 83.325,00 1.693,67 1.693,67 7.925,03 7.539,76 385,27 1.427.210,20 463.852,40 65.967,00 397.885,40 841.660,22 121.697,58 1.520.470,71 DİP NOTLAR 1 İşbu gelir tablosu Yeminli Mali Müşavir Mustafa Pamukoğlu tarafından denetlenmiş ve tasdik edilmiş gelir tablosudur. 2 Alınan bağışlar resmi senede uygun olup, muhtelif kişilerden nakdi olarak bağış makbuzu karşılığı temin edilmiştir. BİLANÇO DİP NOTLARI 131.12.2006 tarihinde bankalardaki mevcutlar aşağıdaki gibidir. Vakıfbank Nuruosmaniye Şb. 2015090 HS. İş Bankası Cağaloğlu Şb. 398924 HS. Vakıfbank Nuruosmaniye Şb. 3015520 USD. Vakıfbank Nuruosmaniye Şb. 3015271 EURO Vakıfbank B tipi likit fon 3446 Adet YTL. 103,16 388,24 2.240,61 8.298,98 64.400,39 1594,06USD 4482,3 EURO 231.12.2006 tarihi itibariyle ortak olunan şirketler ve ortaklık payları aşağıdaki gibidir. İŞTİRAKLER YENİGÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş. 114.574,00 YENİGÜN HOLDİNG A.Ş. 2.606.250,00 CUMHURİYET 02 K